YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

23 Ekim, 2023

BALO

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir Konya ziyaretinde eşi Latife Hanım ve babalığı Hüseyin Ağa ile birlikte...

BALO
 
Varlığımızı tescillediğimiz Cumhuriyetimizin ilk 100. yılını kutlayacağız… Yoksa kutlamayacağız mı deseydim?
 
Bizleri padişaha kul, köle, tebaa olmaktan çıkaran ve bizleri özgür ve eşit bireyler haline getiren, bizleri vatandaş yapan Cumhuriyetimizi böyle mi kutlayacağız?
 
Bu Cumhuriyet bizim Cumhuriyetimiz… Ne sivil toplum kuruluşlarından bir ses var, ne de Cumhuriyetin bütün nimetlerinden yararlanarak devletin üst kademelerinde yer alan insanlarımızdan hatta partilerden tık yok…
 
Hele CHP kendi derdine düşmüş… Atatürk’ün partisinin düştüğü duruma bakıyorum içim sızlıyor; sanki tek görevleri iktidarın, iktidarını sağlamlaştırmak… Coşku yok, kelimeler klişe, ötesi nanay…
 
Atatürkçü sivil toplum kuruluşları… Allah için haklarını yemeyelim şimdi balo düzenliyorlar…
 
Baloya itirazım yok, 500 lirası olan gidebilir, ona da sözüm yok ama…
 
Şehrimizde bütün bir yıl, bir tek olsun bir konferans düzenleyip gençlerimize Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i anlatmak aklınıza gelmedi mi?
 
Balo önemli… Atatürk’ü gençlerimize, insanımıza baloda mı anlatmayı düşündünüz?
 
Oysa bu şehir, Yüce Atatürk’ü her gelişinde bağrına basmıştır. Ulu Önder’in en çok ziyaret ettiği şehirlerden olması, Millî Mücadele’de sırtını dayadığı şehirlerden biri olması, en çok şehit veren illerin başında gelmesi, bizim daha büyük bir coşkuyla kutlamamızı gerektirmiyor mu?
 
Türk’ün adı bile unutulmuşken, Türk horlanırken onu yeniden ayağa kaldıran ve Türk ismiyle devlet kuran Atatürk’ü, Konyalılar elbette daha çok sahiplenecektir; aile lakabının bile “Konyarlar” olması, köklerinin bu topraklarda olması hatta kendine babalık seçtiği insanın bile Konyalı olması bize çok şey anlatmalı… ama nasıl anlatmalı, baloyla mı?
 
Filistin bahanesiyle hilafet çağrıları yapılırken, gazeteler, TV’ler, konferanslar vs. etkinliklerle Cumhuriyet’e saldırıların arttığı bir dönemde… Cumhuriyet’in kazanımlarının tartışıldığı bir dönemde, Atatürk devrimlerinin arkasında kim duracak?
 
Bu Cumhuriyet, bizim Cumhuriyet’imizdir; yedi düvelle anladığı dilden konuşup tüm emperyal hevesleri boğazlarına tıktığımız Cumhuriyet’tir. Bu Cumhuriyet; Türk Ulusunun dünyaya bağımsızlığını haykırdığı Cumhuriyet’tir…
 
Cumhuriyet’i bize armağan eden Ulu Önderimiz Yüce Atatürk’e ve silah arkadaşlarına, Cumhuriyet’i ilan eden o ilk Meclis’e minnet ifadelerimizin sınırı yoktur. Bu ilk 100 yılımız… yüzüncü 100 yılımızı da kutlayacağımızdan asla şüphemiz yoktur; çünkü Atatürk ilke ve inkılapları rehberimizdir, ışığımızdır…
 
TAHİR SAKMAN






 

21 Ekim, 2023

ACI BİRİKTİRMEK

 

ACI BİRİKTİRMEK
 
Herkes; herkesi yanlış anlamayı adet haline getirmiş sanki… herkes; herkesi klişelerin, sloganların arkasında arıyor; “bir de buradan baksam mı acaba” diye kuşku duymayı kimse kendine yediremiyor…
 
Yanlışlıklar da burada başlıyor…
 
Filistin halkının çektiği karşısında… Bendenizin dedesi 1. Dünya Harbi’nde Suriye cephesinde askerdir. Gündüz İngilizlerle gece Araplarla savaşırlar. Savaş kaybedilir, ordu dağılır. Dedem Konya’ya güç bela ulaştığında hastadır ve ayağındaki postal kaynamıştır, keserek çıkarırlar. Kırk gün yaşar… Babam bu nedenle şehit sayıldığını söylerdi, rahmet olsun…
 
