28 Aralık, 2023
FOTOĞRAFLARA SAKLANAN ZARAFET
FOTOĞRAFLARA SAKLANAN
ZARAFET
27 Aralık, 2023
KARTPOSTALLARDA KALDI İNCELİKLER
KARTPOSTALLARDA KALDI
İNCELİKLER
Ah o incelikler, ince
düşünceler, ince insanlar… neredeler?
Hangi atlara binip gittiler?
Duygularını nereye gömdüler?
Bir yılbaşı telaşı
başlardı 15 gün önceden; Kayalı Park’ın karşısındaki PTT binasının önüne kartpostal
satıcıları
tezgahlarını kurardı. Binlerce tebrik kartına bakmalara doyamazdınız.
Renklisi, renksizi, kabartmalısı,
Konya manzaralısı… Konya kartlarını mutlaka Alâaddin Köşkü’nün şemsiyesi ile Mevlâna
süslerdi. Sonraları müziklisi bile çıktı bu kartların. Almasak da alamasak da
saatlerimizi burada geçirirdik. Günün sonunda en ucuzu hangisiyse ondan alırdık
belki ama fiyatının ne önemi vardı ki?
Ak kâğıt üzerine dökülen
gökyüzü dolu, özlem dolu satırlar… Saygılı ifadeler, hürmetler, el öpmeler. Önce
büyüklerden tebrik gelmesi ayıp olacağından erkenden yollardık biz küçükler. Büyüklerse
biraz ağırdan alır, küçüklerden gelmesini beklerlerdi…
O tebrik kartlarının ruhu
vardı; konuşurdu, sevgi doluydu…
Haydi sarılın telefonunuza;
ruhunu kaybetmiş cümlelere, kısalttığınız kelimelerle…
Merhum halam Gülizar Hanım’ın
ikinci eşi merhum Albay Raşit Başeğmez’di… İzmir’den babama tebrik yollamış;
damgasından okuyabildiğim kadarıyla yıl 1966…
Tebrikteki ölçülü ama
sevgisini aradan geçen bunca yıldan sonra bile hissedebildiğim enerji yüklü
kelimelerle…
Hepsi rahmetli oldu;
tıpkı, bizim tebrik kartlarımız gibi…
O dönemlerde hiç
duymamıştık, yılbaşı karşıtı konuşmaları veya alternatif kutlamaları…
Biz mi değiştik zaman
mı? Ama kartlar aynı duruyor; zarafetse lügatlerden çıkıp geleceği günü
bekliyor…
Ah o incelikler, kartpostallarda
kalmasın incelikler…
Mutlu yıllarınız
olsun…
TAHİR SAKMAN
25 Aralık, 2023
DİKKAT AŞIRI SEVGİ VE SANAT İÇERİYOR
DİKKAT AŞIRI SEVGİ VE
SANAT İÇERİYOR
Ne zamandır duruyor
çalışma masamın üzerinde…
Bir çocuğun yaratıcı
/ hayal gücünü temsil ediyor; tertemiz bir dünya, sıcak evler, mutlu yuvalar ve
bir temenni “mutlu yıllar…”
Torunum İnci Duymaz
yapmıştı yıllar önce ve bir yılbaşı akşamı dedesine yani bendenize hediye
etmişti. Ne kadar ince bir düşünce… emek, sanat ve koşulsuz sevgi içeriyor…
hatta üşenmemiş ona kendi başına ayakta durması için koliden kaide bile yapmış…
Annesi, kızım Sevgi
de henüz ilkokula giderken “Ütü” ismiyle mizah dergisi çıkarmıştı. Beğendiği
karikatürleri, fıkraları ve kendi çizimlerini bir kâğıda yapıştırıyor sonra
onları fotokopiyle çoğaltıyordu. Ve ailemizin tüm fertlerini zorunlu olarak
abone yapmıştı… Genlerimizde var sanat, edebiyat; babaannem Vesile Sakman’dan
gelen…
Ah çocuğum; keşke senin
dünyan kadar bu dünya da saf olabilseydi…
Sevgi ve emek dolu
dünyanda dedene yer verdiğin için çok mutluyum. Dedeni, hep mutlu olarak hatırlamanı
ve sevgiyle anmanı dilerim…
Yıllarının mutlu
geçmesini seçiyorum…
TAHİR SAKMAN
24 Aralık, 2023
NE KADAR HATA O KADAR YAŞAM
NE KADAR HATA O KADAR
YAŞAM
Pek çok tanıdığım bu
yaşları göremedi…
Hayat bana öyle bir
serüven sunmuş ki birlikte yazdığımız nice hikâye, anılarımı süslüyor…
Pek çok hata yaptım;
iyi ki yapmışım, yeni baştan başlasaydım hayata, Borges ustanın dediği gibi
aynı hataları yapardım… Hata yapmasaydım, yaşamın keyfini nasıl çıkarabilirdim
ki?
