YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

31 Temmuz, 2023

BEYİM


BEYİM
 
Vatandaş sesine kulak kapatma
Zamlardan belimiz büküldü beyim
Sayenizde nefes alamaz olduk
Ciğerimiz bile söküldü beyim
 
Maaşınız dolgun paranız çoktur
Vatandaş ne hâlde haberin yoktur
Eminim ki sizin karnınız toktur
Emekli aç sefil döküldü beyim
 
Sala eşliğinde zamlar yaptılar
Hukuka değil güce taptılar
Bilmiyorum hangi yola saptılar
Adalet gideli çok oldu beyim
 
Bulabilsem bir iş durmam avara
Garip bülbül gibi düşmüşüm zara
Girsek de kurtulsak şimdi mezara
Ahalide huzur yok oldu beyim
 
Fiyatlar büyüdü maaş küçüldü
Dürüstlük dersen sanki sürüldü
Dermanım kalmadı defter dürüldü
Bükülmez bileğim büküldü beyim
 
Cebimiz yanıyor kalbimiz sızlar
Edep yok haya yok çok da arsızlar
Dört bir yanımızı sarmış hırsızlar
Devletin mülküne çöküldü beyim
 
Sözlerim doğrudur bakın kusura
Yaşamak gittikçe düşüyor zora
İnim inim inler fakir fukara
Yürekler dağlandı yakıldı beyim
 
Duvarlar yıkıldı göçüyor damlar
Milletin gözünden kanlı yaş damlar
Her Allah'ın günü yapılan zamlar
Beynime mıh gibi çakıldı beyim
 
Tencere kaynamaz söndü ocaklar
Galiba bizleri teneşir paklar
Kaderimiz oldu şu kör bıçaklar
Zam diye millete sokuldu beyim
 
Haram katmamıştık biz aşımıza
Bakmıyor hiç kimse gözyaşımıza
Neler geldi neler şu başımıza
Ümüğümüz her gün sıkıldı beyim
 
TAHİR SAKMAN






 

30 Temmuz, 2023

HARİTAYA İYİ BAKIN!


HARİTAYA İYİ BAKIN!


Haritaya bakınca anlıyorum; İngiliz'in, Fransız'ın, İtalyan'ın hele hele Yunan'ın neden Lozan'a karşı çıktığını... da Lozan'da yedi düvele kabul ettirdiğimiz Cumhuriyet sayesinde özgürce okuyup prof olan bazı insanlarımızı anlayamıyorum...


Gazi Atatürk'e, İsmet İnönü'ye ve silah arkadaşlarına rahmet olsun...


TAHİR SAKMAN





 

25 Temmuz, 2023

ZAN UŞAKLARI


 

ZAN UŞAKLARI
 
Bu bendenizin 20. kitabı... Uzun yıllar önce yazmıştım aslında… yayımlamak bugüne kısmetmiş:
 
İster paranoya ister masal, isterseniz satır aralarındaki hakikati seçip okuyabilirsiniz. Bazen ben de şaştım, hayalin bu kadarına… On yılı aşkın bir süre ezoterik bilgilerin harmanında yaşadım… kimimiz new age dedi, kimimiz öze dönüş… Her ne derseniz deyiniz; hepimiz bir şekilde etkilendik.
 
Öyle bir uçtuk ki konmayı bilemedik. Masal nerde başlardı, hakikat nerede biterdi… kendimizi ararken, bir baktık ki bir başka ben olmuşuz…egolarımıza yüklediğimiz sırlar, sır olmadan önce de vardı aslında, tek fark belki de egolarımızla fark etmemizdi…
 
Ezoterik bilgilerin ışığında, ömrümü verdiğim Selçuklu payitahtında, mekânların görünmeyen yüzlerini bir başka gözden görmenin; hayallerin düşlere yansımasında yatan ve nasıl bakarsanız öyle gördüğünüz şehrin, kişisel bir paranoyası, toplumsal bir ironisi ve nihayet evrensel bir efsanenin masallara bürünmüş şekli:
 
Tuhaf Konya tarihi üzerine fantastik deneme, bir altın çağ masalı...
 
Gerçekle uzaktan yakından ilgisi vardır; gerisi hikâye…
 
Zan Uşakları mı? Siz öyle zannetmeye devam edin…
 
Zan Uşakları, dijital olarak yayımda… blok sayfamda;  https://tahirsakman.blogspot.com/ adresine giderseniz, ana sayfadaki Tahir Sakman kitapları indirme linklerine tıklarsanız açılan sayfadan bilgisayarınıza, telefonunuza, tabletinize bedelsiz indirebilir, okuyabilirsiniz.
 
Bu kitapta yer alan bilgiler tamamen hayal ürünü değildir; gerçekle uzaktan yakından ilgisi vardır… Efsanelerin arasına sembollerle yerleştiren hakikatler gibi, ezoterik bilgilerin ışığında yazılan kurguların satır aralarında, gerçek, en yalın haliyle aktarılmıştır.
 
İster bilim kurgu diyerek isterseniz yarı hakikat görerek… nasıl okumak isterseniz… tamamen size kalıyor…
 
Keyifli okumalar…
 
ÖNEMLİ NOT:
 
©Tahir Sakman, Konya-2023
 
Zan Uşakları sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz.
 
TAHİR SAKMAN
 

23 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (7)

Mustafa Yavuz usta, ilerleyen yaşına rağmen çalışmasını sürdürüyor. Foto: T. Sakman. 

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (7)
 
Konya’da şu an çalışan en yaşlı usta, Mustafa Yavuz ustadır. 1938 doğumlu olan usta sanatı kendi merakı ile öğrendiğini söylemektedir. Sanat Okulu mezunu olan Mustafa Yavuz usta, uzun yıllar Almanya’da çalıştıktan sonra dükkân açarak nice saatlere can vermiştir. 85 yaşında olmasına rağmen hâlâ çalışmaktadır. Bu yönüyle de kendisine ayrıca saygı duyuyorum.  Ne zaman dükkânına gitsem; merhum babam Mazhar Sakman'la olan anılarından bahseder, birlikte eski günleri anarız.


