YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

31 Aralık, 2022

YOLLUK


 

Ne güzel içilir şimdi
Biraz gökyüzü biraz deniz
Sonra kalpler gibi temiz
Güvercinler gibi özgür
Biraz buz koy hadi
Ateş bastı kadehlere
Biraz sen kararınca rakı
Gönlünce bulut doldur
Sana ulaşmak için
Bilirim bu en güzel yoldur
TAHİR SAKMAN



TÜM RUHLARI SEVGİYLE SELAMLIYORUM


 

Bu boyuttaki yaşam deneyimime sevgiyle katkılarda bulunan ve yeni tecrübeler edinmemi sağlayan 2022 yılına teşekkür ediyorum. 2022 yılındaki var saydığım illüzyonun, 2023 yılında da bütünün en yüksek hayrına sevgi ve barış dolu olarak sürmesini, bolluk ve bereketle katlanarak refah içinde geçmesini, tüm varlıkların kendi farkındalıklarını geliştirerek özlerini açığa çıkarmalarını ve tüm varlıkların huzurla ve mutlulukla dolmalarını seçiyorum. Bu seçimimi sevgiyle destekliyor, kalbimle onaylıyorum. 2023 yılının bana getireceklerini, yaşantıma sevgiyle kabul ediyorum…

 

Tüm varlıklar mutlu olsun; canlı cansız, görünen görünmeyen, büyük küçük tüm varlıklar mutlu olsun! Barış tüm varlıkları sevgiyle kuşatsın. Tüm varlıklar mutlu olsun. Kalbimdeki sevgileri tüm varlıklarla paylaşıyorum, tüm varlıklar mutlu olsun…

 

Tüm ruhları sevgiyle selamlıyorum…

TAHİR SAKMAN

 


Google translation:

ALL THE RUTS LOVE

I would like to thank the year 2022 for contributing with the love of life experience at this dimension and for acquiring new experiences. I choose the illusion I have existed in 2022 to continue to be full of love and peace full of grace in 2023, to pass through prosperity with abundance and abundance, to make all the entities develop their own awareness, to open their essence and to fill all the beings with peace and happiness. I support this election with affection, I affirm with my heart. I admit with love of life that they will bring me to the year 2023 ...

 

Be happy with all beings; live inanimate, seemingly invisible, big and small be all beings happy! Peace surround all beings with love. All beings be happy. I share the love in my heart with all the beings, all beings happy ...

 

I greet all souls with love ...

 

TAHİR SAKMAN

 

 

29 Aralık, 2022

TEZGÂHTA NE VAR!

Foto: T. Sakman Arşivi.1985-86 yıllarından bir sohbet hatırası soldan sağa; Av. Ahmet Ergun, Prof. Dr. Fuat Yöndemli, Mazhar Sakman, Prof. Dr. Önder Göçgün, Prof. Dr. Salih Ergan, merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, merhum saatçi Mehmet Dikilitaş…


Üç yıl olmuş, Hakk’a yolcu edeli…

 

Onu ilk olarak bizim evde yapılan sohbetlerde tanıdım. Tanıdım dediysem de öyle lafa karışmak, söz söylemek gibi bir lüksümüz yoktu; hizmetten arta kalan zamanlarda bir kenara oturup edebiyat, sanat ve Konya üzerine olan sohbetlere kulak kabartmaktan ibaretti tanışıklığımız…

 

Aslında yüreğimi kabartmışım meğer o günlerde, şimdi anlıyorum bunu…


Merhum Seyit Küçükbezirci'nin kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği'nin ev sohbetlerinde daha yakından tanıma fırsatı buldum.

 

Hasan Özönder Hocamdan söz ediyorum…

 

Sonra yıllar geçti, babamı kaybettikten sonra sanki babamdan kalan nadide bir emanet gibi veya yetiştirilmesi gereken bir fide gibi özenle; yaşıma, meşrebime, cehaletime bakmadan Türbe Caddesi’ndeki iş yerime sık ziyaretlerde bulunmaya başladı. Her zaman beni yazmaya teşvik etti. Hele babam Mazhar Sakman’ın bant kayıtlarını deşifre ettiğimi gördüğü zamanki sevincini unutamam.

