31 Ocak, 2023
sensiz cennetin CANI CEHENNEME İNDİRME LİNKİ
/ay akşamdan sarhoş
/gözlerini düşürmeseydin kadehime
/dolunay salınmış gezerken
sensiz sabahın GÜNÜ EKSİK
Yaşantımıza anlam katmıştık; günümüz,
güneşimiz olmuştu ve yarınlarımıza umuttu, sesti…
30 Ocak, 2023
O BİNA TAŞ DEĞİLDİ RUHU VARDI!
![]() |
Foto: T. Sakman. Ülke aydınlanmasına bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu. Bu Taş Bina ismini hak etmiyor... |
Doğrusu anlayabilmiş değilim Konya
Büyükşehir Belediyesi’ni…
Bizlerle dalga mı geçiyorlar yoksa güç
gösterisi mi yapıyorlar? Halkın üzerinde bir güç olmadığını bilmiyorlar mı?
Sizlere o imkânları sunanın, bu şehrin insanları olduğunu unuttular mı?
Belediyelerin asli görevleri arasında
değil midir; şehrin tarihî, kültürel yapısının, şehrin hafızası olmuş
mekânların aslına uygun yaşamasını sağlamak?
Geçenlerde yazmıştık; bendenizle
birlikte birkaç duyarlı şehir insanı da feryat etmişti; yıllarca öğretmen
yetiştirmiş köklü bir okulun binasına “Taş Bina” denilmesinden vazgeçilmesini
talep etmiştik…
Kız Öğretmen Okulu’nun binası çok
güzel yenilendi, çok sevindik ama taş bina demek neyin nesi? Hatta yetmemiş
olmalı ki şehrin dört bir yanındaki ilan panolarına çıkmışlar taş bina diyerek…
Belki de bizlerle alay ediyorlar, çok üzgünüm.
Ülke aydınlanmasına, bir dönem binlerce öğretmen yetiştirerek katkı sağlayan Konya Kız Öğretmen Okulu, "Taş Bina" ismini hak etmiyor...
Ağalar, beyler, efendiler; yapmayın,
kıymayın, bir eğitim kurumuna verecek başka isim bulamadınız mı? Ülkemize
yıllarca öğretmen yetiştirmiş bir kurumun binasına taş bina demek nasıl bir
anlayışın ürünüdür? Şehrin hafızasına hiç mi hürmetiniz kalmadı?
Yanlıştan dönmek; erdemlerin büyüğüdür…
TAHİR SAKMAN
27 Ocak, 2023
TÜRKÜLERE SUS(A)MAK
![]() |
Foto: https://www.facebook.com/AnkaraHalkevlerGenelMerkeziTurkulerKorosu/photos/a.834482920067480/1503814546467644 Soldan sağa: Mithat Fenmen, Silleli İbrahim Berberoğlu, Muzaffer Sarısözen, Mahmut Ragıp Gazimihal, ?, Teknisyen Rıza Yetişen... |
Bu sesler, bu sazlar, bu türküler şimdi sustu mu? Sadece 1940 yılında yapılan derlemelerdeki türkü sayısının 512 olduğunu ifade ediyor Sayın Abdi Tural üstadımız...
Bir de şimdi icra edilen, yaşayan türkülerimize bakıyorum; manzaranın
korkunçluğu karşısında susuyorum ama türküler susmaz, susmamalı...
Dünün müzik hayatının canlı, bir o
kadar da üretken olduğu Konya’ya ne oldu da şimdi bu türkülerimizin tam sayısını
bile bilmiyoruz?
İsterseniz Şendoğan Karadeli ile üstat Abdi Tural’a kulak
verelim:
https://www.facebook.com/AnkaraHalkevlerGenelMerkeziTurkulerKorosu/photos/a.834482920067480/1503814546467644
1940 Yılı - Konya Sille
Ezgileri Derlemeleri...