Mustafa Yavuz ustanın dükkânından bir görünüm. Fotoğraf T. Sakman.

Eskiden saatçiler gramofon tamiri de yaparlardı. Mustafa Yavuz usta da antika saatlerin yanı sıra gramofon tamir etmeye de devam ediyor. Ayrıca birçok saatçide göremediğimiz alet ve edevatları onda görmek mümkün. Eski ustaların bir özelliği de tezgâhlarının dağınık ve kalabalık görüntüsüdür oysa o bize göre öyledir; eski ustalar aradıklarını o dağınıklığın arasında kolayca bulurlar, eğer düzenlerseniz bulamazlardı. Babamın tezgâhı da öyleydi, düzelttiğim zaman aradığını bulamaz, bana kızardı. Aynı geleneği Mustafa Yavuz usta da sürdürüyor.  Konya saatçiliğinin vazgeçilmez ismi olan ustaya hayırlı ömürler diliyoruz.


Eski ustaların düzeni; dağınık olmalarıdır, Mustafa Yavuz ustanın tezgâhı bu durumu çok iyi yansıtıyor. Fotoğraf: T. Sakman.

Şehirde saat onarım ustası olarak haklı bir ünü olan bir diğer ustamız da Nuri Yücesoylu’dur (1933-2013).  Bir dönem Konyaspor’da yöneticilik yapan ve şehir gazetelerinde spor yazarlığı da yapan merhum, şehrin en iyi saatçileri arasında yer almıştır. Babası, onu Saatçi Abdürrahim Efendi’ye çırak olarak verdiği zaman çevresinden “neden saatçiye verdin, gavur mesleği” diye babasını çok eleştirdiklerini anlatmıştır. Sadece Konya’dan değil çevre illerden de özellikle antika saatleri tamir etmesi için ona getirirlerdi. Konya Saatçiler Derneği’nde uzun yıllar başkanlık da yapan ustayı, kravatsız hiç görmedim. Amele Pazarı’na cephe dükkânında her zaman takım elbiseli ve kravatlı olarak çalışırdı. Mesleğine gösterdiği saygının ötesinde bu haliyle örnek bir esnaftı. Oldukça mütevazı, çalışkan bir yapıdaydı. Vefatından sonra oğlu Mehmet aynı dükkânda baba mesleğini, erken yaşta aramızdan ayrılana kadar sürdürmüştür.


Merhum Nuri Yücesoylu usta çalışırken...


Şehrin isim yapmış ustaları arasında Mert Saatçi ismiyle tanınan Durmuş Ali Mert, yaşlılık ve sağlık sorunları nedeniyle işi bırakmıştır. Merhum Hakkı Şimşir, bir dönem parçacılık da yapan saat ustalarımız arasındaki yerini almıştır. Bunlardan başka Ferit Karahan, Nihat Karahan, Ömer Tanacı, Feridun Mıhoğlu, Pehlivan Mehmet, Ultan Akdoğan gibi ustalar da ilerleyen yaşları nedeniyle mesleği sürdürmemektedirler.


Nuri Yücesoylu ustayı kravatsız hiç görmedim. 


Konya’nın saatçileri elbette bu kadar değildir; bahsetme imkânı bulamadığımız şimdi aramızda olmayan Mustafa Karakaş gibi daha pek çok ustamız vardır. Aslında Konya saatçilerini bir ya da iki makale olarak düşünmüştüm ama başladıktan sonra yazı kendine çekti, adeta dikte ettirdi. Mini yazı dizimizde kronolojik bir sıra takip etmedim; her şey spontane gelişti, yazı nereye götürürse oraya gittim. Konuya girdikçe bilmediğim pek çok şeyi de öğrenme şansım oldu. Kim bilir, önümüzdeki süreçte belki de daha da genişleyerek kitap olarak karşınıza çıkar. Bu haliyle bile en azından bugüne kadar yazılmayan bir mesleği yazmaya çalıştım; gün gelir Konya saatçileri üzerine araştırma yapanlara kaynaklık edebilir.
 
Son birkaç yıldır mekanik mekanizmalara bir dönüş var. Fabrikalar mekanik saat üretimlerini, farklı model ve kalibrelerle artırıyorlar ve bu durumun da mekanik saatlere olan ilgiyi artırmaya başladığını sevinerek görmekteyim.


Günümüzün başarılı ustalarından Hüseyin Altınkaya dükkânının önünde. Fotoğraf: T. Sakman.


Şehrimizde saat tamirciliği hâlen devam ediyor, tamir ve tamirci sayısı azalsa da bazı saatçi arkadaşlar aşkla zanaatlarını sürdürmeye devam ediyor. Bunlardan Ultan Akdoğan’ın kalfası olan Hüseyin Altınkaya (1967∞) özellikle antika saatlerin tamirinde öne çıkıyor. Fatih Çarşısı’nda her türlü saatin onarımını mahir elleriyle yaparken Ahi felsefesini de sindirmiş bir usta olarak mütevazı, dürüst, kişilik sahibi bir usta olarak saatlere hayat veriyor. Parça yedekleme konusunda da oldukça hünerli olan Hüseyin Altınkaya, zanaatının tüm donanımlarına sahip bir usta olarak da ayrıca güven veriyor.


Hüseyin Altınkaya usta bir saati yeniden hayata kavuştururken... Fotoğraf: T. Sakman.

 
Şen Saatçi’de yetişen Hasan Kepir usta ise şehrin pek çok yerinde açtığı dükkânlarla saatçilik mesleğini ısrarla sürdüren ustalarımız arasındaki yerini alırken, zanaatın yeniden hayat bulması için üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.
 
