YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

31 Ağustos, 2023

İKİ DAMLA YAŞ



İKİ DAMLA YAŞ
 
Bugün birkaç hüznü birden yaşadım…
 
30 Ağustos törenlerine geç kalmış, çelenk sunma törenlerine yetişememiştim… Çelenk sunma töreni 09.00’da yapılmış ama nedense resmi geçit saati 10.30 olarak belirlenince tören alanında neredeyse kimse kalmamıştı.
 
Önceleri çelenk sunumu yapıldıktan sonra resmi geçit yapılırdı, törenleri sonraya bırakmanın nedenini bir türlü çözemedim.
 
Şimdi sizlere kalkıp da eski 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının nasıl coşkuyla geçtiğini falan anlatmayacağım ama…




 
“Ya istiklal ya ölüm” düsturuyla canlarını vatana siper eden Ulu Önder Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının, aziz şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için gözümüzden bugün iki damla yaş düşmeyecekse…
 
İki milyonluk Konya’nın 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında, alanda töreni izleyenlerin sayısı…




 
Her türlü yokluğa rağmen canlarını dişine takan, uçak ile kağnının savaşını kazanarak alnı ak çıkan ecdadımızı hatırlamak için ne yapılması gerekiyordu?
 
Yerli işbirlikçilerin, İngiliz ve Yunan’a destek fetvalarıyla ve Kuvayı Millîye aleyhine her türlü olumsuz propagandaya rağmen yedi düveli dize getiren ve bizlere yoktan bir vatan armağan eden ecdadımızı, Yüce Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını bugün anmayacaksak hangi gün anacağız ki?



 
Arif Nihat Asya’nın ölümsüz “Bayrak” şiiri okunurken, gözlerim artık beni dinlemiyordu:
 
/Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım. /
 
Kazma kürekle savaşan aziz şehitlerimiz için bir damla yaş… bir damla da şehrimin kutlamalara göstermediği ilgi için…
 
Hüznün zirvesinde yine Arif Nihat Asya’nın şiirine sığınıyorum:
 
/Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim! /
 
TAHİR SAKMAN





 

30 Ağustos, 2023

VATANIMIZ ATATÜRK


VATANIMIZ ATATÜRK
 
Vatanın bir diğer adıdır Mustafa Kemal Atatürk; vatanın aslında asli adıdır Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk…
 
30 Ağustos 1922…




 
Onca yokluğa rağmen, Yunan ordusu büyük ölçüde yok edilmiş, generalleri esir edilmiş ve İzmir yolu Türk süvarilerine açılmıştır artık…
 
Sonrası; Yunanistan’da kral devrildi, Padişah Vahdettin ülkeden kaçtı, İngiltere’de başbakan istifa etmek zorunda kaldı…
 
Bizi asıl ilgilendiren kısmı ise vatanın düşman çizmesinden kurtulması ve Sevr Anlaşması’nın Türk süngüsüyle çöpe atılmasıdır.
 
1683 yılında Viyana önlerinde başlayan bozgun ve geri çekilme artık sona ermiş, Türkler, Atatürk ve silah arkadaşlarının üstün dehası ve Türk ordusunun canını siper etmesiyle kıyamete dek sürecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır.
 
Kapitülasyonlar kaldırılmış, düyun-u umumiye reddedilmiş tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yeni temeller üzerine inşa edilmiştir.




 
Bu nedenle “Ata’mız” diyoruz, bu nedenle “o Atatürk’tür, Türk’ün Ata’sıdır” diyoruz… 
 
30 Ağustos’a bakarken, kafelerden, serin gölgelerden değil; topların namlusundan, piyade tüfeğinin süngüsünden, o gün İzmir’e akmaya başlayan Türk süvarisinin atlarındaki şimşekler çakan nallarından bakmazsanız, yanılırsınız…
 
Cepheye kağnılarla cephane taşıyan, kınalı elleriyle silah tutan, Yunan'a kurşun sıkan Türk kadınının gözlerinden bakmazsanız, yanılırsınız...
 
Kimi çevrelerin yok saymaya kalkıştığı Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız başarıya ulaşırken birçok sömürge ülkeye de örnek olmuştur. Kimilerinin “Yunan kazansaydı” gibi hiçbir gerekçe ile izah edilemeyecek olan söylemlerde bulunması akıl tutulması ve hezeyandan başka bir şey değildir.
 
