YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

28 Eylül, 2023

MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE

 


MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ ÜZERİNE
 
Sonunda bunu da kendimize benzettik…
 
Dünyanın sayılı festivalleri arasında gösterilen Uluslararası Konya Mistik Müzik Festival’i gerçek kimliğini terk ederken üzülmek de bizim gibi tescilli Don Kişot’lara kalıyor galiba…
 
Son birkaç yıldır eski kimliğinden oldukça uzak programlar yapılırken, bu yıl kendi ismiyle bile çelişen programlar gerçekleştiriliyor. Organizasyon ise ayrı bir âlem… Açılış programı haricindeki programlara protokolün katılmaması nedeniyle olsa gerek “izleyiciler için sandalye koymak” fikri festivalin dördüncü günü akıllarına gelse de yetersiz sandalye nedeniyle insanlar ayakta izlemek zorunda kalıyorlar.
 
Tarikatların; dernek, vakıf adı altında bir takım şeyh ünvanlı kişilerin idaresi altında halka açık olarak ayin yapmaları da bana göre çok doğru değildi: Her şey kendi kulvarında, mekânında değerlidir; atın önüne et, aslanın önüne ot koyarsanız ikisini de öldürürsünüz. Tasavvuf gibi yüzyılların imbiğinden geçip gelen bir öğretiyi, uluorta meydanlara taşımak bana göre öğretiyi örselemekten öteye geçmez.



 
Bu gösterilerden; Nevşehir Hacı Bektaş Semah Topluluğu ile Konya Güzel Sanatlar Müdürlüğü Sema Topluluğu’nu ayrı tutuyorum; çünkü bu iki grubun gösterilerinde estetik ve müzik daima ön plana çıkmıştır. Bugüne kadar izlediğim programların içinde en etkileyici olanı da gerek görsel ve gerekse zengin müzik içeriği açısından Semah programı ile 250 semazenin göğe kanat açar gibi tennurelerini açması olduğunu da şahsım adına söyleyebilirim.
 
Bazı programların mistik müzikle hiç alakasının olmaması ise ayrıca dikkat çekiciydi. Müzikal kültür zenginliği tartışmasız olarak kabul edilen Şanlıurfa’nın Sıra Gecesi oldukça ilgi gördü ve dinleyenler Urfa türkülerinin nağmeleriyle coştular ancak festivalin ismiyle bağdaştırmak oldukça güçtü.



 
Urfa Sıra Gecesi yapılabiliyorsa Konya Barana Gecesi de yapılmalıdır, bunu ev sahibi olarak yapmak bize yakışacaktır diye düşünüyorum.
 
Festivalin geneline baktığımız zaman bu yıl Kültür Bakanlığı ekiplerinin başı çektiğini görüyoruz. Birkaç yabancı grup dışında festivale yurt dışından katılım oldukça azdı ve onlar da farklı bir renk oluşturamadılar. Halka açık meydanlarda konserler vermek fikri elbette çok güzeldi; ancak insanlara en basitinden bir sandalye bile vermemek ve sosyal ihtiyaçlarını düşünmemek festivale eksi olarak yazıldı.
 
Uluslararası Konya Mistik Müzik Festivali olan ismi bile bu yıl Mistik Müzik Festivali olarak geçiyor oysa bu yıl 20.’si yapılmıyor muydu?



 
Özet olarak söylemek gerekirse bu yıl festival; geçtiğimiz yılların çok gerisinde ve sönük olarak geçiyor. Umarım önümüzdeki yıllarda festivalin özüne uygun programlar yapma konusunda daha titiz davranılır. Farklı kültürlerin, farklı inanışların ve coğrafyaların müziğinden vazgeçilmiş görüntüsünden festivalin amacının değiştirildiği anlamlarını çıkarmak da mümkün.
 
Konya bunu hak etmiyor diyeceğim ama…
 
Galiba bu sessizliğimiz bunu çoktan hak ediyor…
 
TAHİR SAKMAN
 
 

24 Eylül, 2023

20. KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ


 

20. KONYA MİSTİK MÜZİK FESTİVALİ
 
Dünyanın sayılı festivalleri arasında gösterilen Konya Mistik Müzik Festivali dün 250 semazenin tevhit söyleyerek Alâaddin’den, Mevlâna Meydanı’na Vuslat yürüyüşüyle başladı. Meydanda sahne alan Halvetî-Cerrâhî Devrânı Türk Tasavvuf Mûsîkîsî ve Folklorünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı, Ahmet Özhan idaresinde Cerrahi tarikatının zikir ayinini yaptılar. Daha sonra 250 semazen, sembolik olarak bir selamlık bir sema yaptılar.






