26 Ekim, 2024
KONYA TÜRKÜ KÜLTÜRÜ II
KONYA TÜRKÜ KÜLTÜRÜ II
22 Ekim, 2024
Mazhar Sakman'ın Türkü Hazinesi
Vefatının 30. yılı nedeniyle babam Mazhar Sakman'ın türkü hazinesi hakkında bir sunum gerçekleştirdim. Sunumun tamamına yakın bölümü sevgili dostum merhum Zeki Oğuz'un kızı Şafak Çakır tarafından kayda alınmış ve Youtube'da paylaşılmış, izlemek isteyenler için linkini paylaşıyorum.
18 Ekim, 2024
YERGİ
YERGİ
Bu rahatlık(!) bizi gerdi dediler
Bizim vatandaşın derdi dediler
Sonunda çözdüler asrın buluşu
Donumuzu alıp vergi dediler
TAHİR SAKMAN
16 Ekim, 2024
ROJİNARİN
ROJİNARİN
/van gölü'nde bir ay kana
batmıştır
dalga dalga kaşlarını
çatmıştır/
kızlardan çekin elinizi
yaşamdan bahardan çiçekten
geleceğimizden
çekin hoyrat ellerinizi
onlar annelerimiz
bacılarımız
ya sen insan suretli
canavar
seni doğuran anaysa eğer
/çektiği emekler ziyan
olmuştur
hayat verdiğine pişman
olmuştur/
TAHİR SAKMAN
15 Ekim, 2024
14 Ekim, 2024
VERGİ
VERGİ
Cebimize ateş salabilirler
Cüzdanın dibine dalabilirler
Fasulye yemeyin aman dostlarım
O&uruktan vergi alabilirler
Tahir Sakman
12 Ekim, 2024
PARSEL
PARSEL
canlar katliamda gördü
sizi
uykusuzdular
yarım kaldı masum nefesler
sığamadılar
bu siyah poşet kimin
parseli
elleriniz kirli olsa
kolaydı
vicdanlarınız bayım
hangi poşete sakladınız
Tahir Sakman
11 Ekim, 2024
KIZÇELERİM
KIZÇELERİM
Bugün Dünya Kız Çocukları Günü... O zaman benim dört kez kutlamam gerek...
En değerli varlığım kızlarım; kız babası olmanın onurunu dört kez yaşattığınız için teşekkür ederim.
Ayrıca üç de kız torunum var; hepsi mutluluk kaynağım... Benden daha şanslı kim olabilir ki bu dünyada?
Kızlarımıza daha iyi bir dünya bırakmayı seçiyorum. Güçlü kızlar güçlü ülkenin teminatıdır. Kızlarımıza aydınlık Türkiye yolunda büyük önem veren Ulu Önder Atatürk'ü de rahmetle anıyorum.
TAHİR SAKMAN
08 Ekim, 2024
SILA
SILA
Ahınıza vahınıza
Geç kalmış eyvahınıza
Tepkin yoksa etkin yoktur
Yuh olsun ervahınıza
Adınıza sanınıza
Reva mı insanınıza
Sıla bebek sır olmuştur
Ateş düşsün canınıza
TAHİR SAKMAN
02 Ekim, 2024
MAZHAR SAKMAN ŞİİRLERİ
![]() |
Mazhar Sakman'ın el yazısıyla yazdığı cönk... |
MAZHAR SAKMAN ŞİİRLERİ
Kuşkusuz Konya türküleri
denildiği zaman akla gelen ilk kişilerden olan merhum Mazhar Sakman, yaşadığı
döneme damgasını vurmuş biri olarak Konya türkü kültürünün önemli bir parçası
olarak türkülerimizin geleceğine de ışık tutan bir sanatçımızdır. Hem alaylı
hem mektepli olması ve bunun yanı sıra bando astsubayı olarak uzun yıllar görev
yapması nedeniyle Batı müziğine de hakim olması, 12 tellinin yanı sıra
fasıllarda tambur çalması onun çok yönlü birikimini de anlatır. Bu birikimini,
Samsun Ladik Köy Enstitüsü’nde bando kurarak zirveye taşırken hiçbir zaman Konyalı
kimliğini unutmamış, üzerinde bir nişan gibi taşımıştır.
