18 Haziran, 2025
GÜLLERİN SARHOŞLUĞU
GÜLLERİN SARHOŞLUĞU
17 Haziran, 2025
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
İlk çiti çeviren… ilk mülkiyet
hakkını… önce ben geldim, ilk ben gördüm, burası benimmmm…
Her kimse ilk çiti çeviren
olmalı savaşları başlatan… Çiti korumak için asker gerekli, asker için devlet…
sonrası malum…
İlk savaş olarak arkeolojik
bulgularda işaret edilen bölge günümüz Kuveyt sınırlarına yakın bir bölgede
Sümerliler ile Elamlılar arasında geçtiği varsayılıyor. Habil ile Kabil’i
saymazsak tabii…
Ve o günden bugüne
insanlık değil doğrusu insanlar, yeni silahlarla bir şekilde savaş için nedenler
uydurdu… Aslında savaş için nedene de gerek yoktu…
Uzun yıllar önce bendenizin
Derviş Ozan yıllarında söylediği ve Bir Hayat Yetmez isimli kitabımda yer alan
bir şiir; Güneşi Bıçakladılar…
Güneş bıçaklanmaya devam
ediliyor… Güneşin ardındaki hedef insan, hedef alan da insan…
Ne doymaz bir gözünüz
varmış…
Barış; ancak şiirlerde,
şarkılarda… bir ütopya olarak kalacak… ve güneş bıçaklanmaya devam edecek...
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
İnsanları tümden yok etmek
için
Ne yoruldular ne
durakladılar
Ne zaman bir ışık gördüler
ise
Ansızın güneşi
bıçakladılar
Mermiler soğuktur aşktan
ne anlar
Kanla dolduruldu nice
kovanlar
Düştü yiğit kıs kıs güldü
şeytanlar
Toprağın üstünü
yasakladılar
Üçüncü cinnetin başladığı
an
Ne kaybeden vardır ne
kazanan
Geriye kalan bir avuç kül
duman
Cehennemde zafer
sayıkladılar
Güvercinler suskun
defneler solgun
İnsanlarsa yorgun insanlar
ölgün
Modern kıyametin koptuğu o
gün
Hasretle karayı
kucakladılar
Derviş Ozan der ki zekâ
dört köşe
Hasret mi kalacak sular
ateşe
Bir çağrıdır şimdi suskun
güneşe
Kör duman içinde çok
beklediler
TAHİR SAKMAN
16 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 20 İNCE ÇAYIR BİÇİLİR Mİ?
TÜRKÜ HAZİNESİ MAZHAR
SAKMAN 20 İNCE ÇAYIR BİÇİLİR Mİ?
Konya’nın türkü geleneğini
yansıtan ve bir türkünün sadece bir türkü olmadığının ispati gibi olan türkülerimizden
bu türkümüz oldukça ilginç…
Türkünün hikâyesini Kamil
Uğurlu ağabeyimiz yine bir Konyalı olan merhum İhsan Hınçer ağabeyimizin
yıllarca yayımladığı ve folklorumuzun en önemli kaynaklarından birisi olma
özelliğini taşıyan Türk Folklor Araştırmaları dergisinde “Kasım 1963, Sayı: 172
sayfa 3222-3223” yayımlamış… Kamil Uğurlu’nun öyküleştirdiği ve bir anlatım
harikası olan bu hikâye beni çok etkilemişti, okumanızı öneririm.
Çelebilerden bir kıza âşık
olan vali yaverinin (kaymakam) hazin hikâyesi… Sevdaya izin vermeyen 7 kara
hançerli Meram’da vali yaverini katlederler, türkü ona yakılmış…
Türkü iki şekilde icra
edilmektedir Konya oturaklarında… ikinci versiyonunda türkünün bir yerinde
çalgılar susmakta ve bir es verilmektedir; vali yaverinin aşkına bir saygı
ifadesidir bu… Burada verilen es, yerel kanun sanatçımız Gökmen Hasan Hüseyin
Ağa tarafından eklendiği söylenmektedir.
