11 Mart, 2023
KONYA’SIN DİYE SEVDİM
Bu da naçizane bizim dünyamız…
09 Mart, 2023
"YEKTE" EVVELA YÖRÜTTÜK BAŞTAN ÇORBAYI
"Yekte" veya "Yemek Destanı" adıyla da
bilinen ve Bülbül Hoca lakaplı Şerife Hanım tarafından yakılan bu türkümüzle
ilgili olarak hazırladığım derleme, Türk Folklor Kurumu’nun “Folklor” halkbilim dergisinin 88-89. sayısında yayımlandı.
Konya oturak repertuvarında
önemli bir yere sahip olan türkünün sözleri, dönemin yemeklerini aktarması
açısından da büyük öneme sahip. Tarihi yemeklerimizin izlerini türkünün sözleri
arasında sürmek mümkün. Pek çoğumuzun adını bile ilk defa duyacağı
yemeklerimizin neredeyse malzemelerinin de yetiştiği adresleri verecek kadar da
detaylandırıyor.
Peki, görebiliyor
muyuz?
Yıllardır şehrimizde
yapılan mutfak kültürü organizasyonlarında nedense bu türkümüze bakmak kimsenin
aklına gelmez…
Neyse bizden yazması…
Konya oturak repertuvarındaki türkülerimiz gibi o da geleceğe emanet…
Derginin editörü
Serap Gürsoy Hanımefendi’nin şahsında tüm emeği geçenlere ve Folklor Kurumu’na
Konya folkloruna olan ilgilerinden dolayı teşekkür ederim.
Ne demişti coşkun bir
Konya türküsü:
Kebabı ince doğra
Geçerken bize oğra
Benden başka (yâr) seversen
Bilinmez derde oğra
Bizler Konya’yı
sevmeye devam ediyoruz…
TAHİR SAKMAN
04 Mart, 2023
SUSMA YANSIMALARI
![]() |
Tahir Sakman. Çetmi, Konya... |
Nice zamandır elim klavyeye gitmiyor;
ülkemde olan bitenleri izliyorum...
Bir seyirci gibi izlemek ar geliyor;
sözüm olmalı, söylemeliyim özgürce… Tek korkum; gerçeği aktaramamak olmalı…
Yalanı, dolanı değil; gerçeği, salt
gerçeği; özgür düşüncenin ve insan haklarının ışığında vatandaş olmanın onuruyla
yazabilmeliyim…
Ama nasıl anlatabilirim ki?
İktidarın devlet olmadığını…
Diyanetin, din olmadığını…
Partinin, parti liderlerinin
eleştirilebilir olduğunu ve bu insanları, verdiğimiz oylarla bize hizmet etsin
diye başımıza bizlerin getirdiğini…
Ve demokrasilerde herkesin hesap verme
zorunluluğu olduğunu…
Sizinle aynı düşünceleri paylaşmayan,
farklı düşünen insanların hain olmadığını…
Yaşamın, insanca yaşamın bir hak
olduğunu…
Nasıl anlatabilirim ki?
Vazgeçiyor ve
susuyorum…
TAHİR SAKMAN
03 Mart, 2023
DÜŞLERE UYANMAK
Bundan daha güzel bir hediye
düşünemiyorum; en azından, bu benim için böyle…
Yıllar yılı eser vermenin, geleceğe
söz söylemenin telaşındayız… bazen boşluğa söylüyormuşum gibi gelse de bunun
böyle olmadığını, mutlaka bir yerlerde karşılığının olduğunu biliyorum…
Bu sürprizi torunum yaptı; “aşk ömre sığmaz”
isimli kitabımdan bir şiiri yazmış ve süslemiş… Tabii “defterinize şiir yazın”
diye ödev veren öğretmenini de kutlamam gerektiğini biliyorum; ne mutlu onlara
ki sanatın, edebiyatın temellerini atıyorlar.
