YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

28 Aralık, 2023

FOTOĞRAFLARA SAKLANAN ZARAFET


 

FOTOĞRAFLARA SAKLANAN ZARAFET
 
Zamana her şey yenik düşüyor, fotoğraflar hariç…
 
Ciddi sayılabilecek sayıda bir fotoğraf arşivim var ve bunların pek çoğu ailemize ait… Bir dönemi kısa yoldan anlatmaya yetiyor…
 
Elimde bir fotoğraf var; o da diğerleri gibi zamana yenilmemiş ve bir dönemi anlatıyor… o dönemlere ne oldu kuzum?
 
Fotoğrafı doğru okursanız…
 
Halamın ilk eşi, Ziraat Bankası müfettişlerinden Vedat Bey’dir. Görev icabı yurdun pek çok yerini dolaşmış ve gördüğü her yeri fotoğraflamış, yetmemiş arkasına daktilo ile kırmızı yazılarla yılını ve neresi olduğu hakkında notlar düşmüş.
 
Zigana Geçidi’nde, Samsun’da gemide, Iğdır’da, Konya Hatıp’da… emek verilmiş onlarca fotoğraf bize kalan şimdi, hepsi de belgesel niteliğinde.
 
Halam saklamış, babam saklamış, ben de saklıyorum, benden sonra ne olur bilemem…
 
Vedat Bey’in soyağacı Giritli Sırrı Paşa’ya dayanıyor. Osmanlı vezirlerinden, Bağdat ve Girit’te valilik yapmış olan Sırrı Paşa’nın eşi de şair ve besteci olan Leyla Saz Hanımefendi. Ve onların çocukları olan Cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından olan Vedat Tek’in ismini taşıyor, Vedat Bey… Sırrı Paşa din adamı ve edebiyatçı kimliğiyle de tanınmaktadır. Kur’an tefsiri de yapan Giritli Sırrı Paşa’nın “Mektubat-ı Sırrı Paşa” isimli bir de kitabı vardır.
 
Sonraları Vedat Bey’in önceki eşinden olan Tomris Hanım ile babam evlenecekler ve bu evlilikten önce abim Raci Hakkı sonra Vedat abim doğacaklardır. Vedat abimin ismi bu şekilde verilmiş. Çok sonraları babam Tomris Hanım’dan ayrılınca annem Akile Hanım ile evlenmiş ve bu evlilikten de kız kardeşim Vesile ile bendeniz doğmuşum. Annelerimizin ayrı olması abilerim ile ilişkilerimde hiçbir zaman sorun olmadı hatta bunu hiç hissetmedim bile… İki abim de her zaman yanımda oldular. Raci abimi kaybettik, Vedat abim, ailemizin en büyüğü ve onuru olarak sanat hayatını sürdürmekte ve sırtımızı dayadığımız bir çınar gibidir; gölgesi üzerimizden eksik olmasın…
 
Babam anlatırdı; Vedat Bey’in annesi de Girit göçmenlerinden, tek kelime Türkçe bilmezmiş, Rumca konuşurmuş ama Türkoğlu Türk bir aile. Ne kadar enteresan bir coğrafya… Türkçe bilmeyen Rumca konuşan Türkler, Rumca bilmeyen Türkçe konuşan Rumlar… Ve arkası savaşlar, göçler, acılar… Anadolu gerçekten insanların buluşma, kaynaşma noktası…
 
Fotoğraf, 1950’li yıllardan… Vedat Bey’in ve halamın zarafetine bakar mısınız? Vedat Bey’in üzerinde beyaz pantolon, yine beyaz, muhtemelen İtalyan ayakkabıları ve koyu renk ceket, gömlek kravat… Hepsi özenle seçilmiş, halamın üzerinde beyaz ayakkabı, göğüs dekoltesi biraz cesur, işlemeli bir elbise ve takılar… başındaki tokaya varana kadar hepsi ince bir özenin ifadesi… ve bakışlardaki derin ama saygılı bir sevgi… ta o günlerden bize bir mesaj verir gibi…
 
İzmir’de, Hamza Rüstem tarafından çekilen bu stüdyo fotoğrafı nereden nereye geldiğimizi de anlatıyor.
 
Hangi yıllarda yaşamak istersiniz? Günümüzün rüküş, takma kirpikli, boyalı, botokslu, estetikli… kirli sakallı, skinny kotlu, saç baş karışmış …
 
Yaklaşık 75 yıllık bu fotoğrafa bakıp siz de mi iç geçireceksiniz?
 
Biri bizi dürtse de o yıllara geri dönsek?
 
Fotoğraflara saklanan zarafet şimdi içimizi acıtıyor; ağlamaya bile cesaretimiz yok artık…
 
TAHİR SAKMAN
 

27 Aralık, 2023

KARTPOSTALLARDA KALDI İNCELİKLER


 

KARTPOSTALLARDA KALDI İNCELİKLER
 
Ah o incelikler, ince düşünceler, ince insanlar… neredeler?
 
Hangi atlara binip gittiler? Duygularını nereye gömdüler?
 
Bir yılbaşı telaşı başlardı 15 gün önceden; Kayalı Park’ın karşısındaki PTT binasının önüne kartpostal   satıcıları tezgahlarını kurardı. Binlerce tebrik kartına bakmalara doyamazdınız.
 