( Şendoğan Karadeli & Abdi Tural )
"Yurttan Sesler
Koroları"nın kurucusu, Araştırmacı, Derlemeci ve Değerli Sanatçı Muzaffer Sarısözen; 1940 yılında Konya'da,
Mahmut Ragıp Gazimihal ve Rıza Yetişen ile birlikte, Silleli İbrahim (Berberoğlu)'ndan türküler derlerken.
Derleme Heyetinde yer
alanlar:
Muzaffer Sarısözen (oturan),
Mithat Fenmen (sol
ayaktaki),
Müzikolog Mahmut Ragıp
Gazimihal
(Kösemihal-ayakta koyu renk
elbiseli) ve
Teknisyen Rıza Yetişen...
Kayıt yapılan kişi; elinde Meydan Sazı ile Konya'lı Mahalli Sanatçı;
Silleli İbrahim Ağa (Berberoğlu)...
1940 Yılı Derlemeleri
yalnızca Konya ili dahilinde yapılmış ve 20 gün sürmüştür...
Bu gezide, Konya'nın çeşitli yerlerinden 512 adet Halk Ezgisi Derlenmiştir...
(Bkz : Konya Halk Müziği Makalesi)...
Konya'da ; 1940 yılı
Derlemelerinin yanı sıra, 1938 yılında Arif Şahap'ın öncülüğündeki derlemeler de var. Ayrıca, Konya Halk Müziği Derlemeleri açısından en çok taranan İl'ler arasındadır...
Bu durumda; 1940 yılında
derlenen 512 adet Halk Ezgisine ilâveten diğer derlemelerdeki ezgileri
de ilâve edersek, o dönemde Konya'dan derlenen ezgi sayısı 800-900 civarında
olmalıdır...
Araştırmacıların dikkatine sunulur...
Resim:
Abdi TURAL "TFK"
Halk Müziği Okulu, kurucu Müdürü Sivas...
Muzaffer Sarısözen Topluluğu ile birlikte...
Bilgiler ve resim arşivi:
Abdi Tural
Müzisyen ve
Türk Folklor Kurumu - Halk
Müziği Okulu
Kurucu Müdürü
https://www.facebook.com/pages/Abdi-TURAL-TFK-HMOkulu-kurucu-Müdürü/142005082507131
26 Ocak, 2023
İKİ ÇÖREK BİR BÖREK / BİZE NAMAZLIK GEREK /ŞİVLİLİK!
![]() |
Foto: T. Sakman. 25 Ocak 2023, Konya Kültür Park'ta şivlilik fener alayı... |
“Namazınız mübarek olsun” diyerek
büyükleri ziyaret eden, ellerinden öpen kaldı mı bilmiyorum ama en azından gençlerin;
Çin feneriyle, dilek feneriyle de olsa fener yakmaları beni çok mutlu ediyor…
Çocukluğumun o mutlu günlerinde belki
davul fenerimiz, karpuz fenerimiz yoktu ama kiloluk yağ tenekelerini bir
sopanın ucuna çakıp, içine kül ve üzerine de gaz lambasından gizlice aşırdığımız
gazyağını döküp yaktığımız meşalelerimiz vardı. Sonra caddenin ortasında ateş
yakıp, üzerinden atlardık…
Muhacir Pazarı’nda, Zindankale’de ve Sarıyakup
Caddesi’nde geçen çocukluğumun hatıraları daha dün gibi taze… Fener yakmayı
biraz kız işi saydığımızdan olsa gerek kendi meşalemizi yakardık. Kızların ve
çocukların fenerlerini, komşu mahalle bıçkınlarının(!) fener baskınlarından
korumak için nöbet tuttuğumuz geceler…
Tüm mahalleli akşam oldu mu birkaç gece
de olsa caddeyi doldurur, “kaç göç” ortadan kalkar birkaç saatliğine de olsa
özgürlüğün, kardeşliğin ve gerçekten komşu olmanın heyecanına kaptırırdık
