01 Temmuz, 2024
SELÇUKYALI BİR ŞAİR FEYZİ HALICI
-Sekçukya’nın büyük şairi, üstadım
Feyzi Halıcı’nın 100. doğum yılı anısına, saygıyla-
25 Haziran, 2024
NE YAPTINIZ BENİM ŞEHRİME?
Hocacihan'a doğru bir görüntü. Fotoğraf: Tahir Sakman |
NE YAPTINIZ BENİM ŞEHRİME?
Gözlerimizi maziye değil
atiye çevirmemiz gerektiğini biliyorum ama dünün erdemlerini de yarınlara ışık
yapmamız gerektiğinin de farkındayım…
Medeniyetlerin buluşma noktası…
Hoşgörünün anavatanı, âşıkların Kâbe’si… Selçuklu’nun başkenti… Ne oldu sana Konya?
Aslında Konya’ya
bir şey olduğu yok, ne oldu size Konyalılar? Ne yaptınız benim şehrime?
İnstagram’da bir video
izledim, sokak röportajı… soruyorlar, ülkemizde hangi ili haritadan silmek
isterdiniz diye… sorunun kendisi bile başlı başına yeterince korkunç, yanıtlar
daha da korkunç… gençlerin yanıtlarından ürperiyor, utanıyorum… O şehri yazmayacağım…
Bizim çelebi meşrepli,
hoşgörülü insanımıza ne oldu? Yakın çevremdeki gençlerin anlattıklarına
inanasım gelmiyor bir türlü; burası kesin Konya değildir!
Dünün ahlaklı, sabırlı,
mütevazı, kadim bir başkentin evladı olduğunuzu unuttunuz mu?
Ya saygınıza, sevginize ne
oldu… Gençliğimizde kadınların yüzüne bakmaya utanırdık, başımızı öne eğer de
öyle konuşurduk…
Kadim bir medeniyetin
kültürüne sahipken bu lümpenlik nereden çıktı? Trafikte magandalık, alışverişte
kabalık, abi siz gerçekten Konyalı mısınız? Dünün zarif insanları nereye
gittiler?
Bir tarafta Suriye
gettoları… Şehri, Konyalılık olgusunu kaybediyoruz diyemiyorum çünkü çoktan
kaybetmişiz…
Yazacak çok şeyim var ama…
şehrime olan saygımdan yazmıyorum; yalnızca şunu bilin, bu Konya, bizim Konya’mız
olmaktan çoktan çıkmış.
Gerisi ütopyadır, mazide
kalan ulaşılamayan bir hayaldir artık…
"Aradığınız şehre artık ulaşılamıyor!"
Ne yaptınız benim şehrime
ve daha ne yapabilirsiniz bundan başka?
TAHİR SAKMAN
23 Haziran, 2024
MERAMIMIZ MERAM’I YOK ETMEK
MERAMIMIZ MERAM’I YOK
ETMEK
Bugün sabah erkenden Meram
havası almak istedim… Gitmeseymişim… Meram kim, biz kim?
“Meramımız, Meram’ı yok
etmek olmalı” ki… gördüğüm manzaraların korkunçluğu karşısında dilim tutulmadı;
açtım ağzımı yumdum gözümü, gözümü her yumuşumda damlayan yaşlar doğanın
yaşlarıydı, Meram’ın yaşlarıydı…
Üzerine şiirler
söylediğimiz, nice sevdanın izlerini çam kokularında gizleyen, türkülerimizin coşkun nağmeleri, bülbüllerin Hz. Pir‘in anısına seher vakitlerinde sustuğu Meram bu
muydu? Sanki Tavus Baba’nın sırtlarında aradığımız, tavus kuşunun tüyü değil
de yolunmuş tavukların feryatlarıydı…
Dünden kalan küller,
kömürler, poşetler etrafa saçılmış… Meram’ın kalbine ateşten bir ok gibi saplanmış…
Zaten bir avuç yer kaldı Meram’dan hatıra… Zaten meramımız, Meram’ı korumak
değil ki… hatta bir gün mangal sevdanız yüzünden Meram’ı yakarsanız
şaşmayacağım…
Ya işi bilmiyorsunuz ya da
kasıtlı yapıyorsunuz, doğayla, hassaten Meram’la alıp veremediğiniz var, neden?
