YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

07 Haziran, 2025

SÜRE SÜRE SÜREYYA


SÜRE SÜRE SÜREYYA
 
Hani diyorlar ya, yıllanmış şarap gibi…
 
Ve yıllandıkça değer kazanan; tıpkı, Vedat Sakman şarkıları gibi… O şarkılar yıllar geçtikçe yeni yorumlarla, yeni düzenlemelerle kalbimizdeki sesleri yeniden yükselmeye başlıyor…
 
Yaptığınız her ne olursa olsun, en iyisini yapmanın karşılığı bu… ve topluma sunduğunuz eserlerinizin topluma karşı bir saygısı bu aynı zamanda… Sanatçının görevi… En başta da kendine saygısını ortaya koyar, tüm sanatçılar eserlerinde…
 
Bir şair şiirlerinde kurar dünyasını, bir müzisyen notalarında yaşatır…
 
Uzun yıllar önce Vedat Sakman’ın yaptığı bir şarkı Süreyya… O dönemlerde de dilimizden düşmemişti; “Süre süre Süreyya, Süreyya… Âşık Süreyya, güzel Süreyya…”
 
Şimdi yeni bir düzenlemeyle yeni bir sesle karşımıza çıkıyor. Meltem Taşkıran bu kez yüreklerimize sesleniyor Süreyya ile…
 
Farklı bir yorum ve anlayışla Meltem Taşkıran’ın sesi yankılanıyor şimdi Süreyya ile…
 
Güne Vedat Sakman şarkısıyla başlamak demek; sevgiyle, dostlukla başlamak demektir. Her güne bir Vedat Sakman şarkısı, her ânınıza bir Vedat Sakman şarkısı mutlaka vardır ve iyi gelecektir; çünkü o şarkılarıyla doğal olanı yapıyor ve tabii ki kaliteyi yansıtıyor…
 
“Şarkı satmıyorum” diyen bir müzisyendir Vedat Sakman; onun şarkıları doğanın sesi gibidir, bir rüzgâr düşünün mesela sizi serinletir, güvercin düşünün içinizi ısıtan, kanatlarında eski bir sevdanın…
 
İnsanlıktan daha kadim bir sevda var mıdır? Ya barıştan?
 
Vedat Sakman bestelerini dinleyin; onun dünyası tertemiz, sizler de sevgilerinizi katın… Biz büyük bir aileyiz sizlerle, sizlerin sevgileriyle daha da büyüğüz…
 
Ve insan içindir, insana yürüyüşümüz…
 
Vedat Sakman şarkıları bunun için var; dinledikçe güzelleşen…
 
Dünyanız güzel olsun…
 
TAHİR SAKMAN



 


06 Haziran, 2025

BAYRAM OLSUN


 

BAYRAM OLSUN
 
/kurban edilecek ne kaldı
sevgilerden başka/
 
demiştim bir zamanlar… Bunca zaman ne değişti? El cevap, hiçbir şey… Huylu huyundan asla vazgeçmedi…
 
Zamanın puşt zulasına saklanmış bir yerinde devran yine aynı dönüyor… ama ne olursa olsun umutlarımız sürekli yeşil… Öyle bir dal ki yüreğimizde hep yeşil… Ve bir Çin özdeyişi: “Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan şarkı söylemeye bir kuş gelecektir…”  
 
Siz dallarınızı koruyun; o kuş, bir gün mutlaka şarkınızı söylemeye gelecektir…
 
Mesela bayram…
 
Kindar olmayı kesin; sevmeyi deneyin, hoşgörüyle karşınızdaki insanla empati yapmaya çalışın… Unutmayın; o da sizin gibi bir ana kuzusu…
 
Yalanı kesin, insanları aldatmayı mesela… Doğayı anlamaya çalışın; ağaçları, kuşları dinleyin… bırakın rüzgârlar içinizden geçsin, ömrünüzü bir ağaç gibi insanlara adayın… gölgeniz yayılsın her yere, meyveleriniz taşlansa da siz yine vermeye devam edin…
 
Gıybeti kesin, suizannı kesin… ayıp aramayı kesin; ne demişti Mevlâna “Ayıp arayana, ayıplar olsun…”
 
Nefsinizi mesela kesin, kesin acımayın… Olumsuz duygularınızı, düşüncelerinizi kesin gitsin… Bırakın aksın kanı tüm negatif enerjilerin…
 
Daha ne olsun? E hadi, bayram olsun işte…
 
Silahların olmadığı, sınırların kaldırıldığı, yüreklerin çiçek açtığı… ekmek kavgası değil; ikram edildiği, paylaşıldığı… Sömürünün sözlüklerden kaldırıldığı…
 
Belki de ben hayal kurmayı kesmeliyim… Böyle bir dünya…
 
Yine de her yer bayram olacaktır; kalbinizdeki yeşil dala bir kuş kondurabilirseniz…

Deneyin...
 