Bu zarafeti ancak Konya
türkülerinde bulabilirsiniz… Aşka saygıdır bu… Ne zaman aklıma gelse vali
yaverini anmadan geçemem…
/Meram aşk ülkesi/
demiştim bir şiirimde, bu türkü de bunun ispatıdır… Meram’da yaşanmayan bir
sevda, sevda değildir…
Türkünün nakaratında geçen
“ihah ihah hah hah hah hah” sözleri yine Konya türkülerindeki zarif bir gülüşü
ifade eder… Yani 7 kara saplı bıçağın sevdayı öldüremediğini ve yüzyıllar boyunca
türküde, Meram’da yaşayacağını anlatmaktadır, gülerek…
Son dönemlerde “Ankara’nın
tren yolu“ gibi sözler eklenerek varyantları okunmaktadır ama türkü
Konya’nındır… Üzüldüğüm; Konyalı yerel sanatçılarımızın türkünün orijinali
dururken varyantlarını okumalarıdır.
Ne zaman Meram’a gitsem
kulağıma bu türkü çalınır, uzaklardan saplanan bir hançer gibi sevdanın
feryadını duyarım:
(İhah ihah ah) Paşam ben
yandım
İllerin köyünde (guzum) eğlendim galdım
Meram bağlarında bağlandım galdım
Uyudum uyandım yanımda sandım
TAHİR SAKMAN
15 Haziran, 2025
"Hep Yarım"
HEP YARIM (HÂLÂ YARIM)
Solist: Dilara Uğuralp
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Selçuklu asırlarının
ihtişamıyla avunan bir şehrin yıkık çocuklarıydık…
Ne zaman bir kartal görsek
ufukların hepsini bizim sanırdık; bizim olmayan… uzaklardaki yalnızlıklar bizimdi
aslında… Yarım yarım yaşadık belki ama vallahi yaşadık; hem de dibine kadar…
Ne unuttuklarımızı unuttuk
ne hatırladıklarımızı hatırladık…
Hep dünden kaldık, yarınları
kılıçların keskin düşüncelerinde aradık… aradık ama vallahi aradık…
Bulmasak da aramanın vahşi
lezzetinde yitirdik düşlerimizi… ve yarımları birleştirmeyi unuttuk...
Yarım yarım… tam olan
hayattı; hayatımız… bir gün tamamlanınca belki bir kuş çakar pencerenizi ve
yarım hayatların yarım şarkılarını tamamlar…
Gözleriniz dalarsa hatıralara
bilin ki… boş verin, bilseniz ne olacak ki…
Yarım işte; hep yarım,
yaşadık yarım yarım…
Hep yarım… hâlâ yarım…
HEP YARIM
sanma sakın unuttum
kalbimde seni tuttum
geleceksin diyerek
hep kendimi avuttum
sen olmayınca canım
eksik kaldı bir yanım
bir ömür hasretlerde
yaşadık yarım yarım
hep yarım çok yarım
eksik kalmış yıllarım
sen üzülme canım
inan mutlu yaşadım
uzun yıllardan sonra
masal konmuş dudağa
ilkbaharda olmazsa
sonbahara mutlaka
koştukça adım adım
dile düştü feryadım
yarım yarım olsa da
yine mutlu yaşadım
TAHİR SAKMAN
14 Haziran, 2025
ALIŞAMAM
ALIŞAMAM
Solist: Çiğdem Yıldırım
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Bir Derviş Ozan şiiri “Alışamam…”
Alışmamamız gerekenleri söylemişim…
Yoksa alıştık mı?