Yarın yeniden
başlasam hayata ki hep öyle aslında; her yeni gün, yeni hatalar yapmam için
bana hep yeni, yepyeni fırsatlar sunuyor… teşekkür ederim, teşekkür ederim,
teşekkür ederim.
Ne kadar hata, o
kadar yaşam…
Başlasaydım ta en
baştan; yine aynı hataları yapmaktan büyük keyif alacağımdan hiç kuşkum yok: yine
severdim insanı, yine güvenirdim ona sonsuza dek… tüm canlılara / varlıklara
sonsuz saygım yine olurdu; canlı cansız, görünen görünmeyen, büyük küçük, her
varlığa yine bu boyuttaki yaşam serüvenime eşlik ettikleri için minnet duyardım…
66’ya bağlarken…
hayat aslında çok uzun… uzatmak sizin elinizde; ne kadar anı varsa
belleğinizde, o kadar uzun yaşamışınız demektir. Bir takvim yaprağı değildir
hayat; ne kadar doldurduğunuza bağlı her şey…
Naçizane, yayımlanan
kitap sayım 21 olmuş… yeni yaşlarda, yeni kitaplarda buluşmayı seçiyorum.
Uzun ömrün kısa sözü;
yaşadım ve yaşamaya / hata yapmaya devam ediyorum…
Ruhum; ruhunuzu
selamlar…
TAHİR SAKMAN
20 Aralık, 2023
SANATSAL/KÜLTÜREL TACİZLER
SANATSAL/KÜLTÜREL TACİZLER
Yaklaşık son beş
yılımı sosyal medyada, son üç yılımı da blog sayfamda yazarak geçirdim.
Düşüncelerimi, duygularımı, anılarımı, bildiklerimi, inceleme ve
araştırmalarımı, şiirlerimi hiçbir art düşünce taşımadan, saklamadan,
kıskanmadan yayımladım. Bugünlerde kitap çalışmalarım nedeniyle sosyal medyaya
biraz ara verdim. Önümüzdeki süreçte yine devam edeceğim.
Bu bilgilerin,
belgelerin bazılarını e-kitap formatında kitap bütünlüğünde de blog sayfamdan
da ücretsiz olarak paylaştım. Elimdeki belgeleri, fotoğrafları kıskanmadan
şehir kültürünün istifadesine sundum.
Bunlardan herhangi
bir beklentim olmadı; şehir kültürüne hizmet etmekten başka bir amacım olmadı.
Bazı şiirlerimi izin
almadan kitaplarında yayımlayan belediyeler ne hikmetse benim çektiğim veya
arşivimde aileme ait olan fotoğrafları da yayımlıyorlar. Tabii ki izin almak
gibi veya en azından altına “Tahir Sakman” gibi bir açıklama yapmaya gerek
duymuyorlar.
Üstelik bunu kültüre
hizmet adı altında ve kültür adamı unvanlı insanların -ki hepsi tanıdığım
insanlar- yapması daha üzücü oluyor.
Alıntıladığınız eserlerin
kaynağını yazmak, çalışmanıza gölge düşürmez; tam aksine değeri artar. Adamlar kalkıyor
benim çektiğim fotoğrafı hiçbir açıklama gereği duymadan kitaplarında
yayımlıyorlar. Aileme ait olan ve arşivimde sakladığım ve isteyen herkese
memnuniyetle hiçbir beklentim olmadan verebileceğim fotoğrafları paylaşmadan
lütfen izin alın veya ismimi yazın. Sizden başka bir beklentim yoktur. Bu benim
yasal bir hakkımdır.
Arkadaşlar; sayın editörler,
lütfen ya şiirlerime, fotoğraflarıma yer vermeyin ya da izin alın ve altına
mutlaka fotoğrafın / şiirin kaynağını yazın. Bunun aynı zamanda “Telif Hakları Yasası”
gereği bir zorunluluk olduğunu lütfen unutmayın…
Lütfen sanatsal / kültürel tacizlerinize devam etmeyin…
TAHİR SAKMAN
15 Aralık, 2023
SÖZ
SÖZ
Sana söz Konya bin kez daha tövbe
Sarhoş sokaklardan geçmeyeceğim
Sevgilinin gözlerine kanıp da
Vallahi son kez içmeyeceğim
Günah sevap Tanrı ile aramda
Fetvamı verir top şimdi hocamda
Ne verdiyse Tanrı fakir soframda
Rakı şarap bira seçmeyeceğim
Vazgeçmişim hayalinden düşünden
Hatırlama Konya dünden bugünden
Sildim ayak izlerimi göğünden
Kanatsız bir daha uçmayacağım
TAHİR SAKMAN
13 Aralık, 2023
40 YIL SONRA GERİ GELEN DOSYA
40 YIL SONRA GERİ
GELEN DOSYA
Dün akşam Konya
Aydınlar Ocağı tarafından düzenlenen bir toplantıda merhum Seyit Küçükbezirci
anıldı.