TAHİR SAKMAN



05 Haziran, 2025

ŞEKER DE YİYEBİLELİM

 


ŞEKER DE YİYEBİLELİM
 
Bayramlar… bayramlar; eskiden gerçekten bayramdı…
 
Nasıl ki her şeyi sulandırdınız, bunu da sulandırmasanız olmazdı… Kardeş olduğumuzu yeni mi hatırladınız? Ya ortak paydalarımızı?
 
Kurban Bayramı’nın bayram tarafındayım… Yeterince kurban vermedik mi?
 
İnsanlığımızı, paylaşmayı, komşuluğu, adilliğimizi, dürüstlüğümüzü…
 
Bir bayram sabahı hatırlıyorum; camiden çıkan insanların yüzündeki nur sanki tüm evreni kaplayacakmış gibi gelirdi bana… Kucaklaşılırdı, sevgi ve dostlukla… İnsanların yüzlerindeki muhabbetin tarifi yoktu… Tabii ki siyasallıktan da eser yoktu…
 
Yok, vazgeçtim…
 
Neyi yazacağım ki? Neyle yatıp kalktığınıza bir bakın? Dürüstlüğünüzü sorgulayın… Sadece bu erdem bile tek başına hayatımızı yönlendirecektir…
 
Bırakın insanların nasıl yaşadıklarını; alışverişlerinizde teraziyi dik tutabiliyor musun ona bakın!
 
Teraziyi kaydırırsanız, ki öyle görünüyor, insanların hayatları üzerinden çıkar mı sağlıyorsunuz?
 
Yalan… o kadar çok yalan söylüyoruz ki artık doğru söyleyeni taşlamaktan başka seçeneğimiz kalmadı…
 
Bayram arifesinde güzel şeyler yazamadım özür dilerim… Umarım gelecek bayram arifesinde güzel şeyler yazabilirim…
 
Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin zirve yaptığı, Atatürk ilke ve inkılaplarının ülkemizi aydınlıklara taşıdığı, insanın insanı sömürmediği; zenginliklerin adil paylaşıldığı…
 
Hani Nazım diyor ya;
 
/Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler/
 
TAHİR SAKMAN
 
 

 

 

 

 


03 Haziran, 2025

MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 18 DAĞLARI DELEYİM Mİ (EDALI BEBEK)



DAĞLARI DELEYIM MI (EDALI BEBEK)
 
Konya oturaklarının vazgeçilmez türküleri arasında olan türkülerden bir tanesini Mazhar Sakman 12 telliyle çalıp söylerken ona udla Cenap Kendi, kanunla Kazım Büyükşalvarcı eşlik ediyor…
 
Dağları deleyim mi
Yanına geleyim mi
İller altın vermişler  
Canımı vereyim mi
    (Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek] kalk gidelim
    (Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
 
Minarenin alemi
Kaşın kudret kalemi
Sana güzel dedimse
Yak mı dedim âlemi
    (Aman Edalı bebek [(canım) edalı bebek] kalk gidelim
    (Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
 
Asmaya bak asmaya
Dibindeki yosmaya
Şimdi kızlar pahalanmış
Dokuz arşın basmaya
   (Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek] kalk gidelim
   (Aman) Edalı bebek [(canım) edalı bebek] doldur içelim
 
Minarede ezan var
Kız bahçede gezen var
Şu Konya’nın içinde
Gün görmedik güzel var
 
Türkünün son dörtlüğü Mazhar Sakman’ın türkü defterinden yazılmıştır. Türkünün notası Mazhar Sakman tarafından yazılarak Konya’da, Şehir Postası gazetesinde 14 Haziran 1963 tarihinde yayımlanmıştır. Notanın altında yukarıdaki verdiğimiz güfteden farklı olarak şu dörtlük yazılıdır:
 
 Bağınızda üzüm var
 Kız bahçede gezen var
 Şu Konya’nın içinde
 Gün görmemiş güzel var

Diğer türküler için:

 
TAHİR SAKMAN




 


01 Haziran, 2025

MEYHANE



MEYHANE
 
Solist: Rengin Güney
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
 
Yine bir Doğan Zade bestesi: Meyhane…
 
Doldur saki; bedenimi aşkın şarabıyla… ancak âşıkların gönlüdür; kıyamette açık olan meyhane… aslında hep açığız; yolunuz düşerse bekleriz efendim…




 
2001 yılında yayımlanan “Söylesem güç yetmez sussam işkence” isimli kitabımda yer alan mistik ögeler taşıyan bu şiir sevgili Doğan Zade’nin notalarıyla birleşince ortaya böylesine güzel bir eser çıktı…
 
