YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

06 Ocak, 2023

BAŞKA ŞEYLER




başka şeyler bunlar
para pul mesela
kula kul
kayırmaca kandırmaca
soymaca yalan dolan
 
başka şeyler
emmi dayı ahbap çavuş
kirli düşünceler
 
başka şeyler bunlar
başka şeyler
bizde hiç görülmemiştir
 
başka şeyler
dünyanın çarkı değil
yandaşın çarkı döner
hak huk guguk
sosyal adalet insan hakları
başka şeyler bunlar başka şeyler
 
TAHİR SAKMAN

 

04 Ocak, 2023

AH EFENDİM BİZ YANDIK / ÇABUK GELSİN O SANDIK

 

Daha iki ay olmadı; kremanın kilosu 80-90 liraydı, önceki gün aldım 125 lira... Enflasyon %64 öyle mi? Süt 14, yoğurt 50-60, peyniri sormaya cesaret edemedim… Nasıl cesaret ederim ki pek muhterem küflü peynir bile 130 olmuş…

 

Açlık sınırı 8 bin küsur ama emekli maaşı 4-5 bin...

 

Asgari ücrete %54 emekli maaşına %25... tabii asgari ücretliler bir başka ülkede, emekliler bir başka ülkede yaşıyorlar...

 

Emekli olduğumda maaşım asgari ücretin üzerindeydi. Önce yavaş yavaş düştü, asgari ücretle eşitlendi sonra altına indi, en son fark, aleyhime 1000 lira civarındaydı şimdi 3000 lira civarında...

Meclis lokantasında ucuz çorba içtiklerinden sanırım vatandaşın çorbası kaça pişiyor haberleri yok...

 

Almanya bizi tabii ki kıskanır; açlık sınırının altında aldığı maaşa "buna da şükür" diyen bir kitle yok orada...  Kriz dönemlerinde vatandaşına euro yardımı yapan Almanya tabii ki bizi kıskanacak; çünkü bize yardım yerine iban atıyorlar…

 

Akaryakıt fiyatları yüzünden arabayı kilitlemiştik… ama bundan sonra o da mümkün olamayacak; çünkü fenni muayene 1030 TL, sigorta 3500-4000 oldu diyorlar, altı aylık MTV 483’tü, 800’ü geçmiş… tek çare arabayı satıp yürümek. Yürümek sağlıktır ne de olsa!

 

Daha da vahimi; Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, temel değerlerine yönelik yanıltıcı bilgilerle saldıranlar var.

 

Dış güçler, lobiler, Lozan… Gizli maddeler?..

 

Ah efendim biz yandık
Geç de olsa uyandık
Biz sizlerden usandık
Çabuk gelsin o sandık

 

TAHİR SAKMAN

 

 

03 Ocak, 2023

TAŞ BİNA


  

Taş Bina, öyle mi?
 
Bir eğitim kurumuna yakıştırdığınız isim bu mu sizin?
 
Yıllarca öğretmen yetiştirmiş bir kurumun binasına verecek başka bir isim bulamadınız mı?
 


Taş Bina…
 
Şehrimizin yüz akı okullarından birisiydi… Gerek mimari tarzı ve gerekse yetiştirdiği öğretmenler ile şehrimizin gurur kaynağıydı…
 
1924 yılında tamamlanarak Darülmuallimat ismiyle başladığı hizmetini, öğretmen okullarının kapanmasına kadar sürdürür ve eğitim ordumuza binlerce öğretmen yetiştirir. Bir dönem Kız Sanat Yüksek Öğretmen Okulu olarak da eğitim camiasına hizmet eden bina daha sonraları Selçuk Üniversitesi Rektörlük binası olarak da kullanılmıştır.
 
Konya Büyükşehir Belediye binası yıktırılınca (aslında hiç de gerekli değildi; pekâlâ güçlendirme yapılabilirdi, nasılsa biz çok zenginiz ya!) Belediye, bu binayı restore ettikten sonra giriş katının yarısını Konya Tanıtım Merkezi (dijital ağırlıklı) olarak düzenlemiş ve giriş katının diğer yarısı ile üst katın tamamını ise Belediye Başkanına makam olarak düzenlemiş…
 
Cumhuriyet mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olan yapı, Kız Muallim Mektebi olduğu dönemlerde Ulu Önder Atatürk’ün de ziyaret ettiği ve yetiştirdiği öğretmenler ile gururlandığı bir okul olarak şehrin hafızasına kazınmışken…
 
Bina yeniden eğim kurumlarına kazandırılıp okul olarak hizmetine devam ettirilemez miydi?  Konya Tanıtım Merkezi yapılacaksa tüm binanın bu şekilde değerlendirilmesi daha doğru olmaz mıydı?
 