 

Dükkânıma her gelişinde sorardı; tezgâhta ne var?

 

Önceleri anlayamamıştım… Tezgâhtaki tamir ettiğim saatleri gösterirdim… meğerse bana hangi kitap üzerinde çalıştığımı soruyormuş…

 

O dönemlerde kitaplarımın yanı sıra Konya gazetelerinde ve özel sayfalarda araştırma ve inceleme makalelerim, şiirlerim sık yayımlanıyordu. Bir gün, Özönder Hocam üşenmeden bendenizin dükkânda ve birlikte gittiğimiz Âşık Şem’i’nin mezarı başında ve Mevlâna Türbesi’nde fotoğraflarımı çekti ve bir makale yayımladı, belediye dergisinde….

 

Söz konusu yazıda, soyadımın kökenini Çağatay Türkçesine bağlıyordu: Sakman, serin rüzgârlar ülkesi… ne çok sevinmiştim…

 

Sille ile ilgili kitap yazacağı zaman Sille’yi anlattığım bir şiiri ona ithaf etmiştim. Çok beğenmişti. Bu şehirde büyük destek gördüğüm birkaç insandan biriydi. Aşağıdaki şiiri de ona söylemiştim ve çok sevinmişti, yıl 1999…

 

Hocamın çantasını çok taşımak istedim ama hiç taşıtmadı, çok hayıflanıyorum keşke bir yolunu bulup taşıyabilseydim eminim neler öğrenecektim…

 

29 Aralık 2019 yılında sır olan Hocam Hasan Özönder’i rahmet ve minnetle anıyorum…


ÖZÖNDER HOCAMA
 
Kalem düşmez hiç elinden
Hasan Özönder Hocamın
Ballar akar hep dilinden    
Hasan Özönder Hocamın
 
O Konya’nın kültür dalı
Bilgisinden feyz almalı
Kapısında yol olmalı
Hasan Özönder Hocamın
 
Böyle insan şimdi nerde
Şifadır hocam her derde
Eserleri gönüllerde
Hasan Özönder Hocamın
        
İrfan dolu bir bilgindir
Hoş görüsü çok engindir
Gönlü geniş pek zengindir
Hasan Özönder Hocamın
 
Konyalıdır o Konya’dır
Konya gibi bir dünyadır
Kendi gitse ismi kalır
Hasan Özönder Hocamın

TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman Arşivi. Bendenizin fakirhanesinde bir sohbetten, soldan sağa; merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, Tahir Sakman, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu




 

  

28 Aralık, 2022

KONYA AYDINLAR OCAĞI



“Biz kimsenin arka bahçesi olmadığımız için ön bahçemizde hesap vereceğimiz kimse yok” diyordu Dr. Mustafa Güçlü ki bu sözlerin doğruluğuna yakinen şahidim… Tam 26 yıldır her hafta bu sohbetleri aksatmadan yapıyorlar, bu bir rekordur.


 

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu üyeleri şehrimizde sözü olan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan davet ediyorlar ve onları dinliyorlar. Babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra iki kez babamı anlatmıştım sonra “Konya Türkü Kültürü” hakkında da ayrı bir program yapmıştım.

 

Doğrusu onlar hatırlatıncaya kadar farkına varamamıştım… Yaşım 65 olabilir ama heyecanlarımız henüz taze, taptaze…

 

Dün akşam düzenlenen bir toplantıda bendenizi onore ettiler… iki saati aşkın konuştum; hatıralardan tutunuz şiirlerime ve kitaplarıma varıncaya kadar… beni sabırla dinlediler.



Kız kardeşim Ressam Vesile Güzeloğlu da şiir okurken bir tablomu yapmış, bu da ayrı bir sürpriz oldu benim için.


Bu müstesna gecede beni yalnız bırakmayan tüm dostlara ve Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında Konya Aydınlar Ocağı’na teşekkür ederim. Ayrıca fotoğraflar için de Hasan Karaca Hocama teşekkür ederim.

