YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

18 Ocak, 2023

MAHMUT SURAL ve 50 YIL ÖNCEDEN BU YANA HER YÖNÜYLE KONYA (1925-1975)


 

Bu tür kitapları çok önemsiyorum; özellikle aile fertlerinin hatıralara sahip çıkarak birinci elden anlatması, kişisel tarihlerin yanında şehir hafızasına yaptığı katkıları da düşünürseniz önemi ortaya çıkar.
 
Hayırlı evlat aslında budur ki ailesinin kültür mirasını gelecek kuşaklara taşır…
 
Merhum babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra bendeniz de geceli gündüzlü uzun uğraşlardan sonra “Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler” isimli eserim yayımlanınca bunun değerini ve emeklerimin boşa gitmediğini anlamıştım.
 
Sayın Feyyaz Caner (1954), hemşehrimiz, emekli hâkim… Merhum Mahmut Sural’ın (1914-1987) torunu…
 
Uzun yıllar önce “Dünden Bugüne Konya Oturakları” isimli kitabımın üzerinde çalışırken, merhum İhsan Hınçer ağabeyimizin “Türk Folklor Araştırmaları” dergisinde yazılarını okumuş ve kitabıma alıntılar yapmıştım, ama kendisiyle tanışma fırsatı bulamamıştım.
 


Merhum Sural tarafından Yeni Konya gazetesinde 21 Temmuz 1975-13 Nisan 1976 tarihleri arasında 181 makalede tefrika edilen; “50 Yıl Önceden Bu Yana Her Yönüyle Konya” isimli çalışması, bazı yayımlanmamış makalelerinin de eklenmesiyle, torunu Feyyaz Caner tarafından Konya’nın kültür hayatına nadide bir armağan olarak yayımlanmış.
 
Kitapta, 1925-1975 tarihleri arasındaki Konya’nın bir portresi çizilirken, halkın yaşantısından da önemli veriler aktarılıyor. Şehrin spor tarihinden tutunuz; eğlence kültürüne, günlük yaşantıdan mekânlara, insanlara yer verilen kitap, kütüphanelerin baş köşesinden inmeyecek önemli bir kaynak eser.
 
Konya ağzıyla aktarılan bazı konuşmalar da içinizi ısıtacak ve dünün Konya mahallelerinde, tozlu sokaklarda tozlara belendiğiniz, bağlarda, bahçelerde erik yolduğunuz günlere sizi tekrar götürecek.
 
Merhum babamın sıkça okuduğu Âşık Mehmet Yakıcı’nın (Göçülü Mehmet Ağa) Serbest Fırka’nın kuruluşunda söylediği:
 
Şikayetnamemi yazdım huzura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
Dokunmasın bir şey kalbe fütura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
 
Diye başlayan şiiri ile birçok menkıbesini dinlediğim Saçlı Hoca’nın fotoğrafını görmekten de ayrıca mutlu oldum. (Önümüzdeki süreçte bu insanlarla ilgili ayrı bir makale hazırlamayı düşünüyorum.)
 


Tefrikanın sonunda, Sadettin Kaynak’ın sahne teklifini; şehirde o dönemde şarkı söylemenin, “Konya’da kötü karşılanacak bir şeydi” diyerek kabul etmediğinden söz eder. Bu sayede merhumun sesinin de güzel olduğunu anlıyoruz.


Merhum, tefrika isminin çok iddialı olmasına karşın bazı eksiklikleri olduğundan da bahseder: Hamleci aydınlar bölümünün olmadığını ama ilerleyen zamanlarda sağlığı elverirse yazacağı vaadinde de bulunur.
 
Avukat M. Ali Uz’un takdim yazısıyla başlayan eser; büyük boy kuşe kâğıt, olabildiğince fotoğraflı ve 385 sayfa… Şehrin hafızasına tanıklık etmiş bir insanın, bir kültür adamının günümüze söylediği bir söz gibi hafızalarımızdaki yerini alırken, hayırlı torun Feyyaz Caner’e de teşekkür etmek bize kalıyor. Merhum Mahmut Sural'ı da rahmetle anıyorum.
 