MEYHANE
 
kaç bin yıldır başım gezer göklerde
soramam kimseye bilmem neyim ben
serseri duygular sarıyor beni
belki bir avare divaneyim ben
 
vuslat hayaliyle canlar düğünde
aradığım sensin dünde bugünde
fermanım gizlidir yârin zülfünde
aşk oduna yanan pervaneyim ben
 
benden bana doğru kayıp gideni
zerremde sen varsın yak şu bedeni
alevindir ancak yeşertir beni
aşk olmazsa eğer viraneyim ben
 
ben elsiz ayaksız sana yürüdüm
ne varsa cihanda aşka bürüdüm
ne durursun ey yâr iç yudum yudum
hakikat aşkına peymaneyim ben
 
bulutlarda değil o hep yanımda
bana benden yakın durur aynımda
aşkın şarabıdır gezen canımda
kıyamette açık meyhaneyim ben
 
TAHİR SAKMAN



 
 


31 Mayıs, 2025

Yasa dışı aşK VEYAHUT AŞK MASALI



Yasa dışı aşK VEYAHUT AŞK MASALI
 
Uzun çok uzun zamanlara yürüdüğümüz yıllardan…
 
Sonsuzluğun da sonu olduğunu düşünemediğimiz hayata korsan rüzgârların etkisinde gözü kapalı atıldığımız yıllardan…




 
61 sayfalık ince mi ince bir kitap… 2002 yılında yayımlanmıştı, yasa dışı aşK…
 
Aşk zaten yasa dışılıktı tıpkı şiir gibi… Kapak tasarımını Zeki Beştepe; İrfan Çakır'ın ve bendenizin fotoğraflarından eliyle bir kolaj yaparak hazırlamıştı. Kapaktaki yazılar Zeki’nin el yazısıydı… O dönemlerde bilgisayar hayatımıza bu kadar girmemişti ayrıca Zeki’nin tasarımı da muhteşemdi…
 
Bu kitabın, tek kişilik bir oyun olarak sahneye konmasını, yorumlanmasını çok istemiştim… Kim bilir belki bir gün…
 
Kitap tek bir şiirden oluşuyordu ve bu kitaptan seçtiği bölümlerden bir demet yapan sevgili Doğan Zade duygularını katarak çok beğendiğim bir beste ortaya çıkarmıştı: Aşk Masalı… Aşk gerçekten masal mıydı? Kesinlikle bir masal… öyle bir masal ki yaşasanız da yaşamasanız da sizi kendisine inandıran ve iyi ki masallara kanmışım dedirten bir duygu seli…
 
Güvercin kanatlarında dolaşırken yere çakılmanın onulmaz hissi…
 
Ne yazık ki Konya’da artık ne Zeki Beştepe var ne de Doğan Zade… Sanatlarını, duygularını başka şehirlerde anıtlaştırıyorlar…
 
Bir ben mi kaldım ne?
 
AŞK MASALI
 
Solist: Duygu Gökhan
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
 
sevda dediğin
delice bir koşu
yürekte başlar nefes nefese
sürer gökyüzünde
 
dolu dizgin bir sevda
yüreğimize aktı
oysa aşk bize yasaktı
     sana açık kapılarım
    başkasına kapıyorum
    eğer sevda bu ise
   ben sana tapıyorum
 
yaşamak her an
mutluluk bazen yalan
aşklar masal olsa da
sürer içimizde
 
TAHİR SAKMAN






30 Mayıs, 2025

ŞU ÇILGIN TÜRKLER’İ YENİDEN OKUMAK


 




ŞU ÇILGIN TÜRKLER’İ YENİDEN OKUMAK

 
Uzun yıllardan sonra Turgut Özakman'ın “Şu Çılgın Türkler”ini yeniden okuyorum…
 
Hem de ne okuma, gözlerim tüm Anadolu’nun gözleri olmuş Dumlupınar’da, Sakarya’da, İnönü’de, Kocatepe’de yeniden akıyor sanki… Ruhum; Türk Süvarilerinin peşine takılmış nefes almadan Kordon’a doğru rüzgârların önünde koşuyor…
 
Ayağında çarığı olmayan, tüfeğinde mermi olmayan… tüfeği bırakın, kazmayla savaşan ve kağnının kamyonu, uçağı yendiği özgürlük mücadelesini okuyorum yeniden ve nasıl bir fedakârlıkla aziz vatanın, yedi düvelin elinden kurtarıldığını gururla okuyorum… (Bu bir roman değildir; on binlerce belgeden oluşan muhteşem bir destandır…)
 
Hiçbir şeyin olmadığı… hakkındaki idam fermanını yırtıp atarak milletini nasıl peşine taktığını okuyorum Mustafa Kemal Paşa’nın…
 
Hele hele bu günlerde okumanın daha bir anlam kazandığını düşünüyorum…


 


Gün geçmiyor ki kurtuluşumuzu borçlu olduğumuz Atatürk ve silah arkadaşları hakkında birileri hadsizce konuşmasın… Hangi ülkede vardır acaba bu kadar kurucusuna nankörlük edenler? Hatta Millî Mücadeleyi inkar edenler?
 