En kötüsü “alışmaya
alışmak” olmalı…
Hayatın bize sunduklarından
gayrı ne varsa… İnsan eliyle yapılan, doğalın dışında…
Alışmaya, alışmamanın
başkaldırısı bu…
Sadece yaşam… Alışmamız
gereken bu…
ALIŞAMAM
Üç günlük ömrümde menfaat
için
Üç kağıda asla alışamam
ben
Gelen ağam giden paşamdır
diye
Dalkavukluk edip yılışamam
ben
Canların şahına çevrili
yüzüm
Dobra dobra söyler gerçeği
sözüm
Fukara malına dikilmez
gözüm
Garibin hakkına ilişemem
ben
Hak’tan gayrısına eğilmez
başım
Sırat köprüsünden incedir
işim
Gözümün nuruyla kaynıyor
aşım
Haram lokma ile gelişemem
ben
Boğmadım zamanı asla
şişede
Desenim çizilmiş aşkta
neşede
Ağlıyorsa maznun ıssız
köşede
Karşısına geçip gülüşemem
ben
Derviş Ozan der ki senden
gördüğüm
Kötülük de olsa hayra yorduğum
Basit hesaplara kalkmaz
yumruğum
Kuduz itler gibi dalaşamam
ben
TAHİR SAKMAN
![]() |
Derviş Ozan / Tahir Sakman |
13 Haziran, 2025
RÜZGÂRA TÜRKÜ SÖYLEMEK
RÜZGÂRA
TÜRKÜ SÖYLEMEK
Bazen
suya yazıyormuşum, rüzgâra söylüyormuşum, bulutlara üflüyormuşum gibi geliyor…
Sonra
karşıma öyle şeyler çıkıyor ki bu düşüncelerimden hemen vazgeçiyorum. Yapılan
işin boşa gitmediğinin kanıtı gibi duruyor karşımda 1940 yılına ait iki derleme
fişi…
Merhum
Mazhar Sakman, Muzaffer Sarısözen’in Konya’ya geldiğini ve kendisinin çalıp
söylediğini ve plaklara kaydedilerek dinlediğini anlatırdı…
18
Temmuz 1940 tarihli iki fiş… İTÜ Devlet Konservatuvarı Akademisyenlerinden
dostum Süleyman Şenel yollayınca aklıma hemen bu anı geldi… Bu iki fişteki
türkülerden biri “yel eser kum savrulur” diye de bilinen meşhur halk
hikayelerinden Arzu ile Kamber’in Konya oturaklarındaki yansıması… Bu türküyü
babam, uzun kış gecelerinde, Akbaş Mahallesi’ndeki kadın toplantılarında
gençliğinde okuduğunu da anlatırdı. Türkünün benim kaydettiğim sözleri şöyle:
YEL
ESER KUM SAVRULUR (ARZU ILE KAMBER)
Yel
eser kum savrulur
Cihan
başıma çevrilir
Sana
derim nazlı yâr
Yol
buradan ayrılır
Hey
zenciler zenciler
Serhoş
m’olur çengiler
Arzu
Hanım topuğun
Sıkmayın
üzengiler
Hey
Nazilli Nazilli
Koyunları
çifte kuzulu
Koyunların
alnında
Arzu’yla
Kamber yazılı
Arzu’m
yasa batmışsın
Hilal
kaşlarını çatmışsın
Sofraya
teklif olmaz
Bildim
ağular katmışsın
Hayvanlarda
dilsiz ne
Yemişlerde
gülsüz ne
Söyle
bana Kamber’im
Kur’an’da
mimsiz ne
Yoktur
balığın dili
Olmaz
incirin gülü
Sorar
isen mimsizi
İnna
atayna suresi
Son
üç kıta Süleyman Şenel’in, Mazhar Sakman derlemesinden alınmıştır.
İkinci
derleme fişine göre derlenen türkü “Kahvenin önünde tabakam kaldı (Memedim)…
Ankara Maarif Vekilliği Ankara Konservatuvarı antetli derleme fişlerine Mazhar
Sakman’ın mesleği gedikli başçavuş olarak yazılmış. O tarihlerde bandoda
astsubay olarak görev yaptığını bildiğimiz merhum Sakman’ın muhtemelen yaz
tatilinde bulunduğu sırada derlenmiş olmalı.
Derleme
fişleri bulunan türkülere ait kayıtlara, plaklara henüz ulaşamasak da eğer
plaklar bozulmamışsa, kırılmamışsa bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Mazhar
Sakman’ın 30 yaşındayken söylediği türküleri muhtemelen bir gün dinleyebilecek
olmanın heyecanı beni şimdiden sardı…
![]() |
Aynı dönemde Silleli İbrahim Berberoğlu'ndan yapılan derlemeden kalan hatıra... |
Kitap çalışması nedeniyle bu fişleri arşivlerden ortaya çıkaran Celal Volkan Kaya’ya ayrıca teşekkür ederim. Süleyman Şenel ile birlikte TRT İstanbul Radyosu’nda “Türkü Yazıları” isimli çok önemli bir program dizisi yayımlayan Celal Volkan Kaya, önemli çalışmalara imza atan uzman bir isimdir. Süleyman Şenel ile birlikte 27/07/2020 tarihinden itibaren Konya türküleri ile ilgili çok önemli bir arşiv çalışması yapmışlar ve dört bölüm halinde yayımlamışlardır. Kayıtları, Konya türkü kültürü açısından hazine değeri taşımaktadır ve bugüne kadar yapılan en kapsamlı çalışmalardan bir tanesidir. Dört bölümde Konya türküleri ile ilgili çok önemli bilgiler verilmektedir. Ses kayıtları arşivimde mevcuttur ve önümüzdeki dönemlerde yayımlamayı düşünüyorum.