Renklisi, renksizi, kabartmalısı, Konya manzaralısı… Konya kartlarını mutlaka Alâaddin Köşkü’nün şemsiyesi ile Mevlâna süslerdi. Sonraları müziklisi bile çıktı bu kartların. Almasak da alamasak da saatlerimizi burada geçirirdik. Günün sonunda en ucuzu hangisiyse ondan alırdık belki ama fiyatının ne önemi vardı ki?
 
Ak kâğıt üzerine dökülen gökyüzü dolu, özlem dolu satırlar… Saygılı ifadeler, hürmetler, el öpmeler. Önce büyüklerden tebrik gelmesi ayıp olacağından erkenden yollardık biz küçükler. Büyüklerse biraz ağırdan alır, küçüklerden gelmesini beklerlerdi…
 
O tebrik kartlarının ruhu vardı; konuşurdu, sevgi doluydu…
 
Haydi sarılın telefonunuza; ruhunu kaybetmiş cümlelere, kısalttığınız kelimelerle…




 
Merhum halam Gülizar Hanım’ın ikinci eşi merhum Albay Raşit Başeğmez’di… İzmir’den babama tebrik yollamış; damgasından okuyabildiğim kadarıyla yıl 1966…




 
Tebrikteki ölçülü ama sevgisini aradan geçen bunca yıldan sonra bile hissedebildiğim enerji yüklü kelimelerle…




 
Hepsi rahmetli oldu; tıpkı, bizim tebrik kartlarımız gibi…
 
O dönemlerde hiç duymamıştık, yılbaşı karşıtı konuşmaları veya alternatif kutlamaları…
 
Biz mi değiştik zaman mı? Ama kartlar aynı duruyor; zarafetse lügatlerden çıkıp geleceği günü bekliyor…
 
Ah o incelikler, kartpostallarda kalmasın incelikler…
 
Mutlu yıllarınız olsun…
 
TAHİR SAKMAN
 

25 Aralık, 2023

DİKKAT AŞIRI SEVGİ VE SANAT İÇERİYOR


 

DİKKAT AŞIRI SEVGİ VE SANAT İÇERİYOR
 
Ne zamandır duruyor çalışma masamın üzerinde…
 
Bir çocuğun yaratıcı / hayal gücünü temsil ediyor; tertemiz bir dünya, sıcak evler, mutlu yuvalar ve bir temenni “mutlu yıllar…”
 
Torunum İnci Duymaz yapmıştı yıllar önce ve bir yılbaşı akşamı dedesine yani bendenize hediye etmişti. Ne kadar ince bir düşünce… emek, sanat ve koşulsuz sevgi içeriyor… hatta üşenmemiş ona kendi başına ayakta durması için koliden kaide bile yapmış…
 
Annesi, kızım Sevgi de henüz ilkokula giderken “Ütü” ismiyle mizah dergisi çıkarmıştı. Beğendiği karikatürleri, fıkraları ve kendi çizimlerini bir kâğıda yapıştırıyor sonra onları fotokopiyle çoğaltıyordu. Ve ailemizin tüm fertlerini zorunlu olarak abone yapmıştı… Genlerimizde var sanat, edebiyat; babaannem Vesile Sakman’dan gelen…
 
Ah çocuğum; keşke senin dünyan kadar bu dünya da saf olabilseydi…
 
Sevgi ve emek dolu dünyanda dedene yer verdiğin için çok mutluyum. Dedeni, hep mutlu olarak hatırlamanı ve sevgiyle anmanı dilerim…
 
Yıllarının mutlu geçmesini seçiyorum…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

24 Aralık, 2023

NE KADAR HATA O KADAR YAŞAM


 

NE KADAR HATA O KADAR YAŞAM
 
Pek çok tanıdığım bu yaşları göremedi…
 
Hayat bana öyle bir serüven sunmuş ki birlikte yazdığımız nice hikâye, anılarımı süslüyor…
 
Pek çok hata yaptım; iyi ki yapmışım, yeni baştan başlasaydım hayata, Borges ustanın dediği gibi aynı hataları yapardım… Hata yapmasaydım, yaşamın keyfini nasıl çıkarabilirdim ki?
 
Yarın yeniden başlasam hayata ki hep öyle aslında; her yeni gün, yeni hatalar yapmam için bana hep yeni, yepyeni fırsatlar sunuyor… teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.
 
Ne kadar hata, o kadar yaşam…
 
Başlasaydım ta en baştan; yine aynı hataları yapmaktan büyük keyif alacağımdan hiç kuşkum yok: yine severdim insanı, yine güvenirdim ona sonsuza dek… tüm canlılara / varlıklara sonsuz saygım yine olurdu; canlı cansız, görünen görünmeyen, büyük küçük, her varlığa yine bu boyuttaki yaşam serüvenime eşlik ettikleri için minnet duyardım…
 
66’ya bağlarken… hayat aslında çok uzun… uzatmak sizin elinizde; ne kadar anı varsa belleğinizde, o kadar uzun yaşamışınız demektir. Bir takvim yaprağı değildir hayat; ne kadar doldurduğunuza bağlı her şey…

Naçizane, yayımlanan kitap sayım 21 olmuş… yeni yaşlarda, yeni kitaplarda buluşmayı seçiyorum.