Cehaletten başka ne olabilir ki? Hem de öğrenilmiş bir cehalet; okunmuş, çalışılmış, ezberlenmiş bir cehalet…
 
Kimileri İngiliz zırhlısına sığınırken, onlar asla geri dönmeyi düşünmediler… Hayatlarını hiçe saydılar ve bağımsız bir Türkiye için canlarını ortaya koydular…
 
Yunan Komutanı Sofoklis, Osman Gazi’nin mezarına ayağını basarak “Kalk da milletini kurtar” deyip türbesine Kral Konstantin’in resmini astığı zaman…
 
Ali Kemaliler, Dürrizadeler neredeydiler acaba? Sakarya’da Türk’ün var olma savaşı sürerken izdivaç düşünen padişah kimdi acaba?
 
Atatürk ve silah arkadaşları, düşmanı denize dökerek vermiştir karşılığını…
 
İnandığınız bütün değerler aşkına okuyun… Okuyun; ama İngiliz Muhiplerinin yazdıklarından değil…
 
Eğer okumamış varsa aranızda okuyun “Şu Çılgın Türkler”i, okuduysanız bir daha okuyun…
 
TAHİR SAKMAN



 

 

 

 

28 Mayıs, 2025

MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 17 KAHVENİN ÖNÜNDE TABAKAM KALDI (MEMEDİM)




MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 17 KAHVENIN ÖNÜNDE TABAKAM KALDI 
(MEMEDİM)
 
 Kahvenin önünde tabakam kaldı
 Etrafımı (Memedim) yabancılar aldı
 Korkma Memet korkma o yâr bize kaldı
            Memedim Memedim aslan Memedim
            Kara topraklara yaslan Memedim
 
Kahvenin önünde nargilem elmas
Korkma Memet korkma o yâr sana kalmaz
Vaadim çürük yerini bulmaz
             Memedim Memedim kâküllü Memedim
            Bir bade doldur kibar elinden
                        Memedim Memedim aslan Memedim
                        Kara topraklara yaslan Memedim
 
Kahvenin önünden geçmez olaydım
Ecel şarabını içmez olaydım
Memedimi mahbup seçmez olaydım
            Memedim Memedim kâküllü Memedim
            Bir bade doldur kibar elinden
                        Memedim Memedim aslan Memedim
                        Berberler içinde kibar Memedim
                                Memedim Memedim kâküllü Memedim
                                Bir bade doldur kibar elinden
                                               Memedim Memedim aslan Memedim
                                               Kara topraklara yaslan Memedim
 
Konya oturaklarında sık okunan türkülerden bir tanesi… Türkü metni oldukça uzun, burada bir kısmını vermekle yetineceğim. Türkünün notasını 5 Haziran 1963 tarihinde Konya’da yayımlanan Şehir Postası gazetesinde yayımlayan Mazhar Sakman, notanın altına türkünün hikâyesiyle ilgili olarak 1800’lü yıllarda yaşamış olan ve oturaklarda sakilik yapan, asıl mesleği berberlik olan Mehmet’e yakıldığını yazıyor. Bu konuda daha geniş bilgi için “Türkü Hazinesi Mazhar Sakman” isimli kitabımıza bakınız.
 
TAHİR SAKMAN
 
 
 
 
 


27 Mayıs, 2025

“SANKİ HİÇ GİTMEMİŞ HEP VAR GİBİ” İLHAN AMCA

 

20 Mart 2024, Konya... Akustik Hikâyeler konser öncesi kuliste, soldan sağa; Koray Hatipoğlu, Tahir Sakman, İlhan Şeşen, Vedat Sakman...

“SANKİ HİÇ GİTMEMİŞ HEP VAR GİBİ”  İLHAN AMCA
 
"Hayatın zenginliğinden sanatın zenginliği iyidir… Sanat öyle bir zenginliktir ki size her şeyi verir; en başka kendinizi size verir ve yaşamın nasıl güzelliklerle, sevgilerle dolu olduğunu anlatıverir bir çırpıda…
 
Dün akşamın Akustik Hikâyeleri hepimizin hayatına dokundu, yeni hikâyeler için yürekler kanatlandı… Onlar notalarını, şarkılarını değil; kalplerini sundular…
 
Böyle bir konser bir daha olur mu bilemiyorum ama… iki koca çınarın sahnede dalları gökyüzüne doğru yükselirken zaman bizim için çiçeklerle dolu bir bahardı artık…"
 
20 Mart 2024 tarihinde Konya'daki konserin ardından böyle demiştim, “Akustik şarkılar/İki koca çınar” başlıklı yazımda…


Aynı konserden bir başka görüntü...

