TÜRKÜLERİMİZ DİZAYN(!) MI EDİLİYOR?

TÜRKÜLERİMİZ
DİZAYN(!) MI EDİLİYOR?
Folklor
denildiği zaman özelde türkülerimizde halkın duygularını en saf haliyle kah
üzüntüsünü kah sevincini anlattığı eserler akla gelmelidir. Türkülerimizin pek
çoğu yüzyılların imbiğinden geçerek günümüze ulaşması, onların ne denli sağlam
yapıtlar olduğunu da ortaya koyar.
Türkülerimiz
içinde müstehcen türkülerimiz de mevcuttur; ancak bunlar her ortamda okunmayan
türkülerdir. Bu türküleri de söyleyen/yakan yine halkımızın ince zekâsıdır.
Bizim onları hiçbir şekilde eleştirmemiz/değiştirmemiz düşünülemez. Bu
türküleri ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekmektedir.
Konya
yöremize baktığımız zaman “Elmalı” diye bilinen bir türküyle “Dömeke”
(Dimetoka) türküsünü örnek olarak verebiliriz. Daha başkaları da elbette vardır
ama zaman içerisinde unutulmuş olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Geçtiğimiz
yıllarda kaybettiğimiz bir dönem İller Bankası müdürlüğü de yapan Konya kültür
sevdalılarından Mehmet Şendal’dan dinlediğime göre merhum Mazhar Sakman, bu
türküyü çok okurmuş ama bendeki kayıtlarda böyle bir türküye rastlamadım.
Oturak ortamlarında okunmuş ve oturakların mahremiyeti içerisinde de kaybolmuş
olmalıdır.
Şurası
muhakkak ki Konya oturaklarında okunan türkülere, oturak müdavimlerinin yaş ve
görgü derecesine göre karar veren saz ustalarıdır. Ortama göre bu türküler
okunmuştur.
Bunun
yanı sıra günümüzdeki değişen anlayışlar nedeniyle daha muhafazakâr bir yapıya
bürünen olgular, türkülerimizdeki bazı sözleri değiştirme gayretine
girmektedirler. Hiç kimsenin böyle bir yetkisi yoktur; onlar sizin besteniz
değildir, halkın kendi sesidir…
Türkü
metinleri zaman içerisinde elbette değişebilir bunun örnekleri de çoktur mesela
Aksinne türkümüzün asıl sözleri merhum Mazhar Sakman’a göre Âşık Dertli’nin
/Nahnü kasemnâ’da taksimde Mevlâ
Olanca noksan kısmeti bana mı verdin
Âleme sefalar eyledin a’tâ
Derdinen mihneti bana mı verdin/
şeklindeki
koşmasıdır ancak zaman içerisinde sözler değişmiştir ve bunu yapan da halkın
kendisidir. Keza Âşık Şem’i’ye ait olan “Bülbül” isimli koşmanın sözlerinin
nasıl değiştiğini görmek için koşmanın aslını okumak yeterli olacaktır. Masa
başında oturarak Molla Kasım misali meşrebinize uymayan sözleri değiştirmeye
hiç kimsenin yetkisi olamaz.
Geçtiğimiz
yıl Nuri Cennet imzalı “Konya’nın sazında kırk türkü” isimli bir kitap
yayımlandı. Kitabı çok önemsedim; çünkü Nuri Cennet gibi bir kıymetin,
hayatını, hatıralarını, şiirlerini ve Konya türkü kültürü içerisindeki yerini
fotoğraflarla anlatıyordu. Çok sevinmiştik, Konya türkülerini bizzat yorumlayan
önemli bir ismin ağzından yayımlanmıştı.
Kitabın
son bölümündeki türkü metinlerini incelediğimiz zaman ise üzülmemek mümkün
değildi; sanki gizli bir el türkülerimizin bazı kelimelerini değiştirmişti.
Yakından tanımaktan onur duyduğum Cennet abi bu türküleri böyle okumazdı ayrıca
1985 yılında Yeni Konya gazetesinde Nuri Cennet-Mehdi Halıcı ikilisi tarafından
tefrika edildikten sonra 1986 yılında Mehdi Halıcı imzasıyla yayımlanan “Konya
sazı ve türküleri” kitabında orijinal sözlerle yayımlanmışken bu sefer bazı
sözler değiştirilmek talihsizliğine uğramış olması ziyadesiyle türkülerimiz
adına üzücüdür. Bazı sözler üç nokta konularak geçiştirilmiş kimi sözler de
türkünün otantikliğiyle hiç alakası olmayan ve sırıtan kelimelerle
değiştirilmiştir. Bu incelemede, farklı kaynaklarda yer alan türkü metinleri
değil sadece Nuri Cennet, Mehdi Halıcı’nın yayımladığı türkü metinleri esas
alınmıştır.