Konya Aydınlar Ocağı
da olmasa… yani diyorum ki Konya… yok, vazgeçtim sana bir şey demiyorum!
Seyit abiyi
tanıdığımı sanıyormuşum; Avukat Fatma Şeref Polat öyle bir Seyit Küçükbezirci anlattı
ki, bir ara sanki hiç tanımamışım gibi geldi. Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında
Konya Aydınlar Ocağı’nı ve Fatma Şeref Polat’ı kutluyorum…
Kim bilir belki bir günde bir başka formatta bendeniz anlatırım Seyit abiyi…
Seyit abinin dilinde
bir Konya oturakları dosyası vardı; sürekli yayınlayacağını söylerdi ama ne hikmetse
hiç ortaya çıkmazdı. Bendenizin Konya oturakları kitabı yayımlandığı zaman da
çok sevinmiş hatta bazı bölümlerdeki bilgileri ilk defa duyduğunu söyleyerek
beni tebrik etmişti.
Merhum Yalçın
Dikilitaş’la da çok konuşmuştuk; Seyit abinin oturaklarla ilgili kitabını… ve
ortaya çıkmamasının nedeni olarak da “galiba böyle bir çalışma yok” diyerek
ileri bile gitmiştik…
Meğerse neden;
kitabın dosyasının kaybolmasıymış… İlahi Seyit abi…
Uzun yıllar sonra
konuyu unutmuşken; ünlü folklorcu merhum Sadi Yaver Ataman’ın arşivini tasnif
eden İTÜ Doç. Dr. sevgili dostum Süleyman Şenel’in önce telefonla
fotoğraflarını paylaşması sonrasında da dosyanın kargoyla elime geçmesiyle
yeniden hatırlamıştık…
Merhum öylesine
sevinmişti ki… tabii bu duyguyu eser üreten insanlar anlayabilir. Şehrin
tapusunu verseydik bu kadar sevinmezdi; tam kırk yıl sonra kayıp dosyası geri
gelmişti. Anlattığına göre dosyayı İstanbul’a yollamış basılması için ama o gün
bugün ortadan kaybolmuş, sırra kadem basmış…
Seyit abi, daktiloyla
yazılmış sayfaları dijitale aktartacağını ve bir nüshasını bana vereceğini
söylemişti ama bana ulaşmadı, bir nüshasını Konya Bölge Yazma Eserler
Kütüphanesi’ne vermiş ve orada gün ışığına çıkmayı bekliyor. Roman tadında Konya
oturaklarını anlatan bu kitabın basılması için sponsor bulunabilirse ve ailesi
de izin verirse yayıma hazırlamaya talibim.
Sevincini anlatan bir
video çekmeyi de ihmal etmemiştik ki iyi ki de etmemişiz… Dosyanın son sayfasında
Seyit abi şöyle söylüyor;
Kapkaranlık
sokaklarda kısık bir ışık,
Ağırdan bir zil sesi;
saz sesi oturak var demek…
Bir silah; bir silah
sesi, baskın var demek…
Susan kadın, eve gelmeyen
erkek,
kan ve kadın oturak
âlemi demek…
TAHİR SAKMAN
12 Aralık, 2023
UNUTMADIK SEYİT ABİ!
UNUTMADIK SEYİT ABİ!
Onunla ilk
tanışıklığım folklor üzerine yazdığı yazılarla oldu. Üslubu çok ilgimi çekmiş
ayrıca bana ilerde yazacağım makaleler için de yol gösterici olmuştu.
Uzun yıllar birlikte
çok şey paylaştık, aynı dilde konuştuğumuzdan olsa gerek çok sağlam bir abi kardeş
ilişkisi oldu hep. Bazen ayrı kalsak da o benim için hep Siyit abiydi ben onun
için hep Deli Tahir’dim…
Ne zaman “Akdeniz”
yangınlarına düşse beni arar “Deli Tahir orada mı” diye sorardı. Saatler süren
telefon konuşmaları, içimizdeki yangınları söndürmeye yetmezdi. Benim için
şehrin iki milyona dayanan nüfusunun çok bir anlamı yoktu; çünkü konuşabildiğim
insanlar iki elin parmaklarını geçmiyordu… Seyit abiden sonra onu çok aradım. Hâlâ
çok arıyorum. Konuşabildiğim insanların en başında o vardı…
Bir dönem Yeni Gazete’de
merhum Yalçın Dikilitaş ağabeyimizin yönetiminde Yeni Gazete’de birlikte yazmıştık.