Kim bilir, belki de yıllar sonra…
torunumun torunu da aynı şeyi yapar; bir şiirimi defterine yazar, süsler ve
beni anar…
Sevgili torunum İnci; yaşantın inciler
gibi nadide günlerle dolu dolu geçsin; şiir gibi yaşa sen e mi?
Ya sizlerin ya bizlerin… Düşlere uyanma
vaktimiz gelmedi mi? Yetmedi mi; yalan dolan işlerle yitip giden ömrümüzün
ardından donuk gözlerle bakmak?
Yaşam bir düş değildir; onu yaşadıkça anlıyor
ve farkına varıyoruz, düşle gerçeğin keskin sınırlarında gezinirken… şimdi
uyanma vaktidir, kan kırmızı düşlere:
düşlere uyan
en güzel düşlere uyu
yıldızlar serpilsin
ömrüne
gözlerin çiğ tanesinden
saf
saçların güneş yanığı
en güzel düşlere uyu
rüzgâr gibi özgür
yağmur gibi hayat dolu
bakışlarımda sessiz bir
çığlık
kırmızıya dönüyor her
yan
haydi artık vaktidir
en güzel düşlere uyan
TAHİR SAKMAN
01 Mart, 2023
TARAF
“Usta, karşıya nasıl geçerim” diye seslenmiş, nehrin kıyısından... Zen ustası yanıtlamış; “Zaten karşıdasın…”
Biz hep karşıdayız; siz nerede olursanız olun, biz, hep karşı taraftayız!”
TAHİR SAKMAN
28 Şubat, 2023
TÜM YALNIZLIKLAR YÜZYILLIKTIR
“Anneme söyleyin, insan öleceği zaman değil; ölebileceği zaman ölür” diyor ve Marguez Usta finali yapıyor, sözün nirvanasıyla;
“Şimdi başlıyor, yüzyıllık yalnızlığımız…”
Ah. usta ah, bizim yalnızlığımız hiç bitmedi ki... Hep yalnızlıklar içinde geçti ömrümüz...
Bizimki yüzyıllık da değildi; kaç bin yıllık yalnızlıklardan geliyoruz, unuttuk...
TAHİR SAKMAN
23 Şubat, 2023
BARINMA HAKKI
Yaşam hakkı nasıl kutsalsa, barınma
hakkı da o kadar kutsaldır…
Artık mağaralarda yaşamıyoruz,
başımızı soktuğumuz ve adına yuva dediğimiz… insanlar karşı cinsleriyle
hayatlarını birleştirmenin adına “evlenme” diyorken…
Her insanın bir evi olmalı ve evler
rant kapısı olmaktan çıkarılmalıdır; çünkü en temel ihtiyaçtır barınmak…
Kim çevirdiyse ilk çiti ve kim sesini
çıkarmadıysa, bu doğayı sahiplenmeye; “önce ben geldim”, “önce ben gördüm”, “burası
benim” diyene… o ilk sesini çıkarmayanın cezasını çekiyoruz sanki…
Doğanın asıl sahibi yine doğadır!
Dört tuğla, dört duvar ama parası
milyon milyon… bir ömür çalışarak asla alamayacağınız rakamlara… sonra her
fırsatı ganimet olarak görüp; fiyatlara, kiralara zam üstüne zam yapanlara
karşı bir sözümüz olmalı değil mi?
Şimdi deprem zamanı, yardımlaşma
zamanı… Konya’da ev sahipleri (diğer şehirlerde de durum çok farklı değil) kiralık
evlerine fahiş fiyatlar istiyorlarmış. El insaf!
Ebedi olan ahiret hayatı mıydı? Hani
dünya yalandı? “Dünya yalan” ama ikiyüzlülük, riya, kandırmaca, soymaca doğru,
ne yazık ki!
Kuzum gerçekten inanıyor musunuz? Hiç
sorguladınız mı ne kadar inanıyorum ne kadar samimiyim diye? Ya da inancınızın
adını koymayı, açık açık söylemeyi, inandığınız gibi yaşamayı hiç denediniz mi?
