YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

05 Temmuz, 2022

ABDAL HAYDAR AĞA

3 Şubat 2000 tarihli Yeni Gazete'de yayımlanan söyleşimiz.


Bir dönem Yeni Gazete’de, merhum Yalçın Dikilitaş’ın oğlu Osman Dikilitaş ile birlikte Şehir Sohbetleri ismiyle haftada bir ilginç bulduğumuz insanlarla söyleşi yapıp tam sayfa yayımlıyorduk.

İsmini sık duyduğum hatta efsaneye dönüşen bir insan vardı… ama Osman’ın da benim de nedense onunla söyleşi yapmaya çok cesaretimiz yoktu… bu çekincenin kaynağı evinin Yeni Mahalle’de (Çimenlik) olması en büyük etkendi sanırım…

Konuşmak istediğimiz kişi, hakkında evliya yakıştırmasından tutunuz, bey olduğuna varana kadar ve oldukça yaşlı olduğu konuşulan Abdal Haydar lakabıyla tanınan aynı zamanda Alevi Bektaşi geleneğine bağlı Âşık Haydar mahlasıyla şiirler söyleyen Hasan Pekaşık idi.

Onunla ilgili çok şey duymuştum: Türbe önünde ev satın almıştı. Asmalı Mescit civarındaydı sanırım. Ama evin satıldığını duyan komşular “evi bir abdala mı sattın” diye baskı yaparak vazgeçirirler. Abdal Haydar Ağa, çok müteessir olmuştur. Evi satan adam, gece rüyasında Hz. Peygamberi görür ve “onu niye incittiğini” sorarak “beni de incittin” der.

Sabah, kan ter içinde korkuyla uyanan ev sahibi gidip Abdal Haydar’ı bulur ve özürler dileyerek evi tekrar ona satar.

Buna benzer hakkında pek çok menkıbenin anlatıldığı bu insanla söyleşi yapmayı kafama koymuştum. Bu fırsat bir gün kendiliğinden geldi.

Türbe Caddesi’ndeki saatçi dükkânıma Abdallardan bir müşteri geldi, saatini tamir ettim, sözü Abdal Haydar’a getirdim ve sordum. Meğerse akrabasıymış… Onun vasıtasıyla bir akşam için randevu aldık.

Osman’la birlikte bize verilen adresi bulduk. Kapıyı çaldık ve içeri buyur edildik, sofada en az yirmi kişi vardı ve bizi ayakta karşıladılar. Bizi misafir odasına aldılar.

Misafir odası şaşılacak temizlikteydi, çay ikram ettiler, bardaklar tertemizdi, içtik. Abdal Haydar Ağa hastaydı ve otursa da hiç keyfi yoktu ama yine de sorularımıza açık yüreklilikle yanıt verdi. Sohbet esnasında bize aykırı gelen bölümleri yayımlamadık. Oysa ne kadar hata yaptığımızı şimdi anlıyorum. Bir gün ses kayıtlarını bulursam yeniden deşifre edip yayımlayacağım.

Abdal Haydar Ağa, elindeki asanın Hz. Musa’nın asası olduğunu, Hz. Ali ile birlikte Hayber Cengi’nde, Kan Kalesi Cengi'nde vuruştuğunu anlattı. Hz. Mevlâna’nın bu şehrin anahtarını kendisine verdiği ısrarla vurguladı. Duvarlarda yer alan Bektaşi büyüklerine ait resimlerin yanı sıra Mevlevi resimleri (Sıtkı Dede) onun ne denli bir Mevlâna, Hakk ve hakikat âşığı bir insan olduğunu anlatmaya yetiyordu zaten.   

Foto: T. Sakman Arşivi. Abdal Haydar Ağa'nın evinde, soldan sağa; Osman Dikilitaş, Abdal Haydar Ağa, Tahir Sakman.

Onu yormamak için kısa kestik ve daha sonra tekrar gelmek için sözleştik ama…

Abdal Haydar Ağa, 15 Eylül 2007 tarihinde 117 yaşında sır oldu… Rahmet olsun…

Abdal Haydar Ağa hakkında Muammer Gül tarafından “Günümüz Bektaşî-Mevlevî şairlerinden Konyalı Âşık Haydar/Şıh Hasan Pekaşık” başlığıyla tez de hazırlanmıştır. Abdal Haydar Ağa ile ilgili detay bilgi isteyenler söz konusu teze başvurabilirler.

