27 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 23 SARI LALE MOR MENEKŞE ZAMANI
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 23 SARI LALE MOR MENEKŞE ZAMANI
Şehir
kültürüne önemli katkılar yapan bu üç müzisyenimize rahmet dilerken,
türkülerimizin daha nice yüz yılları göreceğini umuyorum; çünkü sesleri Konya
semalarında, Akyokuş’tan Konya Ovası’na doğru hâlâ yankılanırken, kalbimizde
sarı laleler ve mor menekşeler açmaya devam etmektedir.
26 Haziran, 2025
KİRAZDAN REZİDANS (YİNG GARİ)
KİRAZDAN
REZİDANS (YİNG GARİ)
Son
siyasi gelişmeler, hayat pahalılığın nerelere geldiğini de örter oldu… Hiç
konuşmaz olduk…
Gerçi
memlekette iyi şeyler de oluyor mesela kirazın kilosu 300 liraya düşmüş!..
Tanesi 10 liradan 6 liraya düşmüş gibi de algılayabilirsiniz.
Eskiden
kiraz güzeli seçilirdi… kirazı bulsak seçeceğiz de…
Ev
almak hayal diyorduk… artık vazgeçtik; hayallerimizi bile çaldılar… Kimler
mesela demeyeceğim onları zaten biliyorsunuz.
Üç
yıldır bir daire radarıma takılı duruyor, satılmadı, satamıyor…
İlk
fiyatı 4 milyon 800 bindi… Satılmadı, tabela kalktı… Geçen yıl 6 milyon 800 bin
olarak satışa çıktı yine satılmadı. Bu yıl yine satışa çıktı, fiyatı sıkı durun
8 milyon 500 bin… yazıyla da yazayım: sekiz milyon beş yüz bin…
8
yıllık 3+1 daire… duvarları altın olsa daha ucuz olur sanırım… Emlakçıların bu
fiyat spekülasyonunda ki rolü nedir çok merak ediyorum. Birisi afaki bir fiyat
yazıyor sonra herkes onu takip ediyor, örnek gösteriyor… Üzüm üzüme baka baka
kararıyor… Olan milletin hayallerine oluyor… Çalınmadık neyimiz kaldı ki? Delinmedik
bir kulağımızın arkası kaldı derdik eskiden, şimdi o da hayallerimizin kapsama
alanından çıktı…
Dillerine
doladıkları bir “rezidans” lafı bir de “lüks” lafı var; içini dolduramıyorlar…
Rezidans ne demek diye sorduğumda verdikleri yanıtlara güler misiniz ağlar
mısınız; apartman girişindeki spotları gösteriyorlar… Ortalık rezidanstan
geçilmiyor… Bir de rezistans diyenler var (lütfen burada çok gülünüz)! Binanın
özelliklerinden haberi yok; kaç yıllık diyorsun kem küm, aidat diyorsun
bilmiyor… Ama komisyonu çok iyi biliyor hatta ezber… Komisyon oranlarına hiç
girmeyeceğim!..
Mesela
diyorum emlakçılar fahiş fiyat istenilen evleri satışa sunmasalar, gerçek
fiyatını söyleseler?
Tamam ev almayalım da çadırda mı yaşasın millet? Kiralasın da demeyin sakın; çünkü yine
sıkı durun demin bahsettiğim sitede 3+1 eve 40 bin lira kira istiyorlar… Yani
iki asgari ücret… Asgari ücretlinin işi ne orada diyene kızarım; çünkü asgari
ücretle çalışanların da en az herkes kadar hakkı var… Bu arada hiçbir özelliği
yok bu dairelerin sıradan evler…
İş
yok diyorlar, bu fiyatlara nasıl iş olsun? Satılmayan dairelerin fiyatını
sürekli yükseltiyorlar… Vatandaş çaresiz; bırakın ev satın almayı kiraya bile
yetişemiyor…
Siz en iyisi kirayı boş verin kiraza bakın, kiraz yine yetişti imdadımıza!..
Hadi
gene iyisiniz; kiraz 300 lira… ying gari…
TAHİR
SAKMAN
25 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 22 HANİ BENİM ELLİ DİRHEM BULGURUM (KONYALI)
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 22 HANİ BENİM ELLİ DİREM BULGURUM (KONYALI)
Şehrimizle
özdeşleşen ve üzerinde en çok spekülasyon yapılan türkülerimizden bir
tanesidir. Konu hakkında herkesin bir şeyler söylediği bu türkü şehrin havasını
yansıtan en önemli türkülerimizdendir.
Türkünün
aslında Konya’nın olmadığı, kanto olduğu ve döneminde kızla kahvelere İstanbul’dan
gelen sanatçıların okuduğu şeklindeki iddiaların yanı sıra Girit’in Hanya ilçesine
kadar uzanan aşk hikâyesine bile bağlayanlar çıkmıştır.
