![]() |
3 Şubat 2000 tarihli Yeni Gazete'de yayımlanan söyleşimiz. |
Bir dönem Yeni Gazete’de, merhum
Yalçın Dikilitaş’ın oğlu Osman Dikilitaş ile birlikte Şehir Sohbetleri
ismiyle haftada bir ilginç bulduğumuz insanlarla söyleşi yapıp tam sayfa
yayımlıyorduk.
İsmini sık duyduğum hatta
efsaneye dönüşen bir insan vardı… ama Osman’ın da benim de nedense onunla
söyleşi yapmaya çok cesaretimiz yoktu… bu çekincenin kaynağı evinin Yeni
Mahalle’de (Çimenlik) olması en büyük etkendi sanırım…
Konuşmak istediğimiz kişi, hakkında
evliya yakıştırmasından tutunuz, bey olduğuna varana kadar ve oldukça yaşlı
olduğu konuşulan Abdal Haydar lakabıyla tanınan aynı zamanda Alevi Bektaşi
geleneğine bağlı Âşık Haydar mahlasıyla şiirler söyleyen Hasan Pekaşık idi.
Onunla ilgili çok şey duymuştum:
Türbe önünde ev satın almıştı. Asmalı Mescit civarındaydı sanırım. Ama evin satıldığını
duyan komşular “evi bir abdala mı sattın” diye baskı yaparak
vazgeçirirler. Abdal Haydar Ağa, çok müteessir olmuştur. Evi satan adam, gece
rüyasında Hz. Peygamberi görür ve “onu niye incittiğini” sorarak “beni
de incittin” der.
Sabah, kan ter içinde korkuyla
uyanan ev sahibi gidip Abdal Haydar’ı bulur ve özürler dileyerek evi tekrar ona
satar.
Buna benzer hakkında pek çok menkıbenin
anlatıldığı bu insanla söyleşi yapmayı kafama koymuştum. Bu fırsat bir gün kendiliğinden
geldi.
Türbe Caddesi’ndeki saatçi
dükkânıma Abdallardan bir müşteri geldi, saatini tamir ettim, sözü Abdal Haydar’a
getirdim ve sordum. Meğerse akrabasıymış… Onun vasıtasıyla bir akşam için
randevu aldık.
Osman’la birlikte bize verilen
adresi bulduk. Kapıyı çaldık ve içeri buyur edildik, sofada en az yirmi kişi
vardı ve bizi ayakta karşıladılar. Bizi misafir odasına aldılar.
Misafir odası şaşılacak
temizlikteydi, çay ikram ettiler, bardaklar tertemizdi, içtik. Abdal Haydar Ağa hastaydı ve otursa da
hiç keyfi yoktu ama yine de sorularımıza açık yüreklilikle yanıt verdi. Sohbet
esnasında bize aykırı gelen bölümleri yayımlamadık. Oysa ne kadar hata
yaptığımızı şimdi anlıyorum. Bir gün ses kayıtlarını bulursam yeniden deşifre
edip yayımlayacağım.
Abdal Haydar Ağa, elindeki asanın
Hz. Musa’nın asası olduğunu, Hz. Ali ile birlikte Hayber Cengi’nde, Kan Kalesi Cengi'nde vuruştuğunu anlattı. Hz. Mevlâna’nın bu şehrin anahtarını kendisine
verdiği ısrarla vurguladı. Duvarlarda yer alan Bektaşi büyüklerine ait resimlerin yanı sıra Mevlevi resimleri (Sıtkı Dede)
onun ne denli bir Mevlâna, Hakk ve hakikat âşığı bir insan olduğunu anlatmaya
yetiyordu zaten.
![]() |
Foto: T. Sakman Arşivi. Abdal Haydar Ağa'nın evinde, soldan sağa; Osman Dikilitaş, Abdal Haydar Ağa, Tahir Sakman. |
Onu yormamak için kısa kestik ve daha
sonra tekrar gelmek için sözleştik ama…
Abdal Haydar Ağa, 15 Eylül 2007
tarihinde 117 yaşında sır oldu… Rahmet olsun…
Abdal Haydar Ağa hakkında Muammer
Gül tarafından “Günümüz Bektaşî-Mevlevî şairlerinden Konyalı Âşık Haydar/Şıh Hasan
Pekaşık” başlığıyla tez de hazırlanmıştır. Abdal Haydar Ağa ile ilgili detay
bilgi isteyenler söz konusu teze başvurabilirler.