Ya Hu, en azından binanın girişine bir tabela takıp okul olduğunu hatırlatsaydınız?
 
Taş Bina… ecdadın bize bıraktığı mirasa cevabınız bu mudur?
 
Taş olan o yapı değil aslında; o binanın bir ruhu vardı, anısı vardı ve yetiştirdiği öğretmenler ile ülkemizin aydınlanma ve çağdaş medeniyet yolundaki uğraşına yıldızlar gibi ışık tutuyordu…
 
“Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu” diye marşlar yazılan bir okula, bunu reva görmemeliydiniz.
 
Güftesini Nedim Güntel’in yazdığı ve Arif Şahap Öktem’in bestelediği Konya Kız Öğretmen Okulu Marşı’nın güftesi şöyle:
 
 
Bizler bu güzel yurdun ülkü yıldızlarıyız
Önderi bilgi, güven olan Türk kızlarıyız
Beklenen ufuklardan bir gün doğacağız biz.
Yurt ufuklarını nura boğacağız biz.
Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu
Üstünde bir kaynaktır Kız Öğretmen Okulu
 
İnanıp güvenerek çalışmak yolundayız.
Yaşamanın en yüksek zevkine varanlarız.
İnsanlığı çocuktan kurtarmak ülkü bize
Ruhlar yaratmak görev olmuştur çünkü bize.
Türk kültür akınının Konya’dan geçen yolu
Üstünde bir kaynaktır Kız Öğretmen Okulu
 
Umarız bu yanlıştan vazgeçilir… Ecdadın bize emanet ettiği bu önemli eğitim kurumumuz yeniden eğitim, öğretim hayatımıza kazandırılır. Bu kadar okul ihtiyacımız olduğu bu zamanda bu savurganlıktan vazgeçilmesi, Konya’nın hafızasına olan saygınızı da gösterecektir…


Taş Bina… lütfen bu yazıyı oradan kaldırınız…


Not: Marşın güftesi için Günden Ayas Ebesek öğretmenime teşekkür ederim.

Fotoğraflar: T. Sakman

TAHİR SAKMAN










02 Ocak, 2023

MUHANNETİN ÇEŞMESİ


 

Muhannetin çeşmesinden su içip de sebil olma…yani korkakların, alçakların, namertlerin çeşmesinden su içip sebil olma yani bir şey oldum, bir şey bildim sanıp da bunu millete yayma….

 

Uyup iblisin sözüne belayı nefse kefil olma… şeytanın sözüne uyarsan nefsin belalarına katlanman gerek…

 

Verme dünyaya meylini uyanık ol gafil olma… dünya nimetlerine, hevaya çok dalarsan gaflette kalırsın…

 

Yarın ruz-i kıyamette halk içinde zelil olma… bunlara uymazsan kıyamet gününde halk içinde aşağılanır, hor görülürsün diyor…

 

1393 (1977) tarihli bu levha ünlü hattatlarımızdan Hüseyin Öksüz’ün imzasını taşıyor ama şunu da eklemek gerek bu çalışma Hüseyin abimizin ilk öğrencilik yıllarından…

 

Eskilerin hüsnü hat levhalarını iş yerlerinin evlerinin duvarlarına asmak gibi âdetleri vardı. Dini kaygılarla resim asılmaz ama bu tür yazılar duvarları süslerdi. Merhum babam Mazhar Sakman da buna çok meraklıydı ve Hüseyin abiye beğendiği birçok dörtlüğü verir yazmasını rica ederdi. Hüseyin abi de babamı kırmaz, yazardı. Bizdeki bu levhalar da o günlerden kalan bir yadigâr…

 

Muhannetin çeşmesinden su içip de sebil olma
Uyup iblisin sözüne belayı nefse kefil olma
Verme dünyaya meylini uyanık ol gafil olma
Yarın ruz-i kıyamette halk içinde zelil olma

 

Dörtlük kime ait bilmiyorum, her ne kadar babamın böyle dörtlükleri varsa da ve babama ait olmasından şüphelensem de emin değilim. Dörtlükle ilgili bilgisi olan varsa benimle paylaşmasını dilerim.

