31 Aralık, 2022
YOLLUK
TÜM RUHLARI SEVGİYLE SELAMLIYORUM
Bu boyuttaki yaşam deneyimime sevgiyle katkılarda bulunan
ve yeni tecrübeler edinmemi sağlayan 2022 yılına teşekkür ediyorum. 2022
yılındaki var saydığım illüzyonun, 2023 yılında da bütünün en yüksek hayrına
sevgi ve barış dolu olarak sürmesini, bolluk ve bereketle katlanarak refah içinde
geçmesini, tüm varlıkların kendi farkındalıklarını geliştirerek özlerini açığa
çıkarmalarını ve tüm varlıkların huzurla ve mutlulukla dolmalarını seçiyorum.
Bu seçimimi sevgiyle destekliyor, kalbimle onaylıyorum. 2023 yılının bana
getireceklerini, yaşantıma sevgiyle kabul ediyorum…
Tüm varlıklar mutlu olsun; canlı cansız, görünen
görünmeyen, büyük küçük tüm varlıklar mutlu olsun! Barış tüm varlıkları
sevgiyle kuşatsın. Tüm varlıklar mutlu olsun. Kalbimdeki sevgileri tüm
varlıklarla paylaşıyorum, tüm varlıklar mutlu olsun…
Tüm ruhları sevgiyle selamlıyorum…
TAHİR SAKMAN
Google translation:
ALL THE RUTS LOVE
I would like to thank the year 2022 for contributing with
the love of life experience at this dimension and for acquiring new
experiences. I choose the illusion I have existed in 2022 to continue to be
full of love and peace full of grace in 2023, to pass through prosperity with
abundance and abundance, to make all the entities develop their own awareness,
to open their essence and to fill all the beings with peace and happiness. I
support this election with affection, I affirm with my heart. I admit with love
of life that they will bring me to the year 2023 ...
Be happy with all beings; live inanimate, seemingly
invisible, big and small be all beings happy! Peace surround all beings with
love. All beings be happy. I share the love in my heart with all the beings,
all beings happy ...
I greet all souls with love ...
TAHİR SAKMAN
29 Aralık, 2022
TEZGÂHTA NE VAR!
Üç yıl olmuş, Hakk’a yolcu edeli…
Onu ilk olarak bizim evde yapılan sohbetlerde tanıdım. Tanıdım
dediysem de öyle lafa karışmak, söz söylemek gibi bir lüksümüz yoktu; hizmetten
arta kalan zamanlarda bir kenara oturup edebiyat, sanat ve Konya üzerine olan
sohbetlere kulak kabartmaktan ibaretti tanışıklığımız…
Aslında yüreğimi kabartmışım meğer o günlerde, şimdi anlıyorum bunu…
Merhum Seyit Küçükbezirci'nin kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği'nin ev sohbetlerinde daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Hasan Özönder Hocamdan söz ediyorum…
Sonra yıllar geçti, babamı kaybettikten sonra sanki
babamdan kalan nadide bir emanet gibi veya yetiştirilmesi gereken bir fide gibi
özenle; yaşıma, meşrebime, cehaletime bakmadan Türbe Caddesi’ndeki iş yerime sık
ziyaretlerde bulunmaya başladı. Her zaman beni yazmaya teşvik etti. Hele babam
Mazhar Sakman’ın bant kayıtlarını deşifre ettiğimi gördüğü zamanki sevincini
unutamam.
Dükkânıma her gelişinde sorardı; tezgâhta ne var?
Önceleri anlayamamıştım… Tezgâhtaki tamir ettiğim saatleri
gösterirdim… meğerse bana hangi kitap üzerinde çalıştığımı soruyormuş…
O dönemlerde kitaplarımın yanı sıra Konya gazetelerinde ve
özel sayfalarda araştırma ve inceleme makalelerim, şiirlerim sık yayımlanıyordu.