Telefon konuşmalarımızda bana bir cümle verir ve “Tahir altını doldur…” derdi
Seyit abi… “Kırmızı Yazılar” yazı serisi bundan doğmuştu ve ileride
kitaplarımdan biri olacaktı. Aslında kırmızı demek az gelirdi ateş yazılarıydı
onlar…
Konya oturaklarıyla ilgili
bir roman çalışması olduğunu hep söylerdi ama bir türlü o çalışmayı görmek
kısmet olmamıştı ki… Kitabın daktilo edilmiş sayfaları, Sadi Yaver Ataman’ın
arşivi dostum Süleyman Şenel tarafından tasnif edilirken çıkmıştı. Daktilo
sayfalarını Seyit abiye götürdüğüm zaman inanılmaz sevinmişti.
Seyit abi de kendi
geleceğimi de gördüm; şehrin vurdumduymaz, vefasız hâli elbette bizi çok üzüyor,
bırakıp gittiği dernek bile bir anma toplantısını yapmıyor…
O bizim değerimizdi…
Konya unutsa; yazıları, araştırmaları hep hatırlatacak…
Bir de dostların
Seyit abi, seni hiç unutmadı, unutmayacak…
TAHİR SAKMAN
08 Aralık, 2023
DUVAR KONUŞUR
DUVAR KONUŞUR
Duvar konuşur, bilir
misiniz? Hem de öyle bir konuşur ki… belki de doktora gitmenin vaktidir…
Gençliğimde… laf
aramızda hâlâ gencim. Sarıyakup’taki bağ
evimizde, odamın duvarları Hey dergisinin ek olarak verdiği posterlerle
doluydu. Erkin Koray, Beatles, Alice Cooper, Rolling Stones ve daha niceleri.
Babam kızsa da çok belli etmez, beni kendi halime bırakırdı. O kerpiç duvarlar
daha sonraları, hayatımda dini düşüncelerin egemen olduğu bir döneme de
şahitlik edecekti… “Etmese miydi” diye düşünmeden edemem ama etmeseydi nasıl
öğrenebilirdim ki?
Yeni ev yeni yaşantı
ve yeni oda ama anılar eski… Uzun yıllar sonra kendime bir çalışma odası
yapmanın sevinci mi yoksa hüznü mü desem bilemedim… Duvarın konuştuğu nokta da
tam burası:
Nereden baksam bir
tarafı tarih, bir tarafı hasret… Üstte rahmetli babaannem Vesile Sakman; sanki
fotoğraftan çıkıp, Söyle derler söylemeye mecal yok/ Yapış derler yapışacak bir
dal yok/ Eller libas giymiş sorgu sual yok/ Bize Şam hırkasını yasak ettiler/ diyecek
gibi delici ama sevgi dolu bakışlarla süzüyor beni. Sanki biraz daha baksam “Memedim
Memedim, kuzu gibi meledim” diyecek gibi…
Hemen altında babam
Mazhar Sakman’ın tarih öncesinden gelen fotoğrafı… Fotoğrafın arabı yani
negatifi camın üzerindeydi, oradan büyüttürmüştük. Babam, İzmir Muallim Mektebi’nde
talebeyken çektirmiş. Fotoğraf değil portre, karakterini ortaya koymuş babamın.
Yanında bendeniz olanca serseriliğimle şakaklarıma kır düşmesinin sevinci gibi gülümsemişim…
Fotoğrafı şair dostum Avukat Sait Akdağ çekmişti, Rampalı günlerimde…
Bir altta, uzun yıllar
sonra içindeki ressamı uyandıran kız kardeşim Ressam Vesile’nin çizgileriyle
bendeniz… 2000’li yıllardaki şiir dinletilerimden esinlenmiş. Yanlarında şiir dinletilerimden
iki tanesinin afişi; sağdaki ilk dinletim “Adımı Sakla Yüreğinde”, soldaki “Bekletme
Yalnızlığımı” isimlerini taşıyor… Adımız unutuldu belki ama yalnızlığım hâlâ
bekliyor.
Aşağıda torunlarım ve
ben… karede olmayan bir torun daha var… geleceğimiz, sesimiz, soluğumuz… umarım;
dedelerini, torunlarına anlatırlar…
Ortada ailemize yeni
katılan bir guguklu saat… ötüp duruyor çok geveze, zamanın geldi der gibi… sorduk
mu?
