28 Şubat, 2023
23 Şubat, 2023
BARINMA HAKKI
Yaşam hakkı nasıl kutsalsa, barınma
hakkı da o kadar kutsaldır…
Artık mağaralarda yaşamıyoruz,
başımızı soktuğumuz ve adına yuva dediğimiz… insanlar karşı cinsleriyle
hayatlarını birleştirmenin adına “evlenme” diyorken…
Her insanın bir evi olmalı ve evler
rant kapısı olmaktan çıkarılmalıdır; çünkü en temel ihtiyaçtır barınmak…
Kim çevirdiyse ilk çiti ve kim sesini
çıkarmadıysa, bu doğayı sahiplenmeye; “önce ben geldim”, “önce ben gördüm”, “burası
benim” diyene… o ilk sesini çıkarmayanın cezasını çekiyoruz sanki…
Doğanın asıl sahibi yine doğadır!
Dört tuğla, dört duvar ama parası
milyon milyon… bir ömür çalışarak asla alamayacağınız rakamlara… sonra her
fırsatı ganimet olarak görüp; fiyatlara, kiralara zam üstüne zam yapanlara
karşı bir sözümüz olmalı değil mi?
Şimdi deprem zamanı, yardımlaşma
zamanı… Konya’da ev sahipleri (diğer şehirlerde de durum çok farklı değil) kiralık
evlerine fahiş fiyatlar istiyorlarmış. El insaf!
Ebedi olan ahiret hayatı mıydı? Hani
dünya yalandı? “Dünya yalan” ama ikiyüzlülük, riya, kandırmaca, soymaca doğru,
ne yazık ki!
Kuzum gerçekten inanıyor musunuz? Hiç
sorguladınız mı ne kadar inanıyorum ne kadar samimiyim diye? Ya da inancınızın
adını koymayı, açık açık söylemeyi, inandığınız gibi yaşamayı hiç denediniz mi?
İnancınız, yaşantınız; her fırsatta gösterdiklerinizle ne kadar uyumlu?
İhlas?
“Üç günlük dünya” diyoruz, “kefenin
cebi yok” diyoruz, dahası “mülk Allah’ın” diyoruz… diyoruz o kadar…
Sonrasını hep birlikte acı bir şekilde
yaşıyor, görüyor, öğreniyoruz; dudaklarımızda acı bir tebessümle…
TAHİR SAKMAN
22 Şubat, 2023
RAMAZAN TOPU VE KONYA'DA DEPREM
Komplo teorilerine inanan bir insan
değilim… Amerika güya gemilerden yönelttiği silahlarla depremi tetikliyormuş…
Böyle bir gücü olsa önce Çin’e, Rusya’ya yöneltir; bizi niye seçsin ki?
Sosyal medyada,
bilgileri kendinden menkul kişilerin paranoyalarından ve saçmalıklarından
oluşan, hiçbir bilimsel kaynağı olmayan yazıları görünce… yani diyorum ki
böylesine bir hayal gücünüz varken roman yazsanız eminim çok satacaktır.
Neyse bunu geçiyorum ama geçmişte
Konya’nın yaşadığı bir deprem silsilesi geldi aklıma…
Yıl 2009… Sonbahar aylarıydı, eylüldü
ve ramazan ayındaydık…
O dönemlerde ramazanın simgeleri
arasında, iftar saatinin geldiğini bildiren top atışı da vardı… Alâaddin
Tepesi’nde ve Sille’de kuru sıkı top atışı yapılır tüm şehre iftar ve sahur
vakti hatırlatılırdı. Ben şahsen ezan sesinden ziyade top atışının yapılmasını
beklerdim; çünkü, ezan okuyan müezzinlerin, imamların saatlerinin doğru olmama
ihtimalini göz ardı etmez, topu beklerdim, saatime bakardım, ezanı beklerdim
sonra… Yani bayağı bir sağlamcıydım.