Merhum
Sakman türkünün notasını, 8 Haziran 1963 tarihinde Şehir Postası gazetesinde
yayımlamıştır. Notanın altına şu not düşülmüştür; “Zaman zaman Arap ülkeleri
radyolarında aynı varyantı sözleri Arapça olarak dinlemekteyiz. Zamanıyle bu
türkü oradan mı getirilmiş yoksa Konya’dan mı götürülmüş bilinemez. Her ne
kadar ekseriyetle sözler “mi” sedâsı ile başlanarak söylenmekte ise de, aslı
notada belirtildiği gibi tarzı kadim üzre “ince la” sedâsındadır. -Mazhar-
Benim
şahsi kanaatim türkünün şehrimizden İstanbul’a giderek kantoya dönüştürüldüğü
şeklindedir. Konya oturaklarındaki yapıya işaret eden ve şehirdeki yaşantıdan
izler taşıyan türkü metni bunu göstermekte ve Konyalı
hovardaların ruh halini yansıtmaktadır.
Çok
uzun sözlere ve eklentilere sahip olan türkü metninden bazı bölümleri, Mazhar
Sakman’ın okuduğu şekliyle vermekle yetineceğim. Mazhar
Sakman, türküyü bazen elli dirhem bazen
de yarım okka olarak okumuştur.
Gonyalının gaşlarına vurgunum (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti zamparenin biri
İçer içer dağılıyor merakım (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Sülüman’ım yörü
Nerde galdın canım ilimanım yörü
Sen iç de gel ben gahrini çekerim (yörü yörü Gonyalım Yörü)
Oğul balim yörü Gonyalı yörü
Sevdalı yörü dalgalı yörü
Nasibimi alamadım dünyadan (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yörü yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti Osmanlının biri
Aklım olsa Gonyalıya varırdım (yörü yörü Gonyalım yörü
Oğul balim yörü Gonyalı yörü
Gız nişanlın geliyor Osmanlıca yörü
Çıra yaksam Gonyalıyı arasam (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti huvardanın biri
Şu Gonya’dır asıl benim vatanım (vatanım)
Gel Gonyalı iki gadeh atalım (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yörü yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti Osmanlının biri
Hani benim elli direm yoğurdum (yoğurdum)
Gonyalıdan üç oğlan doğurdum (yörü yörü Gonyalım yörü)
Yörü yavrum yörü Gonyalım yörü
Şimdi burdan geçti zamparenin biri
TAHİR SAKMAN
24 Haziran, 2025
SİDE VEYA ORTAK VATAN (GONYA GUŞ GÖZÜ)
SİDE VEYA ORTAK VATAN (GONYA GUŞ GÖZÜ)
Side aynı Side… değil elbette bir adım hatta birkaç adım
daha ileriye taşınmış...
Yerli turist açısından değişen
bir şey yok, aynı be ya! Esnaf haklı mı desem bu konuda ama bu sefer kendi
halkımıza haksızlık etmiş olacağım fakat esnaf da haklı kendince… İnsanlar
otellere tıkılmış durumda ve bu yüzden esnafın iş yapması oldukça zor
görünüyor; bunu ağzına kadar mal dolu ama müşterisiz dükkânlardan anlıyorum.
Şimdi inanmayacaksınız ama
giyim sektöründe fiyatlar oldukça makul… hatta Konya’dan düşük desem yeridir;
en pahalı tişörtler 5 Euro yani 225 TL… Konya’da en son aldığım tişört 500
liraydı…
Her dükkânın önünde bozuk
aksanla “Hello” denilmekten sıkıldım. Ecnebiye benzer bir yanım mı var? Ben “merhaba”
deyince düşen suratlar…
Side’de esnaf, ülkemizden önce
Avrupa Birliği’ne girmiş olmalı; çünkü tüm etiketler istisnasız Euro… Türk
lirası dediğim zaman isteksiz bir biçimde hesap makinesiyle… hatta Türk lirası
verdiğim zaman üstünü vermekte zorlanan esnaf bile gördüm, burada pek
kullanılmıyormuş!
Kaldığım otel dolup dolup
boşaldı. Almanların yanı sıra tabii ki Ruslar… sanki ortak vatanımız! İspanya’dan,
Polonya’dan hatta Romanya’dan gelen misafirler bir arada ilginç bir tablo
oluşturdu. Türkler mi? Olma mı, birkaç aile…
Otelin +16 olması nedeniyle
çocuk yoktu, aile oteli hatta tekavüt (gençler için açıklama: mütekait, emekli)
oteli de diyebilirsiniz… Konuşmalarından,
görgüsüzlüklerinden ve kabalıklarından Avrupa’nın köylüleri olduğunu
anlayabilirsiniz ki bizim köylülerimiz nerede bunlar nerede… Bizim köy insanımız
görgülüdür, aç gözlülük yapmaz, yiyecek gördü mü saldırmaz…
Ama bizim köylülerimiz,
emeklilerimiz için tatil bir hayaldir… Ülkemizin en güzel yerleri bunlara
rezerve… Tarih dersen burada, doğa burada, deniz burada… Peki, bizim insanımız
nerede?
