Bir zamanlar… çok değil; şunun
şurasında 40-50 yıl öncesi… Evrenin yaşına bakarsanız hiçbir şey.
80’li yılların son bölümlerinde bir
şiir telaşımız vardı; telaşımız diyorum, çünkü öylesine heyecanlıydık ki… Bir
ara evlerde toplanıp kendi kendimize şiir okuyorduk. Derviş Ozan mahlasıyla şiir söylediğim yıllar... Duran Çölcü, Nesrin Erkan,
Muammer Atal, Mehmet Genç, Hasan Atçeken, ressam Mehmet Kendi, ilk aklıma
gelenler. Bir de Abidin Küçükavcılar vardı; saf, temiz… kalbindeki tüm
duyguları şiire vermişti. Ülkenin dört bir yanındaki sanat-edebiyat dergilerine
şiir yollardı; adını sanını hiç duymadığımız dergilerin sayfalarında, gazetelerin
şiir köşelerinde adını görürdük ve pek çoğunun da temsilciliğini yapardı. Bu
temsilcilik çoğunlukla fahri olduğu için ciddi geçim sıkıntısı çekerdi ama çok
da önemsemezdi. Babasından kalan maaşla annesiyle birlikte yaşamaya çalışıyordu.

Elinden hiç düşürmediği şiir
defteriyle gezer, herkese şiir okurdu… Sonra antolojiler çıkardı; 1982, 1983 ve
1984 yıllarında Konya Şairler Antolojisi yayımladı. O yıllardan baktığımız
zaman bu antolojilerin kıymetini çok bilememişiz. Oysa şimdi ne kadar önemli
bir iş yapmış Abidin… 1984 yılındaki antolojiye ben de katılmıştım ayrıca 1985
yılında Türkiye isimli sanat-edebiyat dergisinin çıkardığı antolojiye de katılmıştım.
Abidin sonraları bir gazete çıkarmaya
teşebbüs etti ve çıkardı da ama ömrü tek günlük oldu… “Kent Kılavuz” isimli tabldot
boy gazeteyi yaşatamadı, kim sponsor olmuştu, şimdi hatırlayamıyorum.
Zaman zaman Konya Kültür ve Turizm
Derneği’nin Türbe Önü’ndeki bürosuna gider Feyzi Halıcı abimize şiirlerimizi
okurduk, o da sabırla bizi dinlerdi… Bir keresinde Âşık Nuri Şahinoğlu hepimize
tek tek, irticali dörtlükler söylemişti; “o da bir genç şair olmuş” ayaklı… Kendimizin,
dünyanın en büyük şairi olduğumuz yönündeki sarsılmaz fikrimizi savunur, bu
toplumun bizi anlamadığını, bir gün anlayacağına karar verirdik. Ne kadar
safmışız meğer!
O dönemlerde en büyük lüksümüz daktiloyla
yazmaktı ama… daktilo İmam Hatip Lisesi Edebiyat öğretmeni olan can dostum Ahmet
Ziya Özkul’da vardı ve bazen ondan ödünç alırdım; şiirlerimi daktiloyla yazmak
için…
Bendenizin Türbe Caddesi’ndeki iş
yerime gelirdi Abidin ve saatlerce sohbet ederdik. Koray Ekener, Nesrin Erkan,
Hidayet Çakır, Ahmet Ziya Özkul, Karamanlı Ozan İsa Oğuz, Fethi Kadıoğlu, Sefil
Turgut ve daha niceleri… Şiir; tek dünyamız, tek sığınağımızdı… Abidin, nerede
bir şiiri çıkmışsa o gazetenin, derginin kupürünü saklardı. Onu sürekli
postanede görmeniz mümkündü; ya şehrimizdeki gazeteleri, şiirleri çıkan
arkadaşlara yollardı ya da kendi şiirlerini bıkmadan, ülkenin dört bir
yanındaki sanat-edebiyat dergilerine, gazetelerin şiir köşelerine yollardı. “Cebindeki
bütün parayı PTT’ye verirdi” demek en doğru bir tanımlama olacak…
Sevgili Abidin Küçükavcılar, önce
evlendi sonra Antalya’ya taşındı… Zaman zaman haberleşiyorduk, Antalya’da, sanat
ortamının zenginliğinden, sahilde düzenlenen şiir akşamlarından söz ederdi ve
tabii bizim de içimiz giderdi. Sonra irtibatımız koptu ve bir gün acı haberini
aldık… Genç yaşında meşum bir hastalığın pençesine düşmüştü. Rahmet olsun…



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.