YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

31 Ocak, 2023

sensiz cennetin CANI CEHENNEME İNDİRME LİNKİ


 

/ay akşamdan sarhoş
güneş dünden kalma
dudakların gül kokar
nefesin aşk
         can tennure
              bedenim kanat
dudakların aşk dolu
beni kendine kanat/

 

Öylesine kanamışız ki… kanamalara doyamamıştık:

 

/gözlerini düşürmeseydin kadehime
böyle sarhoş olmayacaktı gece/

 

Ve ben böyle sarhoş şiirler söylemeyecektim… belki…

 

/dolunay salınmış gezerken
ayık kalmak helal mi
ya sevgilinin gül yüzü dolarken geceme
kanatmak yaraları caiz midir hocam
diken üstüne dikerken ömürleri
hangi baştan yazılır bu hayat/
 
/sus artık ey rüzgâr
sende kalsın nefesim
sende kalsın eksik yanım
belki bir gün tamamlarım/
 

Neyi tamamladık ki her şey yarım, her şey eksik:

 

sensiz sabahın GÜNÜ EKSİK
 
/gün doğsa da geceme
sensiz sabahın günü eksik/
 
ne kalır yarına umuttan başka
sır saklamak güne kalır
gümüş koynundan sabaha
dökülen hangi ışıktır
ve hangi seraba yenilir
ömür çölüne düşen sessiz çağrılar
 
/yarınsız kanamalardır şimdi
yarısı ağlamaklı diğer yarısı noksan/
 
gözlerinde yüzüyor yelkenlerim
rüzgârlarını açık bırak pencereni de
bir gün sensizliğe geleceğim
 
/bilirim sessizliktir sesin
yankılanan gizemdir duruşun/
 
notaları eksik kalmaz yaşamın
yıldızlar parladıkça ve gözlerin
hiçbir şey sensiz değil
seninle şımartıyorum kendimi
 
/sensiz cennetin canı cehenneme/

 

Yaşantımıza anlam katmıştık; günümüz, güneşimiz olmuştu ve yarınlarımıza umuttu, sesti…
 
Yapraklar gibi düşerken, günlerimiz boşa geçmemişti; yönsüzdük, hesapsızdık sadece sevgi doluyduk…
 
Ve yaşamıştık…
 
Uzun zamanın gölgelerini taşıyan sensiz cennetin CANI CEHENNEME e-kitap olarak pdf formatında yayımda…
 
https://tahirsakman.blogspot.com/ blog sayfamda TAHİR SAKMAN KİTAPLARI İNDİRME LİNKLERİ yazısına tıklarsanız açılan sayfadan bilgisayarınıza, tabletinize, telefonunuza ücretsiz indirebilirsiniz.


©Tahir Sakman, Konya-2023


ISBN 978-625-00-1152-2


Sensiz cennetin CANI CEHENNEME sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan şiirler ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz.


TAHİR SAKMAN










30 Ocak, 2023

O BİNA TAŞ DEĞİLDİ RUHU VARDI!

Foto: T. Sakman. Ülke aydınlanmasına bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu. Bu Taş Bina ismini hak etmiyor...

 

Doğrusu anlayabilmiş değilim Konya Büyükşehir Belediyesi’ni…
 
Bizlerle dalga mı geçiyorlar yoksa güç gösterisi mi yapıyorlar? Halkın üzerinde bir güç olmadığını bilmiyorlar mı? Sizlere o imkânları sunanın, bu şehrin insanları olduğunu unuttular mı?
 
Belediyelerin asli görevleri arasında değil midir; şehrin tarihî, kültürel yapısının, şehrin hafızası olmuş mekânların aslına uygun yaşamasını sağlamak?
 
Geçenlerde yazmıştık; bendenizle birlikte birkaç duyarlı şehir insanı da feryat etmişti; yıllarca öğretmen yetiştirmiş köklü bir okulun binasına “Taş Bina” denilmesinden vazgeçilmesini talep etmiştik…
 


Kız Öğretmen Okulu’nun binası çok güzel yenilendi, çok sevindik ama taş bina demek neyin nesi? Hatta yetmemiş olmalı ki şehrin dört bir yanındaki ilan panolarına çıkmışlar taş bina diyerek… Belki de bizlerle alay ediyorlar, çok üzgünüm.