2 bin yıla dayanan antik
tiyatro, "insanlar ne kadar da meraklıymış sanata" dedirtiyor… Apollon tapınağından arta
kalanlar göğe yükselmeye devam ediyor… İnsanların ihmal etmediği tek şey
tapınaklar olmalı; ihtişamlı, gösterişli, devasa boyutlarda… Tapınaklar küçük
olsaydı dualar kabul edilmez miydi?
Hiçbir otelde görmemiştim;
Atatürk posteri asılıydı ve ışıklandırmışlardı ayrıca bazı personelin sırtındaki
Atatürk imzası da bu otele tekrar gelmek için bir neden olabilir…
Savaş… buralar dünyadan
soyutlanmış gibi… kimsenin haberi yok… Tatildeyiz ya, onu da siz düşünün!
38 derece sıcaktan 26 dereceye
dönünce Konya’da, bir an üşüdüm desem yalan değil…
Rahmetli babaannem Vesile
Hanım “Gonya guş gözü kadar da galsa, dışarı çıkma!..” derdi… Çıkmamalı mıyım?
TAHİR SAKMAN
19 Haziran, 2025
MAZHAR TÜRKÜ HAZİNESİ 21 ÇEVRİLİR CİHAN BAŞIMA DAR OLUR (EFENDİM)
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ
HAZİNESİ 21 ÇEVRİLİR CİHAN BAŞIMA DAR OLUR (EFENDiM)
Her duyuşumda ilk defa
duymuşum gibi iliklerime kadar titrediğim bir koşma…
Selçuklu asırlarındaki
kültür biriminin yüzyılımıza yansıması gibi duran âşıklarımızdan bir tanesidir
Kenzî… Oldukça içli olan bu âşığımız, âşık kelimesinin vücut bulmuş hâli
olduğunu koşmalarıyla göstermiştir… Yüreğinde aşk yarası olur da içli olmaz mı
insan?
Şehriban… isminde bile
enteresan bir gizem var ve isminin titreşimlerinden, Türkmen güzeli Şehriban’ın
yürekleri nasıl yaktığını anlayabilirsiniz... Şehriban’a âşık olan Kenzî,
sevdiğine kavuşamamanın verdiği ızdırapla yanında gezdirdiği kuzusuna sarılıp “Şehriban’ım,
yandı canım” diye dolanırmış.
Acısını hissedebiliyorum. Yüreği
yanık bir âşığı kim anlayabilir ki?
Oğuzların şehrinden,
Karaman’dan yetişen birçok âşığımız gibi Kenzî de duygularını şiire dökmüş. Mısralarından
dökülen yangınlar, günümüze Konya oturakları vasıtasıyla ulaşırken serbest
ritimli bölümleriyle yangınlara ateş dökmeye devam ediyor. Konya oturaklarında
en çok seslendirilen türkülerden olan bu koşma, yanık sözleriyle uyumlu yanık
ezgisi ve aranağmesiyle usta malı türkülerimizden bir tanesidir. Günümüzde çok
okunmasa da ses kayıtları yitip gitmesine izin vermeyecektir. Aşkını ölümsüz
mısralarla günümüze taşıyan Kenzî, bedenini 1884 yılında bıraksa da kalbi ve
sevdası kıyamete kadar bu koşmada yaşayacaktır…
Kenzî hakkında daha geniş
bilgi isteyenler D. Ali Gülcan’ın “Karamanlı Gufranî ve Kenzî” ismiyle Konya’da,
Ülkü Basımevi’nde (Yeni Meram Gazetesi) 1968 yılında basılan kitabı inceleyebilirler.
(Kitabı yıllar önce merhum Yalçın Bahçıvan matbaada arayıp bulmuş ve bana
hediye etmişti. Ben de herkes faydalansın düşüncesiyle kitabın fotokopisini almış
aslını Konya İl Halk Kütüphanesi’ne, merhuma hatıra olsun diye imzalatarak
vermiştim. Meraklıları Konya İl Halk Kütüphanesi’nde bulabilirler.)
Mazhar Sakman 12 telliyle
çalıp söylerken, Kenzî’nin duygularını yansıtırcasına kalbinin derinliklerinde
saklı bir sevdanın dumanlarını da açığa çıkarıyor.
Bu mısraları canda duymamak
mümkün müdür?