kendimizi…
Şivlilik âdeti Konya’ya özgü ve üç
ayların başlangıcında kutlanıyor. Regaip Kandili’nden bir gece önce zirveye
ulaşan fener eğlenceleri, kandil sabahı uhrevi bir duyguyla; annelerin erkenden
kalkıp, cümle kapısının önlerini sulamasıyla başlayan tatlı bir telaşeye
dönüşürdü. Hamurlar mayalanır, kabarması için beklenirken bişi (pişi) yapmak
için hazırlıklar tamamlanırdı. Bu arada şırlan (şırlağan) yağını anmasak
haksızlık olur: Evin hanımı, eşine tembih eder sıkı sıkı; şırlan yağı alması
için… tabii ki unutur ve akşam eve gelip de unuttuğunu, yarın alacağını söyleyince,
evin hanımı; “namaz geçtikten sonra şırlan yağını başına sür” diyerek tepkisini
ortaya koyar. Bu Konya deyimi, her şeyin zamanında olması gerektiğini anlatmak için
sık kullanılır. Şimdi gençler bilmese de… Pişilerin şırlan yağında (susam yağı) kızartılması,
yumuşak olması için tercih edilmektedir. Pişiler öyle şimdiki gibi değil de
yufkaya sarılıp dağıtılırdı.

Konya'nın şivlilik günlerinde vazgeçilmezi olan pişiler...
Nar gibi kızartılan pişiler; konu komşuya,
en az yedi kapıya dağıtılır. Bu yedi rakamı bize Orta Asyalı atalarımızın Şaman
günlerinden bir hatıra… Ateş üzerinden atlamak da o günlerin günümüze yansıması;
çünkü, ateş arınmayı, negatif enerjilerden temizlenmeyi sembolize eder. Bazı Hint
disiplinlerinde yogiler, ateşle meditasyon yaparlar…
Evde pişi yapamayanlar ise fırınlardan
pide alıp içine helva koyup dağıtırlardı. Özellikle Aziziye Camisi önünde, öğle
namazı çıkışı, çarşıda da dağıtılırdı. O dönemlerde teneke leğenlerde satılan
helvalar, yaklaşık 100 gr. gelecek şekilde kesilir, sıcak pidenin içine
konularak dağıtılırdı. Eğer pideyi önceden sipariş etmediyseniz bulmanız mümkün
olmazdı, kandil günü etli ekmek fırınları tamamen pide yaparlar ve öğleye hamur
biterdi…
Sonra yayan yapıldak; anneler, babalar
ziyaret edilir, hayır duaları alınırdı. Hayatta olmayanların da kabirleri
ziyaret edilirdi. Şimdi telefonlarınız, mesajlarınız… kalsın ben almıyorum…

15 Ekim 1999 tarihli Yeni Gazete'nin kupürü...
Yıl 1999, Yeni Gazete’de yazdığım
yıllar… daha dün gibi; Şivlilik Festivali önermiştim… Bu amaçla gazetenin genel
yayın yönetmeni merhum Yalçın Dikilitaş ve yazı işleri müdürü merhume Ayşe
Bağrıaçık bile birlikte Karatay Belediye Başkanı Sayın Mehmet Şen ile Meram
Belediye Başkanı Sayın Mustafa Özkan’ı ve o dönemde Meram Belediye Başkan Yardımcısı
olan Sayın Ahmet Köseoğlu’nu ziyaret ederek şivlilik istemiştik ve önerilerimizi
aktarmıştık. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Mustafa Özkafa’yı da
ziyaret etmek istemiştik ama sanırım şehir dışında olduğu için görüşememiştik….