 
Akşam bölümünde ise Nevşehir Hacı Bektaş Semah Topluluğu sahne alarak Alevi-Bektaşi deyişleri eşliğinde semah programını gerçekleştirdiler.




 
Programlara Konya’nın ilgisi yoğundu. 250 semazenin göğe kanat açar gibi tennurelerini açmaları muhteşem manzaralara sahne oldu. Halveti Cerrahi Vakfı’nın zikir programında da zaman zaman konsantrasyonun yükseldiği anlara şahit oldu izleyenler. Semah programında ise Anadolu’nun bağrından adeta fışkıran ezgilere kanat oldu canlar ve Konya semalarına, semahlarla gökyüzünde nurdan izler bıraktılar.

 
Akşam bölümündeki programın sadece 15 dakika geç başlaması elbette sevindiriciydi ama oturacak bir sandalye bile olmaması çok insanın dönmesine neden oldu. Bu yıl havaların da güzel olması, programların açık havada yapılmasına imkân sağlıyor ancak alana birkaç yüz olsun sandalye konulamaz mıydı soruları aklımıza geliyor ister istemez…





 
Geçtiğimiz yıllarda festivalde çok renklilik hakîmdi, sonraları bu terk edildi. O kadar çok farklı dinlere ait grupları dinlemiştik ki çok şanslıymışız. Geçtiğimiz yılların birinde Tibet’ten bir ekip gelmiş, Budist bir ayin gerçekleştirmişti. Bazı çevreler bunu çok eleştirmiş; “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” olarak değerlendirmişlerdi. Bu yıl da, son yıllarda olduğu gibi İslam ülkelerinden gelen topluluklar sahne alacak.




 
Ayrı bir coşku katan İran, Hindistan gibi ülkelerin müziklerini dinleyemeyecek olsak da programların tamamını izlemeyi planlıyorum, ayrıca sizi de bekleriz ama portatif sandalyenizi getirmeniz şartıyla…
 
TAHİR SAKMAN

18 Eylül, 2023

HAYATTAN ŞARAPLAR



HAYATTAN ŞARAPLAR
            
/Bir kadeh şaraptı hayat
İçip gidecektik
Ne çok uzattınız/
 
TAHİR SAKMAN 

 

01 Eylül, 2023

SERİN SULARIN HAYALLE DANSI: ERMENEK


SERİN SULARIN HAYALLE DANSI: ERMENEK
 
Geçtiğimiz hafta sonu Ermenek’teydim…
 
Eğiste Deresi’ni beş dakikada geçerken, Eğiste viyadüğü göğsümüzün kabarmasına neden oluyor; her ne kadar çok gerekli miydi tartışmaları yapılsa da… Yol Taşkent’e kadar oldukça rahat sonrasında virajlar biraz başınızı döndürse de yollar gayet güzel.
 
Doğrusu umduğumdan daha küçük buldum; bu şirin ilçeyi… Ermenek Barajı, ticari ve sosyal hayatı olumsuz etkilemiş gibi görünüyor, en azından şimdilik böyle… Kömür madenleri barajın altında kalınca çalışanlar ilçeyi terk etmiş kalanlarınsa ekecek toprağı kalmamış. Düz arazi yok denecek kadar, olanlarsa oldukça taşlı…




 
İnsanlar toprak kazanmak için teras yaparak, taşları temizleyerek hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Baraj nedeniyle ılımanlaşan iklim, zeytin yetiştirilmesine olanak sağlamış ve herkes zeytin ağacı dikmek için çalışıyor. Dünyaca ünlü Ermenek kirazının yanında zeytin, şeftali, incir gibi Akdeniz meyvelerini yetiştirmek için çabalıyorlar.




 
Ermenek insanı çok çalışkan ve dürüsttür. Tanıdığım Ermeneklilerin hepsi de özü, sözü doğru, dürüst insanlardır. Kadınları, kaç göç nedir bilmezler, bu yanıyla da oldukça serbesttirler ve sözleri her zaman dinlenilir. Ermenek kadınlarının da çok çalışkan ve mahir olduklarını da söylemeye gerek yoktur sanırım. Hayatın her alanında onların aydın yüzlerini görebilirsiniz.