ÇEVRİLİR CİHAN BAŞIMA DAR
OLUR (EFENDiM)
Çevrilir cihan başıma dar
olur
Efendimden bana hitap
olunca
Bülbül gibi işim ahu zar
olur
Gül yüzünden ref’ü nikap
olunca
Vücudum şehrini odlara
yakma
Nüsha-i kübrâdır gönüle
hor bakma
Gönlümün binasın kast edip
yıkma
Tamir kabul etmez harap
olunca
Efendim aşkınla işte
püryanım
Semalara çıktı ahu figanım
Sefa mı kesp ettin kaşı
kemanım
Kenzî’nin ciğeri kebap
olunca
TAHİR SAKMAN
18 Haziran, 2025
GÜLLERİN SARHOŞLUĞU
GÜLLERİN SARHOŞLUĞU
Dünyanın bütün güllerini
dikmişler…
Kimisi sevdaya tomurcuklanıyor
kimisi esrik bir aşkın son nefesi gibi hüzünlü… Ama gül… gülüyorlar; insana
inat sanki yaşam dolular ve nefesleri, çığlıkların ötesinde cennet kokuları mı
desem yoksa cennete koku veren mi?
Binlerce gül, gülüyorlar…
Binlerce nefes sarıyor,
güllerin nefesinde… Yitip gitmek serbest; bir an unutun her şeyi hatta çokça an
unutun, farz edin ki cennetin ötesinde bir yerde, gizlenmiş, efsunlu bir
dünyanın kapılarını aralamışsınız, aygın, baygın kokular içindesiniz, ölseniz
gam yemeyeceğiniz bir yerde…
Gül bahçesine hoş geldiniz…
Karatay Belediyesi… Tarihi
dokusu yanında otantik yaşamların el değmemişliğiyle, değen ellerin yavaş yavaş
kıpırdandığı topraklar…
Kumköprü balcanıyla…
sanırım artık yok… Karatay’daki doku da değişiyor; o çok sevdiğimiz bostanlar mazinin
ihtişamında boy gösterirken, kuruyan şehir ırmaklarına dökülen betonlar gibi:
Kırmızı bir gül… yanıyor
mu kanıyor mu belli değil?.. Aşkın rengine boyanmış… Hemen yanında sarı güller
biten bir sevdanın kolları gibi sarıyor sizi. Begonvil deyince Bodrum gelir
aklınıza ama burada begonviller bir ağaç gibi göğe yükselmiş, önünüzü kesiyor… göğe
tırmanmak size kalıyor…
Ama illa ki beyaz gül;
bulutlar gibi saf bir aşkın timsali…
Peygamberi remzeden ve Hz.
Pir’in hakikat aşkına, Leyla’dan Mevlâ’ya giden yollar gibi…
Horasan Erleri gibi sufiler
gibi döne dön… tennureler aklığını beyaz güllerden mi almış ne?
Zamana el vurmak… Saatleri
susturmak ve güllerin kokusunda yaşadığınızı hissetmek… hangi sarhoşluğa sığar
ki bu?

Ama güllerin kokusuna,
rengine ömrünüzü sığdırabilirsiniz…
Karatay Belediyesi,
dünyanın bütün güllerini buraya dikmiş, güllerin kanı da burada, şarabı da…
içmek size kalıyor… Diken… Gül dediğin kanatmalı yürekleri… Yârin acı sözleri
gibi, hasretin rengi gibi ama…
Yaşamınız gül olsun…
TAHİR SAKMAN
17 Haziran, 2025
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
İlk çiti çeviren… ilk mülkiyet
hakkını… önce ben geldim, ilk ben gördüm, burası benimmmm…
Her kimse ilk çiti çeviren
olmalı savaşları başlatan… Çiti korumak için asker gerekli, asker için devlet…
sonrası malum…
İlk savaş olarak arkeolojik
bulgularda işaret edilen bölge günümüz Kuveyt sınırlarına yakın bir bölgede
Sümerliler ile Elamlılar arasında geçtiği varsayılıyor. Habil ile Kabil’i
saymazsak tabii…
Ve o günden bugüne
insanlık değil doğrusu insanlar, yeni silahlarla bir şekilde savaş için nedenler
uydurdu… Aslında savaş için nedene de gerek yoktu…
Uzun yıllar önce bendenizin
Derviş Ozan yıllarında söylediği ve Bir Hayat Yetmez isimli kitabımda yer alan
bir şiir; Güneşi Bıçakladılar…
Güneş bıçaklanmaya devam
ediliyor… Güneşin ardındaki hedef insan, hedef alan da insan…
Ne doymaz bir gözünüz
varmış…
Barış; ancak şiirlerde,
şarkılarda… bir ütopya olarak kalacak… ve güneş bıçaklanmaya devam edecek...