Sağ başta, babaannemin
zarif el işlemesi, göz nuruyla Ziya Paşa bağırıyor: Âlimin her bir kelamı lal’ü
mercan incidir/ Cahil ile sohbet etme akıbet can incitir… Duyabildiniz mi?
Hemen altında dostum Süleyman Şenel’in babamdan türkü derlerken çektiği bir fotoğraf. Tam bir Mazhar Sakman fotoğrafı.
Duvara yaslanmış
yorgun bir asa; Musa’nın olabilir mi? Bir Bektaşi çubuğu ona eşlik ediyor;
duman dolu günlerin hayaliyle…
Alt köşede yine
babamın gazinolarda fasıl açtığı dönemlerde çaldığı cümbüş tambur… yayıyla
sarmaş dolaş, mahzun… haklı, onu da yukarı bir yerlere asmalıyım. Yerde bir kitap
seti; ağırlığı nedeniyle kütüphaneme koyamadım, kitabın kâğıdı mı ağır yoksa
içeriği mi? Elbette içeriğidir ama bu kadar da kalın kuşe kâğıdına basmak
zorunlu muydu?
Sonra benim Bengal kaplanı
ile fotoğrafım… Hangimiz daha tehlikeli? Ve fil safarisi…şimdi üzgünüm;
hayvanın sırtına bindiğim için… özür dilerim sevgili filcik; umarım verdiğim
muzlar nedeniyle beni affetmişindir…
Sonra bir tütsü… ömrümüzü
tütsüler gibi ve mumlar, mumlar, mumlar…
Ömrüm mum gibi erimiş…
mum dibine… karanlık mıyım?
Ey duvar sen bari söyleme,
karanlık geceleri nasıl sevgiyle aydınlattığımı, şiirlerimden demet yapıp gözyaşlarımla
suladığımı… sus, duvar sus! Sen bari söyleme!
Sabaha kaç var şimdi…
Duvar, duvara karşı… duvar Tahir’e karşı…
Duvar konuşuyor hem
de bağıra bağıra… Hey, doktor neredesin! Bakırköy’e son gemi kaçta kalkıyor?
TAHİR SAKMAN
01 Aralık, 2023
AŞÇI DEDE MUTFAK KÜLTÜRÜ GÜNLERİ'NDEN
AŞÇI DEDE MUTFAK KÜLTÜRÜ GÜNLERİ'NDEN
6 yıl önce... nasıl da savrulmuşuz zamana...
Meram Belediyesi Konevi Kültür Merkezi Sanat Yönetmeni olduğum günlerden önemli bir hatıra.
Lokmanın karın doyurmak için değil ibadet ve taat için kuvvet kazanmanın gereği yenildiği Mevlevî yaşam biçimini hassaten Mevlevî matbah (mutfak) kültürünü ön plana çıkarmaya çalışmıştık...
Yaptığımız o etkinlikler devam ettirilebilseydi farklı pencereler açılabilecekti...
TAHİR SAKMAN
Video linki:
https://www.facebook.com/595832267/videos/10156091152057268/
30 Kasım, 2023
KİTAPSIZ EVLERDE YAŞAYAMAM
KİTAPSIZ EVLERDE
YAŞAYAMAM
Hiç düşündünüz mü
acaba, ömrümüz kaç yıl?
Ömrümüz derken yaşadığımız
yılları kastetmiyorum, yaşamadığımız yılları da… Bedenimizi bıraktıktan sonrası…
kaç yıl?
Şimdi ben, sizler de
öylesiniz sanırım; dedenizi, ninenizi çok iyi anlatırsınız… peki ya dedenizin,
ninenizin dedesini, ninesini? En çok kulaktan dolma bilgilerle birkaç cümle kurarsınız
o kadar, sonrası yoktur…
Babamı, ninemi
anlatırım… babamın babasını, ninenim annesini iki cümle, öncesi yok… belki
sadece birkaç isim o kadar…
Ömrümüz yaşamlarımızla
sınırlı…
Ben öldükten sonra kızlarım,
torunlarım anlatır… kitaplarımı karıştırırlar belki birkaç şiirimi okurlar…
sonra kitaplarım da bir gün tarih olur; sayfaları zamanın rüzgârına yenik düşer
ve bir sonbahar günü yere düşen yaprak gibi zamanın dehlizlerine savrulurlar…
Karacaoğlan’ın dediği
gibi “yaşamamışa dönersin…”
Sahi yaşadık mı hiç?
Ben çok yaşadım, daha
da çok yaşamaya niyetim var… ama benden sonra kitaplarımın insafına kalıyor
yaşamam…
Evlerden kitaplar
çekilirken… kitapsız evlerde yaşayamam:
Ölüm, bu olsa gerek...
