YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

14 Haziran, 2022

UZUN ÖMRÜN KISA HİKÂYESİ: KÂMİL UĞURLU

Foto: Hasan Karaca. Kâmil Uğurlu Tahir Sakman ile birlikte...

Bu tür geceleri çok önemsiyorum:


Koca çınarların, yaşam serüvenleri sürerken, insanlara bir kesit de olsa sunmalarını çok ama çok önemsiyorum.


Şehrimizde eskiden yani insanlarımız bu kadar siyasallaşmadan önce bir sohbet geleneği vardı ve bu sohbetlerde yazılı olmayan yerel tarihlerin yanı sıra insanların kişisel tarihlerinden edindikleri tecrübeler, günün donanıma adapte edilerek dile getirilirdi.


Bendeniz şahsen bu sohbetlerde çok şey öğrendim. Öncelikli olarak Konya oturaklarının nezih yapısının sürdürülebilir olduğu dönemlerde, merhum babam Mazhar Sakman’ın saz ile ağdalı Osmanlıca ile divan okuduğu veya sazı bırakıp divan şairlerinin şiirlerinden hafızasının bir kenarına nakşettiği şiirlerden örnekler sunduğu gecelerde çok şey öğrendim. Sanırım kültür birikimimi de bunun üzerine kurdum.


Şehrimizdeki STK’ların içerisinde, kültür üzerine yoğunlaşan ve etkin bir biçimde çalışan Konya Aydınlar Ocağı’nın bu faaliyetleri her türlü takdire şayandır. Başkan Dr. Mustafa Güçlü’yü buradan kutlamak isterim, şehir kültürüne önemli katkılar sağladığını düşünüyorum.


Fikri yapıları uymasa da babam ile ilgili iki program yapmama vesile oldular ki şehirde başkaca bir hatırlayan çıkmadı. Rahmetli İhsan Kayseri abimiz de babamı ölüm yıl dönümünde mezarı başında anmak istemiş ve bir program hazırlamıştı ama sonra iptal etti, nedenini bir türlü öğrenememiştim. Bir de Seyit Abi hayattayken bir program iptal edilince onun yerine alel acele hazırlanmış, babamı ve Konya türküleri anlatmıştım. Anlı şanlı kültür derneklerinden “bazıları” ne yazık ki atıl vaziyette bekliyorlar… Neyi bekliyorlarsa?


Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği bir gecede geçtiğimiz hafta, 80 yılı deviren Doç. Dr. Kâmil Uğurlu abimizi dinleme fırsatı bulduk. “Uzun Yaşanmış Bir Ömrün Kısacık Hikâyesi” isimli gecede Kâmil abimiz o her zamanki tatlı üslubuyla bizleri aldı götürdü.


Şehirde yazı üslubunu beğendiğim ve kendime örnek aldığım Kâmil Uğurlu’nun, merhum hemşehrimiz İhsan Hınçer’in uzun yıllar çıkardığı “Türk Folklor Araştırmaları” dergisindeki Konya türkülerinin hikâyelerinden tanıdım.


Sonra “Konya Şehrengizi” isimli kitabındaki o tatlı üslubu unutmak ne mümkün… Eğer kütüphanenizde bu kitap yoksa çok eksik kalacaktır, bilesiniz…


©Fotoğraf: T. Sakman Arşivi. 90’lı yılların sonunda Fen Edebiyat Fakültesi’nde Prof. Dr. Saim Sakaoğlu tarafından düzenlenen Konya türküleriyle ilgili bir toplantı sonrası çekilen hatıra fotoğrafı. Ayaktakiler soldan sağa; Mehmet Gönülal, Zeki Kayhan, Saim Kayhan, Tahir Sakman, Kemal Pekçağlar. Oturanlar soldan sağa; Kâmil Uğurlu, Ahmet Özdemir, Saim Sakaoğlu, Memduh Derin, Seyit Küçükbezirci.


Sonraları, sanırım 90’lı yılların sonunda Fen Edebiyat Fakültesi’nde Prof. Dr. Saim Sakaoğlu tarafından düzenlenen Konya türküleriyle ilgili bir toplantıda yakından tanıma fırsatı buldum.


