Ankara’da en son gezdiğim yer Anadolu Medeniyetleri Müzesi
oldu.
Bir başkente ancak böyle bir müze yakışırdı. Büyülenmemek
mümkün değil; yaşadığımız topraklardaki medeniyetleri bir arada görmenin
heyecanı sizi alıp götürüyor.
Tarihi bir yapıya kurulan müze aynı zamanda Anadolu
tarihinin, insanlık tarihiyle nerdeyse eş değerde olduğunu da dünyaya ilan
ediyordu.
Anadolu tarihinin yanı sıra insanlığın medeniyet yolundaki
merhalelerini göstermesi açısından oldukça önemli bir müze. Dünyanın sayılı müzeleri
arasında yer alan müzenin, 1997 yılında Avrupa’nın en iyi müzesi seçilmesi asla
tesadüf değildir.
Müze Anadolu medeniyetlerinin eserlerini çarpıcı bir
biçimde size gösterirken aynı zamanda Ankara’nın da geçmişini gururla sunuyor.
Müzede geçirdiğim üç saatin yetmediğini ve en kısa zamanda
yine görmem gerektiğini biliyorum. Medeniyetlerin birbirleriyle olan etkileşimini
de görmenizin mümkün olduğu bu müzeyi herkesin görmesi gerek.
Göbekli Tepe ve Çatalhöyük’ten başlayarak insanlık
tarihinin kilometre taşları olan önemli eserleri bir arada görmenin sevinciyle
Konya’ya doğru yola çıkarken, yaşadığımız toprakların, insanlık adına nasıl bir
kutsiyet ifade ettiğini bir kez daha idrak ediyorum.
Hoşça kal Atatürk’ün şehri, en kısa zamanda yine geleceğim…
Her ne kadar Yahya Kemal, “Ankara’nın en çok, İstanbul’a dönüşünü sevdiğini”
ifade etse de ben; Ankara’ya, her tarafında Atatürk’ün kokusu olan bu şehre,
Türk’ün son başkentine yeniden gelme umudunu seviyorum…
Fotoğraflar: T. Sakman. Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi...
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.