3 Şubat 2000 yılında Yeni Gazete’de yayımladığımız söyleşinin tam metni şöyle:

TAHİR SAKMAN


ABDALLIK GÖÇEBE HAYATIDIR

Şehirlerde yaşayan birçok insan vardır. Bu insanların merkezde yaşayanlarını zaten tanırsınız… Ya bir de tanımadıklarınız… Belki de bu şehrin bütün kahrını onlar çekerler. Şehrin varoşlarını mesken tutmuşlardır. Ayrı bir dünyadır onlar. Ama şuna emin olun ki çok renkli bir dünya... İstedik ki size bu renkli dünyadan kesitler sunalım, tanımadığımız görmezden geldiğimiz bu insanlardan bir tanesini ama çok önemli bir tanesini anlatalım istedik. Bir asra tanıklık etmiş bir adam "Hacı Haydar Ağa" [namı diğer Abdal Haydar] kendi ifadesiyle yüz bir yaşında, teybimizi uzattık…

Söyledikleri bazen size aykırı gelebilir. Biz yorum yapmadık. Duyduğumuzu yazdık. Hacı Haydar Ağa ne söylediyse onu yazdık. Anlattıkları ülke mozaiğinin bir gerçeği…

-Haydar amca merhaba! Bize kendini biraz anlatır mısın?

-Konya'da doğdum. Konya'da yaşadım

-Kaç yılında doğdunuz? Sizin yüz yaşınızda olduğunuz söyleniyor, doğru mu?

-Nüfus cüzdanımda doğum tarihim 1319 olarak yazılı…

-Mesleğiniz neydi?

-Rençberlik yaptım.

-Peki, uzun yaşamanızı neye borçlusunuz?

-Doğruluğuma borçluyum.

-Bundan güzel bir cevap düşünülemez. Gördüğümüz kadarıyla çevrenizde size çok hürmet ediyorlar. Haydar Bey diyorlar. Bu beylik nereden geliyor?

-Bu beylik bize Horasan'dan geliyor. Dedelerimiz, Horasan'dan gelmişler Onlara Hacı Hasan Bey derlermiş. Bu Beylik oradan geliyor. Çayırda, Atabey Hanı derler. Orayı dedem yaptırmış. Koyunlarına ağıl yaptırmış. Orada yaşamışlar

-Sizin Aslım'da çiftliğinizin olduğunu biliyoruz. Orası mı?

-Evet orası. Ben de dedemin hatırasına oraya ev yaptırdım. Çiftlik kurdurdum.

-Haydar amca, duvarda bir resim görüyorum. Kimdir?

-O fotoğraf Mevlevi Dergâhı'nın son Postnişini, Sıdkı Dede Hazretleridir.

-Siz Bektaşi misiniz?

-Bende Bektaşilik de var, Mevlevilik de var. Hacı Bektaş Veli yoluna Bektaşi, Hazreti Mevlâna’nın yolunda Mevlevi’yim. Zaten ikisi da aynı. Hazreti Mevlâna Konya'ya gelmiş. Hacı Bektaşi Veli, Kırşehir'in Hacı Bektaş nahiyesine yerleşmiş.

-İkisinin yolu da aynı mı diyorsun?

-Evet ikisinin yolu da birdir.

-Türbe önünde bir ev alacağınız zaman size sattırmak istememişler. Bu durumu anlatır mısınız?

-Komşular “Abdal geliyor” diye sattırmak istemediler. Ama manen Hz, Pir Efendim orayı bana tapuladı. Ben de oranın sahibini buldum. 30 bin liraya satın aldım.

-Peki bu Abdallık nedir, biraz açar mısınız?

-Abdal, göçebe hayalı yaşayan insandır. Dedelerimiz, Horasan'ın Belh şehrinden gelmişlerdir. Göçebe yaşadıkları için Abdal demişler. Pir Sultan Abdal gibi, Balım Sultan Abdal gibi…

-Âşık Veysel'i tanıyor musunuz?

-Evet tanıyorum. Evime geldi, misafir ettim. 50 sene önce bir gece bizde kaldı. Çok memnun oldu. Ayrıca Hacı Veyiszade Hoca'nın sohbetlerinde bulundum.

-Siz şiir söyler misiniz?

-Evet.

-Peki, bize bir şiir söyler misiniz?

Derviş dedem dem çeker

Derdini adem çeker.

Ademi mahrem çeker.

Derviş dedem ah dedem.

 

Derviş dedem olmuşuz

Nur-u Hakk'la dolmuşuz

Gerçek aşkla solmuşuz

Derviş dedem ah dedem.

