YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

18 Mayıs, 2025

AŞK YOKSA YAŞAM YOK




AŞK YOKSA YAŞAM YOK
 
Yorum: Tahir Sakman
Şiir: Tahir Sakman
Müzik: Doğan Zade
 
 
HAYAT ARA İSTASYON
 
/ayrılıklara çoğaldık seninle biz
bir tren ki bindirdiler biletsiz/


Hep kavgalıydık; ne seninle ne bir başkasıyla… Kavgamız, bütünüyle şehrin ufuklarına düşen toz/duman içindeki isli, paslı düşüncelerleydi. Cilalanmış sahte boyaları yüreğimizle kazıdığımız zaman bunu daha iyi anlıyorduk.
 
Boyalı ölülerin dünyasında kaç baharımız kaldı ki?
 
Kara trenler gibiydi belki… Dokuzun Beli’ni ağlayarak çıkmaya çalışırken, geride bıraktığı yaslı dumanları müjdeler gibi çığlıklar atardı. Her tren kalkışında ve her geri dönüşünde, içimizde sızlayan ayrılıkların ve kavuşmaların sesini bastırmaya çalışırdık. Her ayrılık bir kavuşma, her kavuşma bir ayrılıktı oysa.
 
Kavuşma mevsimi çoktan geçti, şimdi ayrılık mevsimi. İçimizdeki pasaportsuz duygular hazirandan eylüle göç ederken biliyorum; bu gidişin dönüşü yok. Sarı saçlarını Konya Ovası’na buğday denizi gibi serip gittin…
 
Seni, kaç kez sabaha düşen bir yıldıza tapar gibi karşılamıştım. İstasyonun her köşesine sinen ayrılıkların hüznünü ter kokulu hasretler örterken, kompartımanların penceresinde seni görünce, yaşama sevinçleriyle titreyen bir serçe gibi üşürdüm. Niye titrerdim ki? Oysa sen gelmiştin işte! Unutamadığım bir şey vardı; gelmiştin ama bir gün temelli gidecektin. Hem de yüreğimi ölü kuşlar gibi yorgun bırakarak. Çünkü dönüş vizen yoktu…
 
Çelik rayların isini gözlerimle yıkardım sana göstermeden. Bekleme salonlarında akmamaya direnen yaşları bir tek ben dizginlemezdim. Salardım hayata özgürce. Sevinçlerimi de, hüzünlerimi de en üst düzeyde yaşamanın vahşi keyfini çıkarırdım. İçimdeki pası/kiri boşaltırdım. Hayat sevinçlerini sunarken, acılara birikmenin bir anlamı yoktu. Boşaltırdım, boşalırdım…
 
İşte şehir, bütün gölgesiyle ayaktaydı. Seni götüren çelik raylar yüreğime paslı bıçaklar gibi sokulurken… Sokulduğu yetmemiş gibi, şehir hoyrat elleriyle çevirdikçe, çeviriyordu. 
 
Mitolojide, şehre musallat olan ve genç kızları yok eden ejderhanın modern çağ(!) sürümüne benzetirdim; seni götüren kara treni. Ejderhayı yok etmenin yolunu bulmuştu, antik çağdaki yürekli Konyalı… Şimdi, düşüncelerimize musallat olan, dahası pencerelerimizi pençeleriyle örtmeye çalışan, ağaçlarımızı kesip, yüreğimizde yumruk gibi beton yeşertmeye çalışanların karşısına, teknoloji(!) çağında hangi Konyalı dikilecekti?
Pencerelerimizdeki saksılar azaldıkça, azalan aslında kendimizdik. Biz ne zaman istasyonlarda sevinçlere çoğalacağız?
 
/şimdi göç zamanı
tüter hasretin dumanı/
 
“Tek gidiş Arifiye lütfen!”
 
Sonra trenin çılgın sesi. Sonra “Haydi, kalkıyoruz”lar... Hareket Memurunun geceyi bıçak gibi ikiye bölen tiz düdüğü… Ayrılığa titreyen mendiller eskide kaldı. Artık mendiller titremiyor istasyonlarda, varsa yüreğinizi titretebilirsiniz…
 
Hayat, ara istasyondu. Kavuşmanın sevincini yaşadığımız gibi, ayrılığın acısını da yaşamalıydık. Ne eksi, ne fazla. Hepsini yaşadık.
 
Ey şehir, ey istasyon! Bütün betonlarınızı, bütün trenlerinizi salın üstüme! Yüreğime raylar döşedim sevdadan. “Hey makasçı, değiştir rayları!” Ben ki aşka yenilmişim, size yenilmem…
 
“Tek gidiş aşk lütfen!”
 
Şimdi göç zamanı. Hayatın açık olsun sevdiğim…
 
 
AŞK YOKSA YAŞAM YOK
 
/ayrılıklara çoğaldık seninle biz
bir tren ki bindirdiler biletsiz/
 
arıkören’de yörük akşamıydı
haberimiz yoktu bir şeyden
kıl çadırlar yıldızlara dönük
kara keçeler gökyüzüne serili
türkmen kocasıydı uzatan
kırbasından sevgileri 
içmesini bilemedik
içtikçe eksildik
eksildikçe içtik
topraktan duyduk en son
aşk yoksa hiçtik
 
dursuz duraksız koşulara koşulduk
dünü yakarak yarına yakılarak
bir istasyon gözlerindi
bir istasyon ellerin
hep rötarlıydık aşka
gelmekle gitmek arası savrulduk
bin parçamızı bırakarak
 
/şimdi göç zamanı
tüter hasretin dumanı/
 
güvercin sesli binlerce tren kalkar benden
hazirandan eylüle
binlerce gül binlerce sevda taşır
yüreğimde döşeli raylara
kan düşer
can düşer
tutup beli’nde nefesim
sonra unutulmuş ismi yok
tek ağaçlı bir istasyonda
gölgedir serilir
ne kaldıysa senden
anladım bir tek sana gitmez bu tren
 
tam makas değiştirecektik ray bitti
deniz küstü martılara
hey makinist gecenin sırtına yaz
bu tren limanlara sığmaz
 
ayrılıklarda eksildik
hasretin ateş gölgesine çakılı
anılar hüzünden bir ok
hayat ara istasyon
tek gidiş aşk
aşk yoksa yaşam yok
 
TAHİR SAKMAN
 
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.