Bir çınarın kendisini bir saatlik bir zaman diliminde anlatması tabii ki mümkün değildi ama o tatlı lisanıyla hatıralarının bir kısmını dinlemek çok hoştu. O mutlu yıllara bizi alıp götürdü üstat… “Keşke gelmeseydik hep oralarda kalsaydık” dedirtti bizlere…


Birçok değerimizi yitirdiğimiz ve yenisini yetiştirmekte de bir hayli zorlandığımız günümüzde / şehrimizde Sayın Uğurlu gibi çınarların, sanata, kültüre, şiire gönül vermiş insanlarımızı sağlıklarında hatırladığı ve hatırlattıkları için Sayın Güçlüye ve ekip arkadaşlarına şehir kültürü adına teşekkür etmek de bize kalıyor.


Foto: T. Sakman. Kâmil Uğurlu sunum yaparken...


Sayın Uğurlu geceyi bir şiiriyle noktaladı. “Ateş renkli çiçek açan bir dünyada arşa yalın ayak” ancak Kamil Uğurlu gibi bir şairin mısralarında gidebilirsiniz:


Ateş rengi çiçek açan
Hangi dağın yücesindesin
Ey ayrılık dağının keklikleri
Ve hicran dağının Ferhatları
Gönül ülkemin güzel atları
 
Yılların sırtına binip gittiniz ve beni terk ettiniz
Ki benim bir vakit terk ettiklerim
Tenha bırakıp gittiklerim
Vaktinde kıymetini bilemediklerim
 
Bir zamanlar anamdınız babamdınız
Bazen kayınpederim
Boşa geçen vakitlerim nazlarım niyazlarım
Elinizi bir tutar isem arşa çıkacak bu yetim yürek
vallahi yalın ayak ve yürüyerek
Bir duaya bile mecalsiz titrek ellerim
Vay benim vaktinde kıymetini bilemediklerim


Bu şiirin tamamını Sayın Uğurlu'nun kendi sesinden dinlemek isteyenler için link:
 

https://drive.google.com/file/d/1S1Xep0b9bs5gR7jcygt7m0YsH6jHsFNO/view?usp=sharing


TAHİR SAKMAN


Foto: Mustafa Balkan. Gecenin sonunda hatıra fotoğrafı...


 

 

09 Haziran, 2022

GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ


Geçtiğimiz hafta bir akşam Gedavet’te Nazım’ın 59. ölüm yıl dönümü anısına açık havada şiir dinletisi vardı…


Ne kadar da çok özlemişim meğer yıldızların altında şiir dinlemeyi hele bir de Nazım’ın şiirleri olunca sanki o gökteki yıldızlar üzerinize üzerinize yağıyor gibiydi…
En çok konuşulan ve en çok tartışılan şairimiz Nazım Hikmet…


Tarih, 11 Ekim 2000… Yeni Gazete’de bir haber; “Çağdaş Sanat Evi Etkinliklere Başlıyor…”



Sadrettin Konevi Mahallesi’ndeki mütevazi mekânımızda haftada bir gün akşamları toplanıp şiir okuyoruz; sevgiden, barıştan, şiirden bir dünya kurmuşuz… ve o gün Nazım’ı anmak için toplanmıştık…


Ve bendenizin kaleme aldığı bildiri:


“Bizler; Çağdaş Sanat Evi Konya Sanat Derneği şairleri olarak bütün evrene yüreğimizi açarak bildiririz ki; şiirimiz daima barışın ve sevginin hizmetinde olacaktır.
Yüreğimizdeki ve beynimizdeki bütün olumlu enerjileri, bütün evrene kardeşliğin hâkim olması için harcayacağız.


Şiirin, sevginin ve hoşgörünün ana vatanı olan kutsal şehir Konya'dan bütün evrene, sevgi ve şükranlarımızı sunarken biliyoruz ki; evrenin gücü hep yanımızdadır.


Ve evrenin gücünden aldığımız güçle yüreğimizden dökülen şiirler, sonsuzluğa olan yürüyüşümüzde bize daima yol gösterecektir. Sonsuzluk kapılarının ancak ve ancak sevgiyle açılacağının bilinciyle bütün insanları kardeş biliyoruz.


‘Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ diyen Ulu Önder Atatürk'ün yolunda ve sanatın evrensel kulvarında yürümek, tek amacımızdır.