Hatırlayamadıklarım elbette olmuştur özellikle genç kuşak saatçilerden isimlerini zikretmediklerim beni bağışlasınlar, onlara mesleklerine olan bağlılıkları nedeniyle teşekkür ederim. Günümüzde bu mesleğe olan ilgi biraz artmış gibi görünse de ekonomik koşullar onları hâlâ çok zorluyor. Saatçilerde çırak görmek artık mümkün değil; gençlerin ilgisini çekmiyor. Zanaatın zorluğu yanında saatçilerin ekonomik koşullara dayanması kolay görünmüyor. Meslek kuruluşlarının bu zanaata destek vermeleri, çareler üretmeleri gerekmektedir. Zanaatlarını ısrarla sürdüren ustalarımızın koruma altına alınması, el becerilerinin geleceğe yansıtılması için akademik düzeyde, teknik okullarda çalışma yapılması, vergi indirimleri, kira yardımları da dahil olmak üzere bu meslek erbabına ciddi anlamda destek olunması gerekmektedir.
 
Günümüzde yerel yönetimler çeşitli el sanatlarına destek olmak amacıyla çeşitli faaliyetler yürütüyor, saatçilik mesleğinin de son ustaları yitip gitmeden, bu kapsama alınması gerekiyor. Birçok vakıf ve derneğe bina tahsis eden yerel yönetimler, mesleğe gönül vermiş ustalara da böyle bir imkân sağlayabilir. Belli bir yaşı doldurmuş olanlara belli bir vergi muafiyeti getirilebilir. Onların bilgi ve birikimlerini en azından meraklısına aktarılabilmesi için kurslar bile düzenlemek mümkün. Geleneksel saat tamirciliğimizin sürmesi aynı zamanda müzelerimizi ve camilerimizi süsleyen saatlerin bakımını yapacak ustaların yetişmesiyle onların da kurtarılması, sağlam olarak gelecek uşaklara iletilmesini sağlayacaktır.
 
Şehrimizdeki camilerde bir dönem güvenlik nedeniyle antika saatler toplanmıştı, bu çok doğru bir karardı ancak saatler depolarda çürümemelidir. Akıbetleri hakkında da bir bilgimiz yok, bu saatlerin gerekli onarımları yapılıp bir müzede sergilenmesi mümkündür. Geçmiş dönemlerde Alâaddin Tepesi’nde, Eflatun Mesciti’nin üzerinde olan saat kulesindeki saatin akıbetini bilene rastlamadım. Kule yıkılmış ama saat kim bilir hangi depoda çürümüştür. Camilerden ve tarihi eserlerden toplanan saatler hakkında da bu nedenle endişelenmemek mümkün değildir.
 
Ahmet Sami Kalaycı ustamızın “bana yer göstersinler, yüzde yüz yerli kule saat yapayım” önerisini yerel yönetimlerimiz ciddiye almalıdır.
 
Bendeniz 20 yıl aradan sonra evimin bir odasını dükkâna çevirip tezgahımı kurdum ve “ekmeği yanından çırak” heyecanlarıyla gerek kendi dükkânımdan ve gerekse babamdan intikal eden saatlerin bakımıyla mutlu oluyorum. Onların tik takları bana yaşamın sesini sunarken, sonsuz bir döngüde çalışan saatlerin sesleri, bana, yaşadığımı her an yeniden hep yeniden hatırlatıyor.


Ve eski günlerin ihtişamını yaşamaya çalışan bendeniz, Tahir Sakman. 


Yaşadığımız anların en yakın tanığı olan saatlerimiz çalıştıkça yaşadığımızın farkında olacağız. Konya’nın geçmişinde yer alan ve gelecekte yer alacak zaman ustalarımızın manevi huzurlarında saygılarımı sunarken, meslekten biri olmanın onuruyla şehrin semalarını süsleyen tik tak seslerinin sonsuza kadar sürmesini diliyorum…
 
"Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" mısralarının sahibi Baki’den af dileyerek seslerini âleme salan tüm saatlere ve onların seslerini duyuran tüm saat onarım ustalarına, minnet duygularımla şöyle seslenmek istiyorum:
 
Baki kalan bu kubbede birkaç hoş saat imiş…  
 
TAHİR SAKMAN

22 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (6)

Soldan sağa; Enes Konuş ve kardeşi Hayri... Fotoğraf: T. Sakman.


ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (6)
 
Geçmiş dönemlerde ki 1950’li ve öncesi yıllarda saat parçası bulmak çok zordu hatta bulunmazdı; ustalar yeteneklerine, ustalıklarına göre saatlerin arızalı parçalarını tamir ederlerdi veya bir başka saatin parçasını yedeklemenin yollarını ararlardı. O dönemin kısıtlı imkânları içerisinde yetişen ustaların yaptığı tamirleri, o dönemden günümüze intikal eden saatlere baktığımız zaman görüyoruz ki hayret etmemek mümkün değildir. Bunlardan bir kısmını bendeniz çalıştığım dönemlerde de yapmıştım; çarkın kırılan dişlisinin kırık yerine bir başka saatin çarkını perçinlemek, kırılan zemberekleri yeniden delip kullanmak, zayıflayan, güç kaybına uğrayan zemberekleri ters çevirmek, ortadan kırılan zemberekleri birbirine perçinlemek, maşa tamiri, pandül düzeltmek gibi buna benzer daha birçok arızayı tamir ettiğimiz dönemler yaşadık.  


Enes usta, bir dönem üretimini yaptığı alet edevatların önünde... Fotoğraf: T. Sakman.


O dönemlerde aktarlar saat parçası da satmaktadırlar ki bu oldukça kısıtlıdır. Şehirde ilk parçacılar, saat aksam depoları aktarlardır, sonra…
 
Enes Konuş (1942∞), Sarayönü’de Kuran kursunda hocadır. Aslında Enes Konuş’un hikâyesi tam bir başarı öyküsüdür:
 
Saatçiliği kendi çabalarıyla ve yeteneğiyle öğrenir. Amele Pazarı’nın karşısında kendi tabiriyle içi saman dolu bir dükkân kiralar, yıl 1961… O dükkânı ben hatırlıyorum, bucakta bir dükkândı; bir yanında un fabrikası vardı, ön tarafındaysa ekmek büfesi… Bu dükkânda işe başlar Enes Konuş… Dükkânın kurumsal kimliğe bürünmesi ise 1963 yılında başlar. 1968 yılında kardeşi Hayri Konuş’u da (1946∞) yanına alır ki bu da çok enteresan bir hikâyedir; aslında terzidir Hayri Konuş… Terzilik de ince bir iştir ve Hayri Konuş yıllarını verir ve o da hasbelkader saatler hakkında ciddi bir bilgi birikimine ve tamirat yapacak düzeye erişir. Abisi Enes Konuş ile birlikte saat parçası da satmaya başlarlar. Kurumsal olarak bakarsanız, aradığınız pek çok şeyi bulabildiğiniz bu dükkân, şehrin ilk ciddi saat aksam deposudur.