İftardan sonra 4,5’le sallanmıştık; bu
depreme alışkın olmayan halkı paniğe sevk etmiş yollara dökülmüştük. Sonra sahuru
yapıp yatmıştık. Tam canım geçecekken imsak vaktini bildiren top atıldı…
arkasından bir zangırtı çökmüştü Konya’ya… Sanırım 4,7 şiddetindeydi ve hiç
böyle bir sarsıntı yaşamamıştık. Tabii tüm Konya yine dışarılara dökülmüş,
arabaların içinde sabahlamıştık.
O günlerde depremi tetikleyenin top
sesi olduğuna karar verilmiş ve top atışları yapılmaz olmuştu. Bir de söylenti
çıkmıştı; saat 14.00’te büyük deprem olacağı şeklinde ve kulaktan kulağa
yayılmıştı. Herkes işini gücünü bırakmış, evlerini terk etmiş açık alanlarda
büyük depremi beklemişti.
O yıl Konya, bir aya yakın sallandı. Depremin
şiddeti küçük de olsa herkes korku içindeydi hatta bazı günler arabaların
içinden çıkamıyorduk.
Sesin depremi tetikleyebileceğine dair
bilimsel bir veri var mı bilmiyorum… Konya deprem bölgesinde olmamasına rağmen
bu sallantılar neyin nesiydi, bilemedik… Konya’nın geçmişinde büyük yıkıcı bir
deprem yok ama zaman içerisinde bu değişebilir mi, onu da bilmiyorum.
Her ne kadar şehri çevreleyen fayların
varlığı bilinse de “yıkıcı bir deprem üretecek seviyede değil” diyerek geceleri
rahat uyuyabiliyoruz değilse bu travmayı kaldırmak çok zor. O dönemlerde
hatırlıyorum; psikolojimiz çok bozulmuştu, evlerimizdeki eşyalar, dolaplar
sanki üzerimize üzerimize geliyordu.
Umarım ülkemizin üzerindeki bu
depremler tez zamanda biter ve evlerimizde otururken en ufak bir tıkırtıda
avizelere bakmaktan, saatin sarkacına bakmaktan bizi kurtarır…
TAHİR SAKMAN
20 Şubat, 2023
SINIRDA YÜKSELEN AY
Foto: T. Sakman, Atatürk Anıtı, Hatay... |
Yıllar önce birkaç kez gitmiştim Hatay’a…
Ne kadar şaşırmıştım; benim gibi tek
kültürlü bir şehirde büyüyen biri için inanılmaz derecede ilginç gelmişti ve
gerçekten hoşgörünün ne olduğunu burada anlamıştım. Bir yanda cami, bir yanda
kilise ve havra, daha da ötesi “Sevgi Kilisesi” diye bir yer karşıma çıkmıştı.
Bir kadın, bütün inançları sevgiyle yoğurup birleştirmişti kendince ve sadece “barış”
diyordu, barış ve sevgi için meditasyon yapıyorlar, bulutlar gibi temiz enerjilerini,
sevgiyle evrene sunuyorlardı.
Foto: T. Sakman, Sevgi Kilisesi'nde dünya dillerinde barış yazıları... |
Foto: T. Sakman, Antakya Musevi Havrası... |
Foto: T. Sakman Arşivi, Hatay, Arsuz sahilinde... |
Foto: T. Sakman Arşivi, Kırıkhan'da Mehmet Sakman Bulvarı. |
Foto: T. Sakman Arşivi, Hatay'da bir sokak... |
Foto: T. Sakman, Hatay caddelerinden bir görüntü... |
Foto: T. Sakman, Hatay caddelerinde baba oğul sokak müzisyenleri... |
Foto: T. Sakman, Asi Nehri, Hatay... |
![]() |
Foto: T. Sakman, Hatay Müzesi'nde bir duvar mozaiği önünde... |
11. Mistik Müzik Festivali’nde
dinlemiştik Konya’da, Antakya Medeniyetler Korosu’nu… İlahiyatçılardan kurulu
olan bu koro şarkılarla, ilahilerle hoşgörüyü ve varlığın birliğini
yansıtmışlardı…
Yüce Atatürk’ün “şahsi meselem” dediği
ve hasta yatağındayken ana vatana kazandırdığı ve “Hatay” diyerek “sınırdaki ay”
olduğunu ilan ettiği şehir…
Hatay artık Türk milletinin şahsi
meselesidir…
Ve sadece sınırdaki ay değildir; o ay,
yüreklerimizde ve hiç batmayacak…
Sınırda yükselen bir ay
Neler geldi başına vay
Yer yarılsa kırılsa fay
Kalbimiz sendedir Hatay
Bunları yaşanmamış say
Başın hep sağ olsun Hatay
TAHİR SAKMAN
17 Şubat, 2023
TOPRAK ANA
Şerefli mahluk, ahseni takvim... Dünyayı taçlandıran insan...