Cola kutularınız, su şişeleriniz ve bunların kapakları, bira şişeleriniz… ya
sigara izmaritlerine ne demeli? Çimlerin üzerine atarken… ya kuzum, siz nasıl vicdan
sahibisiniz? Yeşil çimlerin üzerine izmaritlerinizi atarken hiç mi sızlamıyor?
Sille Seyir Tepesi belediyelere
örnek olmalı, Selçuklu Belediyesi’ni kutluyorum… Şehirde gidilecek tek yer
maalesef orası kaldı… Mangalcılar her yeri istila ediyor…
Etraf yine mangalcılarla
dolmaya başlayıp dumanlar yükselince adeta kaçtım Meram’dan… Ah, Evliya Çelebi
ah, bir de şimdi görsen Meram’ı…
Şimdi kurban etleriniz de
vardır… haydi o zaman erkenden kalkın şöyle çimlerin üzerinde yakın mangallarınızı.
Nasılsa kimse size karışamaz… Sakın ola sizden sonra çocuklarınıza yeşil bir Meram
bırakmayın!
Meramımız; Meram’ı yok
etmek! Haydi Konya, mangallarınızı kapıp gelin, Meram yanmaya hazır sizi bekliyor!
TAHİR SAKMAN
20 Haziran, 2024
KONYA’NIN İLK FEMİNİSTLERİNDEN VESİLE SAKMAN
Ninem Vesile Sakman. Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu |
KONYA’NIN İLK FEMİNİSTLERİNDEN
VESİLE SAKMAN
Ülkemizin olmasa da şehrimizin
ilk feministlerinden birisidir merhum ninem Vesile Sakman…
1.7.1892 tarihinde doğan ninem, 27.3.1969 yılındaki
vefatına kadar dolu dolu yaşayan bir kadındır. Hayatın çilesini çekmişse de
savaş yıllarındaki tüm kadınlar gibi o da dimdik ayakta durmasını bilmiştir.
Savaş yıllarının, o
acımasız yokluk yıllarının tüm zorluğunu önce iki oğluyla göğüslemiş sonra
oğlunun birini (Seyit Mehmet) atlı tramvayın tekerleklerine kurban vermişse de
yine yıkılmamıştır. Eşini Şam cephesi dönüşü kaybeden Vesile Sakman hayata tek
başına direnmiş, çalışmış, çabalamış ve oğlu Mazhar Sakman’ı Konya Muallim
Mektebi’nde okutmayı başarmıştır.
Merhum babam, ninemi
anlatırken gözyaşlarına boğulur, onun nasıl “yarım çemberiyle illere (ellere)
çamaşır yıkamaya, temizlik yapmaya, yemek yapmaya gittiğini” anlatırdı. Ninemin
annesi Rahime Hanım’ın çok zengin olduğunu biliyoruz fakat o dönemin anlayışı
olan erkek evlada daha çok önem verilmesi nedeniyle babaannem hep gölgede
kalmış ve asla minneti de olmamıştır. Sadece bu yönüyle bile takdir edilmeyi
hak eden bir Konya kadınıdır, Vesile Sakman…
Dedem Hakkı Efendi,
seferberlikte Şam cephesinde askerken yaptığı aşureyi “Hakkı da bir datsın”
diyerek aylarca kuyuya sarkıtarak saklamaya çalıştığını anlatırdı babam… Dedem
gelmesine gelmiş ama hastadır, çok yaşamamış 40. gün bedenini toprağa
vermişler… Babam 40 gün içinde öldüğü için şehit sayıldığını söylerdi, gözleri
dolarak…
Ninemden bugüne kalanlardan el işlemesi: Âlimin her bir kelamı lal-ü mercan incidir/ Cahil ile etme sohbet akibet can incitir/ Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu. |
Ninem Vesile Sakman. Fotoğraf: T. Sakman Koleksiyonu. |
Yapış derler yapışacak bir dal yok
Eller libas giymiş sorgu sual yok
Bize Şam hırkasını yasak ettiler
19 Haziran, 2024
HANİYA DA BENİM ELLİ DİREM BASTIRMAM
HANİYA DA BENİM ELLİ DİREM
BASTIRMAM
Üzerinde en çok konuşulan
türkülerimizden birisi, kısaca Konyalı olarak bilinen türkümüz…
Kimimiz türkünün Girit’te yakılan
bir sevda türküsü olduğunu, kimimiz kanto olduğunu, sanatçılar vasıtasıyla Konya’ya
taşındığını, kimimiz Konya’ya gelen kantocuların İstanbul’a Konya’dan
götürdüğünü söyledik.