Dedemi ve daha nicelerini gece baskınlarıyla sırtımızdan hançerleyen, şehit edenlere karşı elbette içimizde taşıdığımız bir acı vardır ama… Filistin’de, İngiliz üniforması giyip Türk askerini şehit edenlere karşı da…
 
Ama bu acılar okul, hastane demeyip bomba yağdıranlara karşı da içimizde bir acı oluşmasını engellememeli… Bu bir insanlık dramıdır; çocuk hastanesine bomba yağdıracak kadar gözü dönmüşlerle -geçmişimizde yaşananlara bakıp- aynı safta olmamız mümkün değildir.
 
El Halil’de çocuk taşları görmüştüm; ellerinde oyuncak olması gereken çocuklar ellerinde taşlarla vatanlarını savunuyorlardı.
 
Elbette Filistin’e asker göndermeyeceğiz ama zalime karşı da içimizde bir şeyler birikmesin mi? İnsani yanımızı yok mu sayacağız?
 
Filistin’e baktıkça Ulu Önderimiz Atatürk’ün değerini bir kez daha anlıyorum ve Cumhuriyetimizin 100. yılında, bir kez daha Yüce Atatürk’ün manevi şahsiyetine binlerce kez şükranlarımı sunuyorum.
 
TAHİR SAKMAN
 

 

19 Ekim, 2023

AĞIRDAN HAFİFLER




 

AĞIRDAN HAFİFLER
 
-Bombalanan hastanede yaşamları çalınan Filistinli çocuk yüreklerin anısına-
 
ağır susmalarımız var bizim
kuytu kelimelerin hıncında
şafaklar can korkusudur
gökyüzünde çocuk şarkılar
 
 
ağır susmalarımız var bizim
mermi işlemez balonlarımıza
tutsaktır oyunlarımız kan revan
kaçımız kaç yaşı görmeden
 
ağır susmalarımız var bizim
kelimelere yetmez gücümüz
emperyal oyunların ebesi yok
kiminiz sağır kiminiz kör
 
ağır susmalarımız var bizim
sustukça tokattan beter
bir diyemediniz kahpe geceye
yeter ulan yeter
 
ağır susmalarımız var bizim
kıyametten öteye hesaplar
iki yüzlü bıçaklar -insan hakları, yaşam hakkı, hak, hukuk, guguk, cart, curt-
bağrımızda gül açıyor misketler
 
ağır susmalar
ağır insanlık
ağır susmalar
 
hepinize yeter susmalarımız
çocuk yüreğimiz size de yeter
 
TAHİR SAKMAN





14 Ekim, 2023

İNSANDIR YAPAR


 

İNSANDIR YAPAR
 
birçok şeyi anlayamadım
şu kısa ömrümde
sömürüyü yalanı talanı
bir de savaşı
insanın insana kastını
sığabilirdi oysa
ömrümüze bir çiçeğin kokusu
anlam doluydu görene
hayatın rengi dokusu
 
karanlığa kaydı gözlerimiz
yıldız dolu düşleri göremedik
yeşertmek varken
umutları soldurduk
cehenneme çevirip dünyayı
dualara cennet doldurduk
 
artık şüphem kalmadı
yaparsa insan yapar
ve silinmez izleri
üzgünüm dostlar
anlayamadım sizleri
 
TAHİR SAKMAN
 

12 Ekim, 2023

İNSANLIK AĞARMAZ


İNSANLIK AĞARMAZ
 
-filistinli çocuklara-
 
el aksa ağarır gün ağarmaz
harem’de sabah yoktur
filistin sürgündür kendine
 
ve çocuklar ebabil kuşları
yürekleri büyük
taşları daha da büyük
ağır mı ağır yüreğimde
batı şeria’da el halil’de gazze’de
çocuk taşlar duadır / gökyüzünde
 
duvarların ardında saklı
insanlık kan revan
utançtır esarettir umutlar yasaklı
filistinli yaşamak keskin bir bıçak
ağır müslümanlar ağır uykularda
oysa güvercindir çocuklar uyumaz
özgürlük türküsüdür yalın ayak
hasretle titreşen derin sularda
 
kubbet-üs sahra ağarır
insanlık ağarmaz
muallak taşı gibi duygular ayakta
 
bir mermi ilişir gözüme
adresi belli değil
bir silah patlar
insanlık öldü mü ne
 
ezanlar ağarır gün ağarmaz
özgürlüktür barıştır yükselir yücelerde
filistinli çocukların erişeceği yerde