 
Yeşilin ve suyun hayallerinizle dans ettiği bu topraklar, serin esintileriyle ve barajın muhteşem manzarasıyla sizi bir anda düşler ülkesine götürmesi işten bile değildir. Belki baraj bile demek doğru değil; çünkü büyük bir göl, manzarasıyla kendinizi Ölüdeniz’deymiş gibi hissetmenize neden oluyor. Barajda tekneler çalışıyor ama turlarda yer bulamadığımız için binemedik. Kişi başı 50 TL… Özel tekne, 5 kişi için saatine 1000 TL isteyince vazgeçmek zorunda kaldık. Barajın küçük bir bölümünün çevrilerek havuza dönüştürülmesi oldukça ilgimi çekti, 50 lira ödeyip yüzme imkânına kavuşabiliyorsunuz.


Turkuaz mesire alanı oldukça düzenli ve temiz… Tek sıkıntı nem… Yüksek yerlerdeki serin rüzgârlar baraja yaklaştıkça yerini yüksek derecede neme bırakıyor. Bir ara nefes almakta zorlandığımı söylemeliyim. Turkuaz mesire alanına giriş, araçlar için 20 TL… Mangal ve bulaşık için özel alanlar var. Burada çadırlı kamp yapma imkânı da var; çadırı sizden 250 TL, çadırı işletmeden alırsanız 400 TL ve üç kişiye kadar kalınabiliyor. Ayrıca restoranı da var, günlük ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşılayabilirsiniz.
 
Burada da Rusları görmek bizi şaşırtmadı! Kamp kuran üç aile vardı benim görebildiğim. Zeyve Pazarı’nın aksine oldukça düzenli bir kamp ve mesire alanı.




 
Turkuaz mesire alanı nasıl düzenli ve temizse, Zeyve Pazarı bunun tam aksine yazmak bile istemiyorum aslında…   Hani Ermenek denilince ilk aklımıza gelen yer…
 
Tam bir doğa harikası ama insan olmadan… Mangalcılar, dumanlarıyla bu tabiat harikası yeri işgal etmişler, sömürmüşler, yok etmenin eşiğine getirmişler. Konuştuğum Ermeneklilerin tamamı buraya gitmediklerini söylediler. Ermenek dışından gelen insanlar sanki başka işleri yokmuş gibi buldukları ilk gölgeye çökmüşler; her tarafı ateşe ve dumana boğmakla meşguller…




 
Birkaç yıl önce Yerköprü Şelalesi de böyleydi, feryat etmiş, yazılar yazmıştım sonra Konya Büyükşehir Belediyesi mangalı yasakladı da doğa harikası bu yer yok olmaktan kurtulmuştu. Zeyve Pazarı’nın da akıbetinin böyle olmasını, Ermenek Belediyesi’nin mangalı yasaklamasını bekliyorum. Ermenekliler bunu takip etmeli…




 
Zeyve Pazarı’nın hemen üstündeki su kaynağına çıkarak suyun nasıl büngüldediğini görmelisiniz. Serin suların, ulu ağaçların çevresinde halelerle dolanarak yürekleri ferahlandırdığını mutlaka görmelisiniz ama özellikle hafta sonu hiç gitmeyin… Ermenek’in geleceğe bırakacağı en önemli doğal, kültür mirasının daha düzenli kullanımı için mutlaka yetkililer harekete geçmelidir.




 
Zeyve Pazarı’nın kargaşasından, gürültüsünden adeta kaçarak Tekeçatı Yaylası’na çevirdik rotamızı… Yol çok kötü olmasına rağmen gittiğimize değdi. Nazlı nazlı akan bir su başında oldukça dinlendik. Tabii bu alanda da mangalcılar boş durmamışlardı; yeşilin üstünde ateş yakmışlar sonra çöplerini de koyup gitmişler… Bölgede konaklayan Yörükler mağara girişlerini briketle çevirerek yaşam alanları oluşturmuşlar. İkindi üzeri üşüdük ve kalkmak zorunda kaldık.






İlçe merkezindeki Şelale veya Santral da denilen alandaki su sesi; özel bir terapi almanızı sağlıyor. Ulu ağaçlar gölgeleriyle size eşlik ederken serin suların sesi, yüreğinize ferahlık veriyor. Mutlaka görmelisiniz…




 
Konya’ya dönüşümüz daha kolay oldu; bu sefer daha çok rampa aşağı inerek geldik ki acı bir haberle sarsıldık: Ermenek’te tur otobüslerinden birisi yokuşu çıkamamış ve geri kaçarak bir evin bahçesine devrilmiş. Bu talihsiz kazadan sonra benim Ermenek’te olduğumu bilen dostlar sağ olsunlar beni arayarak sağlığımı sordular. Bendeniz özel araçla gitmiştim otobüste değildim, bu vesileyle arayan dostlara teşekkür ederim.