GÜNEŞİ BIÇAKLADILAR
İnsanları tümden yok etmek
için
Ne yoruldular ne
durakladılar
Ne zaman bir ışık gördüler
ise
Ansızın güneşi
bıçakladılar
Mermiler soğuktur aşktan
ne anlar
Kanla dolduruldu nice
kovanlar
Düştü yiğit kıs kıs güldü
şeytanlar
Toprağın üstünü
yasakladılar
Üçüncü cinnetin başladığı
an
Ne kaybeden vardır ne
kazanan
Geriye kalan bir avuç kül
duman
Cehennemde zafer
sayıkladılar
Güvercinler suskun
defneler solgun
İnsanlarsa yorgun insanlar
ölgün
Modern kıyametin koptuğu o
gün
Hasretle karayı
kucakladılar
Derviş Ozan der ki zekâ
dört köşe
Hasret mi kalacak sular
ateşe
Bir çağrıdır şimdi suskun
güneşe
Kör duman içinde çok
beklediler
TAHİR SAKMAN
16 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 20 İNCE ÇAYIR BİÇİLİR Mİ?
TÜRKÜ HAZİNESİ MAZHAR
SAKMAN 20 İNCE ÇAYIR BİÇİLİR Mİ?
Konya’nın türkü geleneğini
yansıtan ve bir türkünün sadece bir türkü olmadığının ispati gibi olan türkülerimizden
bu türkümüz oldukça ilginç…
Türkünün hikâyesini Kamil
Uğurlu ağabeyimiz yine bir Konyalı olan merhum İhsan Hınçer ağabeyimizin
yıllarca yayımladığı ve folklorumuzun en önemli kaynaklarından birisi olma
özelliğini taşıyan Türk Folklor Araştırmaları dergisinde “Kasım 1963, Sayı: 172
sayfa 3222-3223” yayımlamış… Kamil Uğurlu’nun öyküleştirdiği ve bir anlatım
harikası olan bu hikâye beni çok etkilemişti, okumanızı öneririm.
Çelebilerden bir kıza âşık
olan vali yaverinin (kaymakam) hazin hikâyesi… Sevdaya izin vermeyen 7 kara
hançerli Meram’da vali yaverini katlederler, türkü ona yakılmış…
Türkü iki şekilde icra
edilmektedir Konya oturaklarında… ikinci versiyonunda türkünün bir yerinde
çalgılar susmakta ve bir es verilmektedir; vali yaverinin aşkına bir saygı
ifadesidir bu… Burada verilen es, yerel kanun sanatçımız Gökmen Hasan Hüseyin
Ağa tarafından eklendiği söylenmektedir.
Bu zarafeti ancak Konya
türkülerinde bulabilirsiniz… Aşka saygıdır bu… Ne zaman aklıma gelse vali
yaverini anmadan geçemem…
/Meram aşk ülkesi/
demiştim bir şiirimde, bu türkü de bunun ispatıdır… Meram’da yaşanmayan bir
sevda, sevda değildir…
Türkünün nakaratında geçen
“ihah ihah hah hah hah hah” sözleri yine Konya türkülerindeki zarif bir gülüşü
ifade eder… Yani 7 kara saplı bıçağın sevdayı öldüremediğini ve yüzyıllar boyunca
türküde, Meram’da yaşayacağını anlatmaktadır, gülerek…
Son dönemlerde “Ankara’nın
tren yolu“ gibi sözler eklenerek varyantları okunmaktadır ama türkü
Konya’nındır… Üzüldüğüm; Konyalı yerel sanatçılarımızın türkünün orijinali
dururken varyantlarını okumalarıdır.
Ne zaman Meram’a gitsem
kulağıma bu türkü çalınır, uzaklardan saplanan bir hançer gibi sevdanın
feryadını duyarım:
(İhah ihah ah) Paşam ben
yandım
İllerin köyünde (guzum) eğlendim galdım
Meram bağlarında bağlandım galdım
Uyudum uyandım yanımda sandım
TAHİR SAKMAN
15 Haziran, 2025
"Hep Yarım"
HEP YARIM (HÂLÂ YARIM)
Solist: Dilara Uğuralp
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Selçuklu asırlarının
ihtişamıyla avunan bir şehrin yıkık çocuklarıydık…
Ne zaman bir kartal görsek
ufukların hepsini bizim sanırdık; bizim olmayan… uzaklardaki yalnızlıklar bizimdi
aslında… Yarım yarım yaşadık belki ama vallahi yaşadık; hem de dibine kadar…
Ne unuttuklarımızı unuttuk
ne hatırladıklarımızı hatırladık…
Hep dünden kaldık, yarınları
kılıçların keskin düşüncelerinde aradık… aradık ama vallahi aradık…
Bulmasak da aramanın vahşi
lezzetinde yitirdik düşlerimizi… ve yarımları birleştirmeyi unuttuk...