TAHİR SAKMAN
29 Kasım, 2023
GARİP GÜNEŞLER
GARİP GÜNEŞLER
yeni bir güneş doğar şehre
yeni güne yeni umutlara
ışık düşer belki
gariplerin üstüne
/bana gelin bir gece
güneşli bahçeler ısmarlarım/
TAHİR SAKMAN
26 Kasım, 2023
HİÇBİR YAĞMUR
/hiçbir yağmur ıslatmaz beni
yüreğimdeki yaşlar kadar/
-meğer seni ne çok sevmişim-
TAHİR SAKMAN
(‘yanlış bir zamandı sevda’ isimli şiirden)
20 Kasım, 2023
KARSANBALIK HAYATLAR
KARSANBALIK HAYATLAR
En son evi
değiştirdiğimizden bu yana 38 yıl geçmiş…
O zaman da çok sevinmemiştim
hatta önceleri pişman bile olmuştum ama zamanla alışmıştım; yeni çevre, yeni
insanlar… Aslında yeni de değildi; çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Zindankale’ye
geri dönmüştük. Ne bağ kalmıştı
Zindankale’de ne bağban; çocukluğumun büyülü hatıralarını aramış sonra
vazgeçmiş günlük telaşelere dalmıştım. Belki de o yüzden farkında olamamışım 38
yılın…
Dün gibiydi…
Çocukluğumun Dede
Bahçesi’nin, Zindankale’nin ismi bile kalmadı şimdilerde. Bahçelerimizdeki
Yonis eriğinin, kayısıların hele hele kavakların rüzgâra kanıp söylediği
şarkılar eski bir masalın hayaline döndü…
Dede Bahçesi önce
Fuar oldu sonra Kültür Park…şimdilerde Sultan Ahmet Meydanı gibi, her milletten
insan burada… Şehrin gürültüsü bile yabancılaştı… şehir; kendine yabancılaşırken
kozmopolit bir yaşantının ayak izlerini daha yakından hisseder oldu…
Vakit tamamdı… Abbas olmayınca
“Haydi Tahir” deyip düştük yollara; yeni bir ev yeni heyecanlar mı getirir
yoksa… “Tahir, bilemeyeceğin soruları kendine sorma” diyor içimdeki Tahir… Deli
Tahir’se; Seyit abiyle çoktan göçtü…
Babaannem, babam,
halam, annem… atılmaya kıyılamamış anılarıyla saklanmış eşyalar… kitaplar… karsanbalıklar…
Şimdi gençler
karsanbalığı da bilmezler… Gönlüm olursa bir gün karsanbalığın ne olduğunu
hatta bizim evdeki… hayatımızdaki… hatta ve hatta sizin hayatınızdaki
karsanbalıkları da yazarım, vallaha!
Ne zormuş meğer… hazırlanmak,
taşınmak…
Yeni yeni yerleşmeye
çalışıyorum… Bugün bilgisayarı kurdum ve ilk yazım…
Zindankale’ye veda
etsem de çok uzağa gidemedim; Şefikcan’dayım…
Öncesinde de sonrasında
da hep candayım… canlarla hep candayım…
Bekleriz efendim,
çaylar şirketten…
TAHİR SAKMAN
15 Kasım, 2023
ETLİ EKMEK
Etli ekmek hamuru 11 TL olmuş... Bir etli ekmeğin fiyatı ise 140 TL olmuş...
Eh artık Gonyalılar, az yiyin gari...
Bu şiiri, etli ekmek yiyebildiğimiz mutlu günlerimizde söylemiştim...
ETLİ EKMEK
Canım çekti yine bugün
Aklım aldın etli ekmek
Fırınlarda sıra mı var
Nerde kaldın etli ekmek
Kaburgadan etin kardım
Domatesle biber sardım
Azıcık da soğan yardım
Sanki baldın etli ekmek
Zırh altında sildim seni
Okşayarak dildim seni
Benden önce bildim seni
Aşka geldin etli ekmek
Mayalanıp dinlendin mi
Şu Konya’da ünlendin mi
Koltuklarda inledin mi
Yerken güldün etli ekmek
İlla bir buçuk olmalı
Yanına ayran dolmalı
Nazikçe elle bölmeli
Hep hayaldin etli ekmek
Küreklere verdim seni
Ateşlere sardım seni
Gazeteye serdim seni
Düne daldın etli ekmek
Yalan oldu her şey yalan
Bir rüyadır şimdi olan
İhtişamlı dünden kalan
Bir masaldın etli ekmek
Sanmayınız cefalıyım
Yiyenlere vefalıyım
Etli ekmek kafalıyım
Şimdi bildin etli ekmek
TAHİR SAKMAN
10 Kasım, 2023
MİNNETTARIZ ATA’M
MİNNETTARIZ ATA’M
Neler oluyor Konya’da
neler…
Önce Cumhuriyet Bayramı’ndaki
derin coşku sonra 10 Kasım’da Atatürk’ü anmak için Anıt Alanı’nı dolduran
şehrime ben sevinmeyeyim de kimler sevinsin?