İnancınız, yaşantınız; her fırsatta gösterdiklerinizle ne kadar uyumlu?
İhlas?
“Üç günlük dünya” diyoruz, “kefenin
cebi yok” diyoruz, dahası “mülk Allah’ın” diyoruz… diyoruz o kadar…
Sonrasını hep birlikte acı bir şekilde
yaşıyor, görüyor, öğreniyoruz; dudaklarımızda acı bir tebessümle…
TAHİR SAKMAN
22 Şubat, 2023
RAMAZAN TOPU VE KONYA'DA DEPREM
Komplo teorilerine inanan bir insan
değilim… Amerika güya gemilerden yönelttiği silahlarla depremi tetikliyormuş…
Böyle bir gücü olsa önce Çin’e, Rusya’ya yöneltir; bizi niye seçsin ki?
Sosyal medyada,
bilgileri kendinden menkul kişilerin paranoyalarından ve saçmalıklarından
oluşan, hiçbir bilimsel kaynağı olmayan yazıları görünce… yani diyorum ki
böylesine bir hayal gücünüz varken roman yazsanız eminim çok satacaktır.
Neyse bunu geçiyorum ama geçmişte
Konya’nın yaşadığı bir deprem silsilesi geldi aklıma…
Yıl 2009… Sonbahar aylarıydı, eylüldü
ve ramazan ayındaydık…
O dönemlerde ramazanın simgeleri
arasında, iftar saatinin geldiğini bildiren top atışı da vardı… Alâaddin
Tepesi’nde ve Sille’de kuru sıkı top atışı yapılır tüm şehre iftar ve sahur
vakti hatırlatılırdı. Ben şahsen ezan sesinden ziyade top atışının yapılmasını
beklerdim; çünkü, ezan okuyan müezzinlerin, imamların saatlerinin doğru olmama
ihtimalini göz ardı etmez, topu beklerdim, saatime bakardım, ezanı beklerdim
sonra… Yani bayağı bir sağlamcıydım.
İftardan sonra 4,5’le sallanmıştık; bu
depreme alışkın olmayan halkı paniğe sevk etmiş yollara dökülmüştük. Sonra sahuru
yapıp yatmıştık. Tam canım geçecekken imsak vaktini bildiren top atıldı…
arkasından bir zangırtı çökmüştü Konya’ya… Sanırım 4,7 şiddetindeydi ve hiç
böyle bir sarsıntı yaşamamıştık. Tabii tüm Konya yine dışarılara dökülmüş,
arabaların içinde sabahlamıştık.
O günlerde depremi tetikleyenin top
sesi olduğuna karar verilmiş ve top atışları yapılmaz olmuştu. Bir de söylenti
çıkmıştı; saat 14.00’te büyük deprem olacağı şeklinde ve kulaktan kulağa
yayılmıştı. Herkes işini gücünü bırakmış, evlerini terk etmiş açık alanlarda
büyük depremi beklemişti.
O yıl Konya, bir aya yakın sallandı. Depremin
şiddeti küçük de olsa herkes korku içindeydi hatta bazı günler arabaların
içinden çıkamıyorduk.
Sesin depremi tetikleyebileceğine dair
bilimsel bir veri var mı bilmiyorum… Konya deprem bölgesinde olmamasına rağmen
bu sallantılar neyin nesiydi, bilemedik… Konya’nın geçmişinde büyük yıkıcı bir
deprem yok ama zaman içerisinde bu değişebilir mi, onu da bilmiyorum.
Her ne kadar şehri çevreleyen fayların
varlığı bilinse de “yıkıcı bir deprem üretecek seviyede değil” diyerek geceleri
rahat uyuyabiliyoruz değilse bu travmayı kaldırmak çok zor. O dönemlerde
hatırlıyorum; psikolojimiz çok bozulmuştu, evlerimizdeki eşyalar, dolaplar
sanki üzerimize üzerimize geliyordu.