Ülke aydınlanmasına, bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu, "Taş Bina" ismini hak etmiyor... 
 
Ağalar, beyler, efendiler; yapmayın, kıymayın, bir eğitim kurumuna verecek başka isim bulamadınız mı? Ülkemize yıllarca öğretmen yetiştirmiş bir kurumun binasına taş bina demek nasıl bir anlayışın ürünüdür? Şehrin hafızasına hiç mi hürmetiniz kalmadı?
 
Yanlıştan dönmek; erdemlerin büyüğüdür…
 
TAHİR SAKMAN





27 Ocak, 2023

TÜRKÜLERE SUS(A)MAK

Foto: https://www.facebook.com/AnkaraHalkevlerGenelMerkeziTurkulerKorosu/photos/a.834482920067480/1503814546467644 Soldan sağa: Mithat Fenmen, Silleli İbrahim Berberoğlu, Muzaffer Sarısözen, Mahmut Ragıp Gazimihal, ?, Teknisyen Rıza Yetişen...


Bu sesler, bu sazlar, bu türküler şimdi sustu mu? Sadece 1940 yılında yapılan derlemelerdeki türkü sayısının 512 olduğunu ifade ediyor Sayın Abdi Tural üstadımız...


Bir de şimdi icra edilen, yaşayan türkülerimize bakıyorum; manzaranın korkunçluğu karşısında susuyorum ama türküler susmaz, susmamalı...
 
Dünün müzik hayatının canlı, bir o kadar da üretken olduğu Konya’ya ne oldu da şimdi bu türkülerimizin tam sayısını bile bilmiyoruz?
 
İsterseniz Şendoğan Karadeli ile üstat Abdi Tural’a kulak verelim:
 
https://www.facebook.com/AnkaraHalkevlerGenelMerkeziTurkulerKorosu/photos/a.834482920067480/1503814546467644


1940 Yılı - Konya Sille Ezgileri Derlemeleri...
( Şendoğan Karadeli & Abdi Tural )
 
"Yurttan Sesler Koroları"nın kurucusu, Araştırmacı, Derlemeci ve Değerli Sanatçı Muzaffer Sarısözen; 1940 yılında Konya'da, Mahmut Ragıp Gazimihal ve Rıza Yetişen ile birlikte, Silleli İbrahim (Berberoğlu)'ndan türküler derlerken.
 
Derleme Heyetinde yer alanlar:
Muzaffer Sarısözen (oturan),
Mithat Fenmen (sol ayaktaki),
Müzikolog Mahmut Ragıp Gazimihal
(Kösemihal-ayakta koyu renk elbiseli) ve
Teknisyen Rıza Yetişen...
 
Kayıt yapılan kişi; elinde Meydan Sazı ile Konya'lı Mahalli Sanatçı;
Silleli İbrahim Ağa (Berberoğlu)...
 
1940 Yılı Derlemeleri yalnızca Konya ili dahilinde yapılmış ve 20 gün sürmüştür...
 
Bu gezide, Konya'nın çeşitli yerlerinden 512 adet Halk Ezgisi Derlenmiştir...
(Bkz : Konya Halk Müziği Makalesi)...
 
Konya'da ; 1940 yılı Derlemelerinin yanı sıra, 1938 yılında Arif Şahap'ın öncülüğündeki derlemeler de var. Ayrıca, Konya Halk Müziği Derlemeleri açısından en çok taranan İl'ler arasındadır...
 
Bu durumda; 1940 yılında derlenen 512 adet Halk Ezgisine ilâveten diğer derlemelerdeki ezgileri de ilâve edersek, o dönemde Konya'dan derlenen ezgi sayısı 800-900 civarında olmalıdır...
 
Araştırmacıların dikkatine sunulur...
 
Resim:
Abdi TURAL "TFK" Halk Müziği Okulu, kurucu Müdürü Sivas...
Muzaffer Sarısözen Topluluğu ile birlikte...
 