Bir gün, Özönder Hocam üşenmeden bendenizin dükkânda ve birlikte gittiğimiz
Âşık Şem’i’nin mezarı başında ve Mevlâna Türbesi’nde fotoğraflarımı çekti ve
bir makale yayımladı, belediye dergisinde….
Söz konusu yazıda, soyadımın kökenini Çağatay Türkçesine
bağlıyordu: Sakman, serin rüzgârlar ülkesi… ne çok sevinmiştim…
Sille ile ilgili kitap yazacağı zaman Sille’yi anlattığım
bir şiiri ona ithaf etmiştim. Çok beğenmişti. Bu şehirde büyük destek gördüğüm
birkaç insandan biriydi. Aşağıdaki şiiri de ona söylemiştim ve çok sevinmişti,
yıl 1999…
Hocamın çantasını çok taşımak istedim ama hiç taşıtmadı,
çok hayıflanıyorum keşke bir yolunu bulup taşıyabilseydim eminim neler
öğrenecektim…
29 Aralık 2019 yılında sır olan Hocam Hasan Özönder’i rahmet
ve minnetle anıyorum…
ÖZÖNDER HOCAMA
Kalem düşmez hiç elinden
Hasan Özönder Hocamın
Ballar akar hep dilinden
Hasan Özönder Hocamın
O Konya’nın kültür dalı
Bilgisinden feyz almalı
Kapısında yol olmalı
Hasan Özönder Hocamın
Böyle insan şimdi nerde
Şifadır hocam her derde
Eserleri gönüllerde
Hasan Özönder Hocamın
İrfan dolu bir bilgindir
Hoş görüsü çok engindir
Gönlü geniş pek zengindir
Hasan Özönder Hocamın
Konyalıdır o Konya’dır
Konya gibi bir dünyadır
Kendi gitse ismi kalır
Hasan Özönder Hocamın
TAHİR SAKMAN
![]() |
Foto: T. Sakman Arşivi. Bendenizin fakirhanesinde bir sohbetten, soldan sağa; merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, Tahir Sakman, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu |
28 Aralık, 2022
KONYA AYDINLAR OCAĞI
“Biz kimsenin arka bahçesi olmadığımız için ön bahçemizde
hesap vereceğimiz kimse yok” diyordu Dr. Mustafa Güçlü ki bu sözlerin doğruluğuna
yakinen şahidim… Tam 26 yıldır her hafta bu sohbetleri aksatmadan yapıyorlar,
bu bir rekordur.
Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim
kurulu üyeleri şehrimizde sözü olan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan davet ediyorlar
ve onları dinliyorlar. Babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra iki kez babamı
anlatmıştım sonra “Konya Türkü Kültürü” hakkında da ayrı bir program yapmıştım.
Doğrusu onlar hatırlatıncaya kadar farkına varamamıştım…
Yaşım 65 olabilir ama heyecanlarımız henüz taze, taptaze…
Dün akşam düzenlenen bir toplantıda bendenizi onore ettiler…
iki saati aşkın konuştum; hatıralardan tutunuz şiirlerime ve kitaplarıma varıncaya
kadar… beni sabırla dinlediler.
Kız kardeşim Ressam Vesile Güzeloğlu da şiir okurken bir tablomu yapmış, bu da ayrı bir sürpriz oldu benim için.
Bu müstesna gecede beni yalnız bırakmayan tüm dostlara ve Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında Konya Aydınlar Ocağı’na teşekkür ederim. Ayrıca fotoğraflar için de Hasan Karaca Hocama teşekkür ederim.
TAHİR SAKMAN
26 Aralık, 2022
MEHMET TAHİR SAKMAN'A SAYGI GECESİ
Mehmet Tahir Sakman’a Saygı
Gecesi
·
Şair-Yazar Tahir Sakman, Konya Aydınlar
Ocağı’nda 27 Aralık Salı günü düzenlenen Saygı Gecesi’nde, şiir dolu hayat
hikâyesi ile hatıralarını anlatacak.