 
Ermenek her zaman gidilip görülecek doğa harikası yerlerimizden birisi. İnciri, şeftalisi, kirazı ve zeytini ile sizleri de sofralarında ağırlamaktan mutlu olacaktır. Ermenek insanının hoşgörüsü, paylaşmayı seven yapısı yanında güler yüzleriyle sizde de derin izler bırakacaktır eminim…

 
TAHİR SAKMAN




 

31 Ağustos, 2023

İKİ DAMLA YAŞ



İKİ DAMLA YAŞ
 
Bugün birkaç hüznü birden yaşadım…
 
30 Ağustos törenlerine geç kalmış, çelenk sunma törenlerine yetişememiştim… Çelenk sunma töreni 09.00’da yapılmış ama nedense resmi geçit saati 10.30 olarak belirlenince tören alanında neredeyse kimse kalmamıştı.
 
Önceleri çelenk sunumu yapıldıktan sonra resmi geçit yapılırdı, törenleri sonraya bırakmanın nedenini bir türlü çözemedim.
 
Şimdi sizlere kalkıp da eski 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının nasıl coşkuyla geçtiğini falan anlatmayacağım ama…




 
“Ya istiklal ya ölüm” düsturuyla canlarını vatana siper eden Ulu Önder Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının, aziz şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için gözümüzden bugün iki damla yaş düşmeyecekse…
 
İki milyonluk Konya’nın 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında, alanda töreni izleyenlerin sayısı…




 
Her türlü yokluğa rağmen canlarını dişine takan, uçak ile kağnının savaşını kazanarak alnı ak çıkan ecdadımızı hatırlamak için ne yapılması gerekiyordu?
 
Yerli işbirlikçilerin, İngiliz ve Yunan’a destek fetvalarıyla ve Kuvayı Millîye aleyhine her türlü olumsuz propagandaya rağmen yedi düveli dize getiren ve bizlere yoktan bir vatan armağan eden ecdadımızı, Yüce Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını bugün anmayacaksak hangi gün anacağız ki?



 
Arif Nihat Asya’nın ölümsüz “Bayrak” şiiri okunurken, gözlerim artık beni dinlemiyordu:
 
/Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım. /
 
Kazma kürekle savaşan aziz şehitlerimiz için bir damla yaş… bir damla da şehrimin kutlamalara göstermediği ilgi için…
 
Hüznün zirvesinde yine Arif Nihat Asya’nın şiirine sığınıyorum:
 
/Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim! /
 
TAHİR SAKMAN





 

30 Ağustos, 2023

VATANIMIZ ATATÜRK


VATANIMIZ ATATÜRK
 
Vatanın bir diğer adıdır Mustafa Kemal Atatürk; vatanın aslında asli adıdır Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk…
 
30 Ağustos 1922…




 
Onca yokluğa rağmen, Yunan ordusu büyük ölçüde yok edilmiş, generalleri esir edilmiş ve İzmir yolu Türk süvarilerine açılmıştır artık…
 
Sonrası; Yunanistan’da kral devrildi, Padişah Vahdettin ülkeden kaçtı, İngiltere’de başbakan istifa etmek zorunda kaldı…
 
Bizi asıl ilgilendiren kısmı ise vatanın düşman çizmesinden kurtulması ve Sevr Anlaşması’nın Türk süngüsüyle çöpe atılmasıdır.
 
1683 yılında Viyana önlerinde başlayan bozgun ve geri çekilme artık sona ermiş, Türkler, Atatürk ve silah arkadaşlarının üstün dehası ve Türk ordusunun canını siper etmesiyle kıyamete dek sürecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır.
 
Kapitülasyonlar kaldırılmış, düyun-u umumiye reddedilmiş tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yeni temeller üzerine inşa edilmiştir.




 
Bu nedenle “Ata’mız” diyoruz, bu nedenle “o Atatürk’tür, Türk’ün Ata’sıdır” diyoruz… 
 
30 Ağustos’a bakarken, kafelerden, serin gölgelerden değil; topların namlusundan, piyade tüfeğinin süngüsünden, o gün İzmir’e akmaya başlayan Türk süvarisinin atlarındaki şimşekler çakan nallarından bakmazsanız, yanılırsınız…
 
Cepheye kağnılarla cephane taşıyan, kınalı elleriyle silah tutan, Yunan'a kurşun sıkan Türk kadınının gözlerinden bakmazsanız, yanılırsınız...
 