Türkünün notasını, merhum
babam Mazhar Sakman, 8 Haziran 1963 tarihinde Şehir Postası gazetesinde
yayımlamıştır. Notanın altına şu not düşülmüştür; “Zaman zaman Arap ülkeleri
radyolarında aynı varyantı sözleri Arapça olarak dinlemekteyiz. Zamanıyle bu
türkü oradan mı getirilmiş yoksa Konya’dan mı götürülmüş bilinemez. Her ne
kadar ekseriyetle sözler mi sedası ile başlanarak söylenmekte ise de aslı
notada belirtildiği gibi tarzı kadim üzre ince (la) sedasındadır.” -Mazhar-
Her ne olursa olsun; Konya’nın
öz malı olan türküyü, bu kez Karaman’dan, Selanik’e mübadelede göç eden Ortodoks
Türklerden olması kuvvetle muhtemel bir ninemizden dinlerken aklımıza ister
istemez o dönemlerde yaşanan acılar geliyor. Belki de Sille’den göç eden Rum
bir aileye mensup da olabilir…
Ninemizin yüzündeki
kırışıklıklar sanki yaşadığı o acı günlerden kalan izler gibi hüzün haykırıyor.
Türküyü bu kadar güzel okuması ve Türkçeyi iyi kullanması, Konya ağzıyla okuması
Konya / Karaman’dan göç ettiğini haykırır gibi…
Ninemiz, gür sesiyle öyle
bir güzel okuyor ki… hüznünü; şen şakrak ezginin arasına saklıyor ve içindeki acının
üzerini bir kez daha örtüyor…
Türkü metni Mazhar Sakman’ın
bant kayıtlarından deşifre ettiğim şekliyle söyle:
HANİ BENİM ELLİ DİREM BULGURUM
(GONYALI)
(Ah) Hani
benim elli direm bulgurum (bulgurum)
Gonyalı’nın
gaşlarına vurgunum (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti zamparenin
biri
(Ah) Hani benim elli direm ırakım (ırakım)
İçer
içer dağılıyor merâkım (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü
yavrum yörü Sülüman’ım yörü
Nerde galdın canım ilimanım yörü
(Ah) Hani benim elli direm şekerim (şekerim)
Sen
içte gel ben gahrini çekerim (yörü yörü Gonyalım Yörü)
Oğul bAli’m yörü Gonyalı yörü
Sevdalı yörü dalgalı yörü
(Ah) Gayseri’den Garaman’dan Gonya’dan
(Gonya’dan)
Nasibimi
alamadım dünyadan (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yörü yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti Osmanlı’nın
biri
(Ah) Hani benim elli direm barıtım (barıtım)
Aklım
olsa Gonyalı’ya varırdım (yörü yörü Gonyalım yörü
Oğul
bAli’m yörü Gonyalı yörü
Gız nişanlın geliyor Osmanlıca
yörü
(Ah) Hani benim elli direm pırasam (pırasam)
Çıra
yaksam Gonyalı’yı arasam (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti huvardanın
biri
(Ah) Şu Gonya’dır asıl benim vatanım (vatanım)
Gel
Gonyalı iki gadeh atalım (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yörü yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti Osmanlı’nın
biri
(Ah) Hani benim elli direm yoğurdum (yoğurdum)
Gonyalı’dan
üç oğlan doğurdum (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti zamparenin
biri
(Bu çok tanınmış oyun havamızı,
Mazhar Sakman bazen böyle, bazen de “elli direm” sözcüğünün yerine “yarım okka”
sözcüğünü kullanarak okumuştur.)
Videoyu Youtube’de
izlerken altına yapılan yorumlardan öğrendiğime göre türküyü okuyan Katina Farasopoulou
isimli Kayseri, Yahyalı doğumlu Rum bir aileye mensup sanatçıymış. Türkçe bilmemesine rağmen birçok
türkü ezberindeymiş ve 2019 yılında vefat etmiş…
Sesi hâlâ kulaklarımda: Yörü
yavrum yörü/ Saçlarını sürü/ Al yanakta duruyor/ Dişlerimin izi…
Aradan yüz yıl da geçse unutulmuyor;
acıları yürekleri bir oyun havasının ezgileri arasına gizlenip yakmaya devam
ediyor.