Konya
Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, Şair Mehmet Tahir
Sakman’a düzenlenen Saygı Gecesi’nde şiir ve hatıralar var.
Saz
sanatkârı Mazhar Sakman’ın oğlu şair-yazar Mehmet Tahir Sakman, doğumunun
65’inci yılında hayatını ve hatıralarını anlatarak şiirlerinden bir demet
sunacak.
Konya
İl Halk Kütüphanesi’nde 27 Aralık 2022 Salı günü saat 19.30’da başlayacak olan
Tahir Sakman’ın şiir dolu hayat hikâyesiyle hatıralar dünyasına bütün gönül
dostları davetlidir.
KONYA AYDINLAR OCAĞI
24 Aralık, 2022
YAŞ İŞLERİ
Aslında hiç sevmiyorum bu yaş işlerini… Ne ara bu yaşa
geldik bilmiyorum; sanki her şey, dünün, kanatlanıp önünüze konması gibi…
Uzun yıllar öncesi söylediğim bir şiirde /Nereye gitti
dün nerdedir bugün/ demiştim… şimdi çok iyi biliyorum; dünlerin nereye
gittiğini ve bugünün nerede olduğunu…
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
başındayız daha
ikinci ömrün/
Biliyorum; daha ne heyecanlar yaşayacağım! İnsan,
heyecanını yitirirse ölür… ben aynı yerdeyim… nefesim karıştığı sürece bu
gökyüzü… eskiden beri benimdir; bu yıldızlar, bu dolunay; illaki dolunay,
vazgeçmem… Hani, nerede görsem, altında ağladığım; Zafer’in, Gedavet’in paslı;
bir o kadar da yaslı kaldırımları yüreğimi çizerken… ben, aynı yerdeyim… Yüreğim
ellerimde…
/Zaman bir beyaz martıdır/ demiştim… işte o beyaz
martı, tepemde dönüp dolaşıyor… tam yirmi üç yıl önce söylemişim;
Derviş Ozan der ki bak kucak kucak
Çiğnediğin toprak göğüs açacak
Çığlık çığlık ha uçtu ha uçacak
Bir beyaz martıdır candaki zaman
Martılar dolanır, zaman geçer ve bizler de
yaşadıklarımızla, hatalarımızla… Üstat Borges, /dünyaya bir daha gelirsem
aynı hataları işlerim/ diyor ya… Yok, ben öyle demem; “dünyaya bir daha
gelirsem aynı hataları işlemem; daha büyük hatalar işlerim…” demek yakışır
bana…
Geriye baktığım zaman, içimde bir
ukdenin kalmadığını görmek benim için büyük kazanç… Yaşadım mı; yaşadım, hem de
dibine kadar… Cenneti de yaşadım, cehennemi de… Yaşamın tüm renklerini sevgiyle
kabul ettim, kucakladım.
Bugüne
kadar 3’ü dijital olmak üzere toplam 15 kitap yayımladım… Dijital olarak
önümüzdeki günlerde 8 yeni kitap daha paylaşmanın mutluluğunu yaşayacağım
ayrıca 4 kitap üzerinde de çalışmalarım sürüyor. Onları da önümüzdeki süreçte
bitirmeyi planlıyorum. Ve tabii ki şiir söylemeye devam…
Tüm
bunlar boşa yaşamadığımızın ispatıdır. Geleceğin insanına / Konyalısına
mesajımı sunmaya devam edeceğim. Bugüne kadar kimseye eyvallahımızın olmadığını
biliyorsunuz, bundan sonra da yine tek tabanca olarak yaşamaya devam…
Her neyse dostlar; 65 yıldır bu boyuttaki yaşam deneyimime
katkı sağlayan; “ayağıma taş, gözüme yaş” olan tüm ruhlara sevgilerimi, saygılarımı
sunuyorum.