Umarım ülkemizin üzerindeki bu
depremler tez zamanda biter ve evlerimizde otururken en ufak bir tıkırtıda
avizelere bakmaktan, saatin sarkacına bakmaktan bizi kurtarır…
TAHİR SAKMAN
20 Şubat, 2023
SINIRDA YÜKSELEN AY
Foto: T. Sakman, Atatürk Anıtı, Hatay... |
Yıllar önce birkaç kez gitmiştim Hatay’a…
Ne kadar şaşırmıştım; benim gibi tek
kültürlü bir şehirde büyüyen biri için inanılmaz derecede ilginç gelmişti ve
gerçekten hoşgörünün ne olduğunu burada anlamıştım. Bir yanda cami, bir yanda
kilise ve havra, daha da ötesi “Sevgi Kilisesi” diye bir yer karşıma çıkmıştı.
Bir kadın, bütün inançları sevgiyle yoğurup birleştirmişti kendince ve sadece “barış”
diyordu, barış ve sevgi için meditasyon yapıyorlar, bulutlar gibi temiz enerjilerini,
sevgiyle evrene sunuyorlardı.
Foto: T. Sakman, Sevgi Kilisesi'nde dünya dillerinde barış yazıları... |
Foto: T. Sakman, Antakya Musevi Havrası... |
Foto: T. Sakman Arşivi, Hatay, Arsuz sahilinde... |
Foto: T. Sakman Arşivi, Kırıkhan'da Mehmet Sakman Bulvarı. |
Foto: T. Sakman Arşivi, Hatay'da bir sokak... |
Foto: T. Sakman, Hatay caddelerinden bir görüntü... |
Foto: T. Sakman, Hatay caddelerinde baba oğul sokak müzisyenleri... |
Foto: T. Sakman, Asi Nehri, Hatay... |
![]() |
Foto: T. Sakman, Hatay Müzesi'nde bir duvar mozaiği önünde... |
11. Mistik Müzik Festivali’nde
dinlemiştik Konya’da, Antakya Medeniyetler Korosu’nu… İlahiyatçılardan kurulu
olan bu koro şarkılarla, ilahilerle hoşgörüyü ve varlığın birliğini
yansıtmışlardı…
Yüce Atatürk’ün “şahsi meselem” dediği
ve hasta yatağındayken ana vatana kazandırdığı ve “Hatay” diyerek “sınırdaki ay”
olduğunu ilan ettiği şehir…
Hatay artık Türk milletinin şahsi
meselesidir…
Ve sadece sınırdaki ay değildir; o ay,
yüreklerimizde ve hiç batmayacak…
Sınırda yükselen bir ay
Neler geldi başına vay
Yer yarılsa kırılsa fay
Kalbimiz sendedir Hatay
Bunları yaşanmamış say
Başın hep sağ olsun Hatay
TAHİR SAKMAN
17 Şubat, 2023
TOPRAK ANA
Şerefli mahluk, ahseni takvim... Dünyayı taçlandıran insan...
Toprak anaya saygı duyan, çevresini güzelleştiren, sevgiyle doğayı dokuyan... sonrası malum; savaşlar, yıkımlar...
Gördüğünüz, göremediğiniz her şey bir enerji; bir enerji denizinde yüzüyoruz ve rezonansa girdiğimiz her şeyi negatiflerimiz köreltiyor, yok ediyor...
O kadar yorduk ki toprak anayı; negatif enerjilerimiz, toprağa her dokunuşumuzda zehirli bir ok gibi bağrına saplandı...
Betonlarınızı, hırslarınızı doymak bilmeyen aç gözlerinizi ama illaki içinde sevgi barındırmayan düşüncelerinizi toprak anadan özürler dileyerek gömün...
İsyanlarınızı değil sevgilerinizi emanet edin ve özür dilemenin tam vaktidir toprak anadan...
Değilse; esfeli safilin...