TAHİR SAKMAN
 
 

 

11 Ekim, 2023

KAZANAN




 

  

KAZANAN
 
kazananı var savaşın
mermiler bombalar
tankçılar tüfekçiler
ve zafer nidaları atan
cehaletten yığınları ateşleyen
ikbaline tapan siyasiler
elbet kazanırsınız
canları/ paraları yığarak üst üste
 
/çevirin dünyayı cehenneme
nah gidersiniz cennete/
 
TAHİR SAKMAN




02 Ekim, 2023

20. ULUSLARARASI KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE NOTLAR


 

20. ULUSLARARASI KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE NOTLAR
 
·    Bu yıl 20.’si yapılan festival beklentilerin çok gerisinde kaldı. Oysa bunca yılın tecrübesi daha iyi bir organizasyon ve programla kendini gösterebilirdi. Büyük beklentilerle meydanlara koşan insanlar hayal kırıklığı yaşadılar.


·    Festivalin açılışında 250 semazenin Vuslat Yürüyüşü’nde tevhit kelimesini söyleyerek yürümesi, başka bir tarikat tarafından yapılmış olsa yanlış algılara sebebiyet verebilirdi; ancak Mevleviliğe genel olarak hâkim olan dini anlayışın siyasetten uzak durması, toplum tarafından bilindiğinden, bunu önlemiştir.



·     250 semazenin birlikte bir selamlık da olsa sema yapması güzel görüntülere sahne oldu ama akıllarımıza “ne kadar çok semazen sema yaparsa o kadar çok Mevlevi mi olunuyor” sorularını da beraberinde getirdi. “Yüzyılların mütevazı öğretisi, kendini gösterişe ve ihtişama mı” kaptırıyor diye düşünürken gelenekte yer alan Garipler Semaı’nı hüzünle hatırlamaktan da kendimizi alamadık. Ayrıca iki adım ötede “Mevlâna şekeri” adı altında ticaret yapılması da hüznümüzü katladı.


·     Festival programını halka açık ve meydanlarda yapmak fikri güzeldi ancak sadece açılış töreninde protokol için tribün yapılmasının dışında halkın nereye oturacağı 4. gün akla gelebildi ki o da sadece Kılıçarslan Meydanı’nda ve çok yetersizdi, insanlar ayakta izlemeye çalışırken birçok insanın da geri dönmesine neden oldu. Programlara ilk günün dışında protokol katılımının olmaması sanırım bu durumu ortaya çıkarırken; genel anlamda da bu tür organizasyonlarda halka ve protokole olan bakış açımızı da anlatır gibiydi. İnsanların sosyal ihtiyaçlarının hiç düşünülmemesi de çok garipsendi.   



·     Geleneksel olarak gösteri mahiyetinde de olsa -ki zikir ayinleri her türlü gösterişten uzak olmalıdır- öğretilerin uluorta meydanlarda abartılı olarak yapılması ayinlerin özünden uzaklaşmasını da beraberinde getirir. Tarikat geleneklerinde yer alan mütevazılık kavramlarının, ihlas kavramlarının yerini meydanlarda gösteriye bırakması üzücüydü. Sahnede ayin yapılırken kimi insanların çekirdek çitleyerek, ekmek arası yiyerek, sigara içerek hatta üzülerek söylüyorum; uygunsuz kelimelerle konuşarak izlemesi hiç de hoş olmayacak durumlardı. Gelenekte yer alan kendini saklama, gizleme gibi kavramlar yerini meydanlarda; gurur, kibir gibi ve bütün tarikatların benliği yok etme amaçlarının günümüzde tam tersiyle yer değiştirdiğini de ilan eder gibiydi.



·     Adından anlaşılacağı gibi Mistik Müzik Festivali, farklı inanışların müziğini 20 yıldır şehrimize taşıyarak çeşitlilik oluşturmuş, Konya bu çok renklilikle, Mevlevi hoşgörüsüyle bütünleşmişken, bu yıl yapılan programlar bu çeşitliliğe gölge düşürmüş tek sesli bir koroya dönüşmüştür.  Farklı mistik müzikleri dinleme imkânı olmamıştır. Ayrıca tarikat ve cemaatlerin; vakıf, dernek adı altında aleni ayin yapması da mistik de olsa bir müzik festivalinde yer alması öğretileri örselemiştir.