65 yılı geride bırakırken tüm varlıkları şükranla selamlıyor
ve sözü şiire bırakıyorum:
YAŞ 65
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
başındayız
daha ikinci ömrün/
ağaçlarda eski şarkılar titriyor
mevsimler mi sarhoş ne
kuşlar hüzün çalarken
bir ben mi kaldım şimdi
elleri yıllardan eski
aynalar söylesin tenhalara
bu bakan yüz ben miyim
bu kaçıncı vurgun
ağarmış yıllara koşan serseri kim
gözlerimde eski lambalar
yalnız mahzun ve yorgun
yeniden başlarsam hayata
yani ötede bir yerde
yine dibine dibine
vurmazsam ne olayım
yaşamak güzeldi
yanlışlarım daha da güzel
üç şey var öğrendiğim
biri aşk biri sevda sonrası cennetti
kaldırımlara sorun
zafer’de gedavet’te ağladığımı
meram’da sormayın kimene halil’e
vallahi ayıp olur kırdığım kadehlere
eski dostlar gibi karışırız belki
öldüğümüz buselerin tadına
onulmaz bir yaşamdı bize hayat
karıştırmayın şimdi
yaş altmış beş
yaş işlerle uğraşmaya değmez
yolun yarısını çoktan geçmişiz
ileriyi gözler seçemez olmuş
bu yüzdenmiş dönüp baktığımız geriye
bir mezar örterseniz üzerime
ağlarım sanmayın bakıp bakıp geriye
birkaç mısra yeşertip dilimde
toprağın ötesine geçerim
bu yüzdendir baktığım ileriye
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
belki de tamamdır
doğduğun
öldüğün gün aynı gün
başındayız
aslında yeni bir ömrün/
TAHİR SAKMAN
21 Aralık, 2022
MÜBTELÂ-YI FUKARAYA SOR
/Şeb-i
yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat/
-Sabit-
Bu gece, yılın en uzun gecesini yaşayacağız; her ne kadar
şair "yıldız ilimleriyle uğraşanlar ile takvim yapanlar bilmez, en uzun
gecenin kaç saat olduğunu" dedikten sonra "gama [aşka] müptela
olanlara sor, gecenin kaç saat olduğunu..." dese de…
Belki de günümüzde gecelerin kaç olduğunu; evinde odunu,
kömürü olmayan, yeterince beslenemeyen insanlara sormak gerekir… Tuzu kuru, kaloriferli
evlerde sıcaktan bunalıp da fakir fukara edebiyatı yapanlara değil!

Şehrin ayazı gül benizlerin üzerine bir bıçak gibi inerken…
21. yüzyılda 6 yaşındaki bir çocuk yetersiz beslenmeden, açlıktan ölmüş…
öldükten sonra haberimiz olsa ne yazar, tüm ülke ayağa kalksa ne yazar; o bir
canın vebalini kim taşıyor?
Konu komşu, hısım akraba… belediye başkanı, vali ve
yukarısı da var… kim sorumlu?
Haberimiz yoktu demek kolay, haberiniz olmalıydı beyim;
sizin işiniz bu değil mi? Şehirlerin varoşlarında insanlar hangi şartlarda
yaşıyor bilmiyor musunuz? Bilmiyorsanız bu daha da kötü…

Ah bu şairler…
Sabit, günümüzde yaşasaydı yine aynı mısraları söyler miydi
bilmiyorum. Gerçi, Sabit’in yaşadığı dönemde eminim sıkıntı içinde olan
insanların sayısı daha da fazladır.
Ah bu şairler; kapandıkları fildişi kulelerden başlarını çıkarıp,
toz pembe bulutların arasından değil de varoşların gözüyle bakabilselerdi
hayata?
Sanat hayatsa; hayatın bu yönünü de ıskalamamak gerekmez
miydi? Elbette toplumcu şairlerimiz de var ama söz neden buraya geldiyse…
Kim bilir o şair, günümüzde yaşasaydı belki de şöyle söylerdi:
/Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı fukaraya
sor kim
geceler kaç saat/
Kış döngüsünü tüm varlıkların; sevgiyle, barışla, bolluk,
bereket ve sağlıkla ama illaki huzurla geçirmesini seçiyorum ve bu seçimimi kalbimle
destekliyor, sevgimle onaylıyorum.