Bilgiler ve resim arşivi:
 
Abdi Tural
Müzisyen ve
Türk Folklor Kurumu - Halk Müziği Okulu
Kurucu Müdürü

 

https://www.facebook.com/pages/Abdi-TURAL-TFK-HMOkulu-kurucu-Müdürü/142005082507131

 












26 Ocak, 2023

İKİ ÇÖREK BİR BÖREK / BİZE NAMAZLIK GEREK /ŞİVLİLİK!

Foto: T. Sakman. 25 Ocak 2023, Konya Kültür Park'ta şivlilik fener alayı..

 

“Namazınız mübarek olsun” diyerek büyükleri ziyaret eden, ellerinden öpen kaldı mı bilmiyorum ama en azından gençlerin; Çin feneriyle, dilek feneriyle de olsa fener yakmaları beni çok mutlu ediyor…
 
Çocukluğumun o mutlu günlerinde belki davul fenerimiz, karpuz fenerimiz yoktu ama kiloluk yağ tenekelerini bir sopanın ucuna çakıp, içine kül ve üzerine de gaz lambasından gizlice aşırdığımız gazyağını döküp yaktığımız meşalelerimiz vardı. Sonra caddenin ortasında ateş yakıp, üzerinden atlardık…
 
Muhacir Pazarı’nda, Zindankale’de ve Sarıyakup Caddesi’nde geçen çocukluğumun hatıraları daha dün gibi taze… Fener yakmayı biraz kız işi saydığımızdan olsa gerek kendi meşalemizi yakardık. Kızların ve çocukların fenerlerini, komşu mahalle bıçkınlarının(!) fener baskınlarından korumak için nöbet tuttuğumuz geceler…
 
Tüm mahalleli akşam oldu mu birkaç gece de olsa caddeyi doldurur, “kaç göç” ortadan kalkar birkaç saatliğine de olsa özgürlüğün, kardeşliğin ve gerçekten komşu olmanın heyecanına kaptırırdık kendimizi…
 
Şivlilik âdeti Konya’ya özgü ve üç ayların başlangıcında kutlanıyor. Regaip Kandili’nden bir gece önce zirveye ulaşan fener eğlenceleri, kandil sabahı uhrevi bir duyguyla; annelerin erkenden kalkıp, cümle kapısının önlerini sulamasıyla başlayan tatlı bir telaşeye dönüşürdü. Hamurlar mayalanır, kabarması için beklenirken bişi (pişi) yapmak için hazırlıklar tamamlanırdı. Bu arada şırlan (şırlağan) yağını anmasak haksızlık olur: Evin hanımı, eşine tembih eder sıkı sıkı; şırlan yağı alması için… tabii ki unutur ve akşam eve gelip de unuttuğunu, yarın alacağını söyleyince, evin hanımı; “namaz geçtikten sonra şırlan yağını başına sür” diyerek tepkisini ortaya koyar. Bu Konya deyimi, her şeyin zamanında olması gerektiğini anlatmak için sık kullanılır. Şimdi gençler bilmese de…  Pişilerin şırlan yağında (susam yağı) kızartılması, yumuşak olması için tercih edilmektedir. Pişiler öyle şimdiki gibi değil de yufkaya sarılıp dağıtılırdı.
 
Konya'nın şivlilik günlerinde vazgeçilmezi olan pişiler...


Nar gibi kızartılan pişiler; konu komşuya, en az yedi kapıya dağıtılır. Bu yedi rakamı bize Orta Asyalı atalarımızın Şaman günlerinden bir hatıra… Ateş üzerinden atlamak da o günlerin günümüze yansıması; çünkü, ateş arınmayı, negatif enerjilerden temizlenmeyi sembolize eder. Bazı Hint disiplinlerinde yogiler, ateşle meditasyon yaparlar…
 
Evde pişi yapamayanlar ise fırınlardan pide alıp içine helva koyup dağıtırlardı. Özellikle Aziziye Camisi önünde, öğle namazı çıkışı, çarşıda da dağıtılırdı. O dönemlerde teneke leğenlerde satılan helvalar, yaklaşık 100 gr. gelecek şekilde kesilir, sıcak pidenin içine konularak dağıtılırdı. Eğer pideyi önceden sipariş etmediyseniz bulmanız mümkün olmazdı, kandil günü etli ekmek fırınları tamamen pide yaparlar ve öğleye hamur biterdi…
 
