08 Eylül, 2025
ZIKKIM FESTİVALİ
ZIKKIM
FESTİVALİ
07 Eylül, 2025
TÜRKÜLERİN OKUNDUKÇA YAŞARSIN
TÜRKÜLERİN
OKUNDUKÇA YAŞARSIN
31
yıl önce bugün ebediyete uğurlamıştık, sevgili babacığım Mazhar Sakman’ı…
Konya
oturaklarının “sarı oğlanı” sanki hiç ölmemiş gibi türküleriyle hayatta… her
okunan türküde ruhunun şad olduğunu, kulağının Konya semalarında yankılanan türkülerde
olduğunu biliyorum…
Hem
alaylı hem mektepli yanınla şehrin türkü kültürüne çok hizmet ettin ve
karşılığında hiçbir şey beklemedin; istediğin tek şey türkülerimizin geleceğe
doğru intikal etmesiydi…
Notalarını
yazdın, gelenekten geleceğe, kaynaktan radyoya, televizyonlara, arşivlere
yüzyıl önce okunan haliyle girmesi için çok emek sarf ettin… Vefatından 31 yıl sonra
hâlâ senin okuduğun türküler şehir kültürüne renk katıyor.
Konya
divan ayağına, Âşık Şem’i’nin sözlerini döşeyerek okuduğun Konya Methiyesi
şehri anlatan bir eser olarak da geleceğe intikal etmiştir. “Fırın üstünde fırın”
ve diğer türkülerimiz her okunduğunda eşlik ettiğini, “aklım çıkıvıracak”
dediğini duyar gibiyim…
Ruhun
şad olsun, türkülerimiz yaşadıkça 12 telliyle özdeşleşen ismin daima
anılacaktır… Türkülerin okundukça ölmeyeceksin biliyorum sevgili babacığım…
TAHİR
SAKMAN
05 Eylül, 2025
İNSANLIK AĞARMAZ
İNSANLIK
AĞARMAZ
Yıllar
önce gitmiştim Kudüs’e…
Enteresan
bir enerji var orada sizi karşılayan… Kutsal kitaplarda sözü geçen topraklara ayak
basmanın farklı duygu yansımalarına şahit oluyorsunuz ve tabii ki ezilen,
toprakları işgal edilen bir halkın çığlığı içinizi parçalıyor…
Hele
ki çocuklar…
Ah
o çocuklar ki attıkları taşlara kalkan olacak bir madde henüz icat edilmedi…
Tabii
bir de oralarda şehit olan dedelerimiz geliyor aklımıza… İngilizlerle bir olup
sırtımızdan hançerlendiğimiz…
Filistin
bizim davamız değildir ama… Filistin bir insanlık davasıdır; modern dünyanın
gözü önünde soykırıma tabi tutulan, açlığa mahkum edilen bir halk… Elbette
mazlumdur…
El
Halil’de, evlerine gitmek için turnikeden geçen bir halk, Gazze’de utanç duvarı
ki şimdi artık Gazze diye de bir yer yok!
Okul
çıkışında mini minnacık çocukların attıkları taşlar, modern dünyanın bombalarından
daha derin iz bırakmıştı bende ve bu şiiri söylemiştim, içim yanarak…
İnsanlık
ağarmaz demiştim ve ağarmadı insanlık; şimdi aç bırakarak silahlarıyla
yapamadıklarını yapıyorlar…
Okullar
açılırken… Filistinli çocukların ellerinde artık taş da kalmadı çünkü hepsi
açlıkla pençeleşiyorlar…
İnsanlık
ağarmadı; tam tersi emperyal emeller açığa çıktı…
İNSANLIK
AĞARMAZ
-filistinli
çocuklara-
el
aksa ağarır gün ağarmaz
harem’de
sabah yoktur
filistin
sürgündür kendine
ve
çocuklar ebabil kuşları
yürekleri
büyük
taşları
daha da büyük
ağır
mı ağır yüreğimde
batı
şeria’da el halil’de gazze’de
çocuk
taşlar duadır/ gökyüzünde
duvarların
ardında saklı
insanlık
kan revan
utançtır
esarettir umutlar yasaklı
filistinli
yaşamak keskin bir bıçak
ağır
müslümanlar ağır uykularda
oysa
güvercindir çocuklar uyumaz
özgürlük
türküsüdür yalın ayak
hasretle
titreşen derin sularda
kubbet-üs
sahra ağarır
insanlık
ağarmaz
muallak
taşı gibi duygular ayakta
bir
mermi ilişir gözüme
adresi
belli değil
bir
silah patlar
insanlık
öldü mü ne
ezanlar
ağarır gün ağarmaz
özgürlüktür
barıştır yükselir yücelerde
filistinli
çocukların erişeceği yerde
TAHİR
SAKMAN
04 Eylül, 2025
DİMEDİ DİMEYİN ETLEKMEK ÇARPACAK SİZİ!