Tüm varlıklar mutlu olsun!
TAHİR SAKMAN
Fotoğraflar: T. Sakman, Konya, Kültür Park, Aralık 2021...
17 Aralık, 2022
AŞKIN ADI MEVLÂNA
/bu
horasan erlerinin hakikat öyküsüdür
canda açan tennurenin türküsüdür/
nicedir gece dost
varmak nicedir geceye
geceye değil aşka
aşk düşürmektir niceye
horasan konya arası
yüreğimde aşk yarası
yeşilden nur olur mesafeler
bir nay yüreğimi deler
ayın peşinde bir güneş
bastığı taşlar yeşerir
o aşkın ta kendisi
o canımda bir ateş
sevgi saygı hoşgörü
yürü kervanım yürü
aşkın adı konya’dır
konya mevlâna’dır
sevgisini dört yana
salmış cümle cihana
aşk şarabı sunuyor
benim pirim mevlâna
dünya döner de konya dönmez mi
hakk’a doğrudur secdeler
secdeler göğü deler
taşı toprağı derviştir
artık bu şehir ermiştir
kamışların feryadıdır ötesi
hakikatte aşktan gayrı yol mu var
mevlâna’nın yolundayım erenler
canı canda saran başka kol mu var
ben pirimin kolundayım erenler
bir sevgidir ateşlenir kanımda
ötelerde değildir o yanımda
tennureler güller açar canımda
hakikatın dalındayım erenler
hakk aşkına sarar beni heyecan
ey can canan vuslatımız ne zaman
derviş ozan aşkla dolu bir kovan
gülbeşeker balındayım erenler
bir çağrı düşer evrene
“gel gel ne olursan ol yine gel”
yoluna canımı sermeye geldim
kuru dallar gibiyim
yeşermeye geldim
yitik zamanların nuru
yolumuz sana doğru
asırlar bir nefestir bize
/aşkın adı konya’dır
konya artık bir dünyadır/
TAHİR SAKMAN
16 Aralık, 2022
15 Aralık, 2022
VEFASIZLIĞIN ÖLDÜRÜR KONYA
![]() |
Merhum Ayas'ı anma toplantısı sonrasında bir hatıra.... |
“Yazdık da ne oldu” sorusu beynimde
bir matkap gibi dolanıyor…
Dün; şehrimizin eski
gazetecilerinden, Konya Gazeteciler Cemiyeti’nin ilk başkanı, öğretmen, Konya
Halkevi’nin bir dönem vekaleten başkanlığını da yapan, Mevlâna ihtifallerini ilk düzenleyenlerden, Konya’da ilk çocuk
gazetesini yayımlayan, şehir kültürünün önemli isimlerinden aydın bir
hemşehrimizi, Namık Ayas’ı anmak için toplanmıştık…
Konya Kültür ve Turizm Derneği
tarafından düzenlenen toplantı… çok üzgünüm Konya, çok vefasızsın… Ömürlerini kültüre
adayan insanlarımıza karşı çok duyarsızsın…
En azından Konya Gazeteciler
Cemiyeti’ni orada görmek isterdik… Sonra yıllarca yazdığı, emek verdiği gazete,
bir muhabir gönderemez miydi?
![]() |
Prof. Dr. Mustafa Özcan |
Prof. Dr. Mustafa Özcan Hocam,
her zamanki zarifliği ile bir Konyalıdan daha çok sahip çıktığı şehir
kültürünün bu önemli ismi hakkında yaptığı araştırmaların bir kısmını paylaştı.
Sayın Özcan; Namık Ayas’ın tasnif ettiği yazılarından örnekler verirken, onun
şehir için ne anlama geldiğini de gösterdi bir anlamda. “Yazdık da ne oldu” derken
Mustafa Özcan Hocam, aslında yanıtını herkesten daha iyi biliyordu.