 

Derviş dedem gel beri

Sırrı zat-ı esrarı

Dört kitaptan içeri

Derviş dedem ah dedem.

 

Foto: T. Sakman Arşivi. 

-Sizin zengin olduğunuzu biliyoruz. Çevrenize yardım ediyor musunuz?

-Karşı mahalle, yan mahalle, arka mahalle yaklaşık 250-300 haneyi göçebelikten ben kurtardım. Bu mahalle 25 bin metrekare. Belediyeden aldım. Kurulalı 62 sene oluyor. 1300 metresini yola bağışladım. Gerisine de bu mahalle kuruldu Çoğundan para da almadım.

-Hayrına mı verdin ?

-Ne yapayım? Anası yok, babası yok. Yetim kalmış. Tapuladım üstüne. Evini yaparken de yardım ettim.

-Zenginliğiniz Beylikten mi geliyor?

-Mut'la, Silifke arasında bizim çiftliğimiz var. Dedem Horasan'dan gelince ilk olarak oraya yerleşmiş. Orada çiftliğimiz ve akrabalarımız var. En büyükleri benim. Tam 101 yaşındayım.

-Uzun yaşamanın sırrına doğruluk dediniz…

-Sen doğru yörü doğru bak

Rahmet eder yarlıgar Hakk

 

Doğru gidene zeval yok...Haram yeme. Haram yersen şu teni çürütürsün. Haram lokmanın kanı damarlarına girer, haram lokma yemedim evel Allah. Hiçbir kimseye bir lira borcum yok. Birçok alacağım var ama bir Allah'ın kuluna borcum yok...

-Sizin bu sözleriniz bazı yetim hakkı yiyenlere bir ders olmalı… Şiirlerinizde bir mahlâs kullanıyor musunuz?

-Şiirlerimde Âşık Haydar mahlâsını kullanıyorum...


Çoban oldum goyun güttüm

Hu Allah’ım Hu diyerek

Şükür edip Hakk'a yettim

Hu Allah’ım Hu diyerek

 

Hacı Bektaş gibi sığır güttüm 

Tacir oldum alışveriş ettim

Hemi aldım hemi sattım

Hu Allahı’m Hu diyerek

 

Öz tarlamda çift sürerim

Nadasımı tohumlarım

Hem ekerim hem biçerim

Hu Allah’ım Hu diyerek

 

Âşık Haydar aşk lafı der

Levh-I mahfuz kalem tutar

On sekiz bin âlem gider

Hu Allahı’m Hu diyerek

 

*************************

Senin aşkın kalbimde

Ya Hazreti Mevlâna

Sıdkıla sığındım sana  

Ya Hazreti Mevlâna

 

Sen bir ulu sultansın

Gönüllere imansın

Can evimde canansın

Ya Hazreti Mevlâna

 

Severim seni candan

İlim virdi her andan

Senin aşkın var bende

Ya Hazreti Mevlâna

 

Dergahına tez varalım

Eşiğine yüzler sürelim

Senden himmet alalım

Ya Hazreti Mevlâna

 

Yeşil kubben görünür

Aşkın kalbime bürünür

Âşıkların senindir

Ya Hazreti Mevlâna

 

Âşık Haydar kul sana

Köle olsam kapına

Senden himmet isterim

Ya Hazreti Mevlâna

 

-Kaç çocuğunuz var?

-Altı oğlum, iki kızım elliye yakın torun sahibiyim. Torunumun torununu gördüm. Bu evin içinde yirmi altı kişi yaşıyoruz.

-100 yıl yaşadığınızı söylüyorsunuz, kaç yıl daha yaşamak istersiniz?

-25 yıl daha yaşamak isterim.

-Okuyucularımıza son olarak ne söylemek istersiniz?

-Birincisi doğru olmak. İkincisi çok çalışmak... Üçüncüsü haram yememek... Dördüncüsü zina yapmayacak... Beşincisi elin ayıbını gece gibi örtecek. Böyle yaparsan erenlerden yetişmiş bir efendi olursun…

-Efendim bunca yaşınıza rağmen bizi kırmadınız, sorularımıza cevap verdiniz, bunun için çok teşekkür ederken, sağlıklı ömürler diliyoruz…

-Asıl Allah size uzun ömür versin... Benim yirmi beş sene daha ömrüm var...

SÖYLEŞİ: Tahir Sakman- Osman Dikilitaş

Foto: T. Sakman Arşivi. Abdal Haydar Ağa...


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.