YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

04 Aralık, 2025

TÜRKÜLERİMİZ DİZAYN(!) MI EDİLİYOR?


TÜRKÜLERİMİZ DİZAYN(!) MI EDİLİYOR?
 
Folklor denildiği zaman özelde türkülerimizde halkın duygularını en saf haliyle kah üzüntüsünü kah sevincini anlattığı eserler akla gelmelidir. Türkülerimizin pek çoğu yüzyılların imbiğinden geçerek günümüze ulaşması, onların ne denli sağlam yapıtlar olduğunu da ortaya koyar.
 
Türkülerimiz içinde müstehcen türkülerimiz de mevcuttur; ancak bunlar her ortamda okunmayan türkülerdir. Bu türküleri de söyleyen/yakan yine halkımızın ince zekâsıdır. Bizim onları hiçbir şekilde eleştirmemiz/değiştirmemiz düşünülemez. Bu türküleri ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekmektedir.
 
Konya yöremize baktığımız zaman “Elmalı” diye bilinen bir türküyle “Dömeke” (Dimetoka) türküsünü örnek olarak verebiliriz. Daha başkaları da elbette vardır ama zaman içerisinde unutulmuş olmaları kuvvetle muhtemeldir. 
 
Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz bir dönem İller Bankası müdürlüğü de yapan Konya kültür sevdalılarından Mehmet Şendal’dan dinlediğime göre merhum Mazhar Sakman, bu türküyü çok okurmuş ama bendeki kayıtlarda böyle bir türküye rastlamadım. Oturak ortamlarında okunmuş ve oturakların mahremiyeti içerisinde de kaybolmuş olmalıdır.
 
Şurası muhakkak ki Konya oturaklarında okunan türkülere, oturak müdavimlerinin yaş ve görgü derecesine göre karar veren saz ustalarıdır. Ortama göre bu türküler okunmuştur.
 
Bunun yanı sıra günümüzdeki değişen anlayışlar nedeniyle daha muhafazakâr bir yapıya bürünen olgular, türkülerimizdeki bazı sözleri değiştirme gayretine girmektedirler. Hiç kimsenin böyle bir yetkisi yoktur; onlar sizin besteniz değildir, halkın kendi sesidir…
 
Türkü metinleri zaman içerisinde elbette değişebilir bunun örnekleri de çoktur mesela Aksinne türkümüzün asıl sözleri merhum Mazhar Sakman’a göre Âşık Dertli’nin
 
 /Nahnü kasemnâ’da taksimde Mevlâ
 Olanca noksan kısmeti bana mı verdin 
 Âleme sefalar eyledin a’tâ
 Derdinen mihneti bana mı verdin/ 
 
şeklindeki koşmasıdır ancak zaman içerisinde sözler değişmiştir ve bunu yapan da halkın kendisidir. Keza Âşık Şem’i’ye ait olan “Bülbül” isimli koşmanın sözlerinin nasıl değiştiğini görmek için koşmanın aslını okumak yeterli olacaktır. Masa başında oturarak Molla Kasım misali meşrebinize uymayan sözleri değiştirmeye hiç kimsenin yetkisi olamaz.
 
Geçtiğimiz yıl Nuri Cennet imzalı “Konya’nın sazında kırk türkü” isimli bir kitap yayımlandı. Kitabı çok önemsedim; çünkü Nuri Cennet gibi bir kıymetin, hayatını, hatıralarını, şiirlerini ve Konya türkü kültürü içerisindeki yerini fotoğraflarla anlatıyordu. Çok sevinmiştik, Konya türkülerini bizzat yorumlayan önemli bir ismin ağzından yayımlanmıştı.
 
Kitabın son bölümündeki türkü metinlerini incelediğimiz zaman ise üzülmemek mümkün değildi; sanki gizli bir el türkülerimizin bazı kelimelerini değiştirmişti. Yakından tanımaktan onur duyduğum Cennet abi bu türküleri böyle okumazdı ayrıca 1985 yılında Yeni Konya gazetesinde Nuri Cennet-Mehdi Halıcı ikilisi tarafından tefrika edildikten sonra 1986 yılında Mehdi Halıcı imzasıyla yayımlanan “Konya sazı ve türküleri” kitabında orijinal sözlerle yayımlanmışken bu sefer bazı sözler değiştirilmek talihsizliğine uğramış olması ziyadesiyle türkülerimiz adına üzücüdür. Bazı sözler üç nokta konularak geçiştirilmiş kimi sözler de türkünün otantikliğiyle hiç alakası olmayan ve sırıtan kelimelerle değiştirilmiştir. Bu incelemede, farklı kaynaklarda yer alan türkü metinleri değil sadece Nuri Cennet, Mehdi Halıcı’nın yayımladığı türkü metinleri esas alınmıştır.
 