TAHİR SAKMAN
18 Haziran, 2024
BENİM VATANIM NERE
BENİM VATANIM NERE
Coğrafya kaderdir diyorlar
ya Anadolu coğrafyasının kaderi de bir başka… iç içe geçmiş etnik unsurların
zamanla göç dalgasıyla vurduğu hayatlar…
Farklı etnik kökenlerin
göçü dışında bir de Anadolu’dan sadece dinleri yüzünden göç etmek zorunda
bırakılan insanlar ve gittikleri ülkelerde de dışlanan insanlar. Burada
gavursunuz, orada Türk dölü…
Düşünün; öz be öz Türk’sünüz…
Atalarınızın yüzyıllardır yaşadığı topraklardan sadece Hristiyan olduğunuz için
mübadeleye mecbur tutuluyorsunuz… Karaman’dan, Yunanistan’a, Selanik'e… Kıyafetiniz Türk,
yaşantınız Türk, öz be öz Türk’sünüz ama Müslüman olmadığınız için Türk vatanından gönderiliyorsunuz…
Çok acı olmalı, bir an kendimi Oğuzların, Avşarların yerine koyuyorum… gözlerimi kapatıyorum; bir ses yüreğimi delercesine Anadolu kokuyor, Karaman, Konya kokuyor… Merhum babam Mazhar Sakman’ın okuduğu türkülerden bir tanesi zarif figürler eşliğinde aslında yanık kokuyor ve yüreğimi kanatıyor… Gözyaşlarımı içime akıtıyorum...
Hasretlerinizi, buralardan götürüp unutmalara kıyamadığınız bir türkünün ezgisine sığdırıyorsunuz:
Gamayı vurdum yere
Yıkılaydı ganlı dere
Çağır sorun anneme
Benim vatanım nere
Mendil
mendil
Kaldır
kolların indir
Hep
sözlerin yalandır
Gir
koynuma inandır
Peşkir aldım direkten
Bir ah çektim yürekten
Ben bu dertten iy’olmam
Hekim gelsin frenkten
Güllü
güllü
Peştemalı
sümbüllü
Amanın Gülizar'ım
Sen
söyle ben yazarım
Vay buralar nereler
Görünmez bizim eller
Öpmelere gıyamam
Sarar mı seni eller
Meneciğim
Sevdandan
öleceğim
Saat
kaçta geleceğim
Sarı
lira vereceğim
(Türkü metni M. Sakman’ın
bant kaydından çözülmüştür.)
Konya’nın Kafkaslardan göç
aldığı yıllarda yakıldığını düşündüğüm bu türkü şimdi de bu topraklardan göç
eden Karamanlı Türklerin dilinde yürek yakıyor… Türkü nispeten Konya tavrını
kaybetse de ruhu hâlâ aynı:
/Çağır sorun anneme benim
vatanım nere…/
TAHİR SAKMAN
17 Haziran, 2024
TANDIR EKMEĞİ
TANDIR EKMEĞİ
Geçtiğimiz Ramazan Bayramı
öncesi de ekmeğe zam yapılmıştı ve tabii ki tandır ekmeği fiyatları da buna bağlı olarak 15 TL
olmuştu… Bayram sonu bir baktık tandır ekmeğinin fiyatı 13 liraya düştü, çok sonraları
tekrar 15 liraya çıktı, peki bu iki liralar bayram öncesi kimin cebine gitti ve
dahası acaba nasıl yiyebildiler o parayı?
Bu bayramda yine bayram
öncesi ekmeğe zam yapıldı ve tabii ki tandır ekmeğine de ve tandır ekmeğinin
fiyatı 20 liraya çıktı… Malum Kurban Bayramı’nda Konyalılar ekmek salması
yemeden duramazlar ve mecburen 20 liradan aldılar… Bayramdan sonra yine tandır
ekmeğinin fiyatı düşecek mi, çok merak ediyorum? Bir de şu ekmeğe zam işini
diyorum bayramlardan önce değil de bayramlardan sonra yapsanız olmuyor mu? Yani
ihtimal vermiyorum; bizler asla böyle bir şey yapmayız ama sanki fırsatçılık
yapılıyormuş gibi görünüyor! Yok, tövbe biz öyle şeyler yapmayız! Ne, yoksa
yapar mıyız? Yok asla…
Neyse şimdi ekmek salması
yiyeceksiniz ya, keyfinizi kaçırmayayım ama dikkat edin havalar çok sıcak
dokunmasın?
Şimdiden söyleyeyim;
kakırdağı da çok yemeyin, havalar biraz soğuyunca kakırdaklı börek yaptırın
bizi de çağırın, çağırmazsanız hatırım kalır ona göre!