Ve ancak sevgidir; toprak ananın acısını dindirecek olan...
TAHİR SAKMAN
11 Şubat, 2023
KÜLLERİMİZE SORUN!
Klavyede harfler karışıyor birbirine,
cümleler eksik kalıyor ve içimdeki ezilmiş duygular haykırışlara gebe…
Sosyal medyaya bakıyorum; bakmaz mı
olaydım?
Ortalık toz duman; biraz eleştirene
hemen hain… “siyaset… yok yazmayacağım” diyorum; hükümet ile devleti ayıramayan
veya takım tutar gibi tuttuğu partisini devlet zanneden…
Komünist Başkan’ın paylaşımları
düşüyor medyaya; sessiz sedasız, Pazarcık’a ilk günden gelmiş çalışıyor. Sesi
sadece yardım listesi yayımladığı zaman çıkıyor… Şikâyet etmiyor, elinden
geleni yapmaya çalışıyor…
Mansur Yavaş sessiz çalışıyor,
fotoğraf vermiyor, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı yardım dağıtmaktan
yorulmuş, oturduğu sandalyede uyuyakalmış… İmamoğlu, böyle bir günde sataşmaya
çalışanlara karşı sabırlı…
Birlik olmamız gereken bu zamanda…
Elbet yanlış yapanların hesabı sorulmalı ama önce yaralarımızı sarmalıyız… Ve
ancak sevginin gücü iyileştirebilir… Dünya ana yaralı, önce ondan özür
dilemeliyiz; bunca negatiflerimizle düzenini bozduğumuz için, dürüstlüğü
unuttuğumuz için ve belki de insan olmayı unutmayacağımıza dair sözler
vermeliyiz…
Sonra “AHPAP”lar… Engellemeye
çalışanları anlayamıyorum; kuzum, depremzedelere yardım götürmeyi suç mu ilan
edeceksiniz?
Bir Fransız dergisi “tanka gerek kalmadı”
diyormuş… Dedelerinize bir sorun isterseniz; ya da en iyisi tanklarınızla gelin
de Antep’in, Maraş’ın, Urfa’nın tekmesini hatırlayın!
Dünya dönmeyi bıraktı, yardıma koşuyor;
Yunan devlet televizyonu “Ben seni sevdiğimu da dünyalara bildirdim” diyor, bir
Yunan gazetesi, Kathimerini, Fransız dergisine yanıt veriyor; “hepimiz Türküz…”
Bir fotoğraf, TKP’li gençler çorba
dağıtıyor ve bir Ülkücü genç bu çorbayla içini ısıtıyor… İşte bu fotoğraf
geleceğimize bir umut… İyi günde, kötü günde, yan yana; ülkem için, ülkemiz
için, insanımız için…
Bir başka fotoğraf karesi yakıyor
içimi; bir baba enkaz altındaki kızının elini bırakmıyor…
Devlet Baba gibi elini tutmuş…
Ve bir ses düşüyor evrene,
umutlarımızı diri tutan; kimse var mı?..
Biz, öyle bir milletiz ki hiçbir zaman
eksilmedik; hep vardık… ve hep varolmaya devam edeceğiz; küllerimize
sorun…
/tarihten önce de biz vardık
ne zaman yansak
küllerimizden doğardık/
TAHİR SAKMAN
08 Şubat, 2023
SEVGİYLE UZANMALI ELLER
Polonya’dan, İsrail’den, Yunanistan’dan gelen ekipler bizim ekiplerle birlikte canla başla çalışıp can kurtarıyorlar… Müteşekkiriz.