Gözümüze çarpan değişikliklerden bazıları şöyle:
 
58. sayfada türkü metninin bir mısraı “Bir ateş ver anam da cigaramı yakayım” hiç yer almamış … nokta konularak geçiştirilmiştir.
 
Kitabın 64. sayfasında yayımlanan “Saffet Efendi” türküsünde geçen “Kız ehli kızların karnı şişer mi” şeklindeki mısra, “Kız olan kızların da yüzü düşer mi” mısraı ile değiştirilmiştir. Yine aynı türküde “Sürmeli kızlar göksü [göğsü] çapraz düğmeli kızlar hani nerde” şeklindeki türkü metni “Sürmeli kızlar kızlar hani nerede” şeklinde kısaltılarak yazılmıştır.
 
71. sayfada “Kara Koyun” ismiyle yer alan ve “Madam” ismiyle de bilinen türkünün metninde orijinalinde “Elinde kadeh boş geldin” şeklinde olmasına rağmen kitapta kadeh kelimesi yerine üç nokta konularak “ Elinde … boş geldin” şeklinde yer almıştır.
 
72. sayfadaki “Emmiler” türkümüzün Cennet abimizin kitabına göre son dörtlüğü “Elma gibi yanaklar/Kiraz gibi dudaklar/Öpmelere kıyılmaz/Sevmelere doyulmaz” olması gerekirken bu mısraların yerine üç satırın başlarına birer nokta konularak eksik yazılmıştır.
 
73, sayfadaki “Enginli yüksekli kayalarımız” türküsünde de “Asker karısıysan karşımda durma” şeklindeki mısra “Ben seni seviyom gönlümü kırma” şeklinde değiştirilmiştir. Bazı dörtlükler ise hiç yer almamıştır.
 
“Elmaların yongası” isimli türküde (sayfa 82) türküde geçen “hovardalar yaylası” şeklindeki sözler hiç yer almamış, “beni çoban yapsınlar kızların sürüsüne” mısraında geçen “kızların” kelimesi yerine … nokta konularak geçmiştir.
 
87. sayfada yer alan “Penceresi yeşil perde” isimli türkünün nakaratında yer alan “Göksü [göğsü] çapraz düğmelendi” kelimeleri üç nokta konularak geçilmiştir.
 
95. sayfadaki “Keşke seni görmeseydim” türküsünde de benzer eksiklikler göze çarpmakta ve “İnce belden sarmasaydım”, “İçmiş demi olmuş sarhoş” gibi bazı mısralara yer verilmemiştir.





97. sayfada yer alan “Dut ağacı” isimli türküde de benzer şekilde “Oğlan büyük kız küççük/Sarıldıkça dat verir” mısraları “Bu gençlikte yâr sevmek/Güzellere tat verir” şeklinde değiştirilerek yer verilmiştir. Söz konusu kitabın 10. sayfasında yer alan kupürde de görüleceği üzere, bendenizin 4 Ağustos 1999 yılında Yeni Gazete’nin Cönk ekinde yayımlanan “Cennet’ten Bir Nida Geldi Güllere” başlıklı yazımda da bu türkünün değiştirilen yerini görmek mümkündür.




 
Sonuç olarak; türkü kültürümüzle ilgili yayım yaparken, türkülerimizin geleceğe sağlıklı olarak intikali için ustaların okuduğu şekliyle yayımlamak en doğrusu olacaktır. Bunun aksini düşünmek türkülerimiz dizayn mı ediliyor veya sansüre mi uğruyor eleştirilerine muhatap olacağı gibi gelecekte bu tür kitapların kaynaklık edeceği de göz önüne alınırsa nasıl bir kültür yanlışına düşüldüğü net bir şekilde görülecektir. Bu durum türkülerimize ve ecdadımıza olduğu kadar aynı zamanda bir büyük ustaya yapılan bir saygısızlıktır.




 
Folklorumuz, türkülerimiz her türlü sansürün üstesinden gelecek bir kültür yapısına sahiptir. Meşrebinize uymayan sözleri değiştirmek kimsenin haddi değildir. Nuri Cennet abimizin buna izin vereceğini düşünmüyorum; hangi zihniyetse, türkülerimizi kendince dizayn etmeye kalkması kabul edilebilecek bir şey değildir.


Konya türküleri, Konya’yı anlatır, ecdadımızı anlatır ve her şeye rağmen tüm otantikliğiyle yaşamaya devam edecektir.
 
TAHİR SAKMAN
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.