 

TAHİR SAKMAN




 

26 Aralık, 2022

MEHMET TAHİR SAKMAN'A SAYGI GECESİ


 

Mehmet Tahir Sakman’a Saygı Gecesi

 

·         Şair-Yazar Tahir Sakman, Konya Aydınlar Ocağı’nda 27 Aralık Salı günü düzenlenen Saygı Gecesi’nde, şiir dolu hayat hikâyesi ile hatıralarını anlatacak. 

 

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, Şair Mehmet Tahir Sakman’a düzenlenen Saygı Gecesi’nde şiir ve hatıralar var.

Saz sanatkârı Mazhar Sakman’ın oğlu şair-yazar Mehmet Tahir Sakman, doğumunun 65’inci yılında hayatını ve hatıralarını anlatarak şiirlerinden bir demet sunacak.

Konya İl Halk Kütüphanesi’nde 27 Aralık 2022 Salı günü saat 19.30’da başlayacak olan Tahir Sakman’ın şiir dolu hayat hikâyesiyle hatıralar dünyasına bütün gönül dostları davetlidir.

KONYA AYDINLAR OCAĞI



24 Aralık, 2022

YAŞ İŞLERİ


Aslında hiç sevmiyorum bu yaş işlerini… Ne ara bu yaşa geldik bilmiyorum; sanki her şey, dünün, kanatlanıp önünüze konması gibi…
 
Uzun yıllar öncesi söylediğim bir şiirde /Nereye gitti dün nerdedir bugün/ demiştim… şimdi çok iyi biliyorum; dünlerin nereye gittiğini ve bugünün nerede olduğunu…
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 başındayız daha ikinci ömrün/
 
Biliyorum; daha ne heyecanlar yaşayacağım! İnsan, heyecanını yitirirse ölür… ben aynı yerdeyim… nefesim karıştığı sürece bu gökyüzü… eskiden beri benimdir; bu yıldızlar, bu dolunay; illaki dolunay, vazgeçmem… Hani, nerede görsem, altında ağladığım; Zafer’in, Gedavet’in paslı; bir o kadar da yaslı kaldırımları yüreğimi çizerken… ben, aynı yerdeyim… Yüreğim ellerimde…
 
/Zaman bir beyaz martıdır/ demiştim… işte o beyaz martı, tepemde dönüp dolaşıyor… tam yirmi üç yıl önce söylemişim;
 
Derviş Ozan der ki bak kucak kucak
Çiğnediğin toprak göğüs açacak
Çığlık çığlık ha uçtu ha uçacak
Bir beyaz martıdır candaki zaman
 
Martılar dolanır, zaman geçer ve bizler de yaşadıklarımızla, hatalarımızla… Üstat Borges, /dünyaya bir daha gelirsem aynı hataları işlerim/ diyor ya… Yok, ben öyle demem; “dünyaya bir daha gelirsem aynı hataları işlemem; daha büyük hatalar işlerim…” demek yakışır bana…
 
Geriye baktığım zaman, içimde bir ukdenin kalmadığını görmek benim için büyük kazanç… Yaşadım mı; yaşadım, hem de dibine kadar… Cenneti de yaşadım, cehennemi de… Yaşamın tüm renklerini sevgiyle kabul ettim, kucakladım.
 
Bugüne kadar 3’ü dijital olmak üzere toplam 15 kitap yayımladım… Dijital olarak önümüzdeki günlerde 8 yeni kitap daha paylaşmanın mutluluğunu yaşayacağım ayrıca 4 kitap üzerinde de çalışmalarım sürüyor. Onları da önümüzdeki süreçte bitirmeyi planlıyorum. Ve tabii ki şiir söylemeye devam…
 
Tüm bunlar boşa yaşamadığımızın ispatıdır. Geleceğin insanına / Konyalısına mesajımı sunmaya devam edeceğim. Bugüne kadar kimseye eyvallahımızın olmadığını biliyorsunuz, bundan sonra da yine tek tabanca olarak yaşamaya devam…
 
Her neyse dostlar; 65 yıldır bu boyuttaki yaşam deneyimime katkı sağlayan; “ayağıma taş, gözüme yaş” olan tüm ruhlara sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
 
