Muhacir Pazarı’nın müzisyenleri, yerel tabirle çalgıcıları, çocukluğumun en renkli insanlarıydılar. Pek çoğunun isimlerini yıllar sonra öğrensem de hafızamdaki yerleri yaşam sevinçleriyle her zaman dopdolu olmuştur.
Sabri İncel’i pek çok Konyalı bilir; usta bir klarnet sanatçısıydı ki eşi Adile Hanım da sahnelerin tozunu alan bir isimdi. Klarnet çalmasının yanında solistlik de yapardı ve özellikle Konya türkülerini yorumlamasıyla haklı bir ün yapmıştı. Klarnek sanatçılarının solistlik yapmasının zor olmasına rağmen o bunu da başarmış bir insandı..Sayın İncel’in kardeşi udi Sami İncel ile yollarımız yıllar sonra kesişecek ve birlikte birçok dinletiye imza atmak nasip olacaktı.
Erdoğan abi vardı darbuka
çalardı, sonra Rahmi Konak vardı o da darbuka çalardı ki bu isimler
sanatlarında Konya’da zirve isimlerdi. Yine klarnet Bekir abi vardı, çok mazlum
bir candı. Vahit Bülbül (ritim), Yaşar Baloğlu (klarnet) gibi isimleri de
unutmamak gerekir.
Aralarında yurt çapında isim yapanlar da
vardı; bunların başında uzun yıllar TRT’de dinlediğimiz ve koro şefi olarak da
görev yapan kemani Cavit Ünyaylar ki babam “eline kemanı ben verdim, ilk nota
bilgisini benden öğrendi” der ve her zaman gururla ondan bahsederdi. Babamın
Tevkifiye Caddesi’ndeki o küçücük saatçi dükkânına, Konya’ya her gelişinde
uğrayıp “Hocam” diyerek elini öptüğüne çok şahit olmuşumdur.
Bizim o küçücük dükkân, sanatın
merkezi gibiydi o yıllarda. İki kişinin zor sığdığı, merdiven altı
diyebileceğiniz küçüklükte, Dedeler Hanı’nın Kebapçılar İçi’ne bakan tarafının tam karşısındaydı.
Ne sohbetler olurdu ayaküstü… Şehrimizdeki
müzisyenlerin gündüzleri buluşma noktası gibiydi. Yıllar sonra tanıdığım bir
müzisyen vardı; Konyalı değildi ama müthiş bir kemandı. Babam bir gün kemanıyla
gelmesini söylemişti. Sonrası öyle bir taksim yapmıştı ki tüm esnaf
toplanmıştı. “Deli Demir” lakaplı bu müzisyeni dünmüş gibi hatırlarım…
Denyo/deli demelerinin nedeni de
ünlü solistlerin arkasında çalabilecekken pavyonlarda çalmayı tercih etmesine
bağlarlardı. Özgür ruhlu bir adam olmalıydı, kapris çekecek bir insan değildi
demek…
Yine bu ünlü isimlerden birisi de
udi Hakkı Zambak’tır. Konya bu müzisyenlerle ne kadar iftihar etse azdır, bu
insanların yerini doldurabildik mi? Hiç sanmıyorum; her ne kadar Muhacir Pazarı’nda
müzisyen yetiştirme geleneği sürse de eski ihtişamını kaybetmiş görünüyor. Bu
durumun nedenlerini de sosyo-ekonomik ve siyasi koşulların sanata bakış
açısında aramamız gerektiğini düşünüyorum. Toplum dinamiklerinin evrildiği yere bakmamız bize ışık tutacaktır.
Muhacir Pazarı’nı yurt tutan bu
insanlar, gece gazinolarda çalarlar, hafta sonları da düğünlere giderlerdi. İnce
ve kaba saz takımı olarak ayrı ayrı ekiplerle özellikle köy düğünlerine giderlerdi.
Kaba saz takımı bilindiği gibi davul, klarnet veya zurnadan oluşurdu. İnce saz
takımı ise ut, cümbüş, klarnet, ritim, kanun gibi enstrümanlardı.
Bu kadar sazende yetiştiren bu
insanların içinden nedense bağlama çalan hiç yok gibidir, ben görmedim… Bu nedenle babam 12 telliyle ince saz takımına
iştirak eder bu boşluğu doldururdu.