Aziz Atatürk ve silah arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
 
Bizim vatanımız Atatürk’tür ve Atatürk’ten başka vatanımız yoktur. O bağımsızlıktır, uygarlıktır, bilimdir, akıldır ve ışıktır; geleceğimizi sonsuza dek aydınlatan…
 
TAHİR SAKMAN




 

 

24 Ağustos, 2023

GÜN AYDIN


 

GÜN AYDIN
 
gün aydın doğar hemşerim
gün aydın
günaydın
 
hayaller toz pembedir
umutlar beyaz
ve daima gerçekler acı
üstüne doğan gün
davacı
gün aydındır gün aydır
günaydın
 
gün olmanın gereğidir
gün ışıyacak
kör sevdalara umut taşıyacak
çelik bir bakışta
sıcak bir yokuşta
kör olası hayat
yaşanacak be hemşerim
yaşanacak
                 günaydın
 
günaydın dostluk
günaydın sevgi
günaydınlar olsun
kucağını güne açan geceye
 
bir merhaba ısıtır içimi
şafakların ülkesinde
ışıklar konuşsun
yürümesin karanlıklar
büyümesin uçurumlar
cehaletten işkenceye


uyuma be koçum
uyuma be aslanım
vakit kalk vaktidir
gün ışık vaktidir
 
günaydın
günaydınlara da günaydın
gün aydın be hemşerim gün aydın
günaydın
 
TAHİR SAKMAN

22 Ağustos, 2023

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ YAYIMDA


 

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ YAYIMDA
 
Ölümün nefesini ilk kez bu kadar yakınımızda hissetmiştik… İnsanlar birer birer bir virüse kurban gidiyorlardı, virüs aman vermiyordu…
 
O dönemlerde sosyal medyada yazmaya başladım, kitaplaştırma fikri o günlerde doğdu aslında ama… fiziksel olarak basma imkânı bulamadım belki zaman içerisinde o da olur. Şimdilik pdf formatıyla şehir kültürünün hizmetine 21. kitabım olarak sunuyorum.
 
Şair bir yüreğin sessiz feryadını, bir anlamda dünkü şehrin dinamikleri ile bugünkü şehrin yapısı hakkında anılarımızda yer eden hatıralarla, olabildiğince yalın ama kesinlikle duygusal bir anlatımla ve iki yüze yakın fotoğraf eşliğinde belgesel tadında okuyacaksınız.
 
Bir Şehrin Öteki Hikâyesi / Korona Günlükleri’nde eminim sizler de çok şey bulacaksınız. Dünkü Konya’nın izini birlikte sürmek isteyenler blog sayfamdaki https://tahirsakman.blogspot.com/ Tahir Sakman kitapları indirme linkleri yazısına tıklayarak açılan sayfadan bilgisayarına, tabletine, telefonuna ücretsiz olarak indirip okuyabilir.
 
ÖNEMLİ NOT:
 
©Tahir Sakman, Konya-2023
 
Bu kitap sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan yazılar, şiirler ve fotoğraflar; tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz.
 
ISBN 978-605-72565-3-9
 
Keyifli okumalar…
 
TAHİR SAKMAN
 

21 Ağustos, 2023

ONDAN ŞİKÂYET BUNDAN ŞİKÂYET / LAY LAY LOM

 

ONDAN ŞİKÂYET BUNDAN ŞİKÂYET / LAY LAY LOM
 
Artık şikâyet etmeyeceğim hem vallahi hem billahi…
 
Bana ne ya hu, işim mi yok?
 
Zafer’in ortasına kocaman dijital reklam panosu dikmişler, amaan adam sen de…
 
Caminin önüne büfe kondurmuşlar, boş ver gitsin…
 
Hangi birini saysam ki bilemedim şimdi:
 
Ekmek büfesi tam yerini bulmuş vallahi… Kültür Park girişinin tam orta yerine, bir yakışmış, bir yakışmış sormayın gitsin…
 
Bundan sonra şikâyet yok; bana mı kaldı, şehrin koskoca bir basını var; var değil mi? Bir de estetik kurulu vardı galiba?
 