Sonra yayan yapıldak; anneler, babalar ziyaret edilir, hayır duaları alınırdı. Hayatta olmayanların da kabirleri ziyaret edilirdi. Şimdi telefonlarınız, mesajlarınız… kalsın ben almıyorum…
 
15 Ekim 1999 tarihli Yeni Gazete'nin kupürü...


Yıl 1999, Yeni Gazete’de yazdığım yıllar… daha dün gibi; Şivlilik Festivali önermiştim… Bu amaçla gazetenin genel yayın yönetmeni merhum Yalçın Dikilitaş ve yazı işleri müdürü merhume Ayşe Bağrıaçık bile birlikte Karatay Belediye Başkanı Sayın Mehmet Şen ile Meram Belediye Başkanı Sayın Mustafa Özkan’ı ve o dönemde Meram Belediye Başkan Yardımcısı olan Sayın Ahmet Köseoğlu’nu ziyaret ederek şivlilik istemiştik ve önerilerimizi aktarmıştık. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Mustafa Özkafa’yı da ziyaret etmek istemiştik ama sanırım şehir dışında olduğu için görüşememiştik….
 
Sonraki yıllarda önce Karatay Belediyesi, Türbe Önü’nde çocuklara şivlilik dağıttı sonra diğer belediyeler sahip çıktılar. Şimdilerde ise Büyükşehir Belediyesi günlerce süren şenlikler yapıyor. Ben bu tür etkinlikleri, bir geleneğin çocuklarımıza öğretilmesi ve yaşatılması için çok önemsiyorum. Aynı heyecanın; sevgiyle ve kardeşçe duygularla yaşanmasından / yaşatılmasından daha önemli ne olabilir ki?
 
Her ne kadar şivlilik torbamız olmasa da… annelerimiz torba dikerdi, öyle plastik poşetler yoktu (iyi ki de yoktu)… kapı kapı dolaştığımız… şimdi çocuklarımız güvenlikli sitelerin içinden dışarı çıkamıyorlar, bu ayıp da sizin olsun!
 
Erkenden kapınızı çalacağım, dilimde çocukluğumdan kalma bir tekerleme:
 
“Şivli şivli şişirmiş/ Erken olan bişirmiş [pişirmiş]/ İki çörek bir börek/ Bize namazlık gerek/ Şivlilik şivlilik…”
 
Kapıyı açmazsanız, tekmelerim ona göre, hem sonra öyle keçi boynuzuna, kırık leblebiye, peynir şekerine falan kanmam, beni öyle kolay savamazsınız ona göre, dimedi dimeyin; çikolatadan, kağıtlı şekerden başkasını almam…
 
Şivlilik, şivlilik…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

 

25 Ocak, 2023

arka cepteki dünya İNDİRME LİNKİ

 



arka cepteki dünya
 
metal yorgunu bendeki zaman
bir makine gibi durmadan
yer bitirir bütün vidalarımı
bir yanım pet şişedir
bir yanım teneke kutu
ve plastik poşetten bir ordu
ordular ilk hedefiniz insanoğlu
-bulabilirsen-
 
yeşili kırılmış umudun
ve kendi gölgesinde/ gölgesiz
yorgun bir ağaç dinleniyordu/ kendisine
rüzgâr esmiyor çıldırıyordu
deniz susamıştı maviye
martılar akşamdan kalma
                     -sen bana bakma-
 
ben fabrikayım
                aslında devim
yerim dünyayı
                olmadı ay’ı
ötesi insan kanı
 
yok edin dünyayı yok edin ay’ı
bir savaş ki
          ölmeden dönmek yok
emanet ehlinde
boş teslim edin sevinsin
 
ayı oğlu bayı
kıçına koysun dünyayı

 

Bir dönemin özgürce söylenmiş şiirleri… dünyaya bir kafa atmaktı belki, belki bir sevdanın kollarında çırıl çırıl doğayı yaşamaktı… hoyrat bir sevincin vahşice dışa vurumlarıydı belki…
 
Işıltılarla dolu bir rüyanın isyana dönüşmesi ve kişisel bir başkaldırı:

