YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

17 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (1)

Ahmet Eflaki Dede'nin Topkapı sarayında sergilenen el yapımı yüzde yüz Türk saati. İskelet saat tarzında imal edilen saatin üst tarafı Mevlevi sikkesini andırmakta ve üzerinde de hatla şu ifadeler yer almaktadır: "Muvakkiti cennet mekân Sultan Mahmud Han- Ahmet Eflâkî Dede El Mevlevî - Asitane"
Fotoğraf: Topkapı Sarayı Saat Koleksiyonu, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2012.

 

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (1)

 

Konya’nın ilk saatçileri diğer birçok zanaat dalında olduğu gibi gayrimüslim vatandaşlarımız olmalıdır. O dönemlerde dini kaygılardan veyahut yanlış yorumlardan dolayı özellikle saatçilik, kuyumculuk gibi zanaatlara insanımız mesafeli durmuştur. Oysa 16. yüzyılda Osmanlı saat ustaları tamamen el işçilikleriyle saat üretmeye başlamışlardı.

 

Osmanlı’da ilk rasathanenin kurucusu olan Takiyüddin bin Maruf, 1575 yılında saat yaptığı gibi nasıl yapılacağını da gösteren bir kitap yazmıştır. 1556 yılında El-Kevakibü’d-Dürriye fil-Bengamatü’d-Devriye, “Mekanik Saat Konstrüksiyonuna Dair En Parlak Yıldızlar” isimli bu kitapta, saat yapımı dönemin tekniğine göre ayrıntılı olarak anlatılmıştır… Rasathanenin topa tutularak yıkıldığını söylemeye gerek yok sanırım.

 

2012 yılında Topkapı Sarayı’nda açılan saat sergisinin kataloğu. Tektaş Saatçilik katkılarıyla Kültür Bakanlığı tarafından “Topkapı Sarayı Saat Koleksiyonu” ismiyle yayımlanmıştır.

Uzunca bir suskunluk döneminden sonra 19. yüzyılda saat yapımı çoğalmaya başlamıştır. Fransız saatlerinden ilham alarak Ahmet Gülşenî Dede, Ahmet Eflaki Dede, Süleyman Leziz, Şeyh Dede, Mehmet Şükrü, Derviş Yahya kendi başlarına yetersiz imkânlarla iskelet saat üretmeye muvaffak olmuşlardır. Bahsettiğimiz isimlerin dışında da kendi imkânlarıyla saat üreten başka ustalarımız da mevcuttur ancak bunların sayısı oldukça azdır ve ne yazık ki sanayileşemememiz nedeniyle toplu üretime hiçbir zaman geçememişlerdir.


Ahmet Gülşeni Dede'nin 1809 yılında yaptığı Destar-ı Mevlâna şeklindeki fanuslu iskelet saati. Saatin üzerinde "Muvakkit-i Sultan Mahmud Ahmet Gülşeni-ül  Mevlevi, sene 1224" yazılıdır. Fotoğraf: Zamanın Görünen Yüzü Saatler, YKY, 2009, İstanbul.

Ahmet Eflaki Dede, 1847 yılında ilk saatini yapmıştır. 1851 yılında Londra’da bu saati sergiledikten sonra Paris’e gitmiş, bir saat fabrikasında iki yıl çalıştıktan sonra saat yapımında kullanabileceği bir takım alet edevat ile birlikte 1853 yılında İstanbul’a geri dönmüştür. Bir lakabı da Saatçi Dede’dir… 11 adetle en çok saat üreten isimdir, eserleri Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir. 

 

Saat yapım ustalarının büyük bölümü Mevlevî dedesidir ve yaptıkları saatler iskelet saat tabir edilen saatlerdendir ki bu da tamamen Hz. Pir’in “Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün” vecizesinden yola çıkarak, içimizin dışımızın aynı olduğunu göstermek amacı taşımaktadır. Ve bu saatlerin pek çoğu, işçilikleri nedeniyle günümüzde sanat eseri sayılmaktadır. Recep Gürgen ustanın ve ona kalfalık ederek saatçiliği öğrenen Şule Gürbüz’ün yıllarca gece gündüz bedelsiz çalışarak yeniden hayat verdiği bu saatler, Topkapı Sarayı’nda 2012 yılından itibaren sergilenmektedir.  

 

Çemberlitaşlı Mustafa Şem’i Pek (1870-1955), saat yapım ustalarımızın sonuncusudur. Kule saatleri alanında yoğunlaşan usta, İstanbul’un bazı semtlerindeki kule ve cephe saatlerinin yapımcısıdır. Atatürk’ün çabasıyla ülkemize yerleşen Alman teknisyenlerle de çalışma imkânı bulan bu ustamızın bazı duvar saatleri zaman zaman sergilenmekteyse de kule saatleri, pilli mekanizmalarla değiştirilmiş ve ustanın saatleri kaybolmuştur.


Sufiler için İbn Arabi “Vaktin Oğulları” der… Sabır taşını elbet duymuşsunuzdur, Mevlâna Müzesi’nde görmüşsünüzdür, bir derviş bütün bir ömrünü bunu yontmakla geçirir ve tüm ömrü bununla geçermiş… tıpkı bunun gibi bu Dedelerin de büyük çoğunluğu yaşamları boyu tek saat yapmışlar, saatlerin seslerini virtleriyle birleştirme yolunu seçmişler.


Zamanın Görünen Yüzü Saatler, YKY Yayımları, 2009, İstanbul.

 

Sonrası maalesef yok… Oysa gelişen teknolojiyle birlikte seri üretimler yapabilmeliydik… Saat yapan ülkenin uzaya gidebileceği gerçeğinden hareketle, bir anlamda zamana hükmetmenin ve zamanın ötesine geçmenin de bir yoludur. Bunca Mevlevi Dedesinin saate, merakın ötesinde bir önem vermesi bundan olmalıdır. İnce mühendislik ve işçilikle üretilen saatler günümüzde artık nostaljinin de ötesine taşınmaktadırlar.

 

Şehrimize dönersek şehrin ilk saatçileri gayrimüslim vatandaşlardır. Şehirde ilk Türk saatçisi olarak Süleyman Özselçuk ismi öne çıkmaktadır. Şehirdeki Ermeni bir vatandaşımıza 10 TL vererek yanında zanaatı öğrendiği bilinmektedir. Daha sonra iki oğlunu da saatçi ustası yaparak şehirde saatçiliğin yaygınlaşmasına önemli katkı sağlamıştır.


TAHİR SAKMAN



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.