Hoca Hasan Camii’nin minare külahı, Taş Bina… İplikçi Camii’ndeki çatlaklar, Şehitler Anıtı’nın bakım ihtiyacı… Dandini dandini dastana…
 
Alâaddin Tepesi yine otoparka dönmeye başlamış… eee arabalar serin serin otursun işte, fena mı?
 
Daha dün yapılmıştı güya bugün bakımda… Atatürk Stadı, yeni millet bahçesi inşaat alanına dönmüş… Peki zararı kim karşılıyor; nasılsa belediye yaptırıyor, benim cebimden çıkmıyor ya!
 
Neme lazım ya hu, psikolojimi bozmaya ne gerek var ki? Hangi yanlıştan dönüldüğü görülmüş bugüne kadar?
 
Ben yaptım oldu… vallahi de oldu billahi de… uysa da oldu, uymasa da…
 
Şikâyet yok; lay lay lom… Haydi, bir kez daha hep beraber;
 
Lay lay lom…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

20 Ağustos, 2023

ÇAL PANDELACI ÇAL

 ÇAL PANDELACI ÇAL


Artık kapitalizmin köleliğinden azat ettim kendimi… kitaplarımı yayımcıların… haşa hani kendini Allah sanan editörlerinden uzağım veya kimi kuruluşların yandaş takımından…


Özgürüm, mutluyum.


e-kitap olarak ücretsiz paylaşıyorum; sizler de ister okuyun ister okumayın çok da tın…
Baldır bacak göstermiyorum; ister beğenin isterseniz yerden yere vurun çok da umurumda değil; kendim çalıp kendim oynuyorum…


Çal gırnatacı çal!


TAHİR SAKMAN

19 Ağustos, 2023

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ


 

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ
 
Kâbus gibi çökmüştü dünyanın üzerine; zor, çok zor günlerdi. Gelişmiş ülkeler bunu diğerlerine göre daha az hasarsız atlattılar.
 
Evlere kapanmıştık, bu arada bazı dostları da kurban vermiştik virüse…
 
Kapanma döneminde her gün yazmıştım sonra koronaya yakalandığımda da karantina günlerinde yazmayı sürdürmüş ve Facebook’ta tefrika etmiştim. Bu yönüyle de Facebook’ta yayımlanan bir tefrikanın kitaplaştırılması belki de bir ilktir, olabilir mi?
 
Yaşadığımız sıkıntılı günleri anlatırken zaman zaman gözlerim maziye kaymış kendi hayatım üzerinden geçmiş dönemin Konya’sını fotoğraflarla anlatmıştım. Sosyal bir eleştiriden yola çıkarak dün ile bugünün mukayesesi, içinde gizli bir kişisel tarihi de barındırıyor…
 
15 Mart 2020 ile 26 Mayıs 2020 tarihleri arasında yazdığım Korona Günlükleri’ne ilave olarak koronaya yakalandığım dönemde, 17.9.2020 tarihinden başlayarak, 1.12.2020 tarihine kadar yine sosyal medyada yayımladığım Karantina Notları’nı da eklemeyi uygun gördüm.
 
Bir şehrin yazılmamış, kişisel tarihini, eleştirel bir gözle, günümüzün sosyal yaşantısıyla mukayese ederek açık yüreklilikle zaman zaman da yoğun duygusallıkla yazmaya çalıştım. Önümüzdeki günlerde e-kitap olarak yayımlayacağım. Sosyal medyada yayımladığım dönemlerde oldukça ilgi gören günlükleri, bu kez bilgisayarınıza pdf formatında indirip okuyabileceksiniz.
 
Korona işin bahanesi oldu; amacım bir dönemin Konya’sını kısmen anlatmaktı.
 
Çok yakında sizlerle olacak, keyifli okumalar dilerim.
 
TAHİR SAKMAN
 

17 Ağustos, 2023

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE


 

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE
 
Biz 40 haramiyiz, birbirimizi biliriz… di…
 
Artık birbirimizi bilmekten öte sayımız ellerimizin parmaklarını bile geçmiyor… Kadim dostum sevgili Zeki Oğuz’un erken ölümü… 72 yaşındaysa ne olmuş yani şair “her ölüm erken ölümdür” dememiş mi?..
 
Yıllarca dağları gezdi, Yörüklerin yaşantısına imrendi, fotoğrafla belgeledi, şiir yazdı, öykü yazdı makale yazdı, dergi çıkardı. “Benim sadık yârim kara topraktır” diyen Veysel gibi tek dostu topraktı.
 