·     Programda yer alan semah ve sema toplulukları görsel olarak da bir ziyafet sunarken gerek Bektaşi ezgileri ve gerekse Mevlevi müziği insanları oldukça etkilemiştir. Bu iki topluluk dışındaki; gösteri mahiyetinde de olsa tarikat ayinleri pek çok insan tarafından hoş karşılanmamış, festival felsefesiyle bağdaştırılamamıştır.



·     Belki de ekonomik nedenlerle olsa gerek, yurt dışı katılımı belli bir seviyeyi yakalayamamıştır. Kendini “Moritanyalı Türk” olarak tanımlayan ve gerçekten kendini kanıtlamış bir sanatçı olan “Abdullah Kaymak”, çok başarılı geçen konserinde coşku üst seviyelere tırmanırken mistik müzik anlayışımızın Kuzey Afrika ve Arap ülkeleriyle olan farkını da ortaya koymuştur. Bizim tekke müziğimizde özellikle Mevlevi geleneğinde daha meditatif bir yol izlenirken, bu konserde yabancı izleyiciler müziğin ritmine kendilerini kaptırarak hiç de alışık olmadığımız dans gösterilerine sahne olmuştur.



·     Kültür Bakanlığı ekiplerinin çok olması da dikkatten kaçmamış ancak bazı ekiplerdeki solistlerin sahne performansları vasatın altında kalmıştır. Bazı programlarda okunan irfani türkülerin ardından okunan hareketli türkülerin, mistik müzikle olan alakasını da sorgulatmıştır.

·     Türk Dünyası’nda büyük önemi olan Ganire Paşayeva’nın sır olduğu gün; bırakın konser iptal etmeyi veya program yavaşlatmayı, en azından sanatçılarımız yakalarına siyah bir kurdele takarak merhumun anısına saygı gösterebilirlerdi.




·     Festivalin kapanışında coşkulu bir izleyici karşısında sahne alan Yılmaz Erdoğan’ın Sine-i Şiir dinletisinin sahnedeki yazımında bile imla hatası olması, Bakanlığın adının yazıldığı bir festivalde yeterli özenin gösterilmediği izlenimini bırakmıştır. Yılmaz Erdoğan oyuncu olmanın verdiği tecrübeyle sahnede başarılı bir performans göstermiş ancak Mevlâna’dan sadece bir şiir okumuştur. Mistik bir festivalde daha çok mistik şiir okumasını beklemiştik.




·     Dernek, vakıf adı altındaki tarikat yapılanmalarının / cemaatlerin gelecek yıllarda da katılımı sürecek midir? Keza Urfa Sıra Gecesi benzeri folklorik değerler taşıyan gelenekler; Çayda Çıra, Konya Barana Gecesi, Bursa Kılıç Kalkan Ekibi, Ankara Seğmenleri gibi benzeri ekipler de katılacak mıdır soruları kamuoyu tarafından sorulmaktadır.




·     Festivalin genel bir değerlendirmesini yapacak olursak; bu yıl ekonominin ön plana çıktığı açıkça görülmüştür. Bizi asıl üzen; festival felsefesinin her yıl geriye itilerek çok sesliliğin terk edilmesidir. Önceki yıllarda yapılan festivalin renklerinden eser kalmamış gibidir. Belli bir dini anlayışı ön plana çıkarmanın gayreti gözlerden kaçmamış diğer programlar araya sıkıştırılmış izlenimi uyandırmıştır.

·     Sonuç olarak her ne olursa olsun; Mistik Müzik Festivali Konya’ya mal olmuş şehrimizdeki en önemli etkinlikler arasındaki yerini uluslararası boyutta sağlamlaştırmıştır. Bunun örselenmesine, amacının dışına sapmasına en başta Konya halkı izin vermeyecektir, vermemelidir.
 
TAHİR SAKMAN
 

29 Eylül, 2023

GANİRE PAŞAYEVA’NIN ARDINDAN





2018 yılından bir hatıra; Türk Dünyası Bacıbey Festivali'nde dönemin Belediye Başkanı Fatma Toru'yla birlikte...