 

adresimiz kanamalı
 
-sular ateşe döndüğünde, cehennem kapıları gül bahçesine açılacak. ve âşıklar yeniden yanmanın sonsuzluğunda ve tanrıya inat edercesine çığlıklar atacaklar; ölüm yakamıza gül taktığında-


hayat bir tuzaktı insana
ve bizler kurulu oyuncak
yürüyüşümüzde ateş sesleri
sesimiz isyana dönük
adresimiz kanamalı
 
önce gökyüzünde kırıldı
fahişeydi renklerimiz
sonra
                   sonrası yoksa
satıldık gibi hurilerin cennetine
 
/ey sevgili ey tanrıça
hanginiz benimsiniz
ben hanginizim/
 
-sevgilinin koynunda tapındım sana. ve gece tohumlarını dökerken şafaklara yıldızlarımı nereden çaldın?-
 
ey sevgili ey tanrıça
çıplak seviş benimle
 
Her şeyi doyasıya kanattığımız günlerden mısra mısra yıldızlara dökülen şiirler…
 
Sevgili dostlar, arka cepteki dünya; protest, çevreci, isyan, kişisel undergraund şiirlerle dolu; pdf formatında dijital olarak yayımda: www.tahirsakman.blospot sayfamda TAHİR SAKMAN KİTAP İNDİRME LİNKLERİ yazısını tıklarsanız açılan sayfadan ücretsiz indirebilirsiniz… keyifli isyanlar…


Bu kitapla birlikte dijital olarak yayımladığım kitap sayım 5'e, toplamda, fiziki olarak basılı kitaplarımla birlikte ise 16'ya ulaştı. Bu yıl içinde yayıma hazır olan 6 kitabımı daha paylaşacağım. Böylece kitaplarımın toplam sayısı 22'ye ulaşmış olacak. Ayrıca 4 yeni kitap da bitirilmeyi bekliyor; gözlerimin izin vermesini ve bitirmeyi seçiyorum...


©Tahir Sakman, 2023, arka cepteki dünya sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan şiirler ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz. 


ISBN 978-625-00-8864-7


TAHİR SAKMAN











24 Ocak, 2023

ÇİÇEK AÇTI UĞURLAR



‘uğurlar olsun’
ışıklara ısmarladık umudu
yarından bir önce
kanatlarımda türküler
okunacak özgürce
 
‘uğurlar olsun’
vazgeçmedik bilesin
izindeyiz atam diye
çiçek açtık binlerce
yürüyoruz sevgiye
 
‘uğurlar olsun’
milyonlar sende şimdi
 
uğurlar olsun
kan kokan sabaha
ve kalplere döşenen mayınlara
 
uğur'lar yeşerir umutlarımda / ellerim karanfil kokar /
ellerim kalem tutar /bir türküdür bu sevda / uğur'lar olsun
 

TAHİR SAKMAN





  

21 Ocak, 2023

ÜÇ DAL PİRZOLA ve AĞALAR

 


Bu şiirimi, 2021 yılında yayımlamıştım… aradan geçen “iki yıla yakın bir zaman diliminde değişen bir şey yok” diyemem; çünkü ülkemde karne hediyesi olarak “üç dal pirzola” alınıyorsa, çok şey değişmiş demektir!
 

AĞALAR
 
Millet inliyorken çarşı pazarda
Siz zam üstüne zam koyun Ağalar
Porsiyonları biz çoktan küçülttük
Sizler tıka basa doyun Ağalar
 
Vatandaş ne hâlde soranımız yok
Hâlimize kafa yoranımız yok
Zam yapmadan bir gün duranımız yok
Az geldi az daha soyun Ağalar
 
Batıyoruz şimdi biz ağır ağır
İster gizli ağla istersen bağır
Gözleri görmüyor kulaklar sağır
Milletin sesini duyun Ağalar
 
Ahlak dersen çökmüş adaletin yok
Bizler aç yatalım sizler gezin tok
Bu gidişin sonu bok değil bombok
Gerçek bu sanmayın oyun Ağalar
 
Bir maaş yetmemiş üç beş maaşlı
Gençlerimiz işsiz gözleri yaşlı
Siz ballı börekli biz yavan aşlı
Çıkın da bir bakın Sayın Ağalar
 
Din iman diyerek cepleri doldu
Vatandaş çaresiz saçını yoldu
Konuşan ülkeme şimdi ne oldu
Özgürüz değiliz koyun Ağalar
 
