YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

01 Temmuz, 2022

BİR MAKALE VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: “Konyalı Biricik Saz San’atkârı: MAZHAR SAKMAN” ÜZERİNE

 

Mazhar Sakman. Fotoğraf: Süleyman Şenel.

Bloğumda ve sosyal medya hesabımda, Resimli Radyo Dünyası dergisinde, benim de çocukluk hatıralarımın arasında yer eden değerli folklorcu hemşehrimiz İhsan Hınçer’in, babam Mazhar Sakman ile ilgili bir makalesini yayımladım. Aslında bu makaleyi çok önceleri bir kitabımda; (Konyalı Mazhar Sakman’dan Türküler, Konya Valiliği, 1999, Konya.) dergiden bahsetmeden İhsan Hınçer imzasıyla yayımlamıştım.


Konunun uzmanları için önemli bir kaynak olan bu makale, benim ve ailem için kuşkusuz çok daha farklı anlamlar ve değerler ifade ediyor; öncelikli olarak babamın şu sözü sanki bir öngörüyü de içeriyordu: “Yakında bunların en seçmelerinden 50 tanesini “Konya Türküleri “ adı altında notaları ile birlikte neşredeceğim. Biz de karınca kararınca bir şeyler yapalım. Evlâtlarımız ileride belki adımızı bu suretle unutmazlar.”

Ve kesinlikle unutmadık; 11 Mart 1963 - 14 Haziran 1963 tarihleri  arasında  Konya’da yayımlanan Şehir Postası gazetesinde, o günün kısıtlı imkânları içerisinde yayımlanan yirmi üç türkünün notasını ve babamın arşivinden çıkan henüz tamamlanmamış iki türkünün notasıyla birlikte kitabımda tekrar yayımladım. Notaların, o günkü anlayış çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini de not olarak düşmüştüm.

Bir insanın ölümünden sonra hatırlanmasının eserleriyle mümkün olduğu herkesin malumudur. Bu sözün canlı bir örneği gibiydi babam… onun fırtınalı hayatının bir bölümünün canlı tanığı olarak biz ailesi ve hassaten bendeniz, babam öldükten sonra hummalı bir çalışma içine girmiş ve söz konusu kitabı hazırlamıştım.

İmkânlarım kısıtlı olmasına rağmen asla yılmadım. Süleyman Şenel dostumun yol göstermesiyle zaman zaman ümitsizliğe kapılsam da dostların teşvikiyle boyumu aşan bir gayretle, babamın bant kayıtlarını basit bir teyple, bir türküyü belki abartısız yirmi kere dinleyerek deşifre etmeyi başardım.

Foto: T. Sakman Arşivi. Mazhar Sakman'ın Sarıyakup Caddesi'ndeki bağ evinde, soldan sağa; Cenap Kendi, Kazım Şalvarcı, Mazhar Sakman.

Türkü metinlerini yazarken eğer babamın kelimelerini, telaffuzunu bilmeseydim sanırım başaramazdım; çünkü, türkülerin verdiği coşkuyla kelimeleri bazen yutmuş bazen de yaş itibariyle ve ağzında diş olmaması nedeniyle anlamakta bir hayli zorlanmıştım. Elimdeki sağlam kaydı, babam, bizzat kendisine eşlik eden udi Cenap Kendi’nin makara bantlı teybine kaydettirmiş, ben de onu kasete aktarmıştım. 21 Kasım 1975 -ki bu tarihte babamın 65 yaşlarında olduğunu söylersem sanırım onun ne denli bir türkü sevdalısı olduğu hakkında bir fikir verir- yılında başlanan kayıtlara, haftada bir defa, bizim Sarıyakup’taki bağ evimizde Cenap Kendi uduyla, Kazım Şalvarcı ise kanunuyla eşlik etmişlerdi. Bu kayıtların pek çoğunu zaten canlı olarak dinlemiştim. Bunun haricinde de şahsi arşivimde bulunan kayıtları da deşifre etmiştim.

O dönemlerde, gündüz iş yerimde akşamları evde, söz konusu kayıtları dinleyerek ciddi bir emek sarf etmiştim. Sanki bunu babama olan vefa borcu gibi algılamış ve kitap olarak yayımlandığı zaman sanki üzerimden bir borç kalkmış gibi rahatlamıştım.



İhsan Hınçer’in bahsettiği kayıtlar, İstanbul Radyosu’nda canlı yapılan yayınların kaydıdır. O yıllarda radyolar canlı yayınlamaktadır. Babamın zaman zaman bu yayınlardan bahsettiğini hatırlıyorum. İstanbul’a Konya Gecesi için gittiklerinde bu türküleri okumuştur. Söz konusu kitabımda da bu bantların arşiv numaralarını vermiştim: “TRT İstanbul radyosu diskoteğinde bulunan 33 1/3 devirli B bantlarda, muhtemelen merhum Sadi Yaver Ataman tarafından 1952 yılında “Konya Gecesi” nedeniyle İstanbul’da bulunan Mazhar Sakman’dan, B-038-A numaralı ses kaydıyla  “Çıkabilsem şu galeden saraya”, B-038-B numaralı ses kaydıyla “ Elinde sazı (Doktor Civanım)”, B-038-B numaralı ses kaydıyla “ Bir Konya havası”(?) türküleri derlenmiştir. (Kayıtlara “Bir Konya havası” ismiyle geçen türkünün, “Elif Gız’ın mendiline mestine (Gabak)” türküsü olması muhtemeldir.”  