Klasikleşen bir konser dizisiydi… artık olmayacak belki ama kalplerimizdeki sesi; sevgi ve dolu, duygu dolu, barış dolu şarkılarla yankılanmaya devam edecek…
 
Amca’yı yitirdik ama sevgileri asla; bir başka, yüreği sevgi dolu bir sanatçımız kalplerimizi titretmeye devam edecek bu kesin ama… Amca’nın yeri çok başkaydı; şarkılarıyla, mimikleriyle, o çok yaptığı çok ciddi esprileriyle bizleri şaşırtırken… hayat hiç şaşırtmadı; onu da aramızdan çekip aldı…
 
Abim Vedat Sakman’la yaptıkları akustik yolculuğu süresince Anadolu’da birçok ilde verdikleri konserlerle yüreklere bir kez daha dokunmanın heyecanını yaşadılar hep… Akustik Hikâyeler yine sürecek, her ne kadar iki çınardan birisi hayata mola verse de Akustik Hikâyelerin diğer çınarının dalları, Anadolu’nun bağrından göklere yükselmeye devam edecek:
 
/Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
Bir sırrı herkesten saklar gibi
Sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın/
 
Abim Vedat Sakman eminim Akustik Hikâyelerin bitmesine izin vermeyecek… Son nefesine kadar sevgi ve barış dolu notalarıyla güvercinler uçurmaya devam edecek…



Aynı konserde "Amca..."


Işıklar ve şarkılar susmaz… Yolun ışıklar içindedir İlhan abi şüphemiz yok; çünkü, şarkıların dünyamızı ışıltılar içinde bıraktı şimdi sana sonsuz yolculuğunda yol gösteriyorlar:
 
/Geçmiş değil bugün gibi
Yaşıyorum hâlâ seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin
Çalınmasın söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın/
 
TAHİR SAKMAN
 


26 Mayıs, 2025

MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 16 EŞKİN ATLAR GİBİ EŞTİĞİM ZAMAN (Konya Bo...



MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 16 EŞGİN ATLAR GİBİ EŞTİĞİM ZAMAN (KONYA BOZLAĞI-BAZI BAZI)
 
Ne zaman duysam içimi titreten bir bozlak…
 
Günümüzde okuyan da kalmadı sanırım. Mazhar Sakman’ın yanında götürdüğü havalarımızdan bir tanesi demek de mümkün. Başka yörelerimizde varyantı var mı emin değilim ama Konya 12 tellisiyle dinlemek yüreğinizin kanatlanmasına neden olabilir…
 
Konuyla ilgili olarak halk müziği derlemecileriyle hassaten İTÜ Türk Halk Müziği Konservatuvarı Akademisyenlerinden Süleyman Şenel dostumdan konuyla ilgilenmesini, bir değerimizin daha yitip gitmemesi adına istirham ediyorum.
 
Tabii ki şehrimizdeki üniversite konservatuvarlarının, müzik eğitimi veren bölümlerin, folklorcuların da bu feryadımızı duymalarını bekliyorum.
 
Yerleşik bir hayattan olsa gerek Konya türküleri içinde tıpkı gurbet havası gibi bozlaklar da sayılıdır. Eski bir başkentin kültürel zenginliğini üzerinde taşıyan türkülerimiz daha çok oturakların havasına uyduğundan veyahut türkülerimiz oturaklarda yaşatılırken oturak ortamlarına adapte edildiğinden olsa gerek türkü metinlerinde görülen ağıtların bile hareketli ezgilerle söylendiği görülmektedir.
 
Geniş ovasıyla ve tahıl ambarı olma özelliğiyle aslında Konya bir çiftçi memleketidir. Geçmiş dönemlerde ovanın bereketi insanlara yansıdığından harman zamanları dışında yapılacak çok da bir iş yoktur. İnsanımızın ambarı buğday dolu, cebinde parası vardır. Bunun neticesi olarak da türkülerimiz de bozlak sayısı elbette az olacaktır.
 
Konya türkülerini öne çıkaran olgulardan biri olan türkü metinlerindeki felsefi boyut, bu bozlakta kendini oldukça açığa çıkarıyor:
 
“Altından iy’olur pul bazı bazı
Hısımdan iy’olur il [el] bazı bazı”
 
derken, Konyalının asırlar boyunca üzerinde taşıdığı Selçuklu mirasından kalan tecrübelerin aktarımı gibidir. Sözlerin derinliği ezginin yanıklığı ve merhum Sakman’ın yüreği bu bozlakta birleşirken duygulanmamak ne mümkün?
 
Nasıl bir kültür hazinesinin üzerinde oturduğumuzun farkında mısınız Konyalılar?
 