Her ne kadar şehrimizdeki folklor çalışmalarının ilgisizliğe kurban edilmesinin izlerini görüp üzülsek de yetkin, uzman isimlerin bu konulardaki çalışmalarını görünce içimiz ferahlıyor…
Ve rüzgâra türkü söylemeye devam etmek için artık daha çok nedenimiz var…
TAHİR
SAKMAN
12 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 19 KAYMAKAM KIZI
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ
HAZİNESİ 19 KAYMAKAM KIZI
Konya oturaklarında okunan
türkülerimizden bir tanesini Mazhar Sakman 12 telliyle çalıp söylerken ona uduyla
Cenap Kendi, kanunla Kazım Büyükşalvarcı eşlik ediyor. Hepsi de merhum oldu,
rahmetler onlara olsun…
Serbest ritimli
bölümleriyle içimizi ısıtan türkülerimizden olan bu türkünün, Konya oturaklarının
günümüzdeki uzantıları olan baranalarda da uzun süre yaşayarak geleceğe intikal
etmesi en büyük temennimiz…
Bu türküleri yayımlarken
maddi bir beklenti içine girmediğimizi; salt şehir folkloruna ve ülke
folkloruna Mazhar Sakman ve ekip arkadaşlarının mirasını geleceğe emanet etmenin
tek arzumuz olduğunu da belirtmek isterim.
Bizlerden zaman zaman Konya
türkü kültürüne gönül veren dostlar tarafından istenen ses kayıtlarını, bir
bütün olarak geleceğin derlemecileriyle, araştırmacılarına kaynağından sunmak
istedik. Bunun dışında kimseden maddi bir karşılık beklemedik.
Tek beklentimiz, yukarıda
söz ettiğimiz hedefler doğrultusunda amacına ulaşmasıdır.
Amacımızın gereği olarak
beğeni sayısına değil ama izlenme sayısına bakıyorum ve bu da bizi en azından
sayfamdaki dostların sayısıyla mukayese etmeye itiyor…
Sevgili dostlardan; Konya
türkü kültürüyle ilgilendiğini, sevdiğini, dinlediğini varsaydıklarımdan blog sayfama ve Youtube kanalıma abone olmalarını rica etsem çok şey mi istemiş olurum acaba?
Neyse, ben elimden gelenin
en iyisini yapmaya çalışıyorum…
Türkülerle kalın…
TAHİR SAKMAN
11 Haziran, 2025
"BİR HAYAT YETMEZ"Dİ
BİR HAYAT YETMEZ
İlk şiir kitabımın ismiydi
“Bir Hayat Yetmez…”
Bir hayat yetmeyecekti, ta o
yıllarda görmüştüm; yıl 1999…
Ve bir hayatın içine birkaç
hayat sığdırmıştım… O heyecanlar, fırtınalar artık çok gerilerde kaldı ama çok
mutluyum; yaşadım, gördüm…Bir hayatın içinde birkaç hayat gördüm, yaşadım…
Acısıyla, tatlısıyla her şeyi kabulümdür…
Cenneti de yaşadım,
cehennemi de…
Bir hayatın yetmeyeceğinin
ispatı gibiydi hayatım… İnsanın yüreğinde delice rüzgârlar esmeye görsün;
hiçbir şey tutamaz artık… Fırtınaların önünde savrulan yaprak değildir şair