Uzun yıllardır
görmemiştim böylesine kalabalık bir 10 Kasım’ı… Yüreklerimizdeki hazan
gözlerimize inmemek için direnirken, Yüce Atatürk’e minnet duygularımızı bir kez
daha yineledik…
Alandaki hüzün öylesine
yoğundu ki bir hemşehrimiz dayanamadı patladı: “Ata’m, sana dil uzatanın dilini…”
Anıt Alanı’na çıkan
bütün yollar trafiğe kapatılmış, şehir sessizliğe bürünmüştü. Garip bir hüzün vardı, için için kaynayan… Ata’sız geçen bunca yıla rağmen ilkeleriyle yaşayan bir halkın
sanki özür diler gibi, sanki gizli bir sadakat yemini edermiş gibi, üzgün ama
kararlı bir halkın vakarlı bir duruşuydu; Ata’sının manevi huzurunda…
Dünyada hiçbir lider
ölümünden 85 yıl sonra halkı tarafından böylesine hüzünle anılmamıştır…
İstiklal Marşı’mız
okunurken gözlerdeki yaşlar serbest kalmıştı…
Ata’m sana bir kez
daha sonsuz sayıda minnettarız. İlkelerini yaşatmak boynumuzun borcudur…
TAHİR SAKMAN
VARLIĞIMIZ VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN
VARLIĞIMIZ VARLIĞINA
ARMAĞAN OLSUN
Biliyoruz Ata’m; sen
olmasaydın biz olmazdık…
Olurduk belki: Ege’de
Yunan bayrağı, Akdeniz’de, İç Anadolu’da İtalyan, Güneydoğu’da Fransız,
Karadeniz’de Pontus, Doğu Anadolu’da Ermeni, Rus, İstanbul'da, Marmara'da İngiliz bayrağı altında…
Konya’dan İzmir’e
gitmek için İtalyan’dan ve Yunan’dan vize almamız gerekecekti… Camilerinde böyle
gürül gürül ezan okunamayacaktı, devletin olmadığı için cuma namazı da kılamayacaktınız…
Ankara, Kastamonu
çevresine sıkışmış, uydu bir halifenin, padişahın kulları olarak yaşayacaktık. Kadınlar,
günümüzdeki gibi asla hayatın her safhasında erkeklerle eşit haklara sahip
olamayacaklar, dünyadan bihaber; koca baskısı, çevre baskısı altında cinsel bir
biblo gibi görülecek, çocuk doğurmaktan başka… dilim varmıyor bunları söylemeye…
Sen olmasaydın biz
olmazdık Ata’m…
Devlete, şanlı ırkımızın
adını veremezdik; ümmet yutturmacası altında Arap emperyalizminin boyunduruğu
altında… saçma sapan şeyhlerin peşinde; kimliğimizi, şahsiyetimizi, dilimizi çoktan
yitirmiş olurduk…
Meclisimiz asla
olmazdı, al bayrağımız göklerde özgürce dalgalanamazdı…
Daha ne olsun Ata’m…
ne teknolojimiz ne ekonomimiz ne de dünyaya kafa tutan özgürlük tutkumuz
olurdu.
Manevi huzurunda
saygıyla seni anmak, her Türk’ün sana olan borcun bir minnet ifadesidir. Dünya
senin gibi bir dâhiyi, senin gibi savaş karşıtı bir askeri, senin gibi ömrünü
milletine adayan, öngörüsü yüksek bir insanı asla görmedi ve göremeyecek de…
Varlığımız, varlığına
armağan olsun…
TAHİR SAKMAN
08 Kasım, 2023
CHP’NİN YOLU
CHP’NİN YOLU
CHP’nin yolu Atatürk’ün
yoludur…daha doğrusu CHP’nin yolu, yeniden Atatürk’ün yolu olmalıdır.
“Kuvayı Milliye”
ruhunu kaybetmeden, Atatürk’ün mirasına sahip çıkmalıdır; CHP için başka bir
yol yoktur. Zaman; Atatürk devrimlerinin yaşaması ve devamı için tüm
kadrolarını seferber edip etkili muhalefet etme zamanıdır.
Cumhuriyetimizin
yüzüncü yılında Atatürk’ü ve devrimlerini halka özellikle gençlere anlatmak
için yurt çapında seri konferanslar düzenlemeli, devrimlerin nedenlerini açık
bir şekilde yeniden anlatmalıdır.