 
EŞKİN ATLAR GIBI EŞTİĞİM ZAMAN (GONYA BOZLAĞI)
 
 Eşkin atlar gibi eştiğim zaman
 Coşkun çaylar gibi coştuğum zaman
 Gönül bir inci sarrafına düştüğüm zaman
            Altından iy’olur pul bazı bazı  
            Hısımdan iy’olur il bazı bazı  
            Gel otur karşımda gül bazı bazı  
            Kokusun getirir yel bazı bazı   
                    Konyalım oy dalgalım oy yabanlım oy
 
Var git güzel var git karşımda durma
Şu günlerde garip halımı sorma
Kavilden çıkarıp bizi unuduvurma [unutuverme]
            Kavil yerlerine gel bazı bazı  
            Gel otur karşımda gül bazı bazı  
            Kokusun getirir yel bazı bazı
 
Mazhar Sakman’ın türkü defterinde farklı sözleri de yer alıyor. “Türkü Hazinesi Mazhar Sakman” isimli kitapta detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
 
TAHİR SAKMAN
 
 



25 Mayıs, 2025

SON OYUN




SON OYUN
 
Şiir: Tahir Sakman
Beste: Doğan Zade
Solist: Çiğdem Yıldırım
 
Çiğdem Yıldırım yorumuyla bir Doğan Zade bestesi…
 
Hayatımız baştan sona oyundu; oyun içinde oyun…
 
Ne zaman baksam yıldızlara, saçlarını savurduğunu görürüm ve sabahın yıldızına susarım aşkımı…
 
Oyunun neresindeydik kimse bilemedi; şarap vakitlerinde eski bir kadehten dökülen gözlerini kim içerdi? Aslında bilinen bir oyunun bilinmezine yolculuklar sürerken, hayat oyununu oynamaya devam edecekti:
 
Bizden sonra da…
 
 
SON OYUN
 
son yağmura sakladım adını
son rüzgâra/ son aşka
ve son yıldız ölürken sensiz sabaha
saçlarına sakladım kimse görmedi
 
sana ısmarladım sevinçleri
nefesimde sırladım
ay vakitlerinde yakamozlar çaldım
ürpertilerle korkularla
ne zaman kapına gelsem
yalnızlığım çoğalıyor/ yalnızlıklarında
 
eski bir şaraptı sevda
boş kadehlere çınlayan
dudaklarına sakladım desem yalan
önce ben içmeliyim/ seni/ beni
sonra belki bir zaman
dudak oluruz birlikte
gölgelerimiz sevişirken saatlere/
terim tenine düşer belki
 
saklanma yüreğime
hiç büyümedim zaten
bezden bebek yaparım sana
körebe oynarız/
ve yüzüne ay düşünce mahcubiyetten
gölgemi sererim gölgene
 
oyun da sensin oyuncu da
oysa ben/ sende olmayan ben
son oyuna sakladım adını/ son nefese
 
ey aşk ‘papucu yarım/ çık dışarıya oynayalım’
 
TAHİR SAKMAN
 
 

 

 


24 Mayıs, 2025

TÜRKÜ HAZİNESİ MAZHAR SAKMAN YAYIMDA

 


TÜRKÜ HAZİNESİ MAZHAR SAKMAN YAYIMDA
 
Bir süredir merhum babam Mazhar Sakman’ın bantlara okuduğu türküleri yayımlıyorum. Bu türkülerin metinleri ile bazı türkülerin notalarının ve genel hatlarıyla Mazhar Sakman'ın yaşadığı çevre ile birlikte bazı hatıralarının da yer aldığı “Türkü Hazinesi Mazhar Sakman” isimle eserimin Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından “Hatırat” dizisinden yayımlandığını ve çok yakında dijital olarak (pdf) yayımlanacağını da duyurmuştum.
 
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinde “Hizmetler/diğer hizmetler/dijital kitabım" adresinden veya aşağıdaki linkten direk kitaba ulaşmanız mümkün:


TÜRKÜ HAZİNESİ MAZHAR SAKMAN
 
https://www.dijitalkitabim.com/kitaplar/konya/hatiratlar/mazharsakman/index.html
 
Konya türkü kültürünün en önemli kaynak kişisi olan Mazhar Sakman’ın vefatının üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen hâlâ konuşuluyor olması, onun ne denli büyük bir sanatçı olduğunun göstergesidir.
 
Konya türküleri için önemli bir kaynak olan bu kitapla, yayımına devam ettiğim ses kayıtları tamamlandığında, folklorumuz için hazine değerinde önemli bir arşiv olacaktır.  
 
Konya türkülerine, millilerimize meraklı dostlarla, araştırmacıların dikkatine sunulur.
 
TAHİR SAKMAN

 

22 Mayıs, 2025

MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 15 ÜÇ GÜZEL OTURMUŞ İSKAMBİL OYNAR (NİZAMLAR)



MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 15 ÜÇ GÜZEL OTURMUŞ İSKAMBİL OYNAR (NİZAMLAR)
 
Konya gibi kadim bir şehrin, eski bir başkentin türküleri tarih bilimleri açısından da önem taşımaktadır. Konya türkülerine bu bakışla baktığınız zaman günümüze taşınırken eğitici / öğretici yönünü de görmek oldukça kolaylaşır. Tarihi olayların türkülerimizle yaşatılması ve geleceğe taşınmasına en iyi örneklerinden birisi de Nizamlar türküsüdür. Savaştan savaşa koşan bir halkın gizli de olsa serzenişlerini de türküde görüyoruz.  
 