 

Günümüze baktığımız zaman muhannet çeşmesinin önü çok kalabalık, “içmek için sıra bile gelmiyor” desek yeridir.

 

İkinci levhada babaannem Vesile Sakman’ın bir dörtlüğü yazılı:

 

Söyle derler söylemeye mecal yok
Yapış derler yapışacak bir dal yok
İller libas giymiş sorgu sual yok
Bize Şam hırkasını yasak ettiler

 

Levhanın altında Hacı Vesile Sakman 1968 Kanunevvel (Aralık) yazıyor ki bu tarih babaannemim ölüm tarihidir.

 

Üçüncü levhada ise Nesimi’den bir dörtlük yazılı:

 


Dil penahi Kibriya’dır yıkma kalbini kimsenin
Kenzi esrarı Hüda’dır yıkma kalbini kimsenin
Kalbi mümin beytil haktır haccı ekber andadır
Secdegâhı Mustafa’dır yıkma kalbini kimsenin

 

Oysa o kadar çok kalp yıkıyoruz ki… ve yıktığımız kalpleri, onarma ihtiyacı hissetmeden kendi kalbimizin yıkılmamasını istiyoruz…

 

Söz madem “dile” geldi bir Derviş Ozan şiiri söylemesem olmaz ki bu şiiri, babamla bir gün tartışmıştık… Konu neydi bilmiyorum ama daha sonra çok üzülmüş bu şiiri söylemiştim… Umarım babam beni affetmiştir… ki babam kin tutmayan bir insandı eminim affetmiştir. Rahmet olsun…


DİL
 
Başıma belâ geldiyse
Dilimdendir dilimdendir
Düşmanım bile sevdiyse
Dilimdendir dilimdendir
 
Söz var top tüfekten beter
Söz var âlemlere değer
Gülüyorsa yüzler eğer
Dilimdendir dilimdendir
 
Dil var merhemdir yarama
Dil var ok olur bağrıma
Kavgaya neden arama
Dilimdendir dilimdendir
 
Kalplere sevgi doldurur
Barışa köprüdür yoldur
Kâh yeşertir kâh soldurur
Dilimdendir dilimdendir
 
Ses verir kimi cennetten
Derviş Ozan’ım hürmetten
Düşersem eğer kıymetten
Dilimdendir dilimdendir
 
TAHİR SAKMAN

 

31 Aralık, 2022

YOLLUK


 

Ne güzel içilir şimdi
Biraz gökyüzü biraz deniz
Sonra kalpler gibi temiz
Güvercinler gibi özgür
Biraz buz koy hadi
Ateş bastı kadehlere
Biraz sen kararınca rakı
Gönlünce bulut doldur
Sana ulaşmak için
Bilirim bu en güzel yoldur
TAHİR SAKMAN



TÜM RUHLARI SEVGİYLE SELAMLIYORUM


 

Bu boyuttaki yaşam deneyimime sevgiyle katkılarda bulunan ve yeni tecrübeler edinmemi sağlayan 2022 yılına teşekkür ediyorum. 2022 yılındaki var saydığım illüzyonun, 2023 yılında da bütünün en yüksek hayrına sevgi ve barış dolu olarak sürmesini, bolluk ve bereketle katlanarak refah içinde geçmesini, tüm varlıkların kendi farkındalıklarını geliştirerek özlerini açığa çıkarmalarını ve tüm varlıkların huzurla ve mutlulukla dolmalarını seçiyorum. Bu seçimimi sevgiyle destekliyor, kalbimle onaylıyorum. 2023 yılının bana getireceklerini, yaşantıma sevgiyle kabul ediyorum…

 

Tüm varlıklar mutlu olsun; canlı cansız, görünen görünmeyen, büyük küçük tüm varlıklar mutlu olsun! Barış tüm varlıkları sevgiyle kuşatsın. Tüm varlıklar mutlu olsun. Kalbimdeki sevgileri tüm varlıklarla paylaşıyorum, tüm varlıklar mutlu olsun…

 

Tüm ruhları sevgiyle selamlıyorum…

TAHİR SAKMAN

 


Google translation:

ALL THE RUTS LOVE

I would like to thank the year 2022 for contributing with the love of life experience at this dimension and for acquiring new experiences. I choose the illusion I have existed in 2022 to continue to be full of love and peace full of grace in 2023, to pass through prosperity with abundance and abundance, to make all the entities develop their own awareness, to open their essence and to fill all the beings with peace and happiness. I support this election with affection, I affirm with my heart. I admit with love of life that they will bring me to the year 2023 ...