Kimi çevrelerin yok saymaya kalkıştığı Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız başarıya ulaşırken birçok sömürge ülkeye de örnek olmuştur. Kimilerinin “Yunan kazansaydı” gibi hiçbir gerekçe ile izah edilemeyecek olan söylemlerde bulunması akıl tutulması ve hezeyandan başka bir şey değildir.
 
Aziz Atatürk ve silah arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
 
Bizim vatanımız Atatürk’tür ve Atatürk’ten başka vatanımız yoktur. O bağımsızlıktır, uygarlıktır, bilimdir, akıldır ve ışıktır; geleceğimizi sonsuza dek aydınlatan…
 
TAHİR SAKMAN




 

 

24 Ağustos, 2023

GÜN AYDIN


 

GÜN AYDIN
 
gün aydın doğar hemşerim
gün aydın
günaydın
 
hayaller toz pembedir
umutlar beyaz
ve daima gerçekler acı
üstüne doğan gün
davacı
gün aydındır gün aydır
günaydın
 
gün olmanın gereğidir
gün ışıyacak
kör sevdalara umut taşıyacak
çelik bir bakışta
sıcak bir yokuşta
kör olası hayat
yaşanacak be hemşerim
yaşanacak
                 günaydın
 
günaydın dostluk
günaydın sevgi
günaydınlar olsun
kucağını güne açan geceye
 
bir merhaba ısıtır içimi
şafakların ülkesinde
ışıklar konuşsun
yürümesin karanlıklar
büyümesin uçurumlar
cehaletten işkenceye


uyuma be koçum
uyuma be aslanım
vakit kalk vaktidir
gün ışık vaktidir
 
günaydın
günaydınlara da günaydın
gün aydın be hemşerim gün aydın
günaydın
 
TAHİR SAKMAN

22 Ağustos, 2023

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ YAYIMDA


 

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ YAYIMDA
 
Ölümün nefesini ilk kez bu kadar yakınımızda hissetmiştik… İnsanlar birer birer bir virüse kurban gidiyorlardı, virüs aman vermiyordu…
 
O dönemlerde sosyal medyada yazmaya başladım, kitaplaştırma fikri o günlerde doğdu aslında ama… fiziksel olarak basma imkânı bulamadım belki zaman içerisinde o da olur. Şimdilik pdf formatıyla şehir kültürünün hizmetine 21. kitabım olarak sunuyorum.
 
Şair bir yüreğin sessiz feryadını, bir anlamda dünkü şehrin dinamikleri ile bugünkü şehrin yapısı hakkında anılarımızda yer eden hatıralarla, olabildiğince yalın ama kesinlikle duygusal bir anlatımla ve iki yüze yakın fotoğraf eşliğinde belgesel tadında okuyacaksınız.
 
Bir Şehrin Öteki Hikâyesi / Korona Günlükleri’nde eminim sizler de çok şey bulacaksınız. Dünkü Konya’nın izini birlikte sürmek isteyenler blog sayfamdaki https://tahirsakman.blogspot.com/ Tahir Sakman kitapları indirme linkleri yazısına tıklayarak açılan sayfadan bilgisayarına, tabletine, telefonuna ücretsiz olarak indirip okuyabilir.
 
ÖNEMLİ NOT:
 
©Tahir Sakman, Konya-2023
 
Bu kitap sadece pdf formatında dijital olarak yayımlanmıştır. Yazarın izni olmadan fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta bulunan yazılar, şiirler ve fotoğraflar; tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında ticari amaçlarla izinsiz kullanılamaz.
 
ISBN 978-605-72565-3-9
 
Keyifli okumalar…
 
TAHİR SAKMAN
 

21 Ağustos, 2023

ONDAN ŞİKÂYET BUNDAN ŞİKÂYET / LAY LAY LOM

 

ONDAN ŞİKÂYET BUNDAN ŞİKÂYET / LAY LAY LOM
 
Artık şikâyet etmeyeceğim hem vallahi hem billahi…
 
Bana ne ya hu, işim mi yok?
 
Zafer’in ortasına kocaman dijital reklam panosu dikmişler, amaan adam sen de…
 
Caminin önüne büfe kondurmuşlar, boş ver gitsin…
 
Hangi birini saysam ki bilemedim şimdi:
 
Ekmek büfesi tam yerini bulmuş vallahi… Kültür Park girişinin tam orta yerine, bir yakışmış, bir yakışmış sormayın gitsin…
 
Bundan sonra şikâyet yok; bana mı kaldı, şehrin koskoca bir basını var; var değil mi? Bir de estetik kurulu vardı galiba?
 