EN ÖNEMLİ NOT: Aslında bu
yazı kakırdak ve ekmek salması üzerine olacaktı ama… havalar bir serinlesin o
zaman kesin yazarım!
TAHİR SAKMAN
16 Haziran, 2024
KESİYORUM
KESİYORUM
Yalanı dolanı kesiyorum; aldatmayı,
kazıklamayı kesiyorum; riyayı, suizannı, gıybeti, doğayı kirleten her türlü
eylemi kesiyorum; olumsuz düşünceleri, sevgisiz yaşamayı kesiyorum…
"Can"ların
değil; nefislerin kurban edildiği bayramlar diliyorum...
Bugüne kadar olduğu gibi;
barış ve sevginin, yolumuzu sonsuza kadar aydınlatmasını seçiyor ve bu seçimimi
kalbimle onaylıyor, sevgimle destekliyorum…
TAHİR SAKMAN
14 Haziran, 2024
KONYALI SEN BU DEĞİLSİN
KONYALI SEN BU DEĞİLSİN
Sana ne oldu Konya, ne ara
bu kadar değiştin Konyalı?
Sokaklarında yürürken bile
hüznün doruklarını yaşatıyorsun; o bildiğimiz, tattığımız, kokladığımız Konya
çok gerilerde kalmış...
Bedesten'de adımlarım
maziye gidiyor… yarınlarını nerede düşürdün Konya, kimlere kaptırdın Konyalı;
hani senin o mütevazı tavırların, saygılı, kibar; müşteriyi velinimetin bilen
esnafına ne oldu?
Bu kadar değişimin izahı
da yok, mizahı da... Ben de tutmuşum kısa pantolon giyip ayağımda sandalet
omuzumda çanta... eee tabii kazık yemeye hazırsın kardeşim; seni ya turist
sanacak ya da Almancı, göz ucuyla süzerken hangisi olduğunu kestirmeye çalışan
esnaflar...
Bendeki de cahil
cesareti... yanlarına dokuz salavat getirmeden girilir mi hiç? Adam usta...
afra tafra onun işi... dünyada bir tek o biliyor, başka bilen yok... Arabanı
bozarmış adamın suçu yok ki o usta, senin araban kötü ne yapsın... sen parayı
ver, gerisini boş ver...
Her yerde karşımıza
çıkıyorlar; nasılsa denetleyen meslek kuruluşları veya zabıta yok... pazarda
bile kazıklanmak kaderimiz oldu: bir yanda 35 TL, iki adım ötede 15 TL, serbest
piyasa deyip bir de gevrek gevrek gülüyorlar.
Sen bu değilsin Konya,
Konyalı sen hiç değilsin!
Sanırım arızalı olan
bizleriz... Her şeyini yıkıp tarihe gömdüğünüz mekânlar gibi bizleri de bir
gömseniz rahatlayacaksınız...
TAHİR SAKMAN
12 Haziran, 2024
ŞEREFE
ŞEREFE
-herkesle içilir şerefsizle içilmez-
şerefe kalkar kadehler
sevgiye kalkar muhabbete kalkar
insan olmanın erdemine
dostluğa barışa kalkar
bir tek
şerefsizliğe kalkmaz bu kadehler
haydi o zaman
şerefe
TAHİR SAKMAN
YAKIN TANDIRLARI TAHİR GELİYOR!
YAKIN TANDIRLARI TAHİR
GELİYOR!
Sıcaklarla boğuşmaktan
elim kaleme gitmiyor, belki de bunca yıldır yazmanın yorgunluğu belki de
attığımız taşın yerine varmadığı düşüncesi...
Aslında esas olan
yazmaktır benim için gerisi beni ilgilendirmez diyeceğim ama yaşadığımız
toplumdaki her şey beni ilgilendirir hem de sizlerden daha çok...
Yazar duyarlılığı, şair
aforizmaları deseniz de yazmanın vazgeçilmezliği bugünlerde biraz askıda kalmış
gibi... Askıda ekmek olur da askıda şiir olma mı?
Etrafıma bakıyorum;
Konya'ya... bir cam fanusun içinde geçmişin ihtişamına dalmış, ışıl ışıl... İyi
uykular şehrim, uyumak sana yakışmazdı eskiden… Ovada sarı hüzünlerinden
bereket fışkırıyor. Sille'de bir testici, ocağından çıkan dumanlara bakıp
testilerin kimin toprağı olduğunu düşünüyor... kim bilir gelecekte kendi
toprağından da bir testi… yapılacak mı?