65 yılı geride bırakırken tüm varlıkları şükranla selamlıyor ve sözü şiire bırakıyorum:


 
YAŞ 65
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 başındayız daha ikinci ömrün/
 
ağaçlarda eski şarkılar titriyor
mevsimler mi sarhoş ne
kuşlar hüzün çalarken
bir ben mi kaldım şimdi
elleri yıllardan eski
 
aynalar söylesin tenhalara
bu bakan yüz ben miyim
bu kaçıncı vurgun
ağarmış yıllara koşan serseri kim
gözlerimde eski lambalar
yalnız mahzun ve yorgun
 
yeniden başlarsam hayata
yani ötede bir yerde
yine dibine dibine
vurmazsam ne olayım
 
yaşamak güzeldi
yanlışlarım daha da güzel
üç şey var öğrendiğim
biri aşk biri sevda sonrası cennetti
 
kaldırımlara sorun
zafer’de gedavet’te ağladığımı
meram’da sormayın kimene halil’e
vallahi ayıp olur kırdığım kadehlere
 
eski dostlar gibi karışırız belki
öldüğümüz buselerin tadına
onulmaz bir yaşamdı bize hayat
karıştırmayın şimdi
 
yaş altmış beş 
yaş işlerle uğraşmaya değmez
yolun yarısını çoktan geçmişiz
ileriyi gözler seçemez olmuş
bu yüzdenmiş dönüp baktığımız geriye
 
bir mezar örterseniz üzerime
ağlarım sanmayın bakıp bakıp geriye
birkaç mısra yeşertip dilimde
toprağın ötesine geçerim
bu yüzdendir baktığım ileriye
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 belki de tamamdır
 doğduğun öldüğün gün aynı gün
 başındayız aslında yeni bir ömrün/
 
TAHİR SAKMAN






 

21 Aralık, 2022

MÜBTELÂ-YI FUKARAYA SOR

 



 /Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
 Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat/
 
-Sabit-
 
Bu gece, yılın en uzun gecesini yaşayacağız; her ne kadar şair "yıldız ilimleriyle uğraşanlar ile takvim yapanlar bilmez, en uzun gecenin kaç saat olduğunu" dedikten sonra "gama [aşka] müptela olanlara sor, gecenin kaç saat olduğunu..." dese de…
 
Belki de günümüzde gecelerin kaç olduğunu; evinde odunu, kömürü olmayan, yeterince beslenemeyen insanlara sormak gerekir… Tuzu kuru, kaloriferli evlerde sıcaktan bunalıp da fakir fukara edebiyatı yapanlara değil!
 

Şehrin ayazı gül benizlerin üzerine bir bıçak gibi inerken… 21. yüzyılda 6 yaşındaki bir çocuk yetersiz beslenmeden, açlıktan ölmüş… öldükten sonra haberimiz olsa ne yazar, tüm ülke ayağa kalksa ne yazar; o bir canın vebalini kim taşıyor?
 
Konu komşu, hısım akraba… belediye başkanı, vali ve yukarısı da var… kim sorumlu?
 
Haberimiz yoktu demek kolay, haberiniz olmalıydı beyim; sizin işiniz bu değil mi? Şehirlerin varoşlarında insanlar hangi şartlarda yaşıyor bilmiyor musunuz? Bilmiyorsanız bu daha da kötü…
 

Ah bu şairler…
 
Sabit, günümüzde yaşasaydı yine aynı mısraları söyler miydi bilmiyorum. Gerçi, Sabit’in yaşadığı dönemde eminim sıkıntı içinde olan insanların sayısı daha da fazladır.
 
Ah bu şairler; kapandıkları fildişi kulelerden başlarını çıkarıp, toz pembe bulutların arasından değil de varoşların gözüyle bakabilselerdi hayata?
 