Sonraki yıllarda önce Karatay
Belediyesi, Türbe Önü’nde çocuklara şivlilik dağıttı sonra diğer belediyeler
sahip çıktılar. Şimdilerde ise Büyükşehir Belediyesi günlerce süren şenlikler
yapıyor. Ben bu tür etkinlikleri, bir geleneğin çocuklarımıza öğretilmesi ve
yaşatılması için çok önemsiyorum. Aynı heyecanın; sevgiyle ve kardeşçe duygularla
yaşanmasından / yaşatılmasından daha önemli ne olabilir ki?
Her ne kadar şivlilik torbamız olmasa
da… annelerimiz torba dikerdi, öyle plastik poşetler yoktu (iyi ki de yoktu)…
kapı kapı dolaştığımız… şimdi çocuklarımız güvenlikli sitelerin içinden dışarı
çıkamıyorlar, bu ayıp da sizin olsun!
Erkenden kapınızı çalacağım, dilimde çocukluğumdan kalma bir tekerleme:
“Şivli şivli şişirmiş/ Erken olan
bişirmiş [pişirmiş]/ İki çörek bir börek/ Bize namazlık gerek/ Şivlilik
şivlilik…”
Kapıyı açmazsanız, tekmelerim ona göre,
hem sonra öyle keçi boynuzuna, kırık leblebiye, peynir şekerine falan kanmam, beni
öyle kolay savamazsınız ona göre, dimedi dimeyin; çikolatadan, kağıtlı şekerden
başkasını almam…
Şivlilik, şivlilik…
TAHİR SAKMAN
![]() |
Konya'nın şivlilik günlerinde vazgeçilmezi olan pişiler... |
![]() |
15 Ekim 1999 tarihli Yeni Gazete'nin kupürü... |
25 Ocak, 2023
arka cepteki dünya İNDİRME LİNKİ
arka cepteki dünya
metal yorgunu bendeki zaman
bir makine gibi durmadan
yer bitirir bütün vidalarımı
bir yanım pet şişedir
bir yanım teneke kutu
ve plastik poşetten bir ordu
ordular ilk hedefiniz insanoğlu
-bulabilirsen-
yeşili kırılmış umudun
ve kendi gölgesinde/ gölgesiz
yorgun bir ağaç dinleniyordu/
kendisine
rüzgâr esmiyor çıldırıyordu
deniz susamıştı maviye
martılar akşamdan kalma
-sen bana bakma-
ben fabrikayım
aslında devim
yerim dünyayı
olmadı ay’ı
ötesi insan kanı
yok edin dünyayı yok edin ay’ı
bir savaş ki
ölmeden dönmek yok
emanet ehlinde
boş teslim edin sevinsin
ayı oğlu bayı
kıçına koysun dünyayı
Bir dönemin özgürce söylenmiş
şiirleri… dünyaya bir kafa atmaktı belki, belki bir sevdanın kollarında çırıl çırıl doğayı yaşamaktı… hoyrat bir sevincin vahşice dışa vurumlarıydı belki…
Işıltılarla dolu bir rüyanın isyana
dönüşmesi ve kişisel bir başkaldırı:
adresimiz
kanamalı
-sular ateşe döndüğünde, cehennem
kapıları gül bahçesine açılacak. ve âşıklar yeniden yanmanın sonsuzluğunda ve
tanrıya inat edercesine çığlıklar atacaklar; ölüm yakamıza gül taktığında-
hayat bir tuzaktı
insana
ve bizler kurulu
oyuncak
yürüyüşümüzde ateş
sesleri
sesimiz isyana dönük
adresimiz kanamalı
önce gökyüzünde kırıldı
fahişeydi renklerimiz
sonra
sonrası yoksa
satıldık gibi hurilerin
cennetine
/ey sevgili ey tanrıça
hanginiz benimsiniz
ben hanginizim/
-sevgilinin koynunda tapındım
sana. ve gece tohumlarını dökerken şafaklara yıldızlarımı nereden çaldın?-
ey sevgili ey tanrıça
çıplak seviş benimle
Her şeyi doyasıya
kanattığımız günlerden mısra mısra yıldızlara dökülen şiirler…
Sevgili dostlar, arka
cepteki dünya; protest, çevreci, isyan, kişisel undergraund şiirlerle dolu; pdf formatında dijital
olarak yayımda: www.tahirsakman.blospot sayfamda TAHİR SAKMAN KİTAP
İNDİRME LİNKLERİ yazısını tıklarsanız açılan sayfadan ücretsiz indirebilirsiniz…
keyifli isyanlar…
Bu kitapla birlikte dijital olarak yayımladığım kitap sayım 5'e, toplamda, fiziki olarak basılı kitaplarımla birlikte ise 16'ya ulaştı. Bu yıl içinde yayıma hazır olan 6 kitabımı daha paylaşacağım. Böylece kitaplarımın toplam sayısı 22'ye ulaşmış olacak. Ayrıca 4 yeni kitap da bitirilmeyi bekliyor; gözlerimin izin vermesini ve bitirmeyi seçiyorum...