Sorsalardı ona toprağından
ne yapalım diye ne olmak isterdi acaba?
Ya size bayım,
toprağınızdan ne yapalım?
Bir an testici olup
ürperiyorum sonra elimi klavyede görünce rahatlıyorum...
Alâaddin Tepesi...
çocukluğumun gizemli bir o kadar da korka korka, gizli gizli, eteklerinde
üçüncü sigarası içtiğimiz yer... kendimizi Selçuklu Sultanı yerine koyup
kafamızın döndüğü... ah bu sıcaklar...
Ah bu sıcaklar...
toprağımdan dümbelek mi yapsalar... Vallahi kafanızı şişiririm, zinhar olmaz!
Bardak yapıp Takkacı
Pınarı'ndan buz gibi... o su beni kandırmaz beyim!
Testi yapsalar vallahi hiç
olmaz; içimde ne varsa sızdırırım...
Şarap çanağı desen bir
ömür sürdü serhoşluğum...
Başımda bir kârhane
dumanı...
Tandır yapsalar bak işte
ona yakışırım; yandığımız yetmez biraz daha yanalım...
Ben ki:
Aşk oduna yandır beni
Tandırlara döndür beni
İstemem ben cennetini
Cehennemde söndür beni
Demişim... daha ne gam;
yakın tandırları hey, Tahir geliyor, hem de Deli Tahir!
TAHİR SAKMAN
SİLLE TÜRKÜSÜ
/şu sille’den dün gece geçtim
acı tatlı sular içtim
nazlı yârden vaz mı geçtim/
alaca karanlıkta başlar
ekmek telâşı sille’de
gelinler kızlar hamur
yoğurur
delikanlılar çamur
karşılıklı tüter dumanlar
bir tandırdan bir testi
ocaklarından
önce boğuk sonra inceden
inceye
sanki diyemediğini
dumanlar yazıverecekmiş
gibi mahcup
/şu sille’nin minaresi kiremit
ben aşkından ölüyorum kerem it/
yüreklerin ateşi
bir tandıra gömülür
bir testi ocağına
testiler sürer ocağa
ekmekler yapıştırır
tandıra
öpülesi ak eller
anamın eli bacımın eli
yârimin eli
yüreklerin ateşinde pişer
testiler çömlekler
ekmekler
burcu burcu bir koku
sarar sille’yi
ocaktan mıdır tandırdan
mıdır
yürekten midir bilinmez
düşmeler olur kavrulan
yürekler gibi
bir çömlek iner tandıra
/şu sille’nin minaresi mercandan
sen doldur da ben içeyim fincandan/
gün uzar gölgeler uzar
küllenen ateşler eşelenir
tandırda sudur ısınan
ocaklarda yürek
aş için baş için
bir sille türküsüne
coşkun konya tezenesi
atılır
artık dünya bir pula
satılır
/şu sille’nin koyunları kuzular
kuzular da anasını arzular
kadir mevlâm kara yazmış yazılar/
TAHİR SAKMAN
11 Haziran, 2024
ATATÜRK OLMAK ZOR
ATATÜRK OLMAK ZOR
57 yıllık ömrüne; 11
savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap sığdır ve bir ülkeyi yeniden küllerinden
var et sonra hayatında hiç kitap okumamış insanlar seni eleştirme cesareti
göstersin…
Zaten okusalardı Nutuk’u,
okusalar öğrenselerdi Kuvayı Milliye'yi, elini ayağını öpmek için seni ararlardı…
sen öptürmezdin ama ararlardı yine de…
İlginç olan da Atatürk’e
dil uzatmaya kalkanlar; inançlarını referans göstermeye çalışıyorlar oysa Atatürk
bu ülkede ibadethanelerin açık kalmasını, ezanların okunmasını, işgalden
kurtarıp sağlamış, Diyaneti kurarak ilk İmam Hatip okullarını açmış bir liderdir.
Sen özgür bir vatanda namazını rahatça kılasın diye göğsünü siper etmiştir.