Ulaşılmakta geç kalınan evler…
Empati yapmaya çalışıyorum;
dayanamıyorum…
Hayatınız boyunca sahip olmak için
çaba gösterdiğiniz ev, size… eşyalarınız üstünüzde, nefes almakta
zorlanıyorsunuz. Bir tarafta soğuk, iliklerinize kadar…
Bir ses, bir tıkırtı… umuttur sizi
ayakta tutan; yakınlarınıza kavuşma, hayata dönme umudu, sevgiyle
kucaklaşılacak anların umudu ısıtır içinizi, bir de milletimizin ve devlet
babanın eli…
Böyle zamanlarda devlet babanın şefkat
eli beklenir; başımızı okşasın da içimiz ısınsın diye…
Devlet baba yumruğunu göstermez; sevgiyle
elini uzatır…
TAHİR SAKMAN
07 Şubat, 2023
YIKILDIK 7.7
Elim ayağım birbirine dolanıyor; neyi, nasıl yazacağımı bilemiyorum. Gizli bir hıçkırık sinemizi yurt tutuyor ve bu acının tarifi yok… En uzun gecede birbirine karışan ağıtlar gökyüzüne doğru yükselirken susuyorum; bir imdat çığlığına yüreğimin ses olması için…
Ulusça hepimize geçmiş olsun, sır olanlara rahmet dilerken geride kalanlara da sabırlar diliyorum.
Söylenecek çok şey var ama şimdi sırası değil… şimdi birlik olup; bir yaraya olsun merhem olma zamanı…
TAHİR SAKMAN
02 Şubat, 2023
ŞEHRİN MAYASINDAKİ ŞİİR VE ŞAİR PANOS ÖZARARAT
Yeni Konya gazetesi, tarih; 28 Ekim
1975… Konya Âşıklar Bayramı’nın 10. yılı… 1. sayfada dönemin Konya Turizm
Derneği Başkanı ve Konya Senatörü, şair Feyzi Halıcı’nın Folklor ve Halk
Edebiyatı Semineri’nin açış konuşması yer alıyor.
Şehrin, şiirle yatıp kalktığı günler…
O coşkuyu yaşayanlar bilir; gece gündüz şiir konuşulduğu, ekmek gibi, su gibi,
şiirin baş üstünde taşındığı, şehrin, şiir teneffüs ettiği günler…
Ve âşıklara hitaben yazılmış bir şiir…
Şehrin öz evlatlarından şair Panos Özararat’tan… O dönemlerde gazeteler 1. sayfalarında
şiir yayımlarlardı… Şiir hayatımızdan çıktı mı?
Oysa bu şehrin mayasıdır şiir…
1919 Konya, Dere doğumlu olan merhum
Özararat, Konya âşığı, vatan âşığı bir insandır. Öğrencilik yıllarında
babasının yanında değirmencilik öğrenir sonra dökümcülük… Şimdilerde Ahmet
Efendi Çarşısı’nın olduğu yerde dökümhane kurar sonra Beyşehir yoluna taşır.
Şehre, modern değirmen makinelerinin getirilmesine önayak olur. Hafriyatçılık
işine girer ve Konyalıların müthiş bir yakıştırmayla “battı çıktı” dedikleri
Meram alt geçidini, onun şehre getirdiği makineler kazar.
Şiirleri; Yeni Konya, Yeni Meram ve
Konya Postası gazetelerinde yayımlanır. Ermeni kökenli olmasına rağmen en az
bir Konyalı Türk kadar; ülkesine, devletine ve bayrağına sahip çıkar; o tam bir
Anadolu yiğididir, bir Konya çocuğudur:
/Panos der Ermeni asıllı Türk’üm
İftihar ederim yok benim korkum
Panos’um Yunus’tan olmadı farkım
Ellerdeki maşa olmak nedendir/
/Panos’um Yunus’tan olmadı farkım/
böyle bir mısrayı ancak Panos Usta söyleyebilirdi…
Teröre karşı söylediği şiirlerden
dolayı dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından da takdir edilmiş bir
Konyalı hemşehrimizdir. 15 Nisan 1985 tarihinde ebediyete uğurlanır ve Musalla
Mezarlığı’ndaki Ermeni Mezarlığı’na defnedilir.