Hoca Hasan Camii’nin minare külahı, Taş Bina… İplikçi Camii’ndeki çatlaklar, Şehitler Anıtı’nın bakım ihtiyacı… Dandini dandini dastana…
 
Alâaddin Tepesi yine otoparka dönmeye başlamış… eee arabalar serin serin otursun işte, fena mı?
 
Daha dün yapılmıştı güya bugün bakımda… Atatürk Stadı, yeni millet bahçesi inşaat alanına dönmüş… Peki zararı kim karşılıyor; nasılsa belediye yaptırıyor, benim cebimden çıkmıyor ya!
 
Neme lazım ya hu, psikolojimi bozmaya ne gerek var ki? Hangi yanlıştan dönüldüğü görülmüş bugüne kadar?
 
Ben yaptım oldu… vallahi de oldu billahi de… uysa da oldu, uymasa da…
 
Şikâyet yok; lay lay lom… Haydi, bir kez daha hep beraber;
 
Lay lay lom…
 
TAHİR SAKMAN
 

 

20 Ağustos, 2023

ÇAL PANDELACI ÇAL

 ÇAL PANDELACI ÇAL


Artık kapitalizmin köleliğinden azat ettim kendimi… kitaplarımı yayımcıların… haşa hani kendini Allah sanan editörlerinden uzağım veya kimi kuruluşların yandaş takımından…


Özgürüm, mutluyum.


e-kitap olarak ücretsiz paylaşıyorum; sizler de ister okuyun ister okumayın çok da tın…
Baldır bacak göstermiyorum; ister beğenin isterseniz yerden yere vurun çok da umurumda değil; kendim çalıp kendim oynuyorum…


Çal gırnatacı çal!


TAHİR SAKMAN

19 Ağustos, 2023

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ


 

BİR ŞEHRİN ÖTEKİ HİKÂYESİ / KORONA GÜNLÜKLERİ
 
Kâbus gibi çökmüştü dünyanın üzerine; zor, çok zor günlerdi. Gelişmiş ülkeler bunu diğerlerine göre daha az hasarsız atlattılar.
 
Evlere kapanmıştık, bu arada bazı dostları da kurban vermiştik virüse…
 
Kapanma döneminde her gün yazmıştım sonra koronaya yakalandığımda da karantina günlerinde yazmayı sürdürmüş ve Facebook’ta tefrika etmiştim. Bu yönüyle de Facebook’ta yayımlanan bir tefrikanın kitaplaştırılması belki de bir ilktir, olabilir mi?
 
Yaşadığımız sıkıntılı günleri anlatırken zaman zaman gözlerim maziye kaymış kendi hayatım üzerinden geçmiş dönemin Konya’sını fotoğraflarla anlatmıştım. Sosyal bir eleştiriden yola çıkarak dün ile bugünün mukayesesi, içinde gizli bir kişisel tarihi de barındırıyor…
 
15 Mart 2020 ile 26 Mayıs 2020 tarihleri arasında yazdığım Korona Günlükleri’ne ilave olarak koronaya yakalandığım dönemde, 17.9.2020 tarihinden başlayarak, 1.12.2020 tarihine kadar yine sosyal medyada yayımladığım Karantina Notları’nı da eklemeyi uygun gördüm.
 
Bir şehrin yazılmamış, kişisel tarihini, eleştirel bir gözle, günümüzün sosyal yaşantısıyla mukayese ederek açık yüreklilikle zaman zaman da yoğun duygusallıkla yazmaya çalıştım. Önümüzdeki günlerde e-kitap olarak yayımlayacağım. Sosyal medyada yayımladığım dönemlerde oldukça ilgi gören günlükleri, bu kez bilgisayarınıza pdf formatında indirip okuyabileceksiniz.
 
Korona işin bahanesi oldu; amacım bir dönemin Konya’sını kısmen anlatmaktı.
 
Çok yakında sizlerle olacak, keyifli okumalar dilerim.
 
TAHİR SAKMAN
 

17 Ağustos, 2023

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE


 

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE
 
Biz 40 haramiyiz, birbirimizi biliriz… di…
 
Artık birbirimizi bilmekten öte sayımız ellerimizin parmaklarını bile geçmiyor… Kadim dostum sevgili Zeki Oğuz’un erken ölümü… 72 yaşındaysa ne olmuş yani şair “her ölüm erken ölümdür” dememiş mi?..
 
