https://drive.google.com/file/d/1TSpoy1RHtJzgQ-9tk1vvg9qTU6U3MRQ0/view?usp=sharing
Bu bir Fransız saati…
Grand Prix De L’horlogerie
1878 imzasını taşıyor. Onlar, seyahat saati diyorlar ama bana şömine veya masa
saati demek daha uygun gibi geliyor; çünkü dış kasa tamamen pirinçten oluşuyor
ve oldukça ağır…
Üstte ve yanların cam
olması, mekanizmayı çalışırken görme imkânı sunuyor. Yaklaşık 150 yıla yakın
bir zaman diliminde çalışan bu saatin bakımını yıllar önce yapmıştım ama
yeniden yapmak istedim. Koleksiyonumun nadide ürünlerinden, her ne kadar günlük
kullanıma hâlâ uygun olsa da sesinin yüksekliğinden dolayı ara ara çalıştırmayı
yeğliyorum.
Kendini
kanıtlarcasına yüksek çalışma sesine sahip ve salonumdaki duvar saatlerinin
bile sesini bastırıyor. Alarmı da bulunan bu saatin bir de çantalı versiyonları
var ve buna subay saati diyor Fransızlar…
Çok enteresan; o
dönemlerde Fransız ordusunun subayları böylesine ağır bir saati kırmadan
cephelerde nasıl taşıdılar acaba? Belki de Fransa’nın ihtişamını göstermek için
olabilir…
Saatin restorasyonunu
gerçekleştirirken düşündüm: Belki bir Fransız sarayının vals salonunda nice
balolara eşlik ettikten sonra gelmiştir ülkemize… Belki de bu yüzdendir yüksek sesle çalışması,
o günlere olan özlemindendir, kim bilir?
Fransız zarafetini
yansıtan saatin seramik kadranı bulut çağrışımları yapıyor bende… gözümü
kapatmaya korkuyorum nedense, sanki bir kapatsam, kendimi 19. Yüzyıl
Fransa’sında, belki bir kadeh Bordo şarabı, mehtap altında? Belki bir markinin
düğün töreninde şampanyalar patlarken… meğer
patlayan saatin camıymış, elim şarabın rengine değil kanıma bulanıyor…
Mütevazı tezgâhıma
geri dönüyorum; saatçisin sen, saatçi kal…
TAHİR SAKMAN
https://drive.google.com/file/d/1icHIBn8AViTdAl60EWeMvww3F5N3jflP/view?usp=sharing
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.