Birlikte gezdiğimiz dönemler oldu; bendenizin serserilikte zirve yaptığı yıllar… Hiç bilmediğimiz bir evin kapısını çalıp ekmek istediğimiz zaman önümüze bir Anadolu sofrası çıkarılan günlerimiz… Bir yumurtayı, bir tutam yeşil soğanı 5 kişi üleştiğimiz günler… gece, ay ışıklarıyla yıkanırken, ateşin başında çay gibi demlendiğimiz günler. Kâh Dere’de kâh Karadağ’da kâh Cankurtaran’da, Ballıkaya’da, Çetmi’de, Ay Boğazı’nda…  kuş uçmaz kervan geçmez… dolaştığımız yerleri fotoğraflayıp gezi notlarıyla gazetelerde yayımlardım. Bir gün Zeki, “Tahir, çok anlatma sonra buraları da talan ederler” demişti ki doğru söylüyordu, şimdi çok yer talan edilmiş…
 
Mehmet Gündoğdu ile sayıyoruz… kala kala iki elin parmakları kadar, belki biraz daha geçeriz… Konya kültüründeki yaprak dökümü… değil bir çığ gibi çoğalıyoruz ölüme… her gidenin yerinde kocaman bir hüzün, şehri sarıyor. Oysa şehir çok rahat, haberi yok. Bu bizim Konya’mız değil; bu olsa olsa Konya’yı taklide yeltenen kozmopolit bir coğrafya… Selçukya ise çok gerilerde kaldı.
 
Tatköy’ün en manzaralı bir yerinde kurulmuş mezarlık… sessizlik ülkesi ama bu sefer çok da sessiz değil; bütün ağaçlar, selama durmuş bağrında yer açan toprağa gölge düşürmek için yarışıyorlar. Bu gelen Zeki Oğuz’dur; bu gelen kadim dostumdur… Zaman, selama dursa azdır.
 
Ya Konya? O sessiz kalacaktır eminim…

 

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE
 
/güneşin ve toprağın çocuklarıydık
zeki irfan bir de bukowski/
 
aydınlıktı tüm yönlerimiz
bütün rüzgârlar bizi tanırdı
bir de hasrete kırılan yollar
 
yollar yalnız yürünmez şimdi
bukowski çoktan gitti
zeki dersen çok erkendi
çığ gibi çoğalıyoruz ölümlere
 
irfan kaldı bir de ben
dolunaya sarkan gecelerde ağladığımız
ateşler yakıp yüreğimizde
güne güneşe adres sorduğumuz
 
toprağın bağrında serin yalnızlık
gidilecek en son en güzel yer
yaşamış sevdalanmış
bir ömrü vermeye değer
 
/güneşin ve toprağın haylaz çocuklarıydık
çok eksiğiz şimdi
yalancı rüzgârın eline kaldık/
 
TAHİR SAKMAN
 

11 Ağustos, 2023

KİTAPLAR AĞLAYABİLİR

Duyuruların en hüzünlüsü...

KİTAPLAR AĞLAYABİLİR
 
Kültüre adanmış bir hayattı onunki…
 
Şehrin kültür hayatında, yayımladığı kitaplar ile adından sıkça söz ettirmiş ve daima öncü, şehrin yüz akı kuruluşlarından, yayımcılarından birisi olmuştur. Kısıtlı imkânlar içerisinde yayımladığı yüzlerce kitap buna en iyi örnektir.


İsmail Çalışkan NKM'de...


Şehirdeki şair yazar çizer kim varsa yolu mutlaka Nüve Kültür Merkezi’nden geçmiş pek çoğunun kitapları burada yayımlanmış, yayım dünyasına isimleri bir çerağ gibi ilk defa buradan sunulmuştur. Bu bağlamda bendenizin de “Kırmızı Yazılar, Aşk Gittiği Yere Kadar, Aşk Yoksa Yaşam Yok, Soğuk Ülkenin Sıcak Kızı Maria” isimli 4 kitabımı yayımlamasının yanı sıra pek çok kitabımın da dağıtımına ön ayak olmuştur. 


NKM yayımlarından çıkan kitaplarım...