©Tahir Sakman, 2023, arka cepteki dünya sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan şiirler ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz.
ISBN 978-625-00-8864-7
TAHİR SAKMAN
24 Ocak, 2023
ÇİÇEK AÇTI UĞURLAR
‘uğurlar olsun’
ışıklara ısmarladık umudu
yarından bir önce
kanatlarımda türküler
okunacak özgürce
‘uğurlar olsun’
vazgeçmedik bilesin
izindeyiz atam diye
çiçek açtık binlerce
yürüyoruz sevgiye
‘uğurlar olsun’
milyonlar sende şimdi
uğurlar
olsun
kan kokan
sabaha
ve
kalplere döşenen mayınlara
uğur'lar
yeşerir umutlarımda / ellerim karanfil kokar /
ellerim
kalem tutar /bir türküdür bu sevda / uğur'lar olsun
TAHİR SAKMAN
21 Ocak, 2023
ÜÇ DAL PİRZOLA ve AĞALAR
Bu şiirimi, 2021 yılında yayımlamıştım…
aradan geçen “iki yıla yakın bir zaman diliminde değişen bir şey yok” diyemem;
çünkü ülkemde karne hediyesi olarak “üç dal pirzola” alınıyorsa, çok şey
değişmiş demektir!
AĞALAR
Millet inliyorken çarşı pazarda
Siz zam üstüne zam koyun Ağalar
Porsiyonları biz çoktan küçülttük
Sizler tıka basa doyun Ağalar
Vatandaş ne hâlde soranımız yok
Hâlimize kafa yoranımız yok
Zam yapmadan bir gün duranımız yok
Az geldi az daha soyun Ağalar
Batıyoruz şimdi biz ağır ağır
İster gizli ağla istersen bağır
Gözleri görmüyor kulaklar sağır
Milletin sesini duyun Ağalar
Ahlak dersen çökmüş adaletin yok
Bizler aç yatalım sizler gezin tok
Bu gidişin sonu bok değil bombok
Gerçek bu sanmayın oyun Ağalar
Bir maaş yetmemiş üç beş maaşlı
Gençlerimiz işsiz gözleri yaşlı
Siz ballı börekli biz yavan aşlı
Çıkın da bir bakın Sayın Ağalar
Din iman diyerek cepleri doldu
Vatandaş çaresiz saçını yoldu
Konuşan ülkeme şimdi ne oldu
Özgürüz değiliz koyun Ağalar
Emekliyi sorma şimdi aç gezer
Müzisyen derseniz canından bezer
Takatimiz yok bu zam bizi ezer
Şikayetler oldu mayın Ağalar
Kimisi gemici kimisi tosun
Kokain çeksin de gözleri doysun
Çaremiz sandıktır önüme koysun
Oyları bir daha sayın Ağalar
TAHİR SAKMAN
20 Ocak, 2023
GELME NE OLURSUN
Geçtiğimiz yılın son aylarında bir
şiirimin Doğan Zade tarafından "Gelme Ne Olursun" ismiyle bestelendiğini duyurmuştum.
