SELÇUKYALI BİR ŞAİR FEYZİ HALICI

-Sekçukya’nın büyük şairi, üstadım
Feyzi Halıcı’nın 100. doğum yılı anısına, saygıyla-
SELÇUKYALI BİR ŞAİR FEYZİ HALICI
Yar kement atmış boynumdan
Çeker gerçek aşka beni
Dünya çekilmiş aynımdan
Ayna kılar ışka beni
(FEYZİ HALICI)
Şairler gerçek dünyanın dışında gibi
görünseler de aslında onlar bizim dünyamızı bize, bazen tokat atar gibi bazen
de serin bir rüzgar gibi bize ayna olan insanlardır, tıpkı Feyzi Halıcı gibi...
Onu ilk defa karlı bir kış günü
bizim evde düzenlenen bir oturakta tanıdım. Başında kalpak sırtında kalın bir
palto vardı. Ceketinin yakasındaki TBMM rozeti parlak bir güneş gibi parlarken gözlerindeki
yaşama sevinci sizi kendine hemen bağlıyordu. O bir Konya âşığıydı ve Mevlâna
bendesiydi...
Âşık Ömer ve Âşık Şem'i'yi
hatmettikten sonra Feyzi abinin şiirlerini okuduğum zaman çarpılmışa dönmüştüm.
Aslında biz çok şanslı bir kuşaktık;
Selçukya üzerine şiir söylemeyi Feyzi abiden, şehir fokloru üzerine yazı
yazmayı Seyit abiden öğrenmiştik. Bu iki anıt insan, şehir sevgisi, Selçuklu
sevgisi üzerine kurdukları dünyanın kapılarını en azından bana açmışlardı, rahmetler
olsun...
Yanındaki devlet ricaliyle,
sanatçılarla bizim Sarıyakup'taki bağ evimizi bir sanat merkezini ziyaret eder
gibi gelirlerdi. Kimler vardı kimler; Eski başbakanlardan hemşehrimiz
Ordinaryus Prof. Dr. Sadi Irmak gibi birçok devlet ricalinin yanı sıra Erol
Güngör, Ahmet Kabaklı gibi edebiyatçılar, yazarlar, Kadri Şençalar gibi
bestekârlar, Yıldıray Çınar gibi sanatçılar, Murat Çobanoğlu gibi âşıklarla
Feyzi abi babamın, hassaten Selçuklu'dan yadigâr kalan sesleri horozlar ötene
kadar dinlemeye getirirdi
O dönemlerde Derviş Ozan
mahlasıyla söylediğim şiirleri
beğenirdi ve bana şiirde elini verdiğini söylerdi. Merhum teşvik amaçlı olarak
ışık gördüğü herkese eline verirdi...
Âşıklar Bayramı'nın 20. Şeref
yılında benim de katılmamı istediğinde çok sevinmiştim. Bayramın ilk gününde
sahneye çıkmıştım ama ani bir kararla sahneden inip seyircilerin arasına
oturmuştum. Anonsum yapılınca bir alkış kopmuştu ama sahnede Derviş Ozan yoktu,
ürkmüştüm doğrusu...