Yeni dönem sanat çalışmalarına başlarken bütün insanların sevgide ve kardeşlikte buluşmalarını diliyor, bütün evrene sevgi dolu şiirlerimizi sunuyoruz.


Şunu lütfen unutmayınız; şiir yaşamın ta kendisidir.”



Geceye şehrin sanatseverlerinin yanı sıra o dönemde Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olan Bozkurt Kuruç da katılmıştı. Sonra dönemin il Kültür Müdürü Necip Mutlu, Av. Ahmet Ergun, Seyit Küçükbezirci, Nevzat Küçükerdoğan, Hüsnü Bozkurt ve daha birçok aydın Konyalı, o gün orada Zeki Beştepe’nin organizasyonuyla toplanmış, adını anımsayamadığım diğer dostlarla birlikte Nazım şiirleriyle sevgi, özgürlük ve kardeşlikten bir dünya kurmuştuk…


Sözü Nazım’ın “Güzel günler göreceğiz” isimli şiirinden bir bölümüne bırakmanın vaktidir:
 
/Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…/

TAHİR SAKMAN

Yeni Gazete'deki konuyla ilgili yazım, 11 Ekim 2000, Konya.



07 Haziran, 2022

ESKİ TÜRKİYE’Yİ İSTEMİYORUM(!)

 

Eski Türkiye'de Bayım; ailecek yılda birkaç kez de olsa felekten gece çalmaya teşebbüs edebiliyorduk... şimdi aklımızın ucundan geçirmek bile ne mümkün efendim...


Eski Türkiye'de Sayın Bayım; ailemizle, eş dost ile birlikte dışarıda akşam yemekleri yiyebiliyorduk, şimdilerde ise sadece eşimizle olsun birlikte, çorbacıya bile gidemez olduk...


Eski Türkiye'de yani mutlu olduğumuz günlerde Bayım,  insanlar birbirlerine hoşgörüyle bakarlar, yaşam biçimleri dayatılmazdı. Kendisi gibi düşünmeyen insanlar, dini terimlerle rencide edilmezdi. Din görevlilerimiz, dini vecibelerden bahsederken toplumda ayrışmaya ve siyasi anlamlara çekilebilecek söylemlerde bulunmamaya özen gösterirlerdi.


Eski Türkiye'de Bayım yani bizim mutluluğu ve özgürlüğü tattığımız günlerde; insanlar, siyasileri eleştirirken çekinmezler, her konuda düşüncelerini açıkça ifade etmeye ayrı bir özen gösterirlerdi, şimdi ise bayım, fikirler izhar edilirken birkaç kez düşünme gereği duyuluyor.


Yine sizin de bildiğiniz gibi o eski Türkiye'de, yılda bir kez de olsa Akdeniz'e koşup kendimizi serin sulara bırakıp, ülkemizin güneşinden turistler kadar olmasa da birkaç gün faydalanmanın sevincini yaşayabiliyorduk. Hatta Bayım af buyurun, cürmümüze bakmadan yurt dışına bile birkaç kez çıkmışlığımız vardır ve bu sayede ülkemize dışarıdan bakarak bazı şeylerin de farkına varabiliyorduk. Mesela sosyal adaletin, adil paylaşımın dahası gelişmiş demokratik toplumlardaki hayat standartlarının yüksekliğinin farkına varıp kıyaslama ve sorgulama yeteneğimizi geliştirebiliyorduk.


Eski Türkiye'de Bayım; kitap okumak lüks değildi, gazeteler tek tip çıkmıyordu, TV'lerden doğru haber dinleyebiliyorduk... Haber alma özgürlüğümüz sınırsızdı...


Eski Türkiye'de Bayım; hayat bu kadar pahalı değildi,  geçinebiliyorduk, evsizler ev alabiliyordu ki şimdi kiralamak bile ciddi bir birikim gerektiriyor.


Eski Türkiye'de; sinemaya, tiyatroya, konsere gidip çeşitli sanatsal faaliyetlerle ufuklarımızı aydınlatabiliyorduk, şimdi ise pahalılıktan aklımıza bile getirmeye korkuyoruz böyle zararlı(!) fikirleri...


Eski Türkiye; sığınmacı adı altında istilaya uğramamıştı, demografik yapımız tehdit altına girmemişti... Şehrimde, mahallemde sığınmacıların görgüsüz, şımarık, pervasız tavırları yüzünden rahatsız edilmek, tacize uğramak istemiyorum. Ötesi huzur ve güven istiyorum!