 
Uzun ömrün kısa sözü; yaşadım ve yaşamaya / hata yapmaya devam ediyorum…
 
Ruhum; ruhunuzu selamlar…
 
TAHİR SAKMAN

20 Aralık, 2023

SANATSAL/KÜLTÜREL TACİZLER

 

SANATSAL/KÜLTÜREL TACİZLER
 
Yaklaşık son beş yılımı sosyal medyada, son üç yılımı da blog sayfamda yazarak geçirdim. Düşüncelerimi, duygularımı, anılarımı, bildiklerimi, inceleme ve araştırmalarımı, şiirlerimi hiçbir art düşünce taşımadan, saklamadan, kıskanmadan yayımladım. Bugünlerde kitap çalışmalarım nedeniyle sosyal medyaya biraz ara verdim. Önümüzdeki süreçte yine devam edeceğim.
 
Bu bilgilerin, belgelerin bazılarını e-kitap formatında kitap bütünlüğünde de blog sayfamdan da ücretsiz olarak paylaştım. Elimdeki belgeleri, fotoğrafları kıskanmadan şehir kültürünün istifadesine sundum.
 
Bunlardan herhangi bir beklentim olmadı; şehir kültürüne hizmet etmekten başka bir amacım olmadı.  
 
Bazı şiirlerimi izin almadan kitaplarında yayımlayan belediyeler ne hikmetse benim çektiğim veya arşivimde aileme ait olan fotoğrafları da yayımlıyorlar. Tabii ki izin almak gibi veya en azından altına “Tahir Sakman” gibi bir açıklama yapmaya gerek duymuyorlar.
 
Üstelik bunu kültüre hizmet adı altında ve kültür adamı unvanlı insanların -ki hepsi tanıdığım insanlar- yapması daha üzücü oluyor.
 
Alıntıladığınız eserlerin kaynağını yazmak, çalışmanıza gölge düşürmez; tam aksine değeri artar. Adamlar kalkıyor benim çektiğim fotoğrafı hiçbir açıklama gereği duymadan kitaplarında yayımlıyorlar. Aileme ait olan ve arşivimde sakladığım ve isteyen herkese memnuniyetle hiçbir beklentim olmadan verebileceğim fotoğrafları paylaşmadan lütfen izin alın veya ismimi yazın. Sizden başka bir beklentim yoktur. Bu benim yasal bir hakkımdır.
 
Arkadaşlar; sayın editörler, lütfen ya şiirlerime, fotoğraflarıma yer vermeyin ya da izin alın ve altına mutlaka fotoğrafın / şiirin kaynağını yazın. Bunun aynı zamanda “Telif Hakları Yasası” gereği bir zorunluluk olduğunu lütfen unutmayın…
 
Lütfen sanatsal / kültürel tacizlerinize devam etmeyin…  
 
TAHİR SAKMAN
 

 

15 Aralık, 2023

SÖZ


 SÖZ 


Sana söz Konya bin kez daha tövbe
Sarhoş sokaklardan geçmeyeceğim
Sevgilinin gözlerine kanıp da
Vallahi son kez içmeyeceğim


Günah sevap Tanrı ile aramda
Fetvamı verir top şimdi hocamda
Ne verdiyse Tanrı fakir soframda
Rakı şarap bira seçmeyeceğim


Vazgeçmişim hayalinden düşünden
Hatırlama Konya dünden bugünden
Sildim ayak izlerimi göğünden
Kanatsız bir daha uçmayacağım


TAHİR SAKMAN

13 Aralık, 2023

40 YIL SONRA GERİ GELEN DOSYA

40 YIL SONRA GERİ GELEN DOSYA
 
Dün akşam Konya Aydınlar Ocağı tarafından düzenlenen bir toplantıda merhum Seyit Küçükbezirci anıldı.
 
Konya Aydınlar Ocağı da olmasa… yani diyorum ki Konya… yok, vazgeçtim sana bir şey demiyorum!
 
Seyit abiyi tanıdığımı sanıyormuşum; Avukat Fatma Şeref Polat öyle bir Seyit Küçükbezirci anlattı ki, bir ara sanki hiç tanımamışım gibi geldi. Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında Konya Aydınlar Ocağı’nı ve Fatma Şeref Polat’ı kutluyorum…
 
Kim bilir belki bir günde bir başka formatta bendeniz anlatırım Seyit abiyi…
 
Seyit abinin dilinde bir Konya oturakları dosyası vardı; sürekli yayınlayacağını söylerdi ama ne hikmetse hiç ortaya çıkmazdı. Bendenizin Konya oturakları kitabı yayımlandığı zaman da çok sevinmiş hatta bazı bölümlerdeki bilgileri ilk defa duyduğunu söyleyerek beni tebrik etmişti.
 