Hayri Konuş dükkânında eski günleri aratmayacak performansıyla çalışmaya ve güler yüzüyle hizmete devam ediyor. Fotoğraf: T. Sakman.

 
Sonra dükkânı Fatih Çarşısı’na taşırlar. İki kardeşin dürüst kişilikleri, güler yüzlü ve müşteri odaklı çalışmaları, kısa sürede şehirde saatçiler arasında aranılan bir yer haline gelmesine neden olur. Şahsen bendeniz de çalıştığım dönemlerde kendileriyle çokça alışveriş yaptım, hiçbir olumsuz anım olmadı. Birçok saatçi yedek parça ihtiyacı olduğu zaman ilk müracaat ettikleri adrestir artık dükkânları… Bazen bir tane tij, bazen bir tane direk alırdı, benim gibi bazı saatçiler hatta deftere de yazdırırlardı… Sermayesi yeterli olmayan saatçiler, lazım oldukça alırdı. Hiç üşenmezler, yüksünmezler verirlerdi, iyi esnaflardı… Ellerinde olmayan bir parçayı da hemen getirmenin yollarını ararlardı… Alışverişlerinde daima müşteri yönünde pozitif ayrımcılık yaparlardı. Uzun yıllar alışveriş yaptım, ticaretin ötesinde müşterileriyle her zaman iyi bir dost, iyi bir arkadaş olmuşlardır.


Fotoğrafta; Konuş kardeşlerin 70'li yıllarda ürettikleri ve günümüzde bile aranılan hassas aletlerden zımba takımları ve saat kadranları görülüyor. Fotoğraf: T. Sakman. 


Enes Konuş’un müteşebbis ruhu, onu saat parçası ve saat üretmek için çareler aramaya iter. O yıllarda merhum Erbakan’ın “ağır sanayi hamlesi” ile siyasete atıldığı yıllardır. 1972 yılında Meram Sanayii’nde fabrika kurarlar ve “Start” markasıyla üretime başlarlar. Önceleri saatçilerin olmazsa olmazlarından zımba takımları ve deve boynu tabir ettiğimiz aletleri, hakiki çelikten üretirler ki bu zımbaları 0.25 mm inceliğinde delerek saatçilerin hizmetine sunarlar. O yıllarda üretilen bu zımba takımları, bugün bile aranmaktadır. Ayrıca saat kapaklarını ve cam çerçevelerini kapatmakta kullanılan pres takımlarını yaparlar. Yağ çubukları, yağdanlıklar, saat kadranları imal ederler. Dönemin Konya sanayisinin yüz akı kuruluşları arasına girerler.
 
Enes Konuş’un aklında, en azından şimdilik kaydıyla bir masa saat fabrikası kurma hedefi vardır.  Defalarca gittiği İsviçre’de saat fabrikalarını gezmekte, hiç kimsenin giremediği üretim alanlarına girmenin bir şekilde yolunu bulmaktadır. Yıl, 1975… Saat mikaları ve saat tepeleri üreten Eskişehirli ve Bursalı iki müteşebbis; İbrahim Torun ve Hayrettin Hafız Ahmet ile birlikte İsviçre’nin yolunu tutarlar. İsviçre’de satılık bir masa saat fabrikası bulurlar; tam da istedikleri gibidir, çok beğenmişlerdir ama… 100 bin mark istemişlerdir fabrika için ve ne yazık ki üç müteşebbiste bu para yoktur. 10’ar bin mark koyalım, gerisini borçlanalım önerisi ise bir arkadaşlarının parayı verememesi üzerine teşebbüs yarım kalır…
 
Eğer o gün Konya’da böyle bir fabrika açılmış olsaydı… Gerçi 10 yıla kalmayacaktı; quartz mekanizmaların öncüsü elektromekanik saatler piyasaya sürülmeye başlayınca ne olurdu akıbeti bilmiyorum ama kısmet olmamıştır. Start markasıyla ürettikleri alet edevatların üretimini de pilli mekanizmaların yaygınlaşması ve saat tamirinin ciddi bir darbe yemesiyle durdurmak zorunda kalmışlardır. Tüm saatçiler için o günler çok dramatik günlerdi… Uzun yıllar dirsek çürüterek öğrendiğimiz zanaat bir anda geçerliliğini yitirmiş gibiydi.
 
Enes usta, her zaman, “ne üretebilirim” sorusuna yanıt aradığı ömründe sosyal faaliyetlerden de geri kalmamış özellikle Selçuk Üniversitesi’nin kuruluş aşamalarına ciddi katkıları olmuştur. Yaşadığı şehre olan vefa borcunun bilincinde olarak, hayatını, mütevazılığın sınırlarını zorlayarak yaşayan, kendini gizleme yolunu seçmiş insanlarımızdan bir tanesidir.


Enes ustanın ustalık ve teşekkür belgeleri... Fotoğraf: T. Sakman.


Şehirde en çok kalfa yetiştiren ustalardan birisi olmuştur Enes usta: Ömer Erpostalcı, Esat Paşalı, Yaşar Güneş, Hüseyin Çetin, Hidayet Topatan, Abdullah Parlaktürk, Hasan Ihlamur şehrin saat piyasasına katkı sağlayan isimler olmuşlardır. Ayrıca Enes ve Hayri Konuş’un kalfalarından genç kuşak bir saatçi Fatih Karagöz, günümüzde Ata Saat ismiyle saat aksam deposu olarak şehirde hizmet vermektedir.