 

GANİRE PAŞAYEVA’NIN ARDINDAN

 

TÜRK’ÜN KIZI
 
Türk'ün kızı Türk'ün kızı
Türk'ün parlak bir yıldızı
Uçmağa varmış Ganire
Yokluğundur büyük sızı
 
Ötmez oldu bülbülleri
Açmaz oldu al gülleri
Rahmet olsun Paşayeva
Yasla doldu Türk illeri
 
Göğümüzde bir söz kaldı
Hayalin gitse de töz kaldı
Ah Ganire Paşayeva
Turan şimdi öksüz kaldı
 
TAHİR SAKMAN
 

Dün akşam Konya Mistik Müzik Festivali’nde “İstanbul Devlet Türk Halk Müziği Korosu” sahne aldı. Türk Dünyası’nda önemli bir şahsiyet olan Ganire Paşayeva için en azından sanatçılar yakalarına siyah bir kurdele takabilirlerdi.  Anısına saygı gösterilebilirdi ama olmadı… Sana neler oluyor Konya?


2018 yılında Meram Belediyesi’nde Konevi Kültür Merkezi Sanat Yönetmeni olarak çalıştığım dönemlerde "Türk Dünyası Bacıbey Festivali" düzenlemiştik.
 
Türk Dünyası Bacıbey Festivali’ne davet üzerine kırmayıp gelmişti. Sıcak, cana yakın kişiliğiyle tanıştığı herkesin gönlünü bir çırpıda kazanan dost canlısı, Türk canlısı bir candı… Türk kültürü için didinen, Azerbaycan Milli Meclisi’nde bağımsız milletvekili olarak özellikle kültürel faaliyetlerde ve Türk harsının korunması için verdiği emeklerle Türk dünyasında çok sevildi.


Ganire Paşayeva Meram Belediyesporlu sporculara ödül verirken...

 
Türk Dünyası Bacıbey Festivali’nde onu takdim ederken “Biz, iki Devlet tek milletiz; can Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva” diye anons ettiğimde çok mutlu olmuş, bana şiir kitaplarından hediye etme nezaketi göstermişti.
 
Festivalde sahne alan Özbek sanatçı Shahruza Allanazarova’dan Türk dünyasında popüler olan “Ala Göz” şarkısını istemiş, olanca zarafetiyle kalkıp dans etmişti.


Türk Dünyası Bacıbey Festivali'nde sahne alan ve Bayan Paşayeva'nın isteği olan Ala Göz şarkısını seslendiren Özbek Sanatçı Shahruza Allanazarova... 


Türk Dünyası Bacıbey Festivali’ne ne yazık ki Meram Belediyesi sahip çıkmadı, oysa Türk Dünyası ile sağlam bir köprü kurulmasına kültürel anlamda ciddi katkıları olacaktı.




 
Turan illerinde çok sayılan ve sevilen, Avrupa Konseyi’nde Türkiye’nin tezlerini Türk’üm diyerek savunan Ganire Paşayeva’ya rahmet dilerken, 2015 yılında Ankara’da yayımlanan “Aşk Başka” isimli şiir kitabında yer alan “Turan” isimli uzun şiirinden bir bölümünü yayımlıyorum:

 

En güzeli, biz kardeşiz,
Biz ki Turanlı Türkleriz!
Bunu bize onlar dedi
Yiğidimiz o Alp dedi
Hüseyinzade Ali Bey
Bunu bize Gaspıralı,
Bunu bize Gökalp dedi…
Atatürk gibi bir ata;
Haydar gibi deha dedi…
 
GANİRE PAŞAYEVA





 
TAHİR SAKMAN





28 Eylül, 2023

MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE

 


MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE
 
Sonunda bunu da kendimize benzettik…
 
Dünyanın sayılı festivalleri arasında gösterilen Uluslararası Konya Mistik Müzik Festival’i gerçek kimliğini terk ederken üzülmek de bizim gibi tescilli Don Kişot’lara kalıyor galiba…
 
Son birkaç yıldır eski kimliğinden oldukça uzak programlar yapılırken, bu yıl kendi ismiyle bile çelişen programlar gerçekleştiriliyor. Organizasyon ise ayrı bir âlem… Açılış programı haricindeki programlara protokolün katılmaması nedeniyle olsa gerek “izleyiciler için sandalye koymak” fikri festivalin dördüncü günü akıllarına gelse de yetersiz sandalye nedeniyle insanlar ayakta izlemek zorunda kalıyorlar.
 
