HIDRELLEZ VE BİR TÜRKÜ: SU GELİR TAŞA DEĞER (ELMALI)
HIDRELLEZ VE BİR TÜRKÜ: SU
GELİR TAŞA DEĞER (ELMALI) Eskiden hıdrellez mi
vardı?... Tabii ki vardı; hem de ne
hıdrellezler… Yani Meram, Meram’ken… Meram betona boğulmadan önce, Meram; Meram
diye bildiğiniz Meram Köprüsü, Tavus Baba, Aydın Çavuş ve Gümüştepe’den ibaret
olmadığı zamanlar… Çok uzakta da değil
aslında, çocukluğumdan hatırımda kalanlar, Meram’ı nasıl elbirliğiyle yok
ettiğimizin hüznünü hatırlatıyor bana… ve tabii ki bizim yaşımızdakilere… Hani Evliya Çelebi’nin öve
öve bitiremediği bağlar, Âşık Şem’i’nin “Var Meram üzre sefası Konya’nın”
dediği bahçeler şimdi uzak bir geçmişten kalan buruk bir hatıradan öteye
gitmiyor. Ne pekmeziniz kaynıyor ne
gazel suyu içiyorsunuz artık… Çaylarınız kurudu, bağlarınız talan oldu ve bir
avuç rantiyecinin cebine girerken Meram… Ne çok ağladı biliyor musunuz? “Meram Çayı gibi aktı
gözlerim” demiştim bir şiirimde… artık gözlerim de akmıyor Meram Çayı’nın
kuruduğu gibi… Elimiz neye değdiyse… Tam iki kere kar yağdığını
hatırlıyorum hıdrellez gününde… ama hıdrellez keyfimiz asla ertelenmemişti… Konya hıdrellez gününde
bağlara, bahçeler hassaten Meram’a akar. Biraz kuytu köşelerde saz çalanlara,
tam takım gelip oturak yapanlara bile rastlayabilirdiniz… Konya türkülerinin
coşkunluğu gibi insanımız da öylesine coşardı… Resmi tatil değildi ama işler
yavaşlardı, öğleden sonraları kepenklerin indiğine şahit olurdunuz sıkça… Sanki gizli bir anlaşmanın
gereği gibi mutlaka bir şekilde kutlanırdı hıdrellez… Ben hıdrellez günlerinde
Hızır’ın nişanesi olarak bastığı yerlerin yeşerdiğini bildiğimden insanların
arkalarında bıraktığı izlere bakardım, yeşeren var mı diye… Aslında bir
tenakuzu da beraberinde getirirdi hıdrellez; dini temalı bir günün eğlenceye
dönüşümünü neyle izah edebilirdiniz bilmem… sanki cenneti Meram’da, bağlarda,
bahçelerde bulmanın coşkusu daha çok ön plana çıkar gibi… Hanımlar, beyler mutlaka
bir köşede toplanıp muhtelif eğlencelerle günü değerlendirirlerdi… “Hatırla… Bir acı baharda Hıdrellez günü Meram’da Bağ puştalarında Güller uyanmış Meram yeşile boyanmış Genç kızlar genç erkekler Kıpır kıpır yürekler Umutlar bağlanmış Hızır’a” Demiştim uzun yıllar
öncesi “Meram’da Aşk” isimli şiirimde… Meram denildiği zaman sizi bilmem ama
benim aklıma aşk gelir, sevda gelir, tıpkı; bir başka şiirimde olduğu gibi: MERAM AŞKINA bir damla suyunda bin
hayat vardır şifadır içilir meram
aşkına yaşam gedavettir ölüme
kefen burada biçilir meram
aşkına yüce mevlâna’yı getirip
yâda bülbüller seherde gelir
feryada uzaklarda değil cennet
burada kevserler saçılır meram
aşkına hakikati söyler sözün
doğrusu tavus ana sırdır hakk’ın
yolcusu sırat değil dostum meram
köprüsü sevgiyle geçilir meram
aşkına ateşbaz veli cana bereket sadreddin konevî toprağa
rahmet kızlar kayası’nda sen de
niyet et kapılar geçilir meram
aşkına bu yeşil toprak hakk’a
derviştir meram çayı sebil hayat
vermiştir hâl sahibi bilir meram
ermiştir perdeler açılır meram
aşkına Eğer sevdanız Meram’da
yaşanmamışsa… bilin ki eksik kalmıştır… Madem eski günleri yad
ettik, o günlerden hatıra kalan “Su gelir taşa değer (Elmalı) “ isimli türküyü Mazhar Sakman seslendiriyor ve şöyle
diyor nakaratında: “Aman aman Konyalı Seni nerde bulmalı” Ne o Konya kaldı ne o
Konyalı… Hepsi yaşanmamış bir düşün ardında gizlenen sis dağları gibi…
Bulursanız haber edin!.. TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.