Kültür insanlarının hatırlanması sadece aile fertleriyle sınırlı kalmamalı diye düşünüyorum; çünkü her ailenin böyle bir kitap hazırlama olanağı maalesef yok. Bu insanlarımızın emekleri, geçmişte yaptıkları araştırmaların çoğu gazete arşivlerini süslerken oralarda kalmamasını, kitaplaştırılmasını diliyorum ama… korkarım pek çoğu dünden kalan tatlı bir anı gibi git gide unutulacak…
 
Belki de bu nedenle “Konya ve Ötesi (2 cilt)” ile “Öteki Şehrin Hikâyesi” ismini verdiğim çalışmalarımı yakında dijital olarak kültür dünyasına sunacağım. Ayrıca “Size Rağmen Yaşadım” isimli çalışmamı da bu yıl bitirmeyi planlıyorum.
 
Söz uçar yazı kalır… Bu tür kitaplar ve kütüphaneler öz benliğimizi muhafaza ettiğimiz eserlerle doldukça geleceğe olan inancımız daha da pekişiyor…
 
TAHİR SAKMAN






  

16 Ocak, 2023

GEÇMİŞ GEÇMEMİŞ




 

geçmiş geçmiş midir
yoksa süregelen bir heyelan gibi
çöker mi üstümüze
 
geçmiş geçmemiştir
yolunuza çıkan her neyse
geçmişin taşlarıdır
özenerek döşediğiniz geleceğe
 
geçmemiştir geçmiş
ve asla geçmeyecek
geçmiş dediğiniz anda bile
sunulur
anıların altın tepsisinde
 
geçmiş hep gelecektir
ve asla sürpriz değil
gelecektir geçmiş
sonra
saydırmak kalır size
 
/bu dünyanın gelmişine geçmişine/
 
TAHİR SAKMAN

13 Ocak, 2023

MİNARENİN SIRRI



Blog sayfamda ve sosyal medyada “Selçuklu Ağlar Ben Ağlarım” başlıklı bir paylaşımda bulunmuş ve Hoca Hasan Camii minaresinin şerefeden sonraki kısmının aslına uygun olup olmadığını sormuştum; 17.11.2022 tarihinde… Yazıların linkleri:
 
https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid022B63Uk9xBRxXQCEC4zpdw13FNmqM4epVZ2tntcjtgRrPq5Ki2vBtVmAJmMZpLdrpl
 
https://tahirsakman.blogspot.com/2022/11/selcuklu-aglar-ben-aglarim.html
 
Bu konuda ne basında ne de sosyal medyada iki satır bir şey göremeyince iş yine bizim Don Kişotluğumuza kaldı galiba…
 


İbrahim Hakkı Konyalı’nın, Konya Tarihi isimli ölümsüz eserinde şerefeden sonrası için şöyle bir bilgi var: “Minarenin şerefeden üst kısmı dilimli ve oluklu bir hâlde yapılmış…”




Her ne kadar kitapta yer alan fotoğraftan çok bir şey anlaşılmasa da yazıdan şerefenin üst tarafının dilimli ve oluklu olduğu gayet net bir şekilde anlaşılıyor. Buraya kadar tamam ama ya minarenin üstüne konulan kubbe?
 


Yenileme esnasında etrafını çevreleyen brandadaki fotoğrafta da böyle bir kubbe yok!
 
Daha önceki Selçuklu camilerinde hiç görmediğimizi bir tarz olmalı? Daha önceki külah gitmiş yerine Anadolu’da örneği hiç görülmeyen bir kubbe yapılmış? Hint tarzı desem değil… Tasa mı benziyor yoksa miğfere mi?
 
Bendeniz şahsen bir vatandaş olarak bekliyorum; sanat tarihçilerinden, Mimarlar Odası’ndan, Eski Eserleri Koruma Kurulu’ndan, yenilemeyi yaptıran Vakıflar Müdürlüğü’nden, bu minaredeki kubbenin sırrını?
 
