ALÂADDİN TEPESİ’Nİ KURTARMAK
Hiç de mutsuz değilim ama umudum da yok olmak üzere…
Uzun yıllar üzerine şiirler söylemiştim, makaleler
yazmıştım… Yetmemiş boy boy fotoğraflarla manşetlere taşımıştım ama…
Bu şehirdeki, tarihi yapıları koruma adına yapılan
cinayetleri yazmıştım… pek çok insan da benim gibi düşünüyor ama güzide
basınımız nedense bu konularda şimdi sus pus… Anlı şanlı, kültür, sanat denildiği
zaman ortalıkta boy gösterenlerin de sesi çıkmıyor… Her neyse...
Hafızam, yıllar öncesine kayıyor: Bir iftar davetinde dönemin Konya
valisinin Meram’daki konutundayız… Çay sohbetinde konu, “Konya için öneriler”di…
Bendeniz her zamanki Don Kişotluğumla önerilerimi sunduktan sonra ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı; ileri mi gitmiştim… asla, az bile
söylemiştim. Ama anlı şanlı kültür adamlarımız, gazetecilerimiz içten içe bana kızmışlardı, bunu
hissedebiliyordum.
“Alâaddin Tepesi eğer bir Avrupa ülkesinde olsaydı
değil etrafından tramvay geçirmek, bisiklet bile geçirmezlerdi” demiştim.
Tramvayın
ve etrafındaki ağır trafiğin tepeyi her yıl biraz daha göçürdüğünü görmüyor
musunuz? Şimdilerde İplikçi Camisi’nin önünden geçen tramvayın, sekiz asırlık caminin duvarlarını
çatlattığını da mı görmüyorsunuz?
“Beş bin yıllık tarihi olan ve şehrin simgesi
ve şehrin ilk yerleşim yeri olan tepeyi, otopark olarak kullanmanın üstelik
belediyenin burada bilet kesmesinin ayıbını kim üstlenecek” demiştim. “Belediyenin
parası yoksa aramızda para toplayalım da otopark olmaktan kurtaralım” demiştim.
Sadece, o dönem Konya Milletvekili olan Sayın Mustafa Kabakcı, “tepeyle ilgili olarak proje hazırlandığını ve yakında hayata geçirileceğini”
söylemişti.
Önce orduevi taşındı, bu alana Konya Panoraması yapılacağı söylendi sonra ondan da vazgeçildi. Proje rafa kalktı, nedenini bilmiyoruz...
“Aman efendim, güzel efendim” şeklindeki şakşakçı
yaklaşımlarla şehrin tarihi mekânlarına yapılan zulmü görmezden geliyoruz…
Önce köfteciler mekân tutmuştu, şükür temizlendi,
otopark olmaktan da kurtarıldı.… sonra ağır granit döşediler ki tepe biraz daha
çöksün… çim ektiler her gün suladılar… itirazlar oldu; “az su isteyen bitkiler
ekilsin” diyenler oldu, dinlemediler…
Geçtiğimiz günlerde tepeye Kafem yapılacağını duymuş ve
bir yazı da kaleme almıştım. Şehirdeki gazetelerden birinde bir özel
haber yayımlandı. “Alâeddin Tepesi Kurtarılacak”mış…
Madde bağımlılarının mekânı olmuş, güvenlik endişeleri
varmış… kurtarmak için Kafem yapılacakmış, büfeler yapılacakmış… Bu büfeler Alâaddin’in
her yerine daha önce de yapılmıştı sonra sonuçlarını tüm Konyalı biliyor, gücün
yıkmışlardı.
Madde bağımlıları varsa, güvenlik sorunu varsa bu
emniyeti ilgilendirir. Böyle bir proje Alâaddin’in talana açık hale gelmesine neden olabilir.
Birkaç senedir hep yazıyorum; Alâaddin Köşkü’nün kalıntısını
koruyan eski şemsiyenin yerine yapılan ucube için “Ucube Sultan Tekkesi” diye…
Şimdi o ucubenin yerine yenisinin yapılması için uluslararası yarışma
düzenlenecekmiş… İlahi belediye… Kendi mimarlarımız ne güne duruyor üstelik
dünyaca ünlü mimarlarımız varken!
“Acaba” diyorum “kurtarılacak olan Alâaddin Tepesi mi?
Yoksa inşaatçılar, betoncular, müteahhitler mi?”
Bu şehirdeki Anıtlar Kurumu, mimarlar, mühendisler,
sanat tarihçileri ve konuyla ilgili olan tüm dernekler, vakıflar, meslek
kuruluşları müdahil olmak için tepenin yerle bir olmasını mı bekliyorlar?
Tepeye dokunmasanız, tarihi eserlere hiç dokunmasanız
daha iyi korunacak… Lütfen ecdat yadigârlarına dokunmayın; bu, bu şehre yapabileceğiniz
en büyük iyilik olacaktır, emin olun!
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.