YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

15 Haziran, 2023

NACAR'IN HİKÂYESİ

 https://drive.google.com/file/d/1Bxng09Z7UdMk4https://drive.google.com/file/d/1Bxng09Z7UdMk4CGSsIoWg6Ff0dcV9lOG/view?usp=drive_linkCGSs


Aslında Nacar’ın marka olarak bir Türk markası olduğunu doğrusu bilmiyordum; ta ki Yervant Şalvarcı Bey’in sosyal medyadaki bir paylaşımını görünceye kadar…
 
Saatçilik zor zanaattır ama bir o kadar da keyiflidir. Elinizde hayat bulan saatlerin sesi, size yaşamın sonsuzluğunu hatırlatır gibidir. “İğneyle kuyu kazmak” derlerdi, eskiden saatçilik mesleği için… iğneyle kuyu kazmak değildir; iğneyle zaman kulvarına çentikler atmaktır…



 
Elimde bir Nacar var… “İlk maaşımla bu saati aldım” sözünü, bizim yaşımızda olanlar çok duymuşlardır, işte o Nacarlardan bir tanesi elimde. Çekmecemden çıktı…. Nereden baksanız 70-80 yıllık. Boynunu bükmüş bir kenarda zamana katılacağı, yaşam döngüsünü hatırlatacağı günü bekliyordu...





Keyifle zamanı unuttuğum bir gecede, eksik parçalarını tamamlayarak / tamir ederek yeniden hayata dönmesini sağladım… sevincim tarif edilemezdi, kulağıma dayayıp sesini duyduğum zamanki mutluluğum, tüm gece beni uyanık tuttu… Çıraklık dönemlerimde babamın dükkânında saatçiliği öğrendiğim ilk saatlerdendi. Bazılarının acemilikten kalbini kırmış olsam da sonraları neredeyse gözü kapalı tamir ettiğim Nacarlar… En sık arızası, düştüğü zaman direğinin (aks) kırılmasıydı sonra kurmalı olduğu için tepeleri çok aşınırdı. Mikası eskir değiştirirdik. Komple bakımını da periyodik zamanlarda yapardık.




 
Dükkânımızın tabelasında bile kocaman harflerle Nacar, Hislon, Arlon yazıyordu. Bu tabela (yanlış hatırlamıyorsam) bize Şen Saatçi’den kalma… Babam, o zamanlar bu tabelayı Şen Saatçi Mustafa Nalçacı'dan tabelasını değiştireceği zaman boşa gitmesin diyerek almış ve üzerine sadece Mazhar yazdırarak yıllarca kullanmış. 1980 yılında dükkânı boşaltırken o tabelayı alıp saklamak hiç aklıma gelmedi, çok üzgünüm hatta bir de Zenith saatinin, eski harflerle, kırmızı boyalı metal bir reklamı da vardı, o da kayboldu gitti…





 
Ah bu apartman merakı… Nice hatıralarımızı bırakmak zorunda kaldık daracık beton kutulara sığmak için…
 
Aslen Malatyalı olan Ohannes Nacaroğlu, İsviçre’nin Bienne şehrine yerleştikten sonra İstanbul’da yaşayan kardeşi Kevork Nacaroğlu ile birlikte 1921 yılından kurdukları Zila Wach isimli şirketle O Nacar markasıyla saat piyasasına girerler. 1929 yılında ise Türkiye, Lübnan ve Suriye’de yine O Nacar markasıyla saat satmaya başlarlar.
 
Şehrimizin ünlü saatçilerinden Mustafa Nalçacı’nın Saray Çarşı’sında Şen Saatçi ismiyle haklı bir üne sahip bir dükkânı vardır ve iş için sürekli İstanbul’a gitmektedir. 1960’lı yıllarda Sirkeci’de, Yunanistan’a göç kararı alan bir ailenin teklifi üzerine dükkânı devralarak işini İstanbul’a taşıdıktan sonra Kevork Nacaroğlu’ndan 1988 yılında markanın tüm haklarını satın alarak markanın bugünlere gelmesini sağlar. “Konyalı Saatçi” ismiyle bugünlere gelen, aile, duvar saati de üretmiş ve hâlen “Erben” markasıyla bekçi saatlerinin üretimini sürdürmektedirler. Ayrıca Nacar saatleri günümüzde de pek çok insanın sahip olmak isteyeceği şık, zarif ve modern tasarımlarıyla da varlığını sürdürmektedir.


Keyifle can verdiğim Nacar...

Kolumuzda taşıdığımız saatlerin sadece bir mekanizmadan ibaret olmadığını hatırlamak, zamana verdiğimiz değerin bir ölçüsü olmalıdır. Birçok ailenin evinde eminim Nacar marka bir saat ve onunla ilgili anılar vardır. Zamanımıza değer katan ve bu topraklardaki markasını sürdüren Nacar ile ilgili ortak anılarımız zamana vurulan bir kirkit gibi hafızalarımızı süslemeye devam edecektir.
 
Saat, sadece bir saat değildir; saat, anılarımızın yaşayan bir tanığıdır…
 
TAHİR SAKMAN
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.