Stüdyo demo kaydını gerçekleştiren sevgili Doğan Zade ile emeği geçen tüm
müzisyenlere, bağlama; Alper Ekmekçi, kaval; Yahya Çelebi ile solist; Hızır Ali Akmeşe’ye teşekkür ederim. Linki tıklarsanız dinleyebilirsiniz:
https://draft.blogger.com/blog/post/edit/2975477576293928891/4784817909761955894?hl=tr#
Ben çok beğendim sevgili dostlar umarım sizler de beğeniyle dinlersiniz… Şiirin tamamını tekrar paylaşıyorum:
ÇIKIP ÇIKIP GELME
Acılarda ara beni bulursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Yeni bir aşkta teselli olursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Yağmur sonrası gökkuşaklarıyla
Gecelerin soğuk bıçaklarıyla
Sevdaların sıcak kucaklarıyla
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Anılarım saklı hepsi derinde
Gecelerin gizli kuytu yerinde
Bugün gelme sakın hatta yarın da
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Yaşananlar bitti yoktur eyvahım
Gücenmedim sana kalmadı ahım
Hatırlatma dünde kalsın günahım
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Kuşlarla uçarak hatta yel olup
Gözündeki yaşla coşan sel olup
Sitemlerim sana bana el olup
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Arama sorma yollarıma durma
Eskisi gibi gözlerinle vurma
Dayanmaz kalbim beni fazla yorma
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
TAHİR SAKMAN
18 Ocak, 2023
MAHMUT SURAL ve 50 YIL ÖNCEDEN BU YANA HER YÖNÜYLE KONYA (1925-1975)
Bu tür kitapları çok önemsiyorum;
özellikle aile fertlerinin hatıralara sahip çıkarak birinci elden
anlatması, kişisel tarihlerin yanında şehir hafızasına yaptığı katkıları da
düşünürseniz önemi ortaya çıkar.
Hayırlı evlat aslında budur ki
ailesinin kültür mirasını gelecek kuşaklara taşır…
Merhum babam Mazhar Sakman’ın
vefatından sonra bendeniz de geceli gündüzlü uzun uğraşlardan sonra “Konyalı
Mazhar Sakman’dan Türküler” isimli eserim yayımlanınca bunun değerini ve
emeklerimin boşa gitmediğini anlamıştım.
Sayın Feyyaz Caner (1954), hemşehrimiz,
emekli hâkim… Merhum Mahmut Sural’ın (1914-1987) torunu…
Uzun yıllar önce “Dünden Bugüne Konya
Oturakları” isimli kitabımın üzerinde çalışırken, merhum İhsan Hınçer
ağabeyimizin “Türk Folklor Araştırmaları” dergisinde yazılarını okumuş ve
kitabıma alıntılar yapmıştım, ama kendisiyle tanışma fırsatı bulamamıştım.
Merhum Sural tarafından Yeni Konya gazetesinde 21 Temmuz 1975-13
Nisan 1976 tarihleri arasında 181 makalede tefrika edilen; “50 Yıl Önceden Bu
Yana Her Yönüyle Konya” isimli çalışması, bazı yayımlanmamış makalelerinin de
eklenmesiyle, torunu Feyyaz Caner tarafından Konya’nın kültür hayatına nadide bir
armağan olarak yayımlanmış.
Kitapta, 1925-1975 tarihleri
arasındaki Konya’nın bir portresi çizilirken, halkın yaşantısından da önemli
veriler aktarılıyor. Şehrin spor tarihinden tutunuz; eğlence kültürüne, günlük
yaşantıdan mekânlara, insanlara yer verilen kitap, kütüphanelerin baş
köşesinden inmeyecek önemli bir kaynak eser.