 

Be happy with all beings; live inanimate, seemingly invisible, big and small be all beings happy! Peace surround all beings with love. All beings be happy. I share the love in my heart with all the beings, all beings happy ...

 

I greet all souls with love ...

 

TAHİR SAKMAN

 

 

29 Aralık, 2022

TEZGÂHTA NE VAR!

Foto: T. Sakman Arşivi.1985-86 yıllarından bir sohbet hatırası soldan sağa; Av. Ahmet Ergun, Prof. Dr. Fuat Yöndemli, Mazhar Sakman, Prof. Dr. Önder Göçgün, Prof. Dr. Salih Ergan, merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, merhum saatçi Mehmet Dikilitaş…


Üç yıl olmuş, Hakk’a yolcu edeli…

 

Onu ilk olarak bizim evde yapılan sohbetlerde tanıdım. Tanıdım dediysem de öyle lafa karışmak, söz söylemek gibi bir lüksümüz yoktu; hizmetten arta kalan zamanlarda bir kenara oturup edebiyat, sanat ve Konya üzerine olan sohbetlere kulak kabartmaktan ibaretti tanışıklığımız…

 

Aslında yüreğimi kabartmışım meğer o günlerde, şimdi anlıyorum bunu…


Merhum Seyit Küçükbezirci'nin kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği'nin ev sohbetlerinde daha yakından tanıma fırsatı buldum.

 

Hasan Özönder Hocamdan söz ediyorum…

 

Sonra yıllar geçti, babamı kaybettikten sonra sanki babamdan kalan nadide bir emanet gibi veya yetiştirilmesi gereken bir fide gibi özenle; yaşıma, meşrebime, cehaletime bakmadan Türbe Caddesi’ndeki iş yerime sık ziyaretlerde bulunmaya başladı. Her zaman beni yazmaya teşvik etti. Hele babam Mazhar Sakman’ın bant kayıtlarını deşifre ettiğimi gördüğü zamanki sevincini unutamam.

 

Dükkânıma her gelişinde sorardı; tezgâhta ne var?

 

Önceleri anlayamamıştım… Tezgâhtaki tamir ettiğim saatleri gösterirdim… meğerse bana hangi kitap üzerinde çalıştığımı soruyormuş…

 

O dönemlerde kitaplarımın yanı sıra Konya gazetelerinde ve özel sayfalarda araştırma ve inceleme makalelerim, şiirlerim sık yayımlanıyordu. Bir gün, Özönder Hocam üşenmeden bendenizin dükkânda ve birlikte gittiğimiz Âşık Şem’i’nin mezarı başında ve Mevlâna Türbesi’nde fotoğraflarımı çekti ve bir makale yayımladı, belediye dergisinde….

 

Söz konusu yazıda, soyadımın kökenini Çağatay Türkçesine bağlıyordu: Sakman, serin rüzgârlar ülkesi… ne çok sevinmiştim…

 

Sille ile ilgili kitap yazacağı zaman Sille’yi anlattığım bir şiiri ona ithaf etmiştim. Çok beğenmişti. Bu şehirde büyük destek gördüğüm birkaç insandan biriydi. Aşağıdaki şiiri de ona söylemiştim ve çok sevinmişti, yıl 1999…

 

Hocamın çantasını çok taşımak istedim ama hiç taşıtmadı, çok hayıflanıyorum keşke bir yolunu bulup taşıyabilseydim eminim neler öğrenecektim…

 

29 Aralık 2019 yılında sır olan Hocam Hasan Özönder’i rahmet ve minnetle anıyorum…


ÖZÖNDER HOCAMA
 
Kalem düşmez hiç elinden
Hasan Özönder Hocamın
Ballar akar hep dilinden    
Hasan Özönder Hocamın
 
O Konya’nın kültür dalı
Bilgisinden feyz almalı
Kapısında yol olmalı
Hasan Özönder Hocamın
 