yüreği; fırtınaları yönlendirenin ta kendisidir…
Oysa Derviş Ozan şiirleri
geleneksel hece şiirimizin ve geleneksel düşüncelerin etkisinde olsa da
değişimin işaretleri çoktan başlamıştı bile…
Arşivimde bile kalmayan bu
kitabımı geçenlerde Rampalı Çarşı’dan satın aldığımda sanki matbaadan çıkan ilk
kitabı elime almış gibi sevinmiştim…
Derviş Ozan şiirlerini
okumak isteyen dostlar, kitabın pdf’ini blog sayfamdan indirebilirler…
https://tahirsakman.blogspot.com/
https://drive.google.com/file/d/1prmE9jrO3kfG3l_kfyVVpm33TaG595lz/view?pli=1
O çılgın dönemlerimde -ki
Konya gibi kapalı, içe dönük bir toplum yapısı içinde hiç de kolay değil- yani
yaşadığımı iliklerime kadar hissettiğim dönemlerde sanki bir ben vardım bu evrende
bir de hayat…
500 yıl yaşayacaktım… sonra
üç yüze razı oldum sanki…
Şimdilerde ise daha mütevazı yıllar takılıyorum; bir hayat yetmezdi, eh, en azından bir yüz daha yaşarım…
/durdum divana
uymadım imama
manitu belasını versin
mevtanın/ demiştim…
Vallahi yetmiyor, bir
hayat ne ki hem çok uzun hem çok kısa… heyecanlarım beni hızlı yaşattı ama genç
öldürmedi, cesedim yakışıklı olmayacak… (Bir dönemin simgesi bir söz vardı:
Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun!) Bu hız, hayatın kısa tarafında
yaşattı. Bir alacağım var sanıyorum…
Benim hiç kabahatim yoktu
ki… hayat çok güzeldi ve yaşanacak o kadar çok şey var ki…
BİR HAYAT YETMEZ
Bir giz var içimde nicedir
saklı
Kıpır kıpır bir şey
çözemediğim
Düş onunla güzel gerçek
yasaklı
Gün ışıdığında sezemediğim
Yaşanmaya hasret nice
duygular
Bir hayat yetmez ki kaçtı
uykular
Ağıtlar düzerek ağlaşır
sular
Bir avuç yeşile
bezemediğim
Arzularım güne tutsak mı
şimdi
Peki ordaki ben söyleyin
kimdi
Belki de bir masal belki
resimdi
Elimde fırçayla
gezemediğim
Tatmadım doymadım neydi ki
o an
Yaşamadım desem acımaz
zaman
İçimde heyecan hey Derviş
Ozan
Bir türlü başını
ezemediğim
TAHİR SAKMAN
08 Haziran, 2025
DÜNYAYI ŞAİRLER KURSAYDI
DÜNYAYI ŞAİRLER KURSAYDI
1999 yılında yayımlanan ve
Derviş Ozan mahlaslı şiirlerimden oluşan “Bir Hayat Yetmez” isimli kitabımdan
bir şiir; “Kurban…”
Ne kadar çok kaygılarımız
varmış ki… ya şimdi?
Dünyayı kan ve ateşle çevreleyen
emperyalizmin ve onun uşakları… Ne zaman uyanırsak ve ne zaman hayata saygı
duyarsak, o zaman her şey düzelecek; insan, insanı sömürmeyecek, adil paylaşımlarla
insanca, hakça bir düzen kurulacak… mı? Kurulabilir mi?