Merhum Yalçın Dikilitaş’la da çok konuşmuştuk; Seyit abinin oturaklarla ilgili kitabını… ve ortaya çıkmamasının nedeni olarak da “galiba böyle bir çalışma yok” diyerek ileri bile gitmiştik…
 
Meğerse neden; kitabın dosyasının kaybolmasıymış… İlahi Seyit abi…
 
Uzun yıllar sonra konuyu unutmuşken; ünlü folklorcu merhum Sadi Yaver Ataman’ın arşivini tasnif eden İTÜ Doç. Dr. sevgili dostum Süleyman Şenel’in önce telefonla fotoğraflarını paylaşması sonrasında da dosyanın kargoyla elime geçmesiyle yeniden hatırlamıştık…
 
Merhum öylesine sevinmişti ki… tabii bu duyguyu eser üreten insanlar anlayabilir. Şehrin tapusunu verseydik bu kadar sevinmezdi; tam kırk yıl sonra kayıp dosyası geri gelmişti. Anlattığına göre dosyayı İstanbul’a yollamış basılması için ama o gün bugün ortadan kaybolmuş, sırra kadem basmış…
 
Seyit abi, daktiloyla yazılmış sayfaları dijitale aktartacağını ve bir nüshasını bana vereceğini söylemişti ama bana ulaşmadı, bir nüshasını Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne vermiş ve orada gün ışığına çıkmayı bekliyor. Roman tadında Konya oturaklarını anlatan bu kitabın basılması için sponsor bulunabilirse ve ailesi de izin verirse yayıma hazırlamaya talibim.



 
Sevincini anlatan bir video çekmeyi de ihmal etmemiştik ki iyi ki de etmemişiz… Dosyanın son sayfasında Seyit abi şöyle söylüyor;
 
Kapkaranlık sokaklarda kısık bir ışık,
Ağırdan bir zil sesi; saz sesi oturak var demek…
Bir silah; bir silah sesi, baskın var demek…
Susan kadın, eve gelmeyen erkek,
kan ve kadın oturak âlemi demek…
 
TAHİR SAKMAN




 

 

 

12 Aralık, 2023

UNUTMADIK SEYİT ABİ!


 

UNUTMADIK SEYİT ABİ!
 
Onunla ilk tanışıklığım folklor üzerine yazdığı yazılarla oldu. Üslubu çok ilgimi çekmiş ayrıca bana ilerde yazacağım makaleler için de yol gösterici olmuştu.
 
Uzun yıllar birlikte çok şey paylaştık, aynı dilde konuştuğumuzdan olsa gerek çok sağlam bir abi kardeş ilişkisi oldu hep. Bazen ayrı kalsak da o benim için hep Siyit abiydi ben onun için hep Deli Tahir’dim…
 
Ne zaman “Akdeniz” yangınlarına düşse beni arar “Deli Tahir orada mı” diye sorardı. Saatler süren telefon konuşmaları, içimizdeki yangınları söndürmeye yetmezdi. Benim için şehrin iki milyona dayanan nüfusunun çok bir anlamı yoktu; çünkü konuşabildiğim insanlar iki elin parmaklarını geçmiyordu… Seyit abiden sonra onu çok aradım. Hâlâ çok arıyorum. Konuşabildiğim insanların en başında o vardı…




 
Bir dönem Yeni Gazete’de merhum Yalçın Dikilitaş ağabeyimizin yönetiminde Yeni Gazete’de birlikte yazmıştık. Telefon konuşmalarımızda bana bir cümle verir ve “Tahir altını doldur…” derdi Seyit abi… “Kırmızı Yazılar” yazı serisi bundan doğmuştu ve ileride kitaplarımdan biri olacaktı. Aslında kırmızı demek az gelirdi ateş yazılarıydı onlar…
 
Konya oturaklarıyla ilgili bir roman çalışması olduğunu hep söylerdi ama bir türlü o çalışmayı görmek kısmet olmamıştı ki… Kitabın daktilo edilmiş sayfaları, Sadi Yaver Ataman’ın arşivi dostum Süleyman Şenel tarafından tasnif edilirken çıkmıştı. Daktilo sayfalarını Seyit abiye götürdüğüm zaman inanılmaz sevinmişti.





Seyit abi de kendi geleceğimi de gördüm; şehrin vurdumduymaz, vefasız hâli elbette bizi çok üzüyor, bırakıp gittiği dernek bile bir anma toplantısını yapmıyor…   
 
O bizim değerimizdi… Konya unutsa; yazıları, araştırmaları hep hatırlatacak…
 
Bir de dostların Seyit abi, seni hiç unutmadı, unutmayacak…
 
TAHİR SAKMAN
 
 

08 Aralık, 2023

DUVAR KONUŞUR


 

DUVAR KONUŞUR
 
Duvar konuşur, bilir misiniz? Hem de öyle bir konuşur ki… belki de doktora gitmenin vaktidir…
 
Gençliğimde… laf aramızda hâlâ gencim.  Sarıyakup’taki bağ evimizde, odamın duvarları Hey dergisinin ek olarak verdiği posterlerle doluydu. Erkin Koray, Beatles, Alice Cooper, Rolling Stones ve daha niceleri. Babam kızsa da çok belli etmez, beni kendi halime bırakırdı. O kerpiç duvarlar daha sonraları, hayatımda dini düşüncelerin egemen olduğu bir döneme de şahitlik edecekti… “Etmese miydi” diye düşünmeden edemem ama etmeseydi nasıl öğrenebilirdim ki?
 