Enes ustanın kalfası Hasan Ihlamur (1946∞)  zanaatı sürdürenler arasında önemli bir yere sahiptir. Fotoğraf: T. Sakman.

Enes Konuş’un iki oğlu da mesleği sürdürürken; onlar da çocuklarını yetiştirmişler, Hüseyin Konuş’un oğlu Talha, Mustafa Konuş’un oğlu Muhammed Enes mesleği sürdürmektedirler. Hayri Konuş’un oğlu Mustafa ve torunu Ahmet Coşkun da mesleği üçüncü kuşağa taşıyanlar ve sürdürenler arasındaki yerini almıştır.


Enes ve Hayri Konuş kardeşlerin çocukları ve torunları  mesleği devam ettirmenin sevincini yaşıyorlar. Fotoğraf: T. Sakman.

 
Günümüzde üç ayrı dükkânda, Enes Konuş; Enes Promosyon, çocukları Enes Saatçilik, Enes Optik Saat; Hayri Konuş ise oğlu Mustafa ile Güneş Saatçilik ismiyle ticari faaliyetlerini sürdürmektedirler. Konya saatçiliğine bir dönem damgalarını vuran Enes ve Hayri Konuş ağabeylerimize hayırlı ömürler dilerim…
 
TAHİR SAKMAN
 
 

21 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (5)

Merhum Mazhar Sakman Tevkifiye Caddesi'ndeki dükkânında. Fotoğrafı bir Alman Profesör çekmiş tab ettirdikten sonra Almanya'dan göndermiştir. Yıl 1977... T. Sakman Koleksiyonu.

 

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (5)
 
Çok yönlü bir sanatçı olan merhum babam Mazhar Sakman (1910-1984) aynı zamanda bir saat onarım ustasıdır. Hem zanaatkâr hem sanatkârdır. Makinelere olan aşırı merakı onu önce matbaacılığa iter. Konya Sürat matbaasında genç yaşına rağmen baş makinist olarak çalışır, o dönemlerde şehrin önemli gazetelerinden Ekekon’u çok bastığını söylerdi. Sonraları saatçiliğe merak sarar ve yeteneğiyle kendini geliştirir. Resmi görevlerinden (önce orduda Bando Başçavuşu sonra Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmenliği) istifa ettikten sonra Samsun, Turhal, Kayseri ve nihayet Konya’da 1952 yılından itibaren önce Türbe Caddesi’nde çok kısa bir süre, sonra İzmir’de dükkân açar sonra yine Konya’ya dönerek Tevkifiye Caddesi’nde 1980 yılına kadar zanaatını sürdürür.


Mazhar Sakman kısa bir süre çalıştığıTürbe Caddesi'ndeki dükkânın önünde.. Yıl 1952 olmalı... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.

 
Akşamları şehrin gazinolarında Konya’nın 12 tellisi ile tambur çalarak şehrin müzik hayatına katkı sağlarken gündüzleri de saat tamir ederek hayatını kazanır. Konya kültürünün kilometre taşlarından, Konya türkülerinin kaynak kişilerindendir. Şehrin saat tamir ustaları arasında da öne çıkan isimler arasındadır. Çevre illerden tamir için ona saat getirdiklerine çok şahit olmuştum. Tevkifiye Caddesi’ndeki merdiven altı küçücük dükkânda hem saat tamir eder hem de konuklarıyla folklor sohbetleri yapardı. O küçücük dükkân aynı zamanda bir konservatuvar gibiydi gerek şehirden ve gerekse şehir dışından gelen müzisyenler, edebiyatçılar, sanatçılar o küçücük dükkânda saatlerce sohbet ederler, derlemeler yaparlardı. Benim için de o dükkân, bir üniversite eğitimi olmuştu.


Bir saate yeniden hayat vermek için günlerce uğraştığına tanık olurdum. Bir saati onardığı zamanki gözlerindeki mutluluğu başka hiçbir zaman görmedim. O zamanlar saat satışımız, saat ithalatının çok kısıtlı olması nedeniyle yoktu, sadece tamir yapardık. Babam antika saatlere de çok meraklıydı, onları alır vitrinine koyar gözü gibi bakardı. Bir müşteri çıksa, olmayacak rakamlar söyler, satılmasın isterdi ama eğer o saati yeterince anlayabilecek, kullanabilecek, değerini bilecek biri olduğuna ikna olursa; para, pul ikinci planda kalırdı. Çok insana hediye ettiğine şahit olmuşumdur.   



Mazhar Sakman yanında kızı ressam Vesile ve derleme için gelen Kültür Bakanlığı Folklor Uzmanı Yaşar Doruk ile... Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu.

 
Babam için tüm saatler kıymetli, zaman kutsaldı. Saatin kalitesine asla bakmaz, onu yeniden çalıştırmak için tüm hünerini ortaya koyardı. Saatler, onun sevgilisiydi. “Okşar gibi tutacaksın saatleri” derdi, “okşar gibi…” “Tornavida ve çiftinden saatler incinmeyecek; sevgiyle, şefkatle dokunacak, kalbinle tamir edeceksin” derdi, bana çıraklık günlerimde. “Değilse saat küser” derdi, eğer saatler küserse zaman dururdu. Kaf Dağı'nın ardından gelen büyülü bir hikâye anlatırdı sanki. Bazen düşünürdüm; saat mi yoksa müzik aşkı mı baskındı diye ama sonra vazgeçerdim; bilirdim ki saatlerin de bir müziği vardı, zamanın sesini bize duyururlardı. Ayırmak ne mümkün? Saat ve müzik orjin bir ikiliydi ve aslında, kökleri zamanın öncesine dayanan tekti…


Babam Mazhar Sakman ve bendeniz Türbe Caddesi'ndeki dükkânda... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
1980 yılında Tevkifiye Caddesi’ndeki dükkânı kapatmak zorunda kalmış, Türbe Caddesi’ndeki bendenizin iş yerine taşınmıştık. Babam sohbetlerini Türbe Caddesi’nde de sürdürdü ve zaman zaman saat tamir etse de artık gözleri izin vermez olmuştu. Şehirdeki lakabı Saatçi Mazhar’dı…


Konya'nın takdir edilen saat onarım ustalarından Halit Onüçyıldız, ilerleyen yaşına rağmen saatlere hayat vermeye devam ediyor. Fotoğraf: T. Sakman.