Çok da umudum yok aslında;
çünkü, insanın olduğu her yer kan…
Eğer insanlık bunu
başarabilirse bir gün, gerçekten insan olmanın hazzını yaşayabilecek… ve
sevgiler şairlerin mısralarından çıkıp hayata egemen olabilecek…
Keşke insanlar, şairlerin
kurduğu dünyada yaşayabilselerdi…
KURBAN
Atomsuz nötronsuz bir
dünya için
Dualar ediniz bayram
sabahı
Nice insan için insanlık
için
Dualar ediniz bayram
sabahı
Güvercinle defne dalı
ellerde
Barış şarkıları dönsün
dillerde
Mutluluğun bitmediği
yerlerde
Dualar ediniz bayram
sabahı
Karanlığı karanlıkla
boğarak
Sevgilerle güneş gibi
doğarak
Yunus gibi her gönüle
sığarak
Dualar ediniz bayram
sabahı
Medeniyetin on parmağı da
kan
Bir mermiye kurban edilmiş
insan
Barış dilerken size Derviş
Ozan
Dualar ediniz bayram
sabahı
TAHİR SAKMAN
07 Haziran, 2025
SÜRE SÜRE SÜREYYA
SÜRE SÜRE SÜREYYA
Hani diyorlar ya,
yıllanmış şarap gibi…
Ve yıllandıkça değer
kazanan; tıpkı, Vedat Sakman şarkıları gibi… O şarkılar yıllar geçtikçe yeni
yorumlarla, yeni düzenlemelerle kalbimizdeki sesleri yeniden yükselmeye başlıyor…
Yaptığınız her ne olursa
olsun, en iyisini yapmanın karşılığı bu… ve topluma sunduğunuz eserlerinizin
topluma karşı bir saygısı bu aynı zamanda… Sanatçının görevi… En başta da kendine
saygısını ortaya koyar, tüm sanatçılar eserlerinde…
Bir şair şiirlerinde kurar
dünyasını, bir müzisyen notalarında yaşatır…
Uzun yıllar önce Vedat
Sakman’ın yaptığı bir şarkı Süreyya… O dönemlerde de dilimizden düşmemişti; “Süre
süre Süreyya, Süreyya… Âşık Süreyya, güzel Süreyya…”
Şimdi yeni bir
düzenlemeyle yeni bir sesle karşımıza çıkıyor. Meltem Taşkıran bu kez
yüreklerimize sesleniyor Süreyya ile…
Farklı bir yorum ve anlayışla
Meltem Taşkıran’ın sesi yankılanıyor şimdi Süreyya ile…
Güne Vedat Sakman
şarkısıyla başlamak demek; sevgiyle, dostlukla başlamak demektir. Her güne bir
Vedat Sakman şarkısı, her ânınıza bir Vedat Sakman şarkısı mutlaka vardır ve
iyi gelecektir; çünkü o şarkılarıyla doğal olanı yapıyor ve tabii ki kaliteyi
yansıtıyor…
“Şarkı satmıyorum” diyen
bir müzisyendir Vedat Sakman; onun şarkıları doğanın sesi gibidir, bir rüzgâr
düşünün mesela sizi serinletir, güvercin düşünün içinizi ısıtan, kanatlarında
eski bir sevdanın…
İnsanlıktan daha kadim bir
sevda var mıdır? Ya barıştan?
Vedat Sakman bestelerini dinleyin;
onun dünyası tertemiz, sizler de sevgilerinizi katın… Biz büyük bir aileyiz
sizlerle, sizlerin sevgileriyle daha da büyüğüz…
Ve insan içindir, insana
yürüyüşümüz…
Vedat Sakman şarkıları
bunun için var; dinledikçe güzelleşen…
Dünyanız güzel olsun…
TAHİR SAKMAN
06 Haziran, 2025
BAYRAM OLSUN
BAYRAM OLSUN
/kurban edilecek ne kaldı
sevgilerden başka/
demiştim bir zamanlar…
Bunca zaman ne değişti? El cevap, hiçbir şey… Huylu huyundan asla vazgeçmedi…
Zamanın puşt zulasına
saklanmış bir yerinde devran yine aynı dönüyor… ama ne olursa olsun umutlarımız
sürekli yeşil… Öyle bir dal ki yüreğimizde hep yeşil… Ve bir Çin özdeyişi: “Yüreğinde
yeşil bir dal saklarsan şarkı söylemeye bir kuş gelecektir…”
Siz dallarınızı koruyun; o kuş, bir gün mutlaka şarkınızı söylemeye gelecektir…
Mesela bayram…
Kindar olmayı kesin; sevmeyi
deneyin, hoşgörüyle karşınızdaki insanla empati yapmaya çalışın… Unutmayın; o
da sizin gibi bir ana kuzusu…
Yalanı kesin, insanları
aldatmayı mesela… Doğayı anlamaya çalışın; ağaçları, kuşları dinleyin… bırakın rüzgârlar
içinizden geçsin, ömrünüzü bir ağaç gibi insanlara adayın… gölgeniz yayılsın
her yere, meyveleriniz taşlansa da siz yine vermeye devam edin…
Gıybeti kesin, suizannı
kesin… ayıp aramayı kesin; ne demişti Mevlâna “Ayıp arayana, ayıplar olsun…”
Nefsinizi mesela kesin,
kesin acımayın… Olumsuz duygularınızı, düşüncelerinizi kesin gitsin… Bırakın
aksın kanı tüm negatif enerjilerin…
Daha ne olsun? E hadi,
bayram olsun işte…
Silahların olmadığı,
sınırların kaldırıldığı, yüreklerin çiçek açtığı… ekmek kavgası değil; ikram
edildiği, paylaşıldığı… Sömürünün sözlüklerden kaldırıldığı…
Belki de ben hayal kurmayı
kesmeliyim… Böyle bir dünya…
Yine de her yer bayram
olacaktır; kalbinizdeki yeşil dala bir kuş kondurabilirseniz…
Deneyin...