Konya türkülerinin
geleceğe taşınmasında bu birikimini türkülerimizi notaya alıp yayımlayarak da
önemli hizmetleri olmuştur.
Mazhar Sakman gibi çok
yönlü sanatçılarımız çoğu zaman hayatlarını kazanmak için farklı meslek
dallarında çalışmışlar ve hiç kimseye muhtaç olmamışlardır. Merhum Sakman bunca
sanat birikimine rağmen saat tamirciliği yaparak geçimini temin etmiştir.
Özellikle antika saatlerin tamiriyle uğraşarak şehrimizdeki saatçilerin
arasında haklı bir üne kavuşmuştur.
![]() |
Cönkün ilk sayfası... |
Cönkün fihristi...
Mazhar Sakman’ın
şiirlerinde ilk gözünüze çarpan yoğun bir duyguyla gurbet teması öne çıkar.
Bunu uzun yıllar Konya dışında olmasına bağlayabiliriz. Okul hayatından
başlayarak önce başçavuş rütbesine kadar yükseldiği ordu hizmetindeyken görev
yaptığı yerlerde sonra köy enstitüsünde öğretmenlik yaptığı dönemlerden kalma
bir hüzün olmalıdır.
Esasen Konya’da o
dönemlerde söz sahibi olmuş âşıklarına bakarsanız ve Sakman’ın okuduğu
türkülerdeki güçlü mısraların da Sakman’ın şiirlerinde etkili olduğunu
varsaymamız mümkündür. Geçmişte şiirin hayatımızdaki yoğun rolü de bu etkiyi
getirmiş olmalıdır.
Mazhar Sakman, ilk gençlik
yıllarında Konya Muallim Mektebi’nde öğrenci olduğu dönemlerde beğendiği
şairlerin şiirlerini yazdığı bir defter arşivimizdedir. Bu şahsi cönk bile onun
edebiyat tutkusunu açıklar gibidir. Eski Türkçeyle kaleme aldığı bu cönkte
dönemin şairlerinin şiirleri yer almaktadır. 1931 tarihinde yazılmaya başlanan
55 sayfalık cönkün son sayfasında da Latin alfabemiz yer almaktadır.
Sakman’ın ulaşabildiğimiz
şiirleri çok fazla değildir; tıpkı o da annesi Vesile Sakman’ın şiirleri gibi yazıdan
ziyade sözlü kültürün bir parçası olarak büyük bölümü kaybolmuştur. Elimize
ulaşan şiirleri dostlarının gazete köşelerinde yayımladıklarından ibarettir.
Ayrıca kendi el yazısıyla dostlarına hediye ettikleri dörtlükler ile yakın
dostu Hattat Hüseyin Öksüz’ün talebelik dönemlerinde yazdığı bir dörtlük ve
nihayet mezar taşına yazılmasını vasiyet ettiği bir dörtlük vardır.
![]() |
Selçuk Es'in Büyük Konya Ansiklopedisi'ndeki Mazhar Sakman maddesi... |
Açılsın gönlümüzde eyyamı bahar.
Çok söyledim canan, darılma zinhar,
Meram bağlarında gezdirdin beni.
![]() |
Selçuk Es'in şiirleri yayımladığı Yeni Konya gazetesinin kupürü. |
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Ayrılığın koru değse semine;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Düşmanlardan ıraklara kaçarsak;
Han bulamaz sokaklarda yatarsak;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Babam nerelerde diye söyleşir;
Gün olur da kuzu gibi meleşir;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Sazı alıp yedi dağa gideyim;
Ahvali belirsiz nasıl ideyim;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Pek dardayım daha fazla duramam;
Murad itsem yollarını bilemem;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Bu yıl şöyle böyle geçirdik yazı;
Mazhar’a söyletir gel bazı bazı;
Acap sözden sazdan fayda olur mu?
Ki ukbada kâşane daha neler var,
Ol Muhammet Mustafa’yı serd’eylesen,
Şiricde [sırıç] ne umhane daha neler var.
Fehmet ol zeman nebi’i hadiki,
Ahir zaman mürseli, nebi sadiki,
Ahdi cedidi refahgâh daha neler var.