 Foto: T. Sakman Arşivi. 4 Şubat 1950 tarihinde İstanbul'da yapılan "Konyalılar Gecesi'nde yerel kıyafetlerle Mazhar Sakman.

Makalede yer aldığı gibi son yıl yaz tatilini uzatan Mazhar Sakman, okula gitmemiştir. Konya Muallim Mektebi’nden, İzmir Muallim Mektebi’ne nakledilmesine sebep olan saz ve söz aşkı burada da kendisini göstermiştir. Konya’da leyli meccani (parasız yatılı) okuduğu yıllarda, geceleri okuldan kaçarak oturaklara gitmesi bu aşkın başlangıcıdır. Yaz tatilinde Konya türkülerinde bir ekol olan kanun sanatçısı Gökmen Hasan Hüseyin Ağa’nın ‘sarı oğlan da iyi saz çalacak” demesi ateşlenmeye hazır fitilin alev alev yanmasına neden olmuştur demek mümkündür. Babasını, Şam cephesinden hasta geldikten kırk gün sonra kaybetmesinden sonra annesi Vesile Hanım, teyzesinin oğlu Yusuf Ağa’yla bir evlilik yapar. Her ne kadar bu evlilik Yusuf Ağa’nın bıçkınlığı ve oturaklara düşkün olması nedeniyle uzun sürmese de Mazhar Sakman’ın üzerinde derin etkileri olmuştur.

Bizzat dinlediğim şekliyle, oturaklara girmesinin mümkün olmadığı yaşlarda babalığı Yusuf Ağa’ya yalvarır ve teyzesinin oğluyla (Mehmet Mıngır) yüklüğe (eski Konya evlerinde gündüzleri yatak ve yorganların konulduğu gömme dolap aynı zamanda geceleri de gusülhane olarak kullanılır) saklanırlar. Yüklükteki delikten babam ve teyzesinin oğlu sabaha kadar oturağı çıt çıkarmadan izlerler. Söz konusu makalede babamın anlattığı buna dayanmaktadır.

“Mazhar Sakman, okuyup yazmasına rağmen mahalliliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Farsça ve Arapçadan da nasibini almıştır. Mektuplarında ağdalı bir lisan kullanır. Fakat bu kelimeleri bile Konya şivesine uydurur.”  İhsan Bey’in bu değerlendirmesi oldukça isabetlidir; çünkü eski Türkçeye hâkim olmasına rağmen yerelliğini ön plana çıkarmayı severdi ve yerel kelimeler kullanmaktan oldukça keyif alırdı.

O içinde kopan fırtınalara kapıldı ve asla durulmadı “O, durgun görünen derin bir sudur.” Derinlerde hep kasırgalar koptu… ve hayat ve sanat onu savururken o hiçbir zaman pişmanlık duymadı; bilakis acı çekse de hep mutluydu…

Foto: T. Sakman Arşivi. Mazhar Sakman, Tevkifiye Caddesi'ndeki saatçi dükkânında.

Foto: T. Sakman Arşivi. Yukarıdaki fotoğrafın arkasındaki Mazhar Sakman'ın yazısı. Buna göre fotoğraf, bir Alman Profesör tarafından çekilmiş ve Almanya'da tab ettirildikten sonra gönderilmiştir. Yıl 1977...

Harabati bir yaşantının son noktasıydı onun yaşamı… “Tavadan yer, kovadan içerim” derdi… Başında takkesi, kadı biçimi pantolonu, yeleğinden sarkan altın köstekler, gümüş savatlı Van işi tabakası, kehribar ağızlığı ve üzerinden yaz, kış çıkarmadığı pardösüsü … illaki sazıydı onu tamamlayan ve o sazını, sevgiliye sarılır gibi sararken türküler ağzından değil yüreğinden dökülürdü…

Her şeyi bıraktı belki ama sazını asla…

Ve o saz; boynu bükük, mahzun… kendisine; eski günlerin ihtişamını hatırlatacak, yeni nesil bir Sakman’ı bekliyor…

Foto: Kemal Soylu. 26 Mart 1987 yılında Yeni Meram gazetesinde yayımlanmıştır: Mazhar Sakman oğlu Tahir ile birlikte Âşık Şem'i'nin mezarı başında.


TAHİR SAKMAN

 


2 yorum:

  1. Bir insan, hatırlayanları oldukça sağdır. Çocukken , evimizde bana ve kardeşime müzik dersi vermişti. Çarşıya çıktığımda saatçi dükkanına uğramadan geçmezdim. bazen Mızıka-ı Humayun ile ilişkisinden bahsederdi. En son dönemde dükkanını başka bir yere taşımıştı. Bana bir duvar saati, köstekli gümüş şimendifer marka cep saati hediye etmişti. Bir defa da, oturak alemine katılmıştım. Nur içinde yatsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkınız için teşekkür ederim Sinan abi...

      Sil

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.