Yanılmayı çok istiyorum…
 
TAHİR SAKMAN

 

Hoca Hasan Camii'nin en eski fotoraflarından birisi. Kaynak, Konya Fotoğrafları: https://www.facebook.com/photo?fbid=3495812137157756&set=pcb.3495813983824238

 


11 Ocak, 2023

MEVSİMLERİ ŞAŞIRAN DÜNYA

 





Dün bir şiir paylaşmıştım “karı seyrediyorum” başlıklı…

 
Sabah kalkınca her tarafı saflığın rengine büyüyen karı seyretmeye doyamamıştım; mevsimin ilk karıydı, belki de yoğun bir kırağıydı ama sevincim uzun sürmedi…
 
Şiirle birlikte paylaştığım fotoğrafları saat 10.14’te çekmiştim ki aynı saatlerde, bizim mahalleye yürüme mesafesinde olan Şefikcan’da karın olmadığını duymak oldukça şaşırtıcı gelmişti…
 
Çok geçmedi sadece iki saat sonra yine aynı yerden çektiğim fotoğrafa baktığınız zaman kıyameti anlıyorsunuz; ortada ne kar vardı ne o doğanın beyaz umutları… eser bile kalmamıştı…
 
Mevsimlerin mi şaşırdı Konya?
 
Aylardır ne yağmur ne kar… İklim değişikliği sonucu, küresel ısınma ve doğanın intikamı…
 
Siz böyle doğayı tahrip etmeye devam edin; hani o filmlerde gördüğünüz sahnelerin gerçekleşmesi artık çok uzak bir gelecek değil!
 
Mevsimleri şaşıran dünyanın, kendini koruma içgüdüsünü devreye almasıdır bu…
 
Durmak yok; yeryüzünde tek bir ağaç kalmayıncaya, tek bir can nefes almayıncaya kadar…
 
TAHİR SAKMAN
 


10 Ocak, 2023

KARI SEYREDİYORUM





karı seyrediyorum
oturmuşum cam kenarına
elimde bir bardak çay
sıcak mı sıcak
kalbimde bir kuş pır pır
kanat çırpıyor saflığa
ben karı seyrediyorum
kalbim kuş oluyor
umutlarım hâlâ saf
hâlâ saf saf karı seyrediyorum
imreniyorum canım çekiyor
 
/her şey kar gibi beyaz olsaydı/
 
TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman


Foto: T. Sakman







06 Ocak, 2023

BAŞKA ŞEYLER




başka şeyler bunlar
para pul mesela
kula kul
kayırmaca kandırmaca
soymaca yalan dolan
 
başka şeyler
emmi dayı ahbap çavuş
kirli düşünceler
 
başka şeyler bunlar
başka şeyler
bizde hiç görülmemiştir
 
başka şeyler
dünyanın çarkı değil
yandaşın çarkı döner
hak huk guguk
sosyal adalet insan hakları
başka şeyler bunlar başka şeyler
 
TAHİR SAKMAN

 

04 Ocak, 2023

AH EFENDİM BİZ YANDIK / ÇABUK GELSİN O SANDIK

 

Daha iki ay olmadı; kremanın kilosu 80-90 liraydı, önceki gün aldım 125 lira... Enflasyon %64 öyle mi? Süt 14, yoğurt 50-60, peyniri sormaya cesaret edemedim… Nasıl cesaret ederim ki pek muhterem küflü peynir bile 130 olmuş…

 

Açlık sınırı 8 bin küsur ama emekli maaşı 4-5 bin...

 

Asgari ücrete %54 emekli maaşına %25... tabii asgari ücretliler bir başka ülkede, emekliler bir başka ülkede yaşıyorlar...

 

Emekli olduğumda maaşım asgari ücretin üzerindeydi. Önce yavaş yavaş düştü, asgari ücretle eşitlendi sonra altına indi, en son fark, aleyhime 1000 lira civarındaydı şimdi 3000 lira civarında...

Meclis lokantasında ucuz çorba içtiklerinden sanırım vatandaşın çorbası kaça pişiyor haberleri yok...

 

Almanya bizi tabii ki kıskanır; açlık sınırının altında aldığı maaşa "buna da şükür" diyen bir kitle yok orada...  Kriz dönemlerinde vatandaşına euro yardımı yapan Almanya tabii ki bizi kıskanacak; çünkü bize yardım yerine iban atıyorlar…

 

Akaryakıt fiyatları yüzünden arabayı kilitlemiştik… ama bundan sonra o da mümkün olamayacak; çünkü fenni muayene 1030 TL, sigorta 3500-4000 oldu diyorlar, altı aylık MTV 483’tü, 800’ü geçmiş… tek çare arabayı satıp yürümek. Yürümek sağlıktır ne de olsa!