"Taciz" deyince yaşantım boyunca duymadığım ahlaksızlıkları, bu son dönemde görmenin utancı bile yüzümü kızartıyor Bayım...


Eski Türkiye’de Bayım; milli bayramlarımızı büyük bir coşkuyla kutlarken Cumhuriyet’imizin kurucu kadrolarına; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarına, şehit ve gazilerimize şükran duygularımızı dillendirirken, Atatürk ilke ve inkılaplarına olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyorduk… Vatan toprağını kurtaran insanlarımıza dil uzatma gafletini kimse göstermiyordu…


Eski Türkiye'yi özlemiyorum aslında bayım; özlediğim, eski Türkiye'den her alanda gelişmiş, daha müreffeh, daha konuşan, daha düşünen, daha özgür, yaşam kalitesi yükselmiş, kimsenin bir dilim ekmek için, kula kulluk etmediği bir Türkiye istiyorum Bayım...


Yoksulluğun değil; zenginliğin, yolsuzluğun değil; dürüstlüğün, yasakların değil; özgürlüklerin konuşulduğu, konuşmaktan öte yaşanıldığı bir Türkiye istiyorum.


Çok şey istemiyorum; Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk Türkiye’sinin bir vatandaşı olarak hakkım olanı, ülkemin zenginliklerini adil bir paylaşımla, ülkemin insanlarıyla birlikte, insanca yaşayacağım; adaletli, mutlu bir ülke istiyorum Bayım...


Tüm bunların ötesinde, bunların pek çoğundan daha önemli bir şeyimiz vardı; umudumuz vardı Bayım, umudumuz… geleceğe olan inancımızdan ne istediniz ki?


Son bir şey Bayım; tüm bunları kimseden istemiyorum, bunları bizler yani Atatürk Türkiye’sinin yurttaşları olarak hep birlikte, el ele vererek yeniden kuracağız ve umutlarımız gökyüzünde sonsuza dek yeşerecek…


TAHİR SAKMAN

 

06 Haziran, 2022

BEDELİ ÖDENMİŞTİR


 Demografik yapımız aynıymış…


Bizler, bu vatanda yaşamak için ve bizlerin yaşaması için bedel ödemiş bir neslin torunlarıyız…


Kimimizin dedesi Suriye Cephesinde…


Mesela benim dedem Hakkı Efendi… Şam cephesinde vatan için göğsünü siper ederken, oğlu için yani babamın özgür bir vatan toprağında yaşaması için savaşırken…


Kimlerle mi? Gündüz İngilizlerle, gece orduyu arkadan vuran Araplarla…


Bizler bu vatanda rahat oturabiliyorsak; özgürce dedelerimizin ödediği bedel yüzündendir ve o bedeli dedelerimiz; canlarıyla, şehadet şerbetini içerek ödediler…

Kimileri gibi dolarla değil; canlarıyla satın aldılar ve bizler bu bedel karşılığı yurttaş olarak bu ülkede yaşamaya hak kazandık!

Benim demografik yapım asla aynı değil ve asla aynı olmayacak; benim demografik yapım, Yüce Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının ve şehitlerimizin kanlarıyla çizdikleri yoldan geçer.


Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, ışıklı yoludur benim demografik yapım…


Türk Ulusunun yanıdır benim demografik yapım…


Ve bedeli; dedelerimiz tarafından ödenmiştir…


TAHİR SAKMAN










30 Mayıs, 2022

BETON OLSUN DA ÇAMURDAN OLSUN!


 Sizinle hiçbir ortak yanımız yok bayım; asla anlaşamayız…
 
Siz, yıkıp yerine beton dikmeyi sonra betonun ortasına birkaç ağaç dikmeyi çevrecilik sanıyorsunuz…
 
Estetik anlayışınız sıfır… beton dikince güzel olacak sanıyorsunuz, varsın beton olsun da çamurdan olsun…
 
Oysa insanların toprağa ihtiyacı var bayım; ekilmesi, dikilmesi gerek ki karnımız hep birlikte doysun… dokunulması gerek toprağa ki olumsuz enerjilerimizi aktaralım…
 
Dünya hepimizin, toprak pay edilecek bir yer değil; paylaşılacaksa illa bir mezar yeridir yerim…
 
Öyle her yere beton dikerseniz ölülerimizi nereye gömerler sonra bayım?
 