Yeni ev yeni yaşantı ve yeni oda ama anılar eski… Uzun yıllar sonra kendime bir çalışma odası yapmanın sevinci mi yoksa hüznü mü desem bilemedim… Duvarın konuştuğu nokta da tam burası:
 
Nereden baksam bir tarafı tarih, bir tarafı hasret… Üstte rahmetli babaannem Vesile Sakman; sanki fotoğraftan çıkıp, Söyle derler söylemeye mecal yok/ Yapış derler yapışacak bir dal yok/ Eller libas giymiş sorgu sual yok/ Bize Şam hırkasını yasak ettiler/ diyecek gibi delici ama sevgi dolu bakışlarla süzüyor beni. Sanki biraz daha baksam “Memedim Memedim, kuzu gibi meledim” diyecek gibi…




 
Hemen altında babam Mazhar Sakman’ın tarih öncesinden gelen fotoğrafı… Fotoğrafın arabı yani negatifi camın üzerindeydi, oradan büyüttürmüştük. Babam, İzmir Muallim Mektebi’nde talebeyken çektirmiş. Fotoğraf değil portre, karakterini ortaya koymuş babamın. Yanında bendeniz olanca serseriliğimle şakaklarıma kır düşmesinin sevinci gibi gülümsemişim… Fotoğrafı şair dostum Avukat Sait Akdağ çekmişti, Rampalı günlerimde…
 
Bir altta, uzun yıllar sonra içindeki ressamı uyandıran kız kardeşim Ressam Vesile’nin çizgileriyle bendeniz… 2000’li yıllardaki şiir dinletilerimden esinlenmiş. Yanlarında şiir dinletilerimden iki tanesinin afişi; sağdaki ilk dinletim “Adımı Sakla Yüreğinde”, soldaki “Bekletme Yalnızlığımı” isimlerini taşıyor… Adımız unutuldu belki ama yalnızlığım hâlâ bekliyor.
 
Aşağıda torunlarım ve ben… karede olmayan bir torun daha var… geleceğimiz, sesimiz, soluğumuz… umarım; dedelerini, torunlarına anlatırlar…
 
Ortada ailemize yeni katılan bir guguklu saat… ötüp duruyor çok geveze, zamanın geldi der gibi… sorduk mu?
 
Sağ başta, babaannemin zarif el işlemesi, göz nuruyla Ziya Paşa bağırıyor: Âlimin her bir kelamı lal’ü mercan incidir/ Cahil ile sohbet etme akıbet can incitir… Duyabildiniz mi? 

Hemen altında dostum Süleyman Şenel’in babamdan türkü derlerken çektiği bir fotoğraf. Tam bir Mazhar Sakman fotoğrafı.

 
Öbür tarafta en başta benim curam asılı, merhum Şemsi Yastıman hediye etmişti. Yanındaki bağlama ise Yılmaz İpek’in hediyesi… Bir dönem çalmıştım… Meydan saz, ceviz oyma babama ait, onu da Şemsi Yastıman; Ankara’da 1984 yılında, Kaynaktan Radyoya Televizyona Türk Halk Müziği konserlerinin ilkinde Konya’dan Mazhar Sakman, Urfa’dan Mahmut Güzelgöz ve Kırşehir’den Muharrem Ertaş katılmıştı ki konser sonrası hediye etmişti.




 
Duvara yaslanmış yorgun bir asa; Musa’nın olabilir mi? Bir Bektaşi çubuğu ona eşlik ediyor; duman dolu günlerin hayaliyle…
 
Alt köşede yine babamın gazinolarda fasıl açtığı dönemlerde çaldığı cümbüş tambur… yayıyla sarmaş dolaş, mahzun… haklı, onu da yukarı bir yerlere asmalıyım. Yerde bir kitap seti; ağırlığı nedeniyle kütüphaneme koyamadım, kitabın kâğıdı mı ağır yoksa içeriği mi? Elbette içeriğidir ama bu kadar da kalın kuşe kâğıdına basmak zorunlu muydu?




Sonra benim Bengal kaplanı ile fotoğrafım… Hangimiz daha tehlikeli? Ve fil safarisi…şimdi üzgünüm; hayvanın sırtına bindiğim için… özür dilerim sevgili filcik; umarım verdiğim muzlar nedeniyle beni affetmişindir…




 
Sonra bir tütsü… ömrümüzü tütsüler gibi ve mumlar, mumlar, mumlar…
 
Ömrüm mum gibi erimiş… mum dibine… karanlık mıyım?
 
Ey duvar sen bari söyleme, karanlık geceleri nasıl sevgiyle aydınlattığımı, şiirlerimden demet yapıp gözyaşlarımla suladığımı… sus, duvar sus! Sen bari söyleme!
 
Sabaha kaç var şimdi… Duvar, duvara karşı… duvar Tahir’e karşı…
 
Duvar konuşuyor hem de bağıra bağıra… Hey, doktor neredesin! Bakırköy’e son gemi kaçta kalkıyor?
 
TAHİR SAKMAN  
 

 

01 Aralık, 2023

AŞÇI DEDE MUTFAK KÜLTÜRÜ GÜNLERİ'NDEN





AŞÇI DEDE MUTFAK KÜLTÜRÜ GÜNLERİ'NDEN


 6 yıl önce... nasıl da savrulmuşuz zamana...


Meram Belediyesi Konevi Kültür Merkezi Sanat Yönetmeni olduğum günlerden önemli bir hatıra.


Lokmanın karın doyurmak için değil ibadet ve taat için kuvvet kazanmanın gereği yenildiği Mevlevî yaşam biçimini hassaten Mevlevî matbah (mutfak) kültürünü ön plana çıkarmaya çalışmıştık...


Yaptığımız o etkinlikler devam ettirilebilseydi farklı pencereler açılabilecekti...