Sanat hayatsa; hayatın bu yönünü de ıskalamamak gerekmez miydi? Elbette toplumcu şairlerimiz de var ama söz neden buraya geldiyse…
 
Kim bilir o şair, günümüzde yaşasaydı belki de şöyle söylerdi:
 
/Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
 Mübtelâ-yı fukaraya sor kim geceler kaç saat/
 
Kış döngüsünü tüm varlıkların; sevgiyle, barışla, bolluk, bereket ve sağlıkla ama illaki huzurla geçirmesini seçiyorum ve bu seçimimi kalbimle destekliyor, sevgimle onaylıyorum.
 
Tüm varlıklar mutlu olsun!
 
TAHİR SAKMAN

Fotoğraflar: T. Sakman, Konya, Kültür Park, Aralık 2021...
 

 


 





17 Aralık, 2022

AŞKIN ADI MEVLÂNA


 

 /bu
horasan erlerinin hakikat öyküsüdür
canda açan tennurenin türküsüdür/
 
nicedir gece dost
varmak nicedir geceye
geceye değil aşka
aşk düşürmektir niceye
 
horasan konya arası
yüreğimde aşk yarası
yeşilden nur olur mesafeler
bir nay yüreğimi deler
 
ayın peşinde bir güneş
bastığı taşlar yeşerir
o aşkın ta kendisi
o canımda bir ateş
 
sevgi saygı hoşgörü
yürü kervanım yürü
aşkın adı konya’dır
konya mevlâna’dır
 
 sevgisini dört yana
 salmış cümle cihana
 aşk şarabı sunuyor
 benim pirim mevlâna
 
dünya döner de konya dönmez mi
 
hakk’a doğrudur secdeler
secdeler göğü deler
taşı toprağı derviştir
artık bu şehir ermiştir
kamışların feryadıdır ötesi
 
            hakikatte aşktan gayrı yol mu var
            mevlâna’nın yolundayım erenler
            canı canda saran başka kol mu var
            ben pirimin kolundayım erenler
 
            bir sevgidir ateşlenir kanımda
            ötelerde değildir o yanımda
            tennureler güller açar canımda
            hakikatın dalındayım erenler
 
            hakk aşkına sarar beni heyecan
            ey can canan vuslatımız ne zaman
            derviş ozan aşkla dolu bir kovan
            gülbeşeker balındayım erenler  
 
bir çağrı düşer evrene
“gel gel ne olursan ol yine gel”
 
yoluna canımı sermeye geldim
kuru dallar gibiyim
yeşermeye geldim
yitik zamanların nuru
yolumuz sana doğru
 
asırlar bir nefestir bize
 
/aşkın adı konya’dır
konya artık bir dünyadır/
 
TAHİR SAKMAN

16 Aralık, 2022

HALK KAZANIR

 

bir kuş uçabilir yuvadan
bir yaprak düşebilir dalından
gün olur bahar olur
binlerle yeşerir umutlar
sonunda halk kazanır
TAHİR SAKMAN

15 Aralık, 2022

VEFASIZLIĞIN ÖLDÜRÜR KONYA

Merhum Ayas'ı anma toplantısı sonrasında bir hatıra....


“Yazdık da ne oldu” sorusu beynimde bir matkap gibi dolanıyor…

Dün; şehrimizin eski gazetecilerinden, Konya Gazeteciler Cemiyeti’nin ilk başkanı, öğretmen, Konya Halkevi’nin bir dönem vekaleten başkanlığını da yapan, Mevlâna ihtifallerini ilk düzenleyenlerden, Konya’da ilk çocuk gazetesini yayımlayan, şehir kültürünün önemli isimlerinden aydın bir hemşehrimizi, Namık Ayas’ı anmak için toplanmıştık…



Konya Kültür ve Turizm Derneği tarafından düzenlenen toplantı… çok üzgünüm Konya, çok vefasızsın… Ömürlerini kültüre adayan insanlarımıza karşı çok duyarsızsın…

En azından Konya Gazeteciler Cemiyeti’ni orada görmek isterdik… Sonra yıllarca yazdığı, emek verdiği gazete, bir muhabir gönderemez miydi?