 
Birçok kalfası olmuştur. Bunlardan Halit Onüçyıldız (1954∞) ilkokulu bitirince, 1966 yılında mesleğe babamın yanında başlayarak uzun yıllar çalışmış ve kendini yetiştirmiştir. Şehrin önemli ustaları arasındadır. O yıllarda ustalar oldukça serttir ve hiyerarşi çok önemlidir.  O kalfayken bendeniz de çıraklığa adım atmıştım. Babamın yanı sıra bana ustalık da etmiş, elime tornavida, çift tutturmuştur. O küçücük dükkândaki anılarımız, saatlerin tik tak sesleri arasında zamanımıza ışık tutmaktadır. Halit Onüçyıldız ustam çok emek çekmiş, karşılığını iyi bir usta olarak almıştır. O dükkândaki sohbetlerden Halit ustam da nasibini almış ciddi hayat tecrübeleri edinmiştir.
 
Bir ara bizden ayrılarak Şen Saatçi’de çalışmış sonra İstanbul’a giderek önce Mukadder Nalçacı’nın duvar saati fabrikasında sonra bir başka saatçi firmasında çalışarak ustalığını İstanbul piyasasına da kabul ettirmiştir. Günümüzde mesleğini saatçi ve gözlükçü olarak ilerleyen yaşına rağmen Mevlâna Caddesi’nde sürdürmektedir. Çocukları; Mustafa ve Yunus’u da yetiştirmiş, birlikte çalışmaktadırlar. Konya’nın saatçi ustaları arasında müstesna bir yere sahiptir.  


80'li yıllar, Türbe Caddesi'ndeki dükkânımın önünde... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


Bendeniz de önce İstanbul Caddesi’nde bir yıla yakın bir süre sonra 1981 yılından itibaren Türbe Caddesi’nde, 2012 yılına kadar çalıştım. Bu süreçte 80’li yılların başlarında, babamın yıllar önce Ankara Erkek Teknik Öğretmen Okulu’na sipariş vererek tutyadan yaptırdığı ağırlıkla çalışan sarkaçlı bir duvar saatini temel alarak ve bir çark ilave ederek, Konya sanayisinde yapmaya muvaffak olmuştum.


M. Sakman'ın Erkek Teknik Öğretmen Okulu'nda yaptırdığı saatin mekanizması. Foto: T. Sakman.


Eski Sanayi’de (Motorlu Sanayi) o zamanlar oto tamircisi azdı, çoğunluk tornacı ve frezeciydi. Elimde saatin bir çarkıyla çok dolaştım, çok ilgilenen olmadı, nedeniyse bir tane için uğraşmak istememeleriydi sanırım. Sonra ‘Frezeci Hoca’ya git’ dediler…



                   Konya sanayisinde bir dönem yapıp çalıştırdığımız sonra bir kenarda unuttuğumuz saatin mekanizması. Yeniden çalışacağı günlerin hayalini kuruyor. Fotoğraf: T. Sakman.                         
 
Hoca, sanat okulundan emekliymiş, beni ilgiyle dinledi ve kalfasını çağırarak, “Ahmet’le konuş, boş zamanında, akşamları, pazarları yapmak isterse, yapsın’ dedi. Ben Ahmet’i razı ettim, gece gündüz çalıştık ve bir adet duvar saati üretmeyi başardık, sonsuz mutluydum. Ona kasa yaptırdım, kadranını bir tabelacıya yazdırdım. Maddi manevi çok emek ve zaman harcadım, saati çalıştırdım… Elbette ki çarklar büyüktü, kabaydı, çok ilkel bir görünüşü vardı ama… çarklarını küçültecektim, daha kibar daha estetik hâle getirecektim, hayallerim büyüktü, fabrika kuracaktım ama… Pilli mekanizmalar piyasa bir girdi… Bizim saat fabrikası kurma hayallerimiz de elimizde patladı…
 
Quartz mekanizmaların yaygınlaşmasıyla dünyada birçok ünlü firma iflasın eşiğine geldi… Pilli mekanizmaların ucuz oluşu ve mekanik mekanizmaya göre bakıma ihtiyaç duymadan çalışması, saat piyasalarından bir anda mekanik mekanizmaların geri plana itilmesine neden oldu. Bu süreçte insanlar mekanik saatlerini tamir ettirmek yerine kollarına pilli saatler takmayı tercih edince birçok saatçi işini bırakmak zorunda kaldı ki bunlardan bir tanesi de bendenizim. 2002 yılında Türbe Caddesi’ndeki iş yerimi hüzünlü bir eylül gününde boşaltmıştım.
 
“Mesleğine hor bakan adam, iyi olmaz” derdi babam Mazhar Sakman… Doğru söylediğini şimdilerde iyi anlıyorum; mesleği bırakmak en büyük hatam olmuştu…  Aslında mesleğime hor bakmamıştım; gelişen teknoloji, işi bırakmaya mecbur etmişti. Babamdan gelen bilgi ve alt yapıyı, şehirde benim ve babamın 50 yılı aşkın tecrübesini bir anda sıfıra indirmiştim. Şimdi çok üzgünüm…
 
Şimdilerde eve tezgâhımı kurdum, anılarımı tamir etmekteyim…


Tahir Sakman eve kurduğu tezgâhta anılarını tamir ederken... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
TAHİR SAKMAN

 

 

20 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (4)

"Yapamayacağımız saat yok" diyen, Konya'nın yüz akı ustaları bir arada, soldan sağa; Ahmet Sami Kalaycı, Hüseyin Karadeli ve Mehmet Emin Haksever. Fotoğraf: T. Sakman.



ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (4)

 

Günümüzde ısrarla mesleğini sürdüren başarılı ustalardan, Ahmet Kolat’ın kalfası olan Ahmet Sami Kalaycı (1951∞) usta da saatleri tamir etmeye devam etmektedir. Mütevazı bir dükkânda meslek disiplinine sahip çıkarak özellikle antika saatler konusundaki bilgi birikimiyle yurdun pek çok yerinden gelen saatlerin restorasyonunu gerçekleştirmektedir. Saatlerin eksik parçalarını da yedekleyerek çalıştıran bu ustamız, bugün 72 yaşında olmasına rağmen zanaatını sürdüren isimler arasındadır.

 

1500 yılında imal edilen ve Avrupa’dan gönderildiğini belirttiği bir saatin tamirini gerçekleştirdiğini söylerken zanaatına da âşık bir usta olduğunu anlamanız çok kolaydır. Saatçilikle ilgili yayınları da takip eden ustamız, şehirde bir saat kulesinin olmamasından çok şikâyet etmekte ve eğer kendisine alan gösterilirse kule saat yapabileceğini ısrarla ifade etmektedir. Dört kadranlı olarak, her yönden görülebilecek böyle bir saati, Konya sanayisinden de destek alarak yapabileceğinin altını çizen Ahmet Sami Kalaycı ustanın zanaatından istifade ederek böyle bir kule saatin şehre kazandırılması, Konya saat ustalarının geleceğe bırakabileceği en önemli miras olacaktır. Umarım bu projeye başta meslek odaları olmak üzere ilgili kurumlar destek verir ve gerçekleşir.

 

Geçmiş dönemlerde Alâaddin Tepesi’nde Eflatun Mescidi üzerinde olan saat kulesi yıkılmış ve saatin mekanizması tarihe karışmıştır. Her şehrin simgesi durumunda olan saat kuleleri, şehrimizde niye yok diye düşünmemize neden olmaktadır. Bunu yapabilecek ustalarımız varken değerlendirmeli ve geleceğe Konyalı saatçi bir ustanın hatırası olarak geleceğe bırakmalıyız.

 

Ahmet Sami Kalaycı ustamızın yanında çalışan bir diğer ustamız Mehmet Emin Haksever (1954∞) usta da Ahmet Kolat ustanın kalfasıdır. Önceleri Yorgancılar İçi’nde çalışırken sonra Kalaycı usta ile çalışmaya başlamıştır. O da antika saatlerin bakımlarında uzman bir isimdir.

 

Yine aynı dükkânda Kalaycı ustanın kayını olan Hüseyin Karadeli (1965∞) diğer ustalara göre yaşının genç olmasına rağmen sonradan merakla ve olağanüstü bir çabayla saat tamirini öğrenmiştir. Kendisine Avrupa’dan tamir etmesi için saat getirildiğine şahit olarak ve meslekten biri olarak hayran kaldığımı ifade etmeliyim. “Yapamayacağım saat yok, bir orta çarkı olsun yeter gerisini tamamlarım” diyerek nasıl bir zanaatkâr olduğunu ifade etmektedir.

 

Bedestende bir de Süleyman amca vardı, soy ismini hatırlayamıyorum… Küçücük kapı arkası kadar bir merdiven altında zanaatını sürdürürdü. Çıraklık dönemlerimde tanıdığım Süleyman amcanın pandül düzeltmesine hayrandım. Pandülü bir sağa çeker, bir sola çeker orijinali gibi yapardı, onun kadar pandül düzelten usta görmedim. Çıraklıktan çıkmaya başladığım dönemlerimde, babam olmadığı zaman düzeltemediğim pandülleri Mehmet Uysal’a götürürdüm, o da iyi pandül düzeltirdi ama para almadığı için Süleyman amcaya götürürdüm. 50 krş. veya 75 krş. verirdim. O da merhum oldu…


Zanaatın ileri kuşaklara taşınmasına en güzel örnek bu fotoğraf olmalıdır; Sol başta Lütfi Pınarcı usta, yanındaki kalfası Mehmet Kaya, onun yanındaki de Mehmet Kaya'nın kalfası Hasan Kaya... Üç kuşak usta bir arada... Fotoğraf: Lütfi Pınarcık Koleksiyonu.

 

Saat onarım ustalarından Lütfi Pınarcık (1939∞) ise ilerleyen yaşına rağmen zaman zaman kalfalarının dükkânında saat tamir etmeye devam etmektedir. Lütfi Pınarcık mesleğe Kayseri’de Ahmet Aksebzeci ustanın yanında başlamış sonra Konya’da Mukadder Nalçacı’nın kalfası olmuştur. Birçok kalfa yetiştiren Pınarcık’ın kalfaları Mustafa Pişkin, Mehmet Kaya ve Basri Tatlıcı mesleklerini sürdürmektedirler.

 

Mukadder Nalçacı’nın kalfalarından Hilmi Şener ise günümüzde aktif olarak çalışmamaktadır. Osman Dinsel’in oğullarından Hidayet gözlükçülük yaparken genç yaşta hayatını yitirmiş, diğer oğlu Mehmet ise gözlükçülükle hayatını kazanmaktadır.


Oturanlar soldan sağa: Musa Saz (Cura), Fındık Hüseyin (Divan Saz), Silleli İbrahim Berberoğlu (Divan Saz), Saatçi Topal Murat Tiftik (Cura), Çopur İsmail Ağa’nın büyük oğlu Seyit Mehmet (Divan Saz)Ayaktakiler:  Şahabettin Uzluk, Arif Şahap


 

Konya’nın diğer ustaları arasında Aktarlar İçi’nde dükkânı olan aynı zamanda yerel müzisyenlerimizden cura sanatçısı Topal Murat Tiftik’in (1908-1959) ayrı bir yeri vardır. Gündüzleri dükkânda saat tamir eden Murat Tiftik usta, akşamları da Konya Halkevi’nde cura kursları açarak veya konserler vererek şehrin türkü kültürüne de önemli hizmetleri olmuştur. İstanbul’da düzenlenen Konya Geceleri’nin yanı sıra radyo programlarına da katılıp türkülerimizi seslendirmiştir. Mahmut Ragıp Gazimihal ve Muzaffer Sarısözen gibi ünlü müzik adamları, Saatçi Topal Murat Tiftik’ten derlemeler de yapmıştır.