Atatürk’süz yılların
bize getirdiği sapmalar, dönemin şartlarını anlatmaya engel olmamalı bilakis
daha çok çalışılmalıdır. Atatürk’ün kulaktan dolma bilgilerle ve yalanlarla
yanlış anlaşılmasının önüne geçmelidir.
Gençlerimiz ne yazık
ki Kuvayı Milliye ruhunu, Atatürk’ü ve devrimlerini yeterince bilmemektedir.
Bazı mihrakların da etkisinde kalarak olumsuz düşüncelere sahip olmaktadırlar.
Bunu önlemenin yolu önce Atatürk’ü ve o dönemin şartlarını anlatmaktan
geçmektedir.
İngiliz zıhlısıyla
ülkeden kaçanların… Sakarya Meydan Muharebesi... Türk’ün ölüm kalım savaşı
sürerken, gerdeğe girenleri millete iyi anlatmalıyız. Saltanatı süresince
mevcut topraklarımızın iki mislinden fazlasını kaybedenleri, "duyunu umumiye" belasını başımıza musallat edenleri millete iyi anlatmalıyız… Bunları iyi
anlatmalıyız ki Atatürk’ün ve devrimlerinin kıymeti bilinsin.
CHP; bir partinin
ötesinde olduğunu, devlet kuran bir parti olduğunu yeniden hatırlamalı ona göre
muhalefet yapmalıdır. Bünyesinde Atatürk’ü ve devrimlerini özümsememiş kişilere
yer vermemelidir.
Korkak, sessiz
politikalar; yerini ne dediğini ne istediğini bilen, halka tercüman olan
politikalara bırakmalıdır.
CHP, Atatürk’ü anlamayı
ve anlatmayı başarabilirse ki başarmak zorundadır; sadece CHP değil tüm
insanımız Atatürk’ü iyi anlarsa mevcut şartları da doğru analiz etmeyi
başaracaktır.
CHP, Atatürk’ü
anlattığı oranda ve devlet kuran felsefesine döndüğünde; ülkemizin yeniden
şahlanışına hep birlikte şahit olmamamız için bir sebep yoktur…
TAHİR SAKMAN
07 Kasım, 2023
SARHOŞ DEFTERİ
SARHOŞ DEFTERİ
Eskiler
"bilmiyorsan bu ..., git mektebinde oku" derlerdi...
Konya'da Oksfort
vardı da okumadık mı abi? Tek bildiğimiz yıldız yangını gecelerde sabah
aramaktı... en iyi bildiğimiz iş buydu; ayazın kuytularına sokulup naylon
gömleğimizin dört düğmesini açıp bağrımızı kara vermekti...
Aradığımız sabah
değilmiş meğer ...
Ağlarken sular fark
ettiğimiz:
Bütün geceler gün
batımına çıkarmış oysa...
Dede Bahçesi
şahidimiz; o benden sarhoş... dünya dersen vallahi de dönüyor, billahi de...
Gazze'de çocuklar...
susun dünyalılar susun... uyandırmayın rahat ölsünler...
TAHİR SAKMAN
06 Kasım, 2023
HANÇER
HANÇER
Biz seni Gandi Kemal
olarak hatırlayacağız…
Adalet yürüyüşünde…
sevgiyle muhalefet yapmaya çalıştığınla ve cebinden ödediğin yığınla
tazminatlarla…
Bazen maksadını aşsa
da hep iyi niyetliydin ama iyi niyetin siyasette yetmediğini birlikte gördük.
Bunca seçim
kaybetmene rağmen… hele son seçimlerde ben bile adaylığımı koysam… yani diyorum
ki kitlelerin enflasyonla boğuştuğu, emeklilerin özellikle ezildiği, suyunun
çıktığı bir dönemde seçim kazamamanın hesabı elbette sizden sorulacaktı…
Seçimlerin ertesi
günü bekledim çıkıp “sorumlu benim” deyip istifa etmeni… kurultayda aday
olmamanı, çekilmeni…
Her neyse sana
teşekkür etmeli miyiz bilmiyorum; bizi bunca yıldır aynı insanlara mecbur
ettiğin için…
Ama Gandi Kemal
olarak ayrı bir yerin hep olacak, bir de her eyleminin iktidarı güçlendirdiğini
hiç unutmayacağız…
Bir şey daha var;
Kemalist oyların sağ partilere vekil olarak dönmesini… hele katışıksız,
sorgusuz sualsiz Atatürkçü vekilimiz Hüsnü Bozkurt’un yerine malum şahsı vekil
seçtirmeni…
Hançerlenen aslında
bizdik… Hançeri yedikçe bağrımızı biraz daha açtık…
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)