![]() |
Mehmet Gündoğdu |
Eski dostlardan, geçmiş
dönemlerde yıllarca şehrimizdeki birçok gazetede kültür, sanat sayfaları
hazırlayan ve bu uğurda sağlığını bile tehlikeye atan Mehmet Gündoğdu arkadaşımız
da anlattı Namık Ayas’ı…
![]() |
İsmail Detseli |
Sonra İsmail Detseli, ilerlemiş yaşına rağmen merhum Ayas’la olan bir anısını anlattı.
![]() |
Merhum Namık Ayas'ın kızı Günden Ayas Ebesek |
Merhum babası gibi öğretmen olan kızı, Günden Ayas Ebesek
Hanımefendi ise babasını anlatırken, gözyaşlarını zor tuttu. Oldukça duygusal
bir konuşma yaptı; aile hatıralarının ve solgun resimlerinin bir kısmını
bizlerle paylaşmak lütfunda bulundu.
Tüm konuşmacılara ve anma toplantılarının
süreceğini söyleyen Konya Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Sayın Nilgün Çelebi
Hocama teşekkür ederiz.
Toplantıdan sonra ince düşünmek
de bize kalıyor sanki… Ah bu ince düşünceler…
Ömürlerini Konya için tüketmiş bu
insanlara, görkemli bir anma toplantısı bile yapamıyoruz…
Geçtiğimiz günlerde Seyit
Küçükbezirci’nin 4. ölüm yıl dönümüydü, kaçımız hatırladık? Sonra Feyzi Halıcı,
Selçuk Es, Sefa Odabaşı, Nevzat Küçükerdoğan, Yalçın Dikilitaş, İbrahim Sur,
Koray Ekener, Ümit Necati Pancı, Mahmut Sural, Şahap Uzluk, Muhtar Bedir, İhsan
Hınçer, Mehmet Önder, Celaleddin Kişmir, Rıdvan Bülbül, Hasan Özönder, Panos
Özararat, Ahmet Ziya Özkul, M. Ali Apalı… aklıma ilk gelenler…
Bu insanların küçük salonlara
sığmayacağını, anlamlı, geniş zamanlara yayılan görkemli gecelerde anmak
gerektiğini ne zaman hatırlayacağız?
Ah, bu ince düşünceler…
Hiçbir şey öldürmez, vefasızlığın
öldürür Konya…
TAHİR SAKMAN
![]() |
Sağ başta Tahir Sakman, Günden Ayas Ebesek ile birlikte toplantı sonrası... |
13 Aralık, 2022
EVVELA YÖRÜTTÜK BAŞTAN ÇORBAYI
Ne kadar yalın bir mısra… saf,
temiz ve okurken siz de çorbayı “yörüttüğünüzü” hissediyorsunuz…
Buradaki “yörütme” Konya ağzıyla… yani
yürütme, burada kullanılan anlamıyla “içtik”, amiyane “götürdük” anlamlarını
içeriyor…
Konya’nın meşhur yemek destanından
söz ettiğimi hemen anlamış olmalısınız, hani kıvrak nağmeler eşliğinde okunan
ve Konya yemeklerini uzun uzun sayan bir destan.
Tabii ki böyle destanı ancak bir
Konya kadını yazabilirdi… “Bülbül Hoca” namıyla bilinen Şerife Hanım… Kadınlara
vaaz eden, onlara ilahiler okuyan dünün Konya kadınlarından… Lakabı sesinin
güzel olmasından ve bülbül gibi şakımasından mülhem olmalıdır. Bir anlamda “türkü
yakıcı kadınlarımızdan biri” de diyebiliriz; çünkü “Yekte” adıyla bilinen yemek
destanının güftesini yazdığı gibi bestesinin de ona ait olduğu söylenir.