Yıllarca dağları gezdi, Yörüklerin yaşantısına imrendi, fotoğrafla belgeledi, şiir yazdı, öykü yazdı makale yazdı, dergi çıkardı. “Benim sadık yârim kara topraktır” diyen Veysel gibi tek dostu topraktı.
 
Birlikte gezdiğimiz dönemler oldu; bendenizin serserilikte zirve yaptığı yıllar… Hiç bilmediğimiz bir evin kapısını çalıp ekmek istediğimiz zaman önümüze bir Anadolu sofrası çıkarılan günlerimiz… Bir yumurtayı, bir tutam yeşil soğanı 5 kişi üleştiğimiz günler… gece, ay ışıklarıyla yıkanırken, ateşin başında çay gibi demlendiğimiz günler. Kâh Dere’de kâh Karadağ’da kâh Cankurtaran’da, Ballıkaya’da, Çetmi’de, Ay Boğazı’nda…  kuş uçmaz kervan geçmez… dolaştığımız yerleri fotoğraflayıp gezi notlarıyla gazetelerde yayımlardım. Bir gün Zeki, “Tahir, çok anlatma sonra buraları da talan ederler” demişti ki doğru söylüyordu, şimdi çok yer talan edilmiş…
 
Mehmet Gündoğdu ile sayıyoruz… kala kala iki elin parmakları kadar, belki biraz daha geçeriz… Konya kültüründeki yaprak dökümü… değil bir çığ gibi çoğalıyoruz ölüme… her gidenin yerinde kocaman bir hüzün, şehri sarıyor. Oysa şehir çok rahat, haberi yok. Bu bizim Konya’mız değil; bu olsa olsa Konya’yı taklide yeltenen kozmopolit bir coğrafya… Selçukya ise çok gerilerde kaldı.
 
Tatköy’ün en manzaralı bir yerinde kurulmuş mezarlık… sessizlik ülkesi ama bu sefer çok da sessiz değil; bütün ağaçlar, selama durmuş bağrında yer açan toprağa gölge düşürmek için yarışıyorlar. Bu gelen Zeki Oğuz’dur; bu gelen kadim dostumdur… Zaman, selama dursa azdır.
 
Ya Konya? O sessiz kalacaktır eminim…

 

ÇIĞ GİBİ ÇOĞALIYORUZ ÖLÜMLERE
 
/güneşin ve toprağın çocuklarıydık
zeki irfan bir de bukowski/
 
aydınlıktı tüm yönlerimiz
bütün rüzgârlar bizi tanırdı
bir de hasrete kırılan yollar
 
yollar yalnız yürünmez şimdi
bukowski çoktan gitti
zeki dersen çok erkendi
çığ gibi çoğalıyoruz ölümlere
 
irfan kaldı bir de ben
dolunaya sarkan gecelerde ağladığımız
ateşler yakıp yüreğimizde
güne güneşe adres sorduğumuz
 
toprağın bağrında serin yalnızlık
gidilecek en son en güzel yer
yaşamış sevdalanmış
bir ömrü vermeye değer
 
/güneşin ve toprağın haylaz çocuklarıydık
çok eksiğiz şimdi
yalancı rüzgârın eline kaldık/
 
TAHİR SAKMAN
 

11 Ağustos, 2023

KİTAPLAR AĞLAYABİLİR

Duyuruların en hüzünlüsü...

KİTAPLAR AĞLAYABİLİR
 
Kültüre adanmış bir hayattı onunki…
 
Şehrin kültür hayatında, yayımladığı kitaplar ile adından sıkça söz ettirmiş ve daima öncü, şehrin yüz akı kuruluşlarından, yayımcılarından birisi olmuştur. Kısıtlı imkânlar içerisinde yayımladığı yüzlerce kitap buna en iyi örnektir.


İsmail Çalışkan NKM'de...


Şehirdeki şair yazar çizer kim varsa yolu mutlaka Nüve Kültür Merkezi’nden geçmiş pek çoğunun kitapları burada yayımlanmış, yayım dünyasına isimleri bir çerağ gibi ilk defa buradan sunulmuştur. Bu bağlamda bendenizin de “Kırmızı Yazılar, Aşk Gittiği Yere Kadar, Aşk Yoksa Yaşam Yok, Soğuk Ülkenin Sıcak Kızı Maria” isimli 4 kitabımı yayımlamasının yanı sıra pek çok kitabımın da dağıtımına ön ayak olmuştur. 


