YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

18 Temmuz, 2023

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (2)

Bendenizin Türbe Caddesi'ndeki saatçi dükkânında Mehmet Dikilitaş ile birlikte 1999 yılından bir hatıra. Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu.

ZAMANA AYAR VEREN USTALAR / KONYA SAATÇİLERİ (2)
 
Ben çıraklık dönemlerimde de hatırlıyorum; saatçiler, yanlarına çırak alırken oldukça nazlı ve titiz davranırlardı. O dönemlerde akçe kaygısından ziyade zanaat öğrenme tutkusu vardı.  Bu nedenle Ermeni ustanın yanında çalışmak ve zanaat öğrenmek için 10 lira verilmesini asla yadırgamıyor bilakis mesleğe duyulan üst düzey bir saygı olarak görüyorum.


Bedesten'in Hükümet Meydanı'na bakan tarafında olan Adil ustanın dükkânı. Bu küçük dükkânda şehre nice saatçi onarım ustaları yetişmiştir. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu.



Süleyman Özselçuk’un oğulları Adil ve Kazım Özselçuk kardeşler, babalarından zanaatı öğrenerek hayatlarını bu işle kazanmışlardır. Kazım Özselçuk, Bedesten’de, Kebapçılar İçi’nde bir dükkânda çalıştıktan sonra İstanbul’a gitmiş, mesleğini orada devam ettirmiştir.



Koyu bir Konya İdmanyurdu taraftarı da olan Adil ustanın İdmanyurdu üyelik cüzdanı. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu. 


Adil Özselçuk usta (1908-1957) ise şehrin en yetkin saatçi ustalarından biri olarak, Bedestenin Hükümet Meydanı’na bakan tarafında küçük merdiven altı bir dükkânda birçok kalfa yetiştirmiştir. Onun kalfaları da ustalarının geleneğini sürdürmüşlerdir. Bunlardan Mukadder Nalçacı, “Şen Saatçi” ismiyle Saray Çarşısı’na dükkân açmış, sonraları 1960’lı yıllarda Yunanistan’a göç kararı alan bir aileye ait olan Sirkeci’deki bir dükkânı devralmış ve işi İstanbul’a “Konyalı Saatçi” ismiyle taşımıştır. Aslen Malatyalı olan Ermeni vatandaşlarımızdan Kevork Nacaroğlu’ndan da 1988 yılında Nacar saatlerinin marka haklarını satın almışlardır.  Sonraki yıllarda Almanya’dan getirdiği makinelerle mekanik duvar saati üretse de pilli mekanizmaların yaygınlaşmasıyla üretimi durdurmuştur. Bugün sadece “Erben” marka bekçi saatleri üretmektedirler. Mukadder Nalçacı’nın ustası, Aziziye Camisi’nin karşısında dükkânı olan Saatçi Şıh olduğu da söylenmektedir. Bu da Saatçi Şıh’ın şehrin öncü saat ustaları arasında olduğunu göstermektedir.


Konya'nın en eski saatçi dükkânı olan Şen Saatçi, geçmiş zamanın ihtişamıyla zamana hâlâ ayar veriyor. Dükkânın önünde Necati Ercengiz görülüyor. Fotoğraf: T. Sakman. 

 

Saray Çarşısı’ndaki dükkânı ise önce Mustafa Kolat sonrasında ise Necati Ercengiz ve ortakları devralmış ve günümüze kadar aynı isimle şehrin saat piyasasına hizmet vermişlerdir. Uzun yılların birikimi sinen, şehrin saatçilik tarihine tanıklık etmiş dükkâna her girişimde, saatlerin ruhunu hissederim. Bugün ne zaman yolum çarşıya düşse, o mekanik saatlerin ihtişamlı günlerinin gizli bir çağrısına uyar gibi anıların büyüsüne kapılıp Şen Saatçi’ye uğrar, Necati Ercengiz abimizle geçmişi yad ederiz… Şehrin saat kültürüyle özdeş bir dükkân; her ne kadar bugün pilli mekanizmaların yaygınlaşması ve vahşi kapitalizmin “yenisini al” sloganını bir emir telakki edip, ucuz ama asla kalitesi olmayan pilli mekanizmalara yönelmeyi kendisine düstur edinenlerin çoğalmasıyla, yalnızlığına gömülmüş gibi dursa da şehrimizin en köklü müesseselerinden biri olmaya devam etmektedir.  
 