TAHİR SAKMAN



Video linki:

https://www.facebook.com/595832267/videos/10156091152057268/



30 Kasım, 2023

KİTAPSIZ EVLERDE YAŞAYAMAM


 

KİTAPSIZ EVLERDE YAŞAYAMAM
 
Hiç düşündünüz mü acaba, ömrümüz kaç yıl?
 
Ömrümüz derken yaşadığımız yılları kastetmiyorum, yaşamadığımız yılları da… Bedenimizi bıraktıktan sonrası… kaç yıl?
 
Şimdi ben, sizler de öylesiniz sanırım; dedenizi, ninenizi çok iyi anlatırsınız… peki ya dedenizin, ninenizin dedesini, ninesini? En çok kulaktan dolma bilgilerle birkaç cümle kurarsınız o kadar, sonrası yoktur…
 
Babamı, ninemi anlatırım… babamın babasını, ninenim annesini iki cümle, öncesi yok… belki sadece birkaç isim o kadar…
 
Ömrümüz yaşamlarımızla sınırlı…
 
Ben öldükten sonra kızlarım, torunlarım anlatır… kitaplarımı karıştırırlar belki birkaç şiirimi okurlar… sonra kitaplarım da bir gün tarih olur; sayfaları zamanın rüzgârına yenik düşer ve bir sonbahar günü yere düşen yaprak gibi zamanın dehlizlerine savrulurlar…
 
Karacaoğlan’ın dediği gibi “yaşamamışa dönersin…”
 
Sahi yaşadık mı hiç?
 
Ben çok yaşadım, daha da çok yaşamaya niyetim var… ama benden sonra kitaplarımın insafına kalıyor yaşamam…
 
Evlerden kitaplar çekilirken… kitapsız evlerde yaşayamam:


Ölüm, bu olsa gerek...
 
TAHİR SAKMAN



 
 

29 Kasım, 2023

GARİP GÜNEŞLER



GARİP GÜNEŞLER
 
yeni bir güneş doğar şehre
yeni güne yeni umutlara
ışık düşer belki
gariplerin üstüne


/bana gelin bir gece

güneşli bahçeler ısmarlarım/
 
TAHİR SAKMAN

 

26 Kasım, 2023

HİÇBİR YAĞMUR


 

/hiçbir yağmur ıslatmaz beni
 yüreğimdeki yaşlar kadar/
 
-meğer seni ne çok sevmişim-
 
TAHİR SAKMAN
(‘yanlış bir zamandı sevda’ isimli  şiirden)
  
 

20 Kasım, 2023

KARSANBALIK HAYATLAR


 

KARSANBALIK HAYATLAR
 
En son evi değiştirdiğimizden bu yana 38 yıl geçmiş…
 
O zaman da çok sevinmemiştim hatta önceleri pişman bile olmuştum ama zamanla alışmıştım; yeni çevre, yeni insanlar… Aslında yeni de değildi; çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Zindankale’ye geri dönmüştük.  Ne bağ kalmıştı Zindankale’de ne bağban; çocukluğumun büyülü hatıralarını aramış sonra vazgeçmiş günlük telaşelere dalmıştım. Belki de o yüzden farkında olamamışım 38 yılın…
 
Dün gibiydi…
 
Çocukluğumun Dede Bahçesi’nin, Zindankale’nin ismi bile kalmadı şimdilerde. Bahçelerimizdeki Yonis eriğinin, kayısıların hele hele kavakların rüzgâra kanıp söylediği şarkılar eski bir masalın hayaline döndü…
 
Dede Bahçesi önce Fuar oldu sonra Kültür Park…şimdilerde Sultan Ahmet Meydanı gibi, her milletten insan burada… Şehrin gürültüsü bile yabancılaştı… şehir; kendine yabancılaşırken kozmopolit bir yaşantının ayak izlerini daha yakından hisseder oldu…
 
Vakit tamamdı… Abbas olmayınca “Haydi Tahir” deyip düştük yollara; yeni bir ev yeni heyecanlar mı getirir yoksa… “Tahir, bilemeyeceğin soruları kendine sorma” diyor içimdeki Tahir… Deli Tahir’se; Seyit abiyle çoktan göçtü…  
 
Babaannem, babam, halam, annem… atılmaya kıyılamamış anılarıyla saklanmış eşyalar… kitaplar… karsanbalıklar…
 
Şimdi gençler karsanbalığı da bilmezler… Gönlüm olursa bir gün karsanbalığın ne olduğunu hatta bizim evdeki… hayatımızdaki… hatta ve hatta sizin hayatınızdaki karsanbalıkları da yazarım, vallaha!
 
Ne zormuş meğer… hazırlanmak, taşınmak…
 
Yeni yeni yerleşmeye çalışıyorum… Bugün bilgisayarı kurdum ve ilk yazım…
 
Zindankale’ye veda etsem de çok uzağa gidemedim; Şefikcan’dayım…
 
Öncesinde de sonrasında da hep candayım… canlarla hep candayım…
 
Bekleriz efendim, çaylar şirketten…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

15 Kasım, 2023

ETLİ EKMEK

Etli ekmek hamuru 11 TL olmuş... Bir etli ekmeğin fiyatı ise 140 TL olmuş...


Eh artık Gonyalılar, az yiyin gari... 