Günümüzde çok okunmayan bu türkümüzün bizde iki tane ayrı kaydı vardır. İkinci kaydını daha sonra yayımlayacağımı belirtirken, bu kayıtta merhum Mazhar Sakman’a eşlik eden udi Cenap Kendi ile kanun Kazım Büyükşalvarcı’ya da rahmetler diliyoruz.
 
Çok eski türkülerimizden biri... 1800’lü yılların başlarında Konya’da, “Kadı Abdurrahman Paşa” adında astığı astık, kestiği kestik bir kadı varmış. Zulümden ve baskıdan bıkan halk, İstanbul’a müracaatla kadıyı, Konya’dan aldırmaya muvaffak olmuşlar. Fakat bu uzun sürmemiş. Padişah II. Mahmut, Kadı Abdurrahman Paşa’yı tekrar Konya’ya göndermiş. Gözünü kin ve intikam bürüyen Kadı Abdurrahman Paşa, bir ramazan günü, “kaldırılması” için şikayette bulunan, şehrin ileri gelenlerinden yüz elli kişiyi iftara davet etmiş.
 
Davete gelenleri boğduran kadı, bu sefer adamlarını şehre, halkın üzerine salmış. Zaten bıkan halk silahlanarak, Koç Bekir Ağa idaresinde direnmiş. (Koç Bekir Ağa 1799 yılında Akka’ya, Cezzar Ahmet Paşa’ya yardım olarak Konya’dan giden kuvvetlerin kumandanıdır. Akka’da büyük yararlılığı görülen Koç Bekir Ağa’nın, halkın üzerinde büyük nüfuzu vardır. Kendisi aynı zamanda yeniçeri tuğsuz veziridir.) Kanlı çatışmalardan sonra kadı, Koç Bekir Ağa’ya yalvararak, Konya’ya bir daha gelmeyeceğine dair yeminler ederek şehirden kaçmış ama yolda, Tekkeli aşiretinden Mustafa Bey’in eline düşünce öldürülmüş. Olay üzerine Âşık Şem’i’nin iki destanı vardır. (Kaynak: Feyzi Halıcı, Âşık Şem’i Hayatı ve Şiirleri Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 531, 1000 Temel Eser Dizisi: 95, 1982, Ankara)
           
Türküde geçen “mali gülü” kelimesi Mazhar Sakman’a göre mali hülya, Feyzi Halıcı’ya göre ise malın gözü deyiminin bozulmuş şeklidir. (Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na göre ikisi de değildir.) Seyit Küçükbezirci’ye göre ise, kaypak (hafif) anlamındadır.   Nakaratlarda geçen nizamlar kelimesinden kasıt, o dönemlerde yeni kurulan Nizam-ı Cedit askerleri olmalıdır.
 
 
ÜÇ GÜZEL OTURMUŞ İSKAMBİL OYNAR (NİZAMLAR)
 
Üç güzel oturmuş iskambil oynar
İskambil üstüne kuşlar mı konar
İnsan sevdiceğine böyle mi yanar
            A benim zülfü siyahım ebru hilalim
            Sütünen mi beslemiş annen kar beyazım
                        Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
                        Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
 
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına bilmem nesi var
Bir çift kundurası bir de fesi var
            Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
            Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
 
Kışlanın önünde sıra söğütler
Oturmuş binbaşı asker öğütler
Cepheden mi gelir onca yiğitler
[Cepheye mi gidiyor onca yiğitler]
            A benim zülfü siyahım ebru hilalim
            Sütünen mi beslemiş annen kar beyazım
                        Nizamlar Nizamlar mali gülü Nizamlar
                        Cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar
 
Gül ezerler gül ezerler
Gülü tabağa dizerler
Güzeli candan severler
            Akabinde düştü gönül
            Yârden ayrılması güçtür
            [Akabinde düştü gönül
            Yârden ayrılması güçtür]
 
Gül kuruttum gül kuruttum
Yârin sinesinde uyuttum
Yâr söyledi ben unuttum
            Akabinde düştü gönül
            Yârden ayrılması güçtür
            [Akabinde düştü gönül
            Yârden ayrılması güçtür]


Mazhar Sakman Türkü Hazinesinden bu türküyü ve diğer türküleri Youtube'tan da dinliyebilirsiniz:

 
 


21 Mayıs, 2025

MURAT YAYLACI VE İSMİL


 

MURAT YAYLACI VE İSMİL
 
Orada bir köy var…
 
Uzakta değil çok yakında… bilmesek de değil, görmesek de değil hem gördüğümüz hem bildiğimiz… ama artık köy değil, ne yazık ki mahalle…
 