3 Şubat 2000 yılında Yeni Gazete’de
yayımladığımız söyleşinin tam metni şöyle:
TAHİR SAKMAN
ABDALLIK GÖÇEBE HAYATIDIR
Şehirlerde yaşayan birçok insan vardır. Bu
insanların merkezde yaşayanlarını zaten tanırsınız… Ya bir de tanımadıklarınız…
Belki de bu şehrin bütün kahrını onlar çekerler. Şehrin varoşlarını
mesken tutmuşlardır. Ayrı bir dünyadır onlar. Ama şuna emin olun ki çok renkli
bir dünya... İstedik ki size bu renkli dünyadan kesitler sunalım, tanımadığımız
görmezden geldiğimiz bu insanlardan bir tanesini ama çok önemli bir tanesini
anlatalım istedik. Bir asra tanıklık etmiş bir adam "Hacı Haydar Ağa" [namı
diğer Abdal Haydar] kendi ifadesiyle yüz bir yaşında, teybimizi uzattık…
Söyledikleri bazen size aykırı gelebilir. Biz yorum
yapmadık. Duyduğumuzu yazdık. Hacı Haydar Ağa ne söylediyse onu yazdık.
Anlattıkları ülke mozaiğinin bir gerçeği…
-Haydar amca merhaba! Bize kendini biraz anlatır mısın?
-Konya'da doğdum. Konya'da yaşadım
-Kaç yılında doğdunuz? Sizin yüz yaşınızda olduğunuz söyleniyor, doğru mu?
-Nüfus cüzdanımda doğum tarihim 1319 olarak yazılı…
-Mesleğiniz neydi?
-Rençberlik yaptım.
-Peki, uzun yaşamanızı neye borçlusunuz?
-Doğruluğuma borçluyum.
-Bundan güzel bir cevap düşünülemez. Gördüğümüz kadarıyla çevrenizde size
çok hürmet ediyorlar. Haydar Bey diyorlar. Bu beylik nereden geliyor?
-Bu beylik bize Horasan'dan geliyor. Dedelerimiz,
Horasan'dan gelmişler Onlara Hacı Hasan Bey derlermiş. Bu Beylik oradan geliyor.
Çayırda, Atabey Hanı derler. Orayı dedem yaptırmış. Koyunlarına ağıl yaptırmış.
Orada yaşamışlar
-Sizin Aslım'da çiftliğinizin olduğunu biliyoruz. Orası mı?
-Evet orası. Ben de dedemin hatırasına oraya ev
yaptırdım. Çiftlik kurdurdum.
-Haydar amca, duvarda bir resim görüyorum. Kimdir?
-O fotoğraf Mevlevi Dergâhı'nın son Postnişini, Sıdkı Dede
Hazretleridir.
-Siz Bektaşi misiniz?
-Bende Bektaşilik de var, Mevlevilik de var. Hacı Bektaş Veli yoluna Bektaşi, Hazreti Mevlâna’nın yolunda Mevlevi’yim. Zaten ikisi da aynı. Hazreti Mevlâna Konya'ya gelmiş. Hacı Bektaşi Veli, Kırşehir'in Hacı Bektaş nahiyesine yerleşmiş.
-İkisinin yolu da aynı mı diyorsun?
-Evet ikisinin yolu da birdir.
-Türbe önünde bir ev alacağınız zaman size sattırmak istememişler. Bu
durumu anlatır mısınız?
-Komşular “Abdal geliyor” diye sattırmak istemediler.
Ama manen Hz, Pir Efendim orayı bana tapuladı. Ben de oranın sahibini buldum.
30 bin liraya satın aldım.
-Peki bu Abdallık nedir, biraz açar mısınız?
-Abdal, göçebe hayalı yaşayan insandır. Dedelerimiz,
Horasan'ın Belh şehrinden gelmişlerdir. Göçebe yaşadıkları için Abdal demişler.
Pir Sultan Abdal gibi, Balım Sultan Abdal gibi…
-Âşık Veysel'i tanıyor musunuz?
-Evet tanıyorum. Evime geldi, misafir ettim. 50 sene
önce bir gece bizde kaldı. Çok memnun oldu. Ayrıca Hacı Veyiszade Hoca'nın
sohbetlerinde bulundum.
-Siz şiir söyler misiniz?
-Evet.
-Peki, bize bir şiir söyler misiniz?
Derviş dedem dem çeker
Derdini adem çeker.
Ademi mahrem çeker.
Derviş dedem ah dedem.
Derviş dedem olmuşuz
Nur-u Hakk'la dolmuşuz
Gerçek aşkla solmuşuz
Derviş dedem ah dedem.
