SİZE RAĞMEN YAŞADIM XVI (SAZ ÇALAN HACI TEYZE)
Baba ninem Rahime Hanım iş kadını olmasından mıdır nedir bilemem ama
zamanına göre çok cesur ve atak bir hanım olduğunu yaşantısından da anlamak
mümkün.
Babam Mazhar Sakman’ın gençlik yılları… Oturak âlemlerinin yasaklandığı
yıllar… Bir gece oturakta basılırlar. Babamın ilk çalgısı lavtadır ama o da bir
oturak baskınında el konulur, suç aleti diyerek müsadere edilir. Bu vesileyle
babama Vesile ninem ut alır fakat babamın gözü sazdadır ve böylelikle saz
çalmaya başlar.
Torununun oturakta basıldığını ve karakola götürüldüğünü haber alan
Rahime Hanım karakola koşar… Komiserin odasında babamın sazını görünce geri
verilmeyeceğini bildiğinden “anaa benim saz burada n’arar ki” diyerek sazı eline
alır ve kapıdan çıkarken komiser “Hacı teyze sen saz mı çalıyorsun” diyerek
gülmeye başlar ve bu sayede sazı kurtarırlar.
Sonrası hâkim huzurudur. Babam değil sorulara yanıt vermek; ayakta
durmakta bile zorlanmaktadır. Hâkimse ısrarla “neredeydiniz, ne yapıyordunuz”
gibi sorularla sıkıştırmaktadır. Rahime Hanım dayanamayarak hâkime, “görmüyon
mu hâkim bey adam cenaze” der… hâkim bu müdahaleye çok güler ve bu sayede kurtulduğunu anlatırdı
babam.
Babam Rahime ninesinden Nizamlar türküsünü geçtiğini söylerdi. Bu türkü
çok eski bir türküdür. Türkü metinine baktığınız zaman bugün bile içimizi
acıtmaktadır.
Türkü, Feyzi Halıcı’ya göre, Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilip yerine
kurulan Nizamı Cedit askerlerini anlatmaktadır. Ve bu olay üzerine Konya’da baş
gösteren Kadı Abdurrahman Paşa olayı üzerine yakılmış olabileceğini söylerdi.
1800’lü yılların başlarında Konya’da, “Kadı
Abdurrahman Paşa” adında astığı astık, kestiği kestik bir kadı varmış. Zulümden
ve baskıdan bıkan halk, İstanbul’a müracaatla kadıyı, Konya’dan aldırmaya
muvaffak olmuşlar. Fakat bu uzun sürmemiş. Padişah II. Mahmut, Kadı Abdurrahman
Paşa’yı tekrar Konya’ya göndermiş. Gözünü kin ve intikam bürüyen Kadı
Abdurrahman Paşa, bir ramazan günü, “kaldırılması” için şikâyette bulunan,
şehrin ileri gelenlerinden yüz elli kişiyi iftara davet etmiş.
Davete gelenleri boğduran kadı, bu sefer
adamlarını şehre, halkın üzerine salmış. Zaten bıkan halk silahlanarak, Koç
Bekir Ağa idaresinde direnmiş. (Koç Bekir Ağa 1799 yılında Akka’ya, Cezzar
Ahmet Paşa’ya yardım olarak Konya’dan giden kuvvetlerin kumandanıdır. Akka’da
büyük yararlılığı görülen Koç Bekir Ağa’nın, halkın üzerinde büyük nüfuzu
vardır. Kendisi aynı zamanda yeniçeri tuğsuz veziridir.) Kanlı çatışmalardan
sonra kadı, Koç Bekir Ağa’ya yalvararak, Konya’ya bir daha gelmeyeceğine dair
yeminler ederek şehirden kaçmış. Ama yolda, Tekkeli aşiretinden Mustafa Bey’in
eline düşünce öldürülmüş. Olay üzerine Âşık Şem’i’nin iki destanı vardır.
(Kaynak: Halıcı, Feyzi, Âşık Şem’i Hayatı
ve Şiirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 531, 1000 Temel Eser
Dizisi: 95, 1982, Ankara)
Türküde geçen “mali gülü” kelimesi Mazhar
Sakman’a göre mali hülya, Feyzi Halıcı’ya göre ise malın gözü deyiminin
bozulmuş şeklidir. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na göre ikisi de değildir. Seyit
Küçükbezirci’ye göre ise, kaypak (hafif) anlamındadır. Her üç yorumun da sonucu aynıdır ve Nizam-ı Cedit
askerlerini hafife almaktadır. (Kaynak: Sakman, Mehmet Tahir, Konyalı Mazhar
Sakman’dan Türküler, Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, s. 170, 1999,
Konya)
Bu türkünün, Mazhar Sakman’ın bant kaydından
deşifre ettiğim metni şöyle:
ÜÇ GÜZEL OTURMUŞ İSKAMBİL OYNAR
(NİZAMLAR)
Üç güzel oturmuş iskambil
oynar
İskambil üstüne guşlar mı
gonar
İnsan sevdiceğine böyle mi
yanar
A benim zülf-i siyahım ebrû hilâlım
Südünen mi beslemiş annen gar beyazım
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
Gışlanın önünde redif sesi
var
Bakın çantasına bilmem
nesi var
Bir çift gondurası bir de
fesi var
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
Gışlanın önünde sıra
söğütler
Oturmuş binbaşı asker
öğütler
Cepheden mi gelir onca
yiğitler
[Cepheye mi gidiyor onca
yiğitler]
A benim zülf-i siyahım ebrû hilâlım
Südünen mi beslemiş annen gar beyazım
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
Gül ezerler gül
ezerler
Gülü tabağa dizerler
Güzeli candan severler
Akabinde düştü gönül
Yârden ayrılması güçtür
[Akabinde düştü gönül
Yârden ayrılması güçtür]
Gül guruttum gül
guruttum
Yârin sinesinde
uyuttum
Yâr söyledi ben unuttum
Akabinde düştü gönül
Yârden ayrılması güçtür
[Akabinde düştü gönül
Yârden ayrılması güçtür]
Aynı türkü Mazhar
Sakman’ın türkü defterinde ise şu şekilde yazılıdır;
Üç güzel oturmuş iskambil
oynar
İskambil üstüne kuşlar mı
konar
İnsan sevdiğine böyle mi
yanar
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
Kışlanın önünde redif sesi
var
Bakın çantasına bilmem
nesi var
Bir çift kundurası bir de
fesi var
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
Kışlanın önünde sıra
söğütler
Oturmuş binbaşı asker
öğütler
Cepheye mi gidiyor onca
yiğitler
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
Kışlanın önünde sıralı
selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz
evli
Sılada bıraktım bir saçı
telli
Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
Padişah II. Abdülhamit döneminde, araştırmalar
yapmak için Osmanlı ülkesine gelen, halk bilimci ve Türkolog, Macar İgnacz
Kunos’un Varna’da derlediği bir türkünün sözleri Nizamlar türküsünün sözleriyle
büyük benzerlik göstermektedir. (Kunos, İgnacz, Türk Halk Edebiyatı, Tercüman 1001 Temel eser, 1978) Kim bilir
asker âşığın sazıyla sözüyle taşıdığı bu türkü, İ. Kunos’un bildirdiğine göre,
yasak olmasından dolayı gizli saklı okunmakta imiş. Ayrıca bu sözlerle okunan
pek çok türkü vardır. İ. Kunos’un Varna’da derlediği bu türkünün Nizamlar
türküsüne benzeyen güftesi şöyle:
Saray önünde sıra söğütler
Oturmuş binbaşı asker
öğütler
Bu kavgada ölen baba
yiğitler
Kışlanın önünde bir uzun
servi
Kimimiz nişanlı kimimiz
evli
Sılada bıraktım ben bir
saçı telli
Türkünün ezgisi de oldukça dokunaklıdır sanki Viyana önlerinde başlayan bir
süreçte Türk’ün makus talihini anlatmaktadır. Bu türküyü ne zaman dinlesem
iliklerime kadar titrerim. Konya oturak repertuvarında önemli bir yere sahip
olan bu türküyü günümüzde çok okuyan da kalmadı. Korkarım ki hayatta olan mahalli
sanatçılarımızdan sonra kimse de okumayacak; sanki böyle bir türkü yokmuş, bu
türküyü ceddimiz yakmamış, okumamış gibi hafızalarımızdan tamamen silinecek…
Ne yaptın sen Konya, dününü hatırlamaktan korkacak ne yaptın?
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.