Toprak anaya saygı duyan, çevresini güzelleştiren, sevgiyle doğayı dokuyan... sonrası malum; savaşlar, yıkımlar...
Gördüğünüz, göremediğiniz her şey bir enerji; bir enerji denizinde yüzüyoruz ve rezonansa girdiğimiz her şeyi negatiflerimiz köreltiyor, yok ediyor...
O kadar yorduk ki toprak anayı; negatif enerjilerimiz, toprağa her dokunuşumuzda zehirli bir ok gibi bağrına saplandı...
Betonlarınızı, hırslarınızı doymak bilmeyen aç gözlerinizi ama illaki içinde sevgi barındırmayan düşüncelerinizi toprak anadan özürler dileyerek gömün...
İsyanlarınızı değil sevgilerinizi emanet edin ve özür dilemenin tam vaktidir toprak anadan...
Değilse; esfeli safilin...
Ve ancak sevgidir; toprak ananın acısını dindirecek olan...
TAHİR SAKMAN
11 Şubat, 2023
KÜLLERİMİZE SORUN!
Klavyede harfler karışıyor birbirine,
cümleler eksik kalıyor ve içimdeki ezilmiş duygular haykırışlara gebe…
Sosyal medyaya bakıyorum; bakmaz mı
olaydım?
Ortalık toz duman; biraz eleştirene
hemen hain… “siyaset… yok yazmayacağım” diyorum; hükümet ile devleti ayıramayan
veya takım tutar gibi tuttuğu partisini devlet zanneden…
Komünist Başkan’ın paylaşımları
düşüyor medyaya; sessiz sedasız, Pazarcık’a ilk günden gelmiş çalışıyor. Sesi
sadece yardım listesi yayımladığı zaman çıkıyor… Şikâyet etmiyor, elinden
geleni yapmaya çalışıyor…
Mansur Yavaş sessiz çalışıyor,
fotoğraf vermiyor, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı yardım dağıtmaktan
yorulmuş, oturduğu sandalyede uyuyakalmış… İmamoğlu, böyle bir günde sataşmaya
çalışanlara karşı sabırlı…
Birlik olmamız gereken bu zamanda…
Elbet yanlış yapanların hesabı sorulmalı ama önce yaralarımızı sarmalıyız… Ve
ancak sevginin gücü iyileştirebilir… Dünya ana yaralı, önce ondan özür
dilemeliyiz; bunca negatiflerimizle düzenini bozduğumuz için, dürüstlüğü
unuttuğumuz için ve belki de insan olmayı unutmayacağımıza dair sözler
vermeliyiz…
Sonra “AHPAP”lar… Engellemeye
çalışanları anlayamıyorum; kuzum, depremzedelere yardım götürmeyi suç mu ilan
edeceksiniz?
Bir Fransız dergisi “tanka gerek kalmadı”
diyormuş… Dedelerinize bir sorun isterseniz; ya da en iyisi tanklarınızla gelin
de Antep’in, Maraş’ın, Urfa’nın tekmesini hatırlayın!
Dünya dönmeyi bıraktı, yardıma koşuyor;
Yunan devlet televizyonu “Ben seni sevdiğimu da dünyalara bildirdim” diyor, bir
Yunan gazetesi, Kathimerini, Fransız dergisine yanıt veriyor; “hepimiz Türküz…”
Bir fotoğraf, TKP’li gençler çorba
dağıtıyor ve bir Ülkücü genç bu çorbayla içini ısıtıyor… İşte bu fotoğraf
geleceğimize bir umut… İyi günde, kötü günde, yan yana; ülkem için, ülkemiz
için, insanımız için…
Bir başka fotoğraf karesi yakıyor
içimi; bir baba enkaz altındaki kızının elini bırakmıyor…
Devlet Baba gibi elini tutmuş…
Ve bir ses düşüyor evrene,
umutlarımızı diri tutan; kimse var mı?..