Yunan ordusu Bursa’yı
işgal edince Venizelos’un oğlu Yüzbaşı Sofokles Osman Gazi’nin mezarına giderek
fotoğraf çektirmiş ve “Kalk Osman kalk da memleketini kurtar” diyebilme
cesaretini göstermiştir. O Bursa’yı ve Osman Gazi’nin türbesini kurtaran da Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’tür…
Bakıyorum; dünyadan haberi
olmayan, tek bildiği birkaç basma kalıp yalan ve iftiralarla Cumhuriyet’e ve
Atatürk’e saydırmaya çalışıyor…
Seni adam yerine bu Cumhuriyet
ve Atatürk koymuştur, haberin var mı? Atatürk seni ve senin gibilerini kula kul
olmaktan kurtarıp yurttaş yapmıştır. Şimdi konuşabiliyorsan ve Konya’dan İzmir’e
gitmek için hiç kimseden izin almıyorsan bunu Atatürk’e borçlusun… cahilsin,
bilseydin konuşmazdın zaten…
Sen evde rahat döşeğinde
keyif çatıp ümmetçilik oynarken Atatürk ve silah arkadaşları düşmanın karşısına
dikilmiş Türk’ün gücünü dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Atatürk’ten Yunan rahatsızdır;
İngiliz rahatsızdır, Fransız, İtalyan rahatsızdır ve nedeni bellidir…
Senin rahatsızlığının
nedenini bir türlü çözemiyorum…
TAHİR SAKMAN
09 Haziran, 2024
KONYA HALK TÜRKÜLERİ KONSERİ
KONYA HALK TÜRKÜLERİ KONSERİ
8 yıl önce... Konya türkülerinden bir demet sunmuş bazı türkülerimizin hikâyelerini ve tarihçelerini hatırlatmıştık.
Konya türküleri için kaynak niteliği taşıyan bu konseri arşivinize kazandırmanızı öneririm...
Bu konser bir daha yapılır mı? Bu soruyu kendime bile sormaya cesaretim de umudum da kalmadı artık...
Güzel günlerde yaşamışız...
TAHİR SAKMAN
07 Haziran, 2024
KONYA, KONYA MI?
KONYA, KONYA MI?
O Konya çok gerilerde
kaldı; saklı düşlerimizin en mahrem yerinde iğde dalına asılan türkülerimize
döndü her şey…. Ne koruma altına alabildik ne yangında ilk kurtarılacakların
listesine dâhil edebildik. Topyekûn bir şehri, uydurduklarımıza uydurmak için
çabaladık; kendi uydurduklarımıza bile inanmadan, başkalarının inanmasını
bekledik hep!
Şimdi feryat etmek neye
yarar ki? Kültürden, sanattan, edebiyattan anladıklarınıza bakıyorum şimdi boş,
boş… siz de benimle bakıyorsunuz; eminim. Bir enkaz yığınının son kalıntılarını
da yakmak için birlikte bir kibrit arıyoruz!
Yok ettiğiniz her şeyde
siz vardınız aslında… farkına varmak farkındalığınız yoktu, yoktu sahip
çıkılması gerekenin siz olduğunuzu bilmenin başka bir yolu!
Kalabalıklara karıştınız;
kalabalıkların kabalığında perçinlenen küfürlere kulağınızı tıkasanız da
nafileydi bayım nafile; hani,
/Aynaya baktım çıralar
yaktım/ diyen bir Konya türküsünün ezgileri arasında nafile oldunuz…
Ne yaptınız benim şehrime?
Şiirlerime yazmaya kıyamadığım şehrime ne yaptınız?
Ah Seyit abi ah; hani
“şehri çalmasınlar diyerek yıllardır Konya’dan hiç çıkmadım diyordun”, sen mi
çaldırdın yoksa Seyit Abi!
Şimdi bana kim verebilir
ki, gazel suyu içmenin keyfini, üzerinden sırıkla atlarken düştüğüm ırmaklar
nerede? Bu yüzden annemden yediğim tokatlar bile güzeldi Konya! Ya sokaklarında
özgürce çelik çomak oynadığım günlerimi kim kaldırdı yüklüklere?
Siz kendinizi beton
kutulara hapsederken benim çocukluğum; komşu bağlardan, bahçelerden erik
çalarak geçti… siz şimdi güvenlik izin verirse evinize girebiliyorsunuz!
/Bülbül konmuş sarayına
Konya’nın/ siz şimdi bu türküyü de bilmezsiniz, hem bilseniz ne olacak ki, ne
sarayınız kaldı ne okuyacak bülbülünüz…
“Hadi len ordan” demek
geçiyor içimden…
Konya, Konya değil artık…
TAHİR SAKMAN
02 Haziran, 2024
BİR BÜYÜK İNSAN: ŞEMSİ YASTIMAN
Şemsi Yastıman, Meslek Destanı
BİR BÜYÜK İNSAN: ŞEMSİ YASTIMAN
Merhum Şemsi abi tanımaktan onur duyduğum insanlardan bir tanesi... Zeki, nüktedan, sevgi dolu; yanındayken içinizin kıpır kıpır ettiği müthiş bir insandı... Meram'da babamın da bulunduğu bir oturakta horozları öttürmüştük...
