ABART BABA(!)
ABART BABA(!)
Cürmümüze bakmadan tatile
gittik… hem de ne cesaret; Belek’e…
Boydan boya, lüks oteller
sahili kapatmış… golf oynamak isterseniz içinde yapay göl bile var. En ucuzunun
fiyatı geceliği 20 bin liracık ve bu fiyatlar 150 bin liraya kadar çıkıyor…
Sahiller elbette halkın
ama denize ulaşabilirseniz, oteller, büyük alanları kapatmış, özel mülkiyet… Deniz karşımızdaydı ama otellerden dolayı geçemiyorsunuz. Halk plajı çok güzel, sanırım 15 Km kadar mesafedeydi kaldığımız yere… önceleri
belediye işletiyormuş sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiş. Büfelerin
fiyatları makul seviyede. Giriş ücretsiz şezlongların fiyatı 130, loca
isterseniz 600 TL… bunları istemezseniz deniz bedava ve çok güzel, çıkmak
istemiyorsunuz…
İki bölümden oluşan
tesislerin bir tarafının lavaboları kilitliydi. Duşların suyu da birkaç gün akmadı. Bir taraftaki
otopark ücretsiz diğer taraftaki 50 TL… Yeşil alanlardaki ağaçların gölgesi
bedava… çadır da kurabilirsiniz… yani diyorum ki günübirlik de gidebilirsiniz;
Konya’dan Belek plajına ulaşmak, Beyşehir üzerinden en fazla üç saatinizi alır.
Hava çok sıcak olmasına rağmen rüzgâr hiç eksik olmadı, bu da Belek’e mahsus
bir durum olmalı.
Havuzlu villa kiralamıştık…
sivrisinek de dahilmiş meğer… Konya’da görmediğimiz sivrisineklerle burada
bayağı bir hemhal olduk… bütün bedenim yara bere içinde kaldı. Birkaç kez
ilaçlandığını da gördük belediyenin ama çok yetersiz kalıyor… öyle bir
samimiyet kurduk ki sivrisineklerle ayrılırken bile bizi öpmeye devam ettiler!
Vertigo nedeniyle ilk dört
gün yataktan çıkamadım… Bu da benim sınavım olmalı…
Fiyatları söylememe gerek
var mı? Dolaşırken bir gün tesadüfen pazara denk geldik… Basit bir kıyafet
sorduk yazlık… satıcı 1200 lira dedi demesine de küçük kızı “abart baba(!)”
demesin mi, biz kahkaha atmaktan yerlerde süründük… çocuk öyle bir vurgu
yapmıştı ki “abart baba” “çok abarttın baba” anlamını taşıyordu… biz gittikten
sonra babasından epey bir azar işitmiştir sanırım… bir başka satıcıya deniz
yatağı sorma gafletine düştük; 900 liradan başladı, biz sustukça fiyat düştü,
500 liradan sonra biz oradan ayrılırken arkamızdan hâlâ bağırıyordu: Gel bir
ikram daha yapayım!”
Hayatımız hep böyle
geçiyor işte… ama o küçük kız çocuğunun cesaretine hayran kaldım; fiyatın
yüksekliğine o küçük yaşına rağmen itiraz ediyordu…
Ah küçüğüm, senin gibi
çocuklara o kadar çok ihtiyacımız var ki…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.