Emekliyi sorma şimdi aç gezer
Müzisyen derseniz canından bezer
Takatimiz yok bu zam bizi ezer
Şikayetler oldu mayın Ağalar
 
Kimisi gemici kimisi tosun
Kokain çeksin de gözleri doysun
Çaremiz sandıktır önüme koysun
Oyları bir daha sayın Ağalar
 
TAHİR SAKMAN
 

20 Ocak, 2023

GELME NE OLURSUN

 






Geçtiğimiz yılın son aylarında bir şiirimin Doğan Zade tarafından "Gelme Ne Olursun" ismiyle bestelendiğini duyurmuştum. Stüdyo demo kaydını gerçekleştiren sevgili Doğan Zade ile emeği geçen tüm müzisyenlere, bağlama; Alper Ekmekçi, kaval; Yahya Çelebi ile solist; Hızır Ali Akmeşe’ye teşekkür ederim. Linki tıklarsanız dinleyebilirsiniz: 

https://draft.blogger.com/blog/post/edit/2975477576293928891/4784817909761955894?hl=tr#

Ben çok beğendim sevgili dostlar umarım sizler de beğeniyle dinlersiniz… Şiirin tamamını tekrar paylaşıyorum:


ÇIKIP ÇIKIP GELME
 
Acılarda ara beni bulursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Yeni bir aşkta teselli olursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Yağmur sonrası gökkuşaklarıyla
Gecelerin soğuk bıçaklarıyla
Sevdaların sıcak kucaklarıyla
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Anılarım saklı hepsi derinde
Gecelerin gizli kuytu yerinde
Bugün gelme sakın hatta yarın da
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Yaşananlar bitti yoktur eyvahım
Gücenmedim sana kalmadı ahım
Hatırlatma dünde kalsın günahım
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Kuşlarla uçarak hatta yel olup
Gözündeki yaşla coşan sel olup
Sitemlerim sana bana el olup
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Arama sorma yollarıma durma
Eskisi gibi gözlerinle vurma
Dayanmaz kalbim beni fazla yorma
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
TAHİR SAKMAN


18 Ocak, 2023

MAHMUT SURAL ve 50 YIL ÖNCEDEN BU YANA HER YÖNÜYLE KONYA (1925-1975)


 

Bu tür kitapları çok önemsiyorum; özellikle aile fertlerinin hatıralara sahip çıkarak birinci elden anlatması, kişisel tarihlerin yanında şehir hafızasına yaptığı katkıları da düşünürseniz önemi ortaya çıkar.
 
Hayırlı evlat aslında budur ki ailesinin kültür mirasını gelecek kuşaklara taşır…
 
Merhum babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra bendeniz de geceli gündüzlü uzun uğraşlardan sonra “Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler” isimli eserim yayımlanınca bunun değerini ve emeklerimin boşa gitmediğini anlamıştım.
 
Sayın Feyyaz Caner (1954), hemşehrimiz, emekli hâkim… Merhum Mahmut Sural’ın (1914-1987) torunu…
 
Uzun yıllar önce “Dünden Bugüne Konya Oturakları” isimli kitabımın üzerinde çalışırken, merhum İhsan Hınçer ağabeyimizin “Türk Folklor Araştırmaları” dergisinde yazılarını okumuş ve kitabıma alıntılar yapmıştım, ama kendisiyle tanışma fırsatı bulamamıştım.
 


Merhum Sural tarafından Yeni Konya gazetesinde 21 Temmuz 1975-13 Nisan 1976 tarihleri arasında 181 makalede tefrika edilen; “50 Yıl Önceden Bu Yana Her Yönüyle Konya” isimli çalışması, bazı yayımlanmamış makalelerinin de eklenmesiyle, torunu Feyyaz Caner tarafından Konya’nın kültür hayatına nadide bir armağan olarak yayımlanmış.
 
Kitapta, 1925-1975 tarihleri arasındaki Konya’nın bir portresi çizilirken, halkın yaşantısından da önemli veriler aktarılıyor. Şehrin spor tarihinden tutunuz; eğlence kültürüne, günlük yaşantıdan mekânlara, insanlara yer verilen kitap, kütüphanelerin baş köşesinden inmeyecek önemli bir kaynak eser.
 