İnsanların yaşaması gerek bayım, yaşaması; yaşam hakkı nasıl kutsalsa, ekmek hakkı da en az onun kadar kutsal ve dünyada yaşayan herkesin en az sizin kadar ekmek yeme hakkı var bayım!
 
TAHİR SAKMAN
 


PULA KUL DEĞİLİZ
 
siz ırmakları içseniz doymazsınız
bizim gözümüz yapraktaki çiy tanesinde
binbir özenle damlasını bekleyerek günlerce
ana sütü gibi biz
başaktaki emeğin terini içeriz
hak ettiğimiz sürece
 
yaşama saygı duyarız/ eğiliriz önünde
pula kul değiliz
kula kul olanlarla da işimiz yok
sömürmeyiz insanı
yandaşlıksa/ haktan yana yandaşız
ve biz bayım biz/ yani hepimiz
yunus gibiyiz kin gütmeyiz
kardeşiz yedi cihana
 
toprak herkesindir deriz
varsa eğer dünyada
bir mezar yeridir yerimiz
 
bahar dalında koşan kelebek
sevgiyle ısıtan bir güneş
ve nasırlı ellerde tüten ekmek
tüm canlar mutlu olsun isteriz
düşünürüz/ hem de çok/ siz dahil bayım
yeryüzü canların yüzü oluncaya dek
 
TAHİR SAKMAN
 

 

 

27 Mayıs, 2022

SÖYLESEM GÜÇ YETMEZ SUSSAM İŞKENCE

 


“Söylesem güç yetmez sussam işkence” demiştim yıllar önce bir şiirimde ve bir kitabıma isim olmuştu… sanki tam da yeni söylemişim gibi güncel…
 
Her gün her şeylere zam geliyor ve iktidar sus pus… halk dersen…
 
Kimileri:
 
“Aman partimize zarar gelmesin de ne olursa olsun…”, “kurtarırsa anca o kurtarır”, “dış güçler”, “vatan hainleri”, ezan susmaz, bayrak inmez…”
 
Kimileri de muhalefette olmalarına rağmen kendilerine muhalefet edercesine:
 
“Şu aday olmazsa başkasına oy vermem”, “Kılıçdaroğlu aday olursa oy alamaz, o Alevi...”, “Bilmem kaç seçim kaybetti…”
 
Ülkede insan hakları… anayasal haklar, güvenceler, yargı, hak, hukuk…
 
Eğer zamlar olmasaydı haberimiz bile olmayacaktı…
 
İptal edilen konserler… Yaşam biçimlerine müdahale… Mahalle baskısını geçtik artık şehir aşamasındayız! Sırada ne var?
 
Siz kendi kendinize muhalefet ederken…  
 
“Söylesem güç yetmez sussam işkence”
 
Bizde biat kültürü yoktur… itaat kültürü de… Halkın ve hakkın yanında olmak şiarımız… Cep doldurmayız…
 
Gücümüz yetmese de susmuyoruz…
 
TAHİR SAKMAN

25 Mayıs, 2022

TIRNAĞIN VARSA BAŞINI KAŞI

 
Foto: Tahir Sakman. Şeftalinin 1 TL olduğu mutlu günlerden, yıl 2013...


“Madem markete gidemiyoruz, biz de pazara gideriz” dedik…
 
Demez olaydık… Güya yaz geliyor ve fiyatlar düşüyor… Pazar arabasını 400 TL’ye doldurmanın sevinci mi utancı mı yoksa hıncı mı desem bilemedim…
 
O da çoğu yarımşar kilo, karpuzu çeyrek alarak… bir patates ve soğanı üçer kilo alma cesareti gösterdim o kadar…
 
Dişe dokunan; ev yapımı yarımşar kilo yavan ve yağlı peynir, bir de yoğurt… Hepsi bu…
 
“Freni patlamış kamyon gibiyiz” demek yetmiyor artık…
 
Herkes kafasına göre takılıyor… Fırsatçılar, günün ruh haline göre fiyat koymaya başladılar, nasılsa denetim yok, nasılsa kriz var…
 
Vatandaşa “halin ne” diye soran yok, iktidarın halkla bağı kopmuş, haberleri bile yok…
 