Muhterem Nevin Halıcı Hocam hatırlattı, 4 yıl önce paylaşmıştım... ne etli ekmek eskir ne bizim etli ekmek sevdamız:
DİMEDİ DİMEYİN ETLEKMEK ÇARPACAK SİZİ!
Efendim dün etli ekmekten bahsettik ya, nasıl yenildiğini elbette Konyalılar bilir ama bilmeyenler için yazmakta fayda görüyorum:
Bu konuyu sakın hafife alıp da sulandırmayalım lütfen; çünkü etli ekmek biz Konyalılar için bir yaşam biçimidir; düğünlerimizde özellikle sünnetlerde, cenazemizde hep o vardır…
Sanırsınız ki etli ekmek olmazsa cenaze ortada kalacak veya sünnetçi yarım kesecek! (Ama rahmetli kokuyu alır da kalkar gelirse ona ben karışmam!) Sağdıçların da baş yemeğidir etli etmek yani damat etli ekmek yemezse takatsiz kalabilir!
Şimdi lokantalarda çatalla yemek, etli ekmeğe yapılan ağır bir tacizdir. Etli ekmek hazretlerini elinizle bölerek yiyeceksiniz hatta makbul olan öyle tabakta değil eski bir gazetenin üzerine serip yemektir.
Şimdi bir de bize iftira itmeyin okumuyorlar diye; etlekmek yirken her satırını okuruz valla!
Etli ekmeğin ruhu şad olsun istiyorsanız yanında şalgam, kola değil ayran içebilirsiniz. Unutmadan; etli ekmeğe limon sıkılmaz, siz gidin, o limonu aklınıza sıkın!
Baştan alıyorum:
Şimdi etli ekmeği fırından alır almaz mümkünse hiç kestirmeden gazeteye sarıyorsunuz sonra uçarak bizim fakirhaneye geliyorsunuz. Şayet yolu bulamazsanız Kültür Park’ın çimenleri üzerine veya Üçler Mezarlığı’nın duvarının dibine oturup (hastaneye yakın bir yer de olabilir; çünkü adabıyla yemezseniz ilk yardım kolay olur) özenle besmeleler çekerek, iki elinizle koparıp yiyorsunuz. (Beni çağırmazsanız vallahi hakkım kalır!)
Etli ekmeğin yanına üzüm… şimdi Hatıp’ın dimnit üzümlerinin tam zamanı, nasıl gider bir bilseniz? (Kenan Abim hatırlattı; Çumra'nın divleği hele gaşşık gavunu olursa aliyyül âlâ olur.)
Yazın; biber közlemesi, domates, kışın; yeşil soğan veya turp… Bunun haricindeki söğüşlerin hepsi geçersizdir ve etli ekmeğin yanında yeri yoktur. Maydanozu bir tutam serpebilirsiniz.
Bakın Gonyalılar; böyle yimeyenleri görüyorum ve çok üzülüyorum! Etlekmeğe zulüm itmekten vazgeçin! Böyle devam iderseniz, vallaha etlekmek çarpacak sizi, dimedi dimeyin! Benden dimesi…
Şimdi bu kadar lafın üstüne bir şiir söylemezsek; Nevin Halıcı bu yanda, öte yanda da vallaha bu etlekmek, iki yakamdan tutar da sonra hesabını veremem!
ETLİ EKMEK
Canım çekti yine bugün
Aklım aldın etli ekmek
Fırınlarda sıra mı var
Nerde kaldın etli ekmek
Kaburgadan etin kardım
Domatesle biber sardım
Azıcık da soğan yardım
Sanki baldın etli ekmek
Zırh altında sildim seni
Okşayarak dildim seni
Benden önce bildim seni
Aşka geldin etli ekmek
Mayalanıp dinlendin mi
Şu Konya’da ünlendin mi
Koltuklarda inledin mi
Yerken güldün etli ekmek
İlla bir buçuk olmalı
Yanına ayran dolmalı
Nazikçe elle bölmeli
Hep hayaldin etli ekmek
Küreklere verdim seni
Ateşlere sardım seni
Gazeteye serdim seni
Düne daldın etli ekmek
Yalan oldu her şey yalan
Bir rüyadır şimdi olan
İhtişamlı dünden kalan
Bir masaldın etli ekmek
Sanmayınız cefalıyım
Yiyenlere vefalıyım
Etli ekmek kafalıyım
Şimdi bildin etli ekmek
TAHİR SAKMAN
03 Eylül, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 35-36 ÇUHACIOĞLU PEŞREVİ-SANDIKLI'NIN TARLA...
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 35-36 ÇUHACIOĞLU PEŞREVİ-SANDIKLI’NIN TARLALARI HENDEKLİ
Konya
oturaklarında ilk çalınan bu eser her ne kadar peşrev diye nitelendirilse de
klasik anlamda bir peşrev değildir ve 11 Ekim 1975 tarihindeki kaydın girişinde
Mazhar Sakman bundan söz ederek “bu bir girizgâhtır” demektedir.