Biz, öyle bir milletiz ki hiçbir zaman
eksilmedik; hep vardık… ve hep varolmaya devam edeceğiz; küllerimize
sorun…
/tarihten önce de biz vardık
ne zaman yansak
küllerimizden doğardık/
TAHİR SAKMAN
08 Şubat, 2023
SEVGİYLE UZANMALI ELLER
Polonya’dan, İsrail’den, Yunanistan’dan gelen ekipler bizim ekiplerle birlikte canla başla çalışıp can kurtarıyorlar… Müteşekkiriz.
Ulaşılmakta geç kalınan evler…
Empati yapmaya çalışıyorum;
dayanamıyorum…
Hayatınız boyunca sahip olmak için
çaba gösterdiğiniz ev, size… eşyalarınız üstünüzde, nefes almakta
zorlanıyorsunuz. Bir tarafta soğuk, iliklerinize kadar…
Bir ses, bir tıkırtı… umuttur sizi
ayakta tutan; yakınlarınıza kavuşma, hayata dönme umudu, sevgiyle
kucaklaşılacak anların umudu ısıtır içinizi, bir de milletimizin ve devlet
babanın eli…
Böyle zamanlarda devlet babanın şefkat
eli beklenir; başımızı okşasın da içimiz ısınsın diye…
Devlet baba yumruğunu göstermez; sevgiyle
elini uzatır…
TAHİR SAKMAN
07 Şubat, 2023
YIKILDIK 7.7
Elim ayağım birbirine dolanıyor; neyi, nasıl yazacağımı bilemiyorum. Gizli bir hıçkırık sinemizi yurt tutuyor ve bu acının tarifi yok… En uzun gecede birbirine karışan ağıtlar gökyüzüne doğru yükselirken susuyorum; bir imdat çığlığına yüreğimin ses olması için…
Ulusça hepimize geçmiş olsun, sır olanlara rahmet dilerken geride kalanlara da sabırlar diliyorum.
Söylenecek çok şey var ama şimdi sırası değil… şimdi birlik olup; bir yaraya olsun merhem olma zamanı…
TAHİR SAKMAN
02 Şubat, 2023
ŞEHRİN MAYASINDAKİ ŞİİR VE ŞAİR PANOS ÖZARARAT
Yeni Konya gazetesi, tarih; 28 Ekim
1975… Konya Âşıklar Bayramı’nın 10. yılı… 1. sayfada dönemin Konya Turizm
Derneği Başkanı ve Konya Senatörü, şair Feyzi Halıcı’nın Folklor ve Halk
Edebiyatı Semineri’nin açış konuşması yer alıyor.
Şehrin, şiirle yatıp kalktığı günler…
O coşkuyu yaşayanlar bilir; gece gündüz şiir konuşulduğu, ekmek gibi, su gibi,
şiirin baş üstünde taşındığı, şehrin, şiir teneffüs ettiği günler…
Ve âşıklara hitaben yazılmış bir şiir…
Şehrin öz evlatlarından şair Panos Özararat’tan… O dönemlerde gazeteler 1. sayfalarında
şiir yayımlarlardı… Şiir hayatımızdan çıktı mı?
Oysa bu şehrin mayasıdır şiir…
1919 Konya, Dere doğumlu olan merhum
Özararat, Konya âşığı, vatan âşığı bir insandır. Öğrencilik yıllarında
babasının yanında değirmencilik öğrenir sonra dökümcülük… Şimdilerde Ahmet
Efendi Çarşısı’nın olduğu yerde dökümhane kurar sonra Beyşehir yoluna taşır.
Şehre, modern değirmen makinelerinin getirilmesine önayak olur. Hafriyatçılık
işine girer ve Konyalıların müthiş bir yakıştırmayla “battı çıktı” dedikleri
Meram alt geçidini, onun şehre getirdiği makineler kazar.
