BAĞRIMIZDA SİLLESİN “SİLLE”
BAĞRIMIZDA SİLLESİN “SİLLE”
SİLLE
bilir misin takkeci
pınarı’nın
yorgun akşamlarda
suya düşürdüğü matemi
ve o suların
çiğ düşmüş çimendeki
feryadını
sille kızının ilmek ilmek
ördüğünü
kerkitten kaç bin yılı
gördüğünü
bilir misin
kaya kiliselerden dökülen
gül beyaz kokuların
camilerde yeşil nurlara
dönmesinin sırrını
testicinin ocağında pişen
kimin toprağı
bu ateş söndürmez beni
sille’nin bağlarını
yaktığınız gibi
yüreğime döktüğünüz betonları
bilir misin
bin yılda kaç türkü
söyledik
TAHİR SAKMAN
2000’li yıllarda yazdığım
gazetelerde Sille ile ilgili o kadar çok şey yazmıştım ki Konyalıların pek çoğu
beni Silleli zannetmişlerdi. Sille için söylediğim şiirler de çok beğeni
toplamıştı.
O yıllarda merhum Doç. Dr.
Hasan Özönder miydi yoksa Prof. Dr. Mustafa Özcan Hocam mıydı şimdi tam
anımsayamadım ama bir proje geliştirmeye çalışıyorduk: Sille’den göç edenlerden
hayatta olanları veya onların çocuklarını getirecektik, buradan da günümüz
Sille’sinden vatandaşlarımızı Yunanistan’a götürecektik ama o dönemlerde
gerginleşen ilişkiler yüzünden rafa kaldırmıştık.
Sille’den göç edenlerden çok
yaşlı bir kadınla Türbe Caddesi’nde iş yerim olduğu zamanlar tanışmıştım.
Anadolu kadınlarından hiç farkı yoktu; entarisi, başında işlemeli yaşmağı ile ayırt
etmeniz mümkün değildi. Ölmeden çocuklarını, torunlarını yanına alıp doğduğu
Sille’yi görmek için gelmişti.
Sille o yıllarda çok
haraptı mesela Çarşı Hamamı yıkıldı yıkılacaktı; bu tehlikeyi görüp
yazmıştım… Aya Eleni Kilisesi ciddi restorasyon istiyordu keza camiler de öyle…
Sille’nin girişinde belediyenin yaptırdığı ve tarihi dokuya hiç uymayan Sille’nin
bağrında bir yumruk gibi duran bir binanın kaldırılması için de yazmıştım.
Sille’nin tarihine, kültürüne sahip çıkmanın gerekliliğine işaret etmiştim.
Sille’yi öylesine
benimsemiştim ki Nüve Kültür Merkezi tarafından yayımlanan Kırmızı Yazılar
isimli kitabımın kapağında, sevgili dostum İrfan Çakır’ın Aya Eleni Kilisesi'nde
bendenizi çektiği muhteşem bir fotoğrafı kullanmıştık.
Ama böyle olmasını da
istememiştim doğrusu. Bazen Sille’ye bakıp bir suçluluk duygusu hissetmiyorum
diyemiyorum. Hiç yazmasa mıydık, dikkatleri üzerine çekmese miydik, kamuoyu
oluşturmasa mıydık, nerede hata yapmıştık?
Sille’nin tarihi dokusuna
sahip çıkarken böyle olsun istememiştik. Sille bugün bir şantiye görünümünde… Her
tarafta bir inşaat yükseliyor. Ne kadar doğrudur? Bugün Silleliler, Silleyi
terk ediyor haberiniz var mı?
Sillenin o cehri tarlalarının
yerinde yeller bile esmiyor, betonlar yükselmiş. Adım başında bir kafe… Hafta
sonları giremiyorsunuz bile… Bu kalabalık keşke diyorum kahvaltı yerine Sille’nin
tarihini, kültürünü, folklorunu merak edip gelmiş olsalardı…
Bir yazıma “Bağrımızda sillesin
Sille” başlığını atmıştım… aradan geçen bunca yıldan sonra belki içerik olarak
değişti ama başlık yine aynı kaldı:
Sille; bağrımızda sille
olmaya devam ediyor…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.