Bir gün detaylı yazmalıyım ki benim için derslerle doluydu; kadehler boşalırken muhabbet gönüllere sebil edilmişti...
Gecenin etkisi bende ertesi gün devam etmiş ve "Saki" isimli şiiri yazmama vesile olmuştu:
Saki sunar destiyle şarabı al iç deyu
Bu ab-ı hayat bu neş'e bu ilaç deyu
Bir katre yut ki dalasın deryalara
Bin hikmete ram olup bir sualden kaç deyu
Şiirin devamı "Bir Hayat Yetmez" isimli şiir kitabımda. Kitabın baskısı yok ama e-kitap olarak indirmek isterseniz ana sayfamda linki var...
Şemsi abiye rahmetler olsun...
TAHİR SAKMAN
26 Mayıs, 2024
FUTBOL OLSUN
FUTBOL OLSUN
Bugün futbolda kıyamet
Konya’da kopacak…
Konyasporlu ve
Galatasaraylı olarak bu maçı izleyeceğim ama tabii ki önce yaşadığım şehrin,
üzerine şiirler söylediğim, kitaplar yazdığım şehrin bir insanı olarak, Konyaperest
biri olarak önceliğim tabii ki Konyaspor olacak…
Bugün kayıtsız şartsız
Konyasporluyum…
Birtakım söylentilere mahal
bırakmadan, iki takımın da çıkıp babalar gibi top oynamasını istiyorum ama
bakalım futbolun ilahları ne diyecek? Şans faktörü futbolda önemlidir bunu da
bir kenara yazmak gerekir.
Gönlüm iki yanımın da
sevinmesini istiyor ama futbol bu; son düdük çalmadan her şey olabilir!
Tek istediğim temiz bir
maç olsun ne Konyaspor’un ne Galatasaray’ın ayak oyunlarına ihtiyacı yok; topumuzu
oynayalım düşeceksek, düşelim, şampiyon olacaksak olalım veya olmayalım ama
onurumuzu yitirmeden… Onurumuz her şeyden daha önemlidir.
Ben iki takımın da kıran
kırana bir maç izleteceğine ve iki takımın da adına yaraşır bir futbol ortaya
koyarak; futbolun, futboldan çok daha öte bir şey olduğunu göstereceğine
inanıyorum.
Sonucu her ne olursa olsun;
bu yılın maçıdır. Tüm ülkenin bu maça kilitlendiğini ve tarihi bir maç
olacağını ve iki güzide kulübün futbolcularından masörüne, yöneticilerinden,
taraftarlarına varıncaya kadar bunun bilincinde olarak futbolun güzelliklerine
yakışır bir şekilde mücadele edeceklerine inanıyorum.
E haydi o zaman futbol
olsun!
TAHİR SAKMAN
23 Mayıs, 2024
UYUTTUĞUNUZ İNSANLIK OLMASIN!
UYUTTUĞUNUZ
İNSANLIK OLMASIN!
Dünyayı
parsellemişiz, gözümüz de doymuyor!
Sanki
dünya sadece bize aitmiş gibi davranıyoruz; bencilce kendimizden başka canlıların
da dünya üzerinde yaşama hakkı olduğunu unutuveriyoruz...
Neymiş
efendim, barınaklarda sahiplendirilemeyen hayvanları uyutacaklarmış… uyutmak ne
kadar masumca değil mi? Şuna açık açık “öldüreceğiz” diyemiyorlar! Savaşları katliamları
düşünürsek… susuyorum ve korkuyla ürperiyorum…
İnsanın
yaşam serüveninde ona binlerce yıl hizmet etmiş; köpekleri, kedileri şimdi
büyük büyük taş yığınlarından şehirler kurup onlara ihtiyacımız ortadan
kalkınca uyutmak yani öldürmek!
Aslında
koyunları, kuzuları, sığırları, tavukları vs. kesip kesip / öldürüp yiyen
bizler değil miyiz? Ha öldürmüşünüz ha kesmişiniz ha uyutmuşunuz…
Uyuttuğunuz
insanlık olmasın?
TAHİR
SAKMAN