 

Daha da vahimi; Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, temel değerlerine yönelik yanıltıcı bilgilerle saldıranlar var.

 

Dış güçler, lobiler, Lozan… Gizli maddeler?..

 

Ah efendim biz yandık
Geç de olsa uyandık
Biz sizlerden usandık
Çabuk gelsin o sandık

 

TAHİR SAKMAN

 

 

03 Ocak, 2023

TAŞ BİNA


  

Taş Bina, öyle mi?
 
Bir eğitim kurumuna yakıştırdığınız isim bu mu sizin?
 
Yıllarca öğretmen yetiştirmiş bir kurumun binasına verecek başka bir isim bulamadınız mı?
 


Taş Bina…
 
Şehrimizin yüz akı okullarından birisiydi… Gerek mimari tarzı ve gerekse yetiştirdiği öğretmenler ile şehrimizin gurur kaynağıydı…
 
1924 yılında tamamlanarak Darülmuallimat ismiyle başladığı hizmetini, öğretmen okullarının kapanmasına kadar sürdürür ve eğitim ordumuza binlerce öğretmen yetiştirir. Bir dönem Kız Sanat Yüksek Öğretmen Okulu olarak da eğitim camiasına hizmet eden bina daha sonraları Selçuk Üniversitesi Rektörlük binası olarak da kullanılmıştır.
 
Konya Büyükşehir Belediye binası yıktırılınca (aslında hiç de gerekli değildi; pekâlâ güçlendirme yapılabilirdi, nasılsa biz çok zenginiz ya!) Belediye, bu binayı restore ettikten sonra giriş katının yarısını Konya Tanıtım Merkezi (dijital ağırlıklı) olarak düzenlemiş ve giriş katının diğer yarısı ile üst katın tamamını ise Belediye Başkanına makam olarak düzenlemiş…
 
Cumhuriyet mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olan yapı, Kız Muallim Mektebi olduğu dönemlerde Ulu Önder Atatürk’ün de ziyaret ettiği ve yetiştirdiği öğretmenler ile gururlandığı bir okul olarak şehrin hafızasına kazınmışken…
 
Bina yeniden eğim kurumlarına kazandırılıp okul olarak hizmetine devam ettirilemez miydi?  Konya Tanıtım Merkezi yapılacaksa tüm binanın bu şekilde değerlendirilmesi daha doğru olmaz mıydı?
 
Ya Hu, en azından binanın girişine bir tabela takıp okul olduğunu hatırlatsaydınız?
 
Taş Bina… ecdadın bize bıraktığı mirasa cevabınız bu mudur?
 
Taş olan o yapı değil aslında; o binanın bir ruhu vardı, anısı vardı ve yetiştirdiği öğretmenler ile ülkemizin aydınlanma ve çağdaş medeniyet yolundaki uğraşına yıldızlar gibi ışık tutuyordu…
 
“Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu” diye marşlar yazılan bir okula, bunu reva görmemeliydiniz.
 
Güftesini Nedim Güntel’in yazdığı ve Arif Şahap Öktem’in bestelediği Konya Kız Öğretmen Okulu Marşı’nın güftesi şöyle:
 
 
Bizler bu güzel yurdun ülkü yıldızlarıyız
Önderi bilgi, güven olan Türk kızlarıyız
Beklenen ufuklardan bir gün doğacağız biz.
Yurt ufuklarını nura boğacağız biz.
Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu
Üstünde bir kaynaktır Kız Öğretmen Okulu
 
İnanıp güvenerek çalışmak yolundayız.
Yaşamanın en yüksek zevkine varanlarız.
İnsanlığı çocuktan kurtarmak ülkü bize
Ruhlar yaratmak görev olmuştur çünkü bize.
Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu
Üstünde bir kaynaktır Kız Öğretmen Okulu
 
Umarız bu yanlıştan vazgeçilir… Ecdadın bize emanet ettiği bu önemli eğitim kurumumuz yeniden eğitim, öğretim hayatımıza kazandırılır. Bu kadar okul ihtiyacımız olduğu bu zamanda bu savurganlıktan vazgeçilmesi, Konya’nın hafızasına olan saygınızı da gösterecektir…


Taş Bina… lütfen bu yazıyı oradan kaldırınız…


Not: Marşın güftesi için Günden Ayas Ebesek öğretmenime teşekkür ederim.