NKM yayımlarından çıkan kitaplarım...


Tek arzusu şehrin kültür adamlarının seslerinin daha gür çıkmasıydı. Özellikle 2000’li yılların başlarında yurt çapında isim yapan yazarları Konya’ya getirmiş, onları şehir insanıyla tanıştırmıştır. Bu imza günlerinin pek çoğuna da bendenizin şiir dinletileri damgasını vurmuştu. Hayatımızın en güzel, en verimli yıllarıydı. Şehirde adeta bir kültür fırtınası esiyordu. Heyecanımız dalga dalga şehri kuşatırken… sonra rüya bitti; üzerimize bize asla uymayacak bir elbise dikmeye çalıştılar…  


NKM Rampalı'dan bir görünüm...


 
Nüve Kültür Merkezi benim için daha başka anlamlar ifade etmektedir; İsmail Çalışkan ile her şeyden önce uzun yılların ötesine dayanan dostluğumuz, sır arkadaşlığımız, sevgi ve saygıyla yoğrulmuştur. İsmail, benim şehirde irtibat kurabildiğim kişilerin başında gelir. Yayımcım olmasının çok ötesinde dostumdur, arkadaşımdır. Ortak anılarımız şehrin her tarafına sinmiştir.


2000'li yıllarda NKM sponsorluğunda yaptığım dinletilerden... Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
1992 yılında Zafer’de başlayan kültür hikâyesi daha sonra 2008 Ocak ayından itibaren Rampalı Çarşı’da devam etmiş, 2023 yılında ise kitabevi mağazasını kapatma kararı almıştır; ancak yayınevi olarak devam edecektir. Benim de bilfiil 5 yıla yakın bir dönem çalıştığım Nüve Kültür Merkezi’nin kapanması şehirde olabilecek en büyük kültür kaybıdır. Şehirdeki birçok yazar adayı insanımızın yanı sıra akademisyenlere varana kadar çok geniş bir yelpazede eser yayımlayan böylesine önemli bir yayınevinin kitabevi satış mağazasının kapanması şehrin kültür dünyası için olası felaketlerin en büyüğü olacaktır.


NKM Rampalı...


 
NKM markasıyla yayım hayatına başlayan sonra bünyesinde kurduğu Romantik Kitap, İlk Kitap, Literatürk Academia gibi yayım gruplarıyla ülkemizin yayımcıları arasında seçkin bir yer edinmeyi başarmıştır. Yayımcılığının yanı sıra ülkemizde yayımlanan her tür kitabı şehirde kitapseverlerin hizmetine uygun fiyatlarla sunmasıyla da bilinen Nüve Kültür Merkezi, zorlu ekonomik koşullara karşı yıllarca mücadele etmesine rağmen sonunda yenik düşmüştür.


NKM yayımlarından çıkan Aşk Yoksa Yaşam Yok kitabımın tanıtım toplantısından; Soldan sağa; Âşık Salihi, Tahir Sakman, İsmail Çalışkan. Foto: T. Sakman Koleksiyonu.


 
Aslında o yenik düşmemiştir; yenik düşen, kültür dünyamızı bu tür kararları almaya yönelten ekonomik koşullar ve o koşulları oluşturanlardır…


NKM sponsorluğunda yaptığımız bir dinletinin afişi. 


 
Hepimizin yolu oradan geçmiş hatta yolu yordamı bile oradan öğrenmişizdir. Şehirde kitap denildiği zaman akla ilk gelen yerlerden birisidir Nüve Kültür Merkezi… Yoğun ekonomik sıkıntılara o da maalesef dayanamamıştır. Konya aslında bir kitapçısını kaybetmiyor; Konya, kitap hafızasını kaybediyor. Bu tür simge olmuş mekânların kapanması hele hele ekonomik gerekçelerle kapanması aslında toplumun ayıbı olarak yüzümüze çarpmalıydı ama…


NKM tarafından şiirimin yayımlandığı kartpostal...


 
Nüve Kültür Merkezi hafızalarımızın en görkemli yerinde yaşamaya devam edecek olsa da içimizdeki hüzün bizi diri tutmaya devam edecek… mi, bunu da zaman gösterecek.


Tek teselli kaynağımız yayıncı olarak kitap yayımını sürdürmesi olacaktır.
 
Şehrin kültür kalesi olan Nüve’nin kapanması demek kültüre açılan en önemli kapılarımızdan birisinin kapanması demektir.
 
Kitaplar artık özgürce ağlayabilir…
 
TAHİR SAKMAN