YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

04 Ağustos, 2025

SANATA ADANMIŞ BİR AİLE SAKMANLAR

Mazhar Sakman...

 

SANATA ADANMIŞ BİR AİLE SAKMANLAR
 
Bu konuda asla mütevazı olmayacağım…
 
Merhum babaannem Vesile Sakman’dan gelen sanat geleneğini sürdürmenin onurunu hep üzerimizde taşıdık ve “Konyalı” olmayı özel bir armağan olarak saydık, kabul ettik…
 
Şehrin kültür ve sanat hayatına aile olarak kalıcı izler bıraktığımızın farkındayım.
 
Yapış derler yapışacak bir dal yok
Söyle derler söylemeye mecal yok
Eller libas giymiş sorgu sual yok
Bize Şam hırkasını yasak ettiler
 
gibi irticali, güçlü bir söyleyişe sahip olan babaannem Vesile Hanım, babam Mazhar Sakman’ı yetiştirirken onu özgür bırakmış, enstrüman çalması için teşvik etmiş ve parasını bizzat vererek ona destek çıkmıştır. Mazhar Sakman’ın lavtayla başlayan müzik hayatı Konya oturaklarında şekillenirken bir oturakta polis baskınıyla müsadere edilmesi nedeniyle babaannem ona dönemin beş lirasıyla ut almış kendisini geliştirmesine imkân sağlamıştır. Konya oturaklarının yasaklandığı dönemlerde yine bir baskında ut da gidince, Mazhar Sakman divan sazına başlamıştır. Yüreğindeki türkü sevdası nedeniyle yine bir oturakta baskın yemiş, saz müsadere edilmiştir. Ancak bu sefer devreye büyük ninem Rahime Hanım girer ve karakoldan komiserin şaşkın bakışları arasında “Bu saz benim burada ne arar ki” diyerek alıp götürmüştür. Olayı babam anlatırken komiserin “Hacı Teyze, sen saz mı çalıyorsun?” diyerek kahkahalarla güldüğünü, bu sayede sazı kurtardıklarını anlatmıştır.



Babaannem Vesile Sakman...


 
Akbaş Mahallesi’nin oturak geleneği arasında yetişen babam aslında “Dağlara Hanım Ayşe’m” türküsünü annesinden, “Nizamlar” türküsünü ninesinden geçecek kadar şanslıdır, dönemin Konya’sı sanatla iç içedir…
 
Konya Erkek Muallim Mektebi’nden, oturak ve türkülere olan aşırı ilgisi nedeniyle İzmir Muallim Mektebi’ne nakledilmiştir. Sonrası yine müzik… Askerde, Ankara Mızıka Tatbikat Mektebi’ni bitirerek bando astsubayı olarak orduya katılır ve uzun yıllar hizmet eder…
 
Daldan dala konan mizacı onu Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’ne çeker ve orada da bando kurar, yine müzikle iç içedir.
 
Uzun yıllar sonra Konya’ya döndüğünde; Batı müziği yanı sıra Türk halk müziği ve sanat müziğinde de ustalaşmış, birçok enstrümanı icra eden, nota bilen bir müzisyen olarak kendini şehir folklorunun hizmetine vermiştir. Konya türkülerinin 25 kadarını notaya alıp “Şehir Postası” gazetesinde yayımlamıştır.
 
“Bütün yaşantısını türküler üzerine kurmuş ve ömrünü türkülerimize adamıştır” desek asla abartı olmayacaktır.
 
Ailemizde müzik geleneğini sürdüren ikinci isim Vedat Sakman ağabeyim olmuştur. Müziğin evrenselliğinden yola çıkarak farklı bir branşta kendini geliştirmiştir. Aile isminin ulusal bazda duyulmasını devam ettirmiştir. Önemli bestelere imza atarken müziğinden ve duygularından asla taviz vermemiş daima “önce müzik” demiştir.  
 
Kendisine yakıştırılan “şehir ozanı” unvanını hak ederek üzerinde taşımış, sevgi ve barış dolu şarkıları kalplerimizi titretmiştir. O daima işin mutfağında yer almış kendisini hiçbir zaman ön plana çıkarmak için bir gayret göstermemiştir. Bir dönem ülkemizi Eurovizyon şarkı yarışmasında Timur Selçuk’un “bana bana” isimli şarkısıyla da temsil etmiştir.
 
Bugün ilerleyen yaşına rağmen (75) müziğimizin çınarları arasındaki yerini alarak 300'ü aşkın bestesiyle şarkısını söylemeye devam etmektedir.
 
Ailede herkesin çalıp söylediği bir ortamda bana da yazmak düştü… Önceleri çeşitli enstrümanları kısa süreli çalsam da yazmanın verdiği coşku beni daha çok cezbetti. Şehir kültürüne yayımladığım kitaplarla ve makalelerle katkı sağlamaya çalıştım. 45 yılı aşan bir süreçte birkaç bin makaleye imza attım. Son üç yılda blog sayfamda yayımladığım makalelerin sayısı bugün itibariyle 591'e ulaşmıştır... 
 
Fiziksel olarak yayımlanan 13 kitabıma ilave olarak 8 tane de dijital kitap eklemeyi başardım. Oldukça hacimli iki ciltlik bir kitabım da yayım için gün sayıyor. Yaşamın rüzgârıyla kanatlanan yelkenlerimle, 67 yılın verdiği heyecanlarla koşmaya devam ediyorum...
 
Kitaplarımın hepsi Konya’dır… Konya’yı söyledim, Konya’yı yazdım…
 
Hiç kimseden bir beklentim olmadı, kendi çabalarımla şehre bir katkı sağlamaya çalıştım ve daima “tek tabanca” olmanın getirdiği özgürlükle yazdım… Tıpkı babam gibi, abim gibi hiç kimseye “eyvallahım” olmamıştır. Yaşadığım sürece yazmayı sürdüreceğim ve başlayıp bitirmediklerimle ve proje halinde olanları da ölmeden hayata geçirmeyi umuyorum.
 
Kız kardeşim Vesile… 50 yaşından sonra içindeki sanat damarları kabardı, Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirerek ikinci fakülte diplomasını da aldı, şimdi yüksek lisans yapıyor.
 
Yaptığı resimlerin pek çoğu Konya temalı, müzik temalı… Çevre bilincine duyarlı ve dünyayı gördüğü paletten yeni renkler keşfetmenin heyecanıyla çalışmalarını sürdürüyor ve ailede tek ressam olmanın onurunu sürdürüyor.
 
Eminim Vesile, tıpkı babaannesi Vesile Hanım gibi titiz çalışmalarıyla adından çok söz ettirecek. O da ailenin diğer üyeleri gibi bireysel bir kimlikle, mücadeleci ruhuyla barışın ve sevginin kulvarında renkleriyle sonsuza yürüyecek…
 
Biz Sakmanlar… Sanata, kültüre hizmet etmenin kıvancıyla yaşadık, yaşıyoruz. Gelecekte hangi Sakman ailemizin sanat geleneğini sürdürür bilmiyorum ama eminim ki 3. ve 4.kuşak Sakmanlardan da genlerinde var olanı açığa çıkaracaklar olacaktır.


19 Nisan 2019... Üç kardeş, soldan sağa; Tahir, Vesile, Vedat Sakman... Akbaş Mahallesi'nde köklerini anarken...


 
Biz görevimizi yaptık…
 
Bitti mi, tabii ki bitmedi; daha bestelenecek çok duygu var, yazılacak çok şiir var, tuallere yansıtılacak çok renk var…
 
Seni seviyoruz Konya…
 
TAHİR SAKMAN    





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.