M. Ferit Uğur- A. Nüzhet Ergun
ikilisinin hazırladığı, Konya’yı anlatan ve günümüzde bile en önemli folklor
kitapları arasındaki haklı yerini koruyan Konya Halkıyyat ve Harsiyyatı’nda
Bülbül Hoca’nın şehrin Kalecik Mahallesi’nde 1897 yılında doğduğu anlatılır.
Bu şehr-i Konya çok enteresandır….
Dışarıdan baktığınız zaman gördüğünüz koyu muhafazakârlığın içinde, bir inci
gibi, asırlar öncesinin sırlı bir emaneti gibi saklanan, hoşgörü vardır, sevgi vardır, saygı vardır.
Ve tabii ki hayatın her safhasında,
günümüzde bile şaşılacak derecede Konya kadınlarının izi vardır. Kendilerini
onlar ne kadar saklasa da mütevazılıkları, bu şehrin her tarafına sinmiştir ve
izlerinden onları tanımanız kolaydır.
Tıpkı, Menteşeli türküsünü yakan
Alim Hoca’nın türküsü gibi Bülbül Hoca’nın türküsü de Konya oturaklarındaki
yerini almış ve dilden dile, gönülden gönüle günümüze ulaşmıştır.
Konya oturaklarının, bir diğer
adıyla Konya şehir muhiti musiki meclislerinin de bir başka yönünü ortaya koyar
bu türküler… Kadın hocaların yaktığı türkülerin oturaklarda okunması sizi ilk
başta şaşırtabilir ancak oturakların sis perdesini biraz aralarsanız,
göreceğiniz; ortamın nezihliğinin yanı sıra müzikle, hoşgörüyle dolu olduğudur.
Türkünün sözlerine baktığımızda,
Konya yemeklerinin geniş bir dökümünü verir Bülbül Hoca… ve bu sayede dönemin
lezzetleri hakkında da önemli bilgilere sahip olursunuz.
Zengin Konya mutfağından kesitler
sunarken, bugün unutulmaya yüz tutmuş hatta unutulmuş lezzetlerinin de farkına
varmak mümkün. Kullanılan malzemelerin de bir dökümünü bulabilirsiniz. Dünün
doğal mutfağından neler kaybettiğimizi de gözler önüne sermesi bakımından eser
ayrı bir önem taşıyor.
Destanın son kıtasından
anlaşılacağı gibi “bin üç yüz on dörtte yaptım destanı” 1896-1897
yıllarında kaleme alınmış. 1932 yılında 85 yaşında kaybettiğimiz Bülbül Hoca’ya
rahmet dileriz.
Yemek destanının Mazhar Sakman’ın
bant kayıtlarından deşifre ettiğim sözleri şöyle:
(Ah ah) Evvela yörüttük baştan
çorbayı
Sarmısakla
terbiye olmuş paçayı
Domatisle
bişirmeli bamyayı
Midemizi
açsın hoş misal olsun (yekte)
Yekte
(de) Alikom yekte
Bastırmalar
denkte
Ne
olursa olsun (canım)
Yosma
delikanlılıkta
Canım
börülce baklayı çok ister
Yıldız
kökü Çayırbağı’nda biter
Patlıcan
ortanın gayretin güder
Yiyen
ihvanlara afiyet olsun (yekte)
Yekte
yavrum yekte
Bastırmalar
denkte
Ne
olursa olsun (canım)
Yosma
delikanlılıkta
Muhallebiynen
sütlü gelsin araya
Kifayeler
dursun hep bir sıraya
İki
datlı duzlu gelsin sufraya
Gaymak
güllâç ile şeker hallolsun (yekte)
Yekte
(de) Alikom yekte
Bastırmalar
denkte
Ne
olursa olsun (canım)
Yosma
delikanlılıkta
Bihamdülillâh
yedik nimet ve nanı
Bizim
zamanımız bolluk zamanı
Bin
üç yüz onda yaptım destanı
Okunsun
dillerde pür icmâl olsun (yekte)
Yekte