Prof. Dr. Mustafa Özcan

Prof. Dr. Mustafa Özcan Hocam, her zamanki zarifliği ile bir Konyalıdan daha çok sahip çıktığı şehir kültürünün bu önemli ismi hakkında yaptığı araştırmaların bir kısmını paylaştı. Sayın Özcan; Namık Ayas’ın tasnif ettiği yazılarından örnekler verirken, onun şehir için ne anlama geldiğini de gösterdi bir anlamda. “Yazdık da ne oldu” derken Mustafa Özcan Hocam, aslında yanıtını herkesten daha iyi biliyordu.

Mehmet Gündoğdu

Eski dostlardan, geçmiş dönemlerde yıllarca şehrimizdeki birçok gazetede kültür, sanat sayfaları hazırlayan ve bu uğurda sağlığını bile tehlikeye atan Mehmet Gündoğdu arkadaşımız da anlattı Namık Ayas’ı…

İsmail Detseli

Sonra İsmail Detseli, ilerlemiş yaşına rağmen merhum Ayas’la olan bir anısını anlattı.

Merhum Namık Ayas'ın kızı Günden Ayas Ebesek

Merhum babası gibi öğretmen olan kızı, Günden Ayas Ebesek Hanımefendi ise babasını anlatırken, gözyaşlarını zor tuttu. Oldukça duygusal bir konuşma yaptı; aile hatıralarının ve solgun resimlerinin bir kısmını bizlerle paylaşmak lütfunda bulundu.

Tüm konuşmacılara ve anma toplantılarının süreceğini söyleyen Konya Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Sayın Nilgün Çelebi Hocama teşekkür ederiz.

Toplantıdan sonra ince düşünmek de bize kalıyor sanki… Ah bu ince düşünceler…

Ömürlerini Konya için tüketmiş bu insanlara, görkemli bir anma toplantısı bile yapamıyoruz…

Geçtiğimiz günlerde Seyit Küçükbezirci’nin 4. ölüm yıl dönümüydü, kaçımız hatırladık? Sonra Feyzi Halıcı, Selçuk Es, Sefa Odabaşı, Nevzat Küçükerdoğan, Yalçın Dikilitaş, İbrahim Sur, Koray Ekener, Ümit Necati Pancı, Mahmut Sural, Şahap Uzluk, Muhtar Bedir, İhsan Hınçer, Mehmet Önder, Celaleddin Kişmir, Rıdvan Bülbül, Hasan Özönder, Panos Özararat, Ahmet Ziya Özkul, M. Ali Apalı… aklıma ilk gelenler…

Bu insanların küçük salonlara sığmayacağını, anlamlı, geniş zamanlara yayılan görkemli gecelerde anmak gerektiğini ne zaman hatırlayacağız?

Ah, bu ince düşünceler…

Hiçbir şey öldürmez, vefasızlığın öldürür Konya…

TAHİR SAKMAN


Sağ başta Tahir Sakman, Günden Ayas Ebesek ile birlikte toplantı sonrası...


13 Aralık, 2022

EVVELA YÖRÜTTÜK BAŞTAN ÇORBAYI

Ne kadar yalın bir mısra… saf, temiz ve okurken siz de çorbayı “yörüttüğünüzü” hissediyorsunuz…

 

Buradaki “yörütme” Konya ağzıyla… yani yürütme, burada kullanılan anlamıyla “içtik”, amiyane “götürdük” anlamlarını içeriyor…

 

Konya’nın meşhur yemek destanından söz ettiğimi hemen anlamış olmalısınız, hani kıvrak nağmeler eşliğinde okunan ve Konya yemeklerini uzun uzun sayan bir destan.

 

Tabii ki böyle destanı ancak bir Konya kadını yazabilirdi… “Bülbül Hoca” namıyla bilinen Şerife Hanım… Kadınlara vaaz eden, onlara ilahiler okuyan dünün Konya kadınlarından… Lakabı sesinin güzel olmasından ve bülbül gibi şakımasından mülhem olmalıdır. Bir anlamda “türkü yakıcı kadınlarımızdan biri” de diyebiliriz; çünkü “Yekte” adıyla bilinen yemek destanının güftesini yazdığı gibi bestesinin de ona ait olduğu söylenir.

