YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

05 Mayıs, 2025

KİTAPLARIN ÖNÜNDE EĞİLMEK

Solda Ali Işık ve bendeniz...

 

KİTAPLARIN ÖNÜNDE EĞİLMEK
 
Merhum Seyit abi; “biz, kırk haramiyiz, birbirimizi biliriz” derdi…
 
Artık kırk harami de değiliz, sayımız azalırken… tabii ki haramiden kastın ne olduğunu, Seyit abinin ironi yaptığını söylemeye gerek duymuyorum… Ama bir şey var ki sayımız azalsa da eserlerimiz çoğalıyor…
 
Onunla ilk tanışıklığımız Yeni Gazete’de yazdığım yıllarda oldu. Merhum Yalçın Dikilitaş… eğer sizin de dostlarınız merhum olmuş, yazarken ve konuşurken merhum diye başlıyorsanız ve merhum kelimesini sık kullanmaya başladıysanız… anladınız ne demek istediğimi…

 
Yalçın abi, Yeni Gazete’nin (sonradan ismi değişti Hakimiyet oldu) Genel Yayın Yönetmeni olduğu yıllarda, gazete kültürel bir akıma da öncülük etmişti… aslında o dönemde yayımlanan gazetelerde şehrin kültürü, folkloru, edebiyatı üzerine araştırma yapmak ve yayımlamak oldukça önemseniyordu. Yalçın abi, o naif, yumuşak lisanıyla Konya kültürüne iz bırakma sevdasına düşmüş, Konyaperest insanları gazetenin sütunlarında buluşturmanın peşindeydi. Önceleri köşe yazarken sonraları “Cönk” isimli, gazetenin haftalık ekinde “Konya” yazıyorduk.
 
Konya, her şeyiyle hâlâ çok bakir ve yazılacak o kadar çok şey var ki…


Bizim fakirhanede bir sohbetten hatıra, ayaktakiler soldan sağa; Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, merhum Doç. Dr. Hasan Özönder, gazeteci merhum Seyit Küçükbezirci, Av. M. Ali Uz, gazeteci merhum Yalçın Dikilitaş, merhum araştırmacı yazar Sefa Odabaşı, araştırmacı yazar Ali Işık, şair merhum Nevzat Küçükerdoğan. Oturanlar soldan sağa; Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, Tahir Sakman, Prof. Dr. Haşim Karpuz. Foto: T. Sakman Koleksiyonu.



O dönemlerde tanıdım Ali Işık ağabeyimizi… Köşelerde buluşmanın dışında ev toplantılarında, sohbetlerde de birçok duyguyu paylaştık.
 
12 Temmuz 2000… Alâaddin Tepesi’ndeki “seyyar köfteci” çılgınlığının fotoğraflarını çekmiş ve haber yapmıştım. Ali abiyle birlikte köşe yazımızı söz konusu konuya ayırmıştık ve o gün birinci sayfadan girmişti. Ayrıca “Alâaddin Köfte Cumhuriyeti” başlıklı bir yazım da birkaç gün sonra yayımlanmıştı.






 


Ali Işık sonraları çok önemli işlere, kitaplara imzasını attı. Onun araştırmacı kimliğinin yanı sıra titizliği, dürüstlüğü ve insancıl yönü her zaman ön plana çıkmıştır. Bir satır bilginin bile günlerce, aylarca peşine düşer mutlaka kaynağını bulur ve zikreder. Yüzüne baktığınız zaman aydınlık bir Konyalıyı görürken, mütevazılığı size bir geçmiş zaman Konyalısının izlerini de hatırlatır. O Konya’yı özümserken… şehrin yürüyen bir lügati gibidir aynı zamanda, hafızanızın en saklı yerinden bir gün çıkıp gelen eski bir dostun kelimeleri gibi çevrenizi sarar ve sizi asla bırakmaz. Konya dostluğunun, bilgiye susamışlığın yürüyen, araştıran ve yazan halidir.
 
Edebiyat öğretmeni olduğu yıllardan kalan bir alışkanlıkla sizi bir öğretmen gibi alıp bilmediğiniz bir iklimin kollarına atarken size eşlik eder ama asla farkına varamazsınız; çünkü, o kendini değil sizi merkeze almıştır.
 
Ve onun merkezinde sadece şehrin büyülü atmosferi vardır, özlenen bir Konya vardır… Selçuklu asırlarından izler sürmeyi mukaddes bir dava gibi üstlenmiş ve bu yolda nice eserler vermiştir.
 
Ama en büyük eseri, redaktörlüğünü üstlendiği ve önemli katkılar sağladığı Konya Ansiklopedisi’dir… Şehre dair aradığınız ne varsa bu eserdedir… Burada bir kez daha şehir adına; yayın kurulunu, yayımlayanları ve tüm emeği geçenleri saygıyla selamlarım.
 
Dün birlikteydik… karşılıklı kitap teati ettik. Bendenizin yeni yayımlanan "Türkü Hazinesi Mazhar Sakman" isimli kitabımı takdim ettim. Ali Işık yeni yayımlanan iki kitabını lütfetti: “Girdeci Ali ve Hikâyeleri” ile “Konya’nın Fi Tarihinde Mazlumlar, Hainler, Garipler” isimlerini taşıyan kitaplarda belgeler eşliğinde önemli bilgiler sunuluyor.




 
Girde; kirdenin Konya ağzıyla söylenişi ve tandırda tandır ekmeğinin daha ince yapılanı, bana pide gibi geliyor. Demek ki Konyalının pide aşkı, ekmek aşkı yüzyılların ötesinden geliyor. Tandırda ekmek yapıp satan bir Konyalı…
 
Ben bu tür insanları çok önemsiyorum hem zanaatkâr hem sanatkâr… Sanatını konuştururken ekmeğini de zanaatından çıkaran bir Konyalı…
 
Bir destan şairi olması hasebiyle “Girdeci Ali” benim çok ilgimi çekti… Selçuklu asırlarından bir sesin şehrimizden yükselmesi ve günümüze ulaşması benim için ayrı bir önem taşıyor. Ali abinin bu kitabı bir şairin asırlara nasıl meydan okuduğunun da bir göstergesi…
 
Eminim Ali Işık abimizin de kitapları yüzyıllara meydan okuyacak… Işığı; geçmişin ihtişamıyla gelecekte parlayacak ve şehre nice ilhamlar verecek…
 
Kitaplar önünde eğilmezsiniz de ne yaparsınız? Işığın; şehrin üzerinde hep parlasın Ali abi…
 
TAHİR SAKMAN











 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.