Kimileri ikişer, üçer maaşlarla gül gibi geçinip gidiyorlar…
 
Emekliler iflas etti, korkularından evden dışarı çıkamıyorlar artık. Seslerini duyurabilecekleri bir merci de yok…
 
Babam “tırnağın varsa başını kaşı” derdi…
 
Hırsımızdan tırnaklarımızı kemirmekten, başımızı kaşıyacak tırnak bile kalmadı…
 
TAHİR SAKMAN
 

24 Mayıs, 2022

BETON AŞKINA


Alâaddin Köşkü’nün şemsiyesini yıktınız yerine bir ucube yapı kondurdunuz… Şimdi o da yıkılıp yerine uluslararası bir yarışma açılıp orada birinci olan yapılacakmış… Niye, bizim mimarlarımız yok mu? Peki ya harcanan, savrulan, boşa giden milyon liraların hesabı kime yazılacak?
 
Mevlâna Çarsısı yıkıldı… Yerine yine binalar yapıldı… Madem bina yapacaktınız çarşıyı tıraşlasanız olmaz mıydı? Otoparkını niye yıktınız, biz bu kadar zengin miyiz? Binadan çıkan demirleri gördünüz mü, ya betonları? İçiniz sızlamadı mı?



Belediye binasını yıktınız… aslında çok zor yıktınız; çünkü bayağı bir sağlammış… depremde hasar görmüş… Yerine kütüphane yapılacakmış, peki güçlendirip kütüphane yapsanız olmaz mıydı?
 
Har vurup harman savurmak…
 
Mevlâna Türbesi’nin önündeki yeşil alanları yok ettiniz; sebep? Alan sulanırken temele gidiyormuş… İlahi… Ya hu, drenaj diye bir şey var duydunuz mu?
 
Sonra Yeşil Türbe’nin çinileri… asırlık çinileri değiştirdiniz, üç ay sonra dökülmeye başladı… sorumlu ortada yok, boşa giden paralar bir yana prestij kaybı… kimse üzerine alınmasın, tek kabahatli benim; özür dilerim tüm Konyalılardan… İstifa etmeyi de düşünüyorum bir sorumlu olarak!
 
O tramvay oralardan geçtiği sürece ne Alâaddin Tepesi ne Karatay Medresesi ne İnce Minare ne İplikçi Camii ne Selimiye Camii ve ne de Mevlâna Türbesi ayakta kalamayacaktır biline…
 
Yetti mi? Tabii ki de yetmez…
 
Eski stadyumu yıktınız oysa etrafına pekâlâ yeşil alan yapabilirdiniz ama olmaz yıkmayı çok seversiniz, betonu da… para da çok nasılsa, harcayın gitsin…


Haydi Alâaddin Tepesi’ndeki orduevini yıktınız, onu anladık ama ya karşısındaki sapasağlam karargâh binasını niye yıktınız? En azından üniversite öğrencilerimize yurt yapılamaz mıydı?

 
Meram’ın, Kumköprü’nün, Çimenlik’in ne kadar yeşil alanı, ekilebilen alanı varsa betonla çevirdiniz…
 
Şimdi gözünüzü askeri alanlara, şehrin ortasında yeşil olarak kalan alanlara dahası en verimli arazilere diktiniz: 1. sınıf tarım arazisini betonla kaplayacaksınız…
 
Eh artık, biz de beton yeriz…
 
Bu şehir size 25-30 yıldır oy veriyor, sonuç?
 
“Yıktın perdeyi eyledin viran…”
 
TAHİR SAKMAN
 

 

23 Mayıs, 2022

YAKIŞIR BEYİM

YAKIŞIR BEYİM
 
Sizinkinde mutluluklar ışır,
Gözlerimiz bizim, hüzünler taşır.
Takılmayın; açız diye sakın ha,
Size doymak, bize şükür yakışır!
 
Ellerimiz yolunacak kazdadır,
Kazlar ise yolundukça hazdadır.
Sizlere verdikçe vermiş Allah’ım,
Şükürsüzüz; her kabahat bizdedir!
 
