OYUK FOTOĞRAFLAR

OYUK FOTOĞRAFLAR
Şimdi dijitale
geçince fotoğraflar, özellikle gençler fotoğraf oymanın ne olduğunu elbette
bilmezler…
Eski dostluklar, aile
fotoğrafları, evlilik, nişanlılık hatıraları arasında yer alan fotoğraflar;
dostluklar, nişanlılıklar, evlilikler bittiği zaman veya grup fotoğraflarında
istenmeyen birisinin ya yüzü karalanır ya da istenmeyen kişinin olduğu bölüm müsaitse
itina ile kesilerek çıkarılırdı.
Fotoğraflar elbette
çok şey anlatır; bir fotoğraf, fotoğraftan öte bir şeydir. Hikâyesi vardır, geçmişi
vardır, belgedir… fotoğraf yaşayan bir objedir; siz ölseniz, fotoğrafınız yaşar…
Fotoğraf bir anlamda;
hayatı bir karede dondurmaktır… Her fotoğrafın, okuyabilene söyleyeceği çok
şeyi vardır, başlı başına bir mesajdır fotoğraf…
Elimde yarısı oyulmuş
bir fotoğraf var, 1940’lı yılların sonu olmalı; babam Mazhar Sakman çok şık bir
kruvaze takım elbise giymiş, kıyafeti beyaz gömlek ve kravat tamamlıyor ve
yüzünde çok mutlu olduğunu gösteren bir ifade… Takım elbise belli ki usta bir
terzinin elinden çıkma; omuzlar tam yerinde, beli hafifçe oturmuş. Yakasında çiçeği
sembolize eden bir rozet… Pantolonunda jilet gibi keskin bir ütü ve babam çakı
gibi, filinta… Ayakkabıları boyalı, kenarlarındaki hafif çamur nazarlık gibi
duruyor.
Önünde, merhum Raci
abim, 8-10 yaşlarında olmalı. Yine usta bir terzi elinden çıktığı belli tarz bir
ceket, beyaz gömlek ve kısa pantolon, yüzünde buruk bir sevincin kırıntıları… Fotoğraf
İzmir’de veya babam Samsun Lâdik Akpınar Köy Enstitüsü’nde öğretmen olarak
görev yaptığı, bando kurduğu yıllarda Samsun’da çekilmiş olabilir.
Fotoğraf buraya kadar…
itina ile buradan oyulmuş… beyaz bir ceket ve desenli bir eteğin kenarları görünüyor;
muhtemelen babamın ilk eşi Tomris Hanım… Fırtınalı bir aşk ve evlilik…
Kim oydu fotoğrafı
bilmiyorum; babam ayrıldıktan sonra kesmiş olabilir veya belki annemin eline
geçmiş, fotoğrafı yırtmaya kıyamamış ama kıskançlık krizine girip oradan kesmiş
olabilir… İkinci şık bana daha yakın gibi göründü. Fotoğrafla ilintili hiç
kimse hayatta olmadığı için sorma imkânımız yok…
Ben hiç fotoğraf
oymadım… ama yakmışımdır; yakıp küllerini rüzgâra vermişimdir, enerjisi havaya,
suya, toprağa karışsın diye. Şimdi dijital ya fotoğraflar, iki tuşun başında,
sonsuzluğa yollamak…
İnsanların duygularını,
düşüncelerini, karakterlerini bir bakışta gösterebilir bir fotoğraf… Fotoğraflarınıza
sahip çıkınız, dijital, üzerinde oynamalar yapılmış olmasın ama…
Geriye bir tek soluk
fotoğrafınız kalacak bir gün… hüzün yağmur gibi inecek geriye kalanların
üzerine ve ışığınız düşmeyecek artık fotoğraf karelerine…
Yarın gidin usta bir
fotoğrafçıda fotoğraf çektirin ama eski usul olsun… hani eskiden Kayalı Park’ta
Hacı Hasan Camisi’nin yan tarafında üç ayaklı, sehpalı şip şakçılar vardı ya… fonda
duvara asılmış siyah bir örtü üzerine eğri büğrü bir yazı: Konya Hatırası… İdam
sehpası gibi görünürdü bana, nedense çok korkardım. Fotoğrafçı, siyah kolçağın
içine elin sokup beni orada boğacakmış gibi gelirdi. Ne karıştırırdı bilmem… sehpanın
üzerindeki kutunun kapağını çıkarınca “kuş çıkacak” diye soluksuz beklerdim… o
kuş hiç çıkmadı…
İplikçi Camisi’nin
yanında Foto Rengin vardı, en güzel fotoğraflarımı orada çektirmiştim. Haftalık
çektirirseniz yanında hediye olarak büyük boy, karton çerçeveli fotoğrafınızı
da hediye olarak verirdi. Kalemle rötuş yapardı. İyi ustaydı, zanaatkârdı… Şimdi
bilmem kaç bin dolarlık makinelerle “fotoğraf sanatçısı” olunuyor…
İlk fotoğraf makinemi
ve ilk dersi Cahit Sağlık ustadan almıştım. Uzun ömürler dilerim.
Bir hatıra bırakın
dostlar; belki sizden sonra ailenizden birisi çıkar, o fotoğraf üzerine kafa
yorar ve sizin yokluğunuzda yağmur gibi inen hüznü dağıtır, sıcak tebessümlerle
sizi anarak…
Işığınız hep parlasın…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.