Bilindiği
gibi Konya oturakları, “Çuhacıoğlu Peşrevi” ile açılmaktadır. Onsuz Konya
oturaklarını düşünmek mümkün değildir. Enstrümantal olarak icra edilen bu
peşrev, klasik Türk müziğindeki anlamıyla bir peşrev değildir. Bu bir
girizgâhtır, gösteriştir. Konya oturaklarında genel olarak enstrümantal olarak
icra edilen bu peşrev, zaman zaman:
“İndim yârin bahçesine gülleri var fincan gibi
Yanağında üç beni var her biri mercan gibi
Sarılalım sarmaşalım ikimiz bir can gibi
İkimiz kavledelim ya onu sev ya beni”
Diye
başlayan sözlerle de nadiren de olsa okunmaktadır.
Kaydın
başındaki merhum Sakman’ın kısa konuşmasından anladığımız; yayımladığımız bu kayıtların
kayda alınmaya başlandığı tarihi de işaret etmekte ve merhum Sakman evlatlarına
bir yadigâr olarak bırakmak istediğini ve çaldıkları/çalacakları türkülerin
Konya tavrını esas aldığını belirtmişti.
Peşrevin
arkasında okunan türkü ise Sandıklı’nın tarlaları hendekli ismini taşıyor ve bu
türke de peşrevden sonra çalınması adet olan bir türküdür.
SANDIKLININ TARLALARI HENDEKLİ
Sandıklının tarlaları hendekli
Şimdi kızlar fındık yemez fıstık yer
Benim yârim nerde kaldı gelmedi
Diyemem diyemem sana diyen dil biter
Yastık yorgan yerine beyaz kolların yeter
Ardıç arasında biter yandaklar
Kiraza mı dönmüş ince dudaklar
Hani senin adadığın adaklar
Tabaka benim tütün benim keyf benim
Öper sever gidersem kâhyam mıdır el
benim
Türküyü
böyle okuyan Mazhar Sakman’ın, türkü defterinde ise ilâve şu sözler yazılıdır:
Ayva dibi serin olur yatmaya
Kızlar gelmiş seyrimize bakmaya
Altın ister ak gerdana takmaya
Tabaka benim tütün benim keyf benim
Öper sever giderim kâhyam mıdır el benim
Türküyü
notaya alan Mazhar Sakman, 15 Mart 1963 ve 16 Mart 1963 tarihinde Şehir Postası
gazetesinde “Bir Ateş Ver” ismiyle yayımlamıştır. Notanın üzerinde değişik farklı
şu güfte yazılıdır:
Bir ateş ver cigaramı yakayım
Sen salın da ben boyuna bakayım
Gerdanına liralar mı takayım
Tabaka benim tütün benim keyf benim
Ben o yâri severim kâhyam mıdır el benim
Bir ateş ver cigaramı yakmaya
Kızlar gelmiş seyrimize bakmaya
Altın ister ak gerdana takmaya
Türkünün
ilginç metni arasında yer alan “Tabaka benim tütün benim keyf benim/Öper sever
giderim kâhyam mıdır el benim” şeklindeki sözler, Konya oturaklarının ve Konyalı
hovardaların vurdumduymaz ruh halini yansıtan en iyi örneklerden birisidir.
TAHİR
SAKMAN
02 Eylül, 2025
“EĞİTİMLE YAZIYLA GEÇİVEREN BİR HAYAT”
“EĞİTİMLE
YAZIYLA GEÇİVEREN BİR HAYAT”
Ne
güzel bir hayattır, bilir misiniz?
Eğer
yazdıklarınızın yüzyıl sonra bile okunacağını ve bir değer olarak nice
yüzyıllar kalacağını bilseniz; bütün işiniz, gücünüz yazmak olmaz mıydı?