O dönemlerin köy düğünleri
oldukça şaşaalı geçer dolayısıyla harman sonları başlayan düğünlerin
vazgeçilmezleri olurlardı.
Şehirde o dönemlerde “kızlı kahve”
ismiyle faaliyet gösteren mekânlar vardı ki yaşım itibariyle bunları bilmem
mümkün değil ama çeşitli kaynaklarda ismi geçen ve hafızalarımızda yer eden
Kadınlar Pazarı’nın karşısında, eskilerin bugün bile “Kayıklı Kahve Meydanı”
dedikleri bölgede “Kayıklı Kahve” ismiyle hizmet veren bir işletme varmış.
Konya’daki kızlı kahvelerin
içinde en meşhuru olan bu Kayıklı Kahve’ye İstanbul’dan kantocular gelirler ve
program yaparlarmış. Bildiğim kadarıyla buralarda alkol yokmuş, günümüz
kafelerinin ilk örnekleri de diyebiliriz sanırım.
Daha sonraları "Tahir’in Gazinosu" ismiyle bilinen mekân açılmış, Rampalı Çarşı civarında bir yerde olduğunu
söylerlerdi eskiler. Bu gazinoda fasıl yanında yöremizde “milli” denilen Konya türküleri
de icra edilirmiş.
Bu gazinoların sahnesini dolduran
müzisyenlerin pek çoğu gündüz başka işlerde de çalışırlardı. Ayakkabı boyacılığından
tutunuz, boya badana işleri veya hamallık gibi güç işlerde de çalışarak,
kimseye muhtaç olmamışlar, alın terleriyle yaşam mücadelesini sürdürmüşlerdir.
Eskiden Konya postanesinin yan
tarafında lostracılar vardı ki bunlar aynı zamanda buzdolabı, para kasası gibi
oldukça ağır yükleri taşımaya giderlerdi.
Muhacir Pazarı müzisyenlerini
Konya’da o dönemlerde hayli yaygın olan barana müzisyenlerinden ayırmak gerekmektedir; çünkü barana müzisyenleri hayatlarını müzikten kazanan insanlar değildir. Belirli
zamanlarda Konya türkülerini icra etmek için toplanmaktadırlar ve bunun dışında
bir repertuvarları yoktur; onların repertuvarları Konya oturak türküleridir.
Muhacir Pazarı’nın bir de kadın
müzisyenleri vardı. Bunlar salt kadınların olduğu nişan veya kına gecelerine gider, sanatlarını icra ederlerdi.
Ne yazık ki bu insanlarla ilgili tıpkı, diğerleri gibi yeterli kayıt
bulunmuyor. Pek çoğumuzun düğünlerini şenlendiren bu isimsiz müzisyenleri minnetle
anıyorum.
Bu insanları eğlence sektörünün
bir parçası gibi görmenin yanlışlığını da biliyoruz; müzik eğlencenin çok ötesinde
bir kültürdür, ulusların kimliğidir, toplumun çimentosudur.
Tabii ki Muhacir Pazarı
müzisyenlerinin dışında yerli Konyalılar da vardı, hayatını müzikle kazanan… (Bunları
da bir başka yazıya bırakıyorum). Bu insanlar hep birlikte hayat mücadelesine
girerken müziğin evrensel kulvarında birlikte kader birliği etmişlerdir. Bunların
başında da babam Mazhar Sakman gelmektedir.
Yaşam porte üzerine dizilen
notalar gibi inişleriyle çıkışlarıyla akarken önemli olanın onu kaçırmamak
olduğunu biliyorum; çünkü bir notayı kaçırırsanız tüm melodiyi
kaçırabilirsiniz…
Bazen “es” vermek de gerekiyor
ama yeri ve zamanı gelince…
Hayatın ritmini yakaladığınız
zaman o size zamanı gelince hatırlatacaktır es vermeniz gereken yeri…
Size düşen yaşam melodisine ayak uydurmaktır.
Hayatınızın ritmini ancak siz yakalayabilirsiniz, başkası sizin yerinize o ritme
asla ayak uyduramaz!
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.