Fotoğraflar: T. Sakman

TAHİR SAKMAN










02 Ocak, 2023

MUHANNETİN ÇEŞMESİ


 

Muhannetin çeşmesinden su içip de sebil olma…yani korkakların, alçakların, namertlerin çeşmesinden su içip sebil olma yani bir şey oldum, bir şey bildim sanıp da bunu millete yayma….

 

Uyup iblisin sözüne belayı nefse kefil olma… şeytanın sözüne uyarsan nefsin belalarına katlanman gerek…

 

Verme dünyaya meylini uyanık ol gafil olma… dünya nimetlerine, hevaya çok dalarsan gaflette kalırsın…

 

Yarın ruz-i kıyamette halk içinde zelil olma… bunlara uymazsan kıyamet gününde halk içinde aşağılanır, hor görülürsün diyor…

 

1393 (1977) tarihli bu levha ünlü hattatlarımızdan Hüseyin Öksüz’ün imzasını taşıyor ama şunu da eklemek gerek bu çalışma Hüseyin abimizin ilk öğrencilik yıllarından…

 

Eskilerin hüsnü hat levhalarını iş yerlerinin evlerinin duvarlarına asmak gibi âdetleri vardı. Dini kaygılarla resim asılmaz ama bu tür yazılar duvarları süslerdi. Merhum babam Mazhar Sakman da buna çok meraklıydı ve Hüseyin abiye beğendiği birçok dörtlüğü verir yazmasını rica ederdi. Hüseyin abi de babamı kırmaz, yazardı. Bizdeki bu levhalar da o günlerden kalan bir yadigâr…

 

Muhannetin çeşmesinden su içip de sebil olma
Uyup iblisin sözüne belayı nefse kefil olma
Verme dünyaya meylini uyanık ol gafil olma
Yarın ruz-i kıyamette halk içinde zelil olma

 

Dörtlük kime ait bilmiyorum, her ne kadar babamın böyle dörtlükleri varsa da ve babama ait olmasından şüphelensem de emin değilim. Dörtlükle ilgili bilgisi olan varsa benimle paylaşmasını dilerim.

 

Günümüze baktığımız zaman muhannet çeşmesinin önü çok kalabalık, “içmek için sıra bile gelmiyor” desek yeridir.

 

İkinci levhada babaannem Vesile Sakman’ın bir dörtlüğü yazılı:

 

Söyle derler söylemeye mecal yok
Yapış derler yapışacak bir dal yok
İller libas giymiş sorgu sual yok
Bize Şam hırkasını yasak ettiler

 

Levhanın altında Hacı Vesile Sakman 1968 Kanunevvel (Aralık) yazıyor ki bu tarih babaannemim ölüm tarihidir.

 

Üçüncü levhada ise Nesimi’den bir dörtlük yazılı:

 


Dil penahi Kibriya’dır yıkma kalbini kimsenin
Kenzi esrarı Hüda’dır yıkma kalbini kimsenin
Kalbi mümin beytil haktır haccı ekber andadır
Secdegâhı Mustafa’dır yıkma kalbini kimsenin

 

Oysa o kadar çok kalp yıkıyoruz ki… ve yıktığımız kalpleri, onarma ihtiyacı hissetmeden kendi kalbimizin yıkılmamasını istiyoruz…

 

Söz madem “dile” geldi bir Derviş Ozan şiiri söylemesem olmaz ki bu şiiri, babamla bir gün tartışmıştık… Konu neydi bilmiyorum ama daha sonra çok üzülmüş bu şiiri söylemiştim… Umarım babam beni affetmiştir… ki babam kin tutmayan bir insandı eminim affetmiştir. Rahmet olsun…


DİL
 
Başıma belâ geldiyse
Dilimdendir dilimdendir
Düşmanım bile sevdiyse
Dilimdendir dilimdendir
 
Söz var top tüfekten beter
Söz var âlemlere değer
Gülüyorsa yüzler eğer
Dilimdendir dilimdendir
 
Dil var merhemdir yarama
Dil var ok olur bağrıma
Kavgaya neden arama
Dilimdendir dilimdendir
 