Bu
şehirle, Konya ile ilgili olan kişisel tarihleri, anıları çok seviyorum; çünkü
onların içinde yaşadığım ve çok sevdiğim şehrin kokuları vardır. Öncesiyle
sonrasıyla bu şehre ait olan ne varsa kabulümdür…
Profesör
Mustafa Özcan Hocam bunu hep yapıyor; yılların ötesine geçerek arşivlerin
tozlu, rutubetli, havasız ortamlarında aylarca çalışarak şehrin hatıralarını
gün ışığına çıkarıyor. Bir Konyalıdan daha çok vefa duygusuna sarılarak…
İki
binli yıllarda Hocamla birlikte Şair Panos Özararat’ın şiirlerini derleyerek
yayımlamayı planlamıştık ama sanırım telif sorunları yüzünden kalmıştı… O
günden bu yana Hocam birçok Konyalı yazarın değerli yazılarını derledi,
toparladı, tasnif etti ve yenil nesil Konyalıların istifadesine sundu.
Bazı
kitaplar vardır, oldukça gösterişlidir… Bazı kitaplarsa içerdiği bilgilerle kütüphanelerin
baş köşesinde yer almayı hak eder ve oldukça gösterişsizdir ama kapağını
açtığınız zaman sizi içerisine öyle bir çeker ki çıkamazsınız… Zamanın
dehlizlerinde gezerken karşınıza tanıdık simalar, mekânlar çıkar ve hatıraların,
makalelerin ışığında geleceğe yürürsünüz…
“Bir
Cumhuriyet Öğretmeni Namık Ayas’ın Gözüyle Konya” isimli kitapla bunu başarmış
Mustafa Özcan Hocam… Babası gibi bir öğretmen olan kızı Günden Ayas Ebesek Hanımefendi,
babasının hayırlı bir evladı olarak imzalayarak lütfetmiş, kargodan çıktığı günden
itibaren çalışma masamın üstünde sayfalarında… eski şehrin, tazelenmiş
yazılarında geziniyorum…
Bir
eğitimci ve yazarın gözüyle… daha da önemlisi bir başöğretmenin ve kadim bir
Konya çocuğunun gözlemlerini okurken merhum Namık Ayas’ın, o eski Konya’nın
ne denli bir kültür hazinesine sahip olduğuna bir kez daha şahitlik ediyorsunuz…
Edebiyattan
şehirdeki kültürel faaliyetlere, Belediye hizmetlerinden gezi yazılarına ve
daha nice konuda, çok geniş bir yelpazede yazdığı yazıların içinde Konya ile
ilgili her şey vardır. Yeni Konya gazetesinin yazı işler müdürlüğünü de
üstlenen merhum Ayas, Konya Gazeteciler Cemiyeti’nin de başkanlığını üstlenmiş
ve Konya basın camiasına da önemli hizmetler vermiştir.
2001
yılındaki vefatından sonra merhum Şair Feyzi Halıcı şöyle yazmıştır:
1950’li
yılların güzel Konya’sı
Bir
dernekte bütünleşmişti basın dünyası
Başlamıştı
kültür tarih sanat kampanyası
Bir
tarih gibi bağrımıza bastık bu yası
Rahmetle
anıyoruz Başkan Namık Ayası
Çizgi
Yayınları tarafından yayımlanan kitap büyük boy, 198 sayfa… Namık Ayas’ın biyografik
bilgileriyle başlayan kitap, merhumun yayımladığı makaleler tasnif edilerek, 13
bölümde incelenmiş ve makalelerden kesitler sunulmuş. Kitabın sonuna eklenen
kaynakça ise araştırmacılar için tam bir hazine değeri taşıyor. Bu sayede merhum
Ayas’ın yazılarına kaynağından da ulaşmanız mümkün oluyor.
Kitapla
ilgili yazılacak çok şey var ama… siz en iyisi kitabı kendiniz okuyun ve okuyunca
bana hak vereceğinizi biliyorum. Tüm emeği geçenleri kutlarken, merhum Namık
Ayas’a da rahmetler diliyorum.
Merhum
Başöğretmen Ayas’ın kendi ifadesiyle “eğitimle, yazıyla geçiveren bir hayat”
asla geçen bir hayat değildir; yazdıkları şehre ışık tutmaya nice yıllar devam
edecek ve geleceğin Konyalısı da rahmet ve minnetle anacaktır.
TAHİR
SAKMAN
01 Eylül, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 34 HEM OKUDUM HEM YAZDIM
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 34 HEM OKUDUM HEM YAZDIM
Seferberlik yıllarının acı hatırasından kalan ve birçok varyantı olan bu türkümüzü Mazhar Sakman, Konya tavrıyla söylerken kendisine utla Cenap Kendi, kanunla Kazım Büyükşalvarcı eşlik ediyor.
TAHİR
SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)