Şiirleri; Yeni Konya, Yeni Meram ve
Konya Postası gazetelerinde yayımlanır. Ermeni kökenli olmasına rağmen en az
bir Konyalı Türk kadar; ülkesine, devletine ve bayrağına sahip çıkar; o tam bir
Anadolu yiğididir, bir Konya çocuğudur:
/Panos der Ermeni asıllı Türk’üm
İftihar ederim yok benim korkum
Panos’um Yunus’tan olmadı farkım
Ellerdeki maşa olmak nedendir/
/Panos’um Yunus’tan olmadı farkım/
böyle bir mısrayı ancak Panos Usta söyleyebilirdi…
Teröre karşı söylediği şiirlerden
dolayı dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından da takdir edilmiş bir
Konyalı hemşehrimizdir. 15 Nisan 1985 tarihinde ebediyete uğurlanır ve Musalla
Mezarlığı’ndaki Ermeni Mezarlığı’na defnedilir.
Sonraları Fransa’ya yerleşen ve orada vefat eden eşi Silva Hanım ise
vefatından sonra cenazesi Konya’ya getirilerek, eşinin yanına defnedilir.
Merhum ve merhumeye rahmet diliyoruz…
Sanırım 2000’li yıllardı… Prof. Dr.
Mustafa Özcan Hocam ile birlikte Sayın Özararat’ın ulaşabildiğimiz tüm
şiirlerini gazete sayfalarından çıkarıp kitaplaştıracaktık, nasip olmadı… Umarım
bir gün Panos Usta’nın tüm şiirleri kitaplaştırılır. Bu aynı zamanda bir şair
yüreğe karşı olan vefa borcumuzdur.
Panos Özararat’ın bahsettiğimiz
nüshada yer alan şiiri şöyle:
Âşıklar Bayramı
10. YILINA
Biga'dan Gönen'den çıktım yollara.
Konya'da ozanlar var diye geldim.
Manayı maksadı makam eyleyip
Tellere dizenler var diye geldim.
Kars’ı, Erzurum’u, Edirne, Van'ı
Sivas’ı, Çorum’u, Muş, Ardahan’ı
Köyünü, kentini, bütün vatanı
Aşk ile gezenler var diye geldim.
Gönülden gönüle köprüler kurup
Selâmlar getirip hâl hatır sorup
Sazının göğsüne mızrabı vurup
Mâniler düzenler var diye geldim.
Yayladan, ovadan çamlı bellerden
Yakından ıraktan gurbet ellerden
Nameler sunarak ince tellerden
Gönlüme sızanlar var diye geldim.
Panos der harlayan, biten uğruna.
Doğan güneş için, batan uğruna.
Memleket üstüne vatan uğruna
Şiirler yazanlar var diye geldim.
Şehir kültürüne renk katan dünün o
renkli insanlarını bugün çok arıyoruz ve aramızdan birer birer çekilen o
değerli insanların bırakın yerini doldurmayı, çoğu zaman hatırlamayı bile
yüksünüyoruz ama, o insanların geride bıraktıkları eserleri, sesleri şehrin
semalarını bir bayrak gibi süslemeye devam ediyor; bizler göremesek de…
Panos Özararat hakkında daha geniş
bilgi edinmek isteyenler için birkaç kaynak:
AYTEKİN, İ. Güray, (14 Ağustos 2022),
Araştırmacı yazar- işadamı Konyalı Ermeni Panos Özararat, Önce Vatan
Gazetesi. https://www.oncevatan.com.tr/arastirmaci-yazar-isadami-konyali-ermeni-panos-ozararat-makale,55026.html, (ET:30.01.2023).
IŞIK, Ali, (28
Nisan 2005), Konyalı Bir Ermeni Gözüyle Ermeni Soykırımı, Anadolu Günlük.
https://www.anadolugunluk.com/konyali-bir-ermeni-gozuyle-ermeni-soykirimi/, (ET:30.01.2023).
IŞIK, Ali, Özararat Panos, Konya Ansiklopedisi, C
5, Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya, 2014, s. 146-147.
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)