|
Bendenizin Türbe Caddesi'ndeki saatçi dükkânında Mehmet Dikilitaş ile birlikte 1999 yılından bir hatıra. Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu.
|
ZAMANA AYAR VEREN
USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (2)
Ben çıraklık
dönemlerimde de hatırlıyorum; saatçiler, yanlarına çırak alırken oldukça nazlı
ve titiz davranırlardı. O dönemlerde akçe kaygısından ziyade zanaat öğrenme
tutkusu vardı. Bu nedenle Ermeni ustanın
yanında çalışmak ve zanaat öğrenmek için 10 lira verilmesini asla yadırgamıyor
bilakis mesleğe duyulan üst düzey bir saygı olarak görüyorum.
|
Bedesten'in Hükümet
Meydanı'na bakan tarafında olan Adil ustanın dükkânı. Bu küçük dükkânda şehre
nice saatçi onarım ustaları yetişmiştir. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu.
|
Süleyman Özselçuk’un
oğulları Adil ve Kazım Özselçuk kardeşler, babalarından zanaatı öğrenerek
hayatlarını bu işle kazanmışlardır. Kazım Özselçuk, Bedesten’de, Kebapçılar İçi’nde
bir dükkânda çalıştıktan sonra İstanbul’a gitmiş, mesleğini orada devam
ettirmiştir.
|
Koyu bir Konya İdmanyurdu taraftarı da olan Adil ustanın İdmanyurdu üyelik cüzdanı. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu. |
Adil Özselçuk usta
(1908-1957) ise şehrin en yetkin saatçi ustalarından biri olarak, Bedestenin
Hükümet Meydanı’na bakan tarafında küçük merdiven altı bir dükkânda birçok
kalfa yetiştirmiştir. Onun kalfaları da ustalarının geleneğini sürdürmüşlerdir.
Bunlardan Mukadder Nalçacı, “Şen Saatçi” ismiyle Saray Çarşısı’na dükkân açmış,
sonraları 1960’lı yıllarda Yunanistan’a göç kararı alan bir aileye ait olan Sirkeci’deki
bir dükkânı devralmış ve işi İstanbul’a “Konyalı Saatçi” ismiyle taşımıştır. Aslen
Malatyalı olan Ermeni vatandaşlarımızdan Kevork Nacaroğlu’ndan da 1988 yılında Nacar
saatlerinin marka haklarını satın almışlardır. Sonraki yıllarda Almanya’dan getirdiği
makinelerle mekanik duvar saati üretse de pilli mekanizmaların yaygınlaşmasıyla
üretimi durdurmuştur. Bugün sadece “Erben” marka bekçi saatleri
üretmektedirler. Mukadder Nalçacı’nın ustası, Aziziye Camisi’nin karşısında
dükkânı olan Saatçi Şıh olduğu da söylenmektedir. Bu da Saatçi Şıh’ın şehrin
öncü saat ustaları arasında olduğunu göstermektedir.
|
Konya'nın
en eski saatçi dükkânı olan Şen Saatçi, geçmiş zamanın ihtişamıyla zamana hâlâ
ayar veriyor. Dükkânın önünde Necati Ercengiz görülüyor. Fotoğraf: T. Sakman. |
Saray Çarşısı’ndaki dükkânı
ise önce Mustafa Kolat sonrasında ise Necati Ercengiz ve ortakları devralmış ve
günümüze kadar aynı isimle şehrin saat piyasasına hizmet vermişlerdir. Uzun
yılların birikimi sinen, şehrin saatçilik tarihine tanıklık etmiş dükkâna her
girişimde, saatlerin ruhunu hissederim. Bugün ne zaman yolum çarşıya düşse, o mekanik
saatlerin ihtişamlı günlerinin gizli bir çağrısına uyar gibi anıların büyüsüne
kapılıp Şen Saatçi’ye uğrar, Necati Ercengiz abimizle geçmişi yad ederiz… Şehrin
saat kültürüyle özdeş bir dükkân; her ne kadar bugün pilli mekanizmaların
yaygınlaşması ve vahşi kapitalizmin “yenisini al” sloganını bir emir telakki
edip, ucuz ama asla kalitesi olmayan pilli mekanizmalara yönelmeyi kendisine
düstur edinenlerin çoğalmasıyla, yalnızlığına gömülmüş gibi dursa da şehrimizin
en köklü müesseselerinden biri olmaya devam etmektedir.