TAHİR SAKMAN

 

19 Mayıs, 2022

AYNI GEMİDEYİZ ATAM


 AYNI GEMİDEYİZ ATAM


bandırma yola çıktı bugün

vatan düşmana mı kalacak

gözleri çakmak çakmak

yüreğinde ateş

bir sevda ki samsun’da alev alacak


/atatürk’tür özgürlüğün adı

kim boğmak istediyse

yedi bu tokadı/


çıldırsa karadeniz 

dalgalar kudursa

yıldızlardan pusulamız

yükümüz kutsaldan kutsal

yolumuz gökyüzü dolu


bandırma’da bir adam

milletinin neferi

gözlerinden ateş dökerek

yürüdüğü zaman 

               peşinde bir vatan

güneşe dek yürüyecek


oy karadeniz 

sen köpüklerini gelin başı gibi sun

bu millet 

              karanlığın sesini yırtarak

haykırdı 

             zamanın öncesinden

atam geliyor atam


/atatürk’tür özgürlüğün adı

kim boğmak istediyse

yedi bu tokadı/


samsun’da ilk adım

cihanı titretmiştir

ne şanlı çizmedir o

düşmanı o gün ezmiştir


samsun’da ilk adım

yer oynadı yerinden

sığmadı da cihana

ses verdi yüreğinden


bundan gayri tanımayız

ne padişahı ne mandayı


kimi kaçar denizaltıyla

kimi bağrında siper açar

yediden yetmişe halkıyla

çünkü o en büyük türk’tür

çünkü o atatürk’tür


analar bacılar kızlar

cepheden cepheye koştular

sağ olmadan vatan 

                          ölmek haram

kanadı kırık tekersiz kağnılar 

yetişemedi size rüzgârlar


kaderimize süngü taktık

kazma kürekten destanlarla

ülkümüzü yıldızlara çaktık

uçtuk süvarilerle izmir’e

biz o gün hepimiz

kordon’da dalgalanan bayraktık


aynı gemideyiz atam

milletin taktı rütbeyi

sanma fırtınalar dindi

türk’ün adı durdukça

devrimlerin sürecek

milyonlar sen şimdi


düşmanın hayının tepesine tepesine

en ücra köşesinden kopup gelen

vatanın taşıyla toprağıyla bineriz

çünkü biz atatürk’ün erleriyiz


/atatürk’tür özgürlüğün adı

kim boğmak istediyse

yedi bu tokadı/


TAHİR SAKMAN

15 Mayıs, 2022

İKİMİZDEN BİR YALAN


 

İKİMİZDEN BİR YALAN
 
inandığım bir yalandın sen
gerçeğini düşlemediğim
gölgelerin koynunda sevişirken hüzünler
büyürdün kalbimde düğüm düğüm
 
mum gibi erimiş şimdi o yıllar
eski aşklar eski şarkılara kaldı
ne zaman dönsem geriye
anladım hepsi masaldı
 
unuttuğum bir yerde belki yeniden
çıkarsan karşıma dayanamam bilirsin
yine severim eskisinden beter
ayıramam seni gecelerimden
 
seninle başladı her şey
yokluğun bile güzel
saatler geçe kaç varken
ruhumda ismin sarhoş bir gazel
 
ikimiz bir yalandık
gerçeğe dönemedik
ben erkenciydim sen geç
zamana sus diyemedik
 
şu mehtap şahidimdir
gökyüzünde dolandık
itiraf ediyorum sevgilim
biz çok güzel bir yalandık
 
TAHİR SAKMAN

 

 

14 Mayıs, 2022

ADALET


 

ADALET
 
Birlikte yürünendir yol
Omuz omuza yürek yüreğe
Çocuklardan cıvıl cıvıl
Ses bırakmak geleceğe
 
Korkmuyoruz karanlıktan
Adalet herkes için
Ve daha çok demokrasi
Başka yol yok ülkem için
 
TAHİR SAKMAN

12 Mayıs, 2022

ANAN EKMEĞİNE YAĞ SÜRSÜN!


ANAN EKMEĞİNE YAĞ SÜRSÜN!


Hayatı anlamadınız; kendi ömrünüzü heba ettiğiniz yetmedi, ömürleri de heba ettiniz... Konya'da bir deyim vardır; yapılacak bir şey kalmayınca veya emekler boşa gidince söylenir:


"Haydi git de anan ekmeğine yağ sürsün!"


Şimdi ekmeğinize yağ sürecek ananız da kalmadı...


TAHİR SAKMAN