20. ULUSLARARASI KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE NOTLAR
20. ULUSLARARASI KONYA
MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE NOTLAR
· Bu yıl 20.’si yapılan festival
beklentilerin çok gerisinde kaldı. Oysa bunca yılın tecrübesi daha iyi bir
organizasyon ve programla kendini gösterebilirdi. Büyük beklentilerle
meydanlara koşan insanlar hayal kırıklığı yaşadılar.
· Festivalin açılışında 250 semazenin
Vuslat Yürüyüşü’nde tevhit kelimesini söyleyerek yürümesi, başka bir tarikat
tarafından yapılmış olsa yanlış algılara sebebiyet verebilirdi; ancak Mevleviliğe
genel olarak hâkim olan dini anlayışın siyasetten uzak durması, toplum
tarafından bilindiğinden, bunu önlemiştir.
· 250 semazenin birlikte bir selamlık
da olsa sema yapması güzel görüntülere sahne oldu ama akıllarımıza “ne kadar
çok semazen sema yaparsa o kadar çok Mevlevi mi olunuyor” sorularını da
beraberinde getirdi. “Yüzyılların mütevazı öğretisi, kendini gösterişe ve
ihtişama mı” kaptırıyor diye düşünürken gelenekte yer alan Garipler Semaı’nı
hüzünle hatırlamaktan da kendimizi alamadık. Ayrıca iki adım ötede “Mevlâna
şekeri” adı altında ticaret yapılması da hüznümüzü katladı.
· Festival programını halka açık ve
meydanlarda yapmak fikri güzeldi ancak sadece açılış töreninde protokol için tribün
yapılmasının dışında halkın nereye oturacağı 4. gün akla gelebildi ki o da sadece
Kılıçarslan Meydanı’nda ve çok yetersizdi, insanlar ayakta izlemeye çalışırken
birçok insanın da geri dönmesine neden oldu. Programlara ilk günün dışında
protokol katılımının olmaması sanırım bu durumu ortaya çıkarırken; genel
anlamda da bu tür organizasyonlarda halka ve protokole olan bakış açımızı da
anlatır gibiydi. İnsanların sosyal ihtiyaçlarının hiç düşünülmemesi de çok
garipsendi.
· Geleneksel olarak gösteri
mahiyetinde de olsa -ki zikir ayinleri her türlü gösterişten uzak olmalıdır-
öğretilerin uluorta meydanlarda abartılı olarak yapılması ayinlerin özünden
uzaklaşmasını da beraberinde getirir. Tarikat geleneklerinde yer alan
mütevazılık kavramlarının, ihlas kavramlarının yerini meydanlarda gösteriye
bırakması üzücüydü. Sahnede ayin yapılırken kimi insanların çekirdek
çitleyerek, ekmek arası yiyerek, sigara içerek hatta üzülerek söylüyorum; uygunsuz
kelimelerle konuşarak izlemesi hiç de hoş olmayacak durumlardı. Gelenekte yer
alan kendini saklama, gizleme gibi kavramlar yerini meydanlarda; gurur, kibir
gibi ve bütün tarikatların benliği yok etme amaçlarının günümüzde tam tersiyle
yer değiştirdiğini de ilan eder gibiydi.
· Adından anlaşılacağı gibi Mistik
Müzik Festivali, farklı inanışların müziğini 20 yıldır şehrimize taşıyarak
çeşitlilik oluşturmuş, Konya bu çok renklilikle, Mevlevi hoşgörüsüyle
bütünleşmişken, bu yıl yapılan programlar bu çeşitliliğe gölge düşürmüş tek
sesli bir koroya dönüşmüştür. Farklı
mistik müzikleri dinleme imkânı olmamıştır. Ayrıca tarikat ve cemaatlerin;
vakıf, dernek adı altında aleni ayin yapması da mistik de olsa bir müzik
festivalinde yer alması öğretileri örselemiştir.
