SAATLERİ KÜSTÜRMEK
SAATLERİ KÜSTÜRMEK
Bu keyfi hiçbir yerde
bulmadım…
Koleksiyonumda melül
mahzun ve bir gün çalışmayı bekleyen masa saati veya seyahat saati…
Rakamlarından Osmanlı
dönemlerinde üretildiği açık, menşeini bilmiyorum ama o dönemlerde bu tür
saatleri sıklıkla Fransızlar yapıyor. Nereden bakarsanız 150 yıla yakın… Laternalı,
sizi müzik çalarak uyandırıyor. Müzik ne çalıyor bilmiyorum ama bunların bir de
“Katip” çalanları vardı…
Bayram arifesinde
sökmüştüm… zil çarkı tam ortadan kırılmış, paslar, küfler ve bir köşede
unutulmuşluğun, zamana tik taklarla ses verememenin hüznü…
Emin değildim çalışacağından
ama çok istedim. Çarkı kaynakla kurtardım, montajını yaptım tamam oldu derken…
keskin bir ses, çarkı yeniden ikiye böldü hem de bu sefer tüm parçalarını
dağıttı…
Bütün bir gece çarkı
yeniden toplayıp ona yeniden fener yapmakla uğraştım. Sevgiyle inat ettim:
Merhum babam Mazhar Sakman, “saatleri küstürme” derdi, “onlara sevgiyle yaklaş,
parçalarını okşar gibi tut, incitme” derdi…
Anladım ki bizim saat
küsmüştü… Bütün bir gece onu yeniden derledim, topladım, gönlünü aldım. Yatmaya
giderken ortalık ağarmıştı ama benim de yüzüm ağarmıştı… saat tam 5.30’du…
Bu kadar uğraştan
sonra yeniden hayata döndüm sanki saatle…
Saatleri,
saatlerinizi küstürmeyin, onlar sizin zamanınıza tanıklık ediyorlar,
şahidinizdir onlar…
Şimdi keyifle
karşısında çay içiyorum… Tik takları hayatın sesine eşlik ediyor.
Unutmayın; saati
küstürmek demek, zamanı küstürmek demektir…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.