Tek arzusu şehrin kültür adamlarının seslerinin daha gür çıkmasıydı. Özellikle 2000’li yılların başlarında yurt çapında isim yapan yazarları Konya’ya getirmiş, onları şehir insanıyla tanıştırmıştır. Bu imza günlerinin pek çoğuna da bendenizin şiir dinletileri damgasını vurmuştu. Hayatımızın en güzel, en verimli yıllarıydı. Şehirde adeta bir kültür fırtınası esiyordu. Heyecanımız dalga dalga şehri kuşatırken… sonra rüya bitti; üzerimize bize asla uymayacak bir elbise dikmeye çalıştılar…  


NKM Rampalı'dan bir görünüm...


 
Nüve Kültür Merkezi benim için daha başka anlamlar ifade etmektedir; İsmail Çalışkan ile her şeyden önce uzun yılların ötesine dayanan dostluğumuz, sır arkadaşlığımız, sevgi ve saygıyla yoğrulmuştur. İsmail, benim şehirde irtibat kurabildiğim kişilerin başında gelir. Yayımcım olmasının çok ötesinde dostumdur, arkadaşımdır. Ortak anılarımız şehrin her tarafına sinmiştir.


2000'li yıllarda NKM sponsorluğunda yaptığım dinletilerden... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
1992 yılında Zafer’de başlayan kültür hikâyesi daha sonra 2008 Ocak ayından itibaren Rampalı Çarşı’da devam etmiş, 2023 yılında ise kitabevi mağazasını kapatma kararı almıştır; ancak yayınevi olarak devam edecektir. Benim de bilfiil 5 yıla yakın bir dönem çalıştığım Nüve Kültür Merkezi’nin kapanması şehirde olabilecek en büyük kültür kaybıdır. Şehirdeki birçok yazar adayı insanımızın yanı sıra akademisyenlere varana kadar çok geniş bir yelpazede eser yayımlayan böylesine önemli bir yayınevinin kitabevi satış mağazasının kapanması şehrin kültür dünyası için olası felaketlerin en büyüğü olacaktır.


NKM Rampalı...


 
NKM markasıyla yayım hayatına başlayan sonra bünyesinde kurduğu Romantik Kitap, İlk Kitap, Literatürk Academia gibi yayım gruplarıyla ülkemizin yayımcıları arasında seçkin bir yer edinmeyi başarmıştır. Yayımcılığının yanı sıra ülkemizde yayımlanan her tür kitabı şehirde kitapseverlerin hizmetine uygun fiyatlarla sunmasıyla da bilinen Nüve Kültür Merkezi, zorlu ekonomik koşullara karşı yıllarca mücadele etmesine rağmen sonunda yenik düşmüştür.


NKM yayımlarından çıkan Aşk Yoksa Yaşam Yok kitabımın tanıtım toplantısından; Soldan sağa; Âşık Salihi, Tahir Sakman, İsmail Çalışkan. Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
Aslında o yenik düşmemiştir; yenik düşen, kültür dünyamızı bu tür kararları almaya yönelten ekonomik koşullar ve o koşulları oluşturanlardır…


NKM sponsorluğunda yaptığımız bir dinletinin afişi. 


 
Hepimizin yolu oradan geçmiş hatta yolu yordamı bile oradan öğrenmişizdir. Şehirde kitap denildiği zaman akla ilk gelen yerlerden birisidir Nüve Kültür Merkezi… Yoğun ekonomik sıkıntılara o da maalesef dayanamamıştır. Konya aslında bir kitapçısını kaybetmiyor; Konya, kitap hafızasını kaybediyor. Bu tür simge olmuş mekânların kapanması hele hele ekonomik gerekçelerle kapanması aslında toplumun ayıbı olarak yüzümüze çarpmalıydı ama…


NKM tarafından şiirimin yayımlandığı kartpostal...


 
Nüve Kültür Merkezi hafızalarımızın en görkemli yerinde yaşamaya devam edecek olsa da içimizdeki hüzün bizi diri tutmaya devam edecek… mi, bunu da zaman gösterecek.


Tek teselli kaynağımız yayıncı olarak kitap yayımını sürdürmesi olacaktır.
 
Şehrin kültür kalesi olan Nüve’nin kapanması demek kültüre açılan en önemli kapılarımızdan birisinin kapanması demektir.
 
Kitaplar artık özgürce ağlayabilir…
 
TAHİR SAKMAN