Bu şiiri, etli ekmek yiyebildiğimiz mutlu günlerimizde söylemiştim...


ETLİ EKMEK


Canım çekti yine bugün
Aklım aldın etli ekmek
Fırınlarda sıra mı var
Nerde kaldın etli ekmek


Kaburgadan etin kardım
Domatesle biber sardım
Azıcık da soğan yardım
Sanki baldın etli ekmek


Zırh altında sildim seni
Okşayarak dildim seni
Benden önce bildim seni
Aşka geldin etli ekmek


Mayalanıp dinlendin mi
Şu Konya’da ünlendin mi
Koltuklarda inledin mi
Yerken güldün etli ekmek


İlla bir buçuk olmalı
Yanına ayran dolmalı
Nazikçe elle bölmeli
Hep hayaldin etli ekmek


Küreklere verdim seni
Ateşlere sardım seni
Gazeteye serdim seni
Düne daldın etli ekmek


Yalan oldu her şey yalan
Bir rüyadır şimdi olan
İhtişamlı dünden kalan
Bir masaldın etli ekmek


Sanmayınız cefalıyım
Yiyenlere vefalıyım
Etli ekmek kafalıyım
Şimdi bildin etli ekmek


TAHİR SAKMAN
 

10 Kasım, 2023

MİNNETTARIZ ATA’M


MİNNETTARIZ ATA’M
 
Neler oluyor Konya’da neler…
 
Önce Cumhuriyet Bayramı’ndaki derin coşku sonra 10 Kasım’da Atatürk’ü anmak için Anıt Alanı’nı dolduran şehrime ben sevinmeyeyim de kimler sevinsin?
 
Uzun yıllardır görmemiştim böylesine kalabalık bir 10 Kasım’ı… Yüreklerimizdeki hazan gözlerimize inmemek için direnirken, Yüce Atatürk’e minnet duygularımızı bir kez daha yineledik…
 
Alandaki hüzün öylesine yoğundu ki bir hemşehrimiz dayanamadı patladı: “Ata’m, sana dil uzatanın dilini…”



 
Anıt Alanı’na çıkan bütün yollar trafiğe kapatılmış, şehir sessizliğe bürünmüştü. Garip bir hüzün vardı, için için kaynayan… Ata’sız geçen bunca yıla rağmen ilkeleriyle yaşayan bir halkın sanki özür diler gibi, sanki gizli bir sadakat yemini edermiş gibi, üzgün ama kararlı bir halkın vakarlı bir duruşuydu; Ata’sının manevi huzurunda…
 
Dünyada hiçbir lider ölümünden 85 yıl sonra halkı tarafından böylesine hüzünle anılmamıştır…
 
İstiklal Marşı’mız okunurken gözlerdeki yaşlar serbest kalmıştı…
 
Ata’m sana bir kez daha sonsuz sayıda minnettarız. İlkelerini yaşatmak boynumuzun borcudur…
 
TAHİR SAKMAN
 

VARLIĞIMIZ VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN


 

VARLIĞIMIZ VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN
 
Biliyoruz Ata’m; sen olmasaydın biz olmazdık…
 
Olurduk belki: Ege’de Yunan bayrağı, Akdeniz’de, İç Anadolu’da İtalyan, Güneydoğu’da Fransız, Karadeniz’de Pontus, Doğu Anadolu’da Ermeni, Rus, İstanbul'da, Marmara'da İngiliz bayrağı altında…
 
Konya’dan İzmir’e gitmek için İtalyan’dan ve Yunan’dan vize almamız gerekecekti… Camilerinde böyle gürül gürül ezan okunamayacaktı, devletin olmadığı için cuma namazı da kılamayacaktınız…
 
Ankara, Kastamonu çevresine sıkışmış, uydu bir halifenin, padişahın kulları olarak yaşayacaktık. Kadınlar, günümüzdeki gibi asla hayatın her safhasında erkeklerle eşit haklara sahip olamayacaklar, dünyadan bihaber; koca baskısı, çevre baskısı altında cinsel bir biblo gibi görülecek, çocuk doğurmaktan başka… dilim varmıyor bunları söylemeye…
 
Sen olmasaydın biz olmazdık Ata’m…
 
Devlete, şanlı ırkımızın adını veremezdik; ümmet yutturmacası altında Arap emperyalizminin boyunduruğu altında… saçma sapan şeyhlerin peşinde; kimliğimizi, şahsiyetimizi, dilimizi çoktan yitirmiş olurduk…
 
Meclisimiz asla olmazdı, al bayrağımız göklerde özgürce dalgalanamazdı…
 
Daha ne olsun Ata’m… ne teknolojimiz ne ekonomimiz ne de dünyaya kafa tutan özgürlük tutkumuz olurdu.
 
Manevi huzurunda saygıyla seni anmak, her Türk’ün sana olan borcun bir minnet ifadesidir. Dünya senin gibi bir dâhiyi, senin gibi savaş karşıtı bir askeri, senin gibi ömrünü milletine adayan, öngörüsü yüksek bir insanı asla görmedi ve göremeyecek de…
 
Varlığımız, varlığına armağan olsun…
 
TAHİR SAKMAN
 

08 Kasım, 2023

CHP’NİN YOLU

 

CHP’NİN YOLU
 
CHP’nin yolu Atatürk’ün yoludur…daha doğrusu CHP’nin yolu, yeniden Atatürk’ün yolu olmalıdır.
 