 


M. Ferit Uğur- A. Nüzhet Ergun ikilisinin hazırladığı, Konya’yı anlatan ve günümüzde bile en önemli folklor kitapları arasındaki haklı yerini koruyan Konya Halkıyyat ve Harsiyyatı’nda Bülbül Hoca’nın şehrin Kalecik Mahallesi’nde 1897 yılında doğduğu anlatılır.

 

Bu şehr-i Konya çok enteresandır…. Dışarıdan baktığınız zaman gördüğünüz koyu muhafazakârlığın içinde, bir inci gibi, asırlar öncesinin sırlı bir emaneti gibi saklanan,  hoşgörü vardır, sevgi vardır, saygı vardır.

 

Ve tabii ki hayatın her safhasında, günümüzde bile şaşılacak derecede Konya kadınlarının izi vardır. Kendilerini onlar ne kadar saklasa da mütevazılıkları, bu şehrin her tarafına sinmiştir ve izlerinden onları tanımanız kolaydır.

 

Tıpkı, Menteşeli türküsünü yakan Alim Hoca’nın türküsü gibi Bülbül Hoca’nın türküsü de Konya oturaklarındaki yerini almış ve dilden dile, gönülden gönüle günümüze ulaşmıştır.

 

Konya oturaklarının, bir diğer adıyla Konya şehir muhiti musiki meclislerinin de bir başka yönünü ortaya koyar bu türküler… Kadın hocaların yaktığı türkülerin oturaklarda okunması sizi ilk başta şaşırtabilir ancak oturakların sis perdesini biraz aralarsanız, göreceğiniz; ortamın nezihliğinin yanı sıra müzikle, hoşgörüyle dolu olduğudur.

 

Türkünün sözlerine baktığımızda, Konya yemeklerinin geniş bir dökümünü verir Bülbül Hoca… ve bu sayede dönemin lezzetleri hakkında da önemli bilgilere sahip olursunuz.

 

Zengin Konya mutfağından kesitler sunarken, bugün unutulmaya yüz tutmuş hatta unutulmuş lezzetlerinin de farkına varmak mümkün. Kullanılan malzemelerin de bir dökümünü bulabilirsiniz. Dünün doğal mutfağından neler kaybettiğimizi de gözler önüne sermesi bakımından eser ayrı bir önem taşıyor.

 

Destanın son kıtasından anlaşılacağı gibi “bin üç yüz on dörtte yaptım destanı” 1896-1897 yıllarında kaleme alınmış. 1932 yılında 85 yaşında kaybettiğimiz Bülbül Hoca’ya rahmet dileriz.

 

Yemek destanının Mazhar Sakman’ın bant kayıtlarından deşifre ettiğim sözleri şöyle:

 

(Ah ah) Evvela yörüttük baştan çorbayı

              Sarmısakla terbiye olmuş paçayı

            Domatisle bişirmeli bamyayı

              Midemizi açsın hoş misal olsun (yekte)

                          Yekte (de) Alikom yekte

                          Bastırmalar denkte

                          Ne olursa olsun (canım)

                          Yosma delikanlılıkta

 

              Canım börülce baklayı çok ister

              Yıldız kökü Çayırbağı’nda biter

              Patlıcan ortanın gayretin güder

              Yiyen ihvanlara afiyet olsun (yekte)

                         Yekte yavrum yekte

                          Bastırmalar denkte

                          Ne olursa olsun (canım)

                          Yosma delikanlılıkta

 

              Muhallebiynen sütlü gelsin araya

              Kifayeler dursun hep bir sıraya

              İki datlı duzlu gelsin sufraya

              Gaymak güllâç ile şeker hallolsun (yekte)

                         Yekte (de) Alikom yekte

                          Bastırmalar denkte

                          Ne olursa olsun (canım)

                          Yosma delikanlılıkta

 

              Bihamdülillâh yedik nimet ve nanı

              Bizim zamanımız bolluk zamanı

              Bin üç yüz onda yaptım destanı

              Okunsun dillerde pür icmâl olsun (yekte)

                          Yekte yavrum yekte

                          Bastırmalar denkte

                          Ne olursa olsun (canım)

                          Yosma delikanlılıkta

 

