|
Merhum Mazhar Sakman Tevkifiye Caddesi'ndeki dükkânında. Fotoğrafı bir Alman Profesör çekmiş tab ettirdikten sonra Almanya'dan göndermiştir. Yıl 1977... T. Sakman Koleksiyonu. |
ZAMANA AYAR VEREN USTALAR
/ KONYA SAATÇİLERİ (5)
Çok yönlü bir sanatçı
olan merhum babam Mazhar Sakman (1910-1984) aynı zamanda bir saat onarım
ustasıdır. Hem zanaatkâr hem sanatkârdır. Makinelere olan aşırı merakı onu önce
matbaacılığa iter. Konya Sürat matbaasında genç yaşına rağmen baş makinist
olarak çalışır, o dönemlerde şehrin önemli gazetelerinden Ekekon’u çok
bastığını söylerdi. Sonraları saatçiliğe merak sarar ve yeteneğiyle kendini
geliştirir. Resmi görevlerinden (önce orduda Bando Başçavuşu sonra Samsun Ladik
Akpınar Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmenliği) istifa ettikten sonra Samsun,
Turhal, Kayseri ve nihayet Konya’da 1952 yılından itibaren önce Türbe Caddesi’nde
çok kısa bir süre, sonra İzmir’de dükkân açar sonra yine Konya’ya dönerek Tevkifiye
Caddesi’nde 1980 yılına kadar zanaatını sürdürür.
|
Mazhar Sakman kısa bir süre çalıştığıTürbe Caddesi'ndeki dükkânın önünde.. Yıl 1952 olmalı... Foto: T. Sakman Koleksiyonu. |
Akşamları şehrin
gazinolarında Konya’nın 12 tellisi ile tambur çalarak şehrin müzik hayatına
katkı sağlarken gündüzleri de saat tamir ederek hayatını kazanır. Konya
kültürünün kilometre taşlarından, Konya türkülerinin kaynak kişilerindendir. Şehrin
saat tamir ustaları arasında da öne çıkan isimler arasındadır. Çevre illerden
tamir için ona saat getirdiklerine çok şahit olmuştum. Tevkifiye Caddesi’ndeki
merdiven altı küçücük dükkânda hem saat tamir eder hem de konuklarıyla folklor
sohbetleri yapardı. O küçücük dükkân aynı zamanda bir konservatuvar gibiydi
gerek şehirden ve gerekse şehir dışından gelen müzisyenler, edebiyatçılar, sanatçılar
o küçücük dükkânda saatlerce sohbet ederler, derlemeler yaparlardı. Benim için
de o dükkân, bir üniversite eğitimi olmuştu.
Bir saate yeniden
hayat vermek için günlerce uğraştığına tanık olurdum. Bir saati onardığı zamanki gözlerindeki mutluluğu başka hiçbir zaman görmedim. O zamanlar saat satışımız,
saat ithalatının çok kısıtlı olması nedeniyle yoktu, sadece tamir yapardık.
Babam antika saatlere de çok meraklıydı, onları alır vitrinine koyar gözü gibi
bakardı. Bir müşteri çıksa, olmayacak rakamlar söyler, satılmasın isterdi ama
eğer o saati yeterince anlayabilecek, kullanabilecek, değerini bilecek biri
olduğuna ikna olursa; para, pul ikinci planda kalırdı. Çok insana hediye
ettiğine şahit olmuşumdur.
|
Mazhar Sakman yanında
kızı ressam Vesile ve derleme için gelen Kültür Bakanlığı Folklor Uzmanı Yaşar
Doruk ile... Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu. |
Babam için tüm
saatler kıymetli, zaman kutsaldı. Saatin kalitesine asla bakmaz, onu yeniden
çalıştırmak için tüm hünerini ortaya koyardı. Saatler, onun sevgilisiydi. “Okşar
gibi tutacaksın saatleri” derdi, “okşar gibi…” “Tornavida ve çiftinden saatler
incinmeyecek; sevgiyle, şefkatle dokunacak, kalbinle tamir edeceksin” derdi,
bana çıraklık günlerimde. “Değilse saat küser” derdi, eğer saatler küserse
zaman dururdu. Kaf Dağı'nın ardından gelen büyülü bir hikâye anlatırdı sanki. Bazen
düşünürdüm; saat mi yoksa müzik aşkı mı baskındı diye ama sonra vazgeçerdim;
bilirdim ki saatlerin de bir müziği vardı, zamanın sesini bize duyururlardı.
Ayırmak ne mümkün? Saat ve müzik orjin bir ikiliydi ve aslında, kökleri zamanın
öncesine dayanan tekti…
|
Babam Mazhar Sakman
ve bendeniz Türbe Caddesi'ndeki dükkânda... Foto: T. Sakman Koleksiyonu. |
1980 yılında Tevkifiye
Caddesi’ndeki dükkânı kapatmak zorunda kalmış, Türbe Caddesi’ndeki bendenizin
iş yerine taşınmıştık. Babam sohbetlerini Türbe Caddesi’nde de sürdürdü ve
zaman zaman saat tamir etse de artık gözleri izin vermez olmuştu. Şehirdeki
lakabı Saatçi Mazhar’dı…
|
Konya'nın takdir edilen saat onarım ustalarından Halit Onüçyıldız, ilerleyen yaşına rağmen saatlere hayat vermeye devam ediyor. Fotoğraf: T. Sakman. |
Birçok kalfası
olmuştur. Bunlardan Halit Onüçyıldız (1954∞) ilkokulu bitirince, 1966 yılında
mesleğe babamın yanında başlayarak uzun yıllar çalışmış ve kendini
yetiştirmiştir. Şehrin önemli ustaları arasındadır. O yıllarda ustalar oldukça
serttir ve hiyerarşi çok önemlidir. O
kalfayken bendeniz de çıraklığa adım atmıştım. Babamın yanı sıra bana ustalık
da etmiş, elime tornavida, çift tutturmuştur. O küçücük dükkândaki anılarımız,
saatlerin tik tak sesleri arasında zamanımıza ışık tutmaktadır. Halit
Onüçyıldız ustam çok emek çekmiş, karşılığını iyi bir usta olarak almıştır. O
dükkândaki sohbetlerden Halit ustam da nasibini almış ciddi hayat tecrübeleri
edinmiştir.