Gece eve gitince kendimi affettirmek
için şiirden başka yolum yoktu, şu şiiri söylemiş ve sabah erkenden giderek
bana kızmasına fırsat vermeden Feyzi abiye okumuştum:
ÂŞIKLAR
Âşıklar yirminci yılda Konya’da
Hakikat sırrını açmaya gelmiş
Rüya gibi geçen yalan dünyada
Gönüllere hikmet saçmaya gelmiş
Kimisi taşıyor sazın telinden
Kiminin bal akar tatlı dilinden
Yüce Mevlâna’nın nurlu elinden
Aşkın dolusunu içmeye gelmiş
Şair Halıcı’dan desturu alıp
Gönüller dolusu deryaya dalıp
Kimi sazda sözde yerinde kalıp
Kimi baş köşeye geçmeye gelmiş
İçimde yangın var aşka susadım
Gökleri tutacak bugün feryadım
Çobanoğlu Taşlıova üstadım
İyiyi güzeli seçmeye gelmiş
Zülfikâr Divani dostluğa koşar
Abdulvahap Kocaman coşar-coşar
Davut Sulari’yse gönlümde yaşar
Buradan cennete uçmaya gelmiş
Sakın ha sanmayın sözleri boştur
Nuri Şahinoğlu söyler pek hoştur
İlhami Reyhani bir ulu baştır
Saz ile âşığı ölçmeye gelmiş
Barıştır sevgidir en büyük dava
Söz vardır bilinmez dertlere deva
Pek de çabuk kızar Deryami Baba
Sanırsın kelleler biçmeye gelmiş
Âşığa bir soluk geçmiş zamandan
Örnek veriyorlar gerçek insandan
Derviş Ozan gibi kimi meydandan
Ardına bakmadan kaçmaya gelmiş
Şiiri okuduğumda çok beğenmiş ve
akşam mutlaka sahnede olmamı tembih etmişti. O akşam “Gurbet Çiçeği” isimli
şiirimi okumuştum ve bu şiirle o yıl memleket şiiri dalında üçüncülük ödülü
almıştım...
Şiirde benim idolümdü ve ona birkaç
şiir söyleme cesaretinde bulunmuştum. İşte onlarda bazıları:
nicedir can alıcı
eser verir kalıcı
selçukyalı bir şâir
üstat feyzi halıcı
ÜSTADIM FEYZİ HALICI
Şiiri ondan öğrendim
Üstadım Feyzi Halıcı
Çileyi onunla yendim
İmdadım Feyzi Halıcı
Ham iken olmak istesem
Feyzinden almak istesem
Hikmete dalmak istesem
Ummanım Feyzi Halıcı
Acı dikildi karşıma
Gözyaşı kattım aşıma
Neler geldi şu başıma
Dermanım Feyzi Halıcı
Konya odur o Konya’dır
Her şiiri bir dünyadır
Selçuklu’dur Selçukya’dır
Zamanım Feyzi Halıcı
Hazreti Pir’in sözüne
İnsanın bakar özüne
Hasret kaldık biz yüzüne
Feryadım Feyzi Halıcı
Her canlının kendi gerçeğine varışı
gerçeği karşısında üzüntüm büyük oldu. Acı haberi aldığımda İstanbul'daydım ve
şu mısraları söylemiştim:
FEYZİ HALICI DEĞİL KONYA ÖLMÜŞTÜR
Gök çiniler susmuş Selçukya yastadır
Güvercinlerim bu uhrevi sestedir
Şimdi her şey bir ilahi bestedir
Feyzi Halıcı değil Konya ölmüştür
Günaydınlar dolu dünya ölmüştür
Âşık Şem’i’den ve Hazreti Pir’den
Nice dünya kurdu sevgiden şiirden
“Dörtlemeler”le haber verdi Bir’den
Feyzi Halıcı değil Konya ölmüştür
Günaydınlar dolu dünya ölmüştür
İstanbul Caddesi Türbeönü
ağlar
Yaşama sevinci günaydınlar çağlar
Nar çiçeği şimdi karalar bağlar
Feyzi Halıcı değil Konya ölmüştür
Günaydınlar dolu dünya ölmüştür
Âşığın babası şehrin incisi
Kalbinde çağlar Âşık Fezai'si
Ne hanlar kalıyor ne de hancısı
Feyzi Halıcı değil Konya ölmüştür
Günaydınlar dolu dünya ölmüştür
Öksüzdür onsuz kalan Selçukya
Selçukya dediğim şiirden dünya
Ezelden ebede gördüğüm rüya
Feyzi Halıcı değil Konya
ölmüştür
Günaydınlar dolu dünya ölmüştür
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.