Konya ağzıyla aktarılan bazı
konuşmalar da içinizi ısıtacak ve dünün Konya mahallelerinde, tozlu sokaklarda
tozlara belendiğiniz, bağlarda, bahçelerde erik yolduğunuz günlere sizi tekrar
götürecek.
Merhum babamın sıkça okuduğu Âşık
Mehmet Yakıcı’nın (Göçülü Mehmet Ağa) Serbest Fırka’nın kuruluşunda söylediği:
Şikayetnamemi yazdım huzura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
Dokunmasın bir şey kalbe fütura
Bizim halimizi bilsin Fethi Bey
Diye başlayan şiiri ile birçok
menkıbesini dinlediğim Saçlı Hoca’nın fotoğrafını görmekten de ayrıca mutlu
oldum. (Önümüzdeki süreçte bu insanlarla ilgili ayrı bir makale hazırlamayı
düşünüyorum.)
Tefrikanın sonunda, Sadettin Kaynak’ın
sahne teklifini; şehirde o dönemde şarkı söylemenin, “Konya’da kötü
karşılanacak bir şeydi” diyerek kabul etmediğinden söz eder. Bu sayede merhumun
sesinin de güzel olduğunu anlıyoruz.
Merhum, tefrika isminin çok iddialı
olmasına karşın bazı eksiklikleri olduğundan da bahseder: Hamleci aydınlar
bölümünün olmadığını ama ilerleyen zamanlarda sağlığı elverirse yazacağı vaadinde
de bulunur.
Avukat M. Ali Uz’un takdim yazısıyla
başlayan eser; büyük boy kuşe kâğıt, olabildiğince fotoğraflı ve 385 sayfa…
Şehrin hafızasına tanıklık etmiş bir insanın, bir kültür adamının günümüze
söylediği bir söz gibi hafızalarımızdaki yerini alırken, hayırlı torun Feyyaz
Caner’e de teşekkür etmek bize kalıyor. Merhum Mahmut Sural'ı da rahmetle anıyorum.
Kültür insanlarının hatırlanması
sadece aile fertleriyle sınırlı kalmamalı diye düşünüyorum; çünkü her ailenin
böyle bir kitap hazırlama olanağı maalesef yok. Bu insanlarımızın emekleri,
geçmişte yaptıkları araştırmaların çoğu gazete arşivlerini süslerken oralarda
kalmamasını, kitaplaştırılmasını diliyorum ama… korkarım pek çoğu dünden kalan
tatlı bir anı gibi git gide unutulacak…
Belki de bu nedenle “Konya ve Ötesi (2
cilt)” ile “Öteki Şehrin Hikâyesi” ismini verdiğim çalışmalarımı yakında
dijital olarak kültür dünyasına sunacağım. Ayrıca “Size Rağmen Yaşadım” isimli
çalışmamı da bu yıl bitirmeyi planlıyorum.