Bir ara bizden ayrılarak
Şen Saatçi’de çalışmış sonra İstanbul’a giderek önce Mukadder Nalçacı’nın duvar
saati fabrikasında sonra bir başka saatçi firmasında çalışarak ustalığını
İstanbul piyasasına da kabul ettirmiştir. Günümüzde mesleğini saatçi ve
gözlükçü olarak ilerleyen yaşına rağmen Mevlâna Caddesi’nde sürdürmektedir.
Çocukları; Mustafa ve Yunus’u da yetiştirmiş, birlikte çalışmaktadırlar. Konya’nın
saatçi ustaları arasında müstesna bir yere sahiptir.
|
80'li yıllar, Türbe Caddesi'ndeki dükkânımın önünde... Foto: T. Sakman Koleksiyonu. |
Bendeniz de önce İstanbul
Caddesi’nde bir yıla yakın bir süre sonra 1981 yılından itibaren Türbe
Caddesi’nde, 2012 yılına kadar çalıştım. Bu süreçte 80’li yılların başlarında,
babamın yıllar önce Ankara Erkek Teknik Öğretmen Okulu’na sipariş vererek tutyadan
yaptırdığı ağırlıkla çalışan sarkaçlı bir duvar saatini temel alarak ve bir
çark ilave ederek, Konya sanayisinde yapmaya muvaffak olmuştum.
|
M. Sakman'ın Erkek Teknik Öğretmen Okulu'nda yaptırdığı saatin mekanizması. Foto: T. Sakman. |
Eski Sanayi’de
(Motorlu Sanayi) o zamanlar oto tamircisi azdı, çoğunluk tornacı ve frezeciydi.
Elimde saatin bir çarkıyla çok dolaştım, çok ilgilenen olmadı, nedeniyse bir
tane için uğraşmak istememeleriydi sanırım. Sonra ‘Frezeci Hoca’ya git’
dediler…
Konya sanayisinde bir dönem yapıp çalıştırdığımız sonra bir kenarda unuttuğumuz saatin mekanizması. Yeniden çalışacağı günlerin hayalini kuruyor. Fotoğraf: T. Sakman.
Hoca, sanat okulundan
emekliymiş, beni ilgiyle dinledi ve kalfasını çağırarak, “Ahmet’le konuş, boş
zamanında, akşamları, pazarları yapmak isterse, yapsın’ dedi. Ben Ahmet’i razı
ettim, gece gündüz çalıştık ve bir adet duvar saati üretmeyi başardık, sonsuz
mutluydum. Ona kasa yaptırdım, kadranını bir tabelacıya yazdırdım. Maddi manevi
çok emek ve zaman harcadım, saati çalıştırdım… Elbette ki çarklar büyüktü,
kabaydı, çok ilkel bir görünüşü vardı ama… çarklarını küçültecektim, daha kibar
daha estetik hâle getirecektim, hayallerim büyüktü, fabrika kuracaktım ama…
Pilli mekanizmalar piyasa bir girdi… Bizim saat fabrikası kurma hayallerimiz de
elimizde patladı…
Quartz mekanizmaların
yaygınlaşmasıyla dünyada birçok ünlü firma iflasın eşiğine geldi… Pilli
mekanizmaların ucuz oluşu ve mekanik mekanizmaya göre bakıma ihtiyaç duymadan
çalışması, saat piyasalarından bir anda mekanik mekanizmaların geri plana itilmesine
neden oldu. Bu süreçte insanlar mekanik saatlerini tamir ettirmek yerine
kollarına pilli saatler takmayı tercih edince birçok saatçi işini bırakmak
zorunda kaldı ki bunlardan bir tanesi de bendenizim. 2002 yılında Türbe
Caddesi’ndeki iş yerimi hüzünlü bir eylül gününde boşaltmıştım.
“Mesleğine hor bakan
adam, iyi olmaz” derdi babam Mazhar Sakman… Doğru söylediğini şimdilerde iyi
anlıyorum; mesleği bırakmak en büyük hatam olmuştu… Aslında mesleğime hor bakmamıştım; gelişen
teknoloji, işi bırakmaya mecbur etmişti. Babamdan gelen bilgi ve alt yapıyı,
şehirde benim ve babamın 50 yılı aşkın tecrübesini bir anda sıfıra indirmiştim.
Şimdi çok üzgünüm…
Şimdilerde eve
tezgâhımı kurdum, anılarımı tamir etmekteyim…
|
Tahir Sakman eve kurduğu tezgâhta anılarını tamir ederken... Foto: T. Sakman Koleksiyonu. |
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.