Adil ustanın
kalfaları arasında; Uysal Saatçi Mehmet Dikilitaş, Osman Dinsel gibi şehrin en
önemli ustalarını sayabiliriz. Adil ustanın kalfalarından olan Recai Kıcıkoğlu,
saat tamirciliğini bırakmış gözlükçülüğe dönmüş keza Adil ustanın üçüncü kuşak
torunları da gözlükçülük yapmaktadırlar. Adil ustanın 1967 yılındaki vefatını
müteakip dükkânı devralan kalfası Recai Kıcıkoğlu mesleği devam ettirmiştir.
Şehre mekanik saatlerin ayar makinesini ilk o getirmiş, şimdi geçmişten tatlı
bir anı olarak kalan Konya Fuarı’nda, takribi 1974 yılında saatleri ayarlayarak
büyük sükse yapmıştır.
|
Konya'ya mekanik saatlerin ayar makinesini ilk getiren Recai Kıcıkoğlu usta, Konya Fuarı'nda mekanik saatleri ayarlayarak büyük ilgi çekmiştir. Ayakta duran kardeşi Ruhi'nin genç yaşta vefatı, şehirdeki saat camiasını büyük üzüntüye boğmuştu. Rahmet diliyoruz. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu. |
Şehirdeki önemli saat
onarım ustalarından birisi de Uysal Saatçi ismiyle bilinen Mehmet Dikilitaş’tır
(1926-2006). İyi bir saatçi ustası olması yanında müşterileriyle ilişkileri de
oldukça samimidir. Şen şakrak, güler yüzlü bir yapıda olan Mehmet Dikilitaş,
uzun yıllar Bedesten’de saat tamir ederek Konyalılara hizmet etmiştir. Yüzüne
baktığınız zaman kalbindeki sevgileri hissetmemeniz mümkün değildir. Tam bir
ahidir; yedi düvelle dost, tüm insanlarla kardeştir. İşini tam yapar
karşılığını alır, parası olmayandan da dua ister, oldukça da hayırseverdir… Konya
esnafının tam bir örneğidir o, dürüstlüğüyle de müşterilerinin her zaman
takdirini kazanmıştır. Esasen o dönemlerde saatçilerde aranılan en önemli
özellik dürüst olmasıydı. Benim çıraklık anılarım arasında çok yer eden Mehmet
Dikilitaş, yetiştiremediği işleri bize yollar, babamla birlikte tamir ederdik.
Uysal Saatçi Mehmet
Uysal, pilli mekanizmaların yaygınlaşmasıyla Bedesten’deki dükkânını oğlu
Mustafa’ya bırakarak kendisi yan tarafta, üst kata taşınarak tamirciliğini
sürdürmüştür. Bir sohbetimizde “eline pilli saat almadığını ve hiç pil
takmadığını” gururlanarak söylemişti. Ustalığı nedeniyle haklı üne kavuşan
Mehmet Uysal’ın mekanik mekanizmalara olan saygısını ve sevgisini en iyi
anlatan bu duruşu olmalıdır. Babam Mazhar Sakman’ı çok sever ve sayar ona “Profesör,
saat profesörü” diye hitap ederdi. Babamın Türbe Caddesi’nde açmış olduğu
dükkân beklentilerini karşılamayınca arayışlara girer. Parası da yoktur, Mehmet
Uysal imdada yetişir, sermaye ortaya koyar, emek babamdandır. Tevkifiye
Caddesi’nde ortak dükkân açarlar. Masraflar çıktıktan sonra kârı paylaşırlar. Bir
gün babam para vermeye gittiğinde Mehmet Uysal, “Tamam Profesör, sen devam et,
ben verdiğim parayı aldım, dükkân senindir” diyerek büyük kadirşinaslık
gösterir. Babam bunu her hatırlayışında minnet duygularını ifade etmekten
çekinmezdi. İkisine de rahmet olsun…
Bir gün dükkânının
anahtarını babama verir, “Profesör, benim 15 dakikalık bir işim var, dükkâna
bir bakıver” der gider. Babam kendi dükkânını bırakır Mehmet abinin dükkânına
gider. Yarım saat geçer gelen yok, bir saat geçer gelen yok, akşam olur yine
gelmez Mehmet Dikilitaş. Ertesi sabah babam kendi dükkânını açmaz Mehmet abinin
dükkânını açar. Mehmet abinin müşterisi çoktur ayrıca kalfalar, çıraklar
vardır, gece yarılarına kadar çalışır kendi dükkânını açmaz. O zamanlar yeni saat
de satmaktadır Uysal Saatçi. “Para, yığıldı” derdi babam. Tam 15 gün sonra
gelir Mehmet abi, 15 dakika, 15 gün olmuştur… 15 gün kendi dükkânını açmaz,
arkadaşının, dostunun dükkânını açık tutar…
Böyle dostluklar,
böyle insanlıklar çok mu geride kaldı? Neleri kaybettiğimizi bile
hatırlamıyoruz şimdi…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.