Sabah Konya'dan çıkarken arabanın kaloriferlerini yakmıştık... sonra klimayı...
Alacabel'in Konya tarafında ısı 9 dereceye kadar düştü ama Antalya tarafına geçince...
Alacabel'in bir tarafı kış bir tarafı yaz... Antalya'ya yaklaştıkça artan ısı, merkezde 30 dereceye yaklaşınca üzerimdeki kışlık kıyafetleri atmaya başlıyorum.
Bu satırları yazdığım Konyaaltı sahilinde ısı dün 27 dereceydi... İnsanlar denize giriyor, plaj kalabalık... Askerlik anılarımın saklı olduğu şehir... Antalya'ya tatil için gelmek bizler için artık hayal oldu...
Bir başka ülkeye gelmiş gibiyim. Bir başka şehir, başka insanlar... Sahilde bir Türk gördüğüm zaman boynuna sarılasım geliyor. Konya'da nasıl Suriyeliler her yerde karşımıza çıkıyorsa burada da Ruslar, Ukraynalılar çoğunlukta ve Antalya'da denizin ve güneşin keyfini çıkarıyorlar. Suriyelilerden farkları -eğitim, görgü vb. şeyleri bir kenara koyarsak- bunların zengin olmaları... Ve tabii yeşilleri kıymetli!
Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi, tam bir yeryüzü cenneti ama kime? Eminim; Konya'ya üç saatlik bir mesafede olmasına rağmen pek çok Konyalı bırakın burada üç gün tatil yapmayı, görmemiştir bile...
Pahalı bir şehir, ev kiraları çoktan uzaya fırlamış... Garip, gureba? Kimin umurunda?
Kendi ülkemde, bu insanlar kadar rahat dolaşamamanın verdiği rahatsızlık... Tamam döviz, turizm şu bu ama... ama görünen bu işin turizm sınırlarını aştığıdır; mal, mülk sahibi olmuşlar, iş sahibi olmuşlar.
Ülkemizdeki yabancı sayısının bu kadar artması normal midir? Abartmak istemem ama gizli bir işgal altında mıyız? İşin insani boyutu vs. ... bu durumun gelecekte başımıza sorunlar açabileceğini hiç düşünmüyoruz?
Doğa buralara çok cömert davranmış; su var, yeşil dersen her tonu, deniz baştan başa... Her ne kadar yabancılar kadar faydalanamasak da bu topraklar bize ait.
Toprak deyince; seraları yıkıp beton dikmeyin ne olur!
Konya ne kadar bozkırsa, burası da o kadar yeşil ve tabii paralar da yeşil olursa keyfine doyulmaz!
Kültürel faaliyetlerin çokluğu ve çeşitliliği başka dünyaların kapılarını aralamanıza imkân veriyor, ufuklarınızı Akdeniz'in derinliği gibi özgür düşüncelere açıyorsunuz.
Bir şiirimde Konya için "mabet şehir" demiştim... Antalya kozmopolit bir yaşantının merkezine doğru evrilirken yakamozların ardına saklanıyoruz ve umutlarımız Akdeniz meltemlerine doğru savrulurken yayan yapıldak düşlere bir kez daha gönüllü kurban yazılıyoruz...
Hey Akdeniz, orada mısın? Biz buradayız; seni yaşayamamanın verdiği hüzün de sarsa içimizi, bizler, baştan başa Akdeniz kokan güneş gibi Antalya'yız...
Güneş belki de... yok, kesin buralıdır...
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.