Böyle insan şimdi nerde
Şifadır hocam her derde
Eserleri gönüllerde
Hasan Özönder Hocamın
        
İrfan dolu bir bilgindir
Hoş görüsü çok engindir
Gönlü geniş pek zengindir
Hasan Özönder Hocamın
 
Konyalıdır o Konya’dır
Konya gibi bir dünyadır
Kendi gitse ismi kalır
Hasan Özönder Hocamın

TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman Arşivi. Bendenizin fakirhanesinde bir sohbetten, soldan sağa; merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, Tahir Sakman, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu




 

  

28 Aralık, 2022

KONYA AYDINLAR OCAĞI



“Biz kimsenin arka bahçesi olmadığımız için ön bahçemizde hesap vereceğimiz kimse yok” diyordu Dr. Mustafa Güçlü ki bu sözlerin doğruluğuna yakinen şahidim… Tam 26 yıldır her hafta bu sohbetleri aksatmadan yapıyorlar, bu bir rekordur.


 

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu üyeleri şehrimizde sözü olan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan davet ediyorlar ve onları dinliyorlar. Babam Mazhar Sakman’ın vefatından sonra iki kez babamı anlatmıştım sonra “Konya Türkü Kültürü” hakkında da ayrı bir program yapmıştım.

 

Doğrusu onlar hatırlatıncaya kadar farkına varamamıştım… Yaşım 65 olabilir ama heyecanlarımız henüz taze, taptaze…

 

Dün akşam düzenlenen bir toplantıda bendenizi onore ettiler… iki saati aşkın konuştum; hatıralardan tutunuz şiirlerime ve kitaplarıma varıncaya kadar… beni sabırla dinlediler.



Kız kardeşim Ressam Vesile Güzeloğlu da şiir okurken bir tablomu yapmış, bu da ayrı bir sürpriz oldu benim için.


Bu müstesna gecede beni yalnız bırakmayan tüm dostlara ve Dr. Mustafa Güçlü’nün şahsında Konya Aydınlar Ocağı’na teşekkür ederim. Ayrıca fotoğraflar için de Hasan Karaca Hocama teşekkür ederim.

 

TAHİR SAKMAN




 

26 Aralık, 2022

MEHMET TAHİR SAKMAN'A SAYGI GECESİ


 

Mehmet Tahir Sakman’a Saygı Gecesi

 

·         Şair-Yazar Tahir Sakman, Konya Aydınlar Ocağı’nda 27 Aralık Salı günü düzenlenen Saygı Gecesi’nde, şiir dolu hayat hikâyesi ile hatıralarını anlatacak. 

 

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, Şair Mehmet Tahir Sakman’a düzenlenen Saygı Gecesi’nde şiir ve hatıralar var.

Saz sanatkârı Mazhar Sakman’ın oğlu şair-yazar Mehmet Tahir Sakman, doğumunun 65’inci yılında hayatını ve hatıralarını anlatarak şiirlerinden bir demet sunacak.

Konya İl Halk Kütüphanesi’nde 27 Aralık 2022 Salı günü saat 19.30’da başlayacak olan Tahir Sakman’ın şiir dolu hayat hikâyesiyle hatıralar dünyasına bütün gönül dostları davetlidir.

KONYA AYDINLAR OCAĞI



24 Aralık, 2022

YAŞ İŞLERİ


Aslında hiç sevmiyorum bu yaş işlerini… Ne ara bu yaşa geldik bilmiyorum; sanki her şey, dünün, kanatlanıp önünüze konması gibi…
 
Uzun yıllar öncesi söylediğim bir şiirde /Nereye gitti dün nerdedir bugün/ demiştim… şimdi çok iyi biliyorum; dünlerin nereye gittiğini ve bugünün nerede olduğunu…
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 başındayız daha ikinci ömrün/
 
Biliyorum; daha ne heyecanlar yaşayacağım! İnsan, heyecanını yitirirse ölür… ben aynı yerdeyim… nefesim karıştığı sürece bu gökyüzü… eskiden beri benimdir; bu yıldızlar, bu dolunay; illaki dolunay, vazgeçmem… Hani, nerede görsem, altında ağladığım; Zafer’in, Gedavet’in paslı; bir o kadar da yaslı kaldırımları yüreğimi çizerken… ben, aynı yerdeyim… Yüreğim ellerimde…
 