Adil ustanın kalfaları arasında; Uysal Saatçi Mehmet Dikilitaş, Osman Dinsel gibi şehrin en önemli ustalarını sayabiliriz. Adil ustanın kalfalarından olan Recai Kıcıkoğlu, saat tamirciliğini bırakmış gözlükçülüğe dönmüş keza Adil ustanın üçüncü kuşak torunları da gözlükçülük yapmaktadırlar. Adil ustanın 1967 yılındaki vefatını müteakip dükkânı devralan kalfası Recai Kıcıkoğlu mesleği devam ettirmiştir. Şehre mekanik saatlerin ayar makinesini ilk o getirmiş, şimdi geçmişten tatlı bir anı olarak kalan Konya Fuarı’nda, takribi 1974 yılında saatleri ayarlayarak büyük sükse yapmıştır.


Konya'ya mekanik saatlerin ayar makinesini ilk getiren Recai Kıcıkoğlu usta, Konya Fuarı'nda mekanik saatleri ayarlayarak büyük ilgi çekmiştir. Ayakta duran kardeşi Ruhi'nin genç yaşta vefatı, şehirdeki saat camiasını büyük üzüntüye boğmuştu. Rahmet diliyoruz. Fotoğraf: Recai Kıcıkoğlu Koleksiyonu. 

Şehirdeki önemli saat onarım ustalarından birisi de Uysal Saatçi ismiyle bilinen Mehmet Dikilitaş’tır (1926-2006). İyi bir saatçi ustası olması yanında müşterileriyle ilişkileri de oldukça samimidir. Şen şakrak, güler yüzlü bir yapıda olan Mehmet Dikilitaş, uzun yıllar Bedesten’de saat tamir ederek Konyalılara hizmet etmiştir. Yüzüne baktığınız zaman kalbindeki sevgileri hissetmemeniz mümkün değildir. Tam bir ahidir; yedi düvelle dost, tüm insanlarla kardeştir. İşini tam yapar karşılığını alır, parası olmayandan da dua ister, oldukça da hayırseverdir… Konya esnafının tam bir örneğidir o, dürüstlüğüyle de müşterilerinin her zaman takdirini kazanmıştır. Esasen o dönemlerde saatçilerde aranılan en önemli özellik dürüst olmasıydı. Benim çıraklık anılarım arasında çok yer eden Mehmet Dikilitaş, yetiştiremediği işleri bize yollar, babamla birlikte tamir ederdik.

Uysal Saatçi Mehmet Uysal, pilli mekanizmaların yaygınlaşmasıyla Bedesten’deki dükkânını oğlu Mustafa’ya bırakarak kendisi yan tarafta, üst kata taşınarak tamirciliğini sürdürmüştür. Bir sohbetimizde “eline pilli saat almadığını ve hiç pil takmadığını” gururlanarak söylemişti. Ustalığı nedeniyle haklı üne kavuşan Mehmet Uysal’ın mekanik mekanizmalara olan saygısını ve sevgisini en iyi anlatan bu duruşu olmalıdır. Babam Mazhar Sakman’ı çok sever ve sayar ona “Profesör, saat profesörü” diye hitap ederdi. Babamın Türbe Caddesi’nde açmış olduğu dükkân beklentilerini karşılamayınca arayışlara girer. Parası da yoktur, Mehmet Uysal imdada yetişir, sermaye ortaya koyar, emek babamdandır. Tevkifiye Caddesi’nde ortak dükkân açarlar. Masraflar çıktıktan sonra kârı paylaşırlar. Bir gün babam para vermeye gittiğinde Mehmet Uysal, “Tamam Profesör, sen devam et, ben verdiğim parayı aldım, dükkân senindir” diyerek büyük kadirşinaslık gösterir. Babam bunu her hatırlayışında minnet duygularını ifade etmekten çekinmezdi. İkisine de rahmet olsun… 


Bir gün dükkânının anahtarını babama verir, “Profesör, benim 15 dakikalık bir işim var, dükkâna bir bakıver” der gider. Babam kendi dükkânını bırakır Mehmet abinin dükkânına gider. Yarım saat geçer gelen yok, bir saat geçer gelen yok, akşam olur yine gelmez Mehmet Dikilitaş. Ertesi sabah babam kendi dükkânını açmaz Mehmet abinin dükkânını açar. Mehmet abinin müşterisi çoktur ayrıca kalfalar, çıraklar vardır, gece yarılarına kadar çalışır kendi dükkânını açmaz. O zamanlar yeni saat de satmaktadır Uysal Saatçi. “Para, yığıldı” derdi babam. Tam 15 gün sonra gelir Mehmet abi, 15 dakika, 15 gün olmuştur… 15 gün kendi dükkânını açmaz, arkadaşının, dostunun dükkânını açık tutar…
 
Böyle dostluklar, böyle insanlıklar çok mu geride kaldı? Neleri kaybettiğimizi bile hatırlamıyoruz şimdi…
 
TAHİR SAKMAN

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.