Yarım yarım… tam olan
hayattı; hayatımız… bir gün tamamlanınca belki bir kuş çakar pencerenizi ve
yarım hayatların yarım şarkılarını tamamlar…
Gözleriniz dalarsa hatıralara
bilin ki… boş verin, bilseniz ne olacak ki…
Yarım işte; hep yarım,
yaşadık yarım yarım…
Hep yarım… hâlâ yarım…
HEP YARIM
sanma sakın unuttum
kalbimde seni tuttum
geleceksin diyerek
hep kendimi avuttum
sen olmayınca canım
eksik kaldı bir yanım
bir ömür hasretlerde
yaşadık yarım yarım
hep yarım çok yarım
eksik kalmış yıllarım
sen üzülme canım
inan mutlu yaşadım
uzun yıllardan sonra
masal konmuş dudağa
ilkbaharda olmazsa
sonbahara mutlaka
koştukça adım adım
dile düştü feryadım
yarım yarım olsa da
yine mutlu yaşadım
TAHİR SAKMAN
14 Haziran, 2025
ALIŞAMAM
ALIŞAMAM
Solist: Çiğdem Yıldırım
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Bir Derviş Ozan şiiri “Alışamam…”
Alışmamamız gerekenleri söylemişim…
Yoksa alıştık mı?
En kötüsü “alışmaya
alışmak” olmalı…
Hayatın bize sunduklarından
gayrı ne varsa… İnsan eliyle yapılan, doğalın dışında…
Alışmaya, alışmamanın
başkaldırısı bu…
Sadece yaşam… Alışmamız
gereken bu…
ALIŞAMAM
Üç günlük ömrümde menfaat
için
Üç kağıda asla alışamam
ben
Gelen ağam giden paşamdır
diye
Dalkavukluk edip yılışamam
ben
Canların şahına çevrili
yüzüm
Dobra dobra söyler gerçeği
sözüm
Fukara malına dikilmez
gözüm
Garibin hakkına ilişemem
ben
Hak’tan gayrısına eğilmez
başım
Sırat köprüsünden incedir
işim
Gözümün nuruyla kaynıyor
aşım
Haram lokma ile gelişemem
ben
Boğmadım zamanı asla
şişede
Desenim çizilmiş aşkta
neşede
Ağlıyorsa maznun ıssız
köşede
Karşısına geçip gülüşemem
ben
Derviş Ozan der ki senden
gördüğüm
Kötülük de olsa hayra yorduğum
Basit hesaplara kalkmaz
yumruğum
Kuduz itler gibi dalaşamam
ben
TAHİR SAKMAN
![]() |
Derviş Ozan / Tahir Sakman |
13 Haziran, 2025
RÜZGÂRA TÜRKÜ SÖYLEMEK
RÜZGÂRA
TÜRKÜ SÖYLEMEK
Bazen
suya yazıyormuşum, rüzgâra söylüyormuşum, bulutlara üflüyormuşum gibi geliyor…
Sonra
karşıma öyle şeyler çıkıyor ki bu düşüncelerimden hemen vazgeçiyorum. Yapılan
işin boşa gitmediğinin kanıtı gibi duruyor karşımda 1940 yılına ait iki derleme
fişi…
Merhum
Mazhar Sakman, Muzaffer Sarısözen’in Konya’ya geldiğini ve kendisinin çalıp
söylediğini ve plaklara kaydedilerek dinlediğini anlatırdı…
18
Temmuz 1940 tarihli iki fiş… İTÜ Devlet Konservatuvarı Akademisyenlerinden
dostum Süleyman Şenel yollayınca aklıma hemen bu anı geldi… Bu iki fişteki
türkülerden biri “yel eser kum savrulur” diye de bilinen meşhur halk
hikayelerinden Arzu ile Kamber’in Konya oturaklarındaki yansıması… Bu türküyü
babam, uzun kış gecelerinde, Akbaş Mahallesi’ndeki kadın toplantılarında
gençliğinde okuduğunu da anlatırdı. Türkünün benim kaydettiğim sözleri şöyle:
YEL
ESER KUM SAVRULUR (ARZU ILE KAMBER)
Yel
eser kum savrulur
Cihan
başıma çevrilir
Sana
derim nazlı yâr
Yol
buradan ayrılır
Hey
zenciler zenciler
Serhoş
m’olur çengiler
Arzu
Hanım topuğun
Sıkmayın
üzengiler
Hey
Nazilli Nazilli
Koyunları
çifte kuzulu
Koyunların
alnında
Arzu’yla
Kamber yazılı
Arzu’m
yasa batmışsın
Hilal
kaşlarını çatmışsın
Sofraya
teklif olmaz
Bildim
ağular katmışsın
Hayvanlarda
dilsiz ne
Yemişlerde
gülsüz ne
Söyle
bana Kamber’im
Kur’an’da
mimsiz ne
Yoktur
balığın dili
Olmaz
incirin gülü
Sorar
isen mimsizi
İnna
atayna suresi
Son
üç kıta Süleyman Şenel’in, Mazhar Sakman derlemesinden alınmıştır.