/Zaman bir beyaz martıdır/ demiştim… işte o beyaz martı, tepemde dönüp dolaşıyor… tam yirmi üç yıl önce söylemişim;
 
Derviş Ozan der ki bak kucak kucak
Çiğnediğin toprak göğüs açacak
Çığlık çığlık ha uçtu ha uçacak
Bir beyaz martıdır candaki zaman
 
Martılar dolanır, zaman geçer ve bizler de yaşadıklarımızla, hatalarımızla… Üstat Borges, /dünyaya bir daha gelirsem aynı hataları işlerim/ diyor ya… Yok, ben öyle demem; “dünyaya bir daha gelirsem aynı hataları işlemem; daha büyük hatalar işlerim…” demek yakışır bana…
 
Geriye baktığım zaman, içimde bir ukdenin kalmadığını görmek benim için büyük kazanç… Yaşadım mı; yaşadım, hem de dibine kadar… Cenneti de yaşadım, cehennemi de… Yaşamın tüm renklerini sevgiyle kabul ettim, kucakladım.
 
Bugüne kadar 3’ü dijital olmak üzere toplam 15 kitap yayımladım… Dijital olarak önümüzdeki günlerde 8 yeni kitap daha paylaşmanın mutluluğunu yaşayacağım ayrıca 4 kitap üzerinde de çalışmalarım sürüyor. Onları da önümüzdeki süreçte bitirmeyi planlıyorum. Ve tabii ki şiir söylemeye devam…
 
Tüm bunlar boşa yaşamadığımızın ispatıdır. Geleceğin insanına / Konyalısına mesajımı sunmaya devam edeceğim. Bugüne kadar kimseye eyvallahımızın olmadığını biliyorsunuz, bundan sonra da yine tek tabanca olarak yaşamaya devam…
 
Her neyse dostlar; 65 yıldır bu boyuttaki yaşam deneyimime katkı sağlayan; “ayağıma taş, gözüme yaş” olan tüm ruhlara sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
 
65 yılı geride bırakırken tüm varlıkları şükranla selamlıyor ve sözü şiire bırakıyorum:


 
YAŞ 65
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 başındayız daha ikinci ömrün/
 
ağaçlarda eski şarkılar titriyor
mevsimler mi sarhoş ne
kuşlar hüzün çalarken
bir ben mi kaldım şimdi
elleri yıllardan eski
 
aynalar söylesin tenhalara
bu bakan yüz ben miyim
bu kaçıncı vurgun
ağarmış yıllara koşan serseri kim
gözlerimde eski lambalar
yalnız mahzun ve yorgun
 
yeniden başlarsam hayata
yani ötede bir yerde
yine dibine dibine
vurmazsam ne olayım
 
yaşamak güzeldi
yanlışlarım daha da güzel
üç şey var öğrendiğim
biri aşk biri sevda sonrası cennetti
 
kaldırımlara sorun
zafer’de gedavet’te ağladığımı
meram’da sormayın kimene halil’e
vallahi ayıp olur kırdığım kadehlere
 
eski dostlar gibi karışırız belki
öldüğümüz buselerin tadına
onulmaz bir yaşamdı bize hayat
karıştırmayın şimdi
 
yaş altmış beş 
yaş işlerle uğraşmaya değmez
yolun yarısını çoktan geçmişiz
ileriyi gözler seçemez olmuş
bu yüzdenmiş dönüp baktığımız geriye
 
bir mezar örterseniz üzerime
ağlarım sanmayın bakıp bakıp geriye
birkaç mısra yeşertip dilimde
toprağın ötesine geçerim
bu yüzdendir baktığım ileriye
 
/yaş altmış beş yolun yarısı etmez
 belki de tamamdır
 doğduğun öldüğün gün aynı gün
 başındayız aslında yeni bir ömrün/
 
TAHİR SAKMAN






 

21 Aralık, 2022

MÜBTELÂ-YI FUKARAYA SOR

 



 /Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
 Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat/
 
-Sabit-
 
Bu gece, yılın en uzun gecesini yaşayacağız; her ne kadar şair "yıldız ilimleriyle uğraşanlar ile takvim yapanlar bilmez, en uzun gecenin kaç saat olduğunu" dedikten sonra "gama [aşka] müptela olanlara sor, gecenin kaç saat olduğunu..." dese de…
 
Belki de günümüzde gecelerin kaç olduğunu; evinde odunu, kömürü olmayan, yeterince beslenemeyen insanlara sormak gerekir… Tuzu kuru, kaloriferli evlerde sıcaktan bunalıp da fakir fukara edebiyatı yapanlara değil!
 

