Yıl 1953… Ben daha dünyada yokum…
Hoş şimdi ne kadar varım, tartışılabilir…
Resimli Radyo Dünyası’nın 136. sayısı…
Hemşehrimiz İhsan Hınçer kaleme almış… En iyisi sözü ona bırakmak olacak…
Soldan sağa; Musa Saz, Mazhar Sakman, muhtemelen Orhan Kurşun... |
Konyalı biricik Saz San’atkârı:
MAZHAR SAKMAN
Hayatı-hâtıraları-”Zengin olup da
ne idecem”-Musikiye nasıl başladı?-Ne olmak istiyordu ne oldu? -Karacaoğlanların
diyarı Anadolu...
Anadolu, hâlâ Emrahların,
Karacaoğlanların diyarıdır. Hemen adım başında bir halk şâirine, bir saz
sanatkârına rastlarsınız. Kiminin avazı , kiminin tezenesi, size, bazan hüzün,
bazan neş’e verir. Bunların içinde öyle ustaları vardır ki, muhitlere
yekta’dır.
İşte, memleketimize senelerden
beri âşık veren Konya’nın, şimdi de dumanı üstünde saz sanatkârları vardır. Bunların
pir olarak tavsif ettikleri Çopur İsmail iki yıl evvel hakkın rahmetine
kavuştu. Bilhassa onun ölümü ile divan sahası boş kaldı. Lâkin Murat Tiftik,
Silleli İbrahim, Bozun Ömer, Bekir Defçi, Mazhar Sakman gibi halk, saz ve
türkülerin yeni kıymetleri bu boşluğu ellerinden geldiği kadar doldurmaktadır.
Daha önce bu sayfalarda Murat Tiftik’ten bahsetmiştik. Bugün de Mazhar
Sakman’dan söz açacağız.
Hani Sadi Yaver Ataman Birliği,
bir yıldan beri:
Kabağı da boynuma takarım,
Hovardayı gözünden çakarım,
Senin de gibi yosmaları
Pazarlarda satarım, heyyyyyy.
Diye başlayan bir türküyü, umumi
arzu üzerine sık sık okuyor ya, işte onu, Sadi Yaver’e tam bir Konya tavrı
ağızı ile veren bu bahsedeceğimiz Mazhar Sakman’dır.
Mazhar Sakman, ailesinin bütün
ısrarlarına rağmen memur ve öğretmen olmak yolunu kendi elleriyle tıkamıştır. Kendisi
Konya ve İzmir Muallim mekteplerinde okumuş ve nihayet bu “Saz Merakı” yüzünden
İzmir Muallim Mektebi son sınıfından ayrılmış.
Mazhar Sakman’ı son Anadolu
seyahatimde Konya’da tekrar gördüğüm zaman, kendisine Konya tabiri ile:
-Ak karam dedim, biyol da
memlekete seni tanıtalım. Bana kısacık hayatını anlatıversene?
O, bu teklifime memnun olmuştu:
-Eh dedi, biz de bu uğurda az
yorulmadık. Az cefa çekmedik. 1330 doğumlu olduğuma göre, 40’ına merdiven
atmıştım. Böyle olduğu halde saza ve okumaya yeni başlamış gibi içimde bir
heyecan duyuyorum. Senin anlıyacağın, bu heves bende tâ küçükken başladı. Babam
[burada bahsettiği üvey babasıdır] bıçkın bir adamdı. Sık sık oturak ve saz âlemleri
tertip ederdi. Biz bu âlemlerin yanına bile sokulamazdık, amma, kendimizi de
meraktan kurtaramazdık. Babam ve annem benim okumamı istiyorlardı. Bu maksatla
da tahsilime hiç ara vermedim. Fakat yaşım ilerledikçe saz ve söz meclislerine
de devam fırsatını buldum. Hayatın her türlü kahrını çektim. Nefsimi
mahrumiyetlerle pişirdim. Bir nevi riyazet seneleri yaşadım.
- İlk defa bir topluluk
karşısında ne zaman çalıp, okudun?
-Daha 17-18 yaşlarında
meclislere devama başladım. 1933 yılında Cumhuriyetin 10. yıl dönümünde İzmir
Muallim Mektebi 4. sınıfında iken, musiki muallimimiz Ziya Aclan’ın teşvikile
ve saz ile bir halk türküleri konseri verdim. Halk beni dehşetli tutmuştu.