Konya ağzıyla aktarılan bazı konuşmalar da içinizi ısıtacak ve dünün Konya mahallelerinde, tozlu sokaklarda tozlara belendiğiniz, bağlarda, bahçelerde erik yolduğunuz günlere sizi tekrar götürecek.
 
Merhum babamın sıkça okuduğu Âşık Mehmet Yakıcı’nın (Göçülü Mehmet Ağa) Serbest Fırka’nın kuruluşunda söylediği:
 
Şikayetnamemi yazdım huzura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
Dokunmasın bir şey kalbe fütura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
 
Diye başlayan şiiri ile birçok menkıbesini dinlediğim Saçlı Hoca’nın fotoğrafını görmekten de ayrıca mutlu oldum. (Önümüzdeki süreçte bu insanlarla ilgili ayrı bir makale hazırlamayı düşünüyorum.)
 


Tefrikanın sonunda, Sadettin Kaynak’ın sahne teklifini; şehirde o dönemde şarkı söylemenin, “Konya’da kötü karşılanacak bir şeydi” diyerek kabul etmediğinden söz eder. Bu sayede merhumun sesinin de güzel olduğunu anlıyoruz.


Merhum, tefrika isminin çok iddialı olmasına karşın bazı eksiklikleri olduğundan da bahseder: Hamleci aydınlar bölümünün olmadığını ama ilerleyen zamanlarda sağlığı elverirse yazacağı vaadinde de bulunur.
 
Avukat M. Ali Uz’un takdim yazısıyla başlayan eser; büyük boy kuşe kâğıt, olabildiğince fotoğraflı ve 385 sayfa… Şehrin hafızasına tanıklık etmiş bir insanın, bir kültür adamının günümüze söylediği bir söz gibi hafızalarımızdaki yerini alırken, hayırlı torun Feyyaz Caner’e de teşekkür etmek bize kalıyor. Merhum Mahmut Sural'ı da rahmetle anıyorum.
 
Kültür insanlarının hatırlanması sadece aile fertleriyle sınırlı kalmamalı diye düşünüyorum; çünkü her ailenin böyle bir kitap hazırlama olanağı maalesef yok. Bu insanlarımızın emekleri, geçmişte yaptıkları araştırmaların çoğu gazete arşivlerini süslerken oralarda kalmamasını, kitaplaştırılmasını diliyorum ama… korkarım pek çoğu dünden kalan tatlı bir anı gibi git gide unutulacak…
 
Belki de bu nedenle “Konya ve Ötesi (2 cilt)” ile “Öteki Şehrin Hikâyesi” ismini verdiğim çalışmalarımı yakında dijital olarak kültür dünyasına sunacağım. Ayrıca “Size Rağmen Yaşadım” isimli çalışmamı da bu yıl bitirmeyi planlıyorum.
 
Söz uçar yazı kalır… Bu tür kitaplar ve kütüphaneler öz benliğimizi muhafaza ettiğimiz eserlerle doldukça geleceğe olan inancımız daha da pekişiyor…
 
TAHİR SAKMAN






  

16 Ocak, 2023

GEÇMİŞ GEÇMEMİŞ




 

geçmiş geçmiş midir
yoksa süregelen bir heyelan gibi
çöker mi üstümüze
 
geçmiş geçmemiştir
yolunuza çıkan her neyse
geçmişin taşlarıdır
özenerek döşediğiniz geleceğe
 
geçmemiştir geçmiş
ve asla geçmeyecek
geçmiş dediğiniz anda bile
sunulur
anıların altın tepsisinde
 
geçmiş hep gelecektir
ve asla sürpriz değil
gelecektir geçmiş
sonra
saydırmak kalır size
 