Derviş dedem gel beri
Sırrı zat-ı esrarı
Dört kitaptan içeri
Derviş dedem ah dedem.
![]() |
Foto: T. Sakman Arşivi. |
-Sizin zengin olduğunuzu biliyoruz. Çevrenize yardım ediyor musunuz?
-Karşı mahalle, yan mahalle, arka mahalle yaklaşık
250-300 haneyi göçebelikten ben kurtardım. Bu mahalle 25 bin metrekare.
Belediyeden aldım. Kurulalı 62 sene oluyor. 1300 metresini yola bağışladım.
Gerisine de bu mahalle kuruldu Çoğundan para da almadım.
-Hayrına mı verdin ?
-Ne yapayım? Anası yok, babası yok. Yetim kalmış.
Tapuladım üstüne. Evini yaparken de yardım ettim.
-Zenginliğiniz Beylikten mi geliyor?
-Mut'la, Silifke arasında bizim çiftliğimiz var. Dedem
Horasan'dan gelince ilk olarak oraya yerleşmiş. Orada çiftliğimiz ve
akrabalarımız var. En büyükleri benim. Tam 101 yaşındayım.
-Uzun yaşamanın sırrına doğruluk dediniz…
-Sen doğru yörü doğru bak
Rahmet eder
yarlıgar Hakk
Doğru gidene zeval yok...Haram yeme. Haram yersen şu teni çürütürsün. Haram lokmanın kanı damarlarına girer, haram lokma yemedim evel Allah. Hiçbir kimseye bir lira borcum yok. Birçok alacağım var ama bir Allah'ın kuluna borcum yok...
-Sizin bu sözleriniz bazı yetim hakkı yiyenlere bir ders olmalı…
Şiirlerinizde bir mahlâs kullanıyor musunuz?
-Şiirlerimde
Âşık Haydar mahlâsını kullanıyorum...
Çoban oldum goyun güttüm
Hu Allah’ım Hu diyerek
Şükür edip Hakk'a yettim
Hu Allah’ım Hu diyerek
Hacı Bektaş gibi sığır güttüm
Tacir oldum alışveriş ettim
Hemi aldım hemi sattım
Hu Allahı’m Hu diyerek
Öz tarlamda çift sürerim
Nadasımı tohumlarım
Hem ekerim hem biçerim
Hu Allah’ım Hu diyerek
Âşık Haydar aşk lafı der
Levh-I mahfuz kalem tutar
On sekiz bin âlem gider
Hu Allahı’m Hu diyerek
*************************
Senin aşkın kalbimde
Ya Hazreti Mevlâna
Sıdkıla sığındım sana
Ya Hazreti Mevlâna
Sen bir ulu sultansın
Gönüllere imansın
Can evimde canansın
Ya Hazreti Mevlâna
Severim seni candan
İlim virdi her andan
Senin aşkın var bende
Ya Hazreti Mevlâna
Dergahına tez varalım
Eşiğine yüzler sürelim
Senden himmet alalım
Ya Hazreti Mevlâna
Yeşil kubben görünür
Aşkın kalbime bürünür
Âşıkların senindir
Ya Hazreti Mevlâna
Âşık Haydar kul sana
Köle olsam kapına
Senden himmet isterim
Ya Hazreti Mevlâna
-Kaç çocuğunuz var?
-Altı oğlum, iki kızım elliye yakın torun sahibiyim.
Torunumun torununu gördüm. Bu evin içinde yirmi altı kişi yaşıyoruz.
-100 yıl yaşadığınızı söylüyorsunuz, kaç yıl daha yaşamak istersiniz?
-25 yıl daha yaşamak isterim.
-Okuyucularımıza son olarak ne söylemek istersiniz?
-Birincisi doğru olmak. İkincisi çok çalışmak... Üçüncüsü
haram yememek... Dördüncüsü zina yapmayacak... Beşincisi elin ayıbını gece gibi
örtecek. Böyle yaparsan erenlerden yetişmiş bir efendi olursun…
-Efendim bunca yaşınıza rağmen bizi kırmadınız, sorularımıza cevap verdiniz,
bunun için çok teşekkür ederken, sağlıklı ömürler diliyoruz…
-Asıl Allah size uzun ömür versin...
Benim yirmi beş sene daha ömrüm var...
SÖYLEŞİ: Tahir Sakman- Osman Dikilitaş
![]() |
Foto: T. Sakman Arşivi. Abdal Haydar Ağa... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.