 

Mazhar Sakman’ın kendisinden yazdığım tam metin ise şöyle:

Evvelâ yürüttük baştan çorbayı

Sarımsakla terbiye olmuş paçayı

Domatesle pişirmeli bamyayı

Midemizi açsın hoş misal olsun

 

Bihamdülillâh hiçbir şeyi taşlamam

Yağ içinde yumurtayı boşlamam

Yumuşak somun olmayınca başlamam

Semiz etin kenarları al olsun

 

Baklava ile börek derkenar ola

Şeker helvası da pür hisar ola

Toplanıp ihvanlar bir karar ola

Sıtk-u muhabbetli ehli hâl olsun

 

Katmeri ince aç yağın sakınma

Sakın ona haşhaş yağı kullanma

İnce etten olur hem de çullama

Tavada pişmiş bir kızıl hâl olsun

 

Enginar ile kereviz ıspanak

Karnabetle semiz ota birle bak

Patata tomata böğrülce kabak

Onlar da içinde hasbihal olsun

 

Mısırgayı bir hâl edin öldürün

Ortasına fıstık pirinç doldurun

Dolmaları üçer üçer kaldırın

Kuvveti bedene irtihal olsun

 

Mıkla cilbir mantı kaygana gelsin

Makarna ile keşkeş kuskus çekilsin

Şalga pişip gelirken dökülsün

Kalan yemeklerde istimal olsun

 

Köfte yaprak bir de lâhana dolması

Sarı erik zerdali nohut yahnısı

Zülbiye pancar turp salatası

Anlar da içinde pür kemâl olsun

 

Tabakta turşu da kalmasın mahzun

Zeytinyağ üstüne sıkılsın limon

Balığı kızartın getirin pürhûn

Yiyelim bizlerde can misal olsun

 

Yiyenler nimetin şükrün bilirse

Vucud kuvvet bulup hâlin alırsa

Bu yemekler bize her gün gelirse

İsterse altı ay oruç hâl olsun

 

Sebebin işleyip kârin gözetsin

Herkes varıp nasibin deşirsin

Günde bana üçer üçer getirsin

Hulku huyu güzel bir ayal olsun


Taan itmen ahbaplar siz bu âşıkı

Nimet ucuz amma budur layıkı

Çok istemem ben keseme harçlığı

Beşibirlik ile bir riyal olsun

 

Hak verir dostuna yarınki günü

Çorbada yemeklerin önüdür önü

Yemeklerin basdırmak için üstünü

Kahve ile tütün on çuval olsun

 

Palize ile muhallebi araya

Kifayeler dursun hep bir sıraya

İki tatlı tuzlu gelsin sofraya

Kaymak güllâç ile şeker hâllolsun

 

Canım hem börülce bakla da ister

Yıldız kökü Çayırbağı’nda biter

Patlıcan ortanın gayretin güder

Karpuz üzüm divlek üç misal olsun

 

Kadifin telini kırmalı gülü

Üzeri kokulu amberli gülü

Pilavın üstüne getir sütlüyü

Yiyelim bizler de can cemal olsun

 

Bihamdülillâh yedik nimet ve nânı

Bizim zamanımız bolluk zamanı

Bin üç yüz on dörtte yaptım destanı

Okunsun dillerde pür icmâl olsun 

 


 TAHİR SAKMAN


KAYNAKÇA:

 

ERGUN, S. Nüzhet- UĞUR, M. Ferit, (1926), Konya Vilâyeti Halkıyyat ve Harsıyyatı.

 

KENDİ, Cenap (1987), “Folklorcu Gözüyle Konya ve Yöresi Türküler ve Anılarım”, Yeni Meram, (14-15 Nisan).

SAKMAN, M. Tahir (1985), “Türkülerdeki Konya”, Yeni Meram, s. 2, (7 Eylül).

SAKMAN, M. Tahir, (1999) “Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler”, Konya İl Kültür Müdürlüğü Yayınları, Konya.

 

SAKMAN, M. Tahir, (2001) “Dünden Bugüne Konya Oturakları”, Milenyum Yay., İstanbul.