/bu dünyanın gelmişine geçmişine/
 
TAHİR SAKMAN

13 Ocak, 2023

MİNARENİN SIRRI



Blog sayfamda ve sosyal medyada “Selçuklu Ağlar Ben Ağlarım” başlıklı bir paylaşımda bulunmuş ve Hoca Hasan Camii minaresinin şerefeden sonraki kısmının aslına uygun olup olmadığını sormuştum; 17.11.2022 tarihinde… Yazıların linkleri:
 
https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid022B63Uk9xBRxXQCEC4zpdw13FNmqM4epVZ2tntcjtgRrPq5Ki2vBtVmAJmMZpLdrpl
 
https://tahirsakman.blogspot.com/2022/11/selcuklu-aglar-ben-aglarim.html
 
Bu konuda ne basında ne de sosyal medyada iki satır bir şey göremeyince iş yine bizim Don Kişotluğumuza kaldı galiba…
 


İbrahim Hakkı Konyalı’nın, Konya Tarihi isimli ölümsüz eserinde şerefeden sonrası için şöyle bir bilgi var: “Minarenin şerefeden üst kısmı dilimli ve oluklu bir hâlde yapılmış…”




Her ne kadar kitapta yer alan fotoğraftan çok bir şey anlaşılmasa da yazıdan şerefenin üst tarafının dilimli ve oluklu olduğu gayet net bir şekilde anlaşılıyor. Buraya kadar tamam ama ya minarenin üstüne konulan kubbe?
 


Yenileme esnasında etrafını çevreleyen brandadaki fotoğrafta da böyle bir kubbe yok!
 
Daha önceki Selçuklu camilerinde hiç görmediğimizi bir tarz olmalı? Daha önceki külah gitmiş yerine Anadolu’da örneği hiç görülmeyen bir kubbe yapılmış? Hint tarzı desem değil… Tasa mı benziyor yoksa miğfere mi?
 
Bendeniz şahsen bir vatandaş olarak bekliyorum; sanat tarihçilerinden, Mimarlar Odası’ndan, Eski Eserleri Koruma Kurulu’ndan, yenilemeyi yaptıran Vakıflar Müdürlüğü’nden, bu minaredeki kubbenin sırrını?
 
Yanılmayı çok istiyorum…
 
TAHİR SAKMAN

 

Hoca Hasan Camii'nin en eski fotoraflarından birisi. Kaynak, Konya Fotoğrafları: https://www.facebook.com/photo?fbid=3495812137157756&set=pcb.3495813983824238

 


11 Ocak, 2023

MEVSİMLERİ ŞAŞIRAN DÜNYA

 





Dün bir şiir paylaşmıştım “karı seyrediyorum” başlıklı…

 
Sabah kalkınca her tarafı saflığın rengine büyüyen karı seyretmeye doyamamıştım; mevsimin ilk karıydı, belki de yoğun bir kırağıydı ama sevincim uzun sürmedi…
 
Şiirle birlikte paylaştığım fotoğrafları saat 10.14’te çekmiştim ki aynı saatlerde, bizim mahalleye yürüme mesafesinde olan Şefikcan’da karın olmadığını duymak oldukça şaşırtıcı gelmişti…
 
Çok geçmedi sadece iki saat sonra yine aynı yerden çektiğim fotoğrafa baktığınız zaman kıyameti anlıyorsunuz; ortada ne kar vardı ne o doğanın beyaz umutları… eser bile kalmamıştı…
 
Mevsimlerin mi şaşırdı Konya?
 
Aylardır ne yağmur ne kar… İklim değişikliği sonucu, küresel ısınma ve doğanın intikamı…
 
Siz böyle doğayı tahrip etmeye devam edin; hani o filmlerde gördüğünüz sahnelerin gerçekleşmesi artık çok uzak bir gelecek değil!
 
Mevsimleri şaşıran dünyanın, kendini koruma içgüdüsünü devreye almasıdır bu…
 
Durmak yok; yeryüzünde tek bir ağaç kalmayıncaya, tek bir can nefes almayıncaya kadar…
 
TAHİR SAKMAN
 


10 Ocak, 2023

KARI SEYREDİYORUM





karı seyrediyorum
oturmuşum cam kenarına
elimde bir bardak çay
sıcak mı sıcak
kalbimde bir kuş pır pır
kanat çırpıyor saflığa
ben karı seyrediyorum
kalbim kuş oluyor
umutlarım hâlâ saf
hâlâ saf saf karı seyrediyorum
imreniyorum canım çekiyor
 
/her şey kar gibi beyaz olsaydı/
 
TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman


Foto: T. Sakman