Söz uçar yazı kalır… Bu tür kitaplar ve
kütüphaneler öz benliğimizi muhafaza ettiğimiz eserlerle doldukça geleceğe olan
inancımız daha da pekişiyor…
TAHİR SAKMAN
16 Ocak, 2023
GEÇMİŞ GEÇMEMİŞ
geçmiş geçmiş
midir
yoksa süregelen
bir heyelan gibi
çöker mi
üstümüze
geçmiş geçmemiştir
yolunuza çıkan
her neyse
geçmişin
taşlarıdır
özenerek
döşediğiniz geleceğe
geçmemiştir
geçmiş
ve asla
geçmeyecek
geçmiş
dediğiniz anda bile
sunulur
anıların altın
tepsisinde
geçmiş hep
gelecektir
ve asla sürpriz
değil
gelecektir
geçmiş
sonra
saydırmak kalır
size
/bu dünyanın
gelmişine geçmişine/
TAHİR SAKMAN
13 Ocak, 2023
MİNARENİN SIRRI
Blog sayfamda ve sosyal medyada “Selçuklu
Ağlar Ben Ağlarım” başlıklı bir paylaşımda bulunmuş ve Hoca Hasan Camii minaresinin
şerefeden sonraki kısmının aslına uygun olup olmadığını sormuştum; 17.11.2022 tarihinde…
Yazıların linkleri:
https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid022B63Uk9xBRxXQCEC4zpdw13FNmqM4epVZ2tntcjtgRrPq5Ki2vBtVmAJmMZpLdrpl
https://tahirsakman.blogspot.com/2022/11/selcuklu-aglar-ben-aglarim.html
Bu konuda ne basında ne de sosyal
medyada iki satır bir şey göremeyince iş yine bizim Don Kişotluğumuza kaldı
galiba…
İbrahim Hakkı Konyalı’nın, Konya
Tarihi isimli ölümsüz eserinde şerefeden sonrası için şöyle bir bilgi var: “Minarenin
şerefeden üst kısmı dilimli ve oluklu bir hâlde yapılmış…”
Her ne kadar kitapta yer alan
fotoğraftan çok bir şey anlaşılmasa da yazıdan şerefenin üst tarafının dilimli
ve oluklu olduğu gayet net bir şekilde anlaşılıyor. Buraya kadar tamam ama ya
minarenin üstüne konulan kubbe?
Yenileme esnasında etrafını çevreleyen
brandadaki fotoğrafta da böyle bir kubbe yok!
Daha önceki Selçuklu camilerinde hiç
görmediğimizi bir tarz olmalı? Daha önceki külah gitmiş yerine Anadolu’da
örneği hiç görülmeyen bir kubbe yapılmış? Hint tarzı desem değil… Tasa mı
benziyor yoksa miğfere mi?
Bendeniz şahsen bir vatandaş olarak
bekliyorum; sanat tarihçilerinden, Mimarlar Odası’ndan, Eski Eserleri Koruma
Kurulu’ndan, yenilemeyi yaptıran Vakıflar Müdürlüğü’nden, bu minaredeki kubbenin
sırrını?
Yanılmayı çok istiyorum…
TAHİR SAKMAN
![]() |
Hoca Hasan Camii'nin en eski fotoraflarından birisi. Kaynak, Konya Fotoğrafları: https://www.facebook.com/photo?fbid=3495812137157756&set=pcb.3495813983824238 |
11 Ocak, 2023
MEVSİMLERİ ŞAŞIRAN DÜNYA
Dün bir şiir paylaşmıştım “karı
seyrediyorum” başlıklı…
Sabah kalkınca her tarafı saflığın rengine
büyüyen karı seyretmeye doyamamıştım; mevsimin ilk karıydı, belki de yoğun bir
kırağıydı ama sevincim uzun sürmedi…
Şiirle birlikte paylaştığım
fotoğrafları saat 10.14’te çekmiştim ki aynı saatlerde, bizim mahalleye yürüme
mesafesinde olan Şefikcan’da karın olmadığını duymak oldukça şaşırtıcı gelmişti…
Çok geçmedi sadece iki saat sonra yine
aynı yerden çektiğim fotoğrafa baktığınız zaman kıyameti anlıyorsunuz; ortada
ne kar vardı ne o doğanın beyaz umutları… eser bile kalmamıştı…
Mevsimlerin mi şaşırdı Konya?
Aylardır ne yağmur ne kar… İklim
değişikliği sonucu, küresel ısınma ve doğanın intikamı…
Siz böyle doğayı tahrip etmeye devam
edin; hani o filmlerde gördüğünüz sahnelerin gerçekleşmesi artık çok uzak bir
gelecek değil!
Mevsimleri şaşıran dünyanın, kendini
koruma içgüdüsünü devreye almasıdır bu…
Durmak yok; yeryüzünde tek bir ağaç
kalmayıncaya, tek bir can nefes almayıncaya kadar…
TAHİR SAKMAN
10 Ocak, 2023
KARI SEYREDİYORUM
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)