TAHİR SAKMAN
05 Haziran, 2025
ŞEKER DE YİYEBİLELİM
ŞEKER DE YİYEBİLELİM
Bayramlar… bayramlar; eskiden
gerçekten bayramdı…
Nasıl ki her şeyi
sulandırdınız, bunu da sulandırmasanız olmazdı… Kardeş olduğumuzu yeni mi
hatırladınız? Ya ortak paydalarımızı?
Kurban Bayramı’nın bayram
tarafındayım… Yeterince kurban vermedik mi?
İnsanlığımızı, paylaşmayı,
komşuluğu, adilliğimizi, dürüstlüğümüzü…
Bir bayram sabahı
hatırlıyorum; camiden çıkan insanların yüzündeki nur sanki tüm evreni kaplayacakmış
gibi gelirdi bana… Kucaklaşılırdı, sevgi ve dostlukla… İnsanların yüzlerindeki
muhabbetin tarifi yoktu… Tabii ki siyasallıktan da eser yoktu…
Yok, vazgeçtim…
Neyi yazacağım ki? Neyle
yatıp kalktığınıza bir bakın? Dürüstlüğünüzü sorgulayın… Sadece bu erdem bile tek
başına hayatımızı yönlendirecektir…
Bırakın insanların nasıl
yaşadıklarını; alışverişlerinizde teraziyi dik tutabiliyor musun ona bakın!
Teraziyi kaydırırsanız, ki
öyle görünüyor, insanların hayatları üzerinden çıkar mı sağlıyorsunuz?
Yalan… o kadar çok yalan
söylüyoruz ki artık doğru söyleyeni taşlamaktan başka seçeneğimiz kalmadı…
Bayram arifesinde güzel
şeyler yazamadım özür dilerim… Umarım gelecek bayram arifesinde güzel şeyler
yazabilirim…
Yurttaşların temel hak ve
özgürlüklerinin zirve yaptığı, Atatürk ilke ve inkılaplarının ülkemizi aydınlıklara
taşıdığı, insanın insanı sömürmediği; zenginliklerin adil paylaşıldığı…
Hani Nazım diyor ya;
/Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler/
TAHİR SAKMAN
03 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 18 DAĞLARI DELEYİM Mİ (EDALI BEBEK)
DAĞLARI DELEYIM MI (EDALI BEBEK)
Konya oturaklarının
vazgeçilmez türküleri arasında olan türkülerden bir tanesini Mazhar Sakman 12
telliyle çalıp söylerken ona udla Cenap Kendi, kanunla Kazım Büyükşalvarcı
eşlik ediyor…
Dağları deleyim mi
Yanına geleyim mi
İller altın vermişler
Canımı vereyim mi
(Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek]
kalk gidelim
(Aman)
Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
Minarenin alemi
Kaşın kudret kalemi
Sana güzel dedimse
Yak mı dedim âlemi
(Aman
Edalı bebek [(canım) edalı bebek] kalk gidelim
(Aman)
Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
Asmaya bak asmaya
Dibindeki yosmaya
Şimdi kızlar pahalanmış
Dokuz arşın basmaya
(Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek]
kalk gidelim
(Aman)
Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
Minarede ezan var
Kız bahçede gezen var
Şu Konya’nın içinde
Gün görmedik güzel var
Türkünün son dörtlüğü
Mazhar Sakman’ın türkü defterinden yazılmıştır. Türkünün notası Mazhar Sakman
tarafından yazılarak Konya’da, Şehir Postası gazetesinde 14 Haziran 1963
tarihinde yayımlanmıştır. Notanın altında yukarıdaki verdiğimiz güfteden farklı
olarak şu dörtlük yazılıdır:
Bağınızda üzüm var
Kız bahçede gezen var
Şu Konya’nın içinde
Gün görmemiş güzel var
Diğer türküler için:
TAHİR SAKMAN
Diğer türküler için:
01 Haziran, 2025
MEYHANE
MEYHANE
Solist: Rengin Güney
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Yine bir Doğan Zade
bestesi: Meyhane…
Doldur saki; bedenimi
aşkın şarabıyla… ancak âşıkların gönlüdür; kıyamette açık olan meyhane… aslında hep açığız; yolunuz
düşerse bekleriz efendim…
2001 yılında yayımlanan “Söylesem
güç yetmez sussam işkence” isimli kitabımda yer alan mistik ögeler taşıyan bu
şiir sevgili Doğan Zade’nin notalarıyla birleşince ortaya böylesine güzel bir
eser çıktı…
MEYHANE
kaç bin yıldır başım gezer
göklerde
soramam kimseye bilmem
neyim ben
serseri duygular sarıyor
beni
belki bir avare divaneyim
ben
vuslat hayaliyle canlar
düğünde
aradığım sensin dünde
bugünde
fermanım gizlidir yârin
zülfünde
aşk oduna yanan pervaneyim
ben
benden bana doğru kayıp
gideni
zerremde sen varsın yak şu
bedeni
alevindir ancak yeşertir
beni
aşk olmazsa eğer viraneyim
ben
ben elsiz ayaksız sana
yürüdüm
ne varsa cihanda aşka
bürüdüm
ne durursun ey yâr iç
yudum yudum
hakikat aşkına peymaneyim
ben
bulutlarda değil o hep
yanımda
bana benden yakın durur
aynımda
aşkın şarabıdır gezen
canımda
kıyamette açık meyhaneyim
ben
TAHİR SAKMAN
31 Mayıs, 2025
Yasa dışı aşK VEYAHUT AŞK MASALI
Yasa dışı aşK VEYAHUT AŞK
MASALI
Uzun çok uzun zamanlara
yürüdüğümüz yıllardan…
Sonsuzluğun da sonu olduğunu
düşünemediğimiz hayata korsan rüzgârların etkisinde gözü kapalı atıldığımız yıllardan…
61 sayfalık ince mi ince
bir kitap… 2002 yılında yayımlanmıştı, yasa dışı aşK…
Aşk zaten yasa dışılıktı
tıpkı şiir gibi… Kapak tasarımını Zeki Beştepe; İrfan Çakır'ın ve bendenizin
fotoğraflarından eliyle bir kolaj yaparak hazırlamıştı. Kapaktaki yazılar Zeki’nin
el yazısıydı… O dönemlerde bilgisayar hayatımıza bu kadar girmemişti ayrıca
Zeki’nin tasarımı da muhteşemdi…
Bu kitabın, tek kişilik
bir oyun olarak sahneye konmasını, yorumlanmasını çok istemiştim… Kim bilir belki
bir gün…
Kitap tek bir şiirden
oluşuyordu ve bu kitaptan seçtiği bölümlerden bir demet yapan sevgili Doğan
Zade duygularını katarak çok beğendiğim bir beste ortaya çıkarmıştı: Aşk Masalı…
Aşk gerçekten masal mıydı? Kesinlikle bir masal… öyle bir masal ki yaşasanız da
yaşamasanız da sizi kendisine inandıran ve iyi ki masallara kanmışım dedirten
bir duygu seli…
Güvercin kanatlarında
dolaşırken yere çakılmanın onulmaz hissi…
Ne yazık ki Konya’da artık
ne Zeki Beştepe var ne de Doğan Zade… Sanatlarını, duygularını başka şehirlerde
anıtlaştırıyorlar…
Bir ben mi kaldım ne?
AŞK MASALI
Solist:
Duygu Gökhan
Şiir:
Tahir Sakman
Beste:
Doğan Zade
sevda dediğin
delice bir koşu
yürekte başlar nefes
nefese
sürer gökyüzünde
dolu dizgin bir sevda
yüreğimize aktı
oysa aşk bize yasaktı
sana
açık kapılarım
başkasına
kapıyorum
eğer
sevda bu ise
ben
sana tapıyorum
yaşamak her an
mutluluk bazen yalan
aşklar masal olsa da
sürer içimizde
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)