Tarikatların; dernek, vakıf adı altında bir takım şeyh ünvanlı kişilerin idaresi altında halka açık olarak ayin yapmaları da bana göre çok doğru değildi: Her şey kendi kulvarında, mekânında değerlidir; atın önüne et, aslanın önüne ot koyarsanız ikisini de öldürürsünüz. Tasavvuf gibi yüzyılların imbiğinden geçip gelen bir öğretiyi, uluorta meydanlara taşımak bana göre öğretiyi örselemekten öteye geçmez.



 
Bu gösterilerden; Nevşehir Hacı Bektaş Semah Topluluğu ile Konya Güzel Sanatlar Müdürlüğü Sema Topluluğu’nu ayrı tutuyorum; çünkü bu iki grubun gösterilerinde estetik ve müzik daima ön plana çıkmıştır. Bugüne kadar izlediğim programların içinde en etkileyici olanı da gerek görsel ve gerekse zengin müzik içeriği açısından Semah programı ile 250 semazenin göğe kanat açar gibi tennurelerini açması olduğunu da şahsım adına söyleyebilirim.
 
Bazı programların mistik müzikle hiç alakasının olmaması ise ayrıca dikkat çekiciydi. Müzikal kültür zenginliği tartışmasız olarak kabul edilen Şanlıurfa’nın Sıra Gecesi oldukça ilgi gördü ve dinleyenler Urfa türkülerinin nağmeleriyle coştular ancak festivalin ismiyle bağdaştırmak oldukça güçtü.



 
Urfa Sıra Gecesi yapılabiliyorsa Konya Barana Gecesi de yapılmalıdır, bunu ev sahibi olarak yapmak bize yakışacaktır diye düşünüyorum.
 
Festivalin geneline baktığımız zaman bu yıl Kültür Bakanlığı ekiplerinin başı çektiğini görüyoruz. Birkaç yabancı grup dışında festivale yurt dışından katılım oldukça azdı ve onlar da farklı bir renk oluşturamadılar. Halka açık meydanlarda konserler vermek fikri elbette çok güzeldi; ancak insanlara en basitinden bir sandalye bile vermemek ve sosyal ihtiyaçlarını düşünmemek festivale eksi olarak yazıldı.
 
Uluslararası Konya Mistik Müzik Festivali olan ismi bile bu yıl Mistik Müzik Festivali olarak geçiyor oysa bu yıl 20.’si yapılmıyor muydu?



 
Özet olarak söylemek gerekirse bu yıl festival; geçtiğimiz yılların çok gerisinde ve sönük olarak geçiyor. Umarım önümüzdeki yıllarda festivalin özüne uygun programlar yapma konusunda daha titiz davranılır. Farklı kültürlerin, farklı inanışların ve coğrafyaların müziğinden vazgeçilmiş görüntüsünden festivalin amacının değiştirildiği anlamlarını çıkarmak da mümkün.
 
Konya bunu hak etmiyor diyeceğim ama…
 
Galiba bu sessizliğimiz bunu çoktan hak ediyor…
 
TAHİR SAKMAN
 
 

24 Eylül, 2023

20. KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ


 

20. KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ
 
Dünyanın sayılı festivalleri arasında gösterilen Konya Mistik Müzik Festivali dün 250 semazenin tevhit söyleyerek Alâaddin’den, Mevlâna Meydanı’na Vuslat yürüyüşüyle başladı. Meydanda sahne alan Halvetî-Cerrâhî Devrânı Türk Tasavvuf Mûsîkîsî ve Folklorünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı, Ahmet Özhan idaresinde Cerrahi tarikatının zikir ayinini yaptılar. Daha sonra 250 semazen, sembolik olarak bir selamlık bir sema yaptılar.






 
Akşam bölümünde ise Nevşehir Hacı Bektaş Semah Topluluğu sahne alarak Alevi-Bektaşi deyişleri eşliğinde semah programını gerçekleştirdiler.




 
Programlara Konya’nın ilgisi yoğundu. 250 semazenin göğe kanat açar gibi tennurelerini açmaları muhteşem manzaralara sahne oldu. Halveti Cerrahi Vakfı’nın zikir programında da zaman zaman konsantrasyonun yükseldiği anlara şahit oldu izleyenler. Semah programında ise Anadolu’nun bağrından adeta fışkıran ezgilere kanat oldu canlar ve Konya semalarına, semahlarla gökyüzünde nurdan izler bıraktılar.