“Kuvayı Milliye” ruhunu kaybetmeden, Atatürk’ün mirasına sahip çıkmalıdır; CHP için başka bir yol yoktur. Zaman; Atatürk devrimlerinin yaşaması ve devamı için tüm kadrolarını seferber edip etkili muhalefet etme zamanıdır.
 
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Atatürk’ü ve devrimlerini halka özellikle gençlere anlatmak için yurt çapında seri konferanslar düzenlemeli, devrimlerin nedenlerini açık bir şekilde yeniden anlatmalıdır.
 
Atatürk’süz yılların bize getirdiği sapmalar, dönemin şartlarını anlatmaya engel olmamalı bilakis daha çok çalışılmalıdır. Atatürk’ün kulaktan dolma bilgilerle ve yalanlarla yanlış anlaşılmasının önüne geçmelidir.
 
Gençlerimiz ne yazık ki Kuvayı Milliye ruhunu, Atatürk’ü ve devrimlerini yeterince bilmemektedir. Bazı mihrakların da etkisinde kalarak olumsuz düşüncelere sahip olmaktadırlar. Bunu önlemenin yolu önce Atatürk’ü ve o dönemin şartlarını anlatmaktan geçmektedir.
 
İngiliz zıhlısıyla ülkeden kaçanların… Sakarya Meydan Muharebesi... Türk’ün ölüm kalım savaşı sürerken, gerdeğe girenleri millete iyi anlatmalıyız. Saltanatı süresince mevcut topraklarımızın iki mislinden fazlasını kaybedenleri, "duyunu umumiye" belasını başımıza musallat edenleri millete iyi anlatmalıyız… Bunları iyi anlatmalıyız ki Atatürk’ün ve devrimlerinin kıymeti bilinsin.


CHP; bir partinin ötesinde olduğunu, devlet kuran bir parti olduğunu yeniden hatırlamalı ona göre muhalefet yapmalıdır. Bünyesinde Atatürk’ü ve devrimlerini özümsememiş kişilere yer vermemelidir. 
 
Korkak, sessiz politikalar; yerini ne dediğini ne istediğini bilen, halka tercüman olan politikalara bırakmalıdır.  
 
CHP, Atatürk’ü anlamayı ve anlatmayı başarabilirse ki başarmak zorundadır; sadece CHP değil tüm insanımız Atatürk’ü iyi anlarsa mevcut şartları da doğru analiz etmeyi başaracaktır.
 
CHP, Atatürk’ü anlattığı oranda ve devlet kuran felsefesine döndüğünde; ülkemizin yeniden şahlanışına hep birlikte şahit olmamamız için bir sebep yoktur…
 
TAHİR SAKMAN

 

 

 

07 Kasım, 2023

SARHOŞ DEFTERİ

 

SARHOŞ DEFTERİ
 
Eskiler "bilmiyorsan bu ..., git mektebinde oku" derlerdi...
 
Konya'da Oksfort vardı da okumadık mı abi? Tek bildiğimiz yıldız yangını gecelerde sabah aramaktı... en iyi bildiğimiz iş buydu; ayazın kuytularına sokulup naylon gömleğimizin dört düğmesini açıp bağrımızı kara vermekti...
 
Aradığımız sabah değilmiş meğer ...
 
Ağlarken sular fark ettiğimiz:
 
Bütün geceler gün batımına çıkarmış oysa...
 
Dede Bahçesi şahidimiz; o benden sarhoş... dünya dersen vallahi de dönüyor, billahi de...
 
Gazze'de çocuklar... susun dünyalılar susun... uyandırmayın rahat ölsünler...
 
TAHİR SAKMAN





06 Kasım, 2023

HANÇER


 

 

HANÇER
 
Biz seni Gandi Kemal olarak hatırlayacağız…
 
Adalet yürüyüşünde… sevgiyle muhalefet yapmaya çalıştığınla ve cebinden ödediğin yığınla tazminatlarla…
 
Bazen maksadını aşsa da hep iyi niyetliydin ama iyi niyetin siyasette yetmediğini birlikte gördük.
 
Bunca seçim kaybetmene rağmen… hele son seçimlerde ben bile adaylığımı koysam… yani diyorum ki kitlelerin enflasyonla boğuştuğu, emeklilerin özellikle ezildiği, suyunun çıktığı bir dönemde seçim kazamamanın hesabı elbette sizden sorulacaktı…
 
Seçimlerin ertesi günü bekledim çıkıp “sorumlu benim” deyip istifa etmeni… kurultayda aday olmamanı, çekilmeni…
 
Her neyse sana teşekkür etmeli miyiz bilmiyorum; bizi bunca yıldır aynı insanlara mecbur ettiğin için…
 
Ama Gandi Kemal olarak ayrı bir yerin hep olacak, bir de her eyleminin iktidarı güçlendirdiğini hiç unutmayacağız…
 
Bir şey daha var; Kemalist oyların sağ partilere vekil olarak dönmesini… hele katışıksız, sorgusuz sualsiz Atatürkçü vekilimiz Hüsnü Bozkurt’un yerine malum şahsı vekil seçtirmeni…
 
Hançerlenen aslında bizdik… Hançeri yedikçe bağrımızı biraz daha açtık…
 
TAHİR SAKMAN