NAMAZINIZ MÜBAREK OLSUN
NAMAZINIZ MÜBAREK OLSUN
Şefikcan’daki ilk
şivliliğim bu…
Doğrusu gelenekten uzak
yoz bir kültürün kırıntılarıyla, apartman hayatının da ötesinde devasa
yapıların, sitelerin içinde şivliliğin kaybolacağını sanıyordum, yanılmışım…
Kimilerinin “çocuk bayramı”
diye lanse etmeye çalışmasına aldırmadan, şivliliği tam da gördüğümüz gibi
geleneksel yöntemlerle yaşamaları bir yanıt gibiydi. Bir de konser
düzenlemişler… bari çocuklar için yapsaydınız, şivlilik kutlamaları sırasında
büyüklere konser… Paranız mı çok yoksa aklınız mı … Milletin parasını çar çur etmeye, geleneğimizi
sulandırmaya kalkmaya hiç hakkınız yok…
Şefikcan Parkı’nda boydan
boya yanan fenerler… belki de beni üzen tek şeydi Çinlilerin dilek fenerlerinin
gökyüzünü doldurması… Oysa bizim karpuz fenerlerimiz vardı, davul fenerlerimiz
vardı, rengarenk… sonra salça kutularını, yağ kutularını bir sopanın ucuna
çakıp içine kül doldurup sonra gaz lambasından gizlice aşırıp döküp yaktığımız
meşalelerimiz vardı…
Her ne olursa olsun
Şefikcan’daki şivlilik coşkusunu hayatımda hiç bu kadar yoğun yaşamamıştım;
daha güneş doğmadan çocuklar akın akın, kürem kürem sitelerin önünde apartman
görevlilerin dağıttığı şivliliklerle torbalarını çoktan doldurmaya başlamıştı.
Yani çok kalabalık şivlilik toplayanları görmüştüm ama bu kadarını ilk defa
görüyordum. Ve umudum geleneklerimiz adına yeniden yeşerdi, gözlerim doldu,
kalbim sevinçle, çocuk yüreklerle birlikte attı.
Yalnız bir şey var
çocuklar, tekerlemeyi unuttunuz mu?
“Şivli şivli şişirmiş
Erken olan pişirmiş
İki çörek bir börek
Bize namazlık gerek
Şivlilik, şivlilik”
Şimdi kırık leblebi, üzüm,
ceviz dağıtan kalmadı. Çocukluğumun Konya’sında peynir şekerleri de
dağıtılırdı. Gofret, çikolata nadir de olsa dağıtılırdı ve biz aramızda
haberleşir o evin kapısına dayanırdık. Şimdiki şivlilikler bayağı bayağı bir
lüks… çikolatalar, gofretler çeşit çeşit ve oldukça bol. Bunu çocukların
torbalarının büyüklüğünden anlıyorum; hepsi tıka basa dolu…
Bundan siyasi kazanç elde
etmeye çalışmanın mantığını da anlamış değilim; adam muhtar adayıymış ve parti
amblemli minibüsle şivlilik dağıtıyor… elinizi bir çekmediniz gitti…
Bugün üç ayların
başlangıcı ve akşam da Regaip Kandili… Her ne kadar kandiller bidat denilse de
keşke her bidatımız böyle olsa… Bir şiirimde “Namaz günü gelince toplamıştım
şivlilik” demiştim; şivliliğin bir başka adı da namaz günüdür şehrimizde…
Şivliliğe yüklediğimiz anlamın büyüklüğünü de gösterir bu aslında.
Şivlilik merasimi
bittikten sonra büyüklere ziyarete gidilip “namazın mübarek olsun” denilir ve
elleri öpülürdü. Düşünüyorum; o yıllarda vasıta yok, yayan yapıldak yollara düşerdik.
Annelerin, babaların mutlaka elleri öpülürdü… Akranlarımdan pek çoğunun ne
anneleri kaldı ne babaları; evde oturup kapımızın çalmasını bekleyeceğiz ama o
da sanırım nafile… bir telefon sesiyle yetinip mutlu olmayı öğrendik artık. O
da çalarsa…
Ben dindar biri değilim
(yani bu sizin genel anlayışınıza göre) ama şivliliği, kandilleri ve
âdetlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi “dindarım” diyen pek çok insandan daha
çok önemsiyorum…
Şivlilik, Konya merkezli,
halkın yüzyılların imbiğinden geçirip şekillendirdiği kültürümüzün önemli bir
parçasıdır. Bunu Konya halkı, Konya çocukları yaşatmaktadır… tek dileğim yerel
yönetimlerin işgüzarlık edip geleneğimizi yaşatalım derken farklı boyutlara
çekmemeleridir. İnanın halkımız sizden daha iyi yaşatacaktır.
Şivlilik öğleye kadar
sürer… sonra Konya kadınlarının pişi dağıtması başlar, en az yedi kapıya… efendim
bekliyorum, şırlan yağında pişenler makbulümdür.
Namazınız mübarek olsun,
şivlilik…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.