Kalplere sevgi doldurur
Barışa köprüdür yoldur
Kâh yeşertir kâh soldurur
Dilimdendir dilimdendir
 
Ses verir kimi cennetten
Derviş Ozan’ım hürmetten
Düşersem eğer kıymetten
Dilimdendir dilimdendir
 
TAHİR SAKMAN

 

31 Aralık, 2022

YOLLUK


 

Ne güzel içilir şimdi
Biraz gökyüzü biraz deniz
Sonra kalpler gibi temiz
Güvercinler gibi özgür
Biraz buz koy hadi
Ateş bastı kadehlere
Biraz sen kararınca rakı
Gönlünce bulut doldur
Sana ulaşmak için
Bilirim bu en güzel yoldur
TAHİR SAKMAN



TÜM RUHLARI SEVGİYLE SELAMLIYORUM


 

Bu boyuttaki yaşam deneyimime sevgiyle katkılarda bulunan ve yeni tecrübeler edinmemi sağlayan 2022 yılına teşekkür ediyorum. 2022 yılındaki var saydığım illüzyonun, 2023 yılında da bütünün en yüksek hayrına sevgi ve barış dolu olarak sürmesini, bolluk ve bereketle katlanarak refah içinde geçmesini, tüm varlıkların kendi farkındalıklarını geliştirerek özlerini açığa çıkarmalarını ve tüm varlıkların huzurla ve mutlulukla dolmalarını seçiyorum. Bu seçimimi sevgiyle destekliyor, kalbimle onaylıyorum. 2023 yılının bana getireceklerini, yaşantıma sevgiyle kabul ediyorum…

 

Tüm varlıklar mutlu olsun; canlı cansız, görünen görünmeyen, büyük küçük tüm varlıklar mutlu olsun! Barış tüm varlıkları sevgiyle kuşatsın. Tüm varlıklar mutlu olsun. Kalbimdeki sevgileri tüm varlıklarla paylaşıyorum, tüm varlıklar mutlu olsun…

 

Tüm ruhları sevgiyle selamlıyorum…

TAHİR SAKMAN

 


Google translation:

ALL THE RUTS LOVE

I would like to thank the year 2022 for contributing with the love of life experience at this dimension and for acquiring new experiences. I choose the illusion I have existed in 2022 to continue to be full of love and peace full of grace in 2023, to pass through prosperity with abundance and abundance, to make all the entities develop their own awareness, to open their essence and to fill all the beings with peace and happiness. I support this election with affection, I affirm with my heart. I admit with love of life that they will bring me to the year 2023 ...

 

Be happy with all beings; live inanimate, seemingly invisible, big and small be all beings happy! Peace surround all beings with love. All beings be happy. I share the love in my heart with all the beings, all beings happy ...

 

I greet all souls with love ...

 

TAHİR SAKMAN

 

 

29 Aralık, 2022

TEZGÂHTA NE VAR!

Foto: T. Sakman Arşivi.1985-86 yıllarından bir sohbet hatırası soldan sağa; Av. Ahmet Ergun, Prof. Dr. Fuat Yöndemli, Mazhar Sakman, Prof. Dr. Önder Göçgün, Prof. Dr. Salih Ergan, merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, merhum saatçi Mehmet Dikilitaş…


Üç yıl olmuş, Hakk’a yolcu edeli…

 

Onu ilk olarak bizim evde yapılan sohbetlerde tanıdım. Tanıdım dediysem de öyle lafa karışmak, söz söylemek gibi bir lüksümüz yoktu; hizmetten arta kalan zamanlarda bir kenara oturup edebiyat, sanat ve Konya üzerine olan sohbetlere kulak kabartmaktan ibaretti tanışıklığımız…

 

Aslında yüreğimi kabartmışım meğer o günlerde, şimdi anlıyorum bunu…


Merhum Seyit Küçükbezirci'nin kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği'nin ev sohbetlerinde daha yakından tanıma fırsatı buldum.

 

Hasan Özönder Hocamdan söz ediyorum…

 

Sonra yıllar geçti, babamı kaybettikten sonra sanki babamdan kalan nadide bir emanet gibi veya yetiştirilmesi gereken bir fide gibi özenle; yaşıma, meşrebime, cehaletime bakmadan Türbe Caddesi’ndeki iş yerime sık ziyaretlerde bulunmaya başladı. Her zaman beni yazmaya teşvik etti. Hele babam Mazhar Sakman’ın bant kayıtlarını deşifre ettiğimi gördüğü zamanki sevincini unutamam.