Esmai ilahiyi tecbit et,
Elkabı Muhammediyi teşbiye et,
Tefsiri hadiste daha neler var.
Ta’at üzre ümmi süruru cihan,
Ecmainle yarlığa halimiz pünhan,
Ol yevmil’mev’udda daha neler var.
Deriğ etme hatırdan saat, be saat,
İs’lar’de eylerim her dem münacat,
Mazhar gibi aciz daha neler var.
10 Ramazan 1392

Bir başka şiirin kupürü.
Merhum Es yine aynı
köşesinde 21 Mart 1973 tarihli “Mazhar Sakman’dan bir koşma” isimli yazısında
ise şu şiire yer veriyor. Şiirde merhum Es’e daha önceki makalesinde iyşü işret
düşkünlüğünü yazdığı için bir göndermede de bulunuyor Mazhar Sakman:
KOŞMA
Ey hasnayi âlem
incittin beni,
Sitemlerin sinede
rahneler açar.
Değişmem cihana
gayşettin beni,
Bu cevrin dilimde,
naleler açar.
Seyragâh âlemin bir
garip aciz,
Dil hastasıyım elzem
bir tabib naçiz,
Derdime deva ol ev
tayyip’pekiz,
Lâkaydın derunda
yâreler açar.
Bilvefadır herkes
kelâmı bilmez,
Cehle garkolmuş allâmı
bilmez,
Onbeş yıl gurbette
selâmı bilmez,
Bu ham akatin çeşmimde
zareler açar.
Nuş edelim bade, nereye
varılır,
Hoca demkeş diye
Selçuk’bey darılır,
Efganıma yavrular,
boynuma sarılır,
Peymane hayalimde
kareler açar.
Akdara murikim sermest
gezerim,
Alâmdan mahzuzum bi
basir sezerim,
Hakka müteveklilim
bihaber ezerim,
Dilârat’ın ömrümde pazeler
açar.
Söyleyemem bir dahi ben
bu sözleri,
Enini iftirakım şehlâ
gözleri,
Affeyle Kibriya illâ
bizleri,
Mazhar’ın kalbinde
nureler açar.

![]() |
Mazhar Sakman'ın Münacaat'ının yayımlandığı gazeteni kupürü... |
Yine Yeni Konya gazetesinin
28 Temmuz 1973 yılında yayımlanan nüshasında Selçuk Es’in “Düşünce Alanı”
isimli köşesinde Mazhar Sakman’dan bir münacaat başlıklı makalesinde “Üstadın
bana göndermek lütfunda bulunduğu (Cenabı lemyezele koşma tarzında Münacaat)
başlıklı yazısını Yeni Konya okurlarına sunarken Folklör meraklılarına da bir
doküman vermiş olacağım kanısındayım” dedikten sonra aşağıdaki şiiri
yayımlıyor. Mısralar arasında yağmur dilekleri göze çarparken o yıl Konya’da
bir kuraklık yaşandığına işaret ederken ailevi nedenlerle evlatlarından da ayrı
kaldığını vurguluyor.
MÜNACAAT
Ey feyyazı mutlak, ey
bari hüda,
Rahmetinden bizi mahrum
buyurma,
Ger yevm’i mevud’da
kalırsak cüda,
Halk içinde bizi mahzun
buyurma.
Heft’ü cihana sığmaz pür
isyanımız,
Kaf dağı misali; pür
nisyanımız,
Na’beca tevildir pür
nesvanımız,
Bizi germekten makrus
buyurma.
Hasret oldu suya
cihadat bile
Mağfiret dilemek, pek
kolay dile,
İnsanlarınşimdi ef’alı
bile,
Ger narında bizi efzun
buyurma.
İhsanını bekler gökte
gözümüz,
Bir günahkârız heman
siyah yüzümüz,
Tesin etmez cehle
sözümüz,
Şarabı Kevser’den
mahrus buyurma.
Yağmur diye ağlar,
koyun kuzular,
Rabbın gazabından ciğer
sızılar,
Hıfz buyur halik kara
yazılar,
Bizleri ihra’ra makruz
buyurma.
Musallaya çıktık üç gün
üç gece,
Yalvardık Kebir’ya’ya
söyledik hece,
Nadan kelâm bilmez ey
naçiz noca,
Penhanından bizi mahzun
buyurma.
Kar’a hasret kaldı ol
yüce dağlar,
Susuzluktan kurudu
bahçeler, bağlar,
Bu efgân ve kıhıt
ciğerim dağlar,
Yarab bizi rahmetinden
mahzun buyurma.
Zinhar kelâmları sazla
söylerim,
İhra’ya meylim var
dehri neylerim,
Gurbette yavrular,
gönül eylerim,
Eltafından bizi mahzun
bırakma.
Garip MAZHAR der ki
çokça biz azdık,
Sözümüz arife, ol ol
cihet yazık,
Ebucehil gibi kuyumuz
kazdık,
Bab’ı hacette’yiz
maksur buyurma.
17 Nisan 1973
Elfakir pür taksir
havace
Mazhar

Eski Türkçeyle Mazhar Sakman'ın kendi el yazısıyla yazdığı dörtlük.
Elimde bir kağıda yazılmış
bir dörtlük var. Babam kendi el yazısıyla eski Türkçeyle yazmış ve hatıra olsun
diye vermiş. Sanırım yazdığı dostu da bana vermiş, kim olduğunu hatırlamıyorum
ama üzerinde 18.4.1991 tarihi var. Kâğıdın arka yüzünde ise dörtlüğün Türkçesi
yer alıyor:

![]() |
Aynı dörtlüğün Türkçesi... |
Meskenim dağlar başı
seyrana hacet kalmadı
Nuş ittim dolu ağu
dermana hacet kalmadı
Müstekârdır tabiban
lailaç Hoca Mazhar’a
Hayfa ki uhibban
lokmana hacet kalmadı
Elhac Mazhar
Söz konusu şiiri,
şehrimizin dünyaca ünlü hattatı Hüseyin Öksüz’e de vermiş ve Sayın Öksüz’ün
talebelik dönemlerindeki yazmıştır. Bir dönem Hüseyin Öksüz’e talebe olmakla
onurlanan kızım Şule’nin evindeki en nadide köşesinde hatıraları
canlandırmaktadır.

Hattat Hüseyin Öksüz'ün talebelik dönemlerinde hat ile yazdığı Mazhar Sakman'ın dörtlüğü.
Şiirlerimin bu dörtlükten
sonra hükmü kalmamıştır. Bunca yıldır yazdığım şiirlerde böylesine bir duygu ve
anlatım yakalayamamış olmanın hüznü beni yakarken, bu dörtlüğü söyleyenin babam
olması hüznümü artırmalı yoksa azaltmalı mı, bilemedim…
Dörtlükte merhum Sakman’ın
nasıl bir düş kırıklığı içinde olduğunu ve hüznünü hissetmemek mümkün değil.
Dörtlüğün yazılı olduğu pusulanın üzerindeki tarihi baz alırsak vefatından üç
yıl önce 81 yaşında yazdığını varsayabiliriz. Bu muhteşem dörtlükte anlatılanları
tasvir etmek benim için duygusal açıdan oldukça zor. Dünyadan bu kadar soğutan
neydi babamı bilmiyorum ama oturakların meşhur sarı oğlanı nasıl bir üzüntüye
kapılmış ki bu mısraları adeta bir ilaç gibi terennüm etmiş.
Dağlar başını mesken
tuttuğunu, derin bir yalnızlık içine gömüldüğünü ve artık dünyayı seyretmenin
bir anlamının olmadığını söylüyor ve zehir içtiğini, dermana ihtiyacının kalmadığını
belirtiyor. Dörtlüğün devamında hüzünlerinin, hayal kırıklıklarının kronik hale
geldiğini belirterek tabiplere sesleniyor ve artık ilacın kâr etmeyeceğine
işaret ediyor. Dostlarından da bir vefa görmemiş olmalı ki onlara da sitem
ederek Lokman Hekim’e bile gerek duymadığını söylüyor.
Geçmişin ihtişamlı günleri
aklına gelmiş olmalı… Dolu dolu yaşanmış bir ömrün sonunda yalnızlığın ne
olduğunu en çok sanatçı ruhlu insanlar bilirler. Babam da böyle hüzünlü bir
günde bu dörtlüğü yazmış olmalı. O yıllarda birlikte yaşamamıza rağmen ne bu
dörtlükten haberim oldu ne de babamın hüzün dolu yalnızlığından… Kendime çok
kızıyorum ama umarım ki şiirlerini yayımlamam vesile olur da beni affeder…
Bu dörtlükle ilgili olarak
daha önce yazdığım bir makalede de şiir ayrıntılı olarak incelenmiştir. Okumak
isteyenler için link: https://tahirsakman.blogspot.com/2022/10/meskenim-daglar-basi.html
Genel olarak baktığımız
zaman ağdalı bir Osmanlıca ile kaleme alınan şiirlerdeki dini duyguların
yoğunluğu hemen göze çarparken mahlas olarak Mazhar’ı seçmiştir.
7 Eylül 1994 yılında babam
sır oldu… Babam son günlerinde şehrimizin önemli müzisyen ve bestekârlarından
Timur Alpsakarya bana bir kağıt getirdi. Kâğıtta bir dörtlük yazılıydı ve bu dörtlüğün mezar taşına yazılmasını vasiyet etmiş:
Ol kadar mağmum seng-i
mezârım acep nedendir
Şu hâk içre metfun
olmuş yatan cânip bedendir
Sorma zâir pür melâl
hâlini Hoca Mazhar’ın
Râh-ı ebediyete zâr ü
zâr ağlayıp gidendir
(Mezar taşım neden üzüntülüdür,
toprağa gömülen garip bedendir, sorma ziyaretçi Hoca Mazhar’ın üzüntülü halini,
ağlayarak ebediyete gidendir.)

Tahir Sakman, babası Mazhar Sakman'ın Üçler Mezarlığı'ndaki kabri başında |
yıl 1999...
01 Ekim, 2024
ŞEHRİN YAŞAYAN TÜRKÜ EFSANESİ: NURİ CENNET
![]() |
80’li yıllardan bir hatıra, soldan sağa; Divan Sazı Mazhar Sakman, solist Nuri Cennet, Udi Hakkı Zambak… (Fotoğraf: Kemal Soylu) |
ŞEHRİN YAŞAYAN TÜRKÜ
EFSANESİ: NURİ CENNET
O Konya türkülerinin
yaşayan bir efsanesidir… Sonra çok ah, vah edeceksiniz tıpkı diğerlerini
kaybedince yaptığınız gibi ama elimizden bir şey gelmiyor…
Yıllar önce; “4 Ağustos
1999 tarihinde Yeni Gazete’nin Cönk” ekinde bir Konya oturağı sonrasında
yazmıştım; başlığı Âşık Şem’i’den mülhem, tam da onu anlatıyordu: “Cennet’ten
bir nida geldi güllere…”
![]() |
4 Ağustos 1999
tarihli Yeni Gazete’nin Cönk ekinde yazdığım yazının kupürü… |
Tanımayanlar için söyleyelim o, kelimenin tam anlamıyla âşıktır; gözlerinden yaşın dindiğini hiç görmedim.
Süleyman Şenel anlatıyor; “Kayıt için stüdyoya girdiğimizde çok insanın bir seferde okumasının mümkün olmadığı türküleri, büyük saz ustalarının önünde gözlerinden yaşlarla okudu, tüylerim diken diken oldu…”
![]() |
Nuri Cennet türkü söylerken kendinden geçiyor, gözleri yaşlı, yıl 2002… (Fotoğraf: Tahir Sakman) |
Hele bir “Sabahın seher vaktinde” okumuş ki seherin o naif duygularını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Sonra “Annem beni kaldırmışsın atmışsın…” Yaşların özgür kaldığı anlardır bu anlar, Nuri Cennet’le beraber siz de gözlerinizdeki yaşlara boğulursunuz… Ağlayan Nuri Cennet değildir; ağlayan, Konya’dır, türkülerimizin unutulmuşluğudur, Selçuklu’dan beri süregelen türkü hazinemizin yitip gitmişliğidir. Hüznümüz bundandır…
![]() |
2002 yılından bir hatıra, soldan sağa; Udi Kemal Pekçağlar, Solist Nuri Cennet, Divan Sazı Muharrem Ezder. (Fotoğraf: Tahir Sakman) |
Nuri Cennet abi… aslında soyadı Büyükbahçıvan’dır ama aile lakaplarını, şehir, ona soyadı olarak yakıştırmıştır… Gerçekte de o, sesiyle cenneti çağırır gibidir. Bugünlerde yaşı 82 olsa da hâlâ türkülerimizin coşkunluğu gibi ayakta ve dimdik, gür sesiyle yine eskisi gibi kalplerimizde eski Konya’nın rüzgârlarını estirmektedir.
Tam bir derviştir; türkülerimizin içindeki özü yakalamıştır, hele hele Âşık Şem’i’nin herkesi yüreğinden vuran mısralarını terennüm ederken uhrevi duygularla içinizi ısıtıverir… tıpkı lakabındaki gibi cenneti size sunar, bulutların arasındaki sevgi dolu bir dünyaya girmek de size kalır.
![]() |
2002 yılındaki bir kayıt esnasında Nuri Cennet ve Tahir Sakman… |
“Annem beni kaldırmışsın atmışsın” derken… “şehir” bizler için bir anadır ve yalnızlığımızın tozunu alır bu türküler ve yeniden hatırlatır bize cilalı yalnızlıklarımızı… Şehirdeki folklor adamlarının yalnızlığı, çığlık çığlık büyür gözlerimizde… sanki bu türküleri ecdat söylememiş gibi, sanki bu sesler; dünün, o ihtişamlı Selçuklu asırlarından bize yadigâr kalmamış gibi… sanki payitahttan geriye kalan birkaç türküyü bile çok görmüşler gibi yüreğinize gömdüğünüz türkülerin sesleri yankılanır, eşlik eder ömrünüze…
Cennet abi türkülerle büyüyen ömründen bir demet sunmuş Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “Konya’nın Sazında Kırk Türkü” isimli kitabında…Hatıralarından söz etmiş, hakkında yazılanların kupürlerine yer vermiş ve okuduğu türkülerden bir demet sunmuş…Anılarından bahsederken merhum babam Mazhar Sakman’ın, dedesi Yorgancı Recep’le birlikte sünnetinde çaldığını anlatmış… ve diğer Konyalı müzisyenlerden övgüyle söz etmiş. Belleklerimizde yer eden fotoğraflara da yer verilmiş kitapta.
![]() |
Nuri Cennet Konya’nın sazında kırk türkü isimli kitabıyla… (Fotoğraf: Tahir Sakman) |
Folklor için yapılan her adımın arkasındayız ama… kitapla ilgili yazacaklarımızı sonraya bırakıyorum…
Cennet abi, ilerleyen yaşına rağmen hâlâ eskisi gibi gür ve yanık sesiyle, gözlerindeki yaşlarla türkülerimizi gelecek kuşaklara taşımanın mücadelesini veriyor. TRT repertuvarına beş Konya türküsü kazandırmanın onurunu da yaşayan Cennet abiye nice türkülü yıllar diliyorum.
Nuri Cennet’in daha önce Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan bir CD’si var; bu CD’lerin Konya türkülerinin, Cennet abinin repertuvarının tamamını kapsayacak şekilde yapılması, son kuşağın büyük ustalarıyla türkü söylemiş onlardan el almış ve günümüzün efsanesi olmuş bir ustaya ve şehre çok yakışacaktır…
![]() |
Nuri Cennet’in
tarafıma imzaladığı kitabın sayfası… |
Hatta bir adım daha atarak yerel kültürümüzün türkülerini yaşatacak bir ekip kurmak çok da zor değil. Şehirde türkülerimize gönül vermiş, usta-çırak disiplini içinde yetişmiş, türkülerimizin nice isimsiz kahramanları var, onlara sahip çıkılarak türkülerimizin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstlenilebilir.
![]() |
Nuri Cennet ve
Tahir Sakman… (Fotoğraf: Tahir Sakman Koleksiyonu) |
Uzun yıllardır birlikte çalıp söyleyen ve kurdukları dernekle birçok yarışmaya katılıp ödül alan arkadaşlarımıza; çalışabilecekleri, derneklerinin tabelasını asabilecekleri bir yer tahsisi, defalarca söz de verilmesine rağmen bir türlü gerçekleştirilememişti. Belki de şimdi tam sırasıdır ve böyle bir ekiple, Cennet abinin sesinden türkülerimizin CD’ye kaydı için bu ekip önemli bir fırsat olabilir. Kaynağından kayıt yapmak, türkülerimizi birinci elden muhafaza altına almak demektir ki bu da belediyelerimize oldukça yakışacaktır…
Geçtiğimiz ay Cennet abiyle birlikteydik, beni kırmadı yanık sesiyle Fırın üstünde fırın türküsünü okudu. Yılmaz İpek tarafından babam Mazhar Sakman’dan derlenerek TRT repertuvarına kazandırılan bu türkümüzün bende özel bir yeri vardır. Türküyü Cennet abinin çıplak sesinden dinlemek isteyenler linke tıklayabilirler…
Nuri Cennet-Fırın üstünde Fırın
TAHİR SAKMAN
30 Eylül, 2024
GAZETE KUPÜRLERİ
GAZETE KUPÜRLERİ
Elimde bir gazete kupürü
var… Sizlerde de böyle bir merak var mı bilmiyorum ama bizden öncekiler ve
bizim kuşağın enteresan bir hobisi vardı; beğendiği yazıları kesip saklamak…
özellikle kültürel yazıları kaynak olması açısından kesip saklardık…
Bendeniz ne yazık ki bu
önemli arşivin büyük bir bölümünü evden eve taşınma ve yer sorunu yüzünden kaybettim…
Ağlasam mı, neye yarar ki? Elbette bunlar gazete ve dergi arşivlerinde yeniden
okunmayı bekliyor ama… kaçımız okuyabilir veya okumak için zaman bulabilir ki?
Bu sararmış, solmuş ama canlılığından
hiçbir şey yitirmeyen gazete kupürlerinden bir tanesi elimde… Titreyen
ellerimle okuyorum, merhum Edip Yılmaz Anadolu’da Hamle gazetesindeki Pencere
isimli köşesinde 28.7.1967 tarihinde yazmış… 57 yıl önce…
Merhum Edip Yılmaz,
babamla öğretmen okulunda başlayan otuz yılı aşkın arkadaşlığından söz ederek
başlıyor yazıya ve -daha önce söz ettiğim bir yazıda Sakman’ın Konya Belediye
Bandosunun kuruluş aşamalarında verdiği dilekçeden söz etmiştim- bando
şefliğine Sakman’ın getirilmedinden bahisle üzüldüğünü anlatıyor.
Yazıda söz ettiği folklorcu
ise tahminime göre hemşehrimiz İhsan Hınçer olmalıdır. Yazıda Sakman’ın
okullarını da karıştırmış olmalı merhum Yılmaz; çünkü, Sakman İzmir Muallim
Mektebi’nden değil Konya Muallim Mektebi’nden İzmir’e nakledilmiştir.
Sayın Yılmaz’ın yanıldığı
noktalardan birisi de Sakman’ın görev yaptığı yerlerden Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’dür.
Edip Yılmaz’ın aklında öğretmen okulu olarak kalmış olmalıdır. Yazıda
bahsettiği müfettiş ise bir dönem TRT’in en önemli spikerlerinden hemşehrimiz
Tarık Gürcan’ın babası Cavit Gürcan’dır. Cavit Bey o dönemlerde Konya’da
ilköğretim müfettişidir ve Sakman’ın Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde görev yapması
için teşvik etmiştir.
Hepsini rahmetle anıyorum…
Merhum Yılmaz’ın "Bir folklor üstadı" başlıklı yazısı
şöyle:
"Şehrin bir ana caddesinde,
çok mütevazı bir saatçi dükkânı vardır. Bu dükkânda, bütün Konyalının tanıdığı
ve sevdiği bir folklor üstadı çalışır: Mazhar Sakman.
Otuz senelik bir geçmişe
dayanan arkadaşlığımız, öğretmen okulundan başlar; hep Sakman’la. Bir gün
arkadaşlık anılarımızı tazelemek için dükkânına uğradığım zaman, içerde oturan
bir[iyle] tanış[t]ırdı, Mazhar beni. Bu şahıs İstanbul Türk Folklor Araştırması
dergisindendir ve sırf Mazhar’la folklor yönünden görüşmek için Konya’ya
gelmiştir.
Halk türküleri, toplum
gelenekleri gibi varlıkların çeşitli yönlerinden eser veren ve toplayan Mazhar Sakman,
Konya’nın asil ailesine mensuptur. On bir yaşında iken hıfza başlamış ve hıfzı
ikmal etmiştir. İlk ve ortaokulu bitirince öğretmen okuluna devama başlamıştır.
Musikiye olan aşırı istidat ve arzusundan zamanın okul yöneticileriyle geçinememiş
ve İzmir Öğretmen Okulu’ndan kendi dileği ile başka bir okula nakli
yapılmıştır. Okulun son sınıfında bulunduğu sıralarda saz ve söz âlemlerine
kendini kaptırmış ve bu yüzden okulu terk etmek zorunda kalmıştır.
Konya’ya gelen Sakman.
Ekekon ve Sürat matbaalarının makinistliği yapmış ve sonra askere alınmıştır.
Askerlik görevi sırasında, bando birliğine seçilmiş ve buradaki başarısından dolayı
Bando başçavuşu olarak 10 yıl bu görevde kalmıştır. Ve 944 yılında kendi dileği
üzerine, görevinden ayrılmıştır.
Konya’da bulunduğu
sıralarda, bir müfettişin devamlı ısrarlarına dayanamayarak Lâdik Öğretmen Okuluna
divan sazı öğretmeni olarak tayin edilmiştir. Burada kaldığı beş yıl içinde başarılı
bir musiki çalışmasını göstermiş ve 40 kişilik armoni mızıkasını kurmaya
muvaffak olmuştur. Bu süre içinde, zamanın Milli Eğitim Bakan Haşan Ali Yücel’
in yazılı takdirine hak kazanmıştır.
Batı müziğinin de bütün
şubelerini iyi bilen, makamı ile icra eden Mazhar, zamanımızın divan sazı
üstadı olduğu kadar da tambur üstadıdır. Geceleri çalıştığı pavyonda tamburu
ile halkı coşturan bu biricik üstat halk musikisinin bütün şubelerine vakıf
bulunmaktadır.
Öte yandan folklordaki divan
koşma ve semaileri hakkiyle icra eden ve söyleyen bu halk türküleri üstadının belediye bando şefliğine getirilmemesi folklor seven Konyalılar arasında ayrıca
bir üzüntü kaynağı olduğuna ifade etmek isterim.
Konya folklor âleminin
yalnız ayakta kalan bu üstadına uzun yıllar ömürlü olmasını Tanrı’dan ancak niyaz
etmekten başka bir dileğimizin olmadığını söylemek istiyoruz, aziz okuyucular!"
TAHİR SAKMAN
28 Eylül, 2024
ARŞİVİNİZE KAZANDIRIN
ARŞİVİNİZE KAZANDIRIN
"Türk'ü anlamak için türkü dinlemek gerek."
Kadim bir başkent olmanın onurunu hâlâ üzerinde vakurla taşıyan Konyalıyı anlamanın da bir yoludur Konya türküleri...
2015 yılında yaptığımız bu konseri dinlerseniz, şehrin nasıl bir kültürel miras taşıdığını göreceksiniz...
Arşivlerinize bu konser kaydını kazandırın; çünkü tekrarı olmayanlar arasına giriyor...
TAHİR SAKMAN
27 Eylül, 2024
ŞİİRİSTAN
ŞİİRİSTAN
her şey şiir olsaydı bir
şiire mutluluk
bir şiire ortak yaşamlar
adil paylaşımlar
bir dörtlüğe mesela
gökyüzü verseydik
yanında kuşlar bulutlar
gibi duygular
her şiir bir sınır
kaldırsaydı barış olsaydı
mısralar gibi kardeş
olsaydı insanlar
ve yaşamın şiirine kulak
verseydiniz
doğaya açsaydınız kalbinizi
anlardınız
bir dizesine neden bir
ömür verdiğimizi
/mutluluktur her yaştan
yaşam tek bir ülkedir şiiristan/
TAHİR SAKMAN
21 Eylül, 2024
RAKIDIR RAKI
RAKIDIR RAKI
deniz dünden sarhoş/
balıklar sevdalı/ şarkılar yarım/ bu antalya rakı olmalı/
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)