 

Konya Saatçileri meslek örgütlenmelerini 70’li yıllarda tamamlayarak ilk başkanlığa Ahmet Kolat seçilmiştir. Sonra sırasıyla Nuri Yücesoylu, Hüseyin Çetin ve halen oda başkanı olarak hizmet eden Lütfi Pınarcık uzun yıllardır bu görevi sürdürmektedir.

 

TAHİR SAKMAN


 

19 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (3)

Komşusu olan bir Rum'dan saatçiliği öğrenerek birçok usta yetiştiren İsmal Hakkı Kolat. Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Koleksiyonu. 

 

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (3)
 
Şehirde saat tamirciliğinin yayıldığı bir diğer kol ise Kolat ailesidir. Şehrin saat tarihinde iz bırakan diğer ustalarından İsmail Hakkı Kolat, Ahmet Kolat, Mustafa Kolat, Adil Kolat şehirdeki önemli saat ustaları arasındaki yerlerini almışlardır. Konya’da saat kültürünün yerleşmesine Kolat ailesinin çok önemli katkıları olmuştur. Üç kuşak saatçi yetiştiren bu ailede, günümüzde başka işlere yönelenler olduysa da zanaatı dedelerinden aldıkları ilk el ile onurla devam ettirenlerin olması, zanaatın sürmesi açısından da oldukça sevindiricidir.


1950 yılından bir askerlik hatırası; Ahmet Kolat... Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Koleksiyonu.


Kolat ailesinde ilk saatçi olan merhum İsmail Hakkı Kolat’ın (1888-1952) mesleğe başlaması da oldukça ilginçtir. Aynı zamanda Hoca da olan merhum, Kapı Camisi’nin karşısında lokanta işletmektedir.  Yan dükkân komşusu saatçi bir Rum vatandaşımızdır ve oldukça samimidirler. Komşusu olan saatçi Rum, mübadele döneminde “aşçılığı bırak, ben sana, gitmeden saatçiliği öğreteyim” diye teklif de bulunur. Esasen saatçiliğe karşı özel bir ilgisi olan İsmail Hakkı usta teklifi kabul ederek saatçiliği öğrenir ve üç oğluna da ustalık eder. Böylece şehrimizde saat tamirciliğinin yayılmasına önemli katkısı olur.


Kolat Kardeşlerin bir dönem Saray Çarşısı girişindeki dükkânları... Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Koleksiyonu.

 
Oğulları; Adil, Mehmet ve Ahmet Kolat’ı (1926-2016) saatçi olarak yetiştirir ve bu isimler dönemlerinde şehrimizde aranılan ustaların başında gelirler. Mesleklerini titizlikle sürdüren Kolat kardeşler, o dönemlerdeki ithalat sıkıntısı nedeniyle bazı saat parçalarının üretimini yapmaya teşebbüs ederek, paça yağından saat yağı üretmeye muvaffak olarak yurdun dört bir yanına bu yağı pazarlamışlardır. Sentetik yağlar çıkmadan önce saatçiler, saatleri yağlamak için kemik yağı kullanırlardı.   


Soldan sağa; 3. Halil Kolat, 5. Kerim Üzülmez, Fatih Çarşısı'ndaki dükkânda, yıl; 1970... Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Koleksiyonu.


İsmail Hakkı Kolat ustanın oğulları; Adil Kolat oğlu Mustafa’ya, Mustafa Kolat oğlu Halil’e, Ahmet Kolat ise oğlu Erhan’a ustalık ederek zanaatı öğretmişlerdir. Mustafa Kolat oğlu Adil ve Semih’e, Halil Kolat oğlu Mehmet ve Melih’e öğretmişlerdir.  3. kuşak Kolatlardan; Adil, Semih ve Melih Kolat, zanaatlarını devam ettirmektedirler.


Halil Kolat'ın Fatih Çarşısı'ndaki dükkânı, yıl 1970... Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Arşivi.


Saray Çarşısı’nın girişinde Kolat kardeşler dükkân açarak zanaatlarını sürdürürken, yan komşuları Şen Saatçi ismiyle çalışan Mukadder Nalçacı’nın dükkânını Mustafa Kolat devralarak çalışmalarını bir müddet burada sürdürmüştür.
 
Fatih Çarşısı girişinde zanaatı, Fatih Saatçilik ismiyle sürdüren Ahmet Kolat’ın oğlu Erhan ise sonraki yıllarda İstanbul’a gitmiştir. Genç yaşta hayatını kaybeden merhum Erhan Kolat’a rahmet dileriz.


Sol başta; genç yaşta kaybettiğimiz Erhan Kolat, Fatih Saatçilik ismiyle hizmet verdiği dükkânda. Fotoğraf: İsmail Hakkı Koleksiyonu.
 
Ahmet Kolat’ın bir diğer oğlu, benim de kolejden sınıf arkadaşım olan ve bir dönem dükkân komşum olan İsmail Hakkı (1958∞) ise saatçiliği tercih etmemiştir. Yabancı Diller Okulu’ndan mezun olduktan sonra ünlü bir beyaz eşya üreticisinin bayisi olmuş ve ayrıca sanayide motosiklet fabrikası kurarak şehrin istihdamına ve ticaretine katkı sağlamıştır. Konya Ticaret Odası üyeliğinde de bulunan İsmail Hakkı Kolat, Karatay Üniversitesi’nin kurulmasında da hizmetleri olmuş ve mütevelli heyetinde yer almıştır. Şair yönü de olan sevgili arkadaşıma hayırlı ömürler, Kolat ailesinden hayatta olmayanlara da rahmet diliyorum.


TAHİR SAKMAN


Kolat ailesinde nadir saatçi olmayanlardan, iş adamı, sanayici İsmail Hakkı Kolat. Fotoğraf: İsmail Hakkı Kolat Koleksiyonu...