Abi, valla benim suçum yok! Bütün kabahat şu yıldızda... O
yıldız öyle bakmasaydı, vallahi de billahi de ekmek, Kur’an çarpsın, iki gözüm
önüme aksın; o yıldız gülmeseydi, tebessüm eden rüzgârların kenarında
ağlamayacaktım. Gölgelerime bıçaklar sokup katilimi ihbar etmeyecektim. Kendimi
adam yerine koyup adam gibi yaşamayacaktım. Bütün suç abi şu yıldızda; her gece
yoluma çıkıp kanıma batırır ışıklarını. Öyle çok konuşur ki aslında hiç
konuşmaz; susarken konuşur o. O dediysem o benim… Aslında siz de bensiniz; farkında mısınız? O yıldızı susturduğumda ben hiç konuşmuyor olacağım ve siz artık o yıldızın ışıklarında dans edeceksiniz, hayallerinizle... Hayal, hayalleriyle dans edecek!
Çok gülerim artık… Aslında gülen; gülünendir ve geceye düşerse
ışıklarınız... Şey hani diyorum ki bizde kalmamış da annem gönderdi; bir
fincan ödünç gökyüzü verir misiniz?
Hatırlar mısınız? Hani bir zamanlar; komşunun komşu olduğu zamanlar canım…
komşuluğun ötesinde; can olduğu, derman olduğu zamanlar? Evde eksik, gedik olduğu zaman tamamlayan, açık kapı
gördüğü zaman örten komşuların dönemini? Eğer kokarsa yedi komşuya dağıtıldığı? Ocakta yemek pişerken yağın yetmediği, çay içerken şekerin bittiği
hatta eve misafir geldiği zaman kahvenin olmadığı… Sofrada ekmeğin yetmediği… Ama ne gam; komşular vardı, komşu gibiydi hepsi de… /Komşu gibi komşular vardı Her derdimize koşardı/ Annem hemen elime bir fincan tutuşturur, komşuya yollardı… “Hatice teyze bizde kalmamış da annem gönderdi…” Sonra alınan misliyle bir vesile ile iade diyemem; çünkü
karşılıksızdı her şey belki hediye veya paylaşmak daha doğru bir tanım olacak… O geçtiğimiz yollar artık bize çok uzaklardan el sallarken,
mazinin sisleri kulaklarımıza yeni şarkılar söylüyor… Bırakın o komşuları, fincanların bile huyu değişti… kimisi
büyüdü kimisi french press mahkûmları gibi… Bir yüreğimiz kaldı geriye, bir de solumaya çalıştığımız
hava, şimdilik bedava! Ve bizler, gri bir gökyüzünün altında dünden kalan bir şarkı
gibi elimizde kulpu kırık bir fincan ile dolanıyoruz, annemizden yadigâr kalan
bir sesle: “Şey hani diyorum ki bizde kalmamış da annem gönderdi; bir
fincan ödünç gökyüzü verir misiniz?”
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.