Köylerimiz, köy olarak kalmalıydı, asırlardan gelen bir gelenekle kendi kültürlerini oluşturan köylerimiz ne yazık ki… Onlar da şimdi en azından psikolojik olarak; mahalle olmanın getirdiği, şehirleşmenin getirdiği kültür erozyonuna uğramanın sıkıntısını yaşıyorlar…
 
Yerel kültürü ben çok önemsiyorum… İnsanların kişisel tarihleri, yaşanmışlıkları benim daha çok ilgimi çekiyor. Ve bu insanların çağa attıkları çentikler çok değerli. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele giden bir yolun en başı ve aslında en önemli noktasıdır. Yereliniz yoksa; geçmişiniz yoktur, hatıralarınız, kültürünüz, edebiyatınız, sanatınız yoktur… Var olduğunuzu kanıtlamanın bir diğer adıdır, bu nedenle yerel kalmak mesela bendeniz için çok önemlidir. O benim vazgeçemeyeceğim kimliğimdir, folklorumdur, kültürümdür yani aslında oradaki ben;  gerçek bendir…
 
“İnsan, en iyi neyi bilirse onu yazmalı” derim hep…
 
Bu kardeşimiz de öyle yapıyor; yaşadığı çevrenin, kaybolmaya yüz tutmuş kültürünü yazıyor… Ben çok beğeniyorum; birbirinden değerli eserler veriyor. Gözünden kaçmasın Konya, o, yayımladığı eserlerle şehrin kültür hadimlerinden biri olmayı çoktan hak ediyor.
 
Kendi çabalarıyla bugüne kadar yayımladığı beş kitabı, bir köyün tarihine, folkloruna, kültürüne ışık tutuyor. İçinden çıktığı köye karşı vefa borcunu onurla ödemenin heyecanını ve haklı gururunu taşıyor.
 
Murat Yaylacı kardeşimizden söz ediyorum…
 
Yayımladığı beş kitaptan bende olmayan ikisinin isimleri şöyle: “Nüfus ve temettüat defterlerinde İsmil”, “Hatırda kalanlar İsmil…”
 
“Ovanın bereketli toprağı İsmil” isimli eserinde İsmil’in tarihini öğreniyoruz ve köy deyip geçmenin yanlışlığını bir kez daha yüzümüze çarparak anlatıyor… Tahininden tutunuz, insanlarına, geleneklerine varıncaya kadar geniş bir yelpazede anlatıyor ve belge niteliği taşıyan birçok fotoğrafı da paylaşıyor…
 
“Köy odaları İsmil” isimli kitapta ise adından anlaşılacağı üzere günümüzde artık olmayan köy odalarından hassaten İsmil köy odalarından söz ediyor. Hani akşamın alacakaranlığında nice yabancının, ayak bastığı köylerde, Tanrı misafiri denilerek ağırlandığı odalar… Kim bilir belki bir gün Sevgili Murat, ayakta kalan bu odalardan birinde bizi ağırlar da köyün, İsmil’in havasını yakından tanıma fırsatı buluruz.  
 
Bir kitabı daha var ki…
 
“Bizim Hikâyeler İsmil…” İsmil insanının yaşantılarından kesitler sunuyor, yaşanmışlıklarından, anlatılanlardan bir solukta okunası bir kitap… Hepimizin hayatı bir hikâye aslında ama yazılırsa, topluma sunulursa…
 
Murat Yaylacı işte bunu yapmış; İsmil’in hafızasında ne varsa büyük bölümünü toplamış, anlatmış… Nasreddin Hocavari hikâyelerin yanı sıra İsmil halkının ince zekâsının ürünü olan anekdotlarla, ibretle okuyacağınız yaşanmış olayları bu kitapta bulacaksınız.
 
Yayımlanmamış iki eseri daha bulunuyor sevgili Murat’ın… En kısa zamanda onları da bizlerle buluşturacağından hiç şüphem yok ama… Yerel yönetimler bu tür kitaplara daha fazla ağırlık vermeli… Öncelikle Karatay Belediyesi sonra Büyükşehir Belediyesi bu kitapları belki de yerel bir seri ile buluşturarak yayımlamalı…



Kültür Park'ta sohbetin konusu İsmil... Soldan sağa; Ömer Tokgöz, Tahir Sakman, Murat Yaylacı...


Murat Yaylacı aslında yeni başlıyor; ondan nice kitaplar bekliyoruz onun heyecanı ve azmi bunu fazlasıyla hissettiriyor.
 
Konya yeni bir araştırmacı yazar evladına, ovanın bereketini sunarcasına kapılarını ve kalbini açıyor… Ve bu kalbe eminim Murat Yaylacı'nın yazacağı çok şey var…
 
TAHİR SAKMAN