 
Akşam bölümündeki programın sadece 15 dakika geç başlaması elbette sevindiriciydi ama oturacak bir sandalye bile olmaması çok insanın dönmesine neden oldu. Bu yıl havaların da güzel olması, programların açık havada yapılmasına imkân sağlıyor ancak alana birkaç yüz olsun sandalye konulamaz mıydı soruları aklımıza geliyor ister istemez…





 
Geçtiğimiz yıllarda festivalde çok renklilik hakîmdi, sonraları bu terk edildi. O kadar çok farklı dinlere ait grupları dinlemiştik ki çok şanslıymışız. Geçtiğimiz yılların birinde Tibet’ten bir ekip gelmiş, Budist bir ayin gerçekleştirmişti. Bazı çevreler bunu çok eleştirmiş; “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” olarak değerlendirmişlerdi. Bu yıl da, son yıllarda olduğu gibi İslam ülkelerinden gelen topluluklar sahne alacak.




 
Ayrı bir coşku katan İran, Hindistan gibi ülkelerin müziklerini dinleyemeyecek olsak da programların tamamını izlemeyi planlıyorum, ayrıca sizi de bekleriz ama portatif sandalyenizi getirmeniz şartıyla…
 
TAHİR SAKMAN

18 Eylül, 2023

HAYATTAN ŞARAPLAR



HAYATTAN ŞARAPLAR
            
/Bir kadeh şaraptı hayat
İçip gidecektik
Ne çok uzattınız/
 
TAHİR SAKMAN 

 

01 Eylül, 2023

SERİN SULARIN HAYALLE DANSI: ERMENEK


SERİN SULARIN HAYALLE DANSI: ERMENEK
 
Geçtiğimiz hafta sonu Ermenek’teydim…
 
Eğiste Deresi’ni beş dakikada geçerken, Eğiste viyadüğü göğsümüzün kabarmasına neden oluyor; her ne kadar çok gerekli miydi tartışmaları yapılsa da… Yol Taşkent’e kadar oldukça rahat sonrasında virajlar biraz başınızı döndürse de yollar gayet güzel.
 
Doğrusu umduğumdan daha küçük buldum; bu şirin ilçeyi… Ermenek Barajı, ticari ve sosyal hayatı olumsuz etkilemiş gibi görünüyor, en azından şimdilik böyle… Kömür madenleri barajın altında kalınca çalışanlar ilçeyi terk etmiş kalanlarınsa ekecek toprağı kalmamış. Düz arazi yok denecek kadar, olanlarsa oldukça taşlı…




 
İnsanlar toprak kazanmak için teras yaparak, taşları temizleyerek hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Baraj nedeniyle ılımanlaşan iklim, zeytin yetiştirilmesine olanak sağlamış ve herkes zeytin ağacı dikmek için çalışıyor. Dünyaca ünlü Ermenek kirazının yanında zeytin, şeftali, incir gibi Akdeniz meyvelerini yetiştirmek için çabalıyorlar.




 
Ermenek insanı çok çalışkan ve dürüsttür. Tanıdığım Ermeneklilerin hepsi de özü, sözü doğru, dürüst insanlardır. Kadınları, kaç göç nedir bilmezler, bu yanıyla da oldukça serbesttirler ve sözleri her zaman dinlenilir. Ermenek kadınlarının da çok çalışkan ve mahir olduklarını da söylemeye gerek yoktur sanırım. Hayatın her alanında onların aydın yüzlerini görebilirsiniz.




 
Yeşilin ve suyun hayallerinizle dans ettiği bu topraklar, serin esintileriyle ve barajın muhteşem manzarasıyla sizi bir anda düşler ülkesine götürmesi işten bile değildir. Belki baraj bile demek doğru değil; çünkü büyük bir göl, manzarasıyla kendinizi Ölüdeniz’deymiş gibi hissetmenize neden oluyor. Barajda tekneler çalışıyor ama turlarda yer bulamadığımız için binemedik. Kişi başı 50 TL… Özel tekne, 5 kişi için saatine 1000 TL isteyince vazgeçmek zorunda kaldık. Barajın küçük bir bölümünün çevrilerek havuza dönüştürülmesi oldukça ilgimi çekti, 50 lira ödeyip yüzme imkânına kavuşabiliyorsunuz.