Gözümüze
çarpan değişikliklerden bazıları şöyle:
58.
sayfada türkü metninin bir mısraı “Bir ateş ver anam da cigaramı yakayım” hiç
yer almamış … nokta konularak geçiştirilmiştir.
Kitabın
64. sayfasında yayımlanan “Saffet Efendi” türküsünde geçen “Kız ehli kızların
karnı şişer mi” şeklindeki mısra, “Kız olan kızların da yüzü düşer mi” mısraı
ile değiştirilmiştir. Yine aynı türküde “Sürmeli kızlar göksü [göğsü] çapraz
düğmeli kızlar hani nerde” şeklindeki türkü metni “Sürmeli kızlar kızlar hani
nerede” şeklinde kısaltılarak yazılmıştır.
71.
sayfada “Kara Koyun” ismiyle yer alan ve “Madam” ismiyle de bilinen türkünün
metninde orijinalinde “Elinde kadeh boş geldin” şeklinde olmasına rağmen
kitapta kadeh kelimesi yerine üç nokta konularak “ Elinde … boş geldin”
şeklinde yer almıştır.
72.
sayfadaki “Emmiler” türkümüzün Cennet abimizin kitabına göre son dörtlüğü “Elma
gibi yanaklar/Kiraz gibi dudaklar/Öpmelere kıyılmaz/Sevmelere doyulmaz” olması
gerekirken bu mısraların yerine üç satırın başlarına birer nokta konularak
eksik yazılmıştır.
73,
sayfadaki “Enginli yüksekli kayalarımız” türküsünde de “Asker karısıysan
karşımda durma” şeklindeki mısra “Ben seni seviyom gönlümü kırma” şeklinde değiştirilmiştir.
Bazı dörtlükler ise hiç yer almamıştır.
“Elmaların
yongası” isimli türküde (sayfa 82) türküde geçen “hovardalar yaylası”
şeklindeki sözler hiç yer almamış, “beni çoban yapsınlar kızların sürüsüne”
mısraında geçen “kızların” kelimesi yerine … nokta konularak geçmiştir.
87.
sayfada yer alan “Penceresi yeşil perde” isimli türkünün nakaratında yer alan
“Göksü [göğsü] çapraz düğmelendi” kelimeleri üç nokta konularak geçilmiştir.
95.
sayfadaki “Keşke seni görmeseydim” türküsünde de benzer eksiklikler göze
çarpmakta ve “İnce belden sarmasaydım”, “İçmiş demi olmuş sarhoş” gibi bazı
mısralara yer verilmemiştir.
97.
sayfada yer alan “Dut ağacı” isimli türküde de benzer şekilde “Oğlan büyük kız
küççük/Sarıldıkça dat verir” mısraları “Bu gençlikte yâr sevmek/Güzellere tat
verir” şeklinde değiştirilerek yer verilmiştir. Söz konusu kitabın 10.
sayfasında yer alan kupürde de görüleceği üzere, bendenizin 4 Ağustos 1999
yılında Yeni Gazete’nin Cönk ekinde yayımlanan “Cennet’ten Bir Nida Geldi
Güllere” başlıklı yazımda da bu türkünün değiştirilen yerini görmek mümkündür.
Sonuç
olarak; türkü kültürümüzle ilgili yayım yaparken, türkülerimizin geleceğe
sağlıklı olarak intikali için ustaların okuduğu şekliyle yayımlamak en doğrusu
olacaktır. Bunun aksini düşünmek türkülerimiz dizayn mı ediliyor veya sansüre
mi uğruyor eleştirilerine muhatap olacağı gibi gelecekte bu tür kitapların
kaynaklık edeceği de göz önüne alınırsa nasıl bir kültür yanlışına düşüldüğü
net bir şekilde görülecektir. Bu durum türkülerimize ve ecdadımıza olduğu kadar
aynı zamanda bir büyük ustaya yapılan bir saygısızlıktır.
Folklorumuz,
türkülerimiz her türlü sansürün üstesinden gelecek bir kültür yapısına
sahiptir. Meşrebinize uymayan sözleri değiştirmek kimsenin haddi değildir. Nuri
Cennet abimizin buna izin vereceğini düşünmüyorum; hangi zihniyetse,
türkülerimizi kendince dizayn etmeye kalkması kabul edilebilecek bir şey
değildir.
Konya
türküleri, Konya’yı anlatır, ecdadımızı anlatır ve her şeye rağmen tüm
otantikliğiyle yaşamaya devam edecektir.
TAHİR
SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.