 

Dükkânıma her gelişinde sorardı; tezgâhta ne var?

 

Önceleri anlayamamıştım… Tezgâhtaki tamir ettiğim saatleri gösterirdim… meğerse bana hangi kitap üzerinde çalıştığımı soruyormuş…

 

O dönemlerde kitaplarımın yanı sıra Konya gazetelerinde ve özel sayfalarda araştırma ve inceleme makalelerim, şiirlerim sık yayımlanıyordu. Bir gün, Özönder Hocam üşenmeden bendenizin dükkânda ve birlikte gittiğimiz Âşık Şem’i’nin mezarı başında ve Mevlâna Türbesi’nde fotoğraflarımı çekti ve bir makale yayımladı, belediye dergisinde….

 

Söz konusu yazıda, soyadımın kökenini Çağatay Türkçesine bağlıyordu: Sakman, serin rüzgârlar ülkesi… ne çok sevinmiştim…

 

Sille ile ilgili kitap yazacağı zaman Sille’yi anlattığım bir şiiri ona ithaf etmiştim. Çok beğenmişti. Bu şehirde büyük destek gördüğüm birkaç insandan biriydi. Aşağıdaki şiiri de ona söylemiştim ve çok sevinmişti, yıl 1999…

 

Hocamın çantasını çok taşımak istedim ama hiç taşıtmadı, çok hayıflanıyorum keşke bir yolunu bulup taşıyabilseydim eminim neler öğrenecektim…

 

29 Aralık 2019 yılında sır olan Hocam Hasan Özönder’i rahmet ve minnetle anıyorum…


ÖZÖNDER HOCAMA
 
Kalem düşmez hiç elinden
Hasan Özönder Hocamın
Ballar akar hep dilinden    
Hasan Özönder Hocamın
 
O Konya’nın kültür dalı
Bilgisinden feyz almalı
Kapısında yol olmalı
Hasan Özönder Hocamın
 
Böyle insan şimdi nerde
Şifadır hocam her derde
Eserleri gönüllerde
Hasan Özönder Hocamın
        
İrfan dolu bir bilgindir
Hoş görüsü çok engindir
Gönlü geniş pek zengindir
Hasan Özönder Hocamın
 
Konyalıdır o Konya’dır
Konya gibi bir dünyadır
Kendi gitse ismi kalır
Hasan Özönder Hocamın

TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman Arşivi. Bendenizin fakirhanesinde bir sohbetten, soldan sağa; merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, Tahir Sakman, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu




 

  

28 Aralık, 2022

KONYA AYDINLAR OCAĞI



“Biz kimsenin arka bahçesi olmadığımız için ön bahçemizde hesap vereceğimiz kimse yok” diyordu Dr. Mustafa Güçlü ki bu sözlerin doğruluğuna yakinen şahidim… Tam 26 yıldır her hafta bu sohbetleri aksatmadan yapıyorlar, bu bir rekordur.


 

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu üyeleri şehrimizde sözü olan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan davet ediyorlar ve onları dinliyorlar. Babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra iki kez babamı anlatmıştım sonra “Konya Türkü Kültürü” hakkında da ayrı bir program yapmıştım.

 

Doğrusu onlar hatırlatıncaya kadar farkına varamamıştım… Yaşım 65 olabilir ama heyecanlarımız henüz taze, taptaze…

 

Dün akşam düzenlenen bir toplantıda bendenizi onore ettiler… iki saati aşkın konuştum; hatıralardan tutunuz şiirlerime ve kitaplarıma varıncaya kadar… beni sabırla dinlediler.



Kız kardeşim Ressam Vesile Güzeloğlu da şiir okurken bir tablomu yapmış, bu da ayrı bir sürpriz oldu benim için.


Bu müstesna gecede beni yalnız bırakmayan tüm dostlara ve Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında Konya Aydınlar Ocağı’na teşekkür ederim. Ayrıca fotoğraflar için de Hasan Karaca Hocama teşekkür ederim.

 

TAHİR SAKMAN