Turkuaz mesire alanı oldukça düzenli ve temiz… Tek sıkıntı nem… Yüksek yerlerdeki serin rüzgârlar baraja yaklaştıkça yerini yüksek derecede neme bırakıyor. Bir ara nefes almakta zorlandığımı söylemeliyim. Turkuaz mesire alanına giriş, araçlar için 20 TL… Mangal ve bulaşık için özel alanlar var. Burada çadırlı kamp yapma imkânı da var; çadırı sizden 250 TL, çadırı işletmeden alırsanız 400 TL ve üç kişiye kadar kalınabiliyor. Ayrıca restoranı da var, günlük ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşılayabilirsiniz.
 
Burada da Rusları görmek bizi şaşırtmadı! Kamp kuran üç aile vardı benim görebildiğim. Zeyve Pazarı’nın aksine oldukça düzenli bir kamp ve mesire alanı.




 
Turkuaz mesire alanı nasıl düzenli ve temizse, Zeyve Pazarı bunun tam aksine yazmak bile istemiyorum aslında…   Hani Ermenek denilince ilk aklımıza gelen yer…
 
Tam bir doğa harikası ama insan olmadan… Mangalcılar, dumanlarıyla bu tabiat harikası yeri işgal etmişler, sömürmüşler, yok etmenin eşiğine getirmişler. Konuştuğum Ermeneklilerin tamamı buraya gitmediklerini söylediler. Ermenek dışından gelen insanlar sanki başka işleri yokmuş gibi buldukları ilk gölgeye çökmüşler; her tarafı ateşe ve dumana boğmakla meşguller…




 
Birkaç yıl önce Yerköprü Şelalesi de böyleydi, feryat etmiş, yazılar yazmıştım sonra Konya Büyükşehir Belediyesi mangalı yasakladı da doğa harikası bu yer yok olmaktan kurtulmuştu. Zeyve Pazarı’nın da akıbetinin böyle olmasını, Ermenek Belediyesi’nin mangalı yasaklamasını bekliyorum. Ermenekliler bunu takip etmeli…




 
Zeyve Pazarı’nın hemen üstündeki su kaynağına çıkarak suyun nasıl büngüldediğini görmelisiniz. Serin suların, ulu ağaçların çevresinde halelerle dolanarak yürekleri ferahlandırdığını mutlaka görmelisiniz ama özellikle hafta sonu hiç gitmeyin… Ermenek’in geleceğe bırakacağı en önemli doğal, kültür mirasının daha düzenli kullanımı için mutlaka yetkililer harekete geçmelidir.




 
Zeyve Pazarı’nın kargaşasından, gürültüsünden adeta kaçarak Tekeçatı Yaylası’na çevirdik rotamızı… Yol çok kötü olmasına rağmen gittiğimize değdi. Nazlı nazlı akan bir su başında oldukça dinlendik. Tabii bu alanda da mangalcılar boş durmamışlardı; yeşilin üstünde ateş yakmışlar sonra çöplerini de koyup gitmişler… Bölgede konaklayan Yörükler mağara girişlerini briketle çevirerek yaşam alanları oluşturmuşlar. İkindi üzeri üşüdük ve kalkmak zorunda kaldık.






İlçe merkezindeki Şelale veya Santral da denilen alandaki su sesi; özel bir terapi almanızı sağlıyor. Ulu ağaçlar gölgeleriyle size eşlik ederken serin suların sesi, yüreğinize ferahlık veriyor. Mutlaka görmelisiniz…




 
Konya’ya dönüşümüz daha kolay oldu; bu sefer daha çok rampa aşağı inerek geldik ki acı bir haberle sarsıldık: Ermenek’te tur otobüslerinden birisi yokuşu çıkamamış ve geri kaçarak bir evin bahçesine devrilmiş. Bu talihsiz kazadan sonra benim Ermenek’te olduğumu bilen dostlar sağ olsunlar beni arayarak sağlığımı sordular. Bendeniz özel araçla gitmiştim otobüste değildim, bu vesileyle arayan dostlara teşekkür ederim.




 
Ermenek her zaman gidilip görülecek doğa harikası yerlerimizden birisi. İnciri, şeftalisi, kirazı ve zeytini ile sizleri de sofralarında ağırlamaktan mutlu olacaktır. Ermenek insanının hoşgörüsü, paylaşmayı seven yapısı yanında güler yüzleriyle sizde de derin izler bırakacaktır eminim…

 
TAHİR SAKMAN