· Programda yer alan semah ve sema
toplulukları görsel olarak da bir ziyafet sunarken gerek Bektaşi ezgileri ve
gerekse Mevlevi müziği insanları oldukça etkilemiştir. Bu iki topluluk
dışındaki; gösteri mahiyetinde de olsa tarikat ayinleri pek çok insan
tarafından hoş karşılanmamış, festival felsefesiyle bağdaştırılamamıştır.
· Belki de ekonomik nedenlerle olsa
gerek, yurt dışı katılımı belli bir seviyeyi yakalayamamıştır. Kendini “Moritanyalı
Türk” olarak tanımlayan ve gerçekten kendini kanıtlamış bir sanatçı olan “Abdullah
Kaymak”, çok başarılı geçen konserinde coşku üst seviyelere tırmanırken mistik
müzik anlayışımızın Kuzey Afrika ve Arap ülkeleriyle olan farkını da ortaya koymuştur.
Bizim tekke müziğimizde özellikle Mevlevi geleneğinde daha meditatif bir yol
izlenirken, bu konserde yabancı izleyiciler müziğin ritmine kendilerini
kaptırarak hiç de alışık olmadığımız dans gösterilerine sahne olmuştur.
· Kültür Bakanlığı ekiplerinin çok
olması da dikkatten kaçmamış ancak bazı ekiplerdeki solistlerin sahne
performansları vasatın altında kalmıştır. Bazı programlarda okunan irfani türkülerin
ardından okunan hareketli türkülerin, mistik müzikle olan alakasını da
sorgulatmıştır.
· Türk Dünyası’nda büyük önemi olan
Ganire Paşayeva’nın sır olduğu gün; bırakın konser iptal etmeyi veya program
yavaşlatmayı, en azından sanatçılarımız yakalarına siyah bir kurdele takarak
merhumun anısına saygı gösterebilirlerdi.
· Festivalin kapanışında coşkulu bir
izleyici karşısında sahne alan Yılmaz Erdoğan’ın Sine-i Şiir dinletisinin
sahnedeki yazımında bile imla hatası olması, Bakanlığın adının yazıldığı bir
festivalde yeterli özenin gösterilmediği izlenimini bırakmıştır. Yılmaz Erdoğan
oyuncu olmanın verdiği tecrübeyle sahnede başarılı bir performans göstermiş
ancak Mevlâna’dan sadece bir şiir okumuştur. Mistik bir festivalde daha çok mistik
şiir okumasını beklemiştik.
· Dernek, vakıf adı altındaki tarikat
yapılanmalarının / cemaatlerin gelecek yıllarda da katılımı sürecek midir? Keza
Urfa Sıra Gecesi benzeri folklorik değerler taşıyan gelenekler; Çayda Çıra,
Konya Barana Gecesi, Bursa Kılıç Kalkan Ekibi, Ankara Seğmenleri gibi benzeri
ekipler de katılacak mıdır soruları kamuoyu tarafından sorulmaktadır.
· Festivalin genel bir
değerlendirmesini yapacak olursak; bu yıl ekonominin ön plana çıktığı açıkça
görülmüştür. Bizi asıl üzen; festival felsefesinin her yıl geriye itilerek çok
sesliliğin terk edilmesidir. Önceki yıllarda yapılan festivalin renklerinden eser
kalmamış gibidir. Belli bir dini anlayışı ön plana çıkarmanın gayreti gözlerden
kaçmamış diğer programlar araya sıkıştırılmış izlenimi uyandırmıştır.
· Sonuç olarak her ne olursa olsun;
Mistik Müzik Festivali Konya’ya mal olmuş şehrimizdeki en önemli etkinlikler
arasındaki yerini uluslararası boyutta sağlamlaştırmıştır. Bunun örselenmesine,
amacının dışına sapmasına en başta Konya halkı izin vermeyecektir,
vermemelidir.
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.