İkinci
derleme fişine göre derlenen türkü “Kahvenin önünde tabakam kaldı (Memedim)…
Ankara Maarif Vekilliği Ankara Konservatuvarı antetli derleme fişlerine Mazhar
Sakman’ın mesleği gedikli başçavuş olarak yazılmış. O tarihlerde bandoda
astsubay olarak görev yaptığını bildiğimiz merhum Sakman’ın muhtemelen yaz
tatilinde bulunduğu sırada derlenmiş olmalı.
Derleme
fişleri bulunan türkülere ait kayıtlara, plaklara henüz ulaşamasak da eğer
plaklar bozulmamışsa, kırılmamışsa bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Mazhar
Sakman’ın 30 yaşındayken söylediği türküleri muhtemelen bir gün dinleyebilecek
olmanın heyecanı beni şimdiden sardı…
![]() |
Aynı dönemde Silleli İbrahim Berberoğlu'ndan yapılan derlemeden kalan hatıra... |
Kitap çalışması nedeniyle bu fişleri arşivlerden ortaya çıkaran Celal Volkan Kaya’ya ayrıca teşekkür ederim. Süleyman Şenel ile birlikte TRT İstanbul Radyosu’nda “Türkü Yazıları” isimli çok önemli bir program dizisi yayımlayan Celal Volkan Kaya, önemli çalışmalara imza atan uzman bir isimdir. Süleyman Şenel ile birlikte 27/07/2020 tarihinden itibaren Konya türküleri ile ilgili çok önemli bir arşiv çalışması yapmışlar ve dört bölüm halinde yayımlamışlardır. Kayıtları, Konya türkü kültürü açısından hazine değeri taşımaktadır ve bugüne kadar yapılan en kapsamlı çalışmalardan bir tanesidir. Dört bölümde Konya türküleri ile ilgili çok önemli bilgiler verilmektedir. Ses kayıtları arşivimde mevcuttur ve önümüzdeki dönemlerde yayımlamayı düşünüyorum.
Her ne kadar şehrimizdeki folklor çalışmalarının ilgisizliğe kurban edilmesinin izlerini görüp üzülsek de yetkin, uzman isimlerin bu konulardaki çalışmalarını görünce içimiz ferahlıyor…
Ve rüzgâra türkü söylemeye devam etmek için artık daha çok nedenimiz var…
TAHİR
SAKMAN
12 Haziran, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 19 KAYMAKAM KIZI
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ
HAZİNESİ 19 KAYMAKAM KIZI
Konya oturaklarında okunan
türkülerimizden bir tanesini Mazhar Sakman 12 telliyle çalıp söylerken ona uduyla
Cenap Kendi, kanunla Kazım Büyükşalvarcı eşlik ediyor. Hepsi de merhum oldu,
rahmetler onlara olsun…
Serbest ritimli
bölümleriyle içimizi ısıtan türkülerimizden olan bu türkünün, Konya oturaklarının
günümüzdeki uzantıları olan baranalarda da uzun süre yaşayarak geleceğe intikal
etmesi en büyük temennimiz…
Bu türküleri yayımlarken
maddi bir beklenti içine girmediğimizi; salt şehir folkloruna ve ülke
folkloruna Mazhar Sakman ve ekip arkadaşlarının mirasını geleceğe emanet etmenin
tek arzumuz olduğunu da belirtmek isterim.
Bizlerden zaman zaman Konya
türkü kültürüne gönül veren dostlar tarafından istenen ses kayıtlarını, bir
bütün olarak geleceğin derlemecileriyle, araştırmacılarına kaynağından sunmak
istedik. Bunun dışında kimseden maddi bir karşılık beklemedik.
Tek beklentimiz, yukarıda
söz ettiğimiz hedefler doğrultusunda amacına ulaşmasıdır.
Amacımızın gereği olarak
beğeni sayısına değil ama izlenme sayısına bakıyorum ve bu da bizi en azından
sayfamdaki dostların sayısıyla mukayese etmeye itiyor…
Sevgili dostlardan; Konya
türkü kültürüyle ilgilendiğini, sevdiğini, dinlediğini varsaydıklarımdan blog sayfama ve Youtube kanalıma abone olmalarını rica etsem çok şey mi istemiş olurum acaba?
Neyse, ben elimden gelenin
en iyisini yapmaya çalışıyorum…
Türkülerle kalın…
TAHİR SAKMAN
11 Haziran, 2025
"BİR HAYAT YETMEZ"Dİ
BİR HAYAT YETMEZ
İlk şiir kitabımın ismiydi
“Bir Hayat Yetmez…”
Bir hayat yetmeyecekti, ta o
yıllarda görmüştüm; yıl 1999…
Ve bir hayatın içine birkaç
hayat sığdırmıştım… O heyecanlar, fırtınalar artık çok gerilerde kaldı ama çok
mutluyum; yaşadım, gördüm…Bir hayatın içinde birkaç hayat gördüm, yaşadım…
Acısıyla, tatlısıyla her şeyi kabulümdür…
Cenneti de yaşadım,
cehennemi de…
Bir hayatın yetmeyeceğinin
ispatı gibiydi hayatım… İnsanın yüreğinde delice rüzgârlar esmeye görsün;
hiçbir şey tutamaz artık… Fırtınaların önünde savrulan yaprak değildir şair
yüreği; fırtınaları yönlendirenin ta kendisidir…
Oysa Derviş Ozan şiirleri
geleneksel hece şiirimizin ve geleneksel düşüncelerin etkisinde olsa da
değişimin işaretleri çoktan başlamıştı bile…
Arşivimde bile kalmayan bu
kitabımı geçenlerde Rampalı Çarşı’dan satın aldığımda sanki matbaadan çıkan ilk
kitabı elime almış gibi sevinmiştim…
Derviş Ozan şiirlerini
okumak isteyen dostlar, kitabın pdf’ini blog sayfamdan indirebilirler…
https://tahirsakman.blogspot.com/
https://drive.google.com/file/d/1prmE9jrO3kfG3l_kfyVVpm33TaG595lz/view?pli=1
O çılgın dönemlerimde -ki
Konya gibi kapalı, içe dönük bir toplum yapısı içinde hiç de kolay değil- yani
yaşadığımı iliklerime kadar hissettiğim dönemlerde sanki bir ben vardım bu evrende
bir de hayat…
500 yıl yaşayacaktım… sonra
üç yüze razı oldum sanki…
Şimdilerde ise daha mütevazı yıllar takılıyorum; bir hayat yetmezdi, eh, en azından bir yüz daha yaşarım…
/durdum divana
uymadım imama
manitu belasını versin
mevtanın/ demiştim…
Vallahi yetmiyor, bir
hayat ne ki hem çok uzun hem çok kısa… heyecanlarım beni hızlı yaşattı ama genç
öldürmedi, cesedim yakışıklı olmayacak… (Bir dönemin simgesi bir söz vardı:
Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun!) Bu hız, hayatın kısa tarafında
yaşattı. Bir alacağım var sanıyorum…
Benim hiç kabahatim yoktu
ki… hayat çok güzeldi ve yaşanacak o kadar çok şey var ki…
BİR HAYAT YETMEZ
Bir giz var içimde nicedir
saklı
Kıpır kıpır bir şey
çözemediğim
Düş onunla güzel gerçek
yasaklı
Gün ışıdığında sezemediğim
Yaşanmaya hasret nice
duygular
Bir hayat yetmez ki kaçtı
uykular
Ağıtlar düzerek ağlaşır
sular
Bir avuç yeşile
bezemediğim
Arzularım güne tutsak mı
şimdi
Peki ordaki ben söyleyin
kimdi
Belki de bir masal belki
resimdi
Elimde fırçayla
gezemediğim
Tatmadım doymadım neydi ki
o an
Yaşamadım desem acımaz
zaman
İçimde heyecan hey Derviş
Ozan
Bir türlü başını
ezemediğim
TAHİR SAKMAN
08 Haziran, 2025
DÜNYAYI ŞAİRLER KURSAYDI
DÜNYAYI ŞAİRLER KURSAYDI
1999 yılında yayımlanan ve
Derviş Ozan mahlaslı şiirlerimden oluşan “Bir Hayat Yetmez” isimli kitabımdan
bir şiir; “Kurban…”
Ne kadar çok kaygılarımız
varmış ki… ya şimdi?
Dünyayı kan ve ateşle çevreleyen
emperyalizmin ve onun uşakları… Ne zaman uyanırsak ve ne zaman hayata saygı
duyarsak, o zaman her şey düzelecek; insan, insanı sömürmeyecek, adil paylaşımlarla
insanca, hakça bir düzen kurulacak… mı? Kurulabilir mi?
Çok da umudum yok aslında;
çünkü, insanın olduğu her yer kan…
Eğer insanlık bunu
başarabilirse bir gün, gerçekten insan olmanın hazzını yaşayabilecek… ve
sevgiler şairlerin mısralarından çıkıp hayata egemen olabilecek…
Keşke insanlar, şairlerin
kurduğu dünyada yaşayabilselerdi…
KURBAN
Atomsuz nötronsuz bir
dünya için
Dualar ediniz bayram
sabahı
Nice insan için insanlık
için
Dualar ediniz bayram
sabahı
Güvercinle defne dalı
ellerde
Barış şarkıları dönsün
dillerde
Mutluluğun bitmediği
yerlerde
Dualar ediniz bayram
sabahı
Karanlığı karanlıkla
boğarak
Sevgilerle güneş gibi
doğarak
Yunus gibi her gönüle
sığarak
Dualar ediniz bayram
sabahı
Medeniyetin on parmağı da
kan
Bir mermiye kurban edilmiş
insan
Barış dilerken size Derviş
Ozan
Dualar ediniz bayram
sabahı
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)