Zaten teşvik ve istidadın bu işte büyük payı vardır. Yazın Konya’ya her
dönüşte, arkadaşlar, bir oturak âlemi tertipler, beni de çağırırlardı. Artık bu
meclislerin aranılan bir uzvu olmuştum. Nihayet bu meclislerin havası beni o
derece sardı ki, o yıl yaz tatili bittiği halde okula gitmedim. Çoğu bunun bir
intihar olduğunu söyledi. Fakat ben, bu teşhisin yersiz olduğuna dair canlı bir
delilim. Şimdi Konya’da hem bir saatçi dükkânım var, hem de fermanım. Bu
ferman. Bu fermanım kendi kendine buyruk olmak fermanıdır. Gönlüm küsüver di
mi, on beş yirmi gün dükkânı açmam kimse bir şey diyemez. Zamanı gelir,
geceleri Şehir Lokali’nde saz çalar, gündüzleri de elimden geçen dakik saatler
gibi muntazaman çalışırım.
- Senin yetişmende başka saikler
de var mıdır?
-Asker olduğum zaman bandoya
geçtim. Riyaseti Cumhur Heyetine bağlı Musiki Tatbikat Okulu’nda Veli Kanık
müdürümüzdü. Kendisinden çok tenevvür ettik. Geçen sene İstanbul Radyosu’nda
iki seans okuyup, çaldığım zaman, muhterem hocamı karşımda görmiyeyim mi, hemen
koştum, elini öptüm. Zira bizde çok emeği vardır. Nota bilgimi, onun sayesinde
ilerlettim. Hâlen bu sayede halk türküleri derlemeciliği de yapıyorum.
Mazhar Sakman, okuyup yazmasına
rağmen mahalliliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Farsça ve Arapçadan da
nasibini almıştır. Mektuplarında ağdalı bir lisan kullanır. Fakat bu kelimeleri
bile Konya şivesine uydurur. Derlemeleri de olduğundan bahsettiği için sordum:
- Topladığın bu türküleri ne
yapıyorsun?
-Yakında bunların en
seçmelerinden 50 tanesini “Konya Türküleri “ adı altında notalar ile birlikte
neşredeceğim. Biz de karınca kararınca bir şeyler yapalım. Evlâtlarımız ileride
belki adımızı bu suretle unutmazlar.
- Hayatından bu kadar memnun
olduğuna göre, bari bir köşeye para filan biriktiriyor musun?
Yaz kış durmadan terliyen Mazhar
Sakman’ın alnından kayan birkaç ter damlası sarı bıyıklarının arasında
kaybolurken, o kıs kıs gülüyordu:
- Ne diyorsun sen İhsan Bey,
beni daha öğrenemedin mi? Ben bugün kazanır, bugün yerim. Zengin olup da ne
ideceğim? Sonra irahatsız olurum.
Mazhar Sakman’ın prensiplerine
akıl erdirmek cidden girift bir meseledir.
Mazhar Sakman’a veda etmiş
gidiyordum, yolda bir arkadaşına rastladım, ona bu huylarından bahsettim. Bana
şunları anlattı:
- Mazhar, kendisine her türlü
ezayı reva görür. Hiçbir şeye kıymet vermez. O, durgun görünen derin bir sudur.
Bir gün bizzat gördüm. Bir mecliste çalınmış, yenilmiş, içilmiş, kız
oynatılmıştı. O, rakıyı bile bardakla içiyordu. Anadolu evlerinde teras yerine
kaim olan tahta boşa çıktığımız vakit, onun orada yüzü koyun sızmış olduğunu
gördük. Kaldırmak isteyince “Bırakın beni satlıcanlar oluvuruyum. Birde
ordan nasibimi alayım hay garam”, diye inliyordu. Kaldırmaya muvaffak
olamadık. İşte o kadar garip ve anlaşılmaz bir adamdır. Zatülcenp olmakta bile,
bir deva aramaktadır!
Şimdi, ne zaman Sadi Yaver'in salı
ve perşembe günleri İstanbul Radyosu'ndan:
-Sayın dinleyiciler, şimdi
Mazhar Sakman'dan alınan bir Konya oyun havasını dinleyeceksiniz, dediğini
duysam, hemen onu hatırlar, ister istemez tebessüm ederim.
İhsan HINÇER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.