40 YIL SONRA GERİ
GELEN DOSYA
Dün akşam Konya
Aydınlar Ocağı tarafından düzenlenen bir toplantıda merhum Seyit Küçükbezirci
anıldı.
Konya Aydınlar Ocağı
da olmasa… yani diyorum ki Konya… yok, vazgeçtim sana bir şey demiyorum!
Seyit abiyi
tanıdığımı sanıyormuşum; Avukat Fatma Şeref Polat öyle bir Seyit Küçükbezirci anlattı
ki, bir ara sanki hiç tanımamışım gibi geldi. Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında
Konya Aydınlar Ocağı’nı ve Fatma Şeref Polat’ı kutluyorum…
Kim bilir belki bir günde bir başka formatta bendeniz anlatırım Seyit abiyi…
Seyit abinin dilinde
bir Konya oturakları dosyası vardı; sürekli yayınlayacağını söylerdi ama ne hikmetse
hiç ortaya çıkmazdı. Bendenizin Konya oturakları kitabı yayımlandığı zaman da
çok sevinmiş hatta bazı bölümlerdeki bilgileri ilk defa duyduğunu söyleyerek
beni tebrik etmişti.
Merhum Yalçın
Dikilitaş’la da çok konuşmuştuk; Seyit abinin oturaklarla ilgili kitabını… ve
ortaya çıkmamasının nedeni olarak da “galiba böyle bir çalışma yok” diyerek
ileri bile gitmiştik…
Meğerse neden;
kitabın dosyasının kaybolmasıymış… İlahi Seyit abi…
Uzun yıllar sonra
konuyu unutmuşken; ünlü folklorcu merhum Sadi Yaver Ataman’ın arşivini tasnif
eden İTÜ Doç. Dr. sevgili dostum Süleyman Şenel’in önce telefonla
fotoğraflarını paylaşması sonrasında da dosyanın kargoyla elime geçmesiyle
yeniden hatırlamıştık…
Merhum öylesine
sevinmişti ki… tabii bu duyguyu eser üreten insanlar anlayabilir. Şehrin
tapusunu verseydik bu kadar sevinmezdi; tam kırk yıl sonra kayıp dosyası geri
gelmişti. Anlattığına göre dosyayı İstanbul’a yollamış basılması için ama o gün
bugün ortadan kaybolmuş, sırra kadem basmış…
Seyit abi, daktiloyla
yazılmış sayfaları dijitale aktartacağını ve bir nüshasını bana vereceğini
söylemişti ama bana ulaşmadı, bir nüshasını Konya Bölge Yazma Eserler
Kütüphanesi’ne vermiş ve orada gün ışığına çıkmayı bekliyor. Roman tadında Konya
oturaklarını anlatan bu kitabın basılması için sponsor bulunabilirse ve ailesi
de izin verirse yayıma hazırlamaya talibim.
Sevincini anlatan bir
video çekmeyi de ihmal etmemiştik ki iyi ki de etmemişiz… Dosyanın son sayfasında
Seyit abi şöyle söylüyor;
Kapkaranlık
sokaklarda kısık bir ışık,
Ağırdan bir zil sesi;
saz sesi oturak var demek…
Bir silah; bir silah
sesi, baskın var demek…
Susan kadın, eve gelmeyen
erkek,
kan ve kadın oturak
âlemi demek…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.