Sonraları Fransa’ya yerleşen ve orada vefat eden eşi Silva Hanım ise
vefatından sonra cenazesi Konya’ya getirilerek, eşinin yanına defnedilir.
Merhum ve merhumeye rahmet diliyoruz…
Sanırım 2000’li yıllardı… Prof. Dr.
Mustafa Özcan Hocam ile birlikte Sayın Özararat’ın ulaşabildiğimiz tüm
şiirlerini gazete sayfalarından çıkarıp kitaplaştıracaktık, nasip olmadı… Umarım
bir gün Panos Usta’nın tüm şiirleri kitaplaştırılır. Bu aynı zamanda bir şair
yüreğe karşı olan vefa borcumuzdur.
Panos Özararat’ın bahsettiğimiz
nüshada yer alan şiiri şöyle:
Âşıklar Bayramı
10. YILINA
Biga'dan Gönen'den çıktım yollara.
Konya'da ozanlar var diye geldim.
Manayı maksadı makam eyleyip
Tellere dizenler var diye geldim.
Kars’ı, Erzurum’u, Edirne, Van'ı
Sivas’ı, Çorum’u, Muş, Ardahan’ı
Köyünü, kentini, bütün vatanı
Aşk ile gezenler var diye geldim.
Gönülden gönüle köprüler kurup
Selâmlar getirip hâl hatır sorup
Sazının göğsüne mızrabı vurup
Mâniler düzenler var diye geldim.
Yayladan, ovadan çamlı bellerden
Yakından ıraktan gurbet ellerden
Nameler sunarak ince tellerden
Gönlüme sızanlar var diye geldim.
Panos der harlayan, biten uğruna.
Doğan güneş için, batan uğruna.
Memleket üstüne vatan uğruna
Şiirler yazanlar var diye geldim.
Şehir kültürüne renk katan dünün o
renkli insanlarını bugün çok arıyoruz ve aramızdan birer birer çekilen o
değerli insanların bırakın yerini doldurmayı, çoğu zaman hatırlamayı bile
yüksünüyoruz ama, o insanların geride bıraktıkları eserleri, sesleri şehrin
semalarını bir bayrak gibi süslemeye devam ediyor; bizler göremesek de…
Panos Özararat hakkında daha geniş
bilgi edinmek isteyenler için birkaç kaynak:
AYTEKİN, İ. Güray, (14 Ağustos 2022),
Araştırmacı yazar- işadamı Konyalı Ermeni Panos Özararat, Önce Vatan
Gazetesi. https://www.oncevatan.com.tr/arastirmaci-yazar-isadami-konyali-ermeni-panos-ozararat-makale,55026.html, (ET:30.01.2023).
IŞIK, Ali, (28
Nisan 2005), Konyalı Bir Ermeni Gözüyle Ermeni Soykırımı, Anadolu Günlük.
https://www.anadolugunluk.com/konyali-bir-ermeni-gozuyle-ermeni-soykirimi/, (ET:30.01.2023).
IŞIK, Ali, Özararat Panos, Konya Ansiklopedisi, C
5, Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya, 2014, s. 146-147.
TAHİR SAKMAN
31 Ocak, 2023
sensiz cennetin CANI CEHENNEME İNDİRME LİNKİ
/ay akşamdan sarhoş
güneş dünden kalma
dudakların gül kokar
nefesin aşk
can tennure
bedenim kanat
dudakların aşk dolu
beni kendine kanat/
Öylesine kanamışız ki… kanamalara doyamamıştık:
/gözlerini düşürmeseydin kadehime
böyle sarhoş olmayacaktı gece/
Ve ben böyle sarhoş şiirler söylemeyecektim… belki…
/dolunay salınmış gezerken
ayık kalmak helal mi
ya sevgilinin gül yüzü dolarken geceme
kanatmak yaraları caiz midir hocam
diken üstüne dikerken ömürleri
hangi baştan yazılır bu hayat/
/sus artık ey rüzgâr
sende kalsın nefesim
sende kalsın eksik yanım
belki bir gün tamamlarım/
Neyi tamamladık ki her şey yarım, her şey eksik:
sensiz sabahın GÜNÜ EKSİK
/gün doğsa da geceme
sensiz sabahın günü eksik/
ne kalır yarına umuttan başka
sır saklamak güne kalır
gümüş koynundan sabaha
dökülen hangi ışıktır
ve hangi seraba yenilir
ömür çölüne düşen sessiz çağrılar
/yarınsız kanamalardır şimdi
yarısı ağlamaklı diğer yarısı noksan/
gözlerinde yüzüyor yelkenlerim
rüzgârlarını açık bırak pencereni de
bir gün sensizliğe geleceğim
/bilirim sessizliktir sesin
yankılanan gizemdir duruşun/
notaları eksik kalmaz yaşamın
yıldızlar parladıkça ve gözlerin
hiçbir şey sensiz değil
seninle şımartıyorum kendimi
/sensiz cennetin canı cehenneme/
Yaşantımıza anlam katmıştık; günümüz,
güneşimiz olmuştu ve yarınlarımıza umuttu, sesti…
Yapraklar gibi düşerken, günlerimiz
boşa geçmemişti; yönsüzdük, hesapsızdık sadece sevgi doluyduk…
Ve yaşamıştık…
Uzun zamanın gölgelerini taşıyan
sensiz cennetin CANI CEHENNEME e-kitap olarak pdf formatında yayımda…
https://tahirsakman.blogspot.com/ blog sayfamda TAHİR SAKMAN KİTAPLARI İNDİRME LİNKLERİ yazısına
tıklarsanız açılan sayfadan bilgisayarınıza, tabletinize, telefonunuza ücretsiz
indirebilirsiniz.
©Tahir Sakman, Konya-2023
ISBN 978-625-00-1152-2
Sensiz cennetin CANI CEHENNEME sadece pdf formatında
dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı
ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan şiirler ticari amaçlarla izinsiz
kullanılamaz.
TAHİR SAKMAN
30 Ocak, 2023
O BİNA TAŞ DEĞİLDİ RUHU VARDI!
![]() |
Foto: T. Sakman. Ülke aydınlanmasına bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu. Bu Taş Bina ismini hak etmiyor... |
Doğrusu anlayabilmiş değilim Konya
Büyükşehir Belediyesi’ni…
Bizlerle dalga mı geçiyorlar yoksa güç
gösterisi mi yapıyorlar? Halkın üzerinde bir güç olmadığını bilmiyorlar mı?
Sizlere o imkânları sunanın, bu şehrin insanları olduğunu unuttular mı?
Belediyelerin asli görevleri arasında
değil midir; şehrin tarihî, kültürel yapısının, şehrin hafızası olmuş
mekânların aslına uygun yaşamasını sağlamak?
Geçenlerde yazmıştık; bendenizle
birlikte birkaç duyarlı şehir insanı da feryat etmişti; yıllarca öğretmen
yetiştirmiş köklü bir okulun binasına “Taş Bina” denilmesinden vazgeçilmesini
talep etmiştik…
Kız Öğretmen Okulu’nun binası çok
güzel yenilendi, çok sevindik ama taş bina demek neyin nesi? Hatta yetmemiş
olmalı ki şehrin dört bir yanındaki ilan panolarına çıkmışlar taş bina diyerek…
Belki de bizlerle alay ediyorlar, çok üzgünüm.
Ülke aydınlanmasına, bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu, "Taş Bina" ismini hak etmiyor...
Ağalar, beyler, efendiler; yapmayın,
kıymayın, bir eğitim kurumuna verecek başka isim bulamadınız mı? Ülkemize
yıllarca öğretmen yetiştirmiş bir kurumun binasına taş bina demek nasıl bir
anlayışın ürünüdür? Şehrin hafızasına hiç mi hürmetiniz kalmadı?
Yanlıştan dönmek; erdemlerin büyüğüdür…
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)