yavrum yekte
Bastırmalar
denkte
Ne
olursa olsun (canım)
Yosma
delikanlılıkta
Mazhar Sakman’ın kendisinden yazdığım tam metin ise
şöyle:
Evvelâ yürüttük baştan çorbayı
Sarımsakla terbiye olmuş paçayı
Domatesle pişirmeli bamyayı
Midemizi açsın hoş misal olsun
Bihamdülillâh hiçbir şeyi taşlamam
Yağ içinde yumurtayı boşlamam
Yumuşak somun olmayınca başlamam
Semiz etin kenarları al olsun
Baklava ile börek derkenar ola
Şeker helvası da pür hisar ola
Toplanıp ihvanlar bir karar ola
Sıtk-u muhabbetli ehli hâl olsun
Katmeri ince aç yağın sakınma
Sakın ona haşhaş yağı kullanma
İnce etten olur hem de çullama
Tavada pişmiş bir kızıl hâl olsun
Enginar ile kereviz ıspanak
Karnabetle semiz ota birle bak
Patata tomata böğrülce kabak
Onlar da içinde hasbihal olsun
Mısırgayı bir hâl edin öldürün
Ortasına fıstık pirinç doldurun
Dolmaları üçer üçer kaldırın
Kuvveti bedene irtihal olsun
Mıkla cilbir mantı kaygana gelsin
Makarna ile keşkeş kuskus çekilsin
Şalga pişip gelirken dökülsün
Kalan yemeklerde istimal olsun
Köfte yaprak bir de lâhana dolması
Sarı erik zerdali nohut yahnısı
Zülbiye pancar turp salatası
Anlar da içinde pür kemâl olsun
Tabakta turşu da kalmasın mahzun
Zeytinyağ üstüne sıkılsın limon
Balığı kızartın getirin pürhûn
Yiyelim bizlerde can misal olsun
Yiyenler nimetin şükrün bilirse
Vucud kuvvet bulup hâlin alırsa
Bu yemekler bize her gün gelirse
İsterse altı ay oruç hâl olsun
Sebebin işleyip kârin gözetsin
Herkes varıp nasibin deşirsin
Günde bana üçer üçer getirsin
Hulku huyu güzel bir ayal olsun
Taan itmen ahbaplar siz bu âşıkı
Nimet ucuz amma budur layıkı
Çok istemem ben keseme harçlığı
Beşibirlik ile bir riyal olsun
Hak verir dostuna yarınki günü
Çorbada yemeklerin önüdür önü
Yemeklerin basdırmak için üstünü
Kahve ile tütün on çuval olsun
Palize ile muhallebi araya
Kifayeler dursun hep bir sıraya
İki tatlı tuzlu gelsin sofraya
Kaymak güllâç ile şeker hâllolsun
Canım hem börülce bakla da ister
Yıldız kökü Çayırbağı’nda biter
Patlıcan ortanın gayretin güder
Karpuz üzüm divlek üç misal olsun
Kadifin telini kırmalı gülü
Üzeri kokulu amberli gülü
Pilavın üstüne getir sütlüyü
Yiyelim bizler de can cemal olsun
Bihamdülillâh yedik nimet ve nânı
Bizim zamanımız bolluk zamanı
Bin üç yüz on dörtte yaptım destanı
Okunsun dillerde pür icmâl olsun
KAYNAKÇA:
ERGUN, S.
Nüzhet- UĞUR, M. Ferit, (1926), Konya
Vilâyeti Halkıyyat ve Harsıyyatı.
KENDİ, Cenap (1987), “Folklorcu
Gözüyle Konya ve Yöresi Türküler ve Anılarım”, Yeni Meram, (14-15
Nisan).
SAKMAN, M. Tahir (1985), “Türkülerdeki
Konya”, Yeni Meram, s. 2, (7 Eylül).
SAKMAN, M.
Tahir, (1999) “Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler”, Konya İl Kültür
Müdürlüğü Yayınları, Konya.
SAKMAN, M.
Tahir, (2001) “Dünden Bugüne Konya Oturakları”, Milenyum Yay., İstanbul.