Şehrin ayazı gül benizlerin üzerine bir bıçak gibi inerken… 21. yüzyılda 6 yaşındaki bir çocuk yetersiz beslenmeden, açlıktan ölmüş… öldükten sonra haberimiz olsa ne yazar, tüm ülke ayağa kalksa ne yazar; o bir canın vebalini kim taşıyor?
 
Konu komşu, hısım akraba… belediye başkanı, vali ve yukarısı da var… kim sorumlu?
 
Haberimiz yoktu demek kolay, haberiniz olmalıydı beyim; sizin işiniz bu değil mi? Şehirlerin varoşlarında insanlar hangi şartlarda yaşıyor bilmiyor musunuz? Bilmiyorsanız bu daha da kötü…
 

Ah bu şairler…
 
Sabit, günümüzde yaşasaydı yine aynı mısraları söyler miydi bilmiyorum. Gerçi, Sabit’in yaşadığı dönemde eminim sıkıntı içinde olan insanların sayısı daha da fazladır.
 
Ah bu şairler; kapandıkları fildişi kulelerden başlarını çıkarıp, toz pembe bulutların arasından değil de varoşların gözüyle bakabilselerdi hayata?
 
Sanat hayatsa; hayatın bu yönünü de ıskalamamak gerekmez miydi? Elbette toplumcu şairlerimiz de var ama söz neden buraya geldiyse…
 
Kim bilir o şair, günümüzde yaşasaydı belki de şöyle söylerdi:
 
/Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
 Mübtelâ-yı fukaraya sor kim geceler kaç saat/
 
Kış döngüsünü tüm varlıkların; sevgiyle, barışla, bolluk, bereket ve sağlıkla ama illaki huzurla geçirmesini seçiyorum ve bu seçimimi kalbimle destekliyor, sevgimle onaylıyorum.
 
Tüm varlıklar mutlu olsun!
 
TAHİR SAKMAN

Fotoğraflar: T. Sakman, Konya, Kültür Park, Aralık 2021...
 

 


 





17 Aralık, 2022

AŞKIN ADI MEVLÂNA


 

 /bu
horasan erlerinin hakikat öyküsüdür
canda açan tennurenin türküsüdür/
 
nicedir gece dost
varmak nicedir geceye
geceye değil aşka
aşk düşürmektir niceye
 
horasan konya arası
yüreğimde aşk yarası
yeşilden nur olur mesafeler
bir nay yüreğimi deler
 
ayın peşinde bir güneş
bastığı taşlar yeşerir
o aşkın ta kendisi
o canımda bir ateş
 
sevgi saygı hoşgörü
yürü kervanım yürü
aşkın adı konya’dır
konya mevlâna’dır
 
 sevgisini dört yana
 salmış cümle cihana
 aşk şarabı sunuyor
 benim pirim mevlâna
 
dünya döner de konya dönmez mi
 
hakk’a doğrudur secdeler
secdeler göğü deler
taşı toprağı derviştir
artık bu şehir ermiştir
kamışların feryadıdır ötesi
 
            hakikatte aşktan gayrı yol mu var
            mevlâna’nın yolundayım erenler
            canı canda saran başka kol mu var
            ben pirimin kolundayım erenler
 
            bir sevgidir ateşlenir kanımda
            ötelerde değildir o yanımda
            tennureler güller açar canımda
            hakikatın dalındayım erenler
 
            hakk aşkına sarar beni heyecan
            ey can canan vuslatımız ne zaman
            derviş ozan aşkla dolu bir kovan
            gülbeşeker balındayım erenler  
 
bir çağrı düşer evrene
“gel gel ne olursan ol yine gel”
 
yoluna canımı sermeye geldim
kuru dallar gibiyim
yeşermeye geldim
yitik zamanların nuru
yolumuz sana doğru
 
asırlar bir nefestir bize
 
/aşkın adı konya’dır
konya artık bir dünyadır/
 
TAHİR SAKMAN