YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

25 Ocak, 2024

BİR YOL BİLİYORUM (AHMET ZİYA ÖZKUL)


 

BİR YOL BİLİYORUM (AHMET ZİYA ÖZKUL)
 
Herkesin bir ölümü var, ya şairlerin ölümü?
 
Belki şiirin / yaşamın ölümüdür, şair ölümü… bilmiyorum; en azından şimdilik! Hiç ölmedim… bir gün ölürsem söylerim…
 
Ama ölen şair arkadaşlarım oldu; hepsi de can dostlarımdı, çok şey paylaşırdık; hayatta en çok kıymet verdiğimiz şiirlerimizi paylaşırdık.  Daha ne olsun?
 
Hacı Fettah Mezarlığı’nın karşısında ailesinden kalan bir evi vardı, annesini kaybettikten sonra yalnız… şiirleriyle, kedisi ve bir de kanaryasıyla yaşardı. Ruhi sıkıntıları vardı ve bu yüzden eşinden de ayrılmıştı. Kızı vardı, onu çok severdi, hafta sonları onunla vakit geçirirdi.
 
Ahmet Ziya Özkul’dan bahsediyorum… 1949 Doğanbey doğumluydu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türkoloji bölümünden mezun olduktan sonra Konya İmam Hatip Lisesi’nde edebiyat öğretmeniydi.
 
Üç şiir kitabı yayımlandı dostumun; On Sekiz Yaş Şiirleri (1982), Hocaya Çak Bir Selam (1984) ve Bir Yol Biliyorum (1985) … Şiirlerinden bir tanesi öğrencisi olan şehrimizin yetiştirdiği müzisyenlerden Gündoğar tarafından bestelenmişti.
 
Sıkıntılarının çoğaldığı… aslında bizi delirten sizlersiniz; sizin bu bozuk düzen işleriniz, iki yüzlü, bir öyle bir böyle, akçe üzerine kurulu dünyanızdır bizi delirten… Sizin gözünüz dönmüş; dünyayı kan ve ateşe boğarken, sizin tek düşündüğünüz akçeleriniz… Barışmış, sevgiymiş, edebiyatmış… mış, mış, mış… öyle ayrı dünyalarda yaşıyoruz ki…
 
Amerika’nın Irak’a saldırdığı günlerdi… Türbe Caddesi’ndeki saatçi dükkânıma bir hışımla girmiş saydırmaya başlamıştı. En başta da bana; küfürlerin bini bir paraydı. Sesimi çıkarmadan yarım saate yakın dinledim, susunca “yanında ilacın var mı” diye sordum. Cebinden bir iğne çıkardı, hemen İstanbul Caddesi’ndeki eczanelerden birine birlikte gidip yaptırdım. Sonra özür diledi… Ne önemi vardı ki, haklıydı…
 
Bir kediye ceza kestiğini (bazı odalara girmesini yasaklamıştı) anlattı, kuşuna yan baktığı için, bir başka gün TV’nin Galatasaray maçını şifreli verdiği için tam bir hafta açmamıştı… Telefon da cezalıydı; sadece akşamları 19,30-20,30 arası bir saat içinde arayan olursa açardı. Okulda yönetmeliklere aykırı olmasına rağmen sakalını kesmemiş, uzatmıştı. Öğrencilerini uyarırdı; çantaların üzerinde yabancı yazı olmayacaktı hele hele Amerikan bayrağına asla tahammülü yoktu. Çantasını değiştirmesi için öğrencilerine para verirdi.
 
En çok gücüne giden şey; öğrencilerinin gözü önünde, dersteyken hastaneye götürülmesi olmuştu… “İlaç içmediğim zamanlar daha iyiyim” derdi hep.
 
“Bir yol biliyorum” dedi ve bir gün evin kapısını çekti gitti… uzun süre haber alamadık, yıllar sonra vefat ettiğini duyduğumda çok üzülmüştüm… meğerse o yol; gökyüzüne çıkıyormuş…
 
“Bir Bol Biliyorum” isimli şiir kitabına, ona ithaf ettiğim Şairlerin Ölümü isimli şiirimi koymuştu, şiirin ilk dörtlüğü şöyle:

 

Güneşi çevirip de tepetakla
Geliyormuş şair kimin umuru?
Ruhuna koyduğu binbir yasakla
Ölüyormuş şair kimin umuru?

 

Aynı kitaba ismini veren şiirin bir bölümü ise şöyle:

 

BİR YOL BİLİYORUM

 
Bir yol biliyorum Allah’a yakın
Bir yol biliyorum Allah’tan uzak
 
Bir yol biliyorum ince upuzun
Bir yol biliyorum berrak mı berrak
 
Bir yol ki çizilmiş alın yazısı
Bir yol biliyorum tuzak mı tuzak
 
Adını sorarsan mezar taşıdır
Bir yol biliyorum bu en son durak
 
Ahmet Ziya Özkul




 

Ve şairler ölür, gökkuşaklarına gömülür…  bizler başka yol bilmeyiz zaten; tıpkı Ahmet Ziya Özkul gibi…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.