YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

13 Mart, 2022

SİZE RAĞMEN YAŞADIM XVI (SAZ ÇALAN HACI TEYZE)

 

Baba ninem Rahime Hanım iş kadını olmasından mıdır nedir bilemem ama zamanına göre çok cesur ve atak bir hanım olduğunu yaşantısından da anlamak mümkün.


Babam Mazhar Sakman’ın gençlik yılları… Oturak âlemlerinin yasaklandığı yıllar… Bir gece oturakta basılırlar. Babamın ilk çalgısı lavtadır ama o da bir oturak baskınında el konulur, suç aleti diyerek müsadere edilir. Bu vesileyle babama Vesile ninem ut alır fakat babamın gözü sazdadır ve böylelikle saz çalmaya başlar.


Torununun oturakta basıldığını ve karakola götürüldüğünü haber alan Rahime Hanım karakola koşar… Komiserin odasında babamın sazını görünce geri verilmeyeceğini bildiğinden “anaa benim saz burada n’arar ki” diyerek sazı eline alır ve kapıdan çıkarken komiser “Hacı teyze sen saz mı çalıyorsun” diyerek gülmeye başlar ve bu sayede sazı kurtarırlar.


Sonrası hâkim huzurudur. Babam değil sorulara yanıt vermek; ayakta durmakta bile zorlanmaktadır. Hâkimse ısrarla “neredeydiniz, ne yapıyordunuz” gibi sorularla sıkıştırmaktadır. Rahime Hanım dayanamayarak hâkime, “görmüyon mu hâkim bey adam cenaze” der… hâkim bu müdahaleye çok güler ve bu sayede kurtulduğunu anlatırdı babam.

Babam Rahime ninesinden Nizamlar türküsünü geçtiğini söylerdi. Bu türkü çok eski bir türküdür. Türkü metinine baktığınız zaman bugün bile içimizi acıtmaktadır. 


Türkü, Feyzi Halıcı’ya göre, Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilip yerine kurulan Nizamı Cedit askerlerini anlatmaktadır. Ve bu olay üzerine Konya’da baş gösteren Kadı Abdurrahman Paşa olayı üzerine yakılmış olabileceğini söylerdi.


1800’lü yılların başlarında Konya’da, “Kadı Abdurrahman Paşa” adında astığı astık, kestiği kestik bir kadı varmış. Zulümden ve baskıdan bıkan halk, İstanbul’a müracaatla kadıyı, Konya’dan aldırmaya muvaffak olmuşlar. Fakat bu uzun sürmemiş. Padişah II. Mahmut, Kadı Abdurrahman Paşa’yı tekrar Konya’ya göndermiş. Gözünü kin ve intikam bürüyen Kadı Abdurrahman Paşa, bir ramazan günü, “kaldırılması” için şikâyette bulunan, şehrin ileri gelenlerinden yüz elli kişiyi iftara davet etmiş.


Davete gelenleri boğduran kadı, bu sefer adamlarını şehre, halkın üzerine salmış. Zaten bıkan halk silahlanarak, Koç Bekir Ağa idaresinde direnmiş. (Koç Bekir Ağa 1799 yılında Akka’ya, Cezzar Ahmet Paşa’ya yardım olarak Konya’dan giden kuvvetlerin kumandanıdır. Akka’da büyük yararlılığı görülen Koç Bekir Ağa’nın, halkın üzerinde büyük nüfuzu vardır. Kendisi aynı zamanda yeniçeri tuğsuz veziridir.) Kanlı çatışmalardan sonra kadı, Koç Bekir Ağa’ya yalvararak, Konya’ya bir daha gelmeyeceğine dair yeminler ederek şehirden kaçmış. Ama yolda, Tekkeli aşiretinden Mustafa Bey’in eline düşünce öldürülmüş. Olay üzerine Âşık Şem’i’nin iki destanı vardır. (Kaynak: Halıcı, Feyzi, Âşık Şem’i Hayatı ve Şiirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 531, 1000 Temel Eser Dizisi: 95, 1982, Ankara)


Türküde geçen “mali gülü” kelimesi Mazhar Sakman’a göre mali hülya, Feyzi Halıcı’ya göre ise malın gözü deyiminin bozulmuş şeklidir. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na göre ikisi de değildir. Seyit Küçükbezirci’ye göre ise, kaypak (hafif) anlamındadır.  Her üç yorumun da sonucu aynıdır ve Nizam-ı Cedit askerlerini hafife almaktadır. (Kaynak: Sakman, Mehmet Tahir, Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler, Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, s. 170, 1999, Konya)


Bu türkünün, Mazhar Sakman’ın bant kaydından deşifre ettiğim metni şöyle:


ÜÇ GÜZEL OTURMUŞ İSKAMBİL OYNAR

                      (NİZAMLAR)


Üç güzel oturmuş iskambil oynar
İskambil üstüne guşlar mı gonar 
İnsan sevdiceğine böyle mi yanar
       A benim zülf-i siyahım ebrû hilâlım
       Südünen mi beslemiş annen gar beyazım
                   Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
                   Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar


Gışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına bilmem nesi var
Bir çift gondurası bir de fesi var
       Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
       Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
 
Gışlanın önünde sıra söğütler   
Oturmuş binbaşı asker öğütler   
Cepheden mi gelir onca yiğitler
[Cepheye mi gidiyor onca yiğitler]
       A benim zülf-i siyahım ebrû hilâlım
       Südünen mi beslemiş annen gar beyazım
                   Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
                   Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar


Gül ezerler gül ezerler   
Gülü tabağa dizerler   
Güzeli candan severler  
       Akabinde düştü gönül
       Yârden ayrılması güçtür
       [Akabinde düştü gönül
       Yârden ayrılması güçtür]
 
Gül guruttum gül guruttum   
Yârin sinesinde uyuttum   
Yâr söyledi ben unuttum
       Akabinde düştü gönül
       Yârden ayrılması güçtür
       [Akabinde düştü gönül
       Yârden ayrılması güçtür]
 
Aynı türkü Mazhar Sakman’ın türkü defterinde ise şu şekilde yazılıdır;
 
Üç güzel oturmuş iskambil oynar
İskambil üstüne kuşlar mı konar
İnsan sevdiğine böyle mi yanar
       Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
       Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
                   A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
                   Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
 
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına bilmem nesi var
Bir çift kundurası bir de fesi var
       Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
       Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
                   A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
                   Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
 
Kışlanın önünde sıra söğütler
Oturmuş binbaşı asker öğütler
Cepheye mi gidiyor onca yiğitler
       Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
       Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
                   A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
                   Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım
 
Kışlanın önünde sıralı selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Sılada bıraktım bir saçı telli
       Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
       Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
                   A benim zülf-i siyâhım kâş-ı kemânım
                   Südünen mi beslemiş annen kardan beyazım


Padişah II. Abdülhamit döneminde, araştırmalar yapmak için Osmanlı ülkesine gelen, halk bilimci ve Türkolog, Macar İgnacz Kunos’un Varna’da derlediği bir türkünün sözleri Nizamlar türküsünün sözleriyle büyük benzerlik göstermektedir. (Kunos, İgnacz, Türk Halk Edebiyatı, Tercüman 1001 Temel eser, 1978) Kim bilir asker âşığın sazıyla sözüyle taşıdığı bu türkü, İ. Kunos’un bildirdiğine göre, yasak olmasından dolayı gizli saklı okunmakta imiş. Ayrıca bu sözlerle okunan pek çok türkü vardır. İ. Kunos’un Varna’da derlediği bu türkünün Nizamlar türküsüne benzeyen güftesi şöyle:


Saray önünde sıra söğütler
Oturmuş binbaşı asker öğütler
Bu kavgada ölen baba yiğitler
 
Kışlanın önünde bir uzun servi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Sılada bıraktım ben bir saçı telli


Türkünün ezgisi de oldukça dokunaklıdır sanki Viyana önlerinde başlayan bir süreçte Türk’ün makus talihini anlatmaktadır. Bu türküyü ne zaman dinlesem iliklerime kadar titrerim. Konya oturak repertuvarında önemli bir yere sahip olan bu türküyü günümüzde çok okuyan da kalmadı. Korkarım ki hayatta olan mahalli sanatçılarımızdan sonra kimse de okumayacak; sanki böyle bir türkü yokmuş, bu türküyü ceddimiz yakmamış, okumamış gibi hafızalarımızdan tamamen silinecek…


Ne yaptın sen